sonforum.org

Anasayfa Facebook Bugünki Mesajlar Forumları Okundu Kabul Et
Geri git   sonforum.org > GÜNCEL HABERLER - SİYASET > Köşe Yazıları
Kayıt ol Google Üye Listesi Market Girişi


Köşe Yazıları Beğendiğimiz yada kendi yazdığımız köşe yazılarını paylaşabiliriz.

Yeni Konu aç  Cevapla
Seçenekler Stil
Okunmamış 06-06-2010, 11:40   #1
Kullanıcı Adı
Melancholy
Question İsrail ne zamana kadar cezasız kalacak?




İsrail ordusunun Gazze’ye insani yardım taşıyan gemilere 31 Mayıs sabahı erken saatlerde yaptığı saldırı yirmi kişinin ölümüyle sonuçlandı. Saldırı uluslararası sularda gerçekleşti. Saldırıyı pek çok ülkeyle birlikte Fransa hükümetinin de dahil olduğu Avrupa ülkeleri de kınadı. Bernard Kouchner “hiçbir şeyin böyle bir şiddeti haklı gösteremeyeceğini” açıkladı. İsveç, İspanya, Türkiye ve Fransa İsrail büyükelçilerini görüşmeye çağırdı. Yunanistan İsrail’le yapacağı hava tatbikatını askıya aldı ve İsrail Hava Kuvvetleri Komutanı’nın ziyaretini iptal etti.
Bu türden kınamalar elbette yerinde. Üstelik İsrail’in eylemini hâlâ haklı göstermeye cesaret edenler varken. Örneğin AFP’nin bildirdiğine göre UMP sözcüsü Frederic Lefebvre, partisinin ölümlerden “üzüntü duyduğunu” bildirdi, ancak “Filistin dostu olduklarını söyleyenlerin provokasyonlarından” söz etti.
Bu askeri harekâtın öncesinde Bernard-Henri Levy, sayısız niteliklerinden biri olan önsezisini kanıtlar gibi, Tel Aviv’de şu açıklamayı yapıyordu: “Ben hiç ahlaki sorunları böylesine önemseyen bu kadar demokratik bir ordu görmedim.” (Haaretz.com, 31 Mayıs). Filozofumuzun Gazze savaşı sırasında Gazze topraklarına girecek bir İsrail tankının üzerinde olmakla nasıl gurur duyduğunu biliyoruz. Yine AFP’ye göre Levy bu saldırıyı “ahmaklık” olarak değerlendirdi, çünkü saldırı İsrail’in imajına gölge düşürme riski taşıyordu. Ama ne tek bir kınama, ne de ölüler için tek bir üzüntü sözcüğü etti…
Şimdi sorulması gereken tek soru, İsrail hükümetinin bu suçun karşılığında ödemesi gereken bedelin ne olacağı. Çünkü Birleşmiş Milletler yıllardan beri onlarca karar aldı (“İsrail’in saygı duymadığı BM kararları”, Le Monde Diplomatique, 2009 Şubat sayısı), Avrupa Birliği İsrail’i, örneğin Gazze’deki ambargoyu kaldırarak, uluslararası hukuka ya da yalnızca insani hukuka uymaya çağıran sayısız metin imzaladı. Hiçbiri sonuç vermedi. Tersine, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği İsrail’i ödüllendirdi.
İsrail’in geçen hafta Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’ne (OECD) kabul edilmesi ve İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Fransa’ya yaptığı ziyaret bunun kanıtı. Fransa-Filistin Dayanışma Derneği’nin 30 Nisan tarihli ve “İsrail OECD’de? Barış için kötü bir darbe!” başlıklı bildirisinde de belirtildiği gibi bu üyelik, İsrail “perimetresinin” Golan ve Batı Şeria’yı kapsadığını kabul etmek anlamına geliyor. İsrail’in birkaç gün sonra barış gemilerine saldırması, bu devletin bu koşullarda tüm eylemleri için yeşil ışık gördüğünü doğruluyor.
Bugünkü durum 2008 Aralık ayındaki durumla aynı. O dönemde de Avrupa Birliği İsrail’e o güne kadar yalnızca birkaç güçlü devletin sahip olduğu bazı ayrıcalıklar vererek bu devletle ikili ilişkilerin “yeniden geliştirilmesine” karar vermişti. Birkaç gün sonra İsrail tankları Gazze topraklarına saldıracak, “savaş suçları” hatta “insanlık suçları” işleyecek ve hiçbir ceza görmeyecekti.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Özel Temsilcisi Richard Falk, Le Monde Diplomatique’te (2009 Mart sayısı) “Gazze saldırısı sorumlularının zorunlu olarak suçlanması” başlıklı bir yazı yazdı. Birkaç ay sonra Güney Afrikalı hukukçu Richard Goldstone’nin başkanlığındaki Birleşmiş Milletler Komisyonu sonuç metnini açıkladı. Metin, ateşkesi ihlal eden ve savaş suçları işleyen tarafın İsrail ordusu olduğunu doğruluyordu. Amnesty International ve Human Rights Watch tarafından yayınlanan çok sayıda raporu da kabul ediyordu.
Ancak metinlerin hiçbiri İsrail hükümetine karşı hiçbir yaptırım sağlayamadı. Bu edilgenliği meşru göstermek için öne sürülen gerekçelerden biri, suçlama konularının İsrail tarafından ciddi bir biçimde soruşturulacağıydı. Hukukçu Sharon Weill Le Monde Diplomatique’te (2009 Eylül sayısı) yayınlanan “Gazze’den Madrid’e, Salah Shehadeh’in kasten öldürülmesi” başlıklı yazısında bu gerekçeyi kanıtlarıyla çürüttü.
Bu arada İsrail’de, ister uluslararası, ister İsrailli olsun, Hizbullah, Hamas ve İran’dan sonra devlet için artık stratejik bir tehdit olarak değerlendirilen insan hakları savunucusu örgütlere karşı önceden görülmemiş bir saldırıya tanık oluyoruz. İsrail, haksızlığı haklı göstermek için sürdürdüğü savaşa paralel olarak, aralarında hükümet ve aşırı solda yer alan NGO Monitor tarafından desteklenenlerin de bulunduğu bu örgütlerin meşruiyetini ortadan kaldırmaya yönelik ciddi bir çaba içerisinde (bakınız Dominique Vidal, “Plus le mensonge est gros…” Le Monde Diplomatique, 2009 Şubat sayısı). Bu durumda İsrail askerlerinin, Gazze’ye yardıma gelen militanları “terörist” olarak değerlendirmesi ve onlara teröristmiş gibi davranması gerçekten şaşırtıcı mı?
İsrail’in cezasız kalması sürecek mi yoksa bazı hükümetler İsrail’e yaptırımda bulunmak için somut önlemler almaya, bu politikanın bir bedeli olduğunu, baskının bir bedeli olduğunu, işgalin bir bedeli olduğunu İsrail hükümetine anlatmaya cesaret mi edecek?
Paris Avrupa Birliği çerçevesinde partnerlerine, İsrail’in insan haklarına kesinlikle saygı duymasını isteyen 2. madde gereğince ortaklık anlaşmasını ertelemeyi önerebilir (bakınız Isabelle Avran, “Atermoiement de l’Union européenne face à Israël”, La Valise Diplomatique, 25 Haziran 2009).
Ama Avrupalı partnerlerinin onayını beklemeden tek başına üç önlem alabilir:
— öncelikle hukuka ve Avrupa Birliği kararlarına bağlı kalarak, Fransa’ya ihraç edilen İsrail mallarının kökenini belirlemek için bir kampanya başlatmak ve kolonların ürünleri yasaklamak (yalnızca vergilendirmek değil);
— ardından kolonların işgal altındaki topraklara yerleşmesinin kabul edilemez olduğunu ve bunların Fransa’ya dönmek istemeleri halinde vize işlemine tabi tutulacağını kesin bir ifadeyle belirtmek –ülkemizi ziyaret etmek isteyenlerin adreslerine bakarak uygulanması son derece kolay bir önlem;
— son olarak askerliklerini İsrail’de yapan Fransız vatandaşlarının işgal altındaki topraklarda hizmet görmesine izin verilmeyeceğini, bir işgal ordusunun eylemlerine katılmaları durumunda hukuksal işlem uygulanacağını açıklamak.
Bernard Kouchner gemide öldürülen kişiler arasında Fransız vatandaşı bulunmadığını açıkladı. Peki bu suçun sorumluları arasında Fransız vatandaşlarının olup olmadığını biliyor mu?


[Le Monde Diplomatique’teki Fransızca orijinalinden Şule Ünsaldı tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]
Melancholy isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Sonforum'un önerileri

Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz aktif değil dir.
Mesajlara Cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz aktif değil dir.

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı


Saat: 14:10


lisanslı Powered by vBulletin®
Copyright ©2000-2026, Jelsoft Enterprises Ltd.
Forum SEO by Zoints
SonForum.org 2007-2025

2007-2025 © SonForum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " İletişim " kısmından bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı