Metro 2033	
     	  			 			Nurettin Tan
Yapım 4A  Games | Dağıtım THQ | TürFPS | Diğer  PlatformlarXbox 360Dünyayı  bilmiyorum ama oyunda, Rusya “aşağı” ve “yukarı” olmak üzere ikiye  ayrılmış. Büyük savaştan sonra yeryüzü yaşanılmayacak hale gelmiş. Hava  solumak bile bir ölüm nedeniyken, yeryüzünü ele geçiren mutasyona  uğramış saldırgan canavarlar yüzünden insanlar metro tünellerinde  yaşamak zorunda kalmışlar. Çok az insan kümeler halinde farklı metro  istasyonlarına dağılmış. Bir metrodan öbür metroya seyahat etmek iki  nedenden dolayı çok tehlikeli: Birincisi, her an yaratıkların  saldırabiliyor olması; ikincisi, zaten insan ırkı azalmış olmasına  rağmen üzerinizdeki bir - iki değerli eşya  için çetelerin saldırısına uğrayabilme ihtimali. İnsanlık lağımda  yaşayan sıçanlardan farksız, hatta onlarla beraber yaşıyor. Karanlık  dehlizlerin içinde yankılanarak kulağınıza saplanan çığlıkların içinde  yaşamaya ve savaşmaya çalışıyorsunuz. 
  Karakterimizin ismi Artem. Mutasyona uğramışların büyük çoğunluğu  saldırgan beyinsiz yaratıklarken, bazıları beyin kontrolü yapıp siz daha  tetiği çekmeden halüsinasyonlar görmenize ve delirmenize neden oluyor.  Bu yüzden istasyonlardan çıkan insanlar genelde telef oluyorlar. Fakat  kahramanımız Artem’i (Oyunda Artyom yazdığına bakmayın, normalde Artem  diye yazılır.) çok önemli biri yapan özelliği var. Yaratıkların beyin  kontrolüne doğuştan bağışıklı, bu yüzden herkesin bayıldığı anda o  ayakta kalıp savaşmaya devam edebiliyor. 
Evimiz  dediğimiz, oradan dışarı adımımızı atmadığımız istasyona yaratıkların  saldırması ile olaylar gelişiyor. “Hunter” takma adlı efsane bir asker,  ne olup bittiğini öğrenmek için tek başına tünellere yola çıkıyor.  Çıkmadan evvel eğer geri dönmezse “Polis” denen mekana gidip olanı  biteni aktarmamız için bizi görevlendiriyor. Doğal  olarak Hunter geri dönmüyor ve biz de  aldığımız görev ile karanlık dehlizlerin içindeki maceramız için yola  koyuluyoruz.
Oyun müthiş detaylı,  istasyonların içindeki yaşam, insanların ümitsizce konuşmaları, eski  püskü eşyaların detayları, hayatın zorluğu ve viraneliği muhteşem  işlenmiş. Gerek tünellerde, gerek istasyonlarda dolaşırken kendinizi o  dünyanın içinde buluyorsunuz. Her yerde Kiril alfabesiyle yazılmış  tabelalar, Rus aksanıyla konuşan karakterler (İsterseniz dili Rusça  yapıp altyazıyı İngilizce yapabilirsiniz; oyun  daha gerçekçi ve ilginç oluyor.) olduğundan hep Amerikan ya da İngiliz  kültürüne bulanmış oyunların dışında farklı bir hava solumak ilgi çekici  oluyor. Görev alıp adımı istasyonlardan dışarı attığınız anda dünyanız  değişiyor. Çünkü mutasyona uğramış, yeşil ışık saçan mantarlar ve  fenerinizden başka ortalığı aydınlatan başka bir şey yok. Düşünün; yerin  yüzlerce metre altındaki metro tünelleri ne kadar karanlık olabilir? 
Aşağıda hayat zor. Oyunu orta zorluk seviyesinde oynamama rağmen,  bulduğum her mermi ucu ucuna bölümleri bitirmeme yetti. Dolayısıyla  karanlık yüzünden paranoyak olmanın yanında, “mermim bitti bitecek”  derken sürekli diken üstüne oynayıp hedefleri ıskalamamaya çalıştım. Bu  yüzden bol bol bulacağınız vurulmuş, saldırıya uğramış insanların üstünü  iyice arayın; mermi, alet, edevat, ne varsa toplayın. Genelde bütün  etkileşim hareketlerini “E” tuşu ile gerçekleştiriyorsunuz. Kapı açma, eşya alma / kullanma, etkileşim hareketleri...  Mesela; üzerinize bir yaratık atladı, E’ye hızla basarak onu ittirmeye  çalışıyorsunuz ya da sıkışmış bir kapıyı kaba kuvvet ile itiyorsunuz.  Bütün bu ufak detaylar farkında olmadan oyuncuyu hikayeye sokuyor.  Örneğin; iki uçurumun arasında kalmış bir metro kompartımanına girdik.  Önümde başka bir eleman vardı ve koşmamı söyledi. “N’oluyor?” derken  kompartıman sarsılmaya başladı ve o an koşmaya başlamasam ölüyordum.  Hani çoğu oyundaki gibi, orası yıkılmak için içinden çıkmamı beklemedi,  kaçmak için kısıtlı bir sürem vardı ve kaçtım. Bu ve bunun gibi detaylar  oyunda bir hayli fazla. 
Bazı noktalara gelince karakter öksürmeye  başlarsa hemen gaz maskesini kafaya geçirerek zehirlenmekten kurtulun.  Arada bir saatinize de bakarak ne kadar havanızın kaldığını kontrol  edin; bazı anlarda zamanla yarışacaksınız. Görevlerinizi ya da haritayı  kontrol etmek istiyorsanız, çok zekice hazırlanmış klasörünüzü “M” tuşu  ile açabilirsiniz. Sol elinizde bir çakmak, sağ elinizde klasör,  karanlıkta klasörü okumak için çakmağı çakıp ışık sağlıyoruz. Yerden  toplanan sağlık çantası ve gece görüşü ise hayat  kurtaran icatlardan bazıları.

Oyunun  hep iyi yanlarından bahsettim ama basit hatalar da yok değil. En göze  batanı ise ateş etmeye başlayınca silahtan öyle bir ışık yayılıyor ki  hedefi göremiyorsunuz. Meğerse hedef çoktan siper almış ve siz boşa  saydırıp duruyorsunuz. Ateş etme hissi o kadar iyi yansıtılamamış ve en  nihayetinde bu FPS tarzı bir oyun. Fakat  ne olursa olsun, sunduğu muhteşem atmosfer, “garip” hikayesi, Rusya ve  çok güzel desenlediği ufak ayrıntıları ile Metro 2033, bir film izlerken sizi hikayesine sokmuş hissi  yaratacak kadar iyi işlenmiş. Bakmadan geçmeyin derim.
4A Games  çok iyi bir iş çıkarmış. Merkezi Ukrayna’da olan bu şirketin piyasaya  adımını böyle güzel bir oyunla atması gözden kaçmamalı. Bu adamların  ismini unutmayın, çok daha iyi oyunlarla geri döneceklerine adım gibi  eminim.
Gerçekçi  ve detaylı hazırlanmış atmosferi ile kurmaya çalıştığı dünyayı oyuncuya eksiksiz anlatan bir oyun. Metrolarda  yaşayan insanların olduğu bir dünya ilginç bir konu. Sadece hikayesini  izlemek için bile oyun oynanır; sonuçta bir romandan uyarlanan oyunun  hikayesinin sağlam olması kaçınılmazdı.
Level Online