sonforum.org

Anasayfa Facebook Bugünki Mesajlar Forumları Okundu Kabul Et
Geri git   sonforum.org > TARİH - KÜLTÜR ve SANAT > Dini Konular
Kayıt ol Google Üye Listesi Market Girişi


Dini Konular Dinimizle ilgili herşey .

Yeni Konu aç  Cevapla
Seçenekler Stil
Okunmamış 04-07-2009, 10:02   #11
Kullanıcı Adı
CanDostu
Standart

ZEKÂT

Ebu Saîd Hudrî'nin (r.a.) haber verdiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Beş vesk miktarının aşağısında zekât yoktur. En aşağı üçer yaşında beş deveden aşağısında da zekât yoktur. Yine beş ukıyye (yani iki yüz dirhem) den az miktar (gümüş) da da zekât yoktur."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1625

Ebu Hureyre'nin (r.a.) bildirdiğine göre:
Resulüllah (a.s.): "Müslüman kimse üzerine, hizmetçisi ve atından dolayı zekât yoktur" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1631

Ebu Hureyre (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) Ömer'i (r.a.) zekât toplaması için gönderdi. (Ancak) İbn Cemil, Halid b. Velid ve Resulüllah'ın amcası Abbas'ın, zekât vermedikleri (Ömer tarafından Peygamber'e) iletildi. Bunun üzerine Resulüllah (a.s.) şöyle buyurdu: "İbn Cemil zekât vermekten nasıl geri durabilir ki? O fakir iken Allah onu zengin kılmıştır. Halid'e gelince, siz (Halid'den zekât istemekle) ona zulm ediyorsunuz. Halid zırhlarını ve bütün harp aletleri ve hazırlıklarını Allah yoluna tahsis etmiştir. Abbas'a gelince onun zekâtı (müddetinden önce) bir misli ile beraber (verilmiş olup) bendedir." Sonra Hz. Peygamber: "Ey Ömer! Sen kişinin amcasının, babasının öz kardeşi olduğunu bilmiyor musun?" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1634

İbn Ömer (r.a.) şöyle anlatır:
"Resulüllah (a.s.) Ramazan da fıtır sadakasını müslümanların hür, köle, erkek, kadın her birisi üzerine, hurmadan bir sa' yahut arpadan bir sa' olarak emir buyurdu."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1635

Ebu Saîd Hudrî (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Biz fıtır sadakasını her çeşit yiyeceklerden bir sa' olarak ayırırdık: Arpadan bir sa' veya hurmadan bir sa' veyahut ekıt (yağı alınmamış kuru yoğurt) den bir sa' veyahutta kuru üzümden bir sa' olarak.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1640

İbn Ömer'in (r.a.) bildirdiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.); fıtır sadakasının, insanlar Bayram namazına gitmeden önce verilmesini emretmiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1645

Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Resulüllah (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Altın ve gümüşün zekâtını vermeyenler, Kıyamet günü o altın ve gümüşleri kendileri için ateşten levhalar hâline getirilir; üzerleri Cehennem ateşinde kızdırılır. Sonra bu kızgın levhalarla böğürü, alnı ve sırtı yakılır. Bunlar soğudukça azap için yeniden tekrarlanır. Bu azaplandırma, miktarı ellibin yıl olan bir günde kullar arasındaki haklar ödeninceye kadar devam eder. Neticede o kimse, Cennet veya Cehenneme doğru giden yolunu görür (veya kendisine gösterilir) " Ey Allah'ın Resulü (a.s.)! zekâtı verilmeyen develer ne olacak? diye sorulduğunda, "Kendilerinden zekât hakları ödenmeyen her deve sahibi de (bu hayvanların haklarından birisi de su başlarına geldikleri günde sütlerinin sağılması ve fakirlere ve yolculara içirilmesidir) Kıyamet gününde kendisi o develer için düz ve geniş bir sahaya yatırılır. Olduklarından daha iri halleri ile ve onlardan bir tek deve yavrusu da zayi edilmeksizin hepsi onu ayakları ile çiğnerler, ağızları ile ısırırlar. Deve sürüsünün sonu o kimseye uğrayıp geçince baş tarafı tekrar ona uğratılır. Bu azaplandırma, uzunluğu elli bin sene olan bir gün içinde, kullar arasındaki haklar ödeninceye kadar devam eder. Nihayet o kimseye, ya Cennet veya Cehenneme doğru uzanan yolu gösterilir." Ey Allah'ın Resulü! zekâtı verilmemiş sığır ve davarlar ne olacak? denildi. Allah Resulü (a.s.): "Kendilerinden (zekât) hakları ödenmeyen her sığır ve davar sahibi de, Kıyamet günü onlar için dümdüz bir sahaya yatırılır. Bu hayvanlardan hiçbirini kaybetmeksizin ve içlerinde ne iki boynuzu bükülü, ne boynuzsuz ve ne de içeri giren boynuzu kırılmış bulunmaksızın hepsi boynuzları ile o şahsı toslayacak, ayaklarıyla da çiğneyecektir. Bu sürünün baş tarafı onun üzerinden geçtiğinde sonu tekrar geri döndürülür. Bu azap da miktarı elli bin sene süren bir günde, kullar arasındaki bütün haklar ödeninceye kadar devam eder. Sonunda ya Cennet veya Cehenneme doğru olmak üzere o kula yolu gösterilir." buyurdu. Ey Allah'ın Resulü! Zekâtı verilmemiş atlar ne olacak? denildi. Hz. Peygamber (a.s.): "Atlar üç kısımdır: At bazı kimseler için bir günah, bazısı için ihtiyacına bir perde, bazısı için de sırf hayır ve sevaptır. At, kendisi için günah olana gelince o, atını gösteriş için, övünmek için, İslâm halkına düşmanlık için besler. İşte bu at o kimse için büyük bir vebaldir. At kendi ihtiyacı için bir perde olan kimseye gelince o, atını Allah yolunda bağlar, sonra da gerek hayvanların sırtındaki Allah hakkını (cihat için binmek, bindirmek) gerek muayyen bir Allah hakkı olan zekâtı unutmaz. İşte bu da o kimse için perdedir. At, kendisine hayır ve sevap olan kimseye gelince o, atını müslümanlar lehine Allah yolunda cihat maksadıyle bağlamıştır. Atı da bol otlu geniş bir sahada veya çayırda beslenirse atın bu bol otlu sahadan veya çayırdan yediği herbir şeyin sayısınca sahibi için muhakkak birçok güzellikler, iyilikler yazılır. Atın gübreleri ve bevilleri sayısınca da sahibi için haseneler yazılır. Hele bir de atın ipi kopsa da şahlanarak bir veya iki yüksek yere (yahut bir veya iki mil mesafeye) kadar raks edip neşe ile koşsa, yerde tırnaklarının bıraktığı izleri ve gübreleri sayısınca Allah sahibine iyilikler yazar. Bir de hayvan (bu arada) bir nehre uğrayıp da ondan içerse, sahibi sulamak istememiş olsa bile Allah o kimse için atının içtiği su damlası sayısınca iyilik yazacaktır." Ey Allah'ın Resulü! Eşekler (deki hüküm) nasıldır? denildi. Resulüllah: "Eşekler hakkında bana bir şey indirilmiş değildir. Ancak bana her hükmü cami, nadir bir vecize olan şu: Her kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür. Her kim de zerre miktarı bir şer işlemişse onun karşılığını görürayetleri indirilmiştir" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1647

Ebu Zerr (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Bir defasında Peygamber'in (a.s.) yanına vardığımda, kendisi Kâbe'nin gölgesinde oturmaktaydı. Beni görünce: "Kâbe'nin Rabbine yemin ederim ki muhakkak onlar çok büyük hüsranda (zararda) dırlar!" dedi. Nihayet ben oturdum, fakat oturmada karar ve sebat kılamadım, kalkıp: Ey Allah'ın Resulü! Babam ve annem sana feda olsun. Bu büyük ziyanda olanlar kimlerdir? diye sordum. Resulüllah (a.s.) şöyle buyurdu: "Onlar malları çok olan zenginlerdir. Ancak bunlardan şöyle, şöyle, şöyle verenler müstesnadır. (Bunu önündeki, arkasındaki, sağındaki ve solundaki fakirlere ve hayır yerlerine verişi işaret ederek söyledi). Onlar ne kadar da azdır! zekâtlarını ödemeyen deve, sığır ve davar sahibi herkese Kıyamet gününde bu hayvanlar, olduklarından daha iri ve daha semiz olarak gelecekler. Boynuzları ile sahiblerini toslayacak ve sert ayaklarıyla da çiğneyeceklerdir. Bütün insanlar arasında hüküm verilinceye kadar o sürülerin sonu geldikçe tekrar döndürülecektir."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1652

Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayetine göre:
Hz. Peygamber (a.s.): "Uhud dağı kadar altınım olsa, üçüncü gece gelirken, (henüz vaadesi dolmamış veya alacaklısı gelmemiş olan) üzerimdeki bir borç için muhafaza ettiğim dinar hariç, ondan yanımda bir dinarın dahi kalması beni sevindirmez" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1653

Ebu Zer'in (r.a.) rivayetinde
Ahnef b. Kays şöyle anlatır: Medine'ye geldim. İçlerinde Kureyş ileri gelenlerinden bir cemaatin bulunduğu bir halkada otururken kaba elbiseli, sert vücutlu ve sert çehreli bir adam çıkageldi. Cemaatin yanında durup: "Altın ve gümüşleri biriktirip infak etmeyenlere, üzeri Cehennem ateşinde kızdırılmış taşları haber veriyorum. Bu taşlar onlardan her birinin memesi ortasına konulur, iki kürek kemiğinden çıkar. Kürek kemikleri üzerine konulur, memeleri ortasından dışarı çıkar. Böylece kürek kemikleri ile memeleri arasında gider gelir" dedi. Bunun üzerine cemaat başlarını önlerine indirdiler. Bunlardan kimsenin onlara cevap verdiğini görmedim. Sonra o kimse geri dönüp gitti. Ben de onun arkasından gittim. Nihayet o bir direğin yanına oturdu ona: "Ben bu insanların, senin söylediğin sözlerden hoşlanmadıklarını sanıyorum" dedim. O cevaben: "Bunlar hiçbir şeyi akıl etmiyorlar." Dostum Ebu'l-Kasım (a.s.) beni çağırdı. Ben de ona icabet ettim. "Uhud'u görüyor musun?" dedi. Kendisinin bir ihtiyacı için beni oraya göndereceğini zannederek, gündüzden ne kadar zaman kaldı diye Güneşe baktım ve evet Uhud'u görüyorum, dedim. Bunun üzerine Allah Resulü (a.s.): "Uhud dağı kadar altınım olup, üç dinar hariç, bunun hepsini infak etmek isterim" buyurdu. Sonra, bu insanlar Dünya malı topluyorlar başka bir şey düşünmüyorlar! Ahnef devamla ona, seninle bu Kureyş'li kardeşlerinin arasında ne var ki, onların yanına gelmiyor ve onlardan birşey istemiyorsun? dedim. Allah'a yemin ederim ki Allah ve Resulüne kavuşuncaya kadar ben onlardan hiç bir Dünya malı istemem ve onlara dinden birşey de sormam, dedi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1656

Ebu Hureyre'nin (r.a.) haber verdiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.): "Yüce Allah: Ey Adem oğlu! İnfak et ki ben de sana infak edeyim" İbn Nümeyr'in rivayetinde: "Allah kerem sahibidir. O, son derece cömerttir. Onu gece gündüz hiçbir şey eksiltmez" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1658

Cabir (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Uzre oğullarından bir kişi kölesine, kendisi öldükten sonra azat olup hürriyetine kavuşacağını söyledi. Bu haber Resulüllah'a ulaştığında ona: "Senin bundan başka bir malın var mı? diye sordu. O: Hayır, dedi. Resulüllah köleyi ondan alıp: Bunu benden kim satın alır?" dedi. Bunun üzerine Nuaym b. Abdullah Adevi o köleyi sekiz yüz dirhem karşılığında satın aldı. Sonrada bu bedeli Resulüllah'a getirdi. Hz. Peygamber de bu parayı, Uzre oğullarından olan o zata vererek şunları söyledi: "Önce kendinden başlayıp, şahsi ihtiyaçlarını gider. Geriye bir şey kalırsa bunu ev halkın için sarf et. Bundan da bir şey artarsa bunu da akraba ve hısımlarına sarf eyle. Bunlardan birşey artarsa onu da şöyle şöyle sadaka yap." Son kısımla ilgili olarak, önündeki, sağındaki ve solundaki ihtiyaç sahiblerine diye işaret ediyordu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1663

Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlatır:
Ebu Talha, Medine'de Ensar'ın en zenginlerinden birisi idi. Ona mallarının en sevimlisi ise, Beyraha denilen bahçesiydi. Bu bahçe, Mescidin karşısında idi. Resulüllah (a.s.) oraya girer ve onun içindeki güzel sudan içerdi. Enes sözlerine devamla: Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça asla iyiliğe erişemezsiniz her ne infak ederseniz süphesiz Allah onu bilirayeti nazil olunca Ebu Talha kalkıp Resulüllah'a geldi ve Allah kitabında: Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça asla iyiliğe erişemezsiniz...buyuruyor. Mallarımın bana en sevimlisi Beyraha'dır. O, Allah için bir sadakadır. Bu sadakanın hayrını ve Allah indinde onun tükenmez bir Ahiret azığı olmasını umarım. Ey Allah'ın Resulü! bu bahçemi istediğin gibi sarf edebilirsin, dedi. Hz. Peygamber: "Bu büyük bir şey! bu, sahibine kazanç veren bir maldır, bu sahibine kazanç getiren bir maldır. O bahçe hakkında söylediğini işittim. Ben bu bahçeyi akrabalarına tasadduk ve tahsis etmeni uygun buluyorum" dedi. Bunun üzerine Ebu Talha onu akrabaları ve amca oğulları arasında taksim etti.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1664

Meymune bt. Haris'in (r.ah.) rivayet ettiğine göre:
Kendisi, Resulüllah (a.s.) zamanında sahip olduğu bir cariyeyi azat etmişti. Bu durumu Hz. Peygamber'e bildirdiğinde Allah Resulü (a.s.): "Şayet bu cariyeyi dayılarına hediye etseydin daha fazla sevap kazanırdın" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1666

Zeyneb'in (r.ah.) bildirdiğine göre:
Resulü (a.s.): "Ey kadınlar topluluğu, kendi ziynet eşyalarınızdan da olsa sadaka veriniz" buyurdu. Bunun üzerine ben Abdullah'ın (r.a.) yanına dönüp: Sen fakir bir kişisin Resulüllah ise bize sadaka vermemizi emir buyurdu. Sen Peygamber'e git ve ondan şunu sor: Kocama ve ilgililerime infak etmem benden sadaka yerine geçer ve kâfi gelir mi? Yoksa sadakalarımı sizden başkalarına mı vereyim? dedim. Abdullah bana, Resulüllah'a sen git ve bunu sor, dedi. Bunun üzerine ben gittim. Resulüllah'ın kapısında Ensar'dan bir kadını (bekler) gördüm. Onun meselesi de benimki gibiydi. Resulüllah kendisine Allah tarafından bir heybet verilmişti de (herhangi bir kimse yanına girmeye cesaret edemezdi). Derken yanımıza Bilâl geldi, biz ona: Resulüllah'a git ve ona haber ver ki; kapıda iki kadın var sizden; kocalarına ve himayelerinde bulunan yetimlere sadaka verip infak etmeleri, kendilerinden sadaka yerine geçer mi? diye soruyorlar de. Fakat bizim kimler olduğumuzu ona haber verme dedik. Bilâl, Resulüllah'ın yanına girip bu hususu ondan sordu. Resulüllah Bilâl'e: "Kim onlar?" dedi. Bilâl de: "Ensar'dan bir kadın ile Zeynep" dedi. Resulüllah: "Zeynep'lerin hangisidir?" diye sordu. Bilâl: "Abdullah'ın hanımıdır." dedi. Bunun üzerine Resulüllah (a.s.) ona: "Evet, bunlardan her birinin sadakası için iki sevap vardır: Biri akrabalık (sılayı rahim) ecri, öbürü de sadaka sevabı" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1667

Ümmü Seleme (r.ah.) şöyle anlatır:
"Bir kere ben, Ey Allah'ın Resulü! (ölen eşim) Ebu Seleme'nin oğullarına infak ettiğimden dolayı bana bir sevap var mıdır? Ben onlara infak ediyorum. Onları şöyle şöyle muhtaçlar hâlinde terk etmiyorum. Onlar benim de çocuklarımdır?" diye sordum. Resulüllah (a.s.): "Evet, onlara yaptığın infak sebebiyle sana sevap vardır" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1668

Ebu Mesûd Bedri'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.): "Bir Müslüman kendi ev halkına Allah'ın rızasını kastederek herhangi bir infak (zaruri ihtiyaçlarını temin için harcama) yapsa bu harcama o kimse için bir sadaka olur." buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1669

Esma bt. Ebu Bekr (r.ah.)
"Ey Allah'ın Resulü! Annem (bir müşrik kadın olduğu halde) bana geldi. Bana sokulmak ve mukabele görmek istiyor. Anneme yakınlık gösterip yardımcı olabilir miyim?" diye sordum. Resulüllah (a.s.) cevaben: "Evet." buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1670

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:
Bir kimse Peygamber'e (a.s.) gelerek: "Ey Allah'ın Resulü annem aniden vasiyet edemeden vefat etti. Öyle zannediyorum ki, annem fırsat bulsaydı tasadduk (edilmesini vasiyet) ederdi. Şimdi ben onun adına sadaka versem, annem sevabına nail olur mu?" diye sordu. Bunun üzerine Resulüllah (a.s.): "Evet" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1672

Ebu Musa'nın (r.a.) rivayetine göre:
Peygamber (a.s.): "Her müslüman üzerine sadaka vermek gereklidir." buyurdu. Orada bulunanlar tarafından: "Ey Allah'ın Resulü! Eğer sadaka verecek bir şey bulamazsa ne yapar?" denildiğinde, Allah Resulü (a.s.): "Çalışır (yani çalışsın)! Elinin emeği ile kazandığını hem kendisi harcar hem de sadaka verir" buyurmuştur. "Çalışmaya gücü yetmezse ne yapar?" denildiğinde: "Yardıma muhtaç zor durumda kalan kimseye yardım eder" buyurmuştur. Böyle bir yardıma da gücü yetmezse ne buyurursunuz? denildiğinde: "İyilik ile veya hayır ile emreder" buyurmuştur. Bunu da yapmaya kudreti yoksa ne dersiniz?. Bunun üzerine Allah Resulü (a.s.): "Kötülüklerden uzak durur, bu da onun için bir sadakadır" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1676

Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayetine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Bütün insanların, her gün beden azalarındaki eklemlerin bahşettiği menfaatlara karşı Allah'a şükretmesi (kendisine bir borç ve) önemli bir sadakadır. İki (dargın) kimsenin arasını bulmak bir sadakadır. Hayvanına binmek veya yükünü yüklemek istiyen kimseye yardım edip hayvanına bindirmek yahut eşyasını yüklemek de pek ala bir sadakadır. Güzel söz de bir sadakadır. Namaza gitmek (tavaf, ibadet, cenazeyi teşyi, ilim talebi gibi her hayır) için atılan her adım da bir sadakadır. Yoldan gelip geçene eza veren şeyleri gidermek de makbul bir sadakadır."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1677

Ebu Hureyre'nin (r.a.) haber verdiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): "Kulların kendisinde sabaha erdiği her bir günde muhakkak iki melek iner. Bunların birisi: Ey Allah'ım! Malından infak edene bir bedel ver, diye dua eder. Diğeri de: Ey Allah'ım! (Malı) tutucu olana da telef ver, diye beddua eder" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1678

Harise b. Vehb'in (r.a.) Resulüllah'tan (a.s.) işittiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Sadaka veriniz. Çünkü öyle bir zaman yaklaşıyor ki, onda kişi sadakası ile dolaşır da kendisine sadaka verilmek istenen her insan: Bu sadakayı dün getirseydin, muhakkak ben onu kabul ederdim. Fakat, bu gün benim için bu sadakaya ihtiyaç yoktur, der. Ve neticede sadakayı kabul edecek bir kimse bulunamaz."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1679

Ebu Musa'nın (r.a.) bildirdiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz, öyle bir zaman gelecek ki, o sırada kişi altın sadakasıyle (köşe bucak) dolaşacak da elindeki sadakasını verebilecek bir (fakir) kimse bulamayacak. Yine o sırada (harp nedeniyle) erkeklerin azlığından ve kadınların çokluğundan dolayı (himayesiz) kırk kadının bir erkeğin himayesine sığındıkları görülecektir."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1680

Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Resulüllah (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Mal-mülk çoğalıp (her yer) dolup taşmadıkça Kıyamet kopmaz. Hatta o sırada insan malının zekâtını (vermek için) ayırıp bir tarafa koyarda, kendisinden bu zekâtını kabul edecek hiçbir kimse bulamaz. Hatta yine o vakit Arap arazileri (yani sahralar ve meralar) bahçelikler ve nehirlere (mamureler hâline) döner."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1681

Ebu Hureyre'nin (r.a.) bildirdiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.): "Her kim helal kazancından bir sadaka verirse (ki, Allah helal maldan başkasını kabul etmez) Rahman onu muhakkak sağ eli ile kabul eder. Bu sadaka bir tek hurma da olsa, birinizin sütten henüz kesilmiş tayını, deve yavrusunu bakıp büyütmesi gibi o bir tek hurma Rahman'ın avucunda dağdan daha büyük oluncaya kadar büyür" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1684

Adiy b. Hatim'in (r.a.) Resulüllah'tan (a.s.) işittiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): "Sizden her kim, bir hurmanın yarısı ile de olsa kendini ateşten korumaya gücü yeterse bunu yapsın."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1687

Ebu Mesûd (r.a.) şöyle anlatır:
Sadaka vermekle emrolunduğumuzda, biz de (çarşıda) sırtlarımızla yük taşırdık (bu kazancımızdan sadaka verip sevaba iştirak ederdik). Ebu Akil, yarım Sa' (yani 520 dirhem) sadaka verdi. Bir diğer şahıs bundan biraz daha fazla bir şey getirdi. Bunun üzerine münafıklar: Şüphesiz Allah şu adamın sadakasından müstağnidir. Bir diğeri de, şu, getirdiğini sırf gösteriş için sadaka vermiştir, diye laf ettiler. İşte bunun üzerine şu ayet nazil oldu: Sadakalar hususunda, müminlerden gönüllü verenleri ve güçlerinin yettiğinden başkasını bulamayanları çekiştirip onlarla alay edenler var ya.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1692

Ebu Hureyre (r.a.)
Hz. Peygamber'in (a.s.) şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "Bakın! Bir kimse sabahleyin bir kap, akşamleyin bir kap süt veren sağmal bir deveyi, bir süre için faydalanıp sonra iade edilmek üzere bir ev halkına ariyyeten (emanet) hediye ederse meniha denilen bu hediyenin sevabı muhakkak çok büyüktür."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1693

Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) bir takım huyları söyleyip bunlardan nehyettikten sonra şöyle buyurmuştur: "Sağmal bir hayvanı bir süre için faydalanıp tekrar iade edilmek üzere ariyyeten hediye eden kimse, o hayvanın sabahki sağımından bir sadaka akşamki sağımından da diğer bir sadaka vermiş olur."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1694

Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.): "İnfak eden ve sadaka veren kimsenin misali, üzerinde memelerinin yanından köprücük kemiklerine kadar (vücudlarını kaplayan) demirden iki cübbe veya iki zırh bulunan kimsenin benzeri gibidir. İnfak eden (Diğer ravi; sadaka verici dedi) sadaka vermek istediğinde zırhı onun bedeni üzerinde genişler, yahut uzar. Cimri olan sarf etmek istediğinde zırhı üzerinde büzülür ve her bir halka kendi yerini alır. Ebu Hureyre devamla: Nihayet o kimsenin parmak uçlarını kaplar ve izlerini yok eder" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1695

Ebu Hureyre'nin (r.a.) haber verdiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: " (İsrail oğullarından) bir kimse, bu gece bir sadaka vereceğim diye nezretti. Sonra, evinden çıkıp sadakasını tesadüfen zinakar bir kadına verdi. Sabah olunca halk: Bu gece zina eden bir kadına sadaka verilmiş (bu caiz olmaz) diye söylenmeye koyuldular. Sadakayı veren (bundan müteessir olmayarak): "Ey Allahım! Bir zinakar kadına sadaka verdiğimden dolayı da sana hamd olsun dedi ve elbette sadaka vereceğim diye yemin etti. Daha sonra, sadakası ile çıktığında bu defa da yine bilmeyerek sadakasını bir zengine verdi. Sabahleyin halk; bir zengine sadaka verilmiş (olur şey değil?) diye söze koyuldular. Sadaka veren kimse hiç aldırmayarak: Ey Allahım! Bir zengine verdiğimden dolayı da hamd sanadır, dedi ve muhakkak sadaka vereceğim diye yemin etti. Sonra sadakası ile çıktı, ancak bu defada sadakasını bir hırsızın eline koymuştur. Sabah olunca halk yine; bir hırsıza sadaka verilmiş, diye dedi-kodu ettiler. Sadaka veren zat: Ey Allahım! Bir fahişeye, bir zengine ve bir hırsıza sadaka verdiğimden dolayı da sana hamd ediyorum. (sadakalarımı onlara hep senin iradenle verdim) dedi. Sonra bu kimse rüyasında şöyle müjdelendi: "Sadakaların kabul edilmiştir. Fahişeye verdiğin sadakaya gelince belki o fahişe kadın bu sadaka sebebiyle zinasından vaz geçip iffetli bir hayata döner. Zengin ise ümit edilir ki, aldığı sadakadan ibret alıp uyanır da Allah'ın kendisine ihsan ettiği servetten fakirlere vermeye başlar. Hırsıza gelince, umulur ki o da bu sadaka sebebiyle fenalıktan vaz geçerek temiz bir hayata kavuşur."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1698

Ebu Musa'nın (r.a.) rivayetine göre:
Hz. Peygamber (a.s.): "Mal sahibinin emrini tam olarak ve derhal gönül hoşluğu ile yerine getiren ve emredilen sadakayı istenilen kimseye veren müslüman, emniyetli iş vekili, sadaka veren iki hayır sahibinden birisidir" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1699

Hz. Aişe'nin (r.ah.) rivayetine göre:
(a.s.) şöyle buyurmuştur: "Ev kadını, evinin yiyeceklerinden israf etmeksizin (örfe göre ailesine, komşularına ve konuklarına) ikram ettiğinde, infak etmesi sebebiyle kendisi de sevap kazanır. Bu malı kazandığı için kocasının, muhafaza edip baktığından dolayı haznedarın da o kadar sevapları vardır. Bunlardan bir kısmının sevabı, diğerlerinin sevabından hiçbir şey eksiltmez."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1700

Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): "Kocası varken, kadın onun iznini almadıkça nafile oruç tutmasın. Yine kocasının izni olmaksızın, hiç kimsenin eve girmesine izin vermesin. Kocasının kazancından onun emri olmadan her ne infak ederse bu infak sevabının yarısı kocasına aittir" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1704

Ebu Hureyre (r.a.)
Hz. Peygamber'in (a.s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Her kim Allah yolunda çift sadaka verirse Cennet kapılarında: Ey Allah'ın kulu! Bu kapı daha hayırlıdır, diye çağrılır. Çok namaz kılan kimse namaz kapısından davet edilir. Cihat ehlinden olan kimse cihat kapısından davet edilir. Çok sadaka verenler de sadaka kapısından davet edilir. Oruç ehlinden olanlar Reyyan kapısından çağrılır." Ebu Bekr Sıddık "Ey Allah'ın Resulü! Bir kimsenin bu kapıların hepsinden davet olunması zor mu? Bir kişi bu kapıların hepsinden çağrılır mı?" diye sordu. Resulüllah (a.s.): "Evet, hepsinden çağrılır. Senin o bahtiyarlardan olmanı ümit ederim" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1705

Esma bt. Ebu Bekr (r.ah.)
Resulüllah (a.s.) bana: "İnfak et, malını sayıp zabt etme, Allah da sana nimetlerini sayıp esirger" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1708

Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayetine göre:
Hz. Peygamber (a.s.): "Ey müslüman hanımlar! Komşu bir kadın, bir koyun paçası bile olsa komşusunun hediyesini sakın küçük görmesin!" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1711

Ebu Hureyre'nin (r.a.) bildirdiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Yedi sınıf insan vardır ki, Allah onları, hiç bir gölgenin bulunmadığı Kıyamet gününde kendi arşının gölgesi altında gölgelendirecektir. Bunlar: Âdil yönetici, Allah'a ibadet ederek temiz bir hayat içinde serpilip büyüyen genç, gönlü mescitlere bağlı olan kimse, birbirini Allah için seven ve bu muhabbetle birleşip, bu sevgi ile ayrılan iki kişi; Güzel ve ictimai mevkii yüksek bir kadın tarafından davet edilip de kadın kendisini ona arzettiğinde: Ben Allah'tan korkarım, deyebilen kişi, sağ elinin verdiğini sol eli duymayacak derecede gizli sadaka veren kimse, hiç kimsenin görmediği bir yerde, Yüce Allah'ı (lisanen veya kalben) zikr edip göz yaşı döken kimse."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1712

Ebu Hureyre'nin (r.a.) bildirdiğine göre:
Resulüllah'ın (a.s.) huzuruna bir kimse gelerek: Ey Allah'ın Resulü sevap yönünden hangi sadaka daha büyüktür? diye sordu. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.): "Senin sıhhatli, son derece mala düşkün, fakirlikten korktuğun, zenginlikten hoşlanır bulunduğun bir durumda verdiğin sadakadır. Can boğaza gelip bu malım filan içindir, şu malım da filan kimse içindir deyinceye ve bunlarda mirasçıların oluncaya kadar sadakanı geriye bırakma!" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1713

Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) bir defa minber üzerinde iken, sadaka ve dilenmekten uzak durmayı zikredip: "Veren el, alan elden hayırlıdır. Çünkü veren el, infak edici, alan el ise isteyici eldir" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1715

Hakim b. Hizam (r.a.)
Hz. Peygamber'in: "Sadakanın en faziletlisi (veya hayırlısı) bir zenginlik üzerinden ayrılıp verilendir. Veren el, alan elden daha hayırlıdır. Sadaka vermeye, nafakası üzerine vacip olan kimse ile başla" buyurduğunu haber vermiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1716

Muaviye'nin (r.a.) Hz. Peygamber'den işittiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): "Allah, her kime büyük bir hayır murad ederse, onu din hususunda geniş ve derin bir anlayış sahibi kılar" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1719

Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayetine göre:
Resulüllah (a.s.): "Miskin, şu kapı kapı dolaşmayı sanat edinen, sadaka için halkı dolaşıp halkın da kendisine bir iki lokma, bir iki hurma verdiği dilenci taifesi değildir." buyurdu. Sahabeler: Öyle ise miskin kimdir? Ey Allah'ın Resulü! dediler. Hz. Peygamber: "Miskin, kendini geçindirecek zenginliğe sahip olmayan ve buna rağmen (halk tarafından) zarureti bilinmeyen, kendisi de kalkıp halktan bir şey istemeyen (afif, nezih) kimsedir" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1722

Abdullah b. Ömer'in (r.a.) haber verdiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.): "Sizden bir kısmı dilenmekten asla vaz geçmez. En son Kıyamet gününde bu yüzsüz kimse, yüzünde bir et parçası olmaksızın Allah'a kavuşur!" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1724

Ebu Hureyre'nin (r.a.) Resulüllah'tan (a.s.) işittiğine göre:
Resulü (a.s.): "Yemin olsun ki, sizden birinizin sabahleyin kalkıp sırtıyla odun toplayıp, bununla sadaka vermesi ve insanlardan dilenmemesi, bir kimseye gelip de ondan sadaka istemesinden elbette daha hayırlıdır. Kimbilir o gittiği kimse de ya verir ya vermez. Hiç şüphesiz,veren el, alan elden daha faziletlidir. Sadaka vermeye, nafakası üzerine vacip olanlara ihsan ile başla" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1727

Ömer b. Hattab (r.a.) şöyle anlatır:
Resulüllah (a.s.) arasıra bana Beytül-maldan gazilik bahşişi verirdi. Ben de: Bunu, benden daha muhtaç olan bir fakire verseniz, derdim. Nihayet bir kere daha bir mal bahşişi verdi. Ben yine: Bunu, benden daha muhtaç olan birine veriniz, dedim. Bunun üzerine Resulüllah(a.s.): "Sen bunu al! Sana bu maldan bir şey geldiğinde sen haris olmadığın ve isteyicisi de bulunmadığın halde o malı al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine temayül ettiği bir malın peşinde de nefsini koşturma" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1731

Ebu Hureyre (r.a.)
Hz. Peygamber'in (a.s.) şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "Yaşlı kimsenin gönlü iki şeyi sevmekte daima gençtir: Yaşama ve mal sevgisi."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1734

Enes'in (r.a.) bildirdiğine göre:
Hz. Peygamber: "Adem oğlu ihtiyarlayıp çöker, fakat kendinden iki şey gençleşir: Mala karşı aşırı istek ile yaşama arzusu!" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1736

Enes'in (r.a.) haber verdiğine göre:
Resulüllah (a.s.): "Adem oğlunun iki vadi dolusu malı olsa, üçüncü vadiyi de ister. Adem oğlunun (ihtiras dolu) gönlünü topraktan başka bir şey doldurmaz. Şu kadar ki (ihtirastan) tevbe eden kişinin tevbesini Allah kabul eder" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1737

İbn Abbas'ın (r.a.) Resulüllah'tan (a.s.) işittiğine göre:
Hz. Peygamber: "Adem oğlunun bir vadi dolusu malı olsa, onun bir mislinin daha kendisinin olmasını muhakkak arzu ederdi. Adem oğlunun nefsini topraktan başkası doldurmaz. Allah (ihtirastan) tevbe eden kimsenin tevbesini kabul eder" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1739

Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): "Zenginlik, mal çokluğundan değildir. Fakat hakiki zenginlik gönül ve nefis zenginliğidir" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1741

Ebu Saîd Hudrî (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) ayağa kalkarak insanlara şöyle hitap etti: "Hayır vallahi! Ey insanlar! Ben sizin üzerinize ancak Allah'ın sizlere ihsan edeceği Dünya nimetlerinden korkuyorum." buyurdu. Bunun üzerine bir kimse: Ey Allah'ın Resulü (a.s.) !Hiç hayır, şer getirir mi? diye sordu. Resulüllah (a.s.) bir müddet sükut etti. Sonra cevaben nasıl demiştin? dedi. O da: Ey Allah'ın Resulü! Hiç hayır, şer getirir mi? diye sordum, dedi. Bunun üzerine Resulüllah (a.s.): "Hakiki hayır, hayırdan başka bir şey getirmez. Ama mal hep hayır mı olur? (Bakınız!) Baharın bitireceği her şey (otların hepsi) aşırı derecede yenilip karnı tamamiyle doldurmaktan dolayı öldürür yahut helake yaklaştırır. Lâkin, yeşil ot yiyen böyle değildir. Yeşil otu otluyan hayvan, ölüm tehlikesinden korunmuştur. Bu hayvan o yeşil otu yer, nihayet iki böğrü şişince bahar güneşini karşılar. Kolayca gübresini yahut idrarını çıkarır. Sonra geviş getirir (genişler). Sonra tekrar dönüp bol bol ot yer. Her kim malı haklı yoldan ve haklarını ödeyerek alırsa kendisi için o mal bereketli kılınır. Her kim de haksız olarak bir mal alırsa onun misali, daima yiyen, bir türlü doymayan obur gibidir."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1742

Ebu Saîd Hudrî (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Ensar'dan birtakım insanlar Resulüllah'tan (a.s.) bağış istemişlerdi. Resulüllah da bunlara vermişti. Sonra bunlar yine istediler. Resulüllah yine verdi. Nihayet yanındaki mal tükenince: "Sadaka malından yanımda hiçbir şey kalmadı. Sizden kesinlikle bir şey de saklamadım. Her kim istemekten sakınırsa Allah o kimseyi afif kılar. Her kim de halktan dilenmesse Allah onu zengin kılar. Kim sabr ederse Allah ona sabır ihsan eder. Kimseye sabırdan daha hayırlı ve sabırdan daha geniş hiçbir ihsan verilmemiştir."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1745

Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle dua etmiştir: "Ey Allahım! Muhammed ailesine geçinecek kadar rızık ihsan eyle!"
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1747

Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlatır:
Ben Resulüllah (a.s.) ile beraber yürüyordum. Üzerinde Necran dokumasından kalınca bir dış elbise (kaftan) vardı. Derken bir bedevi kendisine yetişip sert bir şekilde Peygamber'in elbisesinden çekti. Resulüllah'ın boynuna baktığımda, bu şiddetli çekme sebebiyle elbisenin kenarının orada iz yaptığını gördüm. Bedevi, Resulüllah'a: "Ey Muhammed! Yanında bulunan Allah malından bana bir şey verilmesini emret." dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.) bedeviye gülerek döndü ve ona bir şeyler bağışlanmasını emretti.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1749

Misver b. Mahreme (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Resulüllah (a.s.) sahabelere bir takım kaftanlar (dış elbise) dağıtmıştı da, bunlardan babam Mahreme'ye bir şey vermemişti. Babam Mahreme bana: "Ey oğulcuğum! Haydi beraber Resulüllah'a gidelim" dedi. Babamla beraber gittim. O bana: Eve gir ve Resulüllah'ı bana çağır, dedi. Ben Peygamber'e (a.s.) babamın görüşmek istediğini haber verdim. Resulüllah, omuzlarında bunlardan bir kaftan bulunduğu halde babamın yanına çıktı ve: "Bunu senin için sakladım." buyurdu. Misver (r.a.) sözlerine devamla: "Babam elbiseye sevinçle baktı." Allah Resulü de (a.s.): "Artık Mahreme razı oldu mu?" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1750

Enes b. Malik (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Yüce Allah Huneyn harbinde Resulüne fey olarak verdiklerini verdiği vakit, Allah Resulü (a.s.) Kureyş'ten bazı kimselere yüzer deve bağışladı. Ensar'dan bazıları: Allah, Resulüne mağfiret eylesin! O, Kureyş'e veriyor da bizleri bırakıyor. Halbuki kılıçlarımızdan hâlâ Kureyşlilerin kanları damlamaktadır, dediler. Enes b. Malik devamla şöyle dedi: Ensar'ın bu sözü Resulüllah'a duyuruldu. Resulüllah Ensar'a haber gönderip, onları deriden bir çadır içinde topladı. Ensar toplanınca Resulüllah yanlarına geldi ve: "Sizin tarafınızdan söylenmiş olup bana ulaşan bu söz nedir?" Ensar'ın ileri gelenleri: Ey Allah'ın Resulü! Bizim re'y sahibi olanlarımız hiçbir şey söylememişlerdir, dediler. Yalnız yaşları küçük bazı gençlerimiz: Allah, Resulüne mağfiret buyursun. O, Kureyş'e ihsanda bulunuyor da bizleri bırakıyor. Halbuki bizim kılıçlarımızdan hâlâ Kureyş kanı damlıyor, demişler. Bunun üzerine Resulüllah: "Ben, Kureyş'ten henüz küfre yakın bulunan bazı kimselere dünyalık veriyorum ve bununla onların gönüllerini İslâm'a ısındırıyorum. Bu insanlar, aldıkları mallarla evlerine giderlerken, siz de Allah Resulü ile evlerinize dönmekten razı olmuyor musunuz? Allah'a yemin ederim ki, sizin Peygamber'le Medine'ye dönüp gitmeniz, onların ganimet mallarıyla evlerine gitmelerinden şüphesiz çok hayırlıdır" buyurdu. Bunun üzerine Ensar Ey Allah'ın Resulü! Biz seninle Medine'ye gitmeyi tercih ederiz. Bizler buna çoktan razı olmuşuzdur, dediler. Resulüllah: "Emin olunuz ki, benden sonra yakın bir zamanda başkalarının sizlere üstün tutulmasına şahit olacaksınız. Sizler, Allah'a ve Resulüne kavuşuncaya kadar sabrediniz. Ben havz başında olacağım." buyurmuştur. Ensar hep beraber: "Sabırlı olacağız" dediler.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1753

Abdullah b. Zeyd (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.), Huneyn'i feth edip ganimetleri taksim ettiğinde kalpleri İslâma alıştırılan kimselere bağışlarda bulundu. Daha sonra, Ensar'ın da diğer insanların nail oldukları paylara sahip olmak istedikleri haberi Peygamber'e ulaştı. Bunun üzerine Resulüllah ayağa kalktı. Allah'a hamd ve sena ettikten sonra onlara hitap ederek şöyle buyurdu: "Ey Ensar topluluğu! Ben sizleri yolunu şaşırmış sapıklar hâlinde bulup, benim vasıtamla Allah sizleri doğru yola hidayet buyurmadı mı? Ben sizleri fakirler bulup, benim vasıtamla Allah sizleri zengin kılmadı mı? Sizler darmadağın biribirinize düşman olup benim vasıtamla Allah sizleri birleştirmedi mi?" Allah Resulü (a.s.) bu soruları sordukça onlar: "Allah ve Resulünün nimet ve minneti en büyüktür" diye karşılık veriyorlardı. Resulüllah: "Bana cevap vermez misiniz?" buyurdu. Onlar: Allah ve Resulünün ihsanı en büyüktür, dediler. Resulüllah: "Ey Ensar! Eğer siz isteseydiniz benim bu suallerime: Şunu, şunu söyler ve şu, şu işler oldu (yani seni kavmin yalanladı, sen bize hicret ettin, biz seni tasdik ettik. Kavmin seni terk etti, biz sana yardım ettik. Kavmin seni kovdu, biz seni bağrımıza bastık. Sen yoksuldun, biz seni malımıza ortak kıldık) diye cevap verebilirdiniz. Ravi Amr Resulüllah'ın birçok şeyler saydığını ve kendisinin bunları ezberleyemediğini söyledi. Resulüllah (a.s.) şöyle devam etti: İnsanlar aldıkları davarlarla, develerle giderlerken sizler de Allah Resulü ile beraber yurtlarınıza dönmekten razı olmuyor musunuz? Ensar, iç elbise mahiyetinde (samimi ve içten dostlar) dır. Diğer insanlar ise dış elbiseler konumunda (Ensar'dan sonra gelen dostlar)dır. Eğer hicret şerefi olmasaydı ben muhakkak Ensar'dan birisi olmayı isterdim. İnsanlar bir vadiye ve dağ yoluna gitseler, ben muhakkak Ensar'ın vadisini ve yolunu takip ederdim. Şüphesiz sizler benden sonra başkalarının size üstün tutulduğunu ve sizlere tercih edildiğini göreceksiniz. Havuz başında bana kavuşmak için daima sabırlı davranınız."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1758

Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Huneyn harbi son bulunca Resulüllah (a.s.) ganimet taksiminde bazı insanlara fazla vermek suretiyle bir ayrıcalık gösterdi. Akra b. Habis'e yüz deve verdi. Uyeyne'ye de bunun kadar verdi. Arap eşrafından bazı insanlara da bu şekilde yüzer deve ihsan edip, onları başkalarına tercih etmişti. (Peygamber'in bundaki gayesini anlamayan) bir kişi (bu taksime itiraz ederek): "Yemin olsun ki, şu taksim şüphesiz kendisinde adalet gözetilmeyen ve kendisi ile Allah rızası gözetilmeyen bir paylaşmadır" dedi. Ben de: Vallahi, ben bu sözü Resulüllah'a muhakkak haber veririm, dedim. Ve Peygamber'e gidip o kimsenin dediğini kendisine haber verdim. Bunun üzerine Resulüllah'ın çehresi değişip kıp kırmızı olmuştu. Sonra Hz. Peygamber: "Allah ve Resulü adaletle hükmetmezse kim âdil olabilir?" buyurdu. Daha Sonra da: "Allah Musa'ya rahmet eylesin! O, bundan daha fazlasıyla eza ve cefaya uğradı da sabr etti" buyurdu. Ben ise, artık bundan böyle kesinlikle Peygamber'e hiçbir söz ulaştırmamaya kesin karar verdim.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1759

Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.), Huneyn'den döndüğü zaman Cirane mevkiinde iken, kendisine bir kimse geldi. Bu sırada Bilâl'in elbisesi gümüş dolu olup, Resulüllah da bundan avuçlayarak insanlara veriyordu. O kimse: Ey Muhammed! Adaletle davran, dedi. Hz. Peygamber: "Sana yazıklar olsun! Ben de adaletle hükmetmezsem, artık kim âdil olabilir? Ben adaletle davranmasaydım (sen âdil olmayan bir insana tabi'olduğun için) muhakkak eli boş kalmış ve zarar etmiş olurdun" buyurdu. Bunun üzerine Ömer b.Hattab (r.a.) Ey Allah'ın Resulü! Bana müsaade et de şu münafığı öldüreyim, dedi. Allah Resulü (a.s.): "İnsanların, Muhammed arkadaşlarını öldürtüyor, demelerinden Allah'a sığınırım. Muhakkak bu ve benzeri şahıslar Kur'an'ı okurlar. Fakat okudukları Kur'an boğazlarını geçmez. Onlar, Kur'an'ın emirlerinden, okun avdan (delip) çıktığı gibi çıkarlar" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1761

Ebu Saîd Hudrî (r.a.) şöyle dedi:
Ali (r.a.), Yemen'de bulunduğu sırada Resulüllah'a henüz toprağından tasfiye edilmemiş altın cevheri göndermişti. Resulüllah bu altınları şu dört kişi arasında paylaştırdı: Akra b. Habis Hanzali, Uyeyne b. Bedr Fezari, Alkame b. Ulase Âmiri, dördüncüsü ise ya Kilab oğullarından Zeydu'l-Hayr Tai, yahut da Nebhan oğullarından biri. Kureyşliler bundan dolayı öfkelendiler de: Bizleri bırakıp Necd'in büyüklerine mi veriyor? dediler. Bunun üzerine Allah Resulü (a.s.): "Ben bunu ancak onları İslâm'a ısındırmak için yaptım" buyurdu. Daha sonra gür sakallı, yanağının iki elmacığı çıkık, gözleri içe gömülü, alnı yüksek, başı tıraşlı bir kimse gelerek: Ey Muhammed! Allah'tan kork, dedi. Resulüllah cevaben: "Eğer ben Allah'a isyan edersem, artık ona kim itaat eder ki? Sizler, beni güvenilir bulmazken Allah beni yer halkına emin kılmıyor mu?" dedi. Sonra o kimse arkasına dönüp gitti. Sahabelerden biri onu öldürmek için Peygamber'den izin istedi. (Muhtemelen bu şahıs; Halid b. Velid'dir) Resulüllah (a.s.): "Bu kimsenin soyundan öyle bir kavim meydana gelecek ki, onlar Kur'an'ı okuyacaklar fakat Kur'an'ın tatlılığı onların boğazlarından aşağıya geçmeyecek. Onlar Müslüman halkı öldürürler de putperestleri bırakırlar. Onlar İslâm'dan, okun avdan (delip) çıkması gibi çıkarlar. Eğer ben onların zamanına yetişmiş olsaydım Ad kavminin öldürülüşü gibi bunları öldürürdüm" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1762

Hz. Ali (r.a.)
Resulüllah'tan (a.s.) şöyle işittiğini haber vermiştir: "Zamanın sonunda yaşları küçük, akılları yetersiz bir topluluk ortaya çıkacaktır. Onlar mahlûkata verilen sözlerin en hayırlısından (Kur'an ve hadisten) bahsederler, Kur'an okurlar fakat Kur'an onların hançerelerinden öteye geçmez. Bunlar atılan okun süratle avı delip geçmesi gibi dinden çıkarlar. Siz onlarla (harbte) karşılaştığınızda onları öldürünüz. Çünkü bunları öldürene, Kıyamet günü Allah katında bir sevap vardır."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1771

Sehl b. Huneyf'in (r.a.) rivayet ettiğine göre, Yuseyr b. Amr şöyle dedi:
"Sehl b. Huneyf'e Sen Peygamber'i hiç Haricileri zikrederken işittin mi?" diye sordum. Bunun üzerine o: Ben Peygamber'den (eliyle doğu tarafına işaret ederek) şöyle buyurduğunu işittim: "Bir topluluk, dilleri ile Kur'an'ı okurlar da Kur'an onların köprücük kemiklerinden öteye geçmez. Onlar, atılan bir okun avı delip geçmesi gibi dinden süratle çıkarlar."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1776

Ebu Hureyre (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Bir defa Ali'nin (r.a.) oğlu Hasan, zekât hurmalarından bir tanesini alıp ağzına koydu. Bunu gören Hz. Peygamber: "Kaka, kaka! Onu ağzından çıkar. Bizim sadaka yemediğimizi sen bilmiyor musun?" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1778

Ebu Hureyre'den (r.a.) rivayet edildiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): " (Çoğu kez) ailemin yanına dönüp geldiğimde yatağımın üzerine düşmüş bir hurma bulurum. Sonra onu, yemek için ağzıma kaldırırım. Ancak, onun zekât (hurması) olmasından korkarak hemen elimden atarım" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1779

Enes b. Malik'in (r.a.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.), bir hurma tanesi buldu ve bunun üzerine: "Bu zekât malından olmasaydı onu muhakkak yerdim" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1781

Enes b. Malik (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Berire (r.ah.), Kendisine sadaka olarak verilmiş bir parça eti Peygamber'e (a.s.) hediye etti. Bunun üzerine Allah Resulü (a.s.): "Bu et, Berire'ye bir sadakadır, bize ise bir hediyedir" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1786

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
Hz. Peygamber'e (a.s.) bir sığır eti getirildi de: Bu Berire'ye sadaka olarak verilen ettir, denildi. Bunun üzerine Resulüllah: "Bu, Berire'ye sadakadır bize ise hediyedir" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1787

Ümmü Atiye (r.ah.) şöyle anlatır:
Resulüllah (a.s.) bana zekâtlık bir koyun göndermişti. Ben de bunun etinden bir parça Aişe'ye (r.ah.) gönderdim. Resulüllah, Aişe'nin yanına geldiğinde: "Yanında yiyecek bir şey var mıdır?" diye sormuş. O da: "Hayır, bir şey yoktur. Yalnız sizin Nüseybe'ye gönderdiğiniz koyunun etinden, bize yolladığı bir parça et vardır" diye cevap vermiştir. Resulüllah (a.s.): "Getiriniz, o zekât yerine ulaştı" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1789

Ebu Hureyre (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Hz. Peygamber (a.s.), (ailesi dışından) bir yiyecek getirildiğinde; (Bu hediye mi, yoksa zekât mıdır? diye) onun mahiyeti hakkında sormayı itiyat hâline getirmişti. Hediye ise, ondan yer zekât ise ondan yemezdi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1790

Abdullah b. Ebu Evfa (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Resulüllah (a.s.) âdeti olduğu üzere, huzuruna bir cemaat zekâtlarıyle geldiğinde: "Ey Allahım! Bunlara salat et (rahmet ve mağfiret ihsan eyle)!" diye dua ederdi. Babam Ebu Evfa, zekâtını getirdiğinde onun için de Allah Resulü (a.s.): "Ey Allahım! Ebu Evfa ailesine salat eyle" diye dua etmiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1791
CanDostu isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Okunmamış 04-08-2009, 23:16   #12
Kullanıcı Adı
CanDostu
Standart

ORUÇ

Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): "Ramazan geldiğinde Cennet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar da bağlanır" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1793

İbn Ömer (r.a.) şöyle anlatır:
Hz. Peygamber (a.s.) Ramazandan bahisle: "Hilali görmedikçe oruç tutmayınız. Ve yine hilali görmedikçe iftar etmeyiniz (bayram yapmayınız). Eğer hilal size karşı bulutla örtülürse, hilal için takdir (yani hesap) yapınız" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1795

Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): "Ramazan hilalini gördüğünüzde oruç tutunuz. Şevval hilalini gördüğünüzde ise iftar edin (bayram yapın). Hava bulutlu olursa otuz gün oruç tutunuz" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1808

Ebu Hureyre (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Resulüllah (a.s.): "Bir veya iki gün öncesinden oruç tutmak suretiyle sakın Ramazanın önüne geçmeyiniz. Bir kimsenin âdet edindiği bir orucu tutması bundan müstesnadır. Böyle bir kimse o orucunu varsın tutsun" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1812

Ümmü Seleme (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Hz. Peygamber (a.s.) bazı aile fertleri yanına bir ay süreyle girmemeye yemin etmişti. Yirmi dokuz gün geçince, günün evvelinde (yahut sonunda) onların yanına girdi. Kendisine: "Ey Allah'ın Resulü! Sen bizim yanımıza bir ay girmemeye yemin etmiştin" denildiğinde Hz. Peygamber: "Ay, yirmi dokuz gün olur" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1816

Ebu Bekre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.): "Bayram ayları noksan olmazlar. Bunlar, Ramazan ve Zil-hicce aylarıdır" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1822

Adiy b. Hatim (r.a.) şöyle haber vermiştir:
...Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yeyin, için...ayeti nazil olduğu zaman Adiy b. Hatim Peygamber'e hitaben: "Ey Allah'ın Resulü! Ben yastığımın altına bir beyaz ve bir siyah olmak üzere iki ip koyuyorum da geceyi gündüzden fark ediyorum" dedi. Bunun üzerine Resulüllah (a.s.): "Muhakkak ki, senin yastığın çok enlidir (senin kafan kalın da bundaki inceliği anlamadın). Bu beyaz iplik ile siyah iplik gecenin karanlığı ile gündüzün beyazlığından ibarettir," buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1824

Sehl b. Sa'd (r.a.) şöyle haber vermiştir:
"...Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yeyin, için..."(Bakara, 187) ayeti nazil olduğu zaman bazı kimseler bir beyaz bir de siyah iplik alıp, bunların renklerini açıkça fark edinceye kadar yerlerdi. Nihayet Yüce Allah, mine'l-fecri (fecirden)beyanını indirip bunu tamamen açıkladı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1825

Abdullah b. Ömer'in (r.a.) haber verdiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): "Bilâl ezanı gece okuyor. Siz, İbn. Ümmü Mektum'un ezanını işitinceye kadar yiyip içiniz" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1827

İbn Mesûd'un (r.a.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Bilâl'in ezanı (veya Bilâl'in nidası) sizden hiç kimseyi sahurundan alıkoymasın. Çünkü o, henüz gece iken ezan okur (veya nida eder). Öyle ki, (namazda) kaim olanınızı (sabah namazı yaklaşıyor diye) vazgeçirsin. Uykuda olanınızı da uyandırsın." Ve (Peygamber elini düzeltip yukarı kaldırarak): "Aklığın böyle böyle zahir olması fecir değildir.(İki parmağının arasını açarak) böyle oluncaya kadar (fecir doğmaz) " buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1830

Enes'in (r.a.) haber verdiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): "Sahur yemeği yeyiniz. Çünkü sahur yemeğinde bereket vardır" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1835

Zeyd b. Sabit (r.a.) şöyle anlatmaktadır:
"Biz Resulüllah (a.s.) ile beraber sahur yemeği yedik. Sonra (Sabah) namaza kalktık" dedi. Enes b. Malik: "Sahur ile sabah namazı arasında ne kadar zaman oldu?" diye sordu. O da: "Elli ayet (okunacak) kadar" diye cevap verdi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1837

Sehl b. Sa'd'ın (r.a.) bildirdiğine göre:
Resulüllah (a.s.): "İnsanlar iftar yapmakta (sünnet vechile) acele davrandıkları müddetçe daima hayır üzeredirler" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1838

Ömer'in (r.a.) haber verdiğine göre:
Resulüllah (a.s.): "Gece şu taraftan (doğu tarafından) yönelip geldiği, gündüzde şu taraftan (batıdan) arkasına dönüp gittiği, Güneş de battığı zaman oruçlu orucunu bozmuştur (yani orucunu bozma vakti girmiştir) " buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1841

Abdullah b. Ebu Evfa (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Biz Resulüllah (a.s.) ile beraber Ramazan ayında bir seferde bulunduk. Güneş battığı zaman Resulüllah birine: "Ey filan! Haydi (bineğinden) in de bize sevik karıştır" dedi. O zat: Ey Allah'ın Resulü! Henüz gündüzdür dedi. Resulüllah tekrar: Haydi in de bizim için sevik karıştır, buyurdu. O kimse (devesinden) indi ve sevik bulayıp Peygamber'e getirdi. Hz. Peygamber de (a.s.) ondan içti ve sonra eliyle işaret ederek: "Güneş şuradan (batı tarafından) battığı ve gece de şuradan (doğu cihetinden) geldiğinde oruçlunun iftar vakti girmiştir" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1842

İbn Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Hz. Peygamber (a.s.) yiyip içmeksizin oruçları birbirine eklemekten nehiy buyurdu. Sahabeler: Ama siz peş peşe oruç tutuyorsunuz, dediklerinde. Resulüllah (a.s.): "Ben, sizin gibi değilim. Zira ben, (Rabbim tarafından) yedirilir ve içirilirim" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1844

Ebu Hureyre (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Allah Resulü (a.s.) orucu birbirine eklemekten nehyetmişti. Müslümanlardan birisi Resulüllah'a: Ey Allah'ın Resulü! Sen bir günün orucunu diğer güne ekliyorsun, dedi. Buna karşılık Resulüllah: "Sizin hanginiz bana benzer? Rabbim beni yedirip içirdiği halde gecelerim" buyurmuştur. Fakat sahabelerin ard arda oruç tutmakta ısrar etmeleri üzerine Resulüllah, oruçlarına bir gün, sonra bir gün daha (arka arkaya iki gün) ekledi. Sonra (üçüncü günü) hilali gördüler. Bunun üzerine Resulüllah, arka arkaya oruç tutmaktan vaz geçmeyenleri ihtar eder mahiyette: "Eğer hilal (bir ay) gecikseydi, ard arda oruç tutmayı (savm-ı visal) sizin için (ibret dersi olsun diye) o kadar artırırdım" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1846

Enes (r.a.) şöyle anlatır:
Resulüllah (a.s.) Ramazan'da namaz kılıyordu. Ben de geldim ve yanıbaşına namaza durdum. Bir başkası daha gelip o da namaza durdu. Nihayet bir cemaat olduk. Resulüllah, benim arkasında olduğumu hissedince, namazda hafifletme ve kısaltmalar yapmaya başladı. Sonra evine girdi. Kendisi öyle bir namaz kıldı ki onu bizim yanımızda iken kılmazdı. Sabaha ulaştığımızda kendisine: Dün geceki namazda arkanda bizim bulunduğumuzu anladın mı? diye sorduk, Cevaben: "Evet. yaptığım hafifletme ve kısaltmaya beni sevkeden sizlerin varlığını anlamış olmamdır" buyurdu. Enes (r.a.) sözlerine devamla: Allah Resulü (a.s.) bir günün orucunu diğerine eklemeğe başladı. Bu, ayın sonunda olmuştu. Sahabelerden bazı kimseler de oruçları birbirine eklemeğe başladılar. Bunun üzerine Peygamber: "Bu kimselere ne oluyor ki, oruçları birbirine ekleyip duruyorlar! Muhakkak ki, sizler, benim gibi değilsiniz. Allah'a yeminle söylüyorum: Eğer ay benim için uzasaydı, ben muhakkak amellerde şiddet gösteren bu (mufrit) kimselerin şiddet ve ifratlarını terk edecekleri bir oruç tutardım" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1848

Hz. Aişe (r.ah.)
Resulüllah (a.s.) oruçlu iken hanımlarından birisini öperdi deyip sonra da gülmüştür.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1851

Ömer b. Ebu Seleme (r.a.)
Resulüllah'a (a.s.) oruçlu olan öpebilir mi? diye sorduğunda, Resulüllah ona, Ümmü Seleme'yi işaret ederek: "Şundan sor" buyurdu. Bunun üzerine Ümmü Seleme ona, Resulüllah'ın bu fiili yaptığını haber verdi. Bu defa Ömer b. Ebu Seleme: Ey Allah'ın Resulü! Allah senin geçmiş ve gelecek bütün günahlarını affetmiştir, dedi. Bunun üzerine Resulüllah: "Allah'a yemin ederim ki, ben Allah'a karşı, hepinizden daha saygılı ve ondan daha çok korkanınızımdır" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1863

Hz. Aişe (r.ah.) ve Ümmü Seleme (r.ah.)
Hz. Peygamber (a.s.) ihtilam olmadan cünüp olarak sabahladığında oruca devam ederdi, demişlerdir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1864

Ebu Hureyre (r.a.) şölye anlatmıştır:
Hz. Peygamber'e (a.s.) birisi gelerek: "Helak oldum. Ey Allah'ın Resulü!" dedi. Resulüllah (a.s.): "Seni helak eden nedir?" diye sordu. O şahıs: "Ramazanda (oruçlu iken) hanımımla cinsi münasebette bulundum" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber: "Bir köleyi hürriyetine kavuşturabilir misin?" buyurdu. O zat: Hayır, kavuşturamam dedi. Resulüllah: "Öyle ise iki ay ara vermeden oruç tutmaya gücün yeter mi?" Hayır, buna muktedir olamam dedi. Resulüllah: "Altmış yoksulu doyurabilir misin?" dedi. O kimse: "Hayır, doyuramam" dedi. Sonra o zat oturdu. Bu arada Peygamber'e içi hurma ile dolu (on beş Sa' alabilen) bir zenbil getirildi. Peygamber o zata: "Bunu (al da) sadaka yap" buyurdu. O kimse: Benden fakir bir yoksula mı vereceğim? Medine'nin karataşlı iki tarafı arasında buna benim ailemden daha muhtaç bir ev halkı yoktur, dedi. Bunun üzerine Peygamber yan (azı) dişleri görülünceye kadar güldü. Sonra o kimseye: "Öyleyse bunu kendi ailene yedir!" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1870

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah'a (a.s.) bir kimse gelerek: Yandım! dedi. Resulüllah: "Niçin (yandın)?"diye sordu. O zat: "Ramazanda gündüzleyin eşimle cinsi münasebette bulundum" dedi.Hz. Peygamber (a.s.): "Sadaka ver, sadaka ver" dedi. O zat: "Sadaka verecek bir şeyim yok" dedi. Peygamber ona oturmasını emretti. Derken Peygamber'e içlerinde yiyecek bulunan iki zenbil geldi. Resulüllah o fakir kimseye; bunu alıp tasadduk etmesini emir buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1873

İbn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) Mekke'nin fetih yılında ramazanda yola çıktı. Kedid mevkiine varıncaya kadar oruç tuttu. Sonra orucunu bozdu. Resulüllah'ın sahabeleri, Peygamber'in fiillerinden daima en yeni olanlara tabi olurlardı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1875

Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) bir sefer esnasında, insanların başına toplandığı ve gölgelendirmekte oldukları birisini gördü. ve: "Bunun nesi var?" diye sordu. Sahabeler: "Oruç tutmaktadır" dediler. Bunun üzerine Resulüllah: "Seferde oruç tutmanız (her zaman) sırf bir iyilik sayılmaz" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1879

Enes b. Malik'in (r.a.) rivayetinde anlatıldığına göre:
Enes b. Malik'in kendisine, seferde Ramazan orucu sorulduğunda: "Biz Ramazanda Resulüllah (a.s.) ile yolculuk ettik. Bu yolculukta ne oruç tutan tutmayanı, ne de tutmayan tutanı ayıpladı" diye cevap verdi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1884

Enes (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Hz. Peygamber (a.s.) ile beraber bir seferde bulunmuştuk. Bizden kimi oruç tutmuş, kimi de yemişti. Sıcak bir günde konakladığımızda çoğumuz gölgelenmişti. Elbisesi olan elbisesiyle, kimimiz de eliyle güneşten korunuyordu. Oruç tutanlar hararetten kesilip düştüler. Buna karşılık oruç tutmayanlar, kalktılar, çadırları kurdular ve develeri suladılar. Bu faaliyetler üzerine Hz. Peygamber (a.s.): "Bu gün oruç tutmayanlar, tam sevap alıp gittiler" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1886

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle nakletmiştir:
Hamza b. Amr Eslemi, Resulüllah'a (a.s.) sefer hâlindeki oruçtan sordu. Resulüllah: "Dilersen oruç tut, dilersen oruç tutma" diye cevap vermiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1889

Ebu Derda (r.a.) şöyle anlatır:
Biz Ramazan ayında çok sıcak bir günde, Resulüllah (a.s.) ile beraber sefere çıktık. Her birimiz sıcaklığın şiddetinden dolayı elini başına koyuyordu. Aramızda ise Resulüllah (a.s.) ile Abdullah b. Ravaha'dan (r.a.) başka oruç tutan kimse yoktu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1892

Ümmül-Fadl bt. Haris (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
Bazı insanlar Arefe günü onun yanında Resulüllah'ın (a.s.) oruçlu olup olmadığı hususunda münakaşa ettiler. Bir kısmı, Resulüllah oruçludur, dedi. Diğer bir kısmıda Resulüllah oruçlu değildir, dedi. Bunun üzerine ben Resulüllah'a bir bardak süt gönderdim. Allah Resulü (a.s.), bu sırada Arafat'ta devesinin üzerinde vakfe yaparken, o sütü içti.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1894

Ümmü'l-Fadl (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
Ashaptan bazı kimseler, Arefe günü oruç hususunda şüpheye düştüler. Biz de Arafat'ta Resulüllah ile beraber bulunuyorduk. Bunun üzerine ben, Peygamber Arafat'ta iken ağaçtan oyulmuş bir kap içinde kendisine süt gönderdim. Peygamber de (a.s.) bu sütü içti.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1895

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
Cahiliye devrinde Kureyş aşure günü oruç tutardı. (Hicretten evvel) Resulüllah (a.s.) da aşure orucunu tutmuştur. Medine'ye hicret ettiğinde yine aşure orucunu tuttuğu gibi, (sahabelere de) bu orucu tutmalarını emretti.(İkinci sene) ramazan ayında oruç farz kılınınca, Allah Resulü (a.s.): "İsteyen aşure orucunu tutar, isteyen de terk eder" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1897

Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Cahiliye devri ahalisi aşure günü oruç tutarlardı. Resulüllah (a.s.) ve müslümanlar da ramazan orucu farz kılınmadan önce o gün oruç tutmuşlardır. Ramazan orucu farz kılınınca, Hz. Peygamber: "Şüphesiz ki, aşure Allah'ın günlerinden bir gündür. Artık dileyen o gün oruç tutar, dileyen de o gün oruç tutmaz" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1901

Abdullah b. Mesûd'un anlatıyor:
Abdurrahman b. Yezid şöyle dedi. Eşas b. Kays bir Aşure günü Abdullah'ın yanına gelerek, onun yemek yediğini gördü ve: Ey Ebu Muhammed! Aşure günü nedir bilir misin? O da "O nedir? diye sorduğunda "Şüphesiz bu gün aşure günüdür, dedi. İbn Mesûd (r.a.) ise: "Ramazan orucunun farz kılınmasından önce bu günde oruç tutulurdu. Ramazan orucu emredilince bu terk olundu" demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1905

Humeyd b. Abdurrahman'nın Muaviye b. Ebu Sufyan'dan (r.a.) naklettiğine göre kendileri Muaviye b. Ebu Sufyan'ı Medine'deki hitabında, yani Muaviye bir aşure günü Medine'ye gelip halka hitabında şöyle derken işitmiştir:
Ey Medineliler! Hani alimleriniz? (Biliniz ki) ben Resulüllahdan (a.s.) işittim, (bu gün için) şöyle buyuruyordu: "Bu gün aşure günüdür. Aşure günü oruç tutmayı Allah size farz kılmamıştır. Halbuki ben oruçluyum. Sizlerden her kim bu orucu tutmak isterse tutsun; tutmak istemeyen de tutmasın" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1909

İbn Abbas (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Resulüllah (a.s.) Medine'ye geldiğinde Yahudiler aşure günü oruç tutuyorlardı. Yahudilere bu orucun mahiyeti sorulduğunda, onlar: "Böyle bir günde Allah Musa'yı ve İsrail oğullarını Firavun'a karşı galip kılmıştır. Biz de o günü tazim maksadıyla oruç tutuyoruz" dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.): "Biz Musa'ya sizden daha yakın ve evlayız" buyurarak o gün de oruç tutulmasını emretti.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1910

Ebu Musa (r.a.) şöyle anlatır:
Aşure günü Yahudilerin, tazim ettikleri ve bayram edindikleri bir gündü. Resulüllah (a.s.): "O gün sizler de oruç tutunuz," buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1912

İbn Abbas şöyle anlatmaktadır:
İbn Abbas (r.a.) kendisine aşure günü orucu sorulduğunda: "Resulüllah'ın (a.s.) bu günden başka, faziletinin bütün günleri içermesini talep ederek oruç tuttuğu bir gün ve bu aydan yani Ramazandan başka faziletinin bütün ayları içermesini talep ederek oruç tuttuğu başka bir ay bilmiyorum" demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1914

Seleme b. Ekva (r.a.) şöyle bildirmiştir:
Resulüllah (a.s.) aşure günü Eslem kabilesinden bir kimseyi gönderip insanlar arasında şunu ilan etmesini emretmiştir: "Birşey yememiş olan oruç tutsun. Yemiş olan ise artık orucunu geceye kadar devam ettirsin!"
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1918

Rubey bt. Muavviz b. Afrâ (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) Medine etrafındaki Ensar köylerine aşure günü kuşluk zamanı şu haberi gönderdi: "Her kim oruçlu olarak sabaha ulaştı ise artık orucunu tamamlasın. Kim de bir şey yiyerek sabahladı ise gününün geri kalan kısmını yemek yemeyerek tamamlasın!" Rubey sözlerine şöyle devam etmiştir: Biz bundan sonra aşure orucunu tutar, bütün çocuklarımıza da tutturur ve onlarla mescide giderdik. Oruçlu çocuklarımıza boyalı yünden oyuncak düzerdik de onlardan biri yemek diye ağlarsa iftar vakti erişinceye kadar ona bu oyuncağı verip eğlendirirdik.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1919

Ömer b. Hattab (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Resulüllah (a.s.) sizi şu iki günde oruç tutmaktan nehyetti: Birisi orucu tamamladığınız Ramazan Bayram'ı günüdür, diğeride kurbanınızın etinden yediğiniz Kurban Bayram'ı günüdür.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1920

Ebu Saîd Hudrî (r.a.)
Hz. Peygamber'den (a.s.) şöyle işittiğini haber vermiştir: "İki günde oruç tutmak sahih olmaz: Kurban bayramı günü ile Ramazan Bayramı günü."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1922

İbn Ömer'in (r.a.) rivayetinde anlatıldığına göre:
Bir kimse İbn Ömer'e gelip: Bir gün oruç tutmayı adadım. Ancak bu nezrettiğim gün de Kurban Bayramı yahut Ramazan Bayramı gününe isabet etti (nasıl yapayım?) diye sordu. İbn Ömer "Yüce Allah nezri yerine getirmeyi emir buyurdu. Resulüllah (a.s.) ise bu (bayram) gününün orucundan nehyetti" demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1924

Cabir b. Abdullah'ın (r.a.) şöyle söylediğini
Muhammed b. Abbad haber vermiştir: Cabir b. Abdullah (r.a.), Kâbe'yi tavaf etmekte iken kendisine, Resulüllah (a.s.) Cuma günü oruç tutmaktan nehyetti mi? diye sordum. Cevaben: "Şu Beyt'in sahibine yemin olsun ki, evet nehyetti" demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1928

Ebu Hureyre'nin (r.a.) bildirdiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): "Sizden biriniz Cuma'dan bir gün önce veya bir gün sonra oruç tutmadıkça sakın yalnızca Cuma günü oruç tutmasın" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1929

Seleme b. Ekva (r.a.) şöyle haber vermiştir:
...oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakir doyumu kadar fidye gerekir...ayeti nazil olduğunda, oruç tutmayıp da fidye vermek isteyenler, oruç tutmayıp fidye verdiler. Bundan sonraki ayet nazil olunca o ayet fidye vermeyi, eda ve kazaya gücü yetmeyenlere tahsis etti.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1931

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle rivayet etmiştir:
" (Bazen) üzerimde Ramazandan oruç borcu kalırdı da, Resulüllah (a.s.) ile meşgul olup ilgilenmekten dolayı bu orucu Şaban ayından başka bir ayda yerine getirmem mümkün olmazdı."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1933

Hz. Aişe'nin (r.ah.) haber verdiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.): "Kimin üzerinde oruç borcu olduğu halde ölürse, o ölünün velisi, ölen kimse yerine oruç tutabilir" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1935

İbn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah'a (a.s.) bir kadın gelerek: "Annem, üzerinde bir ay oruç borcu olduğu halde öldü" dedi. Resulüllah (a.s.) ona: "Eğer annenin üzerinde herhangi bir borç bulunsaydı sen o borcu öder miydin?" diye sordu. Kadın: "Evet" deyince Allah Resulü (a.s.): "Öyle ise Allah'a olan borç başka borçlardan daha ziyade ödenmeğe layıktır" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1936

Ebu Hureyre'nin (r.a.) haber verdiğine göre:
Resulüllah (a.s.): "Herhangi biriniz (bilhassa) oruçlu bulunduğu gün artık kötü söz söylemesin ve cahilliğe kapılmasın. Eğer bir kimse kendisi ile dövüşür yahut söverse derhal; ben oruçluyum, ben oruçluyum, desin" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1941

Sehl b. Sa'd'ın (r.a.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Cennette Reyyan denilen bir kapı vardır. Bu kapıdan Kıyamet gününde yalnız oruç tutanlar girer. Onlarla beraber başka hiçbir kimse giremez. (Kıyamet gününde) oruçlular nerede? diye çağrılır. Oruç tutanlar kalkıp o kapıdan girerler. Oruçluların sonuncusu bu kapıdan içeri girdiği zaman kapı kapatılır, artık ondan içeriye hiç kimse giremez."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1947

Ebu Saîd Hudrî'nin (r.a.) haber verdiğine göre:
Resulüllah (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Herhangi bir kul Allah rızası için bir gün oruç tutarsa, bundan dolayı şüphesiz Allah o kulun yüzünü ateşten yetmiş sonbahar (yetmiş yıl) kadar uzaklaştırır."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1948

Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Resulüllah (a.s.): "Kim oruçlu iken unutup yer, içerse orucunu (bozmayıp) tamamlasın. Çünkü ona ancak Allah yedirmiş ve içirmiştir" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1952

İbn Abbas (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Resulüllah (a.s.) Ramazandan başka hiç bir ayda tam olarak oruç tutmamıştır. Allah Resulü diğer aylarda oruç tuttuğu zaman onu gören birisi: Hayır yemin olsun, Resulüllah bu ay hiç iftar etmiyor diyecek kadar oruç tutardı. Oruç tutmadığı zamanda da onu gören birisi: Hayır yemin olsun, Resulüllah bu ay hiç oruç tutmuyor diyecek derecede oruç tutmazdı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1959

Enes (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Resulüllah (a.s.) bazen, "O artık hep oruçludur, O hep oruçludur" denilinceye kadar oruç tutar, bazen de "O artık hiç oruç tutmamıştır, O hiç oruç tutmuyor" denilinceye kadar oruç tutmazdı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1961

Abdullah b. Amr b. As (r.a.) şöyle anlatır:
Abdullah'ın: "Ben hayatta bulunduğum müddetçe geceleyin namaz kılacağım, gündüzleyin de oruç tutacağım" diye yemin ettiği Resulüllah'a haber verildiğinde, Allah Resulü (a.s.): "Gerçekten sen böyle mi söylüyorsun?" dedi. Ben de kendisine: "Evet böyle söyledim Ey Allah'ın Resulü!" dedim. Resulüllah: "Sen bu ağır ibadeti yerine getiremezsin. Sen bazen oruç tut, bazen ye, bazen uyu, bazen namaz kıl. Her aydan üç gün oruç tut. Her iyiliğe onun on misli mükâfat vardır. Kim bir iyilikle gelirse işte ona bunun on katı vardır. Bu, her ayın üç gün orucu bütün sene oruç gibidir" buyurdu. Ben bundan daha fazlasına muktedir olurum, dedim. Öyle ise bir gün oruç tut, iki gün ye, buyurdu. Ben bundan daha fazlasına muktedir olurum ya Resulüllah dedim. Öyle ise; bir gün oruç tut, bir gün tutma. İşte bu Davud'un (a.s.) orucudur. Bu, oruç tutmanın en âdil olanıdır, buyurdu. Ben bundan daha fazlasına muktedir olurum, dedim. Resulüllah (a.s.): "Bundan daha faziletli oruç yoktur" buyurdu. Abdullah b. Amr (ihtiyarlayıp da taahhüt ettiği ibadeti yerine getirmekten aciz kalınca): "Resulüllah'ın söylediği her ayda üç gün oruç tutmayı kabul etmiş olsaydım, bana hiç şüphesiz ehlim ve malımdan daha sevimli olacaktı," diye hayıflanmıştır.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1962

İmran b. Huseyn (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Allah Resulü (a.s.), ona (veya bir başkasına): "Şaban ayının ortalarında oruç tuttun mu?" diye sormuştur. O, hayır tutmadım, deyince. Resulüllah: "Ramazandan sonra iki gün oruç tut" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1979

İbn Ömer (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Sahabelerden bazı kimselere, rüyalarında, Kadir gecesinin, (Ramazan'ın) son yedi günü içinde olduğu gösterildi. Resulüllah (a.s.) onlara: "Görüyorum ki rüyalarınız Ramazanın son yedi günü hakkında biribirine uygun düşmüştür. Artık kim Kadir gecesini aramaya kalkışırsa, onu Ramazan'ın son yedisinde arasın" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1985

Ebu Saîd Hudrî (r.a.) şöyle anlatır:
Resulüllah (a.s.) Mescitte Ramazan ayının ortasındaki on günde itikâf ediyordu. Yirminci gece dolup Peygamber yirmi birinci geceyi karşılayacağı zaman eve dönerdi. Kendisi ile beraber itikâf edenler de dönerlerdi. Sonra kendisi bir ayda ikamet etti de, bu ayda iken, içinde evine dönmekte olduğu o gecede de itikâf etti. Muteakiben halka bir hutbe irat ederek Allah'ın dilediği bazı şeyleri onlara şöyle emretti: "Ben şu on günde itikâf ediyordum. Sonra bana şu son on günde itikâf etmem zahir oldu. Benimle beraber itikâf etmiş olan, kendi itikâf yerinde gecelesin. Ben, bu geceyi muhakkak görmüştüm, fakat o bana unutturuldu. Siz onu (Kadir gecesi) son ondaki her tek gecede arayın. Ben kendimi bir su ve bir çamur içinde secde ederken gördüm." Ebu Saîd Hudrî sözlerine devamla: Biz yirmi birinci gecede yağmura tutulduk. Hatta Mescidin çatısı Resulüllah'ın namaz kıldığı yere aktı. Ben, sabah namazından dönerken Resulüllah'a baktığımda, yüzü yağmur çamur içerisinde idi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1993

Hz. Aişe'nin (r.ah.) naklettiğine göre:
Resulüllah (a.s.): "Kadir gecesini Ramazanın son on günü içinde arayınız" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1998
CanDostu isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Okunmamış 04-22-2009, 00:13   #13
Kullanıcı Adı
CanDostu
Standart

İTİKAF

İbn Ömer (r.a.)
Hz. Peygamber'in (a.s.) Ramazan'ın son on gününde itikâfa girdiğini bildirmiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2002

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) Ramazan'ın son on günü girince geceleri ihya eder, aile halkını da uyandırır, ibadete daha fazla önem verirdi. Diğer vakitlerden çok daha fazla bir ibadet gayreti içerisinde olurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2008

Hz. Aişe'nin (r.ah.) haber verdiğine göre:
Resulüllah (a.s.), Ramazan'ın son on gününde, diğer vakitlerden daha fazla ibadet yoğunluğu içerisine girerdi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2009


HAC

İbn Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Bir kimse Resulüllah'a, (a.s.) ihrama giren kişi ne gibi elbise giyebilir? diye sordu. Hz. Peygamber (a.s.) "Gömlek, sarık, kilot, bornoz, mest giymeyin. Ancak biriniz ayakkabı bulamazsa o zaman mest giysin. Ama mestleri topuktan aşağısından kessin. Zağferan yahut vers (alaçehri) ile boyanmış olan bir şey giymeyiniz" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2012

İbn Abbas (r.a.)
Resulüllah'tan (a.s.) şöyle işittiğini haber vermiştir: Allah Resulü hutbe irat ederken ihrama gireni kastederek: "Şalvarlar (donlar), izar bulamayanlar için, mestler de ayakkabı bulamayanlar içindir" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2015

Yaala b. Umeyye (r.a.) şöyle anlatır:
Hz. Peygamber (a.s.) Ciranede iken huzuruna bir kimse çıkageldi. Üstünde bir cübbe vardı. Cübbenin üzerinde de zağferanlı güzel bir koku mevcuttu Peygamber'e hitaben: "Bana umremde ne şekilde hareket etmemi emredersin?" diye sordu. Bu sırada Peygamber'e vahiy indirilmişti. Hemen üzeri bir örtü ile örtüldü. Ebu Yaala devamla: Ben Peygamber'i kendisine vahiy geldiği sırada görmeyi çok arzu ederdim. Bu sırada Ömer b. Hattab (r.a.) "Peygamber'i vahiy indirildiği zaman görmek mi arzu ediyorsun?" diyerek elbisenin kenarını kaldırdı. Ben de Resulüllah'a baktım. Peygamber'de, uyuyan kimsenin horultusu gibi bir horultu vardı (ravi, deve yavrusu iniltisi gibidir demiştir). Kendisinden vahiy hâli kalkınca Resulüllah (a.s.): "Hani! umre hakkında soru soran kişi nerede?" diye sordu. Ve o adama hitaben: "Elbisenden bu koku eserini gider. Üzerindeki cübbeyi çıkar.(Bu ihramı giy) ve haccında ne yaptınsa umrende de onu yap" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2017

İbn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Hz. Peygamber (a.s.) Medine halkı için Zul Huleyfe'yi, Şamlılar (Mısır, Mağrib) için Cuhfeyi, Necd halkı için Karnu'l-Menazil mevkiini, Yemenli'ler için Yelemlem'i (ihrama girmek için) mîkat yerleri olarak belirledi. Bunlar, hac ve umre yapmak isteyen bu memleketler halkı ile diğer memleketlerden yolları bu mevkilere uğrayan kimselerin mîkatlarıdır. Bunlardan başka, bu mîkatlarla, Mekke arasındaki yerlerde yaşayanlar da bulundukları yerden ihrama girerler. Hatta Mekke halkı, Mekke'den ihrama girerler.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2022

İbn Ömer'in (r.a.) bildirdiğine göre:
Resulüllah (a.s.): "Medine halkı Zu'l-Huleyfe, Şam'dan gelenler Cuhfe, Necd'den gelenler Karn'dan (itibaren) ihrama girer ve telbiye ederler" buyurmuştur. Abdullah Resulüllah'ın: "Ve Yemen ahalisi de, Yelemlem'de ihrama girsinler" buyurduğu bana ulaştı, demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2024

Abdullah b. Ömer (r.a.) Resulüllah'ın (a.s.) telbiyesinin şöyle olduğunu haber vermiştir:
"Lebbeyk Allahümme! Lebbeyk! Lebbeyke la şerike leke lebbeyk! İnnel-hamde ven-nımete leke, vel-mulke la şerike leke."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2029

İbn Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir:
"Allah Resulü'nün (a.s.) telbiyeye nereden başladığı tartışmasının cevabı işte bu (Zu'l-Huleyfe'nin yakınındaki) Beyda tepesidir: Allah Resulü telbiyeye sadece Mescidin (Zu'l-Huleyfe'nin) bulunduğu yerden başlamıştır."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2033

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
"Ben Resulüllah'ı (a.s.) ihrama girerken, ihramı için, bir de ihramı çıkarıp Kâbe'yi tavaf etmesinden önce, güzel koku ile kokulandırırdım."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2040

Saab b. Cessame Leysî (r.a.)
Ebva'da veya Veddan'da bulunan Resulüllah'a (a.s.) bir yaban eşeği hediye ettiğini, Resulüllah'ın ise bunu kabul etmediğini anlatır. Saab sözlerine devamla; Resulüllah yüzümdeki üzüntü alâmetini görünce, gönlümü hoşnut etmek için: "Biz ihramlı olmasaydık hediyeni geri çevirmezdik" buyurmuştur demektedir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2059

İbn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Saab b. Cessame (r.a.), Peygamber'e (a.s.) ihramlı iken bir yaban eşeği hediye etti. Fakat Allah Resulü (a.s.) bunu kabul etmeyip geri çevirerek: "İhramlı olmasaydık, mutlaka bu hediyeni kabul ederdik" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2060

Ebu Katâde (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) ile beraber yola çıktık. Nihayet Kâha denilen yere vardığımızda bizden bir kısmı ihramlı, bir kısmı ihramsızdı. Bu arada arkadaşlarımın birbirlerine bir şey göstermeye çalıştıklarını gördüm ve hemen ben de o tarafa baktım. Birde ne göreyim bir yaban eşeği! Süratle atımı eğerleyip mızrağımla birlikte atıma bindim. Tam bu sırada kamçım yere düştü. İhramlı olan arkadaşlarıma: "Kırbacımı bana uzatıverin" dedim. Onlar cevaben: "Yemin olsun ki, bu av hususunda sana hiçbir şekilde yardımcı olamayız" dediler. Bunun üzerine kendim hayvandan inip kamçımı aldım ve tekrar bindim. Nihayet arkasından koşturarak yaban eşeğine bir tepe ardında yetiştim ve mızrağımı saplayıp onu öldürdüm. Daha sonra onu, arkadaşlarımın yanına getirdim. Bir kısmı onu yiyiniz, bir kısmı da onu yemeyiniz dediler. Peygamber (a.s.) ise önümüzde idi. Hemen atımı harekete geçirerek Peygamber'e yetiştim "O helaldır, onu yeyiniz" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2062

Hz. Aişe (r.ah.) Hz. Peygamber'den (a.s.)
şöyle işittiğini haber vermiştir: "Dört çeşit hayvan vardır ki, bunların her biri fasıktır. Bunlar hem mîkat dışında (hıll) ve hem de, harem bölgesinde öldürülürler: Karga, çaylak, fare, saldırıp yaralayan köpek."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2068

Abdullah b. Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber: "Beş çeşit hayvan vardır ki, ihramda olanın Harem'de iken onları öldürmesinde günah yoktur: (Bunlar) fare, akrep, karga, çaylak ve kuduz köpektir buyurmaktadır."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2073

Kaab b. Ucre (r.a.) şöyle anlatır:
Hudeybiye gününde (Ravi Kavariri'ye göre) tenceremin (Ravi Abu Rabi'ye göre) taş kabın altına ateş yakarken Resulüllah (a.s.) yanıma geldi. Yüzümden bitler saçılıyordu.(Bunu görünce) Resulüllah (a.s.) bana: "Başındaki haşereler sana eziyet veriyor mu?" diye sordu. Ben: "Evet" cevabını verince, Allah Resulü (a.s.): "Öyle ise tıraş ol. Buna karşılık, üç gün oruç tut. Veya altı fakiri doyur. Yahutta bir kurban kes" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2080

İbn Abbas (r.a.)
"Hz. Peygamber (a.s.) ihramlı iken kan aldırdı" demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2087

İbn Buhayne (r.a.)
"Peygamber (a.s.) Mekke yolunda, ihramlı iken başının ortasından kan aldırdı" demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2088

Ebu Eyyûb Ensari'nin (r.a.) şöyle dediğini
Abdullah b. Huneyn nakletmiştir: İbn Abbas beni bir mesele sormam için Ebu Eyyûb Ensari'ye gönderdi. Kendisini kuyunun iki direği arasında yıkanırken buldum. Ebu Eyyûb bir elbise ile vücüdunu perdeliyordu. Ona selam verdim. Sen kimsin? diye sordu. Ben, Abdullah b. Huneyn'im beni Abdullah b. Abbas gönderdi. Senden, Resulüllah (a.s.) ihramlı iken başını nasıl yıkardı? diye soruyor dedim. Ebu Eyyûb elini kendisini perdeleyen bez üzerine koydu ve bezi (başından göğsüne kadar) indirdi. Başı tamamıyla görünüyordu Sonra kendisine su döken kimseye: Dök! dedi. O, da başına su döktü. Ebu Eyyûb başını elleriyle ovarak, ellerini öne ve arkaya götürdü. Sonra da Resulüllah'ı (a.s.) işte böyle yıkarken gördüm, dedi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2091

İbn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Bir adam devesinden düşerek boynu kırılmış ve ölmüştü. Bunun üzerine Peygamber (a.s.) şöyle buyurdu: "Onu su ve sidr ile yıkayın da, iki ihramı içinde kefenleyiniz. Fakat başını örtmeyin. Çünkü Allah onu, Kıyamet gününde "Lebbeyk Allahümme lebbeyk..." diye telbiye eder halde diriltecektir."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2092

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:
Resulüllah (a.s.) Dubaa bt. Zübeyr'in yanına vardı ve ona: "Hacca gitmek mi istedin?" diye sordu. Dubaa: " (Evet öyle) ama kendimi kesinlikle hasta hissediyorum" dedi. Resulüllah ona: "Sen haccet ve (ihrama girerken) Ey Allahım! İhramdan çıkacağım yer, beni haccetmekten aciz kılacağın yer olsun diye şart koş" buyurdu. Dubaa (o sırada) Mikdad b. Esved'in zevcesiydi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2101

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
Biz Veda Haccı senesi Resulüllah (a.s.) ile beraber (hac için) yola çıktık; ve umre niyetiyle ihrama girdik. Sonra Resulüllah (a.s.): "Kimin yanında hedy kurbanı varsa umre ile hacca (Kıran haccına) niyet etsin; sonra ihramda devam ederek neticede her ikisinin ihramından beraber çıksın" buyurdu. Aişe sözlerine devamla: Ben, Mekke'ye hayızlı olarak vardım. Bu yüzden ne Kâbe'yi tavaf ettim, ne de Safa ile Merve arasında sa'y yaptım. Bu hâlimi Resulüllah'a arzettim de, bana: "Saçlarını çöz, taran ve hacca niyet et! Umreyi bırak" buyurdu. Ben de öyle yaptım. Hac görevlerini yerine getirdiğimiz zaman Resulüllah (a.s.) beni öz erkek kardeşim Abdurrahman ile birlikte Tenim'e gönderdi de ben oradan niyetlenip umre yaptım. Resulüllah: "Bu, (hayzından dolayı terk ettiğin) umrenin yerinedir" buyurdu. Artık umre niyetiyle ihrama girenler Beyt'i tavaf edip Safa ile Merve arasında sa'y yaptılar. Sonra ihramdan çıktılar. Nihayet Mina'dan döndükten sonra hacları için son bir tavaf daha yaptılar. Hac ile umreyi beraber yapanlar ise, bir tek tavaf yaptılar.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2108

Abdurrahman b. Ebu Bekr'in (r.a.) haber verdiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) ona (kız kardeşi) Aişe'yi devesinin arkasına bindirip Tenim'den umre yaptırmasını emir buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2126

Cabir (r.a.) şöyle anlatır:
Resulüllah (a.s.) ile beraber biz, ifrad haccına; Aişe (r.ah.) ise umreye niyet ederek (Mekke'ye) yöneldik. Serif mevkiine geldiğimizde Aişe hayız gördü. Nihayet Mekke'ye gelince Kâbe'yi tavaf ve Safa ile Merve arasında da sa'y ettik. Resulüllah (a.s.) beraberinde kurbanlık hayvanı bulunmayanların ihramdan çıkmalarını emretti. Bize hangi şeyler helal olacak? diye sorduk. Resulüllah (a.s.): "İhramlıyken size haram olan her şey" buyurdu. Bunun üzerine biz, hanımlarımızla beraber olduk, güzel kokular süründük ve elbisemizi giydik. Halbuki Arefe gününe dört gece kalmıştı. Sonra terviye günü tekrar hacca niyet ettik. Bundan sonra Resulüllah Aişe'nin yanına girdiğinde o ağlıyordu: "Niçin ağlıyorsun" diye sordu. Aişe: "Şu anda hayız görmem beni üzmektedir. İnsanlar ihramdan çıktıkları halde, ben çıkamadım; üstelik Kâbe'yi de tavaf edemedim. Şimdi ise insanlar hacca gidiyorlar" dedi. Bunun üzerine Resulüllah: "Şüphesiz ki bu, Allah'ın Adem (a.s.) Kızları için takdir etmiş olduğu bir husustur. Binaenaleyh yıkan ve sonra hacca niyet et!" buyurdu. Aişe de böyle yaptı ve bütün vakfe yerlerinde durdu. Nihayet temizlenince Kâbe'yi tavaf ve Safa ile Merve'yi de sa'y etti. Sonra Resulüllah: "Sen hac ve umrenden birlikte çıkmış oldun" buyurdu. Aişe (r.ah.): Ey Allah'ın Resulü! Ben, içimden hacca gidip Beyti tavaf etmediğimi bilip dururken nasıl hac etmiş olurum? dedi. Resulüllah: "Öyle ise Ey Abdurrahman! Bunu götür de Tenim'den umre yaptır" buyurdu. Bu hadise, Mina'dan Muhassab mevkiine indikleri gece olmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2127

Cabir b. Abdullah (r.a.) Atâ'nın (r.a.) şöyle dediğini haber vermiştir:
Cabir b. Abdullah'ın (r.a.), yanımda bazı insanlar bulunduğu bir sırada şöyle dediğini işittim: Biz, Hz. Muhammed'in (a.s.) ashabı, sadece hac niyetiyle ihrama girdik. Atâ, Cabir'in sözlerine şöyle devam ettiğini belirterek: Peygamber (a.s.) Zil-hicce'nin dördüncü sabahı gelerek, bize ihramdan çıkmamızı emir buyurdu. Atâ, Hz. Peygamber'in: "İhramdan çıkınız ve kadınlarla bir araya geliniz" buyurduğunu nakletmiştir. Devamla Atâ "Peygamber ashabına, kadınlarla cima etmeyi kesin olarak emretmedi. Fakat kadınları, onlara helal kıldı" demiştir. Cabir (r.a.) sözlerine devamla: "Biz Arefe gününe sadece beş gece kala Resulüllah (a.s.), kadınlarımızla cima etmeyi, sonra zekerlerimizden meni damlayarak Arafat'a çıkmamızı emrediyor" diye söylendik. Cabir, eliyle işaret ederek, (Peygamber'in elini hareket ettirerek işaret edişi hâlâ gözümün önündedir). Peygamber ayağa kalkıp şöyle buyurmuştur: "Kesinlikle biliyorsunuz ki; ben sizin Allah'tan en çok korkanınız, en doğru söyleyeniniz ve en iyinizim. Eğer yanımda kurbanım olmasaydı sizin gibi ben de ihramdan çıkardım. Şu durum benim için bir daha gerçekleşseydi, yanıma (hedy) kurban almazdım. Artık ihramdan çıkınız." Bunun üzerine bizler ihramdan çıkıp Peygamber'i dinledik ve itaat ettik. Daha sonra, Atâ'nın belirttiğine göre Cabir şöyle demiştir: Birazdan Ali, vergi toplamaktan geldi. Resulüllah ona: "Neye niyet ettin?" diye sordu. Ali: "Peygamber neye niyetlendiyse ben de ona niyet ettim" diye cevap verdi. Resulüllah ona: "Öyleyse hedy gönder ve ihramlı olarak bekle" buyurmuştur. Ali de, ona bir hedy kurbanı verdi. Suraka b. Malik b. Cuşum Ey Allah'ın Resulü! (Hac aylarında umrenin cevazı) bu yılımıza mı mahsustur, yoksa devamlı mıdır? diye sordu. Resulüllah da: "Ebediyen devam edecek!" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2131

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
Kureyş ile onların dinine mensup olanlar, Müzdelife'de vakfe yaparlar ve bunlar Hums diye anılırlardı. Diğer, Arap kabileleri ise Arafat'ta vakfe yaparlardı. İslâm gelince Yüce Allah Hz. Peygamber'e (a.s.) Arafat'a gitmesini ve orada vakfe yapıp sonra oradan dönmesini emir buyurdu. Bu da Kur'an-ı Kerim'de şöyle ifade edilmektedir: Sonra insanların aktığı yerden sizde akın...
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2140

Cübeyr b. Mut'im (r.a.) şöyle anlatır:
Bir devemi kaybetmiştim de, Arefe günü onu aramaya gittim. Bu sırada Resulüllah'ı (a.s.) Arafat'ta insanlarla vakfe yaparken gördüm ve (kendi kendime): "Yemin olsun bu Peygamber, Hums'tandır; onun burada ne işi var?" dedim. Zira Kureyş Hums'tan sayılırdı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2142

Ebu Musa (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) Batha mevkiinde mola vermiş olduğu bir sırada, onun yanına vardım. Hz. Peygamber (a.s.), bana: "Hacca niyet ettin mi?" diye sordu. Ben de: "Evet" dedim. Bu sefer de: "Hangi çeşit hacca niyet edip ihrama girdin?" dedi. Ben: "Peygamber'in ihrama girişi gibi ihrama girip Lebbeyk dedim." diye cevap verdim. Resulüllah (a.s.): "Güzel yaptın. Şimdi git Beyt'i tavaf et, Safa ile Merve arasında sa'y yap, ardından da ihramdan çık" buyurdu. Bunun üzerine ben, Beyt'i tavaf ve Safa ile Merve arasını sa'y ettim. Sonra Kays oğullarından (mahremlerimden) bir kadının yanına geldim. O kadın saçlarımı tarayıp ayıkladı. Sonra ben hacca niyet edip ihrama girdim. Ravi sözlerine devamla: Ben Ömer'in hilafetine kadar bu şekilde fetva verirdim. Bir hac mevsiminde birisi Ebu Musa'ya "Ey Ebu Musa! veya: Ey Abdullah b. Kays! Bazı fetvaların konusunda yavaş ol! Kendini tut. Çünkü sen, Emîru'l-Müminin'in hac fiilleri hususunda senden sonra nasıl bir uygulama ortaya koyduğunu bilmiyorsun" dedi. Bunun üzerine ben, umuma hitaben: "Ey insanlar! Kime hac hakkında fetva verdiysek, o acele etmesin teenni ile hareket etsin. Çünkü Müminlerin Emîri yanınıza gelmektedir. Siz ancak ona uyun!" dedim. Yine Ebu Musa: "Müteâkiben Ömer (r.a.) geldi ve bu durumu kendisine arzettim." Bunun üzerine Ömer: "Eğer Allah'ın kitabı ile amel edecek olursak, o bize (başlanmış olan umre ile haccı) tamamlamayı emrediyor. Resulüllah'ın sünnetini göz önünde bulundurursak, Hz. Peygamber, kurban kesileceği yere ulaşıp kesilinceye kadar, ihramdan çıkmamıştır" demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2143

Hz. Ömer'den (r.a.)
Ebu Musa'nın naklettiğine göre: O (Ebu Musa) temettu haccına fetva verirdi. Bir kimse ona: "Bir kısım fetvalarında yavaş ol! Zira Emîru'l-Mümin'in hac fiilleri hususunda ne gibi bir uygulama yapacağını bilmiyorsun" dedi. Daha sonra Ebu Musa, Ömer'le bir araya geldiğinde, bu meseleyi ona sormuştur. Bunun üzerine Ömer (r.a.): "Kesin olarak biliyorum ki, Peygamber (a.s.) ve arkadaşları temettu haccı yapmışlardır. Fakat, ben hacıların Erak mevkiine geldiklerinde kadınları ile bir araya gelip, sonra başları su damlar bir halde hacca devam etmelerini uygun görmedim" demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2145

Hz. Ali'nin (r.a.) hadisinde
Abdullah b. Şakik şöyle dedi: Osman (r.a.) temettu haccı yapılmasını yasaklardı. Ali (r.a.) ise temettu haccı yapılmasını emrediyordu. Hz. Osman, Hz. Ali ile konuştu. Sonra Hz. Ali, Hz. Osman'a: "Bizim Resulüllah ile temettu haccı eda ettiğimizi iyi bilirsin" dedi. Hz. Osman: "Evet ama, biz o zaman korkuyorduk" demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2146

İmran b. Huseyn'ın (r.a.) şöyle söylediğini
Mutarrıf b. Abdullah anlatıyor: İmran b. Huseyn ona şunları söylemiştir: Bugün sana öyle bir hadis rivayet edeceğim ki, Allah, seni bu günden sonra onunla faydalandıracaktır. Şunu iyi bil ki; Resulüllah yakınlarından bir guruba Zilhicce'nin son on günü içinde umre yapmayı mubah kılmış ve bunuda nesh eden bir ayet inmemiştir. Ayrıca kendiside Ahirete irtihal edinceye kadar bundan nehyetmemiştir. Bundan sonra herkes istediği kadar kendi reyi ile söz söyledi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2153

Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Resulüllah (a.s.) Veda haccını, umreyi eda edip ihramdan çıktıktan sonra tekrar hac için ihrama girmek suretiyle temettu haccı olarak eda etmiştir. Resulüllah (a.s.) Zu'l-Huleyfe'den itibaren beraberinde getirdiği kurbanlıkları (Kâbe'ye hediye etti) kesti. Nitekim, Resulüllah umre niyetiyle ihrama girerken telbiye getirmeye başladı. Umre bittikten sonra hac niyetiyle telbiye getirmeye başladı. Sahabeler de, Resulüllah ile birlikte temettu haccı yaptılar. Ashaptan bazıları kurban getirmiş, bazıları getirmemişti. Resulüllah Mekke'ye gelince, hacılara hitaben: "İçinizden kurban getirenler için ihramlıya haram olan herşey, haclarını eda edinceye kadar haramdır. Kurban getirmeyenler ise Beyt'i tavaf ve Safa ile Merve arasında sa'y etsin, saçını kısaltarak ihramdan çıksın! Sonra (Arafat'a çıkılacağı sırada) hac için ihrama girip telbiye etsin. Nihayet Mina'da kesecek kurbanı bulunmayan, üçü hac esnasında, yedisi de memleketine döndükten sonra olmak üzere, tam on gün oruç tutsun" buyurmuştur. Resulüllah Mekke'ye geldiğinde ilk önce Hacer-i Esved rüknünü selamlayıp tavafa başladı. Yedi dolanım olan tavafın ilk üçünde remel yaparak, kalan dördünde ise normal yürüdü. Beyt'i tavaf etmeyi bitirince Makam-ı İbrahim'de iki rekât namaz kıldı. Sonra selam verip namazdan çıktı. Bunun ardından Safa'ya geldi. Safa ile Merve arasında yedi defa sa'y yaptı. Bütün hac menasikini bitirip, Kurban kesme günü kurbanını kesinceye kadar ihramlıya haram olan hiç bir şey yapmadı. Nihayet Bayram günü kurbanını kesti ve Kâbe'yi tavaf etti. Sonra ihramdan çıkmasıyla ihramlı iken haram olan şeyler helal oldu. Sahabelerden kurban getirip kesenler de, Resulüllah gibi yaptılar.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2159

Peygamberin zevcesi Aişe (r.ah.)
Resulüllah'ın (a.s.) haccı umreye katmak suretiyle temettu ve yanında bulunan diğer insanlarında temettu yaptıklarını haber vermiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2160

Hz. Hafsa (r.ah.) şöyle anlatır:
"Ey Allah'ın Resulü! sen umrede olduğun için ihramdan çıkmadığın halde ihramlarından çıkan insanların durumu ne olacaktır," diye sordum. Bunun üzerine Resulüllah (a.s.): "Ben, saçımı kestirmek için yumuşattığımdan, kurbanıma nişan taktığımdan kurbanımı kesmedikçe ihramdan çıkamam" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2161

Abdullah b. Ömer'in (r.a.) rivayetinde Nafi şöyle haber vermiştir:
Abdullah b. Ömer (r.a.) fitne senesinde umre niyetiyle yola çıkarak: "Eğer Kâbe'yi ziyaretten menedilirsem, Resulüllah (a.s.) ile beraber olduğumuzda yaptığımız gibi yaparım" dedi. Sonra hareket etti ve (Zu'l-Huleyfe'de) telbiye ederek umre niyetiyle ihrama girdi ve yoluna devam etti. Nihayet (İbn Ömer) Beyda düzüne çıktığı vakit yol arkadaşlarına dönüp: "Hac ile umre'nin (mani olunduğunda ihramdan çıkma hususunda) hükmü birdir, aralarında fark yoktur. Sizleri şahit kılıyorum ki, ben hacca, umre ile birlikte niyet ettim" demiştir. Yoluna devam eden (İbn Ömer) Kâbe'ye ulaştığında, onu yedi defa tavaf ve Safa ile Merve'yi de yedi kere sa'y etti. Buna başka bir şey ilâve etmeyen İbn Ömer, bu birer tavaf ve sayin kendine yeterli olduğunu düşünerek kurban sevk etmiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2164

Enes b. Malik (r.a.)
"Peygamber'i (a.s.) hac ile umre için her ikisine birden telbiye getirirken işittim" demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2168

İbn Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) (umre için) Mekke'ye geldiğinde, Beyt'i yedi kere tavaf etti, Makam-ı İbrahim'in arkasında iki rekât namaz kıldı ve Safa ile Merve arasında sa'y etti. Muhakkak ki, Allah Resulü'nde sizin için pek iyi bir örnek vardır.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2172

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
"Hz. Peygamber Mekke'ye geldiğinde yaptığı ilk iş, abdest alarak Kâbe'yi tavaf etmek olmuştur."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2173

Esma bt. Ebu Bekr'in (r.ah.) azatlısı Abdullah b. Keysan'ın haber verdiğine göre:
Esma (r.ah.) Hacun mevkiinden her geçtiğinde şöyle dermiş: "Allah, Resulüne salat ve selam buyursun! Biz, onunla beraber (hac esnasında) buraya inmiştik. O günlerde heybelerimiz hafif, binek hayvanlarımız ve yiyeceklerimiz azdı. Ben, kız kardeşim Aişe, Zübeyr, filan ve filan umre yapmıştık. Biz Beyt'i tavaf edince (sa'y ve saç kısaltmasından sonra) ihramdan çıktık. Sonra akşamleyin, hac niyetiyle yeniden ihrama girdik."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2175

İbn Abbas (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Hz. Peygamber (a.s.), umre niyetiyle telbiye yaptı, sahabeleri ise hac niyetiyle telbiye ettiler. (Mekke'de tavaf ve sa'ydan sonra) Peygamber ve yanlarında kurbanı bulunan sahabeler ihramdan çıkmadılar. Diğer sahabeler ise ihramdan çıktılar. Talha b. Ubeydullah da kurbanı bulunanlar arasında olduğundan ihramdan çıkmamıştı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2177

İbn Abbas (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Cahiliye devrinde Araplar, hac aylarında umre yapmayı, yeryüzünde en büyük günahlardan sayarlardı. Bunlar, Muharrem ayındaki hürmeti de Safer ayına nakleder ve; devenin arkasındaki yara iyi olur, hacıların ayak izleri silinir, Safer ayı da çıkarsa artık umre yapmak işte o zaman helal olur, derlerdi. Peygamber (a.s.), sahabelerle beraber (Zil-hicce'nin) dördüncü gecesi sabahında hac niyetiyle telbiye ederek (Mekke'ye) gelmişlerdi. Resulüllah, sahabelere haclarını umreye çevirmelerini ve (tavaf, say, tıraşla) ihramdan çıkmalarını emretti. Hac aylarında umre ile emredilmeleri (bu aylarda umre yapmayı büyük günah zannettikleri için) sahabelere ağır geldi. Bunun üzerine: Ey Allah'ın Resulü! Bununla ihramın bütün yasaklarından kurtulduk mu? diye sordular. Hz. Peygamber cevaben: "Evet, ihramın bütün yasaklarından" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2178

İbn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) öğle namazını Zu'l-Huleyfe'de kıldırdı. Sonra kurbanlık dişi devesini istedi ve onu hörgücünün sağ tarafından nişanladı da kan aktı. Ayrıca boynuna iki nalın taktı. Sonra binek devesine bindi. Deve, kendisini Beyda düzüne çıkarınca hac niyetiyle telbiye getirdi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2184

İbn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Muaviye bana, Merve'de Resulüllah'ın (a.s.) saçını makasla kısalttığımı biliyor musun? diye sordu. Ben de ona: "Ben bunu, ancak senin aleyhinde bir huccet olarak biliyorum" diye cevap verdim.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2188

Enes (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Ali (r.a.) Yemen'den (Mekke'ye) geldiğinde, Peygamber (a.s.) ona: "Hangi niyetle ihrama girdin?" diye sordu. Ali (r.a.) cevaben: "Peygamber'in ihramlandığı niyetle ihrama girdim" dedi. Resulüllah (a.s.): "Beraberimde hedy kurbanı olmasaydı, hiç şüphesiz ben de ihramdan çıkardım" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2193

Enes (r.a.) şöyle haber vermiştir:
"Ben, Resulüllah'ın (a.s.) umre ile hacca birlikte niyetle; Lebbeyke umreten ve haccen, Lebbeyke umreten ve haccen diyerek yüksek sesle telbiye okuduğunu işittim."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2194

Enes (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) dört defa umre yapmıştır. Veda haccı ile birlikte yaptığı umre hariç, bunların hepsini de Zu'l-Kade ayında yerine getirmiştir. Bunlardan birisi; Zu'l-Kade ayında Hudeybiye'de veya Hudeybiye zamanında yaptığı umre, diğeri ertesi yıl Zül-Kade ayında yaptığı (kaza) umresi, bir diğeri de (Sekizinci hicret yılında) Zu'l-Kade ayında Huneyn ganimetlerini taksim ettiği sırada Cirane'den, yaptığı umredir. Sonuncusu ise, Veda haccı ile olanıdır.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2197

Ebu İshak, Zeyd b. Erkam'a (r.a.)
"Resulüllah (a.s.) ile beraber kaç gazvede bulundun?" diye sordu Zeyd b. Erkam "On yedi gazve" cevabını verdi. Yine Ebu İshak sözlerine devamla; Zeyd b. Erkam bana: "Resulüllah on dokuz defa gazve yapmıştır. Medine'ye hicret ettikten sonra da, bir defa haccetmiştir. O da Veda haccıdır" demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2198

Hz. Aişe'den (r.ah.) Urve b. Zübeyr (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Ben ve İbn Ömer, Aişe'nin (r.ah.) hücresine dayanmış oturuyorduk. Biz, bu sırada, Aişe'nin içerde dişlerini misvaklarken, misvağın dişler üzerinde çıkardığı sesi işitiyorduk. Ben, İbn Ömer'e: "Ey Ebu Abdurrahman! Peygamber (a.s.) Recep ayında umre yaptı mı?" dedim. O: "Evet" cevabını verdi. Bunun üzerine ben Aişe'ye: Ey anneciğim! Ebu Abdurrahman'ın ne söylediğini işitmiyor musun? dedim. Hz. Aişe: "Ne söylüyor?" dedi. O, Peygamber'in Recep ayında umre yaptığından söz ediyor, dedim. Bunun üzerine Aişe: "Allah, Ebu Abdurrahman'a mağfiret buyursun! Hayatıma yemin ederim ki, Resulüllah, (a.s.) Recep ayında umre yapmadığı gibi, Peygamber'in ifa ettiği bütün umrelerde, İbn Ömer de hazır bulunmuştur" dedi. Urve b. Zübeyr (r.a.):" İbn Ömer, Aişe'nin bu sözlerini duyduğu halde olumlu veya olumsuz herhangi bir cevap vermeyip sükut etti" dedi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2199

İbn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Hz. Peygamber (a.s.) Ensar'dan bir kadına (İbn Abbas bu kadının ismini söylemişti fakat ben onun ismini unuttum): "Bizimle beraber hac etmekten seni alıkoyan nedir?" diye sordu. Kadın: "Bizim su taşıyan iki devemizden başka devemiz yoktur. Kocam ile oğlum bu develerden birisine binip hacca gittiler. Birisini de bahçe sulamamız için bize bıraktılar" dedi. Resulüllah (a.s.): "Öyleyse Ramazan geldiği zaman bir umre yap. Çünkü Ramazan ayında yapılan umre, bir hacca denk sayılır" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2201

İbn Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) Medine'den çıkarken (Zu'l-Huleyfe Mescidi yanındaki) Şecere yolunu takip ederek çıkar; Medine'ye girerken de Muarres yolunu takip ederdi. Resulüllah (a.s.) Mekke'ye gireceği zaman ise "Seniyye-i Ulya'dan girer, Seniyye-i Süfla'dan" çıkardı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2203

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle bildirmiştir:
Hz. Peygamber (a.s.) Mekke'ye geldiği zaman şehre üst tarafından girer, aşağı tarafından çıkardı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2204

İbn Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) Zu Tava mevkiinde geceleyip, sabah olunca Mekke'ye girmiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2206

Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) namaz kılarken kendisi ile Kâbe cihetine gelen yüksek dağ arasındaki iki tepeyi karşısına aldı. (O iki tepeyi karşısına almakla) o yerde bina olunan Mescidi, taş tepenin kenarındaki Mescidin sol tarafına almış olurdu. Resulüllah'ın namazgâhı (taş tepe kenarındaki) bu Mescidin alt başında kara taş üstündedir. (Taş) tepe kenarındaki Mescitten on arşın yahut ona yakın ayrılır, sonra seninle Kâbe arasına düşen uzun dağın o iki tepesini karşısına alarak namaz kılardı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2209

İbn Ömer (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Resulüllah (a.s.) Beyte gelip ilk tavafı (Kudüm tavafını) eda ederken üç defa remel ile, dört defa da mutad yürüyüşü ile yürürdü. Safa ile Merve arasında tavaf ederken de Batnu'l-Mesil'de (remelden de süratli) sa'y ederdi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2210

İbn Abbas'ın (r.a.) rivayetinde anlatıldığına göre:
İbn Tufeyl İbn Abbas'a şöyle dedi: Beyt'i üç tavaf da remel yapmak ve dört tavafta da yürümek sünnet midir? Zira insanlar, bunun sünnet olduğunu söylüyorlar. Bu husustakidaki görüşün nedir? dedi. İbn Abbas (r.a.): "Hem doğru söylemişler, hem de yanlış" dedi. Ben: "Bu, hem doğru söylemişler ve hem de yanlış, sözünle ne demek istiyorsun?" dedim. İbn Abbas: "Resulüllah (a.s.) Mekke'ye (kaza umresi için) gelince, müşrikler; Muhammed ve arkadaşları zayıflıktan dolayı Beyti tavaf etmeye güçleri yetmiyor dediler. Böylece Peygamber'e haset ediyorlardı. Bunun üzerine Resulüllah (a.s.), sahabelerine tavafın üç şavtında koşmalarını, dördünde de yürümelerini emretti" dedi. Ebu Tufeyl sözlerine devamla: "Ben, İbn Abbas'a Safa ile Merve arasında vasıtaya binerek tavaf etmenin mahiyetinden haber verir misin? Bu da sünnet midir? Zira kavmin bunun sünnet olduğunu söylüyor" dedim. İbn Abbas yine: "Hem doğru söylediler ve hemde yanlış" dedi. Ben de: "Hem doğru söylediler ve hem de yanlış" sözünün manası nedir? dedim. İbn Abbas: "Resulüllah, tavaf yaparken insanlar etrafına yığıldılar. İşte Muhammed! İşte Muhammed! diyorlardı. Hatta evlerden genç kızlar bile dışarı çıkmışlardı. Resulüllah'ın huzurunda insanlar dövülemezdi. Başına bir çok kimse toplanınca, Hz. Peygamber devesine bindi. Ancak yürüyerek sa'y yapmak daha faziletlidir" dedi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2217

Abdullah b. Ömer (r.a.)
Resulüllah'ı (a.s.) Yemen tarafındaki iki rükünden başka Beyt'ten hiçbir rükne el sürerken görmedim demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2222

Ömer İbn Hattab (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Ömer İbn Hattab (r.a.) Hacer-i Esved'i öptü ve sonra şöyle dedi: "Yemin olsun ki, çok iyi biliyorum sen ancak bir taşsın. Eğer Resulüllah'ı (a.s.) seni öperken görmüş olmasaydım seni asla öpmezdim."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2228

İbn Abbas (r.a.) şöyle bildirmiştir:
Resulüllah (a.s.) Veda haccında mihcen (ucu eğri bir değnek) ile Hacer-i Esved rüknünü istilâm ederek bir deve üzerinde tavaf etmiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2233

Müminlerin annesi Ümmü Seleme (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
Hac esnasında hasta olduğumu Resulüllah'a (a.s.) arzettim. Bana "Halkın arkasından (deveye) binerek tavaf et" buyurdu. Ben de böylece tavaf ettim. Resulüllah ise bu esnada Beyt'in yanı başında namaza durmuş ve "Tur" suresini okuyordu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2238

Hz. Aişe'den (r.ah.) rivayetle Urve şöyle haber vermiştir:
Ben, Aişe'ye (r.ah.); öyle zannediyorum ki, bir kimse Safa ile Merve arasında tavaf etmese ona zarar vermez dedim. Aişe: "Niçin?" diye sordu. Ben de: Yüce Allah: Şüphesiz" Safa "ile" Merve "Allah'ın nişanelerindendir.buyuruyor dedim. Bunun üzerine Aişe (r.ah.): Allah Safa ile Merve arasında tavaf etmeyen kimsenin haccını ve umresini tamam kılmamıştır. Eğer bu ayetin hükmü senin dediğin gibi (yani sa'y mubah) olsaydı ayet" Safa ile Merve arasında sa'y etmemekte günah yoktur" şeklinde olurdu. Bu ayetin hangi mesele üzerine nazil olduğunu biliyor musun? Bunun iniş sebebi şudur: "Ensar cahiliye devrinde deniz tarafında bulunan İsaf ve Naile diye anılan iki put için telbiye getirirler. Sonra da gelip Safa ile Merve arasında sa'y eder, daha sonra da tıraş olurlardı. İslâmiyet gelince Ensar, cahiliye devrinde yaptıklarına bakarak Safa ile Merve arasında sa'y etmekten çekindiler. İşte bu sebeple Yüce Allah, söz konusu Şüphesiz Safa ile Merve Allah'ın nişanelerindendir.(Bakara, 158) ayetini indirdi ve böylece onlar da (tavaf ve) sa'ylarını yaptılar" dedi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2239

Enes (r.a.) şöyle bildirmiştir:
Ensar, Safa ile Merve arasında sa'y etmeyi Şüphesiz" Safa "ile" Merve "Allah'ın nişanelerindendir. Kim Kâbe 'yi hacceder veya umre yaparsa, bu ikisini de tavaf etmesinde bir beis yokturayet-i kerimesi indirilene kadar hoş karşılamazlardı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2243

Üsame b. Zeyd (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Ben Arafat'tan itibaren Resulüllah'ın (a.s.) terkisine bindim. Resulüllah Müzdelife'nin yakınındaki sola giden dağ yoluna varınca devesini çöktürdü. Sonra inip küçük abdest bozdu. Sonra geldi. Ben kendisine abdest suyu döktüm. Resulüllah hafif bir surette abdest aldı. Sonra ben: Ey Allah'ın Resulü! Namaz mı kılacaksınız? dedim. Resulüllah: "Namaz, ileride (Müzdelife) kılınacaktır" buyurdu. Akabinde devesine binip Müzdelife'ye geldi ve namazı orada kıldı. Sonra Bayram sabahı, Resulüllah'ın terkisine "Fadl" bindi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2245

Abdullah İbn Abbas'ın (r.a.) naklettiğine göre:
Resulüllah (a.s.) Akabe cemresine taş atıncaya kadar telbiye okumaya devam etmiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2246

Muhammed b. Ebu Bekr Sakafi'nin (r.a.) bildirdiğine göre:
kendisi Enes b. Malik ile birlikte Mina'dan Arafat'a çıkarlarken Enes b. Malik'e "Sizler Resulüllah (a.s.) ile beraber bulunduğunuz sırada, bu günde ne yapardınız?" diye sormuş. Bunun üzerine Enes b. Malik (r.a.): "Telbiye getirenlerimiz telbiye getirir, kendisine bir şey denilmez; tekbir alanlarımız da tekbir getirir, ona da bir şey denilmezdi" diye cevap vermiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2254

İbn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) Arafat'tan, beraberinde Üsame olduğu halde hareket etmiştir. Bu hususta Üsame "Resulüllah (a.s.) Müzdelife'ye gelinceye kadar âdeti olduğu üzere sükunet ve rıfk ile yoluna devam etti" demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2262

Usame b. Zeyd (r.a.) Urve b. Züber'den şöyle haber vermiştir:
Ben, yanında bulunduğum bir sırada Üsame'ye soruldu veya Urve: Ben Üsame b. Zeyd'den sordum. Zira Resulüllah (a.s.) Arafat dönüşünde onu devesinin arkasına bindirmiş ve böyle yola çıkmıştı. Ben, Üsame'ye: "Resulüllah Arafat'tan döndüğü vakit nasıl yürüyordu?" dedim. Üsame: "Resulüllah orta bir yürüyüşle yoluna devam ederdi. Fakat bir genişlik bulduğunda süratlice hareket ederdi" diye cevap verdi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2263

Ebu Eyyûb (r.a.)
Veda haccında, Resulüllah (a.s.) ile birlikte akşam ve yatsı namazlarını Müzdelife'de kıldığını haber vermiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2264

Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Ben, Resulüllah'ı (a.s.) iki namaz müstesna, vaktinin dışında namaz kıldığını görmedim. Müzdelife'de akşam ile yatsı namazlarını cem etmiş; bir de o gün (Müzdelife'de) sabah namazını (mutad) vaktinden daha erken kıldırmıştır.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2270

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle nakletmiştir:
Sevde (bt. Zemaa), Müzdelife gecesi Peygamber'den (a.s.) halk iyice kalabalık oluşturmadan önce kendisinin Mina'ya gönderilmesi hususunda izin istedi. Sevde ağır hareketli (Kasım'ın rivayetinde; iri yapılı) bir kadındı. Resulüllah, Sevde'ye izin verdi. O, Peygamber'den önce yola çıktı. Fakat, Resulüllah bizleri yanında alıkoydu. Nihayet sabah olunca, onunla beraber Mina'ya hareket ettik. Sevde'nin Resulüllah'tan izin istediği gibi, izin isteyip önden hareket etseydim, hiç şüphesiz benim için her şeyden daha sevimli olacaktı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2271

Esma (r.ah.) kölesi Abdullah'tan naklettiğine göre, Abdullah şöyle anlatır:
Esma "Müzdelife yurdunda gecelerken ay battı mı diye sordu. Ben hayır batmadı dedim. Kendisi bir saat daha namaz kıldıktan sonra tekrar: "Ey yavrucuğum! Ay battı mı" dedi. Ben de: Evet dedim. Beni yola çıkar dedi. Bunun üzerine hareket ettik. Nihayet cemreyi attıktan sora Mina'da konakladığı yerde namazını kıldı. Ben ona: Ey muhterem hanım biz gecenin sonundaki karanlık içinde geldik dedim. Bana: "Hayır öyle değil" ey oğlum! Peygamber (a.s.) kadınlar için (erken cemre etmelerine) izin vermiştir" dedi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2274

İbn Abbas (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
(a.s.) beni Müzdelife'den geceleyin ağırlıkları ile beraber (veya kadın ve çocuklarla birlikte) gönderdi."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2277

Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle anlattı:
b. Ömer kendi aile fertlerinden zayıf olanları (ailesinin kadın ve çocuklarını) önden gönderirdi. Onlar da geceleyin Müzdelife'de "Meşari'l-Haram" yanında vakfe yaparlar, istedikleri şekilde Allah'ı zikr ederlerdi. Sonra imam vakfe yapmadan ve kendisinden önce (Mina'ya) dönerlerdi. Bu suretle onlardan kimi Mina'ya sabah namazı vaktinde gelir, kimi de namazdan sonra gelirdi. Mina'ya geldikleri zaman Cemrelere taş atarlardı" dedi. İbn Ömer (r.a.) "Resulüllah böyleleri hakkında erken gelip cemreleri taşlamak hususunda ruhsat vermiştir" demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2281

Abdullah b. Mesûd'un (r.a.) naklettiğine göre Abdurrahman b. Yezid şöyle haber vermiştir:
Abdullah b. Mesûd Akabe cemresini vadinin ortasından (yukarıya doğru) yedi çakıl ile ve her bir atışta Allah'ü ekber diyerek taşladı. Kendisine: "Ey Ebu Abdurrahman! Bazı kimseler cemreyi vadinin üstünden aşağıya doğru taşlıyorlar" denildi. Abdullah b. Mesûd cevaben: "Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a yemin ederim ki, benim bulunduğum şu mevkii, kendisine Bakara suresi indirilmiş bulunan zatın durduğu makamdır" demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2282

Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) ve sahabelerinden bir grup tıraş oldular. Ashaptan bazılarıda saçlarını kısalttılar. Abdullah sözlerine devamla, Resulüllah bir veya iki defa: "Allah saçlarını kestirenlere rahmet eylesin" dedikten sonra "saçlarını kısaltanlara da" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2292

Ebu Hureyre'nin (r.a.) kendisnden naklettiğine göre:
Resulüllah (a.s.): "Ey Allahım! Başlarını tıraş edenlere mağfiret buyur" diye dua etti. Sahabeler: "Ey Allah'ın Resulü! Saçlarını kısaltanlara da" dediler. Resulüllah yine: "Ey Allahım! Başlarını tıraş edenlere mağfiret buyur" diye dua etti. Sahabeler tekrar: "Ey Allah'ın Resulü! Saçlarını kısaltanlara da" dediler. Resulüllah yine: "Ey Allahım! Başlarını tıraş edenlere mağfiret buyur" diye dua etti. Sahabeler: "Ey Allah'ın Resulü! Saçlarını kısaltanlara da" dediler. Resulüllah en sonunda: "Saçlarını kısaltanlara da mağfiret eylesin!" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2295

İbn Ömer (r.a.)
"Resulüllah (a.s.) Veda haccında başını tıraş etti" demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2297

Enes b. Malik (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) Mina'ya geldi. Sonra Akabe cemresine gelip onu taşladı. Sonra Mina'daki menziline geldi ve kurbanını kesti. Sonra berbere başının sağ tarafına işaret ederek "burayı al" buyurdu. Daha sonra da, sol tarafından tıraş edilmesini istedi. Arkasından bu saçları insanlara vermeye başladı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2298

Abdullah b. Amr b. As (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) Veda haccında insanlar bilmediklerini sorsunlar diye Mina'da durdu. Yanına birisi gelerek: "Ey Allah'ın Resulü! Kurban kesmeden önce bilmeyerek tıraş oldum" dedi. Resulüllah (a.s.): "Kurbanını kes, günahı yok" buyurdu. Sonra diğer bir kimse gelip: "Ey Allah'ın Resulü! Bilmeden taş atmadan önce kurban kestim" dedi. Hz. Peygamber ona da: "Taşları at, zararı yok" buyurdu. Resulüllah'a (o gün taş atmak, kurban kesmek, tıraş olmak, tavaf etmek gibi hususlarda) önce yapılmış veya sonraya bırakılmış meselelerde her ne sorulmuş ise, cevaben: "yap, günah yok!" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2301

İbn Abbas (r.a.) şöyle bildirmiştir:
Hz. Peygamber'e (a.s.) kurban kesme, tıraş olma ve taş atmadan herhangi birinin öne geçirilmesi veya geriye bırakılması sorulduğunda "zorluk yoktur" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2306

Enes b. Malik'in (r.a.) Abdulaziz b. Rufeya'dan rivayetinde, Abdulaziz:
Enes b. Malik'e, Resulüllah'tan (a.s.) hatırladığın bir şeyi (yani) terviye günü öğlen namazını nerede kıldığını bana haber ver dedi. Enes: Mina'da kıldı dedi. Ben tekrar: Nefr günü (Mina'dan dönüş günü) ikindi namazını nerede kıldı? diye sordum. Enes: Ebtah (yani Muhassab) da kıldı diye cevap verdi. Sonra Enes: "Amirlerin ne yapıyorsa sen de onu yap" dedi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2308

İbn Ömer (r.a.)
"Hz. Peygamber (a.s.) ile Ebu Bekr ve Ömer (r.a.) Ebtah mevkiine iniyorlardı" demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2309

Hz. Aişe (r.ah.)
"Ebtah'a inip orada konaklamak bir sünnet değildir. Zira Resulüllah (a.s.) oraya ancak Medine'ye dönüşte çıkışı kolay olduğu için inmiştir" demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2311

İbn Abbas (r.a.)
"Muhassab'da kalmak bir şey değildir. Orası sadece Resulüllah'ın (a.s.) (zevalden sonra istirahat için) inip konaklamış olduğu bir yerdir" demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2313

Ebu Hureyre'nin (r.a.) haber verdiğine göre:
Resulüllah (a.s.): "Yarın inşaallah Kinane oğulları yurduna ineceğiz. Burası Kureyş ile Kinane oğullarının, küfür üzerine ahitleştikleri yerdir" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2315

İbn Ömer'in (r.a.) bildirdiğine göre:
Abbas b. Abdu'l-Muttalip (r.a.), hacılara su dağıtmakla görevli olduğundan Mina gecelerinde Mekke'de ikamet etmek üzere Resulüllah'tan (a.s.) izin istedi. O'da kendisine izin vermiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2318

Hz. Ali (r.a.) şöyle haber vermiştir:
"Resulüllah (a.s.) bana kurban develerine nezaret etmemi, etleriyle, derilerini ve çullarını tasadduk etmemi, ayrıca kasaba kurbanlardan (ücret adıyle) hiçbir şey vermememi emretti" ve: "Biz ona yanımızdan (bir şeyler) veririz" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2320

Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle haber vermiştir:
"Biz Hudeybiye senesinde Resulüllah (a.s.) ile beraber deve ve sığırı yedi kişi adına kurban edip boğazladık."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2322

İbn Ömer'in (r.a.) rivayetinde Ziyad b. Cübeyr şöyle anlatır:
İbn Ömer kurbanlık devesini yatırarak boğazlayan bir kimsenin yanına geldiğinde ona: "Deveyi kaldır, onu ayağı bağlı ve ayakta olarak kes. Devenin bu şekilde boğazlanması Peygamber'in (a.s.) sünnetidir" demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2330

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) Medine'den (Mekke'ye) kurbanlık gönderirdi. Ben de kurbanın nişan iplerini örerdim. Kurbanlıkları gönderdikten sonra Resulüllah, ihramlının sakınacağı şeylerin hiç birisinden sakınmazdı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2331

Ebu Hureyre (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.), kurbanlık deve sevk etmekte olan bir kimse gördü ve ona: "Deveye bin" buyurdu O kimse: "Ey Allah'ın Resulü! Bu deve kurbanlıktır" dedi. Bunun üzerine Resulüllah ikinci veya üçüncü defasında da: "Yazıklar olsun sana! Bin şu deveye" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2342

Enes (r.a.) şöyle bildirmiştir:
Resulüllah (a.s.), kurbanlık deve sevk eden bir insanın yanından geçti ve ona: "Deveye bin" buyurdu. O kimse: "Bu deve kurbanlıktır" dedi. Resulüllah iki veya üç defa: "O deveye bin" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2344

İbn Abbas (r.a.) şöyle bildirmiştir:
İnsanlar hac sonunda her bir tarafa dağılıyorlardı. Resulüllah (a.s.): "Sakın ha! Sizden hiç bir kimse Beyt'e olan son vazifesini (Veda tavafını) yapmadıkça dağılmasın" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2350

Bilâl (r.a.) Abdullah İbn Ömer'den şöyle nakletmiştir:
Resulüllah, (a.s.) Mekke'nin fethi günü, beraberinde Üsame, Bilâl, Osman b. Talha Hacabi olduğu halde Kâbe'ye girerek kapısını kapatmıştı. Sonra bir müddet içerde kalmışlardı. Abdullah b. Ömer dışarı çıktığı zaman Bilâl'e: "Resulüllah içerde ne yaptı?" diye sordum. Bunun üzerine Bilâl "Allah Resulü iki direk soluna, bir direk sağına ve üç direği de arkasına aldı ve sonra namaz kıldı. O zaman Beyt altı direk üzerinde idi" demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2358

Üsame b. Zeyd'den (r.a.) İbn Cüreyc şöyle nakletmiştir:
Ben Atâ'ya "İbn Abbas'ın sizler ancak tavaf etmekle emrolundunuz, Kâbe'nin içine girmekle emir olunmadınız dediğini işittin mi?" diye sordum. Atâ şöyle dedi: İbn Abbas Kâbe'ye girmekten nehy etmezdi. Ancak ben onun şöyle dediğini işittim: Bana Üsame b. Zeyd şöyle haber verdi: Peygamber (a.s.) Beyt'e girdiği zaman onun bütün bölümlerinde dua etmiştir. Ancak Kâbe'den çıkınca Beyt'in önünde iki rekât namaz kılmış ve "İşte kıble budur" demiştir. Atâ, İbn Abbas'a: "Kâbe'nin nahiyelerinden maksat nedir? Onun köşeleri mi?" diye sordum İbn Abbas: "Hayır, Beyt-i Şerif'in karşısına gelen her yerdir!" cevabını vermiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2364

İbn Abbas (r.a.) şöyle nakletmiştir:
"Peygamber (a.s.) Kâbe'ye girdi. Kâbe'nin içinde altı direk bulunmakta idi. Resulüllah bir direğin yanında durup dua etti, namaz kılmadı."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2365

Abdullah b. Ebu Evfa'nın (r.a.) şöyle söylediğini İsmail b. Ebu Halid anlatıyor:
Ben sahabeden Abdullah b. Ebu Evfa'ya (r.a.) "Peygamber (a.s.) umre yaptığı zaman Beyt'in içine girdi mi?" diye sordum. O: "Hayır girmedi" diye cevap vermiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2366

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle bildirmiştir.
Resulüllah (a.s.) bana: "Eğer kavmin küfürden yeni kurtulmuş olmasaydı, ben Kâbe'yi yıkar da onu tekrar İbrahim'in (a.s.) kurduğu temel üzerine yeniden inşa ederdim. Çünkü Kureyş Kâbe'yi bina ederken işi kısadan tutmuştur. Ben, Kâbe'ye bir de arka kapı yapardım" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2367

İbn Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Fadl b. Abbas, Resulüllah (a.s.) ile aynı binekte yolculuk ediyorlardı. Bu sırada Hasam kabilesinden bir kadın fetva sormak için Resulüllah'a gelmişti. Bu sırada Fadl kadına, kadın da Fadl'a bakmağa başladı. Resulüllah hemen Fadl'ın yüzünü eliyle başka tarafa çevirmeğe başladı. Kadın: "Ey Allah'ın Resulü! Hac farizası babama oldukça ihtiyarladığı bir yaşta erişti. Deve üzerinde durmağa muktedir olamıyor. Ben kendisinden (vekaleten) hac edebilir miyim?" diye sordu. Resulüllah (a.s.): "Evet! Onun adına hac edebilirsin" diye cevap vermiştir. Bu hadise Veda haccı sırasında gerçekleşmiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2375

Fadl b. Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Hasam kabilesinden bir kadın: "Ey Allah'ın Resulü! Babam çok yaşlı bir ihtiyardır. Üzerinede hac farzdır. Halbuki kendisinin deve üzerinde durması mümkün değildir." Bunun üzerine Peygamber (a.s.): "Sen, onun adına haccet" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2376

Ebu Hureyre (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) bir gün bize hitap ederek: "Ey İnsanlar! Yüce Allah üzerinize haccı farz kılmıştır. Hac ediniz" buyurdu. Bir kimse: "Ey Allah'ın Resulü! Her sene mi?" diye sordu. Resulüllah cevap vermedi. O zat sorusunu üç defa tekrarladı. Bunun üzerine Resulüllah: "Eğer evet deseydim, her sene hac etmek muhakkak vacip olurdu ve siz hiç şüphesiz buna güç yetiremezdiniz. Ben sizi kendi hâlinize bıraktığım müddetçe sizde beni kendi hâlime bırakın. Hiç şüphesiz sizden evvelki milletler çok soru sormaları ve Peygamberleri hakkında ihtilafa düşmeleri sebebiyle helak olmuşlardır. Binaenaleyh ben size bir şey emrettiğimde, siz bunu gücünüz yettiği kadar yapınız. Bir şeyden de sizi nehyettiğimde, artık onu terkediniz" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2380

İbn Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre:
Resulüllah (a.s.): "Kadın kendisi ile beraber bir mahremi bulunmadıkça, üç gecelik mesafeye sefer etmesin" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2381

Ebu Saîd Hudrî'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Resulüllah (a.s.): "Üç Mescidin dışında, başka mescitlere sefer etmeyiniz. Bunlar; benim şu Mescidim, Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksa "buyurmuştur. Ve yine Resulüllah: "Kadın, yanında mahreminden biri yahut kocası bulunmaksızın, iki günlük mesafeye yolculuk etmesin" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2383

Ebu Hureyre (r.a.)
Resulüllah'ın (a.s.): "Müslüman bir kadına beraberinde mahreminden bir erkek bulunmaksızın bir gecelik mesafeye yolculuk etmesi helal olmaz" buyurduğunu haber vermiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2386

Ebu Saîd Hudrî'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Resulüllah (a.s.): "Allah'a ve Ahiret gününe iman eden bir kadına, beraberinde babası, oğlu, kocası, kardeşi, veya diğer bir mahremi bulunmaksızın üç gün ve daha fazla süren bir yolculuğa çıkması helal olmaz" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2390

İbn Abbas (r.a.)
Hz. Peygamber'den (a.s.) bir hutbe esnasında şöyle işittiğini bildirmiştir. Allah Resulü: "Hiç bir erkek mahremi olmayan bir kadınla sakın yalnız kalmasın! Kadın da kendisi ile beraber bir mahremi bulunmaksızın sakın yola çıkmasın!" buyurdu. Resulüllah'ın (a.s.) bu nehyi üzerine (sahabelerden) bir kişi ayağa kalkarak: "Ey Allah'ın Resulü! Hanımım hac etmek üzere yola çıkmıştır. Ben ise filan gazveye gitmek üzere yazıldım?" dedi. Resulüllah: "Haydi git de zevcenle birlikte haccet" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2391

İbn Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) ordu veya seriyelerden veyahut hac ve umreden döndüğü sırada her bir tepeye ve her bir yokuşa çıktığında üç defa "Allah'ü ekber, Allah'ü ekber, Allah'ü ekber" diye tekbir getirir sonra şu duayı okurdu: "Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. Onun ortağı yoktur. Mülk Onundur. Hamd de ancak Ona mahsustur. O, herşeye hakkıyla kadirdir. Artık bizler seferden selametle dönüyoruz, günahlarımızdan tevbe ediyoruz. Bizler ancak Rabbimize ibadet, Rabbimize secde, Rabbimize hamd edicileriz. Allah vaadinde sadıktır. Kuluna yardım etmiş ve ancak O tek başına orduları perişan etmiştir."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2394

Enes b. Malik (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Ben ve Ebu Talha Peygamber (a.s.) ile bir seferden dönüyorduk. Safiye de Resulüllah ile beraberdi. Nihayet Medine'yi görebilecek yere gelince Resulüllah (a.s.): " (Bizler seferden) dönüyoruz, (günahlardan) tevbe ediyoruz. Biz ancak Rabbimize ibadet ve hamd edicileriz" duasını okudu ve Medine'ye gelinceye kadar bu sözleri tekrar etti.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2395

Abdullah b. Ömer (r.a.)
"Resulüllah (a.s.) Zu'l-Huleyfe'de Betha denilen yerde devesini çökertti, sonra inip orada namaz kıldı."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2396

İbn Ömer (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) Zü'l-Huleyfe'deki konaklama yerinde iken (Allah tarafından bir melek gönderildi) kendisine: "Sen mübarek Batha (vadisinde) dasın" denildi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2399

Ebu Hureyre (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Ebu Bekr Sıddık Resulüllah'ın kendisini hac emîri tayin ettiği, Veda haccından bir sene önceki haccda, kurban bayramın birinci gününde, insanlar arasında: " (Artık) bu yıldan sonra hiçbir müşrik hac etmesin ve hiçbir çıplak da Beyt'i tavaf etmesin" diye ilan eden bir çok münadi ile birlikte beni de göndermişti.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2401

HAC
Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.): "Umre, ikinci bir umreye kadar yapılan (küçük) günahlar için kefarettir. Kabul olan bir hac ise, onun Cennetten başka bir karşılığı yoktur" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2403

Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): "Her kim şu Beyt'e gelip de (hac sırasında) kötü sözler söylemez ve günah işlemezse, o kimse annesinden doğduğu gün gibi tertemiz ve günahlardan arınmış olarak geri döner" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2404

Üsame b. Zeyd b. Harise (r.a.)
"Ey Allah'ın Resulü! Yarın Mekke'de kendi evinde mi konaklayacaksın?" diye sormuş; Resulüllah da (a.s.): "Akîl bizim için ev, yer bıraktı mı ki?" cevabını vermiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2405

Alâ b. Hadrami (r.a.)
Hz. Peygamber'den şöyle işittiğini nakletmiştir:" Muhacir için dönüş tavafını yaptıktan sonra Mekke'de ancak üç gün ikamet hakkı vardır."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2408

İbn Abbas'ın (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) Mekke'nin fethedildiği gün: "Bundan böyle artık hicret yoktur. Ancak cihat ve niyet vardır. Toptan savaşa çağrıldığınızda hemen gidin" buyurmuştur. Yine Allah Resulü Mekke'nin fetih günü sözlerine devamla: "Hiç şüphe yok ki, Allah gökleri ve yeri yarattığı vakit bu beldeyi haram kılmıştır. Yüce Allah'ın haram kılması sebebiyle burası Kıyamete kadar haramdır. Benden önce bu beldede hiç kimseye muharebe helal kılınmamıştır. Bana da sadece gündüzün bir vaktinde helal olmuştur. O, Allah'ın haram kılmasıyla Kıyamete kadar haramdır. Onun dikeni koparılmaz; avı ürkütülmez, ilan edenden başkası, onda bulduğu eşyayı alamaz; yaş otu da kesilemez." buyurmuştur. Abbas "Ey Allah'ın R
CanDostu isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Okunmamış 04-22-2009, 23:24   #14
Kullanıcı Adı
CanDostu
Standart

EVLENME (NİKÂH)

Abdullah b. Mesûd'un (r.a.) Alkame'den rivayet ettiğine göre, Alkame şöyle dedi:
Ben Mina'da Abdullah b. Mesûd ile beraber yürüyordum. Derken, Osman b. Affan Abdullah'a rastladı ve onunla konuşmaya başladı. Osman, ona: "Ey Ebu Abdurrahman! Seni genç bir hanımla evlendirsek, olur ki sana geçen zamanından gençliğinin ve kuvvetinin bir kısmını hatırlatır" dedi. Abdullah cevaben: Sen böyle söylediysen Resulüllah'da (a.s.) bize şöyle buyurmuştur: "Ey gençler topluluğu! Sizden kimin evlenmeye gücü yetiyorsa hemen evlensin. Zira evlilik gözü (haramdan) daha çok uzaklaştırıcı, iffeti de çok daha koruyucudur. Evlilik külfetine güç yetiremeyenler ise oruç tutsun. Çünkü oruç, şehveti kıran bir şeydir."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2485

Enes'ten (r.a.) şöyle rivayet edilmiştir:
Hz. Peygamber'in ashabından bir gurup, onun özel olarak yaptığı iş ve ibadetlerini öğrenmek maksadıyla, zevcelerine müracaat etmişlerdi. Gerekli bilgileri aldıktan sonra, bunlardan birisi: Ben, kadınlarla evlenmeyeceğim; diğeri: Ben, et yemeyeceğim; ötekisi de: Ben döşekte uyumayacağım, diye söylendiler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.) Allah'a hamd ve sena ettikten sonra: "Bazı kimselere ne oluyor ki, şöyle şöyle demişler. Ama ben hem namaz kılar, hem uyurum. Bazen oruç tutar bazende tutmam. Kadınlarla da evlenirim. İşte her kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2487

Sa'd b. Ebu Vakkas (r.a.)
"Resulüllah (a.s.) Osman b. Mazûn'un kadınlardan ve Dünya lezzetlerinden uzak durmasına izin vermedi. Eğer Hz. Peygamber onun uzletine izin verseydi, biz husyelerimizi çıkartıp hadımlaşırdık" demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2488

Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
Yanımızda kadınlar bulunmadığı halde biz Resulüllah (a.s.) ile beraber gazveye giderdik. Bu sebeple; erkeklik yumurtalarımızı çıkartıp hadım mı olsak? dedik. Fakat Resulüllah bizi hadım olmaktan nehyetti. Sonra bize belli bir müddet içinde elbise mukabilinde bir kadınla nikâhlanmamıza ruhsat verdi. Bundan sonra Abdullah b. Mesûd Ey iman edenler! Allah'ın size helal kıldığı iyi ve temiz şeyleri (siz kendinize) haram kılmayın ve sınırı aşmayın. Çünkü Allah sınırı aşanları sevmez.ayetini okudu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2493

Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah'ın (a.s.) habercisi yanımıza çıkıp gelerek: "Şüphesiz Hz. Peygamber istimta yani kadınlarla muta nikâhı yapıp bir araya gelmenize izin verdi" demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2494

Ali b. Ebu Talib'den (r.a.) rivayet edildiğine göre:
(a.s.) Hayber günü kadınların, muta suretiyle nikâh edilmesini ve evcil eşeklerin etlerinin yenmesini yasak etmiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2510

Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Resulüllah (a.s.): "Kadın halasıyla veya teyzesiyle, bir nikâh altında tutulamaz" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2514

İbn Abbas'ın (r.a.) bildirdiğine göre:
Resulüllah (a.s.) ihramlı olduğu halde Meymune ile evlenmiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2527

İbn Ömer'in (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) "Sizden biriniz diğerinin alış-verişi üzerine, alış-veriş işine kalkışmasın. Yine biriniz, diğer birinin evlenme teklifi bir sonuca varmadan aynı hanıma evlenme talebinde bulunmasın." buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2530

Ebu Hureyre (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Hz. Peygamber (a.s.) şehirliyi, köylünün malını rayiç fiyattan daha fazlaya satmak maksadıyla satın almaktan, satıcıların müşteriyi aldatmak için fiyat yükseltmelerinden, bir kimsenin dünürlüğü üzerine dünür göndermekten veya onun alış-verişi sonuçlanmadan alış-verişe kalkışmasından nehyetti ve: "Hiç bir kadın da başka bir kadının kabındaki veya tabağındakini boşaltmak için, onun boşanmasını istemesin" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2532

İbn Ömer'in (r.a.) bildirdiğine göre:
Resulüllah (a.s.), şiğar suretiyle nikâhtan nehyetmiştir. Şiğar nikâhı; aralarında mehir olmaksızın bir kimsenin kızını diğerine, o da kızını kendisine vermek şartıyla nikâh etmesidir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2537

Ukbe b. Âmir'in (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Resulüllah (a.s.): "Uyulması gereken en haklı şart, kadınları helalliğinize almanızı sağlayan şarttır." buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2542

Ebu Hureyre'nin (r.a.) bildirdiğine göre:
Resulüllah (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Dul kadın kendisiyle istişare edilmedikçe nikâh edilemez. Kız da kendisinden izin alınmadıkça nikâh olunamaz." Orada bulunan sahabeler: "Ey Allah'ın Resulü! Bakire bir kızın izni nasıl olur?" diye sordular. Hz. Peygamber: "Onun izni susmasıdır" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2543

Hz. Aişe'den (r.ah.) rivayet edildiğine göre:
O; Hz. Peygamber'e (a.s.) ailesinin evlendireceği genç kızın nikâhı hususunda görüşü sorulup rızasının alınıp alınmayacağını sormuştur. Resulüllah, Aişe'ye: "Evet kendisi ile istişare edilir" buyurmuştur. Aişe, Resulüllah'a: Genç kız utanır dediğinde Allah Resulü cevaben: "Genç kızın susması onun iznidir" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2544

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:
Resulüllah (a.s.) beni altı yaşımda iken nikâh etti. Dokuz yaşına geldiğimde ise benimle zifafa girdi. Aişe (r.ah.) sözlerine devamla: Medine'ye geldik ve ben bir ay sıtmaya tutuldum. Bu sebeple saçlarım dökülmüştü. Sonra tekrar saçlarım büyüyerek omuzlarıma kadar indi. Bir defasında arkadaşlarımla birlikte tahtaravalli oynuyordum. Derken annem Ümmü Ruman bana doğru geldi ve beni çağırdı. Hemen yanına vardım. Beni ne yapacağını bilmiyordum. Annem elimden tuttu ve beni evin kapısı önünde durdurdu. Bende yorgunluktan dolayı "heh, heh" diye soluyordum. Nihayet kendime gelmiş, rahat nefes almaya başlamıştım. Sonra Ümmü Ruman beni bir odaya aldı. Bir de ne göreyim Ensar'dan bir takım kadınların huzurundayım. Bu kadınlar: Hayırlı, uğurlu ve mübarek olsun dediler. Ümmü Ruman, beni onlara teslim etti. Kadınlar başımı yıkayıp bana çeki düzen verdiler. Kuşluk vakti Resulüllah ansızın çıka geldi. En sonunda kadınlar beni ona teslim ettiler.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2547

Sehl b. Sa'd Saidî (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
Bir kadın Resulüllah'a (a.s.) gelerek: "Ey Allah'ın Resulü! Kendimi sana hibe etmeye geldim" dedi. Hz. Peygamber (a.s.), kadına bakarak onu tepeden tırnağa süzdü. Sonra başını eğdi. Kadın Peygamber'in kendisi hakkında bir hüküm vermediğini görünce bir yere oturdu. Bu arada ashaptan birisi ayağa kalkarak: "Ey Allah'ın Resulü! Eğer senin bu kadına bir ihtiyacın yoksa onu benimle evlendir" dedi. Resulüllah ona: "Yanında (mehir verecek) bir şey var mı?" diye sordu. O zat: "Yemin olsun hayır! Ey Allah'ın Resulü!" dedi. Resulüllah: "Evine gidipte bak, bir şey bulabilir misin?" buyurdu. O zat gitti, sonra dönüp geldi ve: "Hayır vallahi Ey Allah'ın Resulü! Hiçbir şey bulamadım" dedi. Resulüllah: "Demirden bir yüzük olsun bak" buyurdu. O zat yine gitti. Sonra dönüp gelince: Hayır Ey Allah'ın Resulü! Demirden bir yüzük dahi bulamadım. Ancak işte kaftanım (Ravi Sehl Bu şahsın bütün malı bundan ibaretti, demiştir.) Bunun yarısı kadının olsun, dedi. Bunun üzerine Resulüllah: "Senin izarını ne yapsın? Onu sen giymiş olsan, kadının üzerinde bir şey kalmayacak; kadın giyse senin üzerinde ondan bir şey kalmayacak!" buyurdu. Adam bulunduğu yere oturdu. Bir hayli oturduktan sonra kalktı. Dönüp giderken Resulüllah onun çağrılmasını emir buyurdu. Adamı çağırdılar, gelince Peygamber ona hitaben: "Kur'an'dan ezberinde ne var?" diye sordu. O sahabe: "Filan ve filan sureler ezberimde," diyerek bildiği sureleri saydı. Resulüllah (a.s.): "Bu sureleri ezberinden okuyabilir misin?" diye sordu. O zat: "Evet" cevabını verdi. Resulüllah: "Haydi git! Ezbere bildiğin surelerle o kadına malik kılındın" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2554

Enes b. Malik (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Hz. Peygamber (a.s.) Abdurrahman b. Avf'ın üzerinde sarı renk eseri gördü de ona: "Bu nedir?" diye sordu. Abdurrahman: "Ey Allah'ın Resulü! Ben beş dirhem altın çekirdek miktarı mehir vererek bir kadınla evlendim "dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.): "Allah sana mübarek eylesin! Bir koyunla da olsa düğün ziyafeti ver" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2556

Enes (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
Ben Zeynep'in düğün yemeğinde hazır bulundum. Resulüllah (a.s.) halkı ekmek ve etle doyurmuştu. Beni insanları düğüne çağırmak için gönderiyordu. Düğün ziyafeti sona erince Resulüllah kalktı, ben de kendisini takip ettim. Davetlilerden iki kişi konuşmaya dalmış, dışarı çıkmamışlardı. Resulüllah diğer kadınlarının yanına gidip gelmeğe ve onlardan her birine ayrı ayrı: "Selam size! Nasılsınız ey ehl-i beyt? diyerek hâl ve hatırlarını sormaya başladı. Onlar da: "İyiyiz Ey Allah'ın Resulü! Aileni nasıl buldun? diye karşılık veriyorlardı. Hz. Peygamberde: "İyi buldum" diyordu. Bu işi bitirdikten sonra Resulüllah geri döndü ve bende onunla beraber döndüm. Kapıya varınca, o iki kişinin hâlâ konuşmayı sürdürdüklerini gördü. Onlar, Peygamber'in geri döndüğünü görünce kalkıp çıktılar. Bilmiyorum, bu adamların çıktığını ben mi haber verdim yoksa kendisine vahiy mi indirildi! Peygamber dönüp geldi, ben de onunla beraber döndüm. Ayağını kapının eşiğine koyunca benimle kendisi arasına perde çekti. Ve Yüce Allah şu ayeti indirdi: Peygamber'in evine girmeyiniz. Ancak davet edilirseniz giriniz".
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2565

İbn Ömer'in (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Resulüllah (a.s.): "Sizden biri yemeğe çağrıldığında gitsin" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2574

Ebu Hureyre (r.a.) şöyle bildirmiştir:
Zenginlerin davet edilip de fakirlerin çağrılmadığı düğün yemeği, ne kötü bir yemektir! Her kim (özürsüz olarak) davete gitmezse, muhakkak Allah'a ve Resulüne isyan etmiş olur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2585

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle rivayet etmiştir:
Rifaa'nın karısı Peygamber'e (a.s.) gelerek; ben Rifaa ile evli idim. Beni üç talâkla boşadı. Sonra ben de Abdurrahman b. Zebir ile evlendim. Fakat Abdurrahman'ın erkeklik aleti şu elbise saçağı gibi (gevşek) dir dedi. Resulüllah gülümseyerek: "Sen tekrar Rifaa'ya mı dönmek istiyorsun? Hayır, sen ikinci kocan Abdurrahman'ın balcığından o da senin balcığından tatmadıkça dönemezsin" buyurdu. Aişe sözlerine devamla: Ebu Bekr'de Peygamber'in yanında bulunuyordu. Halid b. Saîd b. As ise kapıda kendisine izin verilmesini bekliyordu. Halid: Ey Ebu Bekr! Bu kadının Resulüllah'ın huzurunda açık açık ne söylediğini işitmiyor musun? dedi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2587

İbn Abbas'ın (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Resulüllah (a.s.): "Sizden birisi cinsi münasebet için eşine yaklaştığında: Bismillah, Ey Allahım! Bizi şeytandan uzaklaştır! Şeytanı da bize ihsan ettiğin çocuktan uzak kıl! der ve bu birleşmeden aralarında bir çocuk takdir olunursa, artık şeytan bu çocuğa hiç bir zaman zarar veremez" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2591

Cabir (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Yahudiler; bir adam karısının fercine arkadan yaklaşırsa, doğacak çocuğun gözü şaşı olur, derlerdi. Bunun üzerine: Kadınlarınız sizin için bir tarladır. Tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın...ayeti nazil oldu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2592

Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.): "Kadın, kocasının yatağını (mazeretsiz) terk ederek sabahlarsa, melekler sabaha kadar o kadına lânet ederler" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2594

Ebu Saîd Hudrî (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Biz Resulüllah ile beraber Mustalik oğulları gazvesinde bulunduk. Bu arada bir çok Arap güzelini esir aldık. Kadınlardan ayrı yaşamamız epey uzun sürmüş, kadınlara karşı arzumuz da artmıştı. Fakat bizler, kadınlar üzerinden fazla fidye almayı arzu ettiğimizden esir kadınlara yaklaşıp çocuk olmaması için azil yapmak istedik. Resulüllah aramızda iken hükmünü ona sormamız uygun olurdu. Resulüllah (a.s.) cevaben: "Böyle yapmanızda size bir zarar yoktur. Allah Kıyamet gününe kadar ne kadar can yaratmayı takdir etmişse, o mutlaka olacaktır" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2599

Cabir (r.a.) şöyle bildirmiştir:
Kur'an nazil olurken biz azil yapıp duruyorduk. Ravi İshak şunu da ilâve etmiştir. Süfyan: Eğer azil yasaklanmış bir şey olsaydı, muhakkak Kur'an bizleri bundan menederdi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2608
CanDostu isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Okunmamış 04-22-2009, 23:32   #15
Kullanıcı Adı
CanDostu
Standart

SÜT EMME (RADA)

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle rivayet etmiştir:
Resulüllah (a.s.) Aişe'nin yanında bulunduğu bir sırada. Aişe, Hafsa'nın odası önünde izin isteyen bir erkek sesi işitir. Bunun üzerine Aişe "Ey Allah'ın Resulü, şu adam evinize girmek için izin istiyor" dedim. Bunun üzerine Resulüllah: "Sanıyorum ki, o Hafsa'nın süt amcası filan kimsedir" buyurdu. Aişe "Ey Allah'ın Resulü! Süt amcam filan yaşasaydı benim yanıma girebilecek miydi?" diye sordu. Hz. Peygamber (a.s.): "Evet. girebilirdi. Zira süt, doğumun (neseb) haram kıldığı her şeyi haram kılar" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2615

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
Örtünme emri geldikten sonra Ebu Kuays'ın erkek kardeşi Eflah gelip, Aişe'nin yanına girmeğe izin istemişti. Eflah, Aişe'nin süt amcası idi. Aişe devamla: Ben de ona izin vermekten kaçınmıştım. Resulüllah (a.s.) gelince durumu ona anlattığımda, hemen bana, Eflah'ın yanıma girmesine izin vermemi emir buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2617

İbn Abbas (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Hz. Peygamber'in (a.s.) Hamza'nın kızı ile evlenmesi istenildiğinde Allah Resulü (a.s.): "O bana helal olmaz. Çünkü o, benim süt kardeşimin kızıdır. Doğumdan dolayı haram olan, sütten dolayıda haram olur" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2624

Ümmü Habibe bt. Ebu Süfyan (r.ah.) şöyle rivayet etmiştir:
Resulüllah (a.s.) bir gün yanıma geldiğinde ona: "Kız kardeşim, Ebu Süfyan'ın kızını ister misin?" diye sordum. Resulüllah: "Ne yapacağım" dedi. Ben de: "Onu nikâh edersiniz" dedim. Resulüllah (a.s.): "Hayret! Sen bunu arzu eder misin?" buyurdu. Ben: "Zaten senin bir tek eşin değilim. Kız kardeşiminde hayırda bana ortak olmasını arzu ediyorum" dedim. Hz. Peygamber (a.s.): "O bana helal olmaz" buyurdu. Ben yine: "İşittiğime göre Ebu Seleme'nin yetim kızı Dürre ile evlenmek istiyormuşsunuz" dedim. Resulüllah (a.s.): "Eşim Ümmü Seleme'nin kızını mı?" diye sordu. Ben de: "Evet" dedim. Resulüllah: "Ümmü Seleme'nin kızı, benim terbiyem altında üvey kızım olmasa bile, o bana helal değildir. Çünkü o, benim süt kardeşimin kızıdır. Beni ve onun babası Ebu Seleme'yi Süveybe emzirmiştir. Bir daha sakın kızlarınızı ve kız kardeşlerinizi bana teklif etmeyiniz" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2626

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle nakletmiştir:
Sehle bt. Süheyl Peygamber'e (a.s.) gelip: "Ey Allah'ın Resulü! Kocam Ebu Huzeyfe'nin, azatlısı Salim'in benim yanıma girmesinden dolayı yüzünde bir hoşnutsuzluk hissediyorum" dedi. Peygamber (a.s.): "Onu emzir" buyurdu. Kadın: "Koskocaman adam olduğu halde onu nasıl emziririm?" dedi. Bunun üzerine Resulüllah tebessüm ederek: "Ben, onun büyük bir delikanlı olduğunu biliyorum" dedi. Ravi Amr kendi hadisinde: "Salim Bedir gazvesinde bulunmuştu" cümlesini ilâve etti. İbn Ebu Ömer'in rivayetinde ise: "Bunun üzerine Resulüllah güldü" ibaresi vardır.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2636

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle rivayet etmiştir:
Yanımda bir adam otururken Resulüllah (a.s.) benim yanıma gelmişti. Bu durum ise onun hoşuna gitmemişti. Yüzündeki öfkeyi gördüm ve: "Ey Allah'ın Resulü! Bu benim süt kardeşimdir" dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.): "Süt kardeşlerinizi iyi düşününüz! Çünkü süt hükmü ancak açlıktan dolayı sabit olur" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2642

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
Sa'd b. Ebu Vakkas ve Abd b. Zemaa bir çocuğun nesebini tartıştılar: Sa'd, "Ey Allah'ın Resulü! Bu çocuk, benim erkek kardeşim Utbe b. Ebu Vakkas'ın oğludur. Nesebinin kendisine ilhak edilmesi için bana vasiyet etti. Ona nasılda benzediğine bir bakın!" dedi. Abd b. Zemaa ise: "Ey Allah'ın Resulü! Bu çocuk, babamın yatağında, cariyesinden doğma benim erkek kardeşimdir" dedi. Resulüllah (a.s.) çocuğa baktı ve Utbe'ye açıkça benzediğini gördü. Buna rağmen, "Ey Abd! O çocuk senindir. Çocuk yatak sahibinindir. Zina eden taşlanır. Zemaa'nın kızı ey Sevde! sen o çocuğa görünme" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2645

Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Resulüllah (a.s.): "Çocuk, yatak sahibine aittir, zina edene de taş vardır" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2646

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
Resulüllah (a.s.) sevinçle ve yüz çizgileri parlak bir halde yanıma gelerek şöyle buyurdu: "Gördün mü! Az önce iz sürücü Mücezziz, Zeyd b. Harise ile Üsame'ye bakarak; şüphesiz bu ayaklar birbirindendir, dedi."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2647

Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlatır:
"Bir adam bakire kızı, dul kadının üzerine alırsa onun yanında yedi gece kalır. Dul kadınla evlendiğinde ise onun yanında üç gece kalır."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2654

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle bildirmiştir:
Sevde bt. Zemaa (r.ah.) kadar kendi huyunda olmayı arzu ettiğim bir başka kadın yoktur. O, zeki ve salâbet sahibi bir hanımdı. Sevde yaşlandığı zaman Resulüllah (a.s.) ile hakkı olan nöbet gününü Aişe'ye hibe etmiştir. Bizzat kendisi: "Ey Allah'ın Resulü! Ben senden hakkım olan nöbet günümü Aişe'ye hibe ettim" demiştir. Bundan sonra Resulüllah, Aişe'ye biri kendi günü, diğeride Sevde'nin günü olmak üzere iki gün ayırmaya başlamıştır.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2657

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle rivayet etmiştir:
Ben, kendilerini Resulüllah'a (a.s.) bağışlayan kadınları ayıplar da; hiç kadın kendini hibe eder mi! derdim. Yüce Allah: O kadınlardan dilediğini geriye bırakır, dilediğini de yanına alırsın. Boşadığın hanımlarından arzu ettiğini tekrar yanına almanda, senin üzerine bir günah yoktur...ayetini indirince, ben Hz. Peygamber'e (a.s.): "Yemin olsun ki, Rabbinin senin arzunu hemen yerine getirdiğini görüyorum" dedim.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2658

İbn Abbas'ın (r.a.) rivayetinde Atâ şöyle haber vermiştir:
İbn Abbas ile birlikte Serif mevkiinde Peygamber'in zevcesi Meymune'nin cenazesinde hazır bulunduk. İbn Abbas "Bu kadın, Peygamber'in eşidir. Onun tabutunu omuzlarınıza kaldırdığınızda onu sarsmayın, acele hareket etmeyin, yavaş yavaş rıfk ile yürüyüp götürün. Şurası muhakkak ki, Resulüllah'ın (a.s.) beraberinde dokuz kadın vardı. Resulüllah bunlardan, sekiz kadın için nöbet tayini yapar, sadece bir kadın için yapmazdı" demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2660

Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.): "Kadın dört şey için nikâh edilir: Malı, asaleti, güzelliği ve dindarlığı. Sen bunlardan dindar olanı elde etmeye bak ki, mutluluğa eresin" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2661

Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Resulüllah (a.s.): "Şüphesiz kadın kaburga kemiği gibidir, doğrultmaya kalkarsan kırarsın, olduğu gibi bırakırsan istifade etmek mümkündür" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2669

Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Resulüllah (a.s.): "Eğer Havva annemiz olmasaydı, hiç bir kadın ebediyen kocasına hiyanet edip aldatmazdı" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2673
CanDostu isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Okunmamış 04-27-2009, 19:30   #16
Kullanıcı Adı
CanDostu
Standart

BOŞANMA

İbn Ömer'in (r.a.) bildirdiğine göre:
Kendisi Resulüllah (a.s.) zamanında karısını hayız halinde iken boşamış, Ömer b. Hattab (r.a.) ise, bu durumu Hz. Peygamber'den sormuştur. Resulüllah cevaben şöyle buyurmuştur: "Abdullah'a söyle karısını geri alsın. Sonra kadın temizlenip tekrar hayız görüp de tekrar temizleninceye kadar ona yaklaşmasın. Bundan sonra artık isterse nikâhında tutar, dilerse tekrar biraraya gelmeden önce onu boşar. İşte kadının bu iki kirlenmesi ve temizlenmesi müddeti, erkeklerin kadınları boşamaları için Yüce Allah'ın emrettiği iddet müddetidir."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2675

İbn Abbas (r.a.)
"Kişinin karısını kendine haram kılması kefaret vermeyi gerektirir" demiştir. Yine İbn Abbas Şüphesiz ki, Allah Resulü sizin için pek güzel bir örnektirdemiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2692

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir:
Hz. Peygamber (a.s.) Zeynep bt. Cahş'ın (r.ah.) yanında eğlenip bal şerbeti içerdi. Bunun üzerine ben ve Hafsa, kendi aramızda anlaşarak; Peygamber (a.s.) hangimizin yanına gelirse, o: "Sende megafir kokusu hissediyorum; megafir mi yedin?" diyecekti. Nihayet Peygamber bu iki kadından birisinin yanına girince kadın bu sözü ona söylemişti. Hz. Peygamber de: "Hayır! Zeynep bt. Cahş'ın yanında bal şerbeti içmiştim, bir daha onu içmem" buyurdu. Bunun üzerine: Ey Peygamber! Eşlerinin rızasını gözeterek Allah'ın sana helal kıldığı şeyi niçin kendine haram kılıyorsun?...ile başlayıp Eğer ikiniz de (Hz. Aişe ve Hafsa Allah'a tevbe ederseniz, (yerinde olur). Çünkü kalpleriniz sapmıştı. Ve eğer Peygamber'e karşı birbirinize arka verirseniz bilesiniz ki onun dostu ve yardımcısı Allah, Cebrail ve müminlerin iyileridir. Bunların ardından melekler de (ona) yardımcıdır.sona eren ayetler nazil olmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2694

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle nakletmiştir:
Resulüllah (a.s.) hanımlarını muhayyer kılmakla emrolunduğu zaman bu işe benden başladı ve bana: "Sana bir şey söyleyeceğim; ancak ebeveynine danışmadan cevap vermekte acele etme" buyurdu. Aişe sözlerine devam ederek: Hz. Peygamber (a.s.) annemle babamın ondan ayrılmamı istemeyeceklerini kesinlikle biliyordu. Sonra bana şu ayeti okudu: Ey Peygamber! Eşlerine şöyle söyle: Eğer Dünya dirliğini ve süsünü (refahını) istiyorsanız, gelin size boşanma bedellerinizi vereyim de, sizi güzellikle salıvereyim. Eğer, Allah'ı, Peygamber'ini ve Ahiret yurdunu diliyorsanız, bilin ki, Allah içinizden güzel davrananlar için büyük bir mükâfat hazırlamıştır.Ben hemen: "Bunun nesi için ebeveynime danışacakmışım! Elbette Allah ve Resulü ile Ahiret yurdunu isterim" dedim. Daha sonra, Peygamber'in diğer eşleride benim yaptığımın aynısını yaptılar.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2696

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle rivayet etmiştir:
Onlardan dilediğini geriye bırakır, dilediğinide yanına alırsın".ayeti nazil olduktan sonra Resulüllah (a.s.) biz kadınlardan birinin nöbet günü geldiğinde her defasında bizden izin isterdi. (Hadisi Aişe'den rivayet eden) Muaze, Aişe'ye: "Hz. Peygamber (a.s.) senden izin istediği zaman, ne derdin?" diye sordu. Aişe (r.ah.): "Bu iş bana kaldı ise ben kimseyi kendime tercih edemem cevabını verirdim," dedi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2697

Hz. Aişe (r.ah.)
"Resulüllah (a.s.) bizi muhayyer bıraktı. Ancak, biz bunu talâk saymadık" demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2698

Ömer b. Hattab (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
Hz. Peygamber (a.s.) kadınlarından uzaklaştığı vakit Mescide girdim. Bir de ne göreyim insanlar üzüntülerinden çakıl taşları ile yeri eşeliyor ve: Resulüllah hanımlarını boşamış diyorlardı. Bu hadise örtünme emri gelmeden önce idi. Ömer "Bu işi bugün mutlaka öğrenirim" dedim. Aişe'nin yanına vararak: "Ey Ebu Bekr'in kızı! İşi Resulüllah'a eziyet verecek dereceye vardırdın öyle mi?" dedim. Hz. Aişe: "Benden sana ne, ey Hattab oğlu? sen kendi kusuruna bak!" dedi. Bunun üzerine Hafsa'nın yanına vardım ve ona: "Ey Hafsa! Senin şerefin Resulüllah'a eziyet verecek dereceye vardı mı? Yemin olsun, senin de çok iyi bildiğin gibi, Resulüllah seni sevmiyor. Ben olmasaydım, seni mutlaka boşardı" dedim. Bundan dolayı Hafsa çok ağladı. Ben ona: "Resulüllah nerededir?" diye sordum. Hafsa: "O yatak odasındaki kilerindedir" cevabını verdi. Hemen oraya vardım. Birde baktım, karşıma Resulüllah'ın Rabah adındaki hizmetçisi çıktı. Kilerin alt eşiğine oturmuş, ayaklarını ağaçtan oyulma (merdiven gibi) bir şeyin üzerine sarkıtmıştı. Bu üzerine oturulan şey, Resulüllah'ın inip çıkarken merdiven olarak kullandığı bir hurma kütüğü idi. Ben: "Ey Rabah! Resulüllah'ın huzuruna girmek istiyorum bana izin iste!" diye seslendim. Rabah bir odaya baktı, sonra bir de bana. Fakat bir şey söylemedi. Ben tekrar: "Ey Rabah, benim için Resulüllah'tan izin iste!" dedim. Rabah yine odaya baktıktan sonra, bana hiçbir şey söylemedi. İki defada bana izin verilmeyince, sonra sesimi yükselterek: "Ey Rabah! Peygamber'in huzuruna girmek istiyorum; benim için izin iste! Zannediyorum ki, Resulüllah, benim Hafsa için geldiğimi düşünüyor. Yemin olsun, Allah Resulü bana emrederse, Hafsa'nın boynunu vurmaya hazırım" dedim. Bu arada sesimi biraz yükseltmiştim. Bunun üzerine Rabah bana; yukarı çıkmamı işaret etti. Hemen Resulüllah'ın huzuruna girdim. O, bir hasır üzerine yaslanmıştı. Ben de oturdum. Örtüsünü üzerine çekti. Üstünde bundan başka bir şey yoktu. Hasır yan tarafına iz bırakmıştı. Resulüllah'ın odasına şöyle bir göz gezdirip baktım, Sa' miktarı bir avuç arpa, odanın bir köşesinde o miktarda karaz yaprağı, baş ucunda bir de asılı deri. Bu manzara karşısında göz yaşlarımı tutamayıp ağlamaya başladım. Hz. Peygamber: "Niçin ağlıyorsun ey Hattab oğlu?" buyurdu. Ben de: "Ey Allah'ın Peygamber'i! Niçin ağlamayayım ki, işte hasır yan tarafına iz bırakmış. İşte odan ve içindekiler. Diğer tarafta Kayser ile Kisra meyveler ve nimetler içinde yüzmektedirler. Sen ise Allah Resulü ve en seçkin kulu olduğun halde işte şu küçücük hüzün yeri olan odacığın!" dedim. Resulüllah (a.s.): "Ey Ömer! Dünya nimeti onların, Ahiret saadeti de bizim olmasına razı değil misin?" buyurdu. Ben de: "Evet! Elbette razıyım." dedim. Yanına girdim gireli yüzünde öfke eseri görüyordum. Nihayet: "Ey Allah'ın Resulü! Hanımlarının hâlinden gücüne giden şey nedir? Onları boşadı isen şüphesiz, Allah seninle beraberdir. Melekler de, Cebrail ve Mikâil, ben, Ebu Bekr ve bütün müminler de seninle beraberiz." dedim. Ve Allah'a hamd ederek söylüyorum ki, söylediğim sözü Allah'ın tasdik buyuracağını ummadığım konuşmalarım azdır. İşte bunun üzerine şu ayet-i kerimeler nazil olmuştur: Eğer o sizi boşarsa Rabbi ona, sizden daha iyi, kendini Allah'a veren, inanan, sebatla itaat eden, tevbe eden, ibadet eden, oruç tutan, dul ve bakire eşler verebilir.Eğer ikiniz de (Hz. Aişe ve Hafsa) Allah'a tevbe ederseniz, (yerinde olur). Çünkü kalpleriniz sapmıştı. Ve eğer Peygamber'e karşı birbirinize arka verirseniz bilesiniz ki onun dostu ve yardımcısı Allah, Cebrail ve müminlerin iyileridir. Bunların ardından melekler de (ona) yardımcıdır.Ebu Bekr'in kızı Aişe ile Hafsa, Peygamber'in diğer hanımlarına karşı birbirlerini tutuyorlardı. Ben: "Ey Allah'ın Resulü! Sen onları boşadın mı?" diye sordum. Hz. Peygamber (a.s.): "Hayır" cevabını verdi. Ben: "Ey Allah'ın Resulü! Mescide girdiğimde, müslümanlar çakıl taşları ile yerleri eşeleyip: Resulüllah kadınlarını boşamış diyorlardı. Aşağıya inipte sizin hanımlarınızı boşamadığınızı onlara haber vereyim mi?" dedim. Hz. Peygamber: "Evet, istersen haber verebilirsin" buyurdu. Yüzündeki öfke alâmetleri ortadan kalkıncaya kadar onunla konuşmaya devam ettim. Nihayet dişleri görülünceye kadar tebessüm etti. O insanlardan dişleri en güzel olanı idi. Sonra Hz. Peygamber (a.s.) bulunduğu yerden aşağı indi. Ben de onunla indim. Ancak, ben basamaklı kütüğe tutunarak iniyordum. Resulüllah ise yerde yürür gibi ona eliyle dokunmadan indi. Ben: "Ey Allah'ın Resulü! Odada yirmi dokuz gün kaldın." dedim. Peygamber (a.s.): "Ay, yirmi dokuz gece olur." buyurdu. Bunun üzerine ben Mescidin kapısında durarak olanca sesimle: "Resulüllah, hanımlarını boşamamıştır!" diye bağırdım. Bu arada şu ayet nazil oldu: Onlara güven veya korkuya dair bir haber gelince hemen onu yayarlar; halbuki onu, Peygamber'e veya aralarında yetki sahibi kimselere götürselerdi, onların arasından işin içyüzünü anlayanlar, onun ne olduğunu bilirlerdi. Allah'ın size lütuf ve rahmeti olmasaydı, pek azınız müstesna, şeytana uyup giderdiniz.Bu işi ben anlayıp ortaya çıkarmıştım. Yüce Allah da tahyir ayetini inzal buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2704

Sübeya (r.ah.) şöyle rivayet etmiştir:
Ömer b. Abdullah, Abdullah b. Utbe'ye mektup yazarak, Sübeya'nın yanına varıp, ona kendi hadisini ve Hz. Peygamber'e fetva sorduğunda kendisine ne cevap verdiğini sormasını emretmiş. Ömer b. Abdullah da, Abdullah b. Utbe'ye cevabi mektubunda Sübeya'nın kendisine şunları haber verdiğini bildirmiştir: Sübeya, Benu Âmir b. Lüey soyundan, Bedir gazvesine katılmış olan Sa'd b. Havle ile evliymiş. Daha sonra, bu zat hanımı hamile iken Veda haccında vefat etmiştir. Kocasının vefatından çok geçmeden karısı doğurmuş. Nifasından temizlendikten sonra kendisini isteyecekler için giyinip kuşanmış. Bu sırada Abdüddar oğullarından Ebu Senabil b. Bakek onun yanına gelip: "Seni giyinip kuşanmış ve süslenmiş olarak görüyorum. Anlaşılan evlenmek istiyorsun. Yemin olsun dört ay on gün geçmedikçe kesinlikle evlenemezsin!" demiş. Sübeya "O zat bana bunu söyleyince geceleyin üzerimdeki elbiseyi çıkardım. Sonra Resulüllah'a giderek bu meseleyi ona sordum. Bana doğumumu yaptığım andan itibaren evlenmenin benim için helal olduğunu, istersem evlenebileceğimi, söyledi."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2728

Ebu Seleme'nin (r.a.) Ümmü Seleme'den naklettiğine göre, Ümmü Seleme şöyle anlatır:
"Sübeya Eslemiye, kocasının vefatından birkaç gece sonra çocuğunu doğurdu. Kendisi, bunu Resulüllah'a zikredip, durumunu sordu. Resulüllah evlenmesini emir buyurdu."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2729

Ümmü Habibe'nin şöyle söylediğini
Zeynep bt. Ebu Seleme anlatıyor: Ben, babası Ebu Süfyan vefat ettiği zaman Peygamberin (a.s.) hanımı Ümmü Habibe'nin yanına vardım. Ümmü Habibe, içinde sarı renk bulunan bir koku, "haluk" yahut başka bir şey istedi. Bundan, önce bir cariyeye sürdü. Sonra da bu boyadan kendi iki yanağına sürdü ve şöyle dedi: Yemin olsun, benim böyle koku ve boya ile süslenmeğe ihtiyacım yoktur. Ancak ben Resulüllah'ın minber üzerinde şöyle buyurduğunu işittim: "Allah'a ve Ahiret gününe iman eden bir kadına ölü için üç günden fazla yas tutmak helal değildir. Sadece kocası için dört ay on gün yas tutabilir."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2730

Zeynep bt. Cahş'ın (r.ah.) rivayetinde
Zeynep bt. Ebu Seleme şöyle anlatıyor: "Bir defasında erkek kardeşi vefat ettiği zaman Zeynep bt. Cahş'ın yanına girmiştim. O da bir koku isteyip, bundan süründü. Sonra şöyle dedi: "Yemin olsun benim hiçbir kokuya ihtiyacım yoktur. Ancak ben Resulüllah'ı (a.s.) minber üzerinde: "Allah'a ve Ahiret gününe iman eden bir kadının, kocasından başka bir ölü için üç günden fazla yas tutup zinet ve süsünü terk etmesi helal olmaz. Ancak, kadının kocasının ölümünden dolayı dört ay on gün yas tutup zinet ve süsü terk etmesi bundan müstesnadır" buyurduğunu işittim.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2731

Ümmü Seleme (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
Bir kadın Resulüllah'a (a.s.) gelerek: "Ey Allah'ın Resulü! Kızımın kocası vefat etti. Gözlerinden rahatsızdır. Ona sürme çekebilir miyim?" diye sordu. Hz. Peygamber (a.s.) iki veya üç defa hep hayır cevabını verdi ve sonra da şöyle buyurdu: "Bu iddet ancak dört ay on gündür. Halbuki sizden birisi cahiliye döneminde bir sene bekledikten sonra bir deve tezeği atar böylece yastan çıkmış olurdu."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2732

Ümmü Atiye'den (r.ah.) rivayet edildiğine göre:
Resulüllah (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Hiçbir kadın, kocası hariç herhangi bir ölü için üç günden fazla yas tutamaz. Kocasının ölümü üzerine dört ay on gün yas tutar. Bu süre içinde Yemen kumaşı hariç boyanmış kumaş giyemez, sürme çekemez, koku da sürünemez. Yalnız hayızdan temizlendiği zamanlarda bir parçacık "kust" veya "ezfar" sürünebilir."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2739
CanDostu isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Okunmamış 04-27-2009, 19:32   #17
Kullanıcı Adı
CanDostu
Standart

LİAN

Sehl b. Sa'd Saidî'nin naklettiğine göre:
Uveymir Aclani, Asım b. Adiy Ensari'ye gidip ona: "Ey Asım! Bir kimse karısını birisiyle zina ederken yakalasa o kişiyi öldürebilir mi? Ne dersin? Eğer öldürürse kendisi kısas cezasına çarptırılır mı? Yoksa bu koca ne yapmalı? Bu meseleyi benim için Allah Resulü'ne soruver ey Asım "dedi. Asım da meseleyi Hz. Peygamber'e arzetti. Fakat Hz. Peygamber (a.s.) bu soruları yadırgadı ve ayıpladı. Allah Resulü'nden işittiği sözler Asım'ın ağırına gitti. Bu olaydan sonra Asım evine dönünce Uveymir geldi ve: "Ey Asım! Allah Resulü ne cevap verdi?" diye sordu. Asım da Uveymir'e "İyi bir iş yapmadık. Hz. Peygamber sorduğum soruyu çirkin gördü" dedi. Uveymir ise: "Yemin ederim ki bu meseleyi Allah Resulü'ne bizzat kendim soracağım" dedi ve Uveymir çıktı. Bir grup içindeyken Hz. Peygamberin yanına gelerek: "Ey Allah'ın Resulü! Bir kimse, bir kişiyi karısıyla zina ederken bulsa, zina eden bu kişiyi öldürebilir mi? Eğer öldürürse cezası kısas mıdır? Yoksa bu kişinin yapması gereken şey nedir?" diye sordu. Bunun üzerine Hz. Peygamber: "Seninle eşin hakkında ayet nazil oldu. Git eşini getir" buyurdu. Sehl olayın devamını şöyle anlatıyor: Bu karı-koca (ayetlerde bildirilen şekilde) Allah Resulü'nün huzurunda ve benim de bulunduğum bir topluluğun önünde birbirlerine lânet okudular. Karşılıklı lânet okuduktan sonra Uveymir "Ey Allah'ın Resulü! Artık bu kadınla evliliğe devam edersem bu ona karşı iftira ettiğim anlamına gelir" dedi ve daha Hz. Peygamber ona emretmeden önce karısını üç talâk ile boşadı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2741



İbn Ömer Saîd b. Cubeyr'den şöyle rivayet etmiştir:
Musab b. Zubeyr'in emîrliği zamanında bana birbirlerine lânet okuyan iki kişinin araları ayrılır mı? diye sordular. Ben ise sorunun cevabını bilmediğimden hemen İbn Ömer'in Mekke'deki evine gittim ve uşağına hitaben: İbn Ömer'le görüşmem için izin iste, dedim. Uşak da: "O, öğlen uykusundadır" dedi. Bu sırada İbn Ömer benim sesimi duyup: "İbn Cubeyr mi?" diye sordu. Ben: Evet dedim. İbn Ömer: "Gel! Vallahi bu vakitte buraya geldiğine göre mutlaka bir ihtiyacın olmalı" dedi. Ben içeriye girdiğimde İbn Ömer bir deve çulu üzerine uzanmış ve içi lif dolu olan bir yastığa yaslanmış haldeydi. Ona: Ey Ebu Abdurrahman! Birbirlerine lânet okuyan çiftin arası ayrılır mı? diye sordum. Bunun üzerine İbn Ömer: "Sübhanallah! Tabi ki. Bu mesele ile ilgili olarak ilk soru soran falancadır." O kişi Hz. Peygamber'e şöyle sormuştu: "Ey Allah'ın Resulü! Ne buyurursunuz; herhangi birimiz karısını zina hâlinde bulsa ne yapmalıdır? Eğer karısının zina yaptığını söylese büyük bir şey iddia etmiş olacak; bunu yapmayıp sussa, yine böylesine önemli bir hadiseye karşı susmuş olacak!" Bunun üzerine Allah Resulü (a.s.) sükut ederek ona bir cevap vermedi. Bu olayın üzerinden biraz vakit geçince o kişi, tekrar gelerek şöyle dedi: "Sana sormuş olduğum iş başıma geldi." Bunun üzerine yüce Allah Nur suresindeki eşlerinin zina ettiğini iddia edenlerleilgili ayetleri indirdi. "Allah Resulü de bu ayetleri o kişiye okudu ve ona nasihat ederek, Dünya azabının, Ahiret azabından daha hafif olduğunu hatırlattı. O da, "Hayır! Seni hak ile gönderen Allah'a yemin ederim ki ben karıma iftira etmiyorum!" dedi. Hz. Peygamber sonra kadını çağırdı, aynı şekilde ona da öğüt verip, dünya azabının Ahiret azabından daha hafif olduğunu hatırlattı. Kadın, "Hayır! Seni hak Peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki kocam yalan söylüyor" dedi. Bunun üzerine Allah Resulü önce erkeğe yöneldi ve erkek, Allah'a yemin ile kendisinin doğru söylediğine dört defa şahadet etti. Beşincide ise eğer yalan söylüyor ise Allah'ın lânetine uğramayı istedi. Hz. Peygamber sonra kadını da bu şekilde lânet okumaya çağırdı. Kadın da Allah'a yemin ile kocasının yalan söylemiş olduğuna dört defa şahadet etti. Beşinci de, eğer kendisi yalan söylüyor ise, Allah'ın gazabına uğramayı istedi. Bunun sonucunda Hz. Peygamber onları ayırdı."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2742

İbn Abbas'ın (r.a.) haber verdiğine göre:
Allah Resulü'nün (a.s.) yanında lânet okumadan bahsedilmiş ve bu hususta Asım b. Adiy bir söz söylemiş ve sonra kalkıp gitmiştir. Daha sonra aşiretinden olan bir kimse onun yanına gelerek karısını bir adamla yakaladığını şikâyet etmiştir. Bunun üzerine Asım, "Bu işin başıma gelmesinin sebebi kendi sözlerimdir" diyerek o kişiyi Allah Resulü'nün yanına götürmüş ve bu kişi karısını ne şekilde bulduğunu ona haber vermiştir. Bu kişi sarı, zayıf ve düz saçlı, karısının yanında bulduğunu iddia ettiği adam ise kalın bacaklı, esmer, etine dolgun bir kimse imiş. Bunun üzerine Allah Resulü "Allahım beyan et!" diye dua etmiştir. Sonuçta kadın kocasının tasvir ettiği adama benzeyen bir çocuk doğurmuş ve Allah Resulü bu karı koca arasında lian yapmıştır. Mecliste bulunan bir adam İbn Abbas'a "Hz. Peygamber'in hakkında "Bir kişiyi şahitsiz recmetseydim bu kadını recmederdim" buyurduğu kadın bu mudur?" diye sormuş ve İbn Abbas "Hayır, o İslâmda bu kötülüğü aşikâr işleyen bir kadındı" cevabını vermiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2750

Muğire b. Şu'be'nin (r.a.) anlattığına göre:
Sa'd b. Ubade "Eğer karımla beraber yabancı bir erkek görsem, onu kılıcımın keskin tarafıyla vurarak öldürürüm!" demişti. Onun bu sözü Hz. Peygamber'e ulaştığında," Sa'd b. Ubade'nin bu kıskançlığına şaşırıyor musunuz? Allah'a yemin ederim ki ben, Sa'd'dan daha hamiyetliyim, Yüce Allah ta benden daha hamiyetlidir" buyurdu. İşte Yüce Allah bundan dolayı gizli açık bütün çirkinlikleri haram kılmıştır. Kimse Yüce Allah kadar hamiyetli değildir. Yine kulların özürlerini Yüce Allah kadar kabul etmeyi seven de yoktur. Yine Yüce Allah kullarını koruduğundan dolayı, müjdeleyici ve uyarıcı birçok Peygamber göndermiştir. Övülmeyi de Yüce Allah kadar seven yoktur. Bunun içindir ki Allah kullarına cennet vadetmiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2755

Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre:
Fezare oğullarından bir kişi Hz. Peygamber'e gelerek, "Benim karım, siyah bir oğlan doğurdu" dedi. Hz. Peygamber (a.s.) de, bu soruya "Senin develerin var mı?" diyerek cevap verdi. O kişi de, "Evet, var" deyince. Allah Resulü devamla, "O develerin renkleri nasıldır? "diye sordu. Adam, "Kırmızıdır" dedi. Hz. Peygamber, "Bunların içinde boz renkte olanları da var mı?" dedi. Adam, "Tabi, develerim içinde boz renkli olanları da var" diye cevap verdi. Hz. Peygamber, "Peki, develere o boz renk nereden geldi?" buyurdu. Adam bu soruya, "soyunun bir damarına çekmiş olmalı" diye cevap verince Allah Resulü "İşte oğlun da, soyunun bir damarına çekmiş olabilir" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2756
CanDostu isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Okunmamış 05-02-2009, 10:39   #18
Kullanıcı Adı
CanDostu
Standart

KÖLE AZAT ETME

İbn Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Bir kimse bir köle üzerindeki hissesini bağışlar ve bu kişinin kölenin kıymetinden kalan kısmına yetecek kadar parası da bulunursa, kölenin bedeli âdil bir şekilde takdir edilir. Sonra da köle üzerindeki payını bağışlayan bu kişi, diğer pay sahiplerine hisselerini verir ve köle bu kişi tarafından bütünüyle azat edilmiş olur. Fakat payını bağışlayan bu kişinin, diğer pay sahiplerinin hisselerini ödeyecek malı yok ise, bu takdirde kölenin ancak bağışlanan hissesi azat edilmiş olur."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2758

Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.), ortaklaşa bir köleye sahip olan iki kişiden birinin köle üzerindeki hissesini azat etmesiyle ilgili olarak: "Bu köle, diğer ortağın üzerindeki hissesini garanti eder" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2759

Hz. Aişe'nin (r.ah.) rivayetinde İbn Ömer şöyle anlatır:
Aişe bir köle kızı satın alıp onu hürriyete kavuşturmak istedi. O köle kızın sahipleri: "Biz bu kızı, onun velilik hakkı bize ait olma şartıyla sana satarız" dediler. Hz. Aişe bu durumu Allah Resulü'ne haber verdiğinde O: "Onların ileri sürdükleri bu şart, senin velilik hakkını elinden almaz. Çünkü velilik hakkı, sadece hürriyete kavuşturan kimseye aittir" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2761

İbn Ömer'in (r.a.) nakletiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) velilik hakkının alınıp satılmasını ve hibe edilmesini yasaklamıştır.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2770

Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Kim imanlı bir kişiyi hürriyetine kavuşturursa, Allah da onun her bir organına karşılık, hürriyete kavuşturanın bir organını ateşten kurtarır."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2775

ALIM-SATIM

Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.), (Cahiliye döneminde yapılan ve tarafların karşılıklı rızasına dayanmayan) mülamese (dokunma) ve münabeze (atışma) alım satımını yasaklamıştır.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2780

Ebu Saîd Hudrî (r.a.) şöyle anlatır:
Hz. Peygamber bize iki türlü satış ve giyinişi yasakladı. Bize mulamese ve munabeze satışlarını yasakladı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2782

Abdullah b. Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) bir hayvanın karnındaki yavrunun satışını yasaklamıştır.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2784

Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) "Müslüman, kardeşinin pazarlığı üzerine pazarlık yapmasın" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2788

İbn Ömer'in (r.a.) bildirdiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) alış-verişte araya sahte müşteri sokarak fiyat yükseltip gerçek müşteriyi yanıltmayı yasaklamıştır.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2792

İbn Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) pazara satışa getirilen ticaret malının pazara ulaşmadan önce karşılanıp satın alınmasını yasaklamıştır. Bu ifadeyi, ravilerden İbn Numeyr nakletmiştir. Hadisin diğer ikinci yoldan gelen şekli ise şöyledir: Hz. Peygamber (a.s.) ticaret mallarını pazara gelmeden satın almayı yasaklamıştır.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2793

Abdullah b. Mesûd'un (r.a.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) pazara satışa getirilen malların yolda karşılanıp satın alınmasını yasaklamıştır.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2794

İbn Abbas'ın (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) pazara mal getirenlerin karşılanmasını ve şehirlinin komisyoncu olarak köylünün malını satmasını yasaklamıştır.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2798

Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlatır:
"Şehirlinin, köylü kardeşi yahut babası bile olsa onun adına malını satması yasaklanmıştır."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2800

Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Bir kimse (çok süt veriyor zannedilsin diye) sütü memesinde biriktirilmiş olan bir koyun satın alırsa onu götürsün ve denemek için bir süre sütünü sağsın. Eğer verdiği sütü beğenirse o koyunu alsın. Koyun beklediğinden az süt veriyorsa bir ölçek hurma ile beraber koyunu geriye versin."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2802

İbn Abbas'ın (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Herhangi bir gıda maddesi satın alan kimse, o malı tamamıyle teslim almadıkça başkasına satmasın" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2807

İbn Ömer'in (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Allah Resulü şöyle buyurmuştur: "Muhayyerlik şartı saklı tutulan alım-satım akitleri hariç satıcı ve alıcıdan herbiri, birbirlerinden ayrılmadıkça tek taraflı iradesiyle akdi bozabilir."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2821

Hakim b. Hizam'ın (r.a.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Satıcı ve alıcı birbirlerinden ayrılmadıkça muhayyerlik hakkına sahiptir. Eğer doğru sözlü iseler alış-verişleri bereketli olur. Ancak yalan söylerler ise bu alış-verişin bereketi giderilir."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2825

Abdullah b. Ömer'in (r.a.) anlattığına göre:
Bir kimse Allah Resulü'ne alış-verişlerde daima aldatıldığını söyledi. Hz. Peygamber (a.s.) buna cevaben: "Sen de kendisinden bir şey satın almak istediğin kimseye aldatmaca yok! de" buyurdu. Artık o kişi alış-veriş edeceği zaman, "aldatmaca yok" derdi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2826

İbn Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü, ağaç üzerinde olgunlaşmaya başlamamış meyvelerin satışını yasaklamış, satıcı ve alıcıyı bundan menetmiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2827

Cabir'in (r.a.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.), iyice olgunlaşıncaya kadar ağaç üstündeki meyvenin satışını yasaklamıştır.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2831

İbn Abbas (r.a.) şöyle anlatıyor:
Hz. Peygamber (a.s.), "hurmanın satımını, yenilmeye elverişli oluncaya ve tartıya gelinceye kadar yasakladı" dedi. Bunun üzerine ben (ravi Ebu Bahteri): "Tartıya gelinceye kadar ne demek?" dedim. İbn Abbas'ın yanında bulunan bir kimse: "Tahmin ve takdir edinceye kadar" diye cevap verdi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2833

Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.): "Olgunlaştığı görülünceye kadar ağaç üzerindeki meyveleri satın almayınız" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2834

Zeyd b. Sabit'in rivayet ettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) ariyye sahibine, ariyye olarak ayırdığı ağaç üzerindeki yaş hurmayı, kuruduğunda ne kadar geleceği tahmin edilerek hazır kuru hurma karşılığında satmasına ruhsat vermiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2838

Sehl b. Ebu Hasme'nin (r.a.) de içinde olduğu bir grubun rivayet ettiğine göre:
Allah Resulü ağaç üzerindeki yaş hurmanın kuru hurma mukabilinde satılmasını yasakladı ve şöyle buyurdu: "Bu ilki faiz, ikincisi ise müzabenedir." Ancak Hz. Peygamber, ariyye satışına izin vermiştir. Ariyye, satışı bir ev halkının yaş olarak yiyecekleri (hurma ihtiyacını karşılamak için) bir ya da iki ağaç yaş hurma meyvesini, kuruduğunda geleceği miktar tahmin edilerek kuru hurma ile değiştirmeleridir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2842

Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü, göz kararı tahminle beş vesk ya da daha az gelen ariyyelerin satışına izin vermiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2845

İbn Ömer (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
Hz. Peygamber muzabeneyi yasaklamıştır. Muzabene, ağaçtaki yaş hurmanın kaç ölçek geleceği tahmin edilerek kuru hurma karşılığında; asmasındaki yaş üzümün de yine tahmin edilerek kuru üzüm karşılığında satılmasıdır.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2846


İbn Ömer'in (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Kim aşılanmış bir hurma ağacı satarsa, meyveleri satıcıya aittir. Ancak müşteri ağacı bu meyvelerle beraber satın almayı şart koşmuşsa meyveler müşteriye aittir."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2851

Cabir b. Abdullah'ın (r.a.) anlatığına göre:
Resulüllah (a.s.) araziyi kiraya vermeyi yasaklamıştır.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2861

İbn Ömer (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
"Önceleri biz arazinin kiraya verilmesinde bir mahzur görmezdik. Ancak geçen sene Rafi', Allah Resulü'nün bunu yasakladığını haber verdi."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2879

İbn Abbas'ın (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Kişinin arazisini bir kardeşine karşılıksız vermesi, karşılığında belirli bir bedel almasından daha iyidir."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2892

İbn Ömer'in (r.a.) bildirdiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) Hayber halkıyla, Hayber topraklarını işleyip elde edecekleri her türlü meyva ve toprak ürünlerinin yarısını almaları koşuluyla anlaşma yaptı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2896

Enes b. Malik'in (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Bir müslüman bir ağaç diker veya tarım yapar da, bu ağaçtan yahut tarım mahsulünden kuş, insan veya herhangi bir hayvan yerse, bu o kişi için bir sadakadır."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2904

Enes b. Malik'in (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) hurmanın rengi ortaya çıkmadan önce satışını yasaklamıştır. (Ravi der ki Biz Enes'e: Rengin ortaya çıkması nedir? dedik. Enes "Kızarması ve sonra da sararmasıdır. Haydi söyleyin bakalım, Allah meyvenin yetişmesine mani olursa, kardeşinin parasını ne ile helal sayacaksın?" dedi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2906

Hz. Aişe'nin (r.ah.) anlattığına göre:
Bir defasında Hz. Peygamber (a.s.) kapı önünde yüksek sesle münakaşa eden iki kişinin seslerini duydu. Bu olaya baktığında münakaşa edenlerden biri diğerinden borcunun bir miktarını bağışlamasını ve ona biraz müsamaha göstermesini istiyordu. Alacaklı ise: "Vallahi bağışlamam!" diye yemin edip duruyordu. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.) bunların yanına giderek "İyilik işlememek üzere Allah'a yemin eden kimdir?" diye sordu. Alacaklı: "Benim ey Allah'ın Resulü, borçlu nasıl arzu ederse öyle olsun" dedi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2911

Kaab b. Malik'in anlattığına göre:
Kendisi, Hz. Peygamber'in zamanında bir gün Mescitte İbn Ebu Hadred'te olan alacağını istemiş ve bu münasebetle aralarında yüksek sesle bir münakaşa başlamıştır. Allah Resulü de evine kadar giren bu sesleri duymuş ve onlara bakmak için gelerek odasının kapı perdesini açarak Kaab b. Malik'e "Ey Kaab!" diye seslenmiştir. Kaab da "Buyur ey Allah'ın Resulü" cevabını vermiştir. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.) ona eliyle alacağının yarısından vazgeçmesi için işaret etmiştir. Kaab ise hemen "Vazgeçtim ey Allah'ın Resulü" cevabını vermiştir. Hz. Peygamber (a.s.) bu defa İbn Ebu Hadred'e "kalk borcunu öde" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2912

Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
O Resulüllah'ı (a.s.) şöyle derken işitmiştir: "Her kim vaadeli satmış olduğu malını, iflas etmiş olan kimsenin elinde bulursa, o kimse o mala sahip olma konusunda başkalarından daha çok hak sahibidir."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2913

Huzeyfe'nin (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: Sizden önceki ümmetlerden bir kişinin ruhunu melekler karşılayarak "Dünyada bir iyilik yaptın mı?" diye sordular. O kimse: "Hayır" dedi. Melekler: "Hatırlamağa çalış" dediler. O kimse: "Ben insanlara borç verirdim, sonra bunları toplayan adamlarıma; malı olmayan borçluya mühlet veriniz, malı olana da musamaha ediniz şeklinde emrederdim" diye cevap verdi. Allah Resulü devamla şöyle dedi: Yüce Allah da: "Siz de bu kuluma müsamaha ediniz" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2917

Ebu Mesûd'un (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur. "Sizden önceki ümmetlerden bir kimse hesaba çekildi de hiçbir iyiliği bulunamadı. Ancak o kimse zengindi ve insanlarla ticari muameleleri olurdu. Borçlularından para toplayan adamlarına da: "Malı olmayan borçluları bırakın" diye emrederdi. Hz. Peygamber (a.s.) devamında dedi ki: "Yüce Allah, müsamaha bize daha çok yaraşır, bu kulu bırakınız" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2921

Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Bir zamanlar halka ödünç veren bir kimse vardı. Bu kişi alacaklarını toplayan adamına: Malı olmayana geldiğinde müsamaha göster, umulur ki Allah da bizlere müsamaha edip günahlarımızı affeder derdi. Nihayet Allah'a kavuştu ve Allah da ona müsamaha gösterdi."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2922

Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Malı olan kişinin, borcunu ödemeyi geciktirmesi bir zulümdür. Sizin biriniz alacağı malı olan birine havale edildiğinde (havaleyi kabul ile ona) müracaat etsin."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2924

Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre:

Hz. Peygamber (a.s.): "Su sahibi kendi ihtiyacını aşan (kuyu, kanal, vb. yerlerdeki) suyu başkalarının kullanmasını engellemesin. Zira bu hayvanların otlayacağı otların yetişmesini engellemektir" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2927

Ebu Mesûd Ensari'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) köpeğin satışından elde edilen bedeli, zinayla kazanılan para ve kâhinin bahşişi gibi kazançları yasaklamıştır.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2930

İbn Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre:
Resulüllah (a.s.) köpeklerin öldürülmelerini emretmiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2934

İbn Ömer (r.a.)
Hz. Peygamber'in (a.s.) şöyle dediğini nakletmiştir: "Her kim koyun köpeği yahut av köpeği haricinde bir köpek edinirse, o kimsenin her gün işlediği iyi işlerin sevabından iki kırat eksilir."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2940

Ebu Hureyre,
Hz. Peygamber'in (a.s.) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Her kim av köpeği, koyun köpeği veya bekçi köpeği haricinde bir köpek beslerse her gün onun sevabından iki kırat eksilir."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2947

Sufyan b. Ebu Zuheyr
Hz. Peygamber'in (a.s.) şöyle buyurduğunu işitmiştir: "Bir kimse ne ekin, ne de hayvan bekçiliğine yarayan bir köpek edinirse onun amellerinin sevabından her gün bir kırat eksilir."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2951

Enes b. Malik'in anlattığına göre:
Ona kan alan kişinin aldığı ücret hakkında soru sorulmuş ve bunun üzerine Enes şunu nakletmiştir: Resulüllah (a.s.) Ebu Taybe'ye kanını aldırmış ve bunun ücreti olarak ona iki ölçek gıda maddesi verilmesini istemişti. Ayrıca Ebu Taybe'nin aşiretiyle konuştu ve onlar Ebu Taybe'nin harac vergisinden bir kısmını indirdiler. Hz. Peygamber "tedavide kullandığınız en iyi şey, kan aldırmaktır. Yahut o, tedavi yollarının en iyilerindendir" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2952

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:
Bakara suresinin son ayetleri indirildiğinde Hz. Peygamber (a.s.) Mescide çıktı ve bu ayetleri halka okuduktan sonra içkinin alınıp satılmasını yasakladı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2958

Cabir b. Abdullah (r.a.)
fetih yılında Mekke'de iken Hz. Peygamber'in (a.s.) şöyle dediğini işitmiştir: "Allah ve onun Resulü şarabın, murdar hayvanın, domuzun ve putların alınıp satılmasını haram kıldı." Kendisine: "Ey Allah'ın Resulü! Murdar hayvanın iç yağı hakkında ne buyurursunuz? Onunla gemiler cilalanır, deriler yağlanır, ve aydınlatmada kullanılır" diye soruldu. Hz. Peygamber: "Hayır, murdar yağı alıp satmayın, bu haramdır" buyurdu. Sonra Resulüllah bunun ardından: "Allah Yahudileri yok etsin! Çünkü Yüce Allah, murdar hayvan yağlarını onlara haram kıldığında, kendileri bu yağları eriterek sattılar ve bedellerini yediler" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2960

Ömer'in (r.a.) rivayetinde İbn Abbas'ın anlattığına göre:
Hz. Ömer'e, Semure'nin şarap sattığına dair haber ulaştığında O: "Allah Semure'nin canını alsın!" O, Hz. Peygamber (a.s.)'ın; "Allah Yahudilere lânet etsin! Kendilerine bu murdar hayvan yağları haram kılındığında onları erittiler ve sattılar buyurduğunu bilmiyor mu? dedi."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2961

Ebu Hureyre (r.a.)
Hz. Peygamber (a.s.)'ın şöyle dediğini rivayet eder: "Allah Yahudileri öldürsün! Allah onlara ölmüş hayvanların iç yağlarını haram etmesine rağmen onlar bunları sattılar ve bedelini yediler" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2962

Ebu Saîd Hudrî (r.a.)
Resulüllah'ın (a.s.) şöyle buyurduğunu anlatmıştır: "Altını altın karşılığında birbirine eşit miktarlarda olmadıkça değiştirmeyin. Gümüşü de gümüş karşılığında birbirine eşit miktarlarda olmadıkça değiştirmeyin. Ayrıca bunları kendi cinsleriyle değiştirirken bir bedeli peşin, diğerini vadeli yapmayın, ikisini de peşin değiştirin."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2964

Ömer b. Hattab (r.a.)
Hz. Peygamber'in (a.s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: " (Para niteliğinde olan) gümüş ve altını akit yapılırken elden ele teslimi yapılmaksızın birbiriyle değiştirmek faizdir. Yine akit yapılırken elden ele teslimi yapılmaksızın buğdayı buğdayla değiştirmek de faizdir. Hurmayı hurma ile peşin teslim olmadan değiştirmek de böyledir."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2968

Berâe b. Azib (r.a.) Ebu Minhal'den (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
Ortağım bana, (ödenmesi) hac mevsimine yahut hacca kadar vadeli olarak bir gümüş satmıştı. Sonrasında bana gelip haber verdi. Ben: "Bu iyi bir iş değil" dedim. Kendisi de: "Ben onu bu şekilde çarşıda sattım ve hiç kimse bu işi yadırgamadı" dedi. Bunun üzerine ben, Berâe b. Azib'e bunu sordum. Berâe şöyle cevap verdi: Peygamber (a.s.) Medine'ye geldiğinde biz bu tür satışlar yapıyorduk. Hz. Peygamber: "Elden ele peşin teslimi yapılırsa bunda mahzur yoktur. Vadeli olanı ise, bu faizdir" buyurdu. (Berâe devamla şöyle dedi): "Sen bir de Zeyd b. Erkam'a git, çünkü O benden daha büyük ticaret sahibi idi" dedi. Bunun üzerine ben Zeyd'e geldim ve bunu ona da sordum. Zeyd de aynı şeyleri söyledi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2975

Ebu Bekre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) gümüşle gümüşü ve altınla da altını (akit yapılırken elden ele teslimi yapılmaksızın) değişmeyi yasaklamıştır. Ayrıca gümüş karşılığında altın, altın karşılığında da gümüş satımının istenilen şekilde yapılabileceğini söylemiştir. Ravi der ki: Birisi Ebu Bekre: "Elden ele teslim şartı yok mu?" diye sormuş, O da: "Ben böyle işittim" diye cevap vermiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2977

Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) Ensardan Adiy oğullarından bir kişiyi Hayber'e zekât toplama memuru olarak gönderdi. Sonra bu kişi Hayber'den dönüşünde yanında iyi cins hurma getirdi. Hz. Peygamber ona: "Hayber'in bütün hurmaları böyle midir?" diye sordu. O da: "Vallahi hepsi böyle değildir Ey Allah'ın Resulü! Biz bu iyi hurmanın bir ölçeğini, adi hurmadan iki ölçek vererek satın alırız" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber: "Böyle yapmayın, birbirine eşit olarak değiştirin. Ya da adi hurmayı para karşılığında satın ve bunun bedeli ile bu iyi hurmadan satın alın. Tartılabilen faiz maddelerinin tümü için bu böyledir (fazlalık haramdır) " buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2983

Ebu Saîd'in (r.a.) anlattığına göre:
Bilâl en iyi cinsten hurma getirmiş ve Hz. Peygamber (a.s.) ona: "Bu hurma neredendir?" diye sormuştu. Bilâl "Bizde adi hurma vardı, Peygamber'in yemesi için işte bu adi hurmadan iki ölçeğini, bir ölçek iyi hurma ile değiştirdim" dedi. Bu sözlerin ardından Resulüllah heyecanla şöyle dedi: "Eyvah! Bu, faizin ta kendisidir. Sakın böyle yapma. İyi cins hurma almak istediğin zaman önce adi hurmayı para karşılığında sat, sonra onun parası ile iyi cins hurma satın al."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2985

Ebu Nasra (r.a.) Ebu Said Hudri'nin şöyle söylediğini anlatır:
Ben Ebu Nasra (r.a.) İbn Abbas'a aynı cinsten mallar arasındaki mübadelenin hükmünü sordum. "Elden ele aynı anda mı mübadele ediliyor?" dedi. "Evet" dedim. "Bunun mahzuru yok" dedi. Sonra bunu Ebu Saîd'e anlattım ve İbn Abbas'a aynı cinsten mallar arasındaki mübadelenin hükmünü sordum, bana "Elden ele aynı anda mı mübadele ediliyor?" diye sordu. Ben "evet" deyince, "bunun mahzuru yoktur" cevabını verdi dedim. Ebu Said bana "İbn Abbas böyle mi söyledi?" Biz ona sizlere böyle fetva vermemesi için yazacağız deyip şunu ilave etti: "Vallahi Resulüllah'ın (a.s.) gençlerinden biri kendisine bir tür hurma getirmişti de bunu reddetmiş ve: Galiba bu bizim arazilerimizin yetiştirdiği hurmalardan değildir" buyurmuştu. O getiren zat bu sene bizim arazilerin yetiştirdiği hurmalar yada bizim hurmalar tam iyi değildi. İşte bundan dolayı ben de bizim hurmalardan biraz fazla vererek bu iyi hurmayı aldım dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber "katladın riba yaptın, sakın bir daha böyle yapma, kendi hurmanı beğenmiyorsan onu sat sonra da istediğin hurmayı satın al" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2988

Ebu Saîd Hudrî (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
"Altın, altın ile, gümüş gümüş ile misli misline değiştirilebilir. Kim fazla verir ya da fazla isterse muhakkak faiz yapmış olur" diyordu. Ben de kendisine: "İbn Abbas böyle demiyor dedim." Bunun üzerine Ebu Saîd İbn Abbas'a gidip ona: "Bana haber ver, bu söyleyip durduğun faiz vadeyle ilgili olup fazlalıkla alâkalı olmadığı fikri Hz. Peygamber'den işittiğin bir şey mi, yoksa Yüce Allah'ın Kitabında böyle bir hüküm mü buldun? dedim." İbn Abbas da: "Ben bunu ne Hz. Peygamber'den işittim ne de Allah'ın Kitabında buldum. Fakat Usame b. Zeyd bana Hz. Peygamber'in (a.s.): "Faiz (bedeller arasındaki fazlalıkta değil) sadece vadededir" buyurduğunu nakletti."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2990

Usame b. Zeyd'in (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.): "Faiz ancak vadeli işlemlerde söz konusudur" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2991

Numan b. Beşir'in (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Parmaklarını kulakları üzerine koyan Numan Resulüllah'ı (a.s.) şöyle derken işitmiştir: "Muhakkak helal belli, haram da bellidir. İkisi arasında bir takım şüpheli şeyler vardır ki, çok kimse bunları bilemez. Şüpheli şeylerden sakınan, dinini ve namusunu korumuş olur. Şüpheli şeylere dalan kişi ise, harama düşer. Nitekim (içine girmek yasak olan) koru etrafında (davarlarını) otlatan çobanın hayvanları da her an bu yasak sahaya girebilir. Haberiniz olsun, her hükümdarın (kendisine mahsus) bir korusu olur. Dikkat edin, Allah'ın korusu da haram kıldığı şeylerdir. Uyanık olunuz! Bedenin içinde bir lokmacık et vardır ki, o iyi olursa bütün beden iyi olur, bozuk olursa da bütün vücut bozulur. Dikkat edin! İşte o kalptir."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2996

Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre:
Bir kimsenin Hz. Peygamber'den (a.s.) alacağı vardı. O kimse gelip kaba bir üslupla bunu Hz. Peygamber'den istedi. Ashap bu bedeviye haddini bildirmek istediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber: "Hak sahibinin söz hakkı vardır" buyurdu ve onlara: "Bir deve satın alın da bu adama verin" diye emretti. Sahabeler: "Biz onun devesi gibi bir deve bulamıyoruz. Bulduklarımız onunkinden daha değerli" dediler. Peygamber: "O halde o daha iyi olanı satın alın da onu kendisine verin. Çünkü sizin en hayırlınız, borcunu en güzel şekilde geriye vereninizdir" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3003

Hz. Aişe'nin (r.ah.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) bir Yahudiden veresiye bir yiyecek maddesi satın almış ve ona zırhını rehin olarak vermiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3007

İbn Abbas (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
Hz. Peygamber (a.s.) Medine'ye geldiğinde Medineliler meyvelerinde bir ve iki senelik vadelerle selem suretiyle alış-veriş yapıyorlardı. Bunun üzerine Hz. Peygamber: "Her kim hurmada selem yoluyle satış yaparsa, bunu ölçüsü ve tartısı ve vadesi belirli bir şekilde yapsın" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3010

Ebu Hureyre (r.a.)
Hz. Peygamber'den (a.s.) şöyle işittiğini nakletmiştir: "Yemin, malın revac bulması için bir vesile zannedilir. Oysa o malın ve kazancının mahvolmasına sebep olur."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3014

Cabir'in (r.a.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Herhangi bir gayri menkulde veya hurmalıkta ortağı olan kimsenin, ortağına haber vermeden o malı başkasına satma hakkı yoktur."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3016

Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Herhangi biriniz, komşusunun yapacağı yapının kiriş uçlarını kendi duvarına dayandırmasına engel olmasın."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3019

Saîd b. Zeyd b. Amr b. Nufeyl'in (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Her kim bir arazinin bir karışını zulmederek ele geçirirse, Allah Kıyamet gününde yedi kat yerden itibaren o arazi parçasını bu zalim kişinin boynuna (halka yapıp) geçirir."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3020

Hz. Aişe'nin (r.ah.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Kim, (başkasına ait) bir araziden bir karış yeri zulümle ele geçirirse, yedi kat yerin dibinden itibaren (bu toprak) bu kişinin boynuna halka hâlinde geçirilir" buyurdu demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3025

Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.): "Bir yolun genişliği anlaşmazlık konusu olursa bu yol yedi zira kabul edilir" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3026
CanDostu isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Okunmamış 05-06-2009, 15:20   #19
Kullanıcı Adı
CanDostu
Standart

FERAİZ (MİRAS ÜZERİNDEKİ BELİRLİ PAYLAR)

Usame b. Zeyd'in (r.a.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.): "Müslüman, kâfire, kâfir de müslümana mirasçı olamaz" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3027

İbn Abbas'ın (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Miras paylarını, Kur'an'da bildirilen sahiblerine veriniz. Bu paylardan geriye bir şey kaldığında o, baba tarafından en yakın olan erkeğe aittir."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3028

Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle anlatmaktadır:
Hasta olmuştum ve Hz. Peygamber ile Ebu Bekr bana hasta ziyaretine geldiler. Ben bayıldım. Hz. Peygamber abdest aldı ve abdest suyundan benim üzerime döktü. Bunun üzerine ayıldım. Kendisine: Ey Allah'ın Resulü! Ben, malım hususunda nasıl davranayım? diye sordum. Hz. Peygamber (a.s.) bana Senden fetva istiyorlar. De ki: Allah size kelâle (babası ve çocuğu olmayan kimse) hakkındaki hükmü şöyle açıklıyor...şeklindeki miras ayeti indirilene kadar bir cevap vermedi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3031

Berâe b. Azib (r.a.);
Kur'an'da en son inzal edilen ayet: Senden fetva istiyorlar. De ki: Allah size kelâle (babası ve çocuğu olmayan) hakkında şöyle fetva veriyor...ayetidir demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3036

Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre:
Allah Resulü borçlu iken ölen kimselerin cenazesine geldiğinde, bu kişinin borcunu kapatacak bir mal bırakıp bırakmadığını sorar, eğer o kişinin borcunu ödeyecek bir şey bıraktığı söylenirse cenaze namazını kılardı. Aksi takdirde: "Arkadaşınızın namazını kılınız" buyururdu. Sonraları Allah kendisine birçok fetih ve zafer nasip edince: "Ben bütün müminlere kendi canlarından daha yakınımdır. Bu yüzden artık borcu varken ölen kimsenin, o borcunu ödemek bana aittir. Bir kişinin geriye bıraktığı tereke ise mirasçılarına aittir" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3040

HİBE VE DİĞER BAĞIŞLAR

Ömer b. Hattab (r.a.) şöyle anlatır:
Allah yolunda cihat için iyi cins bir atımı bir kimseye bağışlamıştım. Bu kişi ata iyi bakamadı ve onun kıymetini bilemedi. Daha sonra bu kişinin atı ucuz fiyata satacağını anladım ve Allah Resulü'ne bu atı satın alma konusunu sordum? Hz. Peygamber (a.s.): "O atı satın alma ve bağışladığın şeyi geriye alma. Çünkü bağışladığı şeyi geriye alan, kustuğunu yiyen köpek gibidir" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3044

İbn Ömer'in (r.a.) anlattığına göre:
Ömer b. Hattab bir kişiye Allah yolunda bir at bağışlamıştı. Daha sonra o atı satılırken gördü ve onu satın almak istedi. Bu konuyu Hz. Peygamber'e sorduğunda Hz. Peygamber (a.s.): "Onu satın alma! Sadaka yaptığın şeyi geriye alma!" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3046

İbn Abbas'ın (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Sadakasından geri dönen kişi, kusan sonra da bu kustuğunu yiyen gibidir."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3048

İbn Abbas'ın (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.): "Hibe ettiği şeyi geriye alan, kustuğunu yiyen gibidir" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3050

Beşir oğlu Numan'ın (r.a.) naklettiğine göre:
Numanı Babası Beşir, Hz. Peygamber'e getirip: "Ben şu oğluma bir köle bağışladım," dedi. Hz. Peygamber (a.s.): "Her çocuğuna bunun gibi bir hibe yaptın mı?" diye sordu. Babam: "Hayır" deyince; Hz. Peygamber: "Öyle ise bu oğluna verdiğini geri al" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3052

Cabir b. Abdullah'ın (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Herhangi bir kimseye umra suretiyle bir mal hibe edilirse o mal (cahiliye dönemindekinin aksine bağışlayanın değil) artık hibe edilen kimsenin ve onun çocuklarının malı olur. Çünkü o, hibe edilen kimsenin mülkiyetine girer ve onu bağışlayan kimseye dönmez. Zira yapılan bu bağışa mirasçıların hakkı taalluk etmiştir."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3062

Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) "Umra suretiyle bağış yapmak caizdir" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3073
CanDostu isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Okunmamış 05-16-2009, 15:56   #20
Kullanıcı Adı
CanDostu
Standart

VASİYET

İbn Ömer'in (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Bir müslümanın bir şey vasiyet etmek istediği halde onu yazılı halde yanında bulundurmadan iki gece geçirmesi doğru değildir."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3074

Sa'd b. Ebu Vakkas şöyle anlatmaktadır:
Veda haccında ölüm tehlikesi geçirdiğim hastalığımda Hz. Peygamber (a.s.) beni ziyaret etti. Ben: Ey Allah'ın Resulü! Hastalık ve ağrılarım bu dereceye varmıştır. Ben varlıklı bir insanım. Bir tek kızımdan başka varisim yoktur. Bu yüzden malımın üçte ikisini tasadduk edeyim mi? diye sordum. Hz. Peygamber: "Hayır," cevabını verdi. Ben: Yarısını edeyim mi? dedim. Hz. Peygamber yine: "Hayır" dedi ve: "Üçte birini tasadduk et, üçte bir de çoktur. Ey Sa'd! Senin, varislerini zengin bırakman, onları muhtaç ve halka ellerini açar bir halde bırakmandan daha iyidir. Ey Sa'd! Allah rızası için yaptığın her harcamanın karşılığını mutlaka alacaksın. Hatta (yemek yerken) hanımının ağzına koyduğun bir lokmadan da ecir alacaksın" buyurdu. Ben devamla: Ey Allah'ın Resulü! (Siz Medine'ye döneceksiniz de) ben burada dostlarımdan geride mi kalacağım? diye sordum. Hz. Peygamber: "Hayır, sen geriye bırakılmayacaksın. (Eğer burada kalır da) iyi amel yaparsan elbette onunla merteben yükselir. Belki de burada uzun süre kalırsın da birtakım kimseler senden faydalanır; bazı kimseler de zarar görür. Rabbim! Ashabımın hicretini tamamla, onları gerisin geri çevirme. Ancak, çaresiz olan Sa'd b. Havle'dir," buyurdu. Ravi: Sa'd b. Havle'nin Mekke'de ölmesinden dolayı Hz. Peygamber'in ona çok üzüldüğünü söylemiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3076

İbn Abbas (r.a.) şöyle anlatır:
İnsanlar vasiyetin miktarını üçte birden dörtte bire indirseler iyi olur. Çünkü Hz. Peygamber (a.s.): "Malınızın (sadece) üçte birini bağışlayın. Aslında üçte bir dahi çoktur" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3080

İbn Ömer'in (r.a.) anlattığına göre:
Ömer b. Hattab'ın payına Hayber'de bir arazi düşmüştü. O, bir gün bu arazi konusundaki görüşünü almak üzere Hz. Peygamber'e (a.s.) gelerek: "Ey Allah'ın Resulü! Hisseme Hayber'de bir arazi düştü ki daha önce ondan daha kıymetlisi elime geçmemiştir. Bu mal hususunda ne buyurursunuz?" diye sordu. Hz. Peygamber: "İstersen toprağı vakfederek gelirini tasadduk edersin" buyurdu. İbn Ömer dedi ki: Hz. Ömer bu araziyi alınıp satılmamak, miras olunmamak ve hibe edilmemek üzere tasadduk etti. Gelirinden de fakirlere, akrabalara mükatep (hürriyetini satın alma sözleşmesi yapmış olan) kölelerin hürriyete kavuşturulmasına, Allah yoluna, yolculara ve misafirlere tasadduk etti. Onun idaresini üzerine alan kimseye bunu servet aracı olarak kullanmamak şartıyla normal ölçüler içerisinde ondan yemesinde ve bir başkasına yemesi için vermesinde mahzur yoktu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3085

Talha b. Musarrıf (r.a.) şöyle anlatır:
Abdullah b. Ebu Evfa'ya (r.a.) Hz. Peygamber (a.s.) vasiyette bulunmuş muydu? diye sordum. Abdullah b. Ebu Evfa da: "Hayır," dedi. Ben: Öyle ise müslümanlara vasiyet niçin gerekli görüldü, yahut niçin vasiyette bulunmak emredildi? dedim. O, "Yüce Allah'ın kitabına bağlanmayı vasiyet etti" şeklinde cevap verdi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3086

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:
Hz. Peygamber (a.s.) geriye ne bir dinar, ne bir dirhem, ne bir koyun, ne bir deve bıraktı ve hiçbir şeyi de vasiyet etmedi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3087

Saîd b. Cübeyr (r.a.) İbn Abbas'ın şöyle söylediğini anlatır:
İbn Abbas bir defasında: "O perşembe günü, o perşembe gündü ne acı gündü!" demiş ve gözyaşları kumları ıslatacak şekilde ağlamıştı. Bunun üzerine ben: Ey Abbas oğlu! Perşembe günü ne oldu ki? diye sordum. O şöyle dedi: Hz. Peygamber'in (son hastalığındaki) ağrısı arttı da: "Bana yazacak bir şey getirin. Size bir şey yazdırayım da benden sonra yolunuzu kaybetmeyesiniz" buyurdu. Bunun üzerine orada bulunanlar (yazılsın yazılmasın diye) aralarında anlaşamayarak münakaşa ettiler. Hz. Peygamber de: "Bir peygamberin huzurunda münakaşa etmek yakışmaz" buyurdu. Oradaki sahabeler: "Hz. Peygamber'in neyi var, hastalıktan dolayı sayıklıyor mu? Kendisine bir sorun" dediler. Hz. Peygamber: "Beni (kendi hâlime) bırakın! Böylesi daha iyi. Sizlere üç şey vasiyet ediyorum: Müşrikleri Arap yarımadasından çıkarınız. Yabancı heyetlere benim ikram ettiğim gibi siz de saygı gösterip ikram ediniz" buyurmuştur. İbn Cureyc: "İbn Abbas burada üçüncüyü söylemedi, yahut söyledi de ben unuttum" demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3089

ADAK

İbn Abbas (r.a.) şöyle anlatır:
Sa'd b. Ubade, annesinin bir adak adadığını fakat bunu yerine getiremeden vefat ettiğini söyleyerek bunun hükmünü Hz. Peygamber'e sordu. Allah Resulü'de (a.s.): "Annen adına onun adağını sen yerine getir" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3092

Abdullah b. Ömer (r.a.) demiştir ki:
Bir gün Resulüllah (a.s.) bizlere adak adamayı yasakladı ve: "Adak hiç bir şeyi değiştirmez. Onunla sadece cimri kimsenin elinden mal çıkar" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3093

Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Adakta bulunmayınız çünkü adak kaderdeki hiç bir şeyi değiştirmez. Ancak adak sebebiyle cimri kimseden mal çıkar" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3096

Enes'in (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) iki oğlunun arasında onlara dayanarak güçlükle yürüyebilen bir ihtiyar gördü ve: "Bu niye böyle yürüyor?" diye sordu. Oğulları: "O, yürüyerek Kâbe'ye gitmeyi adamıştır" dediler. Hz. Peygamber de: "Allah, bu ihtiyarın kendine eziyet ederek yaptığı ibadetten müstağnidir" buyurdu ve ihtiyarın bir bineğe binmesini emretti.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3100

Ukbe b. Âmir (r.a.) şöyle anlatır:
Kız kardeşim (Ümmü Hibban), Beytullah'a kadar yalınayak yürümeyi adamış ve güçsüzlüğünden yakınarak benden bu konuyu kendisi için Allah Resulü'ne sormamı istemişti. Ben Peygamberimizden bu meseleyi sorduğumda Hz. Peygamber (a.s.): "Hem yürüsün, hem binsin" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3102

YEMİN

Ömer b. Hattab'ın (r.a.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.): "Aziz ve Celil olan Allah babalarınız üzerine yemin etmenizi yasaklıyor" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3104

Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: Bir kimse "lat hakkı için" diyerek yemin ederse hemen "La İlahe İllallah" desin. Yine bir kimse de arkadaşına: "Gel kumar oynayalım derse sadaka versin."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3107

Ebu Musa Eşarî (r.a.) şöyle anlatır:
Eşarî kabilesinden bir grup içinde eşyalarımızı taşıyacak binek develer istemek için Hz. Peygamber'e geldim. Hz. Peygamber (a.s.): "Allah'a yemin olsun ki size deve veremem, size vermek için deve yok" buyurdu. Biz de belli bir süre bekledik. Sonra Allah Resulü'ne bir takım deve getirildi. Bunun üzerine bize yaşları üç ile on arasında değişen beyaz hörgüçlü üç deve verilmesini emretti. Develeri alıp yola koyulduğumuz zaman şöyle konuştuk: Allah bize bereket vermez. Biz kendisinden yük devesi istemek için Allah Resulü'ne gittik, o da bizlere deve veremeyeceğine yemin etti; sonra da verdi. Bu konuşma Hz. Peygamber'e ulaştırıldı. Buna cevaben Hz. Peygamber: "Sizlere develeri ben vermedim. Sizleri develere yükleyen Allah'tır. Allah'a yemin ederim ki Allah diler de bir yemin eder sonra da ondan daha iyi bir yol görürsem yeminimden kefaret verir ve o daha iyi olan işi yaparım" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3109

Abdurrahman b. Semure'nin (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) ona şöyle buyurmuştur: "Ey Abdurrahman! Sen kendiliğinden emîr ve yönetici olmak talebinde bulunma. Zira sana emirlik ve yöneticilik senin kendi talebin sonucunda verilirse istediğin bu şeyi elde edince yalnız bırakılırsın. Eğer bu iş senin açık talebin olmadan tevcih edilirse (Allah tarafından) yardım görürsün. Bir de bir şeye yemin edip de başkasını ondan daha hayırlı gördüğünde yemininden kefaret verip o daha hayırlı olan işi yap."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3120

Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatır:
Süleyman peygamberin altmış hanımı vardı. Bir gün "yemin olsun ki ben bir gecede bu kadınları dolaşacağım ve onların her biri hamile kalarak Allah yolunda binip savaşacak birer oğlan doğuracak" demişti. Fakat neticede bu kadınlardan sadece bir tanesi hamile kaldı. O da yarım bir çocuk doğurdu. Hz. Peygamber (bunu anlattıktan sonra): "Eğer Süleyman bu yemininde inşaallah deseydi o kadınlardan her biri, süvari olacak ve Allah yolunda savaşacak birer oğlan doğururdu" demiştir.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3123

Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Allah'a yemin olsun ki, bir kişinin ailesine eziyet verecek yemininde ısrar etmesi, yeminini bozup da Allah'ın farz kıldığı kefareti vermesinden Allah katında daha büyük günahtır" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3127

İbn Ömer'in (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Ömer "Ey Allah'ın Resulü! Ben cahiliye zamanında Mescid-i Haram'ın içinde bir gece itikâf etmeği adamıştım..." demiş, Hz. Peygamber de: "Adağını yerine getir" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3128

Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Muhammed (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Kölesine zina iftirası atan kişiye Kıyamet günü had cezası verilir. Ancak dediği doğruysa bu müstesna."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3138

Ebu Zerr (r.a.) şöyle anlatır:
Bir arkadaşımla aramda tartışma olmuştu. Onun annesi Arap değildi. Ben de onu annesinden dolayı kötüledim. Bunun üzerine o beni Hz. Peygamber'e şikâyet etti. Hz. Peygamber'le (a.s.) karşılaştığımda: "Ey Ebu Zerr! Sen hâlâ daha cahiliye huyları taşıyorsun" dedi. Ben de: Ey Allah'ın Resulü! Kim insanlara söverse, insanlar da onun anasına-babasına söver dedim. Hz. Peygamber: "Ey Ebu Zerr! Sen hâlâ daha cahiliye huyları taşıyorsun. Eliniz altındaki köleler sizin kardeşlerinizdir. Yüce Allah onları sizin elinize emanet etmiştir. Bu yüzden onlara yediklerinizden yedirin, giydiklerinizden giydirin ve onlara güçlerini aşan işler yüklemeyin. Eğer böyle işler yüklerseniz onlara yardım edin" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3139

Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Birinizin yemeğini hizmetçisi yapıp da sonra o yemeği sıcaklığına ve dumanına katlanarak getirirse o yemeği hizmetçiyi kendinizle birlikte oturtarak yeyin. Eğer yemek az ise o zaman efendisi o yemekten bir yahut iki lokma hizmetçinin eline koysun."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3142

İbn Ömer'in (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Köle sahibine karşı dürüst ve samimi olur ve ibadetini de iyi yaparsa onun mükâfatı iki kat olur."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3143

Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Daima doğru ve samimi olan köle için iki kat ecir vardır."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3144

Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Bir kölenin, Allah'a güzelce ibadet ediyor ve efendisiyle iyi geçinir halde ölmesi ne güzeldir! Ne mutlu ona."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3146
CanDostu isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz aktif değil dir.
Mesajlara Cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz aktif değil dir.

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı


Saat: 21:53


lisanslı Powered by vBulletin®
Copyright ©2000-2026, Jelsoft Enterprises Ltd.
Forum SEO by Zoints
SonForum.org 2007-2025

2007-2025 © SonForum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " İletişim " kısmından bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı