![]() |
![]() |
#1 |
![]() Bir Hadis
Hazirlayan: Ömer Faruk Suheyb'den (r.a) Rasulullah'in (s.a) söyle buyurdugu rivayet edilmistir: Sizden önceki milletlerden birinde bir hükümdar ve onun bir sihirbazi vardi. Sihirbaz ihtiyarlayinca hükümdara: "Ben yaslandim, bana bir genç gönder de ona sihir ögreteyim" dedi. Hükümdar ona sihir ögretecegi delikanliyi gönderdi. Gencin yolu üzerinde bir rahib vardi. Yola çiktiginda onun yaninda oturup sözlerini dinlerdi. Rahibin sözleri hosuna giderdi. Sihirbaza giderken rahibe ugrar, onunla bir süre otururdu. Sonra sihirbaza varinca da, adam delikanliyi döverdi. Bu durumdan rahibe sikayet edince rahip "Sihirbazdan korktugunda, beni ailem alikoydu; ailenden korktugun zaman da beni sihirbaz birakmadi dersin" dedi. O hal üzere gidip gelirken bir gün geçenlerin yolunu kesen büyük bir vahsi hayvanla karsilasti. Kendi kendine "Büyücü mü yoksa rahib mi daha faziletli bugün ögrenecegim " dedi. Bir tas aldi ve "Allahim! Eger rahibin isi sana sihirbazin isinden daha sevimli ise su hayvani öldürüver ki halk yoluna devam etsin" diyerek elindeki kaya parçasini atti ve canavari öldürdü. Halk da geçip gitti. Bunun üzerine delikanli rahibe gelerek olup bitenleri haber verdi. Rahib de ona, "Oglum bugün sen benden daha üstünsün. Senin durumun kemale ulasti. Fakat yakinda imtihandan geçeceksin. Bir belaya ugrarsan benim adimi verme" dedi. Bu çocuk anadan dogma körleri, Alaca (Bars) denilen cilt hastaliklarini iyilestiriyor ve daha birçok hastaliklara yakalananlari tedavi ediyordu. Bu durumu kralin yakin dostlarindan olan kör biri duydu. Çesitli hediyelerle delikanlinin yanina gelerek, "Eger beni iyilestirirsen bunlarin hepsi senin" dedi. Delikanli adama; "Ben hiçbir kimseyi iyilestiremem. Sifayi ancak Allah verir. Eger sen Allah'a iman edersen O'na dua ederim. O da sana sifa verir" dedi. Adam hemen Allah'a iman etti. Allah da ona sifa verdi. Sonra bu adam hükümdarin yanina gitti. Önceden oldugu gibi onun yanibasina oturdu. Hükümdar ona, "Sana gözlerini kim iade etti?" dedi. Adam "Rabbim" dedi. Kral "Senin benden baska bir rabbin mi var?" dedi. Adam "Benim Rabbim de, senin Rabbin de Allah'dir" dedi. Bunun üzerine hükümdar o adami tutuklatti. Çocugun yerini söyleyinceye kadar kendisine iskence yaptirdi. Bunun üzerine delikanli hükümdarin huzuruna getirildi. Kral delikanliya, "Oglum! Senin sihrin, anadan dogma körleri, abraslari (bars hastaligina tutulanlari) iyi edecek dereceye ulasmis, söyle söyle yapiyormussun öyle mi?" dedi. Delikanli: "Ben hiçbir kimseye sifa vermiyorum. Sifayi ancak Allah veriyor" dedi. Bunun üzerine kral onu da tutuklatti ve devamli iskence ettirdi. Sonunda rahibin adini söyledi. Hemen rahib getirildi. Kendisine "Dininden dön" denildi. O reddetti. Bunun üzerine hükümdar testere istedi. Testereyi basinin ortasina gelecek sekilde rahibin tepesine koydular. Testere basini ikiye ayirdi. Arkasindan hükümdarin yakin dostunu getirdiler. Ona da "Dininden dön" dediler. Reddedince onun da tepesine testereyi yerlestirip, basini ortasindan ikiye ayirdilar. Sonra da delikanliyi getirdiler. Kendisine "Dininden dön" dediler. Reddedince, kral onu adamlarindan bir gruba teslim etti. Onlara "Bunu falan dagin tepesine çikarin, dagin tepesine varinca dininden dönmezse onu assagiya atin" diye emir verdi. Onlar da onu götürdüler,daga çikardilar. Çocuk, "Allah'im, diledigin sekilde beni onlara karsi koru" dedi. Bunun üzerine dag sarsildi. Onlar da dagdan assagi yuvarlandilar. Çocuk yürüyerek hükümdara geldi. Hükümdar ona "Yanindakilere ne oldu?" diye sordu. Delikanli hükümdara "Allah beni onlara karsi korudu" diye cevap verdi. Hükümdar yine onu kendi adamlarindan bir gruba teslim etti. "Bunu büyük bir gemiye bindirin, denizin ortasina götürün. Dininden dönmezse onu denize atin" dedi. Onu götürdüler. Delikanli dua ederek "Allah'im nasil dilersen beni onlara karsi koru" dedi. Bunun üzerine gemi onlarla beraber alabora oldu, hepsi boguldular. O yürüyerek hükümdara geldi. Hükümdar "Yanindakilere ne oldu" diye sordu. Delikanli hükümdara "Allah onlara karsi beni korudu" dedi ve krala, "Sana emredecegimi yerine getirmedikçe beni öldüremeyeceksin" dedi. Kral, "Nedir o?" dedi. Delikanli su cevabi verdi, "Halki bir alana topla, beni de bir hurma dalina as, sonra ok torbamdan bir ok alarak, yayin tam ortasina yerlestir. Daha sonra, 'Delikanli'nin Rabbi olan Allah'in adiyla' de. Sonra da at. Böyle yaparsan beni öldürürsün." Bunun üzerine hükümdar halki bir meydanda topladi. Onu hurma dalindan asti. Sonra ok torbasindan bir ok aldi. Oku yayin ortasina koydu. Sonra "çocugun Rabbi olan Allah'in adiyla" diyerek oku üzerine atti. Ok delikanlinin sakagina saplandi. Çocuk elini sakagina koyup öldü. (Bu durumu gören) halk "Delikanlinin Rabbi'ne iman ettik" dedi. Kralin adamlari yanina vararak ona, "Gördün mü korktugun seyi? Vallahi korktugun sey basina geldi, halk iman etti" dediler. Bunun üzerine kral derhal sokak baslarinda hendekler kazilmasini emretti. Hendekler açildi. Içlerinde atesler yakildi. Hükümdar, "Her kim dininden dönmezse onu zorla hendege atin. Ya da kendilerine haydi hendeklere atlayin denilsin" diye emir verdi. Adamlari da dedigi gibi yaptilar. Nihayet kucaginda bebegi ile bir kadin atesin önüne geldi. Kadin duraklayip atese düsmekten çekindi. Kucagindaki "Ey annecigim sabret. Çünkü hak din üzeresin" dedi. [(30) Müslim; Kitab'uz-Zühd ve'r-Rekaik, 3005, Tirmizi.] Açiklama Imam Nevevi bu hadisin açiklama kisminda bir çok noktalara deginiyor ve hadisten önemli hükümler çikariyor. Biz bunlardan önemli gördügümüz birinin üzerinde duracagiz: Hak yolda yürürken bütün zorluklara sebat göstermek ve hakki ortaya koymaktan bir an bile geri durmamak. Gerçi mümin ölümle karsi karsiya geldigi anda kalbindeki imani muhafaza etmek sartiyla iki siktan birini seçmekte serbest birakilmistir. Ammar b. Yasir küfrü söylerken Bilal-i Habesi "Ahad, Ahad" diyerek hakki ilan etmeyi tercih etmistir. Allahu Teala onlarin her ikisinden de razi olsun. Fakat daha serefli olani, mübarek olani hak yolda yürürken zorluklara, acilara sabir göstermek ve hakki ortaya koymaktan bir an bile tereddüt etmemektir. Hadistekine benzer bir olay Kur'an-i Kerim'in Buruc suresinde anlatilmakta. Tek suçlari, bir olan Allah (c.c)'a kulluk etmek olan müminler topluca içinde alevli atesler bulunan hendeklere atiliyorlar. Onlar da kundaktaki çocugun gösterdigi sabri gösterip ölümü tercih ediyorlar. Allahu Teala gösterdikleri bu üstün teslimiyetten dolayi onlari yüce kitabinin temiz sayfalarinda aniyor. Bundan daha büyük seref olabilir mi acaba? Biz müslümanlar, bir kismimiz, bolluk ve rahatlikla imtihan ediliyoruz. Gerçi müslümanlari bir vücudun azalari gibi düsünürseniz, acilar içinde kivranmamiz gerekli ama maalesef daha bir vücudun azalari gibi degiliz. Allah (c.c) bizleri de yeryüzündeki diger müslümanlari imtihan ettigi gibi zorluklarla imtihan ederse, eger sabrimizin (imanimizin) derecesini ölçmek isterse ne yapariz? "Böyle bir sinava hazir miyim?" sorusunu her müslüman kendine sormali. Allah (c.c) hakimdir ve en dogrusunu bilendir. anadolu dergisi, 1992 yaz sayisi |
|
![]() |
![]() |
|
|
![]() |
#2 |
![]() ![]() KIRK HADIS 1-) Kim benim sunnetimi diriltirse(ihya eder ve yasaminda tatbik ederse) beni sevmis olur. Beni seven de benimle beraber Cennettedir. 2-) Bana itaat eden Allah'a itaat etmis olur. Bana isyan eden Allah'a isyan etmisolur. 3-) Sizden birinizin, arzusu benim getirdigim (Kur'an'a Seriat)e uymadikca kamil imanla iman etmis olamaz. 4-) Nefsim kudretinin elinde olan Allah'a yemin ederimki, Ben kendisine babasindan ve cocugundan daha sevgili oluncaya kadar sizden biriniz kamil imanla iman etmis olmaz. 5-) Gercek musluman, muslumanlarin elinden ve dilinden geven icinde oldugu kimsedir. Gercek muhacir ise Allah'in yasaklarini terkeden kimsedir. 6-) Bildigi ile amel eden kisiye Allah bilmedigi ilimlerin bilgisine varis kilar. 7-) Kardesini bir gunahindan dolayi ayip-layan kisi, gunahi islemedikce olmez. 8-) Islam'in dugmeleri dugme dugme cozulecek(Seriatin emirleri tek tek terkedilecek). Her dugme cozuldukce insanlar onu takibedendugmeyi cozmeye tesebbus edecekler. Bu cozulen dugmelerin ilki idari konular, sonuncusuda namazdir. 9-) Sizden kim (Seriate uymayan) bir kotu is gorurse onu eliyle duzeltsin, buna gucu yetmezse diliyle duzeltsin. Buna da gucu yetmezse kalbiyle bugzetsin. Bu sonuncusu ise imanin en zayip mertebesidir. 10-) Cihad, kiyamet gunune kadar gecerli bir emirdir. 11-) Kim gaz yapmadan ve icinde gaza yapma istegini konusturmadan olurse, munafiklikdan bir cesit uzere olur. 12-) Cihadin en faziletlisi zalim sultan katinda hakki soylemektir. 13-) Rabbini gazablandiracak bir meselede sultani hosnud eden(etmeye calisan) Allah'in dininden cikmis olur. 14-) Cennet (nefse agir geldigi icin) hoslanilmayan seylerle, cehennemde sehvete hitap eden seylerle kusatilmistir. 15-) Islam'in disinda bir millet uzerine yemin eden, soyledigi gibidir. (Onlardandir) 16-) Amellerin en hayirlisi sevdigini Allah icin sevmek bugzettigine de Allah icin bugzetmektir. 17-) Kim bir kavme benzemeye calisirsa, o onlardandir. 18-) Munafigin alameti uctur: Konustugunda yalan soyler, vaad verdiginde yerine getirmez, emanet olundugunda hainlik eder. 19-) Kisi din kardesine kafirlik isnad ederse, bu isnad ikisinden birine doner. 20-) Kim bir hayirli isi yapmaya yonelirse, onu yapan kadar mukafat alir. 21-) Arzusu ve hedefi Allah'dan baska sey olarak sabahlayan Allah(in kullain) dan degildir. Muslumanlarin dertleriyle dertlenmeyen de onlardan degildir. 22-) Rabb olarak Allah'a, din olarak islam'a, peygamber olarak Muhammed (s.a.v) erazi olan kisi imanin tadini tatmis demektir. 23-) Islam cemaatinden bir karis da olsa ayrilan, boynundan islam bagini cozmus demektir. 24-) Is ehil olmayana verildiginde kiyameti bekle. 25-) Akilli kisi nefsine hakim olup olumdne sonrasi icin is yapandir. Aciz(akilsiz) kisi ise nefsini arzularina tabi kilip sonrada Allah'a karsi Temennide bulunandir. 26-) Emirleriniz hayirlilariniz, zenginleriniz hosgorululeriniz, isleriniz aranizda danismayla oldugunda yerin ustu sizin icin yerin altindan daha hayirlidir. Ama emirleriniz serlileriniz, zenginleriniz cimrileriniz, isleriniz kadinlarinizin elinde oldugunda yerin alti sizin icin yerin ustunden daha hayirlidir. 27-) Kendimden sonra erkekler icin kadinlardan daha zararli bir fitne birakmadim. 28-) Sozlerin en dogrusu Allah'in kitabidir. Hayat tarzlarinin en guzeli Muhammed(s.a.v) in hayat tarzidir. Islerin en serlileri sonradan uyduranlardir. Her sonradan uydurulan sey bid'attir. Her bid'at sapikliktir ve her sapiklik ta Cehennem'dedir. 29-) Fitne doneminde ibadete sarilmakk, bana hicret etmek gibidir. 30-) Ummetimden bir takim kimseler, ismini degistirerek sarabi(alkollu icecekleri) icecekler. Bu esnada baskalari ucunda (yanlarinda) calgilar calinacak ve sarkici kadinlar olacak. Iste onun icin Allah onlari yere batiracak ve aralarindan bazilarinin sekli maymun'a ve domuz'a cevrilecek. 31-) Suphesiz ki benden sonra ummetimden Kur'an-i Kerim'i okuyan bir kisim insanlar olacak. Fakat onlarin okudugu bogazlarini gecmeyecek. Onlar tipki okun yaydanciktigi gibi dinden cikacaklar, sonra da tekrar ona donmeyecekler. O kimseler, insanlarin ve hayvanlarin en serlileri (kotuleri)dir. 32-) Kalbinden tam bir sadakatle Allah 'tan baska ilah olmadiginina ve Muhammed 'in de Allah'in rasulu olduguna sehadet eden bir kimseyi Allah, cehennem atesine haram kilar. 33-) Kim itaatten bir el kadar ayrilirsa, kiyamet gununde Allah'in huzuruna lehinde hic bir delili olmadigi halde kavusur. Kim de boynunda (halifeye) beyat olmadigi halde olurse cahiliye olumuyle olmus olur. 34-) Ya ogrenen, ya ogreten, ya dinleyen, ya da seven ol! Bunlarin disinda bir besincisi olma; helak olursun. Besincisi ise, ilme ve ilim ehline bugzetmendir. 35-) Allah kadin kiyafetini giyen erkege ve erkek kiligina giren kadina lanet etsin. 36-) Allah'a isyan olan bir hususta kimseye hic bir itaat yoktur. Itaat ancak marufta (ser'i olculer icerisinde)dir. 37-) Irkciliga cagiran bizden degildir. Irkcilik icin savasan bizden degildir. Irkcilik uzere olen de bizden(muslumanlardan) degildir. 38-) Kisi arkadasinin dini uzeredir. O halde sizden birisi kiminle arkadaslik yaptigina dikkat etsin. Kisi sevdigi ile beraber(hasrolunacaktir)dir. 39-) Ummetim dinar ve derhemi(parayi, maddi varliklari) yucelttigi zaman onlardan islam'in heybeti kaldirilir. Iyilikle emretmeyi terkettikleri zaman da vahyin bereketinden mahrum kilinirlar. 40-) Insanlar uzerine oyle bir zaman gelecek ki, onalr arasinda dini konusunda(yapilan saldirilara) sabirla karsi koyan, kor parcasini avuclayan gibi olacak. Kaynak: http://www.geocities.com/Broadway/3495/index.html Hazirlayan : Ekrem Yolcu |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() PEYGAMBERiMiZ ( s.a.v ) in DiLiNDEN HADiSLERLE TENBiHAT Peygamber (s.a.v) efendimizin mübarek Hadis-i Seriflerini degisik bir tarz'da bir araya getirerek, okunmasi kolay ve göze güzel görünen bir kitapcik haline getirdim. Günlük hayatimizda bizlere rehberlik edecek olan bu hadis-i Serifleri büyük Islâm alimlerinden Ebu'l Leys Semerkandi*hazretlerinin "TENBiHÜ'L GAFiLÜN" isimli kitabindan ve Ahmed Ziyaüd’din Gümüshanevi** K.S. hazretlerinin "RAMUZ EL EHADiS" isimli kitabindan derleyerek aldim ve bu hadislerin olusturdugu kitapçiga da "TENBiHAT"ismini verdim. Sevabini Yüce Allah’dan umarak, hepimize rehber olmasi dileginde bulunuyorum Hazirlayan :Mansur Baltaci </STRONG>Bölümler AÇIKLAMA *Ebul Leys Semerkandi (k.s) Dogum tarihi kesin bilinmiyen zati muhterem hicri 373, miladi 983 yilinda vefat etmistir. **Ahmed Ziyaüd’din Gümüshanevi hazretleri (k.s).hicri 1228, miladi 1813 yilinda Gümüshane'de dogmus ve hicri 1311, miladi 1893 de hakkin rahmetine kavusmustur |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() EL-LU'LUU VE'L-MERCAN
(Buharî ve Müslim'in ittifak ettikleri Hadis'ler) Muhammed Fuad Abdulbaki Eserin aslında Hadis sayısı 2006'dır, kaynağımızda bunlardan 1712'si yer almıştır. [SIZE="][SIZE=" 2?]Kaynak: www.al-islam.com[/size] [/size]GİRİŞ Hz. Ali (r.a.) Hz. Peygamber'in (a.s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Benim ağzımdan yalan uydurmayınız! Her kim benim ağzımdan yalan söylerse ateşe girsin!" Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2 |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() İMAN
Ebu Hureyre (r.a.) bir hadisinde şöyle anlattı: Hz. Peygamber (a.s.) bir gün insanların arasında oturuyordu. O sırada ona bir zat geldi ve: "Ey Allah'ın Resulü! İman nedir?" dedi. "Allah'a, meleklerine, kitaplarına, Allah'a kavuşmaya, peygamberlerine inanman ve keza son dirilmeye iman etmendir" buyurdu. İslâm nedir? dedi. "İslâm, Allah'a kulluk etmen ve ona hiç bir şeyi ortak yapmaman, Farz namazı dosdoğru kılman, farz kılınmış olan zekâtı vermen ve Ramazanda oruç tutmandır" buyurdu. Ey Allah'ın Resulü! İhsan nedir? dedi. "Allah'a onu görürcesine ibadet etmendir. Her ne kadar onu görmüyorsan da o seni muhakkak görür" buyurdu. Ey Allah'ın Resulü, Kıyamet ne zamandır? dedi. (Cevaben Efendimiz) Buyurdu ki: "Bu konuda sorulan sorandan daha çok bilgiye sahip değildir. Fakat onun alâmetlerini sana haber vereceğim: Cariyenin efendisini doğurması, onun alâmetlerindendir. Yalınayak ve çıplak kimseler, insanların idarecileri oldukları zaman, işte bu da onun alâmetlerindendir. Koyun çobanları yüksek bina kurmakta birbirleriyle yarışa başladıkları zaman, işte bu da onun alâmetlerindendir. (Kıyametin vakti) Allah'tan başka kimsenin bilemeyeceği beş şeye dahildir." Bundan sonra Peygamber: Kıyamet vakti hakkındaki bilgi ancak Allah'ın katındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde olanı O bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez, yine hiç kimse nerede öleceğini bilemez, şüphesiz Allah her şeyi bilendir, herşeyden haberdardırayetlerini okudu. Ebu Hureyre der ki: Sonra o şahıs dönüp gitti. Arkasından Allah Resulü (a.s.): "O adamı bana geri getiriniz" diye emretti. Bunun üzerine sahabeler onu geri getirmek için aramaya başladılar, fakat birşey göremediler. Bunun üzerine Allah Resulü (a.s.): "İşte o, Cebrail'dir. İnsanlara dinlerini öğretmek için gelmiştir" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 10 Talha b. Ubeydullah (r.a.) şöyle anlatır: Necid ahalisinden saçı darmadağın bir kimse Allah Resulü'ne (a.s.) geldi. Uzaktan sesinin uğultusunu duyuyor, fakat ne söylediğini anlayamıyorduk. Nihayet Allah Resulü'ne yaklaştı. Anladık ki İslâm'ın ne olduğunu soruyor. Allah Resulü de (a.s.): "Gündüz ve gecede beş namaz (var) " buyurdu. (O kimse ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 12 Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlatır: Allah Resulü'ne (a.s.) bir şey hakkında soru sormamız yasaklanmıştı. Bundan dolayı bedeviden akıllı bir kimsenin gelmesi ve bizler dinlerken Peygamber'e soru yöneltmesi hoşumuza giderdi. (Bir keresinde) Bedevilerden bir kimse geldi ve şöyle dedi: "Ey Muhammed! Elçin bize geldi ve, Allah'ın seni Resul olarak gönderdiğini, senin söylediğini iddia etti (doğru mu?)." (Allah Resulü ![]() Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 13 Ebu Eyyûb Ensarî (r.a.) şöyle rivayet etti: Allah Resulü (a.s.) bir seferde iken karşısına bir bedevi çıktı ve hemen Peygamber'in devesinin yularını, yahut dizginini tuttu. Sonra: "Ey Allah'ın Resulü" yahut "Ey Muhammed! beni Cennete yaklaştıracak ve Cehennemden uzaklaştıracak şeyi bana haber ver" dedi. Allah Resulü (a.s.) hemen durakladı ve ashabı arasında göz gezdirdi, sonra da şöyle buyurdu: "Andolsun ki şüphesiz başarıya ulaştırıldı" yahut "Yemin ederim ki muhakkak doğru yola ulaştırıldı" buyurdu. Sonra o kimseye: "Nasıl demiştin?" diye sordu. (Ravi) Dedi ki: O zat sorusunu tekrar etti. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.): "Kendisine hiçbir şeyi ortak koşmayarak Allah'a kulluk edersin, namazı dosdoğru kılarsın, zekâtı (hakkıyla) verirsin, hısımların ile (her türlü) ilişkilerini sürdürürsün. Artık deveyi de bırak" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 14 Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: Allah Resulü'ne (a.s.) bir bedevi geldi ve "Ey Allah'ın Resulü! Bana bir davranış söyle ki onu işlediğim zaman Cennete gireyim" dedi. Allah Resulü: (a.s.) "Kendisine hiç bir şeyi ortak koşmayarak Allah'a kulluk edersin, farz olan namazı dosdoğru kılarsın, farz kılınan zekâtı verirsin ve Ramazan orucunu tutarsın" buyurdu. O kimse: "Nefsim kudret elinde bulunana yemin ederim ki hiç bir zaman bunun üzerine ne bir şey arttırırım, ne de eksiltirim" dedi. Dönüp gidince Peygamber (a.s.): "Cennet ehlinden bir kimseye bakması kimi sevindirecek ise, işte o zata baksın" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 16 İbn Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "İslâm beş esas üzerine kurulmuştur: Allah'ın tekliğini kabul etmek, namaz kılmak, zekât vermek, Ramazan orucunu tutmak ve haccetmek." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 19 İbn Abbas'ın (r.a.) anlattığına göre: Abdulkays heyeti Allah Resulü'nün huzuruna geldi ve şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resulü! Biz, Rabîa'dan şu kabileyiz. Senin ile bizim aramızda Mudar kâfirleri bir engel durumundadır. Bu yüzden sana sadece Haram aylarda gelebiliyoruz. O halde bize bir iş emret ki onu yapalım ve arkamızdakileri ona davet edelim." Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Size dört şeyi yapmanızı ve dört şeyden de sakınmanızı emrediyorum: Size Allah'a iman etmenizi, (sonra bunu kendilerine açıklayarak şöyle buyurdu ![]() Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 23 Muaz b. Cebel (r.a.) şöyle anlatır: Allah Resulü (a.s.) beni (Yemen'e) gönderdi ve (gönderirken) şöyle buyurdu: "Sen Ehl-i Kitap bir topluma gidiyorsun, onları Allah'tan başka ilah olmadığına ve benim Allah'ın elçisi olduğuma şahitlik etmeye çağır. Eğer onlar bu isteğini yerine getirirlerse onlara, Allah'ın (c.c.) onlar üzerine her gündüz ve gecede beş (vakit) namaz farz kıldığını, onlar bunu da kabul ederlerse, kendilerine Allah'ın onlar üzerine zenginlerinden alınıp fakirlerine verilen zekâtı farz kıldığını bildir. Onlar bunu da kabul ederlerse, seni onların mallarının en iyilerini almaktan sakındırırım. Zulme uğramışın (bed) duasından da korun. Çünkü, zulme uğrayanla Allah arasında perde yoktur." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 27 Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlattı: Allah Resulü (a.s.) vefat edip de ondan sonra Ebu Bekr Halife yapılınca Arapların bir kısmı tekrar küfre döndükleri zaman Ömer b. Hattab, Ebu Bekr'e "Allah Resulü (a.s.) Allah'tan başka ilah yok deyinceye kadar insanlarla savaş etmem bana emredildi. Her kim La ilahe illallah derse, haksız olması dışında benden malını ve nefsini korumuştur, onun hesabı ise Allah'a aittir," demiş olduğu halde sen insanlar ile nasıl savaşıyorsun? dedi. Ebu Bekr "Vallahi namazla zekât arasını ayırdedenlerle savaşacağım. Çünkü zekât malın hakkıdır. Vallahi bunlar Allah Resulü'ne verdikleri bir sicimi bile bana vermezlerse, onlarla hiç şüphesiz harp ederim." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 29 Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "La ilahe illallah" deyinceye kadar insanlarla savaşa devam etmem bana emredildi. (Ancak) her kim "La ilahe illallah derse, haksız olması dışında benden malını ve canını korumuştur." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 30 Abdullah b. Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah Resulü olduğuna şahadet edinceye, namazı dosdoğru kılıncaya ve zekâtı verinceye kadar insanlarla savaşmak bana emredildi. Onlar bunları yapınca kanlarını ve mallarını, haksız olması dışında benden korumuş olurlar. İnsanların bunlardan başka işlerden hesaba çekilmeleri ise Allah'a kalmıştır." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 33 Museyyeb b. Hazn (r.a.) şöyle anlattı: Ebu Talib'e ölüm yaklaşınca Allah Resulü (a.s.) ona geldi ve onun yanında Ebu Cehil ile Abdullah b. Ebu Umeyye b. Muğire'yi buldu. Allah Resulü (a.s.): "Ey Amca! Allah'tan başka İlah yok kelimesini söyle ki bununla Allah yanında senin lehine şahitlik edeyim" dedi. Bunun üzerine Ebu Cehil ve Abdullah b. Ebu Umeyye "Ey Ebu Talib! Abdulmuttalib'in dinini terk mi ediyorsun?" dediler. Allah Resulü (a.s.) o sözü amcasına arzetmekte devam etti. Ötekiler de (durmadan) kendi sözlerini ona tekrar ediyorlardı. Nihayet Ebu Talib bunlara söylediği son söz olarak: "O, (kendini kastediyor), Abdulmuttalib dini üzeredir" dedi ve la ilahe illallah demekten çekindi. Allah Resulü (a.s.): "İyi bil, Allah'a yemin ediyorum ki nehyedilmediğim müddetçe muhakkak senin için Allah'tan bağışlanma dileyeceğim" dedi. Bunun üzerine Şanı Yüce Allah: (Kâfir olarak ölüp Cehennem ehli oldukları onlara açıkça belli olduktan sonra, akraba dahi olsalar) Allah'a ortak koşanlar için af dilemek ne peygambere yaraşır ne de inananlaraayetini indirdi. Yüce Allah Ebu Talib hakkında da (şu ayeti) indirdi ve Resulüne şöyle buyurdu: (Resulüm!) Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin; bilakis, Allah dilediğine hidayet verir ve hidayete girecek olanları en iyi o bilir Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 35 Ubade b. Samit'in (r.a.) rivayet ettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Her kim eşsiz, ortaksız bir tek Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed'in onun kulu ve Resulü olduğuna, İsa'nın Allah'ın kulu, Meryem'in oğlu ve ona ilka ettiği kelimesi ve kendisinden (kendi tarafından yaratılmış) bir ruh olduğuna, Cennetin bir hakikat, ateşin bir hakikat olduğuna şahadet ederse, Allah o kimseyi Cennetin sekiz kapısının hangisinden dilerse oradan Cennete girdirecektir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 41 Muaz b. Cebel (r.a.) şöyle buyurmuştur: Ben Hz. Peygamber'in (a.s.) bineğinin arkasına binmiştim. Onunla aramda sadece semerin arka kaşı vardı. Bana: "Ey Muaz b. Cebel!" diye seslendi. Ben, "Buyur ey Allah'ın Resulü, sana icabet eder, emrine koşarım dedim. Sonra bir süre yürüdü. Yine: "Ey Muaz b. Cebel!" diye seslendi. "Buyur ey Allah'ın Resulü, sana icabet eder, emrine koşarım" dedim. Sonra bir süre daha gitti ve: "Ey Muaz b. Cebel!" diye seslendi. Ben: "Ey Allah'ın Resulü sana icabet eder, emrine koşarım" diye cevap verdim. "Allah'ın, kulları üzerindeki hakkı nedir, biliyor musunuz?" diye sordu. "Allah ve Resulü en iyi bilendir," dedim. "Muhakkak ki Allah'ın, kulları üzerindeki hakkı, kendisine hiç bir şeyi ortak koşmaksızın ona kulluk etmeleridir" buyurdu. Sonra bir zaman daha yürüdü, sonra yine: "Ey Muaz b. Cebel!" diye seslendi. Ben yine: "Ey Allah'ın Resulü sana icabet eder, emrine koşarım" dedim. "Bunu yaptıkları zaman kulların Allah üzerindeki hakları nedir, bilir misin?" buyurdu. Ben yine: "Allah ve Resulü en iyi bilendir" dedim. "Onlara azap etmemesidir" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 43 Enes b. Malik'in (r.a.) naklettiğine göre: Muaz b. Cebel binek üzerinde Hz. Peygamber'in arkasında iken Peygamber (a.s.) ona: "Ey Muaz!" diye nida etti. Muaz: "Buyur ey Allah'ın Resulü! Hazırım," dedi. Peygamber yine: "Ey Muaz!" buyurdu. Muaz: "Buyur! Ey Allah'ın Resulü hazırım," dedi. Hz. Peygamber tekrar: "Ey Muaz!" buyurdu. Muaz: "Buyur! Ey Allah'ın Resulü, hazırım," dedi. Allah Resulü: "Allah'tan başka İlah olmadığına ve Muhammed'in onun kulu ve elçisi olduğuna şahadet eden her kula Allah kesin olarak ateşi haram kılmıştır" buyurdu. Muaz: "Ey Allah'ın Resulü bunu insanlara haber vereyim mi ki sevinsinler?" dedi. Allah Resulü: "O takdirde (bu güvenceye) güvenerek tembellik ederler (de amel yapmazlar) " buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 47 Itban b. Malik'in (r.a.) rivayetinde Mahmud b. Rabi şöyle anlattı: Medine'ye geldim ve (orada) Itban ile karşılaştım ve ona: "Senden bana bir hadis ulaştı" dedim. (Bunun üzerine) Bana şunları anlattı: "Gözümden bana bir arıza isabet etmişti. Bunun üzerine Allah Resulü'ne (a.s.) yanıma gelmesini, evimde namaz kılmasını arzu ettiğimi, (şayet gelirse namaz kıldığı yeri) namaz yeri edinmek istediğimi bildiren bir haberci yolladım. Bunu takiben Peygamber (a.s.), ashabından Allah'ın dilediği kimselerle beraber geldi, içeri girdi. O, evimde namaz kılarken, ashabı da kendi aralarında konuşuyorlardı. Bu konuşulanların büyük bir kısmı Malik b. Duhşum ile alâkalı idi. Peygamber'in ona beddua etmesini, onun helak olmasını istediklerini, onun başına bir kötülüğün gelmesini arzuladıklarını söylediler." Sonra Allah Resulü namazını bitirdi ve: "Allah'tan başka İlah olmadığına ve benim Allah'ın elçisi olduğuma şahadet ediyor değil mi?" buyurdu. "O, bunu kalbinde olmadığı halde söyler" dediler. "Allah'tan başka ilah olmadığına ve benim Allah'ın elçisi olduğuma şahadet etmeyen kişi ateşe girer, yahut onu tadar" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 48 Ebu Hureyre (r.a.) Hz. Peygamber'in (a.s.): "İman, yetmiş küsur şubedir ve utanma imandan bir şubedir" buyurduğunu rivayet etmiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 50 İbn Ömer'in (r.a.) rivayet ettiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.), kardeşine utanma nasihati vermekte olan bir adamı duyunca "utanmak imandandır" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 52 İmran b. Husayn'ın (r.a.) naklettiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.), "Utanmak hayırdan başka bir şey getirmez" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 53 Abdullah b. Amr'ın (r.a.) naklettiğine göre: Bir zat Hz. Peygamber'e (a.s.): "İslâm'da hangi işler daha hayırlıdır?" diye sordu. (Hz. Peygamber cevaben), "Yemek yedirirsin ve tanıdığın, tanımadığın herkese selam verirsin" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 56 Abdullah b. Amr b. As'ın (r.a.) anlattığına göre: Bir kimse Hz. Peygamber'e (a.s.): "Hangi müslüman daha hayırlıdır?" diye sordu. (Hz. Peygamber) "Dilinden ve elinden müslümanların emniyette olduğu kimsedir" cevabını verdi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 57 Ebu Musa (r.a.) Ey Allah'ın Resulü! İslâm'ın hangisi en faziletlidir? diye sormuş, (Hz. Peygamber de) "Müslümanların dilinden ve elinden emniyette olduğu kimsedir" cevabını vermiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 59 Enes'in (r.a.) anlattığına göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurdu: "Şu üç özellik kimde bulunursa o kimse imanın gerçek tadını alır: Allah ve Resulü kendisine başkalarından daha sevimli olması, sevdiklerini yalnız Allah için sevmek, Allah'ın kendisini dinsizlikten kurtardıktan sonra ateşe atılmaktan nasıl hoşlanmıyorsa o derecede küfre dönmekten uzak durması." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 60 Enes'in (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Hiçbir kul, (Abdul Varis'in hadisinde: Kişi) ben kendisine aile efradından, malından ve bütün insanlardan daha sevgili olmadıkça iman etmiş olmaz." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 62 Enes b. Malik'in (r.a.) naklettiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Hiç biriniz kendisi için arzu ettiğini, (mümin) kardeşi yahut komşusu için de istemedikçe (gerçek manada) inanmış olmaz." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 64 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Allah'a ve son güne (Ahiret gününe) iman eden, ya hayır söylesin, yahut sussun. Allah'a ve son güne iman eden komşusuna ikram etsin. Allah'a ve son güne iman eden konuğuna ikram eylesin." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 67 Ebu Şurayh Huzai (r.a.) Hz. Peygamber'in (a.s.) şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "Allah'a ve son güne iman eden, komşusuna iyilik etsin. Allah'a ve son güne iman eden konuğuna ikram etsin. Allah'a ve son güne iman eden iyi söz söylesin, yahut sussun." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 69 Ebu Saîd (r.a.) şöyle anlatır: Bayram günü namazdan önce hutbe okumaya başlayanların ilki Mervan'dır. (O bunu ilk defa yaptığında) Hemen biri ayağa kalktı ve: "Namaz hutbeden öncedir" dedi. Mervan "Burada namazın öne geçirilmesi terkedilmiştir" dedi. Bunun üzerine Ebu Saîd (r.a.) "Bu (uygulamaya karşı çıkan) şahsa gelince, işte o, Allah Resulü'nden (a.s.) işittiğim şu hadisi yerine getirmiştir." Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştu: "Sizden her kim bir kötülük görürse onu eliyle düzeltsin. Eğer eliyle değiştirmeye gücü yetmezse diliyle, ona da gücü yetmiyorsa kalbiyle. Ve işte bu, imanın en düşük mertebesidir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 70 Ebu Mesûd (r.a.) ve Ukbe b. Amr'ın (r.a.) naklettiklerine göre: Hz. Peygamber (a.s.) eliyle Yemen tarafına doğru işaret ederek şöyle buyurdu: "Bana bakın, hiç şüphesiz iman, şu taraftadır. Taş gibi sertlik ve yüreklerin katılığı da, develerin kuyrukları dibinde onlara haykıranlar da, şeytanın iki boynuzunun doğacağı yönde bulunan Rabîa ve Mudar kabilelerindedir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 72 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Yemen halkı gelmiştir. Onlar ince gönüllüdürler. İman, Yemenlidir, dinde ince anlayışlılık Yemenlidir. Hikmet de Yemen'e mensubdur." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 73 Cerir b. Abdullah (r.a.) "Ben, Allah Resulü (a.s.) ile namaz kılmak, zekât vermek ve her Müslümana nasihat etmek (hayır ve iyilik öğretmek) üzere sözleştim" demiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 83 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Zinakar kişi zina ettiği zaman (kâmil bir) mümin olduğu halde zina edemez. İçki içen de içtiği zamanda (kâmil bir) mümin olarak içemez. Hırsız da çaldığı zaman (kâmil bir) mümim olduğu halde çalamaz." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 86 Abdullah b. Amr'ın (r.a.) anlattığına göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Dört şey her kimde bulunursa katıksız münafık olur. Her kimde bunların bir parçası bulunursa onu bırakıncaya kadar kendisinde münafıklıktan bir huy kalmış olur: Konuştuğu zaman yalan söyler, taahhüdde bulununca taahhüdünde durmaz, vaat ettiği zaman vadini yerine getirmez, düşmanlık beslediği zaman da haktan ayrılır." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 88 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Münafığın alâmeti üçtür: Konuşunca yalan söyler, vaat ettiği vakit vaadinde durmaz, kendisine bir şey emanet edildiği zaman hıyanetlik eder." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 89 Abdullah b. Ömer'in (r.a.) anlattığına göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurdu: "Kişi (din) kardeşine kâfir dediği zaman muhakkak ikisinden biri o küfür kelimesini üzerine alarak dönmüştür (Küfür kelimesi ikisinden birisi üzerinde kalır)." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 91 Ebu Zerr (r.a.) Allah Resulü'nü (a.s.) şöyle derken işittiğini nakletmiştir: "Herhangi bir kimse bile bile babasından başkasına ait olduğunu ileri sürerse muhakkak nankörlük etmiş olur. Kendisine ait olmayan bir şeyi iddia eden, bizden değildir ve o kişi ateşte oturacağı yere hazırlanmalıdır. Her kim öyle olmadığı halde bir kimseyi kâfirlikle itham eder yahut ona Allah'ın düşmanı derse, dediği söz kendisine döner." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 93 Ebu Hureyre (r.a.) Allah Resulü'nün (a.s.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Babalarınızı terk etmeyiniz. Her kim babasını reddederek terk ederse, nankörlük yapmış olur." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 94 Sa'd b. Ebu Vakkas (r.a.) şöyle anlatır: Ben şu kulaklarımla, Allah Resulü'nün (a.s.), "Her kim müslüman olduğu halde babasından başkasına, babası olmadığını bilip dururken babalık nesebi iddia ederse, o kişiye Cennet haramdır" buyurduğunu duymuşumdur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 95 Abdullah b. Mesûd'un (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Müslümana sövmek fasıklık ve onu öldürmek için dövüşmek küfürdür." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 97 Cerir'in (r.a.) bildirdiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.) Veda haccında kendisine: "Halkı sustur da beni dinlesinler" diye emretti. Sonra da şöyle buyurdu: "Benden sonra birbirlerinizin boyunlarını vuran kâfirler durumuna dönüşmeyiniz." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 98 Zeyd b. Halid Cühenî'nin (r.a.) anlattığına göre: Allah Resulü (a.s.) Hudeybiye'de geceleyin yağmış olan yağmurdan sonra kendilerine sabah namazı kıldırdı. Namazı bitirince yüzünü cemaate döndürdü ve: "Bilir misiniz, Rabbiniz ne buyurdu?" diye sordu. Allah ve Resulü en iyi bilendir, dediler. Allah Resulü: "Allah, kullarımdan kimi bana iman etmiş, kimi de kâfir olarak sabahladı. Her kim Allah'ın ihsanı ve rahmetiyle üzerimize yağmur yağdı dediyse işte o, bana iman etmiş, yıldıza iman etmemiştir. Her kim de şu şu sebeplerle üzerimize yağmur yağdı dediyse işte o, bana değil, yıldıza iman etmiştir, buyurmuştur" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 104 Enes'in (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Münafığın alâmeti Ensar'a buğzetmesi, müminin alâmeti ise Ensar'ı sevmesidir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 108 Berâe (r.a.) Hz. Peygamber'den (a.s.) şu hadisi naklederek Ensar hakkında şöyle buyurmuştur: "Ensar'ı ancak mümin olan sever ve onlara münafık olandan başkası da buğz etmez. Onları seveni Allah sever, onlara buğzedene ise Allah da buğzeder." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 110 Abdullah b. Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Ey kadınlar topluluğu! Sadaka verin ve çokça bağışlanma dileyin. Çünkü ben Cehennemliklerin çoğunun sizlerden olduğunu gördüm" buyurdu. Bunun üzerine onlardan aklı başında ve vakarlı bir kadın: "Bizim neyimiz var ki Cehennemliklerin çoğu olmuşuz! Ey Allah'ın Resulü?" diye sordu. Allah Resulü: "Çünkü siz (ötekine berikine) çokça lânet eder, kocalarınızın yaptığı iyiliklere nankörlük (küfran) gösterirsiniz. Akıllı ve ihtiyatlı bir kimsenin aklını sizin kadar eksik akıllı, eksik dinli hiç bir kimsenin çelebileceğini görmedim" buyurdu. Kadın: "Ey Allah'ın Resulü! (Peki) Akıl ve din noksanlığı nedir?" dedi. Allah Resulü buyurdu ki: "Akıl noksanlığına gelince, iki kadının şahadeti bir erkeğin şahadetine denk olur. İşte bu, akıl noksanlığıdır. Birçok geceler bekler, namaz kılmazsın, Ramazanda da (bir müddet) oruç tutmazsın. İşte din noksanlığı da budur." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 114 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü'ne (a.s.) hangi amel daha faziletlidir? diye soruldu. Allah Resulü: "Allah'a imandır" buyurdu. Sonra nedir? denildi: "Allah yolunda cihat etmektir" buyurdu. Bundan sonra nedir? denildiğinde: "Kabul olunan hacdır" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 118 Ebu Zerr'in (r.a.) naklettiğine göre: Hz. Peygamber'e: Ey Allah'ın Resulü! Amellerin en faziletlisi hangisidir? diye sordum. (Efendimiz de), "Allah'a iman etmek ve onun yolunda cihat etmektir" buyurdu. Hangi köleyi hürriyete kavuşturmak daha faziletlidir? dedim. "Sahibine göre en güzel ve en pahalı olanı" buyurdu. Eğer bunları yapamaz isem? deyince, "Yapana yardım edersin, yahut beceriksiz olan kimseye iş yapıverirsin" buyurdu. Ey Allah'ın Resulü! Amelin bazısını yapamazsam ne buyurursunuz, dedim. "Kendini insanlara kötülük yapmaktan alıkoyarsın. İşte bu da nefsine karşı senden bir sadakadır" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 119 Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle nakletmiştir: Allah Resulü'ne (a.s.): Hangi amel en faziletlidir? diye sordum. "Vaktinde namaz kılmaktır" buyurdu. Sonra hangisidir? dedim: "Ebeveyne iyilik etmektir" buyurdu. Sonra hangisidir? dedim: "Allah yolunda cihat etmektir" buyurdu. Kendilerine sıkıntı vermiş olmasaydım daha çok soru soracaktım. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 120 Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle anlattı: Allah Resulü'ne (a.s.), Allah katında hangi günah en büyüktür? diye sordum. "Seni yaratmış olduğu halde Allah'a bir ortak (eş) uydurmandır" buyurdu. Muhakkak bu, çok büyüktür, dedim. Sonra hangisidir? dedim. "Sonra seninle beraber yemesinden korktuğun için çocuğunu öldürmendir" buyurdu. Sonra hangisidir? dedim. "Sonra komşunun hanımı ile zina etmendir" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 124 Ebu Bekra (r.a.) şöyle anlatır: Allah Resulü'nün (a.s.) yanında bulunuyorduk. Üç defa "Büyük günahların en büyüğünü size söyleyeyim mi?" buyurdu. Sonra onları şu şekilde saydı: "Allah'a şirk koşmak, ebeveyne eziyet etmek ve yalan yere şahadet etmektir (yahut: Yalan söylemektir)." Allah Resulü dayanmakta iken doğrulup oturdu ve bu son sözü durmadan tekrar ediyordu. O derece tekrarladı ki hatta biz; keşke sussa, diyorduk. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 126 Enes'in (r.a.) naklettiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.) büyük günahlar olarak şunları saydı: "Allah'a ortak koşmak, ebeveyne eziyet etmek, cana kıymak ve yalan söylemektir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 127 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.), "Helak edici olan yedi şeyden uzak durunuz" buyurdu. Ey Allah'ın Resulü! Onlar nedir? denildi. Allah Resulü: "Allah'a şirk koşmak, sihir yapmak, bir hak karşılığı olması dışında Allah'ın haram kıldığı bir cana kıymak, yetim malı yemek, faiz (yoluyla elde edilen kazancı) yemek, düşmana hücum sırasında harpten kaçmak, zinadan uzak durmuş (onu hatırından bile geçirmeyen) müslüman kadınlara zina isnat etmek" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 129 Abdullah b. Amr b. As'ın (r.ahm.) anlattığına göre: Allah Resulü (a.s.): "Kişinin ebeveynine sövmesi büyük günahlardandır" buyurdu. Ey Allah'ın Resulü! Kişi ebeveynine söver mi? dediler. "Evet, bir kimse başkasının babasına söver, o da onun babasına söver. Yine bir kimse, başkasının annesine söver, o da, onun annesine söver" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 130 Abdullah b. Mesûd'un (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) "Herhangi bir şeyi Allah'a ortak koşarak ölen kimse Cehenneme girer" buyurdu. Ben de: Herhangi bir şeyi Allah'a ortak koşmayarak ölen kimse de Cennete girer, dedim. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 134 Ebu Zerr (r.a.) anlatmıştır: Hz. Peygamber (a.s.) "Cebrail (a.s.) bana gelip, Ümmetimden hiç bir şeyi Yüce Allah'a ortak koşmadan ölenin, Cennete gireceğini müjdeledi" buyurmuştur. Bunun üzerine ben, o adam zina etmiş ve hırsızlık yapmış olsa da mı? dedim. Hz. Peygamber, "Zina etmiş ve hırsızlık yapmış olsa da" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 137 Mikdad b. Esved (r.a.) Hz. Peygamber'e (a.s.) şu şekilde bir soru sorduğunu nakletti: Ey Allah'ın Resulü! Şöyle bir mesele hakkında ne buyurursun? Ben kâfirlerden bir kişi ile karşılaşsam, benim ile vuruşsa da benim iki elimden birini kılıcı ile kesip koparsa, sonra benden kaçıp bir ağaca sığınsa ve: Ben Allah için müslüman oldum, la ilahe illallah dese, ben onu bu tevhit kelimesini söyledikten sonra öldürebilir miyim? Allah Resulü (a.s.): "Hayır, onu öldürme" buyurdu. Ben, ey Allah'ın Resulü, o benim elimi kesti, sonra da bu sözü söyledi. Onu öldüremez miyim? dedim. Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Sakın onu öldürme. Eğer öldürürsen o senin onu öldürmezden evvelki vaziyetindedir, (Çünkü müslüman olmuştur, kanı korunmuştur). Sen de onun söylediği tevhit kelimesini söylemesinden evvelki vaziyetindesin (çünkü kanın kısas ile mubah olmuştur)." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 139 Usame b. Zeyd (r.a.) şöyle nakletmiştir: Allah Resulü (a.s.) bizi bir seriye hâlinde (cihada) göndermişti. Cuheyne kabilesinden Hurakat'a bir sabah baskın yaptık. O sırada ben bir adama yetiştim. O, la ilahe illallah, dedi. Ben kargımı ona sapladım. Bu işten gönlüme bir şüphe düştü. Sonra bunu Hz. Peygamber'e anlattım. Allah Resulü (a.s.): "La ilahe illallah dediği halde onu niçin öldürdün?" diye sordu. Ben, ey Allah'ın Resulü! O, bunu ancak silahtan korktuğu için söylemiştir, dedim. "Onu kalbinden söyleyip söylemediğini bilmen için kalbini mi yardın?" buyurdu ve bu soruyu bana karşı hiç durmadan tekrar ediyordu. Nihayet ben o gün müslüman olaydım (da bunları duymasaydım) diye temenni ettim. (Hadisi rivayet eden dedi ki) Sa'd Allah'a yemin ederim ki, Üsame'yi kastederek, iki karıncıklı öldürmeye kalkışmadıkça ben hiç bir müslümanı öldürmem, dedi. (Ravi der ki) Birisi ona: Allah, fitne ortadan kalkıp din tamamiyle Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşınbuyurmadı mı? dedi. Bunun üzerine Sa'd "Biz, hiç bir fitne kalmayıncaya kadar savaştık. Sen ve arkadaşların ise bir fitne meydana gelsin diye harp etmek istiyorsun" karşılığını verdi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 140 Abdullah b. Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.): "Bize silah çeken bizden değildir" buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 143 Ebu Musa'nın (r.a.) naklettiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.), "Bize silah çeken bizden değildir" buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 145 Abdullah b. Mesûd'un (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.): " (Ölü için) yanaklara vuran yahut yakaları yırtan yahut cahiliye âdeti üzere feryad-u figan eden bizden değildir" buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 148 Huzeyfe (r.a.) Resulü'nün (a.s.), "Cennete hiçbir kovucu giremez" buyurduğunu işittiğini nakletmiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 151 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Üç kimse vardır, Kıyamet günü Allah onlarla konuşmaz, onlara bakmaz, onları temize çıkarmaz ve onlar için şiddetli bir azap vardır: Biri, susuz bir sahrada fazla suyu vardır ve o suyu yolculara vermekten kaçınır. İkincisi, ikindi üzeri bir kimseye bir mal satar, satarken ona karşı Allah'a yemin ederek, gerçek bunun hilafına olduğu halde, malı şu şu fiyata aldığını söyler ve müşteri de onu doğrular (ve malı satın alır). Üçüncüsü de, bir devlet başkanına yalnız dünyalığı için biat eder, başkan ona dünyalıktan verdiği zaman biatında sadık kalır, ona dünyalıktan vermediği zaman sözüne sadakat göstermez." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 157 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Her kim kendini bir demir parçasıyla öldürürse kendisi o demiri elinde karnına vuruyor vaziyette sonsuza kadar ve sürekli olarak Cehennem ateşinde acı çekecektir. Her kim zehir içerek kendini öldürürse o kimse de zehrini içer bir halde sonsuza kadar ve sürekli olarak Cehennem ateşinde olacaktır. Her kim bir dağdan kendini aşağıya atıp, kendini öldürürse bu (şekilde intihar eden) kimse de Cehennem ateşinde sonsuza kadar ve sürekli olarak kendisini yüksekten aşağıya bırakır olacaktır." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 158 Sabit b. Dahhak (r.a.) Allah Resulü'nün (a.s.) şöyle buyurduğunu nakletti: "Her kim İslâm'dan başka bir din adına yalan yere yemin ederse, o kimse (yalanında) söylediği gibidir. Her kim bir şeyle kendini öldürürse Kıyamet gününde intihar ettiği nesne ile azap olunur. Bir kimsenin sahip olmadığı bir şeyi adaması doğru (geçerli) değildir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 159 Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlattı: Allah Resulü (a.s.) ile beraber Hayber'de bulunuyorduk. Allah Resulü (a.s.), müslüman diye isimlendirilenlerden birisi için: "Bu, Cehennem ehlindendir" buyurdu. Nihayet biz savaşa giriştiğimiz zaman o zat çetin bir şekilde savaştı. Arkasından da yaralandı. Bunun üzerine Allah Resulü'ne, ey Allah'ın Resulü! Biraz evvel kendisi hakkında, "O, Cehennem ehlindendir" buyurduğunuz zat, bugün çok çetin bir harp yaptı ve öldü denildi. (Yine) Hz. Peygamber: " (Onun yolu) Cehennemedir" buyurdu. Nerede ise müslümanların bazısı şüpheye düşeceklerdi. Onlar bu hâl üzerine bulunurlarken birdenbire, "O ölmedi, ancak kendisinde ağır yaralar vardır" denildi. Gece vakti olunca, yaralarının şiddetine dayanamayıp kendini öldürdü. Bu olay Hz. Peygamber'e haber verilince Hz. Peygamber (a.s.), "Allah'ü Ekber, şahitlik ederim ki ben Allah'ın kulu ve elçisiyim." Daha sonra Bilâl'e emrederek, insanlara, Cennete müslüman olmayan hiç bir kimsenin giremeyeceğini, Allah'ın bu dine facir kimsenin eliyle de yardım edeceğini (kesin bir şekilde ortaya koyduğunu) duyurmasını istedi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 162 Sehl b. Sa'd Saidî (r.a.) şöyle anlatır: Allah Resulü (a.s.) Hayber'de müşriklerle karşılaştı ve iki taraf kıyasıya savaştı. Harbin sonunda Allah Resulü karargâhına, öbürleri de kendi karargâhlarına dönmüşlerdi. Fakat Allah Resulü'nün ashabı arasında bir kişi vardı ki, düşman ordusundan ayrı kalmış (orduya katılmamış) birini, peşinden amansız bir şekilde takip ediyor ve ona kılıcı ile (durmadan) vuruyordu. (Bunu gören sahabeler) Bugün bizden hiç kimse falancanın gösterdiği yiğitlik derecesinde bir yiğitlik göstermemiştir; dediler. Bunun üzerine Allah Resulü: "Fakat O, Cehennemliklerden!" buyurdu. Ashabtan bir kişi "Öyle ise ben devamlı olarak onu takip eder, gözetlerim" dedi. Hadisi nakleden ravi der ki: O adam ile beraber harp sahasına çıktı ve harp safının neresinde durdu ise, o da onunla beraber durdu. O, harpte ne derece çeviklik gösterdiyse o da aynı şekilde çeviklik gösterdi. Yine ravi (İbn Sa'd) der ki: "Nihayet adam ağır şekilde yaralandı. Acıya dayanamayıp ölümü acele isteyerek kılıcının kabzasını yere, keskin ağzını da iki memesi arasına koydu. Sonra kılıca yüklendi ve bu şekilde kendini öldürdü." Bunun üzerine (Eksum isimli) sahabe, Allah Resulü'nün yanına vardı ve: Ben şahadet ediyorum ki sen muhakkak Allah'ın elçisisin, dedi. Allah Resulü: Sana ne oldu? diye sordu. Huzai şöyle dedi: Biraz önce zikretmiş olduğun kimse hakikaten Cehennemliklerdendir. İnsanlar bu adamın Cehennemlik olduğu haberini büyütmüşlerdi. Ben bu adamın durumunu (sizin için takip eder) gözetlerim, dedim. Nihayet bu adam ağır surette yaralandı, ölümünü acele isteyerek kılıcının kabzasını yere, keskin ağzını iki memesi arasına koydu, sonra kılıcının üstüne yüklendi ve bu suretle kendini öldürdü. Bunun üzerine Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "İnsanlar arasında böyle kimse vardır ki, halka göre Cennet ehline yaraşan hayırlı işler yapar. Halbuki o, Cehennemliklerdendir. Yine insanlardan öyle kimse de vardır ki görünüşte Cehennemliklere ait kötü işler yapar, halbuki o, Cennetliklerdendir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 163 Cundeb'in (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Sizden önceki ümmetlerden birisinde bir kimse vardı. Kendisinde bir şişkin yara meydana gelmişti. Yara kendisine çok ızdırap verince, deriden yapılmış ok muhafazasından bir ok çekerek onunla vücudundaki şişkinliği yardı. Ancak kan dinmedi ve nihayet öldü." (Bunun üzerine) Rabbiniz: "Ona Cenneti haram kıldım" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 164 Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatır: Hz. Peygamber (a.s.) ile beraber Hayber harbine çıktık. Neticede Allah bize zafer ihsan etti. Bu fetihte altın gümüş değil, sadece eşya, yiyecek ve giyecek maddeleri ganimet aldık. Sonra (Kura) vadisine gittik. Hz. Peygamber'in yanında, Cüzam kabilesinden bir kimsenin hibe ettiği, Dubeyb oğullarından Rifaa b. Zeyd adlı bir kölesi vardı. Vadiye indiğimiz vakit, Resulüllah'ın kölesi kalktı ve devesinin üstündeki eyerini çözüyordu. Tam bu sırada kendisine bir ok isabet etti ve oracıkta öldü. Bunun üzerine biz: Ey Allah'ın Resulü! Ona şahadet mübarek olsun, dedik. Allah Resulü: "Hayır, Muhammed'in nefsi kudreti elinde olan Allah'a yemin ederim ki Hayber harbinde taksim edilmemiş olan ganimetlerden aldığı kısa bir örtü, onun üstünde bir ateş olarak alev alev yanmaktadır" buyurdu. Ebu Hureyre der ki: Bundan insanlar korktu, bir zat bir tek yahut çift pabuç tasması getirdi de: Ey Allah'ın Resulü! Bunu Hayber gününde almıştım, dedi. Bunun üzerine Allah Resulü: "Ateşten bir ayakkabı tasması, yahut ateşten iki tane ayakkabı tasması" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 166 Enes b. Malik'in (r.a.) naklettiğine göre: Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber'in sesinin üstüne yükseltmeyin...ayeti (sonuna kadar) indiği zaman Sabit b. Kays evinde oturdu ve ben Cehennem ehlindenim diyerek kendisine Peygamber'in yanına çıkmayı yasakladı. (Bir süre sonra) Hz. Peygamber (a.s.) Sa'd b. Muaz'a "Ey Ebu Amr! Sabit ne halde, rahatsız mı?" diye sordu. Sa'd O benim komşumdur, rahatsızlığını bilmiyorum, dedi. Sa'd ona gitti ve Allah Resulü'nün sözünü anlattı. Bunun üzerine Sabit dedi ki: Bu ayet indirildi. Halbuki bilirsiniz ben, sizin en yüksek seslinizim, demek ki ben Cehennemlik birisiyim, dedi. Sa'd bunu Peygamber'e söyleyince Allah Resulü (a.s.): "Hayır o, Cennet ehlindendir" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 170 Abdullah b. Mesûd'un (r.a.) anlattığına göre: İnsanlar Allah Resulü'ne (a.s.): "Ey Allah'ın Resulü! Cahiliyette iken yaptığımız kötülüklerden hesaba çekilecek miyiz?" dediler. Allah Resulü: "Muhsin derecesinde müslüman olanlarınız cahiliyetteki kötülüklerinden hesaba çekilmezler. Ancak müslüman olduktan sonra da kötülük yapanlar, hem cahiliyetteki ve hem de müslüman olduktan sonraki kötü amellerinden hesaba çekilirler" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 171 İbn Abbas'ın (r.a.) anlattığına göre: Müşriklerden birtakım kimseler insan öldürmüşler ve bunda çok ileri gitmişler, zina etmişler ve bunda da çok ileri gitmişlerdi. Sonra bunlar Hz. Muhammed'e (a.s.) geldiler ve şöyle dediler: "Şüphesiz ki senin tebliğ ettiğin ve kendisine davet eylediğin İslâm dini güzeldir. Keşke bize vaktiyle işlediğimiz bunca cinayetin bir kefareti bulunduğunu haber verseydin!" Bunun üzerine şu ayet indi: Ve onlar Allah'ın yanında başka tanrı tutup ona yalvarmazlar, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar. Zina etmezler. Bunları kim yaparsa cezasına çarptırılır.Bir de şu ayet indi: De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin, çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki o, çok bağışlayan çok esirgeyendir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 174 Hakim b. Hizam'ın (r.a.) naklettiğine göre: Kendisi Allah Resulü'ne (a.s.), cahiliye devrinde yapageldiğim birtakım ibadetler hakkında ne buyurursunuz, bu ibadetlerden dolayı benim için bir sevap var mıdır? diye sormuştu. Allah Resulü ona: "Sen mazide işlediğin hayırlar üzerine müslüman oldun" cevabını vermiştir. (Ravi der ki hadiste geçen) "tahannüs" kelimesi, taabbud (kulluk) demektir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 175 Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle anlattı: İman edip inançlarına hiç bir haksızlık karıştırmamış olanlar, işte onlar güvenlik içindedir, doğru yolda olanlar da onlardırayeti indiği zaman bu, Allah Resulü'nün sahabelerine ağır geldi ve ey Allah'ın Resulü, bizim hangimiz nefsine zulmetmez dediler. Allah Resulü de onlara: "Ayetteki zulüm sizin sandığınız gibi değildir. O ancak Lokman'ın oğluna söylemiş olduğu, Ey oğulcuğum! Allah'a ortak koşma. Ortak koşmak elbette büyük bir zulümdürayetinde geçen şirktir" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 178 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.): "Allah Teala, ümmetimin söylemedikleri veya yapmadıkları müddetçe içlerinden geçirdikleri kötülükleri bağışlamıştır" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 181 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Şanı Yüce Allah, (Meleklerine) şöyle buyurmuştur: Kulum bir kötülük yapmaya niyetlenirse, aleyhine onu hemen yazmayın. Eğer o işi yaparsa onun adına tek bir kötülük yazın. Kulum iyi bir işe niyetlenir de yapamaz ise, niyetini bir iyilik olarak yazın. Niyetini gerçekleştirir ise on iyilik yazın." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 183 İbn Abbas (r.a.) Allah Resulü'nün (a.s.) Şanı Yüce Rabbinden rivayet ettiği bir kudsi hadiste şöyle buyurduğunu anlatmıştır: "Allah, iyi ve kötü şeyleri tayin etmiştir. Sonra da bunları açıklamıştır. Kim bir iyilik yapmaya niyetlenir de yapamaz ise, Allah o kişi adına tam yapılmış bir iyilik yazdırır. Eğer niyetlendiği bu iyiliği yapabilirse, Şanı Yüce olan Allah, o kişi adına on iyilikten başlayarak yediyüz katı ve hatta daha çok kat iyilik yazdırır. Kim de bir kötülük yapmaya niyetlenir de yapmazsa, Allah o kişi adına tam yapılmış bir iyilik yazdırır. Eğer o kişi bir kötülük yapmaya niyetlenir de yaparsa, Allah onun adına tek bir kötülük yazdırır." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 187 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "İnsanlar birbirine bir takım sorular yöneltmeye devam edecekler, hatta işte (sonunda) şunu da söyleyecekler: Mahlûkatı Allah yarattı, fakat Allah'ı kim yaratmıştır? Her kim bu türden batıl bir şeyi kendisinde hissederse o hemen: Ben Allah'a iman ettim, desin." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 190 Enes b. Malik'in (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: Aziz ve Celil olan Allah şöyle buyurdu: "Hiç şüphe yok senin ümmetin, bu nedir, şunun hâli nedir? diye pek çok sorular sormaktan vazgeçmeyecekler. Hatta (sonunda): Mahlûkatı Allah yarattı, fakat Allah'ı kim yaratmıştır? diyeceklerdir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 195 Abdullah İbn Mesûd'un (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Her kim müslüman bir kimsenin malını almak için yemin eder de, yemininde yalancı olduğu halde bu yemin ile herhangi bir malı hakederse, Allah'ın gazabına çarpılarak Allah'a kavuşur." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 197 Abdullah b. Amr (r.a.) işittiğine göre: Allah Resulü'nün (a.s.): "Her kim malı uğrunda öldürülürse o şehittir," buyurduğunu nakletmiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 202 Makıl b.Yesar (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: Ben Allah Resulü'nü (a.s.) şöyle buyururken işittim: "Herhangi bir kul ki Allah onu bir halkı görüp gözetmek ve himaye etmek üzere vali yapar, o da idare ettiği halkı hiyanet ederek aldatmış olduğu halde ölürse, Allah o kula Cenneti kesinlikle haram eder." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 203 Huzeyfe (r.a.) şöyle nakletmiştir: Allah Resulü (a.s.) bize iki hadiseyi haber verdi. Bunlardan birinin gerçekleştiğini gördüm, diğerini de görmeyi gözlüyorum. Allah Resulü (emanetle ilgili olarak) bize şöyle anlattı: "İlk önce emanet (iman, adalet, emniyet duygusu) iyi kimselerin gönüllerinin derinliğine inmiş, sonra Kur'an nazil olmuştur. Sonra da o kullar Kur'an'dan ve Sünnet'ten bilgi almışlardır." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 206 Huzeyfe (r.a.) şöyle anlattı: (Bir gün müminlerin emîri) Ömer'in yanındaydık. Allah Resulü fitnelerden bahsederken hanginiz işitti, diye sordu. Orada bulunanlar: Onu bizler işittik, dediler. Ömer: Muhtemel ki sizler, kişinin ehli ve komşusu (sebebiyle uğratılacağı) fitneyi kastediyorsunuz, dedi. Evet, dediler. Ömer: Bu sizin kastettiğiniz, fitneye, namaz, oruç ve sadaka kefaret olur. Fakat ben, denizlerin dalgalanması gibi dalgalanacak olan fitneden bahsederken; Hz. Peygamber'i (a.s.) hanginiz işitmiştir? diye soruyorum, dedi. Huzeyfe dedi ki: Bu sual üzerine cemaat sustu. Ben (işittim), dedim. Ömer: Sana ve (seni meydana getiren) babana aşkolsun, dedi. (Bundan sonra) Huzeyfe (r.a.) şöyle demiştir: Allah Resulü'nden (a.s.) işittiğime göre şöyle buyuruyordu: "Fitneler kalblere hasır çubukları gibi tekrar tekrar gelirler. Hangi kalbe bunlar tamamiyle içirilmiş olursa, o kalbte siyah bir leke meydana gelir. Bunları reddeden kalbe gelince, onda beyaz bir leke oluşur. Hatta iki kalbe işleyecek derecede beyazlaşır bembeyaz cilalı taş gibi olur. Bu takdirde, semalar ve yer devam ettiği müddetçe ona hiç bir fitne zarar vermez. Diğeri ise, meyilli bir testi gibi kırmızımtrak siyah renklidir. O, kendisine içirilmiş bulunan hevasından başka hiç bir iyi olan şeyi tanımaz ve hiç bir kötülüğü de geri çevirmez." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 207 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Yılan, yuvasında toplandığı gibi iman (ehli) da Medine'de toplanır." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 210 Huzeyfe (r.a.) şöyle anlatır: Allah Resulü (a.s.) ile beraber bulunuyorduk. Allah Resulü: "İslâm kelimesini telaffuz edenlerin adedi kaçtır, bana sayın" buyurdu. Huzeyfe der ki: Ey Allah'ın Resulü! Biz, beşyüz ile altıyüz arasında bulunduğumuz halde sen bize (bir kötülük dokunur diye) korkuyor musun? dedik. Bunun üzerine Efendimiz buyurdu ki: "Muhakkak ki sizler bilmezsiniz. Bir belaya düşürülmeniz ihtimal dahilindedir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 213 Sa'd (r.a.) şöyle anlatır: Allah Resulü (a.s.) bir defasında insanlar arasında (ganimet olarak) bazı şeyler taksim etmişti. Bu sırada ben, ey Allah'ın Resulü! Filana da ver, çünkü o, mümindir, dedim. Bunun üzerine Peygamber: Öyle deme, Müslim (de), buyurdu. Ben sözümü üç defa aynen söyledim. Allah Resulü'de: "Öyle deme, muslim de" sözünü üç defa bana karşı tekrar ediyordu. Sonra Allah Resulü: "Ben bir kimseye (başkası bana ondan daha sevgili olduğu halde) Allah onu yüzükoyun ateşe atmasın diye mal veririm" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 214 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Biz şüphe etmekte İbrahim'den (a.s.) daha haklıyız, (İbrahim): Ey Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster, dediği vakit, Allah: Yoksa inanmıyor musun? buyurdu. O da inanıyorum, fakat kalbimin yatışıp rahat bulması için soruyorum demişti.Sonra Allah Resulü: Allah Lut Peygamber'e de rahmet etsin. Yemin ederim ki o, sarp bir kaleye sığınıyordu, buyurdu. Sonra yine Resulüllah: Eğer ben zindanda Yusuf'un kaldığı gibi uzun zaman hapiste kalsaydım, (onu) oradan çıkarmaya gelen kişinin davetine hemen icabet ederdim" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 216 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Peygamberlerden hiç bir Peygamber yoktur ki, ona beşerin inandığı (bir mucize) verilmiş olmasın. Mucize olarak bana verilmiş bulunan şey ise ancak Allah'ın bana vahyetettiği Kur'an'dır. Bunun için Kıyamet gününde Peygamberlerden en çok ümmetlisi olacağımı ümit ederim." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 217 Ebu Musa'nın (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Mükâfatları kendilerine ikişer kere verilen üç kişi vardır: (Birincisi) Ehl-i Kitap'tan bir kimse kendi Peygamberine iman eder, sonra Muhammed'e erişir, ona da iman eder, ona tabi olur ve onu tasdik ederse, işte bu kimsenin iki mükâfatı vardır. (İkincisi) Köle olmuş bir kul hem Yüce Allah'ın hakkını, hem de efendisinin hakkını gerektiği gibi yerine getirirse işte onun için de iki mükâfat vardır, (Üçüncüsü de) cariyesi olan herhangi bir kimse cariyesine giyecek verir ve bunu da güzel yapar, sonra onu edeblendirir ve edebini de güzel yapar, daha sonra onu hürriyete kavuşturur ve onunla evlenirse, işte bu kimse için de iki mükâfat vardır." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 219 Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Hayatım kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Meryem oğlu İsa'nın âdil bir hakim olarak sizin içinize inmesi şüphesiz çok yakındır. O, kesinlikle haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizyeyi kaldıracaktır. (O zaman) mal o kadar çoğalıp artacak ki, hiç kimse mal kabul etmez olacaktır." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 220 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: Güneş, battığı yerden doğmadıkça Kıyamet kopmayacaktır. Güneş Batı tarafından doğduğu zaman, toptan bütün insanlar iman edecekler. Fakat işte o gün, Önceden iman, etmemiş veya imaniyle bir iyilik kazanmamış olan hiç bir kimseye (o günkü) imanı fayda vermeyecektir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 226 Ebu Zerr'in (r.a.) naklettiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.) bir gün: "Bu güneş nereye gider biliyor musunuz?" buyurdu. Oradakiler: Allah ve Resulü en iyi bilendir, dediler. Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Bu güneş, altındaki (her zamanki) mekânına varıncaya kadar gider ve secde eder vaziyette kapanır ve bu halde kalır. Sonra kendisine: Yüksel, geldiğin yerden dön! denilir, o da döner ve doğduğu yerden tekrar doğar. Sonra yine Arşın altındaki (her zamanki) mekânına varıncaya kadar seyrine devam eder ve secdeye kapanır. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
![]() TAHARET
Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Herhangi biriniz abdestsizlik durumu içinde bulunursa, abdest almadıkça kılacağı namazı kabul edilmez" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 330 Hz. Osman b. Affan'dan (r.a.) nakledildiğine göre: "Osman b. Affan abdest almak için su istedi ve abdesti şöyle aldı: Üç defa ellerini yıkadı. Sonra ağzını çalkaladı ve burnuna su verip çıkardı. Sonra üç kere yüzünü yıkadı. Sonra üç kere dirseğe kadar sağ elini yıkadı. Sonra sol elini aynı şekilde yıkadı. Sonra başını meshetti. Sonra üç kere topuklara kadar sağ ayağını yıkadı. Sonra bu şekilde sol ayağını da yıkadı. Sonra şunu söyledi: Allah Resulü'nün (a.s.) şu benim abdest alışım gibi abdest aldığını gördüm." Sonra Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Her kim şu abdestim gibi abdest alır, sonra kalkar, içinde kendi kendine namazla ilgisi olmayan şeyler konuşmaksızın iki rekât namaz kılarsa, geçmiş günahları bağışlanır." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 331 Ebu Enes'in (r.a.) anlattığına göre Hz. Osman (r.a.) Mescid'in yakınında Mekaid denilen yerde abdest aldı ve: Sizlere Allah Resulü'nün (a.s.) abdest alışını göstereyim mi? dedikten onra üçer üçer abdest aldı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 337 Abdullah b. Zeyd b. Asım Ensarî'ye (r.a.): Bize Allah Resulü'nün (a.s.) abdest alışı gibi bir abdest alıver, denildi. Bunun üzerine o, bir su kabı istedi. Ondan iki eline döktü, ellerini üç defa yıkadı. Sonra elini kaba soktu ve onunla su çıkarıp ağzını çalkaladı. Tek avucu ile burnuna su çekip yıkadı. Bunu üç defa yaptı. Sonra elini soktu ve su alarak yüzünü üç defa yıkadı. Sonra elini soktu ve onunla su çıkarıp iki elini dirseklere kadar ikişer kere yıkadı. Sonra elini sokup çıkardı ve ellerini öne ve arkaya doğru gezdirerek başını meshetti. Sonra topuklara kadar iki ayağını yıkadı ve Allah Resulü'nün (a.s.) abdest alışı işte böyle idi, dedi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 346 Ebu Hureyre'nin (r.a.) bildirdiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurdu: "Biriniz istincâ için taş kullanırsa taş adedini tek yapsın (hiç olmazsa üç taş kullansın). Herhangi biriniz abdest alacak olduğu zaman burnuna su alsın, sonra çıkarsın." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 348 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Herhangi biriniz uykusundan uyandığı zaman üç defa burnuna su alıp çıkarsın. Çünkü şeytan burnunun içindeki yumuşak kemikler üzerinde geceler." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 351 Abdullah b. Amr (r.a.) şöyle anlatır: Biz Allah Resulü (a.s.) ile beraber Mekke'den Medine'ye dönüyorduk. Nihayet yolda bir su başına gelmiştik. İkindi vakti cemaat acele ettiler ve çabuk çabuk abdest aldılar. Biz onların yanına vardık. Ayaklarının arkalarına suyun dokunmadığı görünüyordu. Bunun üzerine Allah Resulü (a.s.): "Vay şu ökçelerin ateşteki hâline! Abdesti tam ve eksiksiz alınız" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 354 Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: Hz. Peygamber (a.s.) iki ayağının arka uçlarını yıkamamış bir kimse gördü ve şöyle buyurdu: "Vay şu ökçelerin ateşteki hâline!" Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 356 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Sizler abdesti tam almaktan dolayı Kıyamet günü, elleri ve ayakları nurlulardansınız. Artık sizlerden her kimin gücü yeterse, yüz parlaklığını, el ve ayak beyazlığını daha çok arttırsın." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 362 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü kabristana gelerek şöyle buyurmuştur: "Selam sizlere! Bizler inşaallah sizlere kavuşacağız. Kardeşlerimizi görmüş olmamızı arzu ederdim." Sahabeler: Bizler senin kardeşlerin değil miyiz? Ey Allah'ın Resulü! dediler. "Sizler benim ashabımsınız. Kardeşlerimiz ise henüz daha gelmemiş olanlardır" buyurdu. Bunun üzerine Sahabeler: Ey Allah'ın Resulü! Ümmetinden henüz daha gelmemiş olanları nasıl tanırsın? dediler. Allah Resulü: "Ne dersin? Bir kimsenin alınları beyaz, ayakları sekili birçok atları olsa, bunlar da, renklerine başka bir renk karışmamış simsiyah birtakım atlar arasında bulunsa, o zat kendi atlarını tanımaz mı?" buyurdu. Sahabeler: "Evet, ey Allah'ın Resulü, tanır" dediler. Allah Resulü şöyle buyurdu: "Çünkü onlar abdest almaktan dolayı yüzleri nurlu, el ve ayakları sekili halde gelirler. Ben Havuz üzerinde onların öncüsüyüm. Dikkat edin! Kaybolmuş devenin kovulması gibi, birtakım insanlar da benim Havzımın başından muhakkak kovulacaklardır. Ben onları: Hey! Geliniz, diye çağırırım." Bunun üzerine bana: Onlar senden sonra dinde değişiklikler yapmışlardır, denilir. Ben de: "Allah onları uzak eylesin uzak, derim." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 367 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurdu: "Eğer müminler üzerine (Züheyr hadis'inde ise; ümmetime) meşakkat verme endişem olmasaydı, onlara her bir namaz sırasında misvak kullanmayı muhakkak emrederdim." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 370 Ebu Musa (r.a.) şöyle anlattı: Ben Peygamber'in (a.s.) huzuruna girdim, misvağının bir ucu dilinin üzerinde bulunuyordu, dedi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 373 Huzeyfe (r.a.) şöyle anlattı: Allah Resulü (a.s.) geceleyin teheccüd namazı kılmak için kalktığı zaman ağzını misvak ile ovalardı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 374 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Fıtrat beştir, yahut beş şey fıtrattandır: Sünnet olmak, etek tıraşı olmak, tırnakları kesmek, koltuk altı kıllarını gidermek ve bıyıkları kısaltmak." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 377 İbn Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Bıyıkları kısaltın, sakalları çokça ve uzunca bırakın." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 380 Ebu Eyyûb Ensarî''nin (r.a.) anlattığına göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurdu; "Tuvalet ihtiyacı için gittiğiniz zaman, küçük yahut büyük abdest bozarken kıbleyi karşınıza ve arkanıza almayın. Fakat (Medine'nin) doğusuna veya batısına doğru dönünüz." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 388 Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle anlattı: Birtakım insanlar: Senin tabii hacetin olup, hacetini def için oturduğunda sakın kıbleyi ve Beytu'l-Makdis'i karşına alma, derler. Abdullah da der ki: Ben bir evin damına çıktım ve Allah Resulü'nü (a.s.) Beytu'l-Makdis'e yönelmiş vaziyette hacetini def için iki kerpiç üzerine oturur halde gördüm. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 390 Ebu Katâde'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Biriniz küçük abdestini yaparken erkeklik organını sağ eliyle tutmasın, temizlenirken sağ elini kullanmasın, birşey içerken kabın içine solumasın." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 392 Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlattı: Allah Resulü (a.s.) temizleneceği zaman temizlenmeye, taranacağı zaman taranmaya, ayakkabı giyeceği zaman giymeye muhakkak sağdan başlamayı severdi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 395 Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlatır: Allah Resulü (a.s.) bir bahçeye girdi. Onu, beraberinde bir ibrik bulunan bir genç takip etti. O, bizim en küçüğümüzdü. O genç, ibriği bir sidre ağacının yanına koydu. Sonra Allah Resulü (a.s.) ihtiyacını giderdi ve o su ile temizlenmiş olduğu halde yanımıza geldi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 398 Hemmam (r.a.) şöyle anlatır: Cerir küçük abdestini bozmuş sonra abdest almış ve mestleri üzerine meshetmişti. O'na: Böyle mi yaparsın? denildi O da; "Evet, Allah Resulü'nü (a.s.) gördüm. Abdestini bozdu, sonra abdest aldı ve mestleri üzerine mesh etti," dedi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 401 Huzeyfe (r.a.) şöyle anlattı: Hz. Peygamber (a.s.) ile beraberdim. Bir kavmin (kül döktükleri) çöplüğüne vardı ve ayakta durarak küçük abdestini bozdu. Ben kenara çekilmiştim. Allah Resulü: "Yakınlaş" dedi. Ben de yakına geldim. Ta ki topuğunun yanında durdum. Kendisi abdest aldı ve mestleri üzerine meshetti. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 402 Muğire b. Şu'be'nin (r.a.) anlattığına göre: Allah Resulü (a.s.) hacetini gidermek için dışarı çıktı. Muğire de içinde su bulunan bir kapla ounla gitti. Allah Resulü hacetini giderdikten sonra abdest aldı ve mestleri üzerine mesh etti. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 404 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurdu: "Biriniz uykusundan uyandığı zaman, elini üç kere yıkamadıkça su kabına daldırmasın. Çünkü elinin nerede gecelediğini bilmez." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 416 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Köpek herhangi birinizin kabının içindekini yalarsa onu döksün, sonra o kabı yedi defa yıkasın." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 418 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurdu: "Hiçbiriniz durgun suya işedikten sonra ondan (su alıp) yıkanmasın." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 424 Enes'in (r.a.) anlattığına göre: Bir Bedevi Mescide işedi. Cemaatin bir kısmı hemen ona doğru (hücuma) kalktı. Bunun üzerine Allah Resulü (a.s.): "Onu serbest bırakınız, sidiğini kestirmeyiniz" buyurdu. Enes: Bedevi işini bitirince Allah Resulü bir kova su istedi ve suyu sidiğin üzerine döktü, dedi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 427 Hz. Peygamber'in (a.s.) zevcesi Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: Allah Resulü'ne bebekler getirilir idi. O da bu bebeklere bereket duası eder ve hurma çiğneyerek bebeğin ağzını onunla ovardı. Bir defa (yine) bir bebek getirilmişti. Bebek Peygamber'in üstüne işedi. Peygamber hemen su istedi ve suyu bebeğin sidiğinin üstünden döktü ve onu yıkamadı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 430 Ümmü Kays bt. Mihsan, henüz yemek yemeyen bir oğlan çocuğunu Allah Resulü'ne (a.s.) getirdi ve çocuğu onun kucağına koydu. Çocuk da işeyiverdi. Allah Resulü suya işaret etti ve suyu (onun üzerine) serpelemekten fazla bir şey yapmadı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 432 Alkama (r.a.) Hz. Aişe'nin yanında bir kimse elbisesini yıkamaya başladı. Aişe bu zata şöyle dedi: Eğer onu (meniyi) gördünse, sadece yerini yıkaman yeterlidir. Şayet görmediysen onun etrafını ıslatırsın. Ben kendim, onu Allah Resulü'nün (a.s.) elbisesinden ovalayıp sürttüğümü biliyorum. Sonra da kendisi bu elbise içinde namaz kılardı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 434 Esma (r.ah.) şöyle anlatır: Hz. Peygamber'e (a.s.) bir kadın geldi ve: Bizden birimizin elbisesine hayız kanı bulaşırsa onu nasıl yapsın? diye sordu. Allah Resulü: "Elbiseni (eliyle) ovalar, sonra onu su ile (yıkayıp) sıkar. Sonra azar azar üzerine su döker. Daha sonra onunla namaz kılar" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 438 İbn Abbas'ın (r.a.) anlattığına göre: Allah Resulü (a.s.) iki kabrin yanından geçerken şöyle buyurdu: "Dikkat edin. Bunlara muhakkak azap ediliyor. Hem de büyük bir şeyden dolayı azap edilmiyorlar. Onlardan biri kovuculuk yapardı. Diğeri ise bevlinden çekinmez, sakınmazdı." Ravi dedi ki: Allah Resulü sonra yaş bir hurma değneği istedi. Sonra bu değneği iki parça etti. Sonra şunun üzerine bir değnek ve ötekinin üzerine de bir değnek dikti. Sonra: "Bunlar taze kaldıkça belki onlardan azabları hafifletilir" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 439 |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
![]() HAYIZ
Aişe (r.ah.) şöyle anlattı: İçimizden (müminlerin annelerinden) birisi hayızlı olduğu zaman Allah Resulü (a.s.) ona emrederdi. O da bir izar (fûta) bağlardı. Sonra kendisi kadınla mübaşeret ederdi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 440 Meymune (r.ah.) şöyle anlattı: Allah Resulü (a.s.), kadınlar hayızlı bulundukları zaman onlarla izar üstünden mübaşeret ederdi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 442 Müminlerin annesi Ümmü Seleme (r.ah.) şöyle anlattı: Allah Resulü (a.s.) ile beraber bir abaya bürünmüş yatıyorduk. Derken âdetimi gördüm. Yavaşçacık sıvışıp hayızlı iken giydiğim elbisemi giydim. Allah Resulü bana: Âdetin mi geldi? diye sordu. Evet, dedim. Bunun üzerine beni çağırdı. Saçaklı kadifenin altında kendileriyle birlikte yattım. (Ümmü Seleme) kendisi dedi ki: Ümmü Seleme ve Allah Resulü (a.s.) cünüplükten çıkmak için bir kap içinde yıkanırlardı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 444 Aişe (r.ah.) şöyle anlattı: Hz. Peygamber (a.s.) itikâfa girdiği zaman başını bana yaklaştırırdı da, ben de onu tarardım. İnsan için zaruri olan ihtiyaçları dışında kendisi eve girmezdi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 445 Aişe (r.ah.) şöyle anlattı: Ben hayızlı iken Peygamber (a.s.) (mübarek) başını kucağıma yaslar, sonra Kur'an okurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 454 Hz. Ali (r.a.) şöyle anlattı: Ben mezisi çok bir erkek idim. Kızının (benimle olan evlilik) durumundan dolayı ben Hz. Peygamber'e (a.s.) bunu sormaktan haya ediyordum. Mikdad b. Esved'e emrettim de o, kendisine bunu sordu. Bunun üzerine: "Zekerini yıkar ve abdest alır" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 456 İbn Abbas'ın anlattığına göre: Hz. Peygamber (a.s.) geceleyin kalktı. Hacetini giderdi. Sonra yüzünü ve ellerini yıkadı, sonra da (tekrar) uyudu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 459 Aişe'nin (r.ah.) anlattığına göre: Allah Resulü (a.s.) cünüp iken uyumak istediği vakit, yatmadan önce namaz abdesti gibi abdest alırdı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 460 İbn Ömer'in (r.a.) anlattığına göre: Ömer (r.a.) Ey Allah'ın Resulü! Bizden birimiz cünüp olduğu halde uyur mu? diye sordu. Allah Resulü de: "Evet, abdest aldığı zaman uyur" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 462 Ümmü Süleym'den (r.ah.) nakledildiğine göre: Ümmü Süleym (r.ah.), Hz. Peygamber'e (a.s.) erkeğin gördüğü şeyi, uykusunda iken gören kadının durumunu sordu. Allah Resulü (a.s.): "Kadın bunu gördüğü zaman yıkansın" buyurdu. Ümmü Süleym, "Kadının görmesi olur mu?" demekten utandığım halde bunu sordum. Bunun üzerine Allah'ın peygamber'i: "Evet, yoksa (çocuktaki annesine) benzerlik nereden olur? Erkeğin suyu galiz (koyu) ve beyazdır. Kadının suyu ise ince ve sarıdır. Bu iki sudan hangisi baskın gelir, yahut ileriye geçerse işte benzerlik ondan olur" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 469 Ümmü Seleme (r.ah.) şöyle anlattı: Ümmü Süleym, Hz. Peygamber'in yanına geldi ve: Ey Allah'ın Resulü! Şüphesiz Allah gerçeği söylemekten çekinmez. Bir kadın ihtilam olursa gusül etmesi gerekir mi? diye sordu. Allah Resulü (a.s.): "Suyu (meniyi) gördüğünde, evet" cevabını verdi. Hemen Ümmü Seleme Ey Allah'ın Resulü! Kadınlar da ihtilam olur mu? dedi. Bunun üzerine Allah Resulü: "İki eli toprakla dolasıca! (Bu olmasa) çocuğu kendisine ne ile benzeyebilir?" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 471 Hz. Aişe'nin (r.ah.) anlattığına göre: Allah Resulü (a.s.) cünüplükten dolayı gusül abdesti alırken, abdeste evvela ellerini yıkayarak başlar, sonra sağ eliyle sol eline boşalttığı suyla avret mahallini yıkar, sonra namaz abdesti gibi abdest alır, sonra suyu alır ve parmaklarını saç diplerine sokar, tamamiyle suyun ulaştığından emin olunca başına üç defa avuç dolusu su döker, sonra vücudunun kalan yerlerini, ardından da ayaklarını yıkardı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 474 Meymune (r.ah.) şöyle rivayet etmiştir: Allah Resulü'ne (a.s.) cünüplükten çıkması için suyunu yakınına getirdim. Önce ellerini iki yahut üç defa yıkadı. Sonra elini kaba sokarak oradan su aldı. Sonra bunu avret mahalline döküp orasını sol eliyle yıkadı. Sonra sol eliyle yere vurdu ve elini sert bir şekilde sürtüp ovaladı. Sonra namaz için aldığı gibi abdest aldı. Sonra avuçları dolusu suyu üç defa başına boşalttı. Sonra bedenin kalan yerlerini yıkadı. Sonra bulunduğu yerden ayrıldı ve ayaklarını yıkadı. Sonra kendisine havlu getirdim de o, bunu reddetti. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 476 Ebu Seleme b. Abdurrahman anlatıyor: Ben ve Hz. Aişe'nin süt kardeşi Hz. Aişe'nin yanına girdik, kardeşi O'na Hz. Peygamber'in cünüplükten nasıl yıkandığını sordu. Hz. Aişe: Bir sa' mikdarı su alan bir kap su istedi, onunla yıkandı. Bizimle onun arasında bir perde vardı. Başının üzerine üç defa su boşalttı. (Ebu Seleme) dedi ki: Peygamber'in (a.s.) zevceleri, başlarından saç alırlardı. Hatta saçları kulak yumuşağını aşardı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 481 İbn Abbas Hz. Meymune (r.ah) bana Hz. Peygamber (a.s.) ile aynı su kabından yıkandıklarını haber verdi demektedir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 486 İbn Abbas (r.a.) Hz. Peygamber'in (a.s.) Meymune'nin guslettiği kaptan artakalan su ile yıkandığını haber verdi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 487 Ümmü Seleme kızı Zeyneb'in (r.ah.) anlattığına göre: Ümmü Seleme ve Allah Resulü (a.s.) her ikisi de cünüplükten (çıkmak için) bir kaptan yıkanırlardı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 488 Enes (r.a.) şöyle anlatır: Allah Resulü (a.s.) beş tas (mikdarı su) ile yıkanır, bir tas (miktarı su) ile de abdest alırdı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 489 Cübeyr b. Mut'im'in anlattığına göre: Allah Resulü (a.s.), "Ben başımın üzerinden üç avuç su dökerim" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 493 Cabir b. Abdullah'ın (r.a.) naklettiğine göre: Sakif heyeti Hz. Peygamber'e (a.s.), bizim arazimiz soğuk bir yerdir. Binaenaleyh yıkanma nasıl yapılcak? diye sordular. Bunun üzerine Allah Resulü: "Ben, başımın üzerine üç kere su dökerim" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 495 Ubeyd bn. Umeyr'in (r.a) naklettiğine göre: Hz. Aişe'ye (r.ah.) Abdullah b. Amr'ın kadınlara, yıkandıkları zaman başlarının örgüsünü bozmalarını emrettiği haberi ulaşmıştır. Onun üzerine Hz. Aişe (r.ah.) şöyle demiştir: "Hayret şu Amr'ın oğluna! Kadınlara, yıkandıkları zaman başlarını bozmalarını emreder! Kadınlara, başlarını tıraş etmelerini de emretmez mi ki? Yemin olsun ben ve Allah Resulü bir tek kabta yıkanırdık da ben başımın üzerine üç defa su boşaltmaktan fazla birşey yapmazdım." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 498 Aişe'nin (r.ah.) anlattığına göre: Bir kadın Peygamber'e (a.s.), hayızdan sonra nasıl yıkanacağını sordu: (Ravi der ki) Yine Aişe, Peygamber'in o kadına nasıl yıkanacağını öğrettiğini zikretti. Sonra Peygamber: Misklendirilmiş bir parça alırsın ve onunla temizlenirsin, buyurdu. Kadın: Ben onunla nasıl temizleneyim? dedi. Peygamber de: "Sübhanallah! Onunla temizlen işte!" buyurdu ve yüzünü örttü. (Burada Sufyan b. Uyeyne eliyle yüzü üzerinde işaret ederek bizlere o örtüşü gösterdi). Aişe şöyle dedi: Peygamber'in ne kastettiğini anladım ve kadını kendime doğru çektim. Ona: "Kanın izince onu gezdir," dedim. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 499 Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlattı: Ebu Hubeyş'in kızı Fatıma Peygamber'e (a.s.) geldi ve: Ey Allah'ın Resulü! Ben özür kanı gören bir kadınım, temizlenemiyorum. Namazı bırakayım mı? diye sordu. Allah Resulü (a.s.): "Hayır, bu bir damar kanından ibarettir, hayız değildir. Hayzın geldiği zaman terket. Hayız müddeti bittiği zaman ise namazını kıl" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 501 Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlattı: Cahş kızı Ümmü Habibe Allah Resulü'ne (a.s.): Ben özür kanı görüyorum, dedi ve ondan fetva istedi. Allah Resulü (a.s.): "Bu bir damar (kanın) dan ibarettir. Binaenaleyh, yıkan, sonra namaz kıl" buyurdu. Bu sebeple Ümmü Habibe her namaz sırasında yıkanırdı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 502 Hz. Aişe'ye Bir kadın bizlerden birimiz hayızlı günlerindeki namazı kaza etmeli mi? diye sordu. Bunun üzerine Aişe (r.ah.) Sen Harûralı mısın? Bizden birimiz Allah Resulü (a.s.) zamanında hayız olurdu da sonra namazı kaza etmekle emrolunmazdı, dedi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 506 Ebu Talib kızı Ümmü Hani (r.ah.) şöyle anlatır: (Mekke'nin) fethi senesinde Allah Resulü'nün (a.s.) yanına gittim. Onu yıkanıyor, buldum. Kızı Fatıma da onu bir bez ile perdeliyordu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 509 Meymune (r.ah.) şöyle anlatır: Hz. Peygamber (a.s.) için su koydum ve onu perdeledim, o da yıkandı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 511 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "İsrail oğulları çıplak olarak ve birbirlerinin avret yerine baka baka yıkanırlardı. Musa (a.s.) ise yalnız yıkanırdı. İsrail oğulları: Vallahi Musa'yı bizimle beraber yıkanmaktan meneden şey mutlaka kasığı çıkık olmasıdır, derlerdi. (Musa) bir defa yıkanmaya gitti. Elbisesini de bir taşın üstüne koydu. Taş elbisesini alıp kaçtı. Musa Aman taş! Elbisemi. Aman taş! Elbisemi, diyerek taşın arkasından alabildiğine koştu. O kadar ki İsrail oğulları Musa'nın avret mahallini gördüler. Ebu Hureyre Vallahi Musa'da bir kusur yokmuş, dediler. Nihayet taş durdu, kendisi de bu surette tamamen görünmüş oldu. Elbisesini aldı ve taşı dövmeye başladı." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 513 Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle anlatır: Kâbe bina edildiği zaman Peygamber (a.s.) Abbas ile birlikte taş taşıyorlardı. Abbas Hz. Peygamber'e: İzarını (fûtanı) omuzun üstüne koy da taştan korusun, dedi. O da bunu yaptı. Fakat kendisi hemen yere düştü ve iki gözü semaya dikildi. Sonra: "İzarım, İzarım!" diyerek kalktı ve izarını kendi üzerine bağladı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 514 Ebu Saîd Hudrî'nin (r.a.) anlattığına göre: Allah Resulü (a.s.) ensardan bir kimsenin yanına uğradı ve onu çağırttı. O zat da başı damlaya damlaya çıkageldi. Allah Resulü: Galiba seni aceleye getirdik, buyurdu. Evet, ey Allah'ın Resulü! dedi. Allah Resulü: "Şayet işin aceleye gelir, yahut meni gelmez tutulursa sana gusül değil, yalnız namaz abdesti alman gerekir" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 521 Ubey b. Kaab (r.a.) şöyle anlatır: Allah Resulü'ne (a.s.), kadından nasibini almakta iken, sonra meni getiremeyen erkeğin hükmünü sordum. "Kadından kendisine isabet eden şeyi yıkar, sonra abdest alır ve namaz kılar" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 522 Hz. Osman b. Affan'nın şöyle dediğini Halid b. Zeyd Cühenî anlatmaktdır. Osman b. Affan'a: Eşiyle cinsi münasebet yaptığı zaman meni getirememiş olan kimse hakkında ne dersin? diye sormuştum. Osman Namaz abdesti alır gibi abdest alır, zekerini de yıkar, dedi. Osman ilâve edip: Bunu ben Allah Resulü'nden işittim, dedi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 524 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurdu: "Erkek kadının dört ucu arasına oturup da gayret sarfedince ona yıkanmak vacip olmuştur." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 525 İbn Abbas (r.a.) şöyle anlatır: Allah Resulü (a.s.) koyun küreği eti yedikten sonra abdest tazelemeden namaz kıldı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 531 Amr b. Umeyye (r.a.) Allah Resulü'nü (a.s.) pişmiş koyun küreğinden et kesip yerken gördüğünü, sonra abdest tazelemeden namaz kıldığını haber vermiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 533 Peygamber'in zevcesi Meymune'den (r.ah.) nakledildiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.), Meymune'nin yanında bir kürek kemiğinin etinden yemiş, sonra abdest tazelemeden namaza durmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 535 İbn Abbas (r.a.) şöyle anlatır: Hz. Peygamber (a.s.) süt içti, sonra su isteyip ağzını çalkaladı ve: "Bunun yağı vardır" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 537 Abdullah b. Zeyd b. Asım Ensarî (r.a.) şöyle anlatır: Namazda iken kendisine bir şey (hades) olduğunu hayal eden kimsenin hâli Peygamber'e soruldu. Allah Resulü (a.s.): "Bir ses veya bir koku duymadıkça (namazdan) çıkmasın" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 540 İbn Abbas (r.a.) şöyle anlattı: Meymune'nin bir azatlısına sadaka malından bir koyun verilmişti. Bu koyun öldü. Allah Resulü (a.s.) o ölü koyunun yanından geçti de: "Bunun derisini alsanız da, onu tabaklayıp faydalansanız ya" buyurdu. O ölü bir hayvandır, dediler. Bunun üzerine: "Ölü hayvanın, ancak etini yemek haram olmuştur" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 542 Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: Allah Resulü'nün (a.s.) yaptığı seferlerin birinde birlikte yola çıkmıştık. Beyda, yahut Zatu'l Ceyş'e vardığımızda (yanımda ödünç olan) gerdanlığım koptu. Aransın diye Allah Resulü o yerde bekledi. Herkes de beraber bekledi. Halbuki bir su başında değildiler. Yanlarında da suları yoktu. Halk Ebu Bekr'e gelip: Aişe'nin ettiğini gördün mü? Allah Resulü'nü de, onunla beraber halkı da yollarından alıkoydu. Su başında değiller, yanlarında da su yok, dediler. Ebu Bekr yanıma geldi. Allah Resulü de, başını dizime koymuş uyuyordu. Ebu Bekr: Sen Allah Resulü'nü de, diğerlerini de yolundan alıkoydun. Su başında değiller, yanlarında da su yoktur, dedi. Aişe dedi ki: Ebu Bekr beni azarladı ve bir hayli söylendi. Eliyle de böğrüme vurmaya başladı. Beni kıpırdamaktan, Allah Resulü'nün dizimin üzerinde bulunmasından başka hiçbir şey alıkoymuyordu. Allah Resulü uyudu, nihayet sabah oldu. Hiç su yoktu. Yüce Allah teyemmüm ayetini indirdi. Bunun üzerine herkes teyemmüm etti. Useyd b. Hudayr Ey Ebu Bekr ailesi! Bu sizin ilk bereketiniz değildir, dedi. Aişe dedi ki: Sonra (gideceğimiz sırada) üzerine bindiğim deveyi kaldırdık ve gerdanlığı altında bulduk. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 550 Ammar (r.a.) Şakik'ten rivayetle şöyle anlattı: Ben, Abdullah (b. Mesûd) ve Ebu Musa Eşarî ile oturuyordum. Ebu Musa Ey Ebu Abdurrahman! Bir kimse cünüp olsa da bir ay su bulamasa ne dersin? Bu insan nasıl namaz kılacaktır? diye sordu. Abdullah: Bir ay su bulamazsa da teyemmüm etmez, dedi. Ebu Musa Eğer su bulamamışsanız temiz toprakla teyemmüm edinayetini ne yapacaksın? dedi. Abdullah da: Bu adamlara böyle bir ruhsat verilirse nerede ise suyu soğuk bulunca da onu bırakıp, toprak ile teyemmüme kalkışacaklar, dedi. Bu sefer Ebu Musa Abdullah'a Sen Ammar'ın şu sözünü işitmedin mi? Allah Resulü (a.s.): Beni bir iş için göndermişti. Ben de cünüp oldum ve su bulamadım. Bunun üzerine ben toprakta hayvanın yuvarlandığı gibi yuvarlandım. Sonra Peygamber'e geldim ve bunu kendisine zikrettim. "Sadece iki elinle şöylece yapman sana yeterli olurdu" buyurdu. Sonra iki eliyle yere bir defa vurdu. Sonra sağ el ile solunu, iki avucunun dış tarafını ve yüzünü meshetti? dedi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 552 Ebu Cehm b. Haris b. Sımme Ensarî (r.a.) şöyle anlatır: Allah Resulü (a.s.) Cemel kuyusu tarafından geliyordu. Kendisini bir kimse karşılayıp selam verdi. Allah Resulü (a.s.) oradaki bir duvara yönelip; yüzünü ve ellerini meshettikten sonra o kimsenin selamını aldı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 554 Ebu Rafi'nin (r.a.) anlattığına göre: Ebu Hureyre cünüp iken Medine sokaklarının birinde Hz. Peygamber'e rastlamış ve onun yanından hemen uzaklaşarak gusül abdesti almıştı. Hz. Peygamber de bu sırada onu aradı ve geri döndüğünde: Nerede idin? Ey Ebu Hureyre! diye sordu. Ebu Hureyre Ey Allah'ın Resulü! Bana rastladığınızda cünüp idim. Bu sebeple yıkanmadan sizinle oturmak istemedim, dedi. Bunun üzerine Allah Resulü (a.s.): "Sübhanallah! Mümin (hiç) pis olmaz" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 556 Enes'ten (r.a.) rivayet edildiğine göre: Allah Resulü (a.s.) tuvalete, Huşeym'in hadisinde ise, kenefe gireceği zaman "Ey Allahım! Her türlü pislik ve kötülükten sana sığınırım" buyururdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 563 Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlatır: Allah Resulü (a.s.) birisine yavaş sesle konuşurken kamet getirildi. Fakat O, cemaat (oturdukları yerde) uyuklayıncaya kadar namaza durmadı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 564 |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#8 |
![]() NAMAZ
Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle anlatır: Müslümanlar (muhacir olarak) Medine'ye geldikleri zaman toplanırlar ve namazların vakitlerini gözetlerlerdi. Namaz vakitlerini hiçbir kimse ilan etmezdi. Bir gün bu hususta konuştular. bazıları Hıristiyanların çanı gibi bir çan edinin; diğer bazıları da Yahudilerin borusu gibi bir boru olsun dediler. Ömer (Halkı) namaza çağırmak için niye bir adam göndermiyorsunuz? dedi. Allah Resulü (a.s.): "Ey Bilâl! kalk namaz için çağrıda bulun" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 568 Enes (r.a.) şöyle anlattı: Bilâl'e Ezan lafızlarını ikişer ikişer, kamet lafızlarını da birer birer söylemesi emredildi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 569 İbn Ömer (r.a.) şöyle anlattı: Allah Resulü'nün (a.s.) iki müezzini vardı. Birisi Bilâl, Birisi de a'ma olan İbn Ümmü Mektum idi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 573 Ebu Saîd Hudrî'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Müezzinin çağrısını işittiğiniz zaman siz de onun dediği gibi deyiniz." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 576 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurdu: "Namaza çağrıldığını işittiği vakit şeytan müezzin sesini duymamak için yellenerek hızla kaçar, müezzin susunca döner vesvese verir. Kameti işittiği zaman, sesini duymamak için yine kaçar. Müezzin susunca tekrar döner ve vesvese vermeye çalışır." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 582 Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle anlattı: Allah Resulü'nün (a.s.) namaz kılışını gördüm. Allah Resulü, namaza başladığı zaman rükuya gitmeden evvel ve bir rükudan doğrulduğu zaman ellerini omuzları hizasına getirinceye kadar kaldırırdı. Secdelerde ise ellerini kaldırmazdı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 586 Ebu Kılâbe (r.a.) Malik b. Huveyris'i şu şekilde namaz kılarken gördüğünü haber vermiştir: O, namaza durduğu zaman tekbir alır, sonra ellerini kaldırırdı. Rükuya varmak istediği zaman ellerini yine kaldırır, rükudan başını kaldırınca da ellerini tekrar yükseltirdi. Hem de Malik b. Huveyris Allah Resulü işte böyle yapardı diye anlattı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 588 Ebu Seleme b. Abdurrahman'ın (r.a.) göre: Ebu Hureyre insanlara namaz kıldırırdı da her eğilip kalktıkça "Allah'ü Ekber" der idi. Namazdan çıktığı zaman Ebu Hureyre: "Allah'a yemin ederim ki, şüphesiz içinizde namazı Allah Resulü'nün namazına en çok benzeyeni benim" derdi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 590 Imran b. Husayn'in (r.a.) Mutarrıf b. Abdullah'tan rivayetinde Mutarrıf şöyle anlattı: Ben Imran b. Husayn'la beraber Ali b. Ebu Talib'in ardında namaz kıldım. Ali, secde ettiği zaman, başını kaldırdığı zaman, iki rekâtın sonunda kalktığı zaman, her defasında "Allah'ü Ekber" demişti. Namazdan çıktığımız vakit Imran elimi tuttu, sonra: Vallahi bu zat bize Muhammed'in (a.s.) kıldırdığı namazı kıldırdı, dedi. Yahut da: bu zat bana Muhammed'in namaz kıldırışını hatırlattı, dedi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 594 Ubade b. Samit'in (r.a.) naklettiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: " (Namazda) Fatihatu'l-Kitab'ı okumayanın namazı olmaz." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 595 Ebu Hureyre'den (r.a.) nakledildiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Kıraatsız hiç bir namaz yoktur" Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 599 Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: Allah Resulü (a.s.) Mescide girdi. Derken biri de girip namaz kıldı. Sonra Allah Resulü'ne gelip selam verdi. Allah Resulü selamı aldıktan sonra: "Dön de yeniden kıl. Çünkü sen namaz kılmış olmadın," buyurdu. O kimse dönüp evvelce kıldığı gibi namazı tekrar kıldı. Sonra Peygamber'e gelip selam verdi. "Sana da selam olsun," dedikten sonra: "Dön de yeni baştan kıl. Çünkü sen namaz kılmış olmadın," buyurdu. Ta ki Allah Resulü bunu üç kere yaptı. Nihayet o kimse: seni hak ile gönderen Allah'a yemin ederim ki bundan daha iyisini bilmiyorum. Bana (doğrusunu) öğret dedi. Allah Resulü (a.s.) buyurdu ki: "Namaza durduğun vakit başlangıç tekbirini al, sonrada Kur'an'dan kolayına geleni oku. Sonra rükuya varıp ta beden azaların yerleşmiş oluncaya kadar dur. Sonra başını kaldırıp ayakta (büsbütün) doğruluncaya kadar dur. Sonra secdeye var ve azaların yerleşinceye kadar kal. Sonra başını kaldırıp ta azaların yerleşinceye kadar otur. Sonra namazının bütününde de (aynen böyle) yap." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 602 Enes (r.a.) şöyle anlattı: Ben Allah Resulü, Ebu Bekr, Ömer ve Osman ile namaz kıldım. Fakat onların hiçbirisinden Besmeleyi açıktan okuduğunu işitmedim. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 605 Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlattı: Bir gün Allah Resulü (a.s.) aramızda bulunduğu sırada birden hafifçe uykuya dalmıştı. Sonra gülümseyerek başını kaldırdı. Biz: Seni güldüren nedir? Ey Allah'ın Resulü! dedik. "Hemen az önce bana bir sure indirildi" buyurdu ve: Biz sana gerçekten kevseri verdik, bunun için Rabbine ibadet et ve kurban kes; Asıl soyu kesik olan, o seni kötüleyendirayetlerini okudu. Bitirdikten sonra: "Kevser nedir bilir misiniz?" diye sordu. Allah ve Resulü en iyi bilendir dedik. Buyurdu ki: "O, bir nehirdir. Şanı yüce olan Rabbim onu bana vaat etti. Onun üzerinde pek çok hayır vardır. O bir havuzdur ki ümmetim Kıyamet günü onun başına gelecek. Onun kapları yıldızlar sayısıncadır. Derken içlerinden bir kul hızla çekilir, atılır. Ey Rabbim! O benim ümmetimdendir, derim. Hak Teala buyurur ki: Bilmezsin o (ümmet veya nefis) senden sonra neler neler uydurdu." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 607 Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle anlattı: Allah Resulü'nün (a.s.) ardında namaz (oturuşun) da: Allah'a selam olsun, falana selam olsun der idik. Allah Resulü bir gün bize şöyle buyurdu: "Selam Allah'ın kendisidir. Herhangi biriniz namazda oturduğunda: Her türlü övgüler Allah'a döner ve ona aittir. Dualar Allah'adır. Güzellikler de ona aittir. Ey Peygamber, Allah'ın rahmeti ve bereketleri senin üzerine olsun. Bize ve Allah'ın salih kullarına selam olsun desin. Zira bu "Allah'ın salih kullarına" sözünü söylediği vakit göklerde ve yerde olan her salih kulu kapsamış olur. (Bundan sonra da ![]() Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 609 Kaab b. Ucra'nın Abdullah b. Ebu Leyla'dan rivayetinde, Abdullah b. Ebu Leyla: Bir kere Kaab b. Ucra benimle karşılaşınca şöyle dedi: Ey İbn Ebu Leyla! Peygamber'den işittiğim bir selat-u selamı sana hediye edeyim mi? (Bir gün) Allah Resulü (a.s.) yanımıza geldi. Bunun üzerine Ey Allah'ın Resulü! Sana nasıl selam vereceğimizi öğrendik. Fakat sana nasıl dua edeceğiz? diye sorduk. O bize şöyle deyiniz buyurdu: "Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed. Kema sallayte ala ali İbrahim. İnneke hamîdun mecîd. Allahümme barik ala Muhammedin ve ala ali Muhammed. Kema barekte ala ali İbrahim. İnneke hamîdun mecîd." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 614 Ebu Humeyd Saidî (r.a.) şöyle haber verdi: Kendileri: Ey Allah'ın Resulü! Sana nasıl salat getirip dua edelim diye sormuşlardı. Allah Resulü: Şu duayı okuyunuz buyurdu: Ey Rabbim! Muhammed'e (şerîatını ve şefaatini) kutlu kıl, ailesine ve bütün ümmetine de rahmet eyle! nasıl İbrahim ailesine kutlu kıldın, rahmet ettinse! Muhammed üzerine şeref ve saadeti daim ve mübarek kıl. Kadınlarının ve bütün ümmetinin üzerinde de sabit ve mübarek kıl. Nasıl İbrahim ailesi üzerinde sabit ve mübarek kıldınsa. Ey Rabbim! Sen Hamîd'sin mecîd'sin!. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 615 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "İmam, Semiallahu limen hamideh dediği zaman sizler, Allahümme Rabbena leke'l hamd, deyiniz. Çünkü her kimin (böyle) demesi meleklerin (böyle) demesi ile aynı anda olursa geçmiş günahları bağışlanır." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 617 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "İmam, amin dediği zaman arkasından siz de amin deyiniz. Çünkü her kimin amin demesi meleklerin amin demesine uyarsa geçmiş günahları bağışlanır." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 618 Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlatır: Hz. Peygamber bir attan düştü de sağ yanı sıyrıldı. Biz hasta ziyareti yapmak için huzuruna girdik. Derken namaz vakti geldi. Pegamber (a.s.) bize oturarak namaz kıldırdı. Biz de onun arkasında oturarak namaz kıldık. Namazı bitirdiği vakit şöyle buyurdu: "İmam ancak kendisine uyulsun diye imam yapılmıştır. Öyle olunca o tekbir aldığı zaman siz de tekbir alınız, o secdeye gittiği zaman siz de secdeye gidiniz, o kalktığında siz de kalkınız, o semiallahu limen hamideh dediği zaman sizler, Rabbena ve leke'l-hamd deyiniz. O, oturduğu halde namaz kıldığı vakit hepiniz oturarak kılınız." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 622 Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: Allah Resulü (a.s.) hastalandı. Sahabelerinden bir kısım halk ziyaret için yanına girdi, arkasından Allah Resulü (a.s.) oturduğu halde namaz kıldı. Hasta ziyaretine gelenler de ayakta dikilerek onun namazına uyup namaz kıldılar. Allah Resulü onlara: Oturunuz diye işaret etti. Onlar da oturdular. Namazı bitirdiğinde: "İmam ancak kendisine uyulsun diye imam yapılmıştır. Öyle olunca o, rükuya gittiği zaman siz de rükuya varınız, başını kaldırdığı zaman siz de başınızı kaldırınız. Oturduğu halde kıldığı vakit siz de oturarak kılınız" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 623 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "İmam ancak kendisine uyulmak içindir. Öyle ise imama muhalif hareket etmeyiniz. O, tekbir aldığı zaman siz de tekbir alınız. O rükuya vardığı zaman siz de rükuya varınız. Semiallahu limen hamideh dediği zaman siz: Allahümme! Rabbena leke'l-hamd deyiniz. Secde ettiği zaman, secde ediniz. Oturduğu halde kıldığı zaman hepiniz oturarak kılınız." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 625 Aişe'nin (r.ah.) Ubeydullah b. Utbe'den (r.a.) rivayet ettiğine göre, Ubeydullah b. Utbe şöyle anlattı: Aişe'nin huzuruna girdim ve ona: Allah Resulü'nün (a.s.) hastalığından bahseder misiniz? dedim. Evet diyerek şöyle anlattı: Peygamber'in hastalığı ağırlaştığı zaman, "İnsanlar namazı kıldılar mı?" diye sordu. Hayır, seni bekliyorlar ey Allah'ın Resulü! dedik." (Öyle ise) benim için leğene su koyunuz" diye emretti. Su koyduk, o yıkandı. Sonra kalkmağa davranırken bayıldı. Sonra ayıldı. Yine: "İnsanlar namazı kıldılar mı?" diye sordu. Hayır, seni bekliyorlar Ey Allah'ın Resulü! dedik. Yine: "Benim için leğene su koyunuz," buyurdu. Biz suyu koyduk, (oturup) yıkandı. Sonra kalkmağa davranırken yine bayıldı. Sonra ayıldı. Yine: "İnsanlar namazı kıldılar mı?" diye sordu. Hayır, seni bekliyorlar Ey Allah'ın Resulü! dedik. Yine: "Benim için leğene su koyunuz" buyurdu. Biz suyu koyduk, o yıkandı. Sonra kalkmağa davranırken tekrar bayıldı. Sonra ayıldı ve: "İnsanlar namazı kıldılar mı?" diye sordu. Hayır, onlar seni bekliyorlar Ey Allah'ın Resulü! dedik. O sırada halk mescitte Allah Resulü'nü yatsı namazına bekleyip duruyorlardı. Bunun üzerine Allah Resulü, halka namaz kıldırması için Ebu Bekr'e (haber) gönderdi. Haberci Ebu Bekr'e gidip Allah Resulü sana insanlara namaz kıldırmanı emrediyor dedi. Ebu Bekr (ki yüreği yufka bir zat idi): Ey Ömer! İnsanlara sen kıldır, dedi. Ömer ona: Sen bunu yapmaya daha layıksın cevabını verdi. (Allah Resulü'nün hasta olduğu) O günlerde halka namazı Ebu Bekr kıldırdı. Sonra Allah Resulü vücudunda hafiflik hissedip birisi Abbas olan iki kişi arasında öğle namazını kılmak için çıktı. Ebu Bekr halka namaz kıldırıyordu. Ebu Bekr Peygamber'i görünce geriye çekilmek için davrandı. Peygamber ona: Geriye çekilme, diye işaret etti. Peygamber kendisini götüren iki kişiye: "Beni onun yanına oturtunuz," dedi. Onlar Peygamber'i Ebu Bekr'in yanına oturttular. Ebu Bekr ayakta olduğu halde Peygamber'in namazına uyarak namaz kıldırıyordu. Cemaat da Ebu Bekr'in namazına uyarak namaz kılıyorlardı. Halbuki Peygamber oturduğu yerde namaz kılıyordu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 629 Enes b. Malik (r.a.) şöyle haber verdi: Hz. Peygamber'in vefatı ile neticelenen hastalığı günlerinde Ebu Bekr kendilerine namazı kıldırıyordu. Nihayet (vefatının tesadüf ettiği) pazartesi günü oldu. Ashap(sabah) namazı içinde saf saf durmuşlardı. Allah Resulü Aişe'nin odasının kapı perdesini açtı ve ayakta durarak bizlere baktı. Yüzü Mushaf yaprağı gibi bembeyazdı. Sonra (onların namazda saf bağlayarak durduklarını görüp çok sevindi ve) tebessüm ederek güldü. Enes der ki: Biz namazda olduğumuz halde Allah Resulü'nün çıkışı ile sevincimizden şaşırdık. Ebu Bekr, Allah Resulü'nün namaz kılmak arzusu ile çıktığını sanarak topukları üzerinde geri ilk safa ulaşmak için çekildi. Allah Resulü onlara eliyle: Namazınızı tamamlayınız diye işaret etti. Sonra (Aişe'nin odasına) girdi ve kapı perdesini indirdi. Enes der ki: İşte Allah Resulü göründüğü bu pazartesi günü vefat etti. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 636 Ebu Musa (r.a.) şöyle anlattı: Allah Resulü (a.s.) hasta oldu. Hastalığı şiddetlenince, "Ebu Bekr'e söyleyin de halka namazı kıldırsın" buyurdu. Aişe Ey Allah'ın Resulü! Ebu Bekr pek yufka yürekli bir kimsedir. Ne vakit senin makamında durursa halka namaz kıldıramaz, dedi. Bunun üzerine (tekrar): "Ebu Bekr'e söyle namazı o kıldırsın! Şüphesiz ki siz Yusuf'un (a.s.) Sahibelerisiniz (yani onun günündeki kadınlar gibisiniz) " buyurdu. Böylece Allah Resulü hayatta iken Ebu Bekr halka namaz kıldırdı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 638 Sehl b. Sa'd Saidî'nin, anlattığına göre: Allah Resulü (a.s.) aralarını düzeltmek için (bir kere) Amr b. Avf oğullarının yurduna gitmişti. Namaz vakti geldi. Müezzin (Bilâl) Ebu Bekr'e gelip: Halka namaz kıldırır mısın, ikamet edeyim mi? diye sordu. O da, evet, dedi. Arkasından Ebu Bekr namaza başladı. Halk namazda iken Allah Resulü çıkageldi. Safları yara yara birinci safa vardı. Onu gören cemaat el çırptılar. Ebu Bekr namazı kılarken başını çevirmezdi. Arkasındaki cemaat el çırpmayı çoğaltınca başını çevirdi ve Allah Resulü'nü gördü. Allah Resulü: "Yerinde dur!" diye kendisine işaret etti. Ebu Bekr ellerini kaldırıp Allah Resulü'nün kendisine olan bu emrinden dolayı Aziz ve Celil Allah'a hamd etti. Sonra Ebu Bekr birinci safa girinceye kadar geri gitti. Allah Resulü de ileriye geçip namazı kıldırdı. Sonra namazdan çıktı ve: "Ey Ebu Bekr! Sana emrettiğim vakit yerinde kalmaktan seni engelleyen ne idi?" diye sordu. Ebu Bekr de: Ebu Kuhafe'nin oğlu için Allah Resulü'nün önünde (durup) namaz kılmak layık olmaz, dedi. Allah Resulü cemaate dönüp: "Size ne oluyordu? El çırpmayı neden bu kadar çoğalttınız? Namazda iken her kim farklı birşey olduğunu görürse sübhanallah desin. Tesbih ettiği vakit elbette kendisine (imam tarafından) iltifat ve dikkat olunur. El çırpmak kadınlara mahsustur" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 639 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.): "Sübhanallah demek erkeklere, el çırpmak kadınlara mahsustur" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 641 Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlattı: Bir gün Allah Resulü (a.s.) bize namaz kıldırdı. Sonra namazdan çıkınca şunları söyledi: "Ey falanca! namazını niye güzel kılmazsın? Namaz kılan kimse, namaz kıldığı zaman nasıl namaz kıldığına bakmaz mı? Çünkü namaz kılan, ancak kendisi için namaz kılar. Vallahi ben önümden gördüğüm gibi muhakkak arkamdan da görürüm (yahut: Önümdekini gördüğüm gibi arkamdakini de muhakkak görürüm)." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 642 Enes b. Malik'in (r.a.) naklettiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurdu: "Rükuyu ve sücudu dosdoğru yapınız. Vallahi ben sizi rüku ettiğiniz ve secdeye vardığınız zaman arkamda iken de (yahut: sırtımın arkasından da) muhakkak görüyorum." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 644 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Hz. Muhammed (a.s.) şöyle buyurdu: "Namazda başını imamdan evvel kaldıran kimse, Allah'ın onun başını eşek başına dönüştürmeyeceğinden emin olamaz" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 647 Enes b. Malik'in (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Saflarınızı doğru tutunuz, çünkü safların doğru tutulması namazın kemalindendir" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 656 Enes b. Malik'in (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Namazda saflarınızı tamamlayınız. Çünkü ben sizi arkamda iken görmekteyim" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 657 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) buyurdu ki: "Namazda safları doğrultunuz. Çünkü saf doğrultmak namazın güzelliğindendir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 658 Numan b. Beşir (r.a.) şöyle dedi: Allah Resulü'nden (a.s.) işittiğime göre şöyle buyurdu: "Ya saflarınızı düzeltiniz, ya da Allah Teala'nın yüzlerinizi ayrı ayrı taraflara çevireceğini muhakkak bilesiniz." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 659 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Ezan okumakta ve birinci safta ne (bereket ve) hayırlar olduğunu bilseler de (onlara nail olmak için) kura atmaktan başka çare bulmasalar, muhakkak kura atarlar, (her namazın) ilk vaktinde olan fazileti bilseler (ona yetişmek için) muhakkak yarış ederler ve yatsı ile sabah (cemaatlerin) daki ilahî lütufları bilseler emekliyerek de olsa onlara giderlerdi." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 661 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Eğer öndeki safta olan (hayır) ları bilseydiniz (yahut bilselerdi) mutlaka kura atmak gerekirdi" buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 663 Sehl b. Sa'd (r.a.) şöyle anlattı: Vallahi ben (bazı) kimseleri bellerindeki fûtaları dar oldukları için çocuklar gibi boyunlarına bağlamış olarak Peygamber'in arkasında namaz kılarlarken gördüm. Bir sözcü (kalkarak cemaate gelen kadınlara): Ey kadınlar topluluğu! Erkekler doğrulup kalkmadıkça başlarınızı secdeden kaldırmayınız, dedi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 665 Abdullah b. Ömer (r.a.) Hz. Peygamber'in (a.s.) şöyle buyurduğunu nakletti: "Herhangi birinizden hanımı mescide gitmek için izin isterse sakın onu engellemesin." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 666 Hz. Peygamber'in eşi Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: Allah Resulü (a.s.), şimdiki kadınların yaptıklarını bir görseydi, mutlaka İsrail oğullarının kadınlarının engellendiği gibi, onların mescide gitmesini de engellerdi. Ravi der ki: Ben Amre'ye, İsrail oğulları kadınları mescitlerden menolunmuşlar mıdır? diye sordum, Amre: Evet, dedi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 676 İbn Abbas (r.a.) Namazını kılarken sesini yükseltme, o kadar da kısma, ikisinin ortasında bir yol tut!ayeti hakkında şöyle dedi: Bu ayet indiği sıralarda Allah Resulü (a.s.) Mekke'de gizli yaşıyordu. Fakat ashabıyle namaz kıldığı zaman Kur'an okurken sesini yükseltiyordu. Müşrikler ise, Kur'an'ı duyunca hem Kur'an'a, hem onu gönderene, hem de kendisine Kur'an gelene küfrediyorlardı. Bunun üzerine Yüce Allah Peygambere: Namazda kıraatını yüksek sesle okuma,sonra müşrikler kıraatını işitirler. Kıraatını ashabından tamamen de gizleme.Kur'an'ı onlara işittir, fakat bunu bağırmak derecesine de vardırma. Bunun ikisi arası bir yol tut,bağırmakla gizlemek arası, buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 677 Hz. Aişe (r.ah.) Namazını kılarken sesini yükseltme, o kadar da kısma, ikisinin ortası bir yol tut!ayeti hakkında şöyle dedi: Bu ayet, dua hakkında indirilmiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 678 İbn Abbas (r.a.) Onu tekrarlayıp dilini kımıldatmaayeti hakkında şöyle dedi: Peygamber (a.s.), Cebrail vahyi getirdiği zaman, onları ezberleyip zaptetmek kendisine güç gelir ve bundan dolayı çok kereler dilini ve dudaklarını oynatırdı. Vahy'in geldiği, durumundaki değişikliklerden anlaşılırdı. Bunun üzerine Allah Teala ona meâlen şöyle dedi: Onu acele kavrayıp ezberlemek için dilini onunla kımıldatma!Çünkü onu toplamak ve okutmak şüphesiz bizim işimizdir.Şüphesiz onu göğsünde toplamak ve dilinde akıtıp okutmak bizim işimizdir. Sen onu okuyacaksın. Öyle ise biz onu okuduğumuz vakit, sen onun okunuşuna uy!Dedi ki: Onu indirdiğimiz vakit onu dinle. Sonra onu açıklamak da şüphesiz bizim işimizdir.Onu senin dilinle beyan etmek bizim işimizdir. İşte bundan sonra Cebrail ona geldiğinde susardı. Cebrail gittiği zaman ise Allah'ın ona vadettiği gibi gelen vahyi okur idi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 679 İbn Abbas (r.a.) şöyle dedi: Allah Resulü (a.s.), ne cinne Kur'an okudu ne de onları gördü. Allah Resulü (a.s.) ashabından birkaç kişi ile birlikte Ukaz çarşısına doğru yürüyorlardı ki o tarihte şeytanlar, semadan haber almaları yasaklanmış, (haber almaya çıktıkça) üzerlerine yıldızlar atılmaya başlanmış bulunuyordu. (Semaya doğru çıkıp da kovulan) şeytanlar kavimleri yanına döndüklerinde kendilerine: Ne oluyorsunuz? (neden hiç bir haber getirmiyorsunuz) dediler. Onlar da: (Ne yapalım?) gökten haber almamız yasaklandı. Üzerimize yıldızlar döktüler, dediler. (Bunun üzerine) Onlar da: Sizin haber almanıza engel olan her halde yeni meydana gelmiş bir şeydir. Yeryüzünün doğusu ve batısını dolaşın da gökten haber almanıza engel olan (bu yeni şey) ne imiş öğreniniz denildi. Daha sonra bunlar yerin doğu taraflarını ve batı taraflarını dolaşmaya gittiler. İşte bunların içinden Tihame yönünü (araştırmayı üzerine) almış olan takım, Ukaz panayırına gitmek üzere Nahle'de bulunan Hz. Peygamber'in bulunduğu yere uğradılar. O sırada Peygamber ashabına sabah namazı kıldırıyordu. (Namazda okuduğu) Kur'an'ı işitince bunlar kulak verdiler ve birbirine: Gökten haber almaktan sizi alıkoyan Vallahi işte budur, dediler. İşte o zaman bu haberciler kendi kavimlerine döndüklerinde: Ey kavmimiz! Gerçekten biz hayranlık uyandıran, doğru yolu gösteren bir Kur'an dinledik ve ona iman ettik; Artık Rabbimize kimseyi ortak koşmayacağızdediler. Yüce Allah da Peygamber'i Muhammed'e (a.s.) De ki: Bana, cinlerden bir zümrenin Kur'an okuyuşumu dinleyip şöyle dedikleri vahyolundu...şeklinde başlayan Cin suresi indirildi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 681 Ebu Katâde (r.a.) şöyle dedi: Allah Resulü (a.s.) bize namaz kıldırdı (Namaz kıldırırken) öğlen ve ikindi namazlarındaki ilk iki rekâtlarda Fatihatu'l-Kitap ile birer sure okurdu. Bazen bize (sessiz okuduğu) ayeti de duyururdu. Öğlen namazının ilk rekâtını uzatır, ikinciyi kısaltırdı. Sabah namazında da böyle (yapardı). Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 685 Ebu Berze (r.a.) şöyle anlatır: Allah Resulü (a.s.) sabah namazında altmıştan yüz ayete kadar okurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 702 Berâe b. Azib (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: Allah Resulü bir seferde idi, (günün son namazı olan) yatsı namazını kıldırdı. İki rekâtın birinde "ve't-tîni ve'z-zeytûni" suresini okudu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 706 Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle anlattı: Muaz b. Cebel her defa Peygamber'in arkasında (yatsı) namazını kılar sonra kavmine (yani Seleme oğullarına) gelir, onlara imamlık yapardı. Bir gece yine Peygamber'le beraber yatsıyı kıldı. Sonra kavmine gelip, onlara imam oldu. Bakara suresini okumaya başladı. Bunun üzerine cemaatten bir kimse selam verip ayrıldı, sonra namazı yalnız başına kılıp çıktı. Namazdan sonra o kimseye: Ey Falanca! Sen münafık mı oldun? dediler. O da: Hayır, münafık değilim. (Hele sabah olsun) vallahi, Allah Resulü'nün (a.s.) huzuruna muhakkak gideceğim ve ona mutlaka haber vereceğim, dedi. Ertesi gün Allah Resulü'ne gelerek şunları söyledi: Ey Allah'ın Resulü! Biz su çeker develer sahibiyiz. Bütün gün işimizin başında didiniriz, (akşam olunca gelip namaz kılarız). Muaz sizinle birlikte yatsıyı kıldı sonra geldi ve Bakara suresinden başlayıp okumaya kalktı. Bunun üzerine Allah Resulü (a.s.) Muaz'a dönüp: "Ey Muaz! Sen dinden nefret ettirici misin? Falanca sureyi oku, falanca sureyi oku!" buyurdu. Sufyan der ki: Amr'a Ebu Zubeyr'in Cabir'den naklen kendilerine Hz. Peygamber (a.s.): "ve'ş-şemsi ve duhaha" yı, "ve'd-duha" yı, "ve'l-leyli iza yağşa" yı, "ve sebbih isme rabbike'l-a'la" yı oku buyurmuştur, dedim. Bunun üzerine Amr İşte bunlar gibi sureler, cevabını verdi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 709 Ebu Mesûd Ensari (r.a.) şöyle dedi: Allah Resulü'ne biri gelip: Falanca bize (namaz kıldırırken) o kadar uzatıyor ki, sabah namazına gitmekten (adeta) geri kalıyorum, dedi. Allah Resulü'nü (a.s.) hiçbir konuda o günkü kadar kızgın görmedim. Bunun üzerine şöyle buyurdu: "Ey insanlar! İçinizde bazı kimselerde cemaatı nefret ettirme hasleti vardır. Herhangi biriniz insanlara imam olursa hafif tutsun. Çünkü arkasındaki cemaatte yaşlı olanı, zayıf olanı ve iş güç sahibi olanı var." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 713 Ebu Hureyre'den (r.a.) nakledildiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurdu: "Herhangi biriniz halka imamlık yapacak olursa hafif tutsun. Çünkü içlerinde küçük olanı var, yaşlı olanı var, zayıf olanı var, hasta olanı vardır. Yalnız başına namaz kıldığında ise namazını nasıl isterse öyle kılsın." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 714 Enes (r.a.) şöyle anlatır: Hz. Peygamber (a.s.) namazı hem kısa, hem de tamam surette kıldırırdı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 719 Enes (r.a.) şöyle dedi: Allah Resulü (a.s.) kendisi namaz kıldırırken saflarda annesiyle beraber bulunan çocuğun ağlamasını işitirdi de hemen hafif bir sure okur, yahut kısa bir sure okur idi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 722 Berâe b. Azib (r.a.) şöyle dedi: Muhammed (a.s.) ile birlikte kılınan namazı gözetleyip dikkat ettim. Kıyamını, rükuunu, rükudan sonraki ayakta bekleyişini, secdelerini, iki secde arasındaki oturuşunu, tekrar secdesini, selam vermekle kalkıp gitmesi arasındaki oturuşunu, (ve bunları vakit olarak) birbirine denk buldum. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 724 Enes (r.a.) şöyle dedi: Allah Resulü'nü (a.s.) bize nasıl namaz kıldırırken gördüysem size de öylece namaz kıldırmaktan vazgeçmeyeceğim. Enes'in namazını tarif eden ravi Sabit b. Eslem Bünani şöyle dedi: Enes (r.a.), sizde görmediğim bir şey yapardı: Başını rükudan kaldırdığı zaman, gören secde etmeği unuttu diyecek kadar ayakta dikilirdi. Başını secdeden kaldırdığı zaman iki secde arasında da yine gören unuttu diyecek kadar dururdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 726 Bera'nın (r.a.) anlattığına göre: Kendileri Allah Resulü'nün arkasında şöyle namaz kılıyorlardı: Allah Resulü (a.s.) başını rükudan kaldırdığı zaman, o alnını yere koymadıkça hiç bir kimseyi (secdeye varmak için) belini büker görmedim. Sonra Allah Resulü'nün arkasındakiler secdeye vararak yere kapanırlardı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 728 Aişe (r.ah.) şöyle dedi: Allah Resulü (a.s.) rükuunda ve sucudunda: "Ey Allahım! Seni tesbîh ederim. Ey Rabbim seni, senin övgünle överiz. Ey Allahım! Beni mağfiret eyle! tesbih ve istiğfarını çokça söylerdi. Allah Resulü bunu demekle Kur'an'ı imtisal ediyordu." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 746 İbn Abbas (r.a.) şöyle nakletti: Hz. Peygamber'e (a.s.) yedi aza üzerine secde etmesi emredildi, saçlarını ve elbisesini eliyle gidermesi (toplaması) de yasaklandı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 755 Enes'in (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.): "Secdede itidal üzere bulununuz. Hiç biriniz de kolunu (secde esnasında) köpeğin ayaklarını yaydığı gibi yaymasın" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 762 Abdullah b. Malik b. Buhayne'nin (r.a.) anlattığına göre: Allah Resulü (a.s.) namazı kılarken koltuklarının aklığı görünecek derecede pazılarının arasını açardı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 764 Abdullah b. Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) bayram günü (namaza) gideceği zaman bir mızrak getirilmesini emreder ve derhal bir mızrak önüne dikilirdi, arkasındaki cemaatle birlikte ona doğru namaz kılardı. Seferi iken de aynı şeyi yapardı. Emîrlerin (bayram namazlarında) önlerine mızrak dikmeleri bundan dolayıdır. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 773 İbn Ömer'in (r.a.) anlattığına göre: Hz. Peygamber (a.s.) binek devesini kendisiyle kıble arasına alır ve ona doğru namaz kılardı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 775 Ebu Cuhayfe (r.a.) şöyle dedi: (Bir seferde) Mekke'de iken Peygamber'e geldim. Kendisi (Mina'ya yakın) Ebtah denilen yerde kızıl sahtiyandan bir kubbe içinde idi. Bilâl, Allah Resulü'nün abdest suyunu dışarı çıkardı. İnsanlardan kimisi o sudan ele geçirdi, kimisi de ele geçirenlerin serpintilerine ve ıslaklığına ulaşabildi. Akabinde Peygamber kırmızı bir cübbe giymiş olarak çıktı. Bacaklarının aklığı hâlâ gözümün önündedir. Abdest aldı, Bilâl de ezan okudu. Ben onun ağzına şuraya buraya dönerek takip ettim (sağa ve sola yönelerek) "hayye ale's-salati, hayye ale'l-felahi" diyordu. Sonra Allah Resulü için bir mızrak dikildi. Allah Resulü ileri geçip öğleni iki rekât kıldırdı. Önünden eşek, köpek geçerdi de engel olunmazdı. Sonra ikindiyi iki rekât kıldırdı. Sonra da Medine'ye dönünceye kadar hep ikişer rekât kıldırdı durdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 777 İbn Abbas (r.a.) şöyle dedi: Allah Resulü (a.s.) Mina'da insanlara namaz kıldırdıği sırada dişi bir merkebe binerek karşıdan geldim. Ben o zaman bulûğ yaşına yaklaşmıştım. Safın önünden geçtim. Merkebi otlasın diye salıverdim, ondan sonra safa girdim. Bu yaptığıma kimse ses çıkarmadı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 780 Ebu Saîd Hudrî'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "İçinizden biri namaza durduğu zaman, önünden geçecek olan hiçbir kimseyi bırakmasın. Gücü yettiği nisbette onun geçmesine engel olsun. Eğer dinlemezse onunla döğüşsün. Çünkü o ancak bir şeytandır." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 782 Ebu Cuheym'in naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) "Namaz kılanın önünden geçen kimse, ne kadar günah işlediğini bilse, önünden geçmektense kırk (...) durması daha hayırlıdır." buyurmuştur. Hadisin ravilerinden Ebu'n Nadr kırk rakamıyla kastedilen gün mü, ay mı, yıl mı bilmiyorum demektedir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 785 Sehl b. Sa'd Saidî (r.a.) şöyle anlattı: Allah Resulü'nün (a.s.) namazgâhı ile (kıble cihetindeki) duvar arasında bir davar geçebilecek kadar yer vardı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 786 Seleme b. Ekva'dan (r.a.) nakledildiğine göre: Kendisi Mushaf sandığının konduğu yeri araştırır orada nafile namaz kılardı. Ve zikretti ki Allah Resulü de (a.s.) bu yerde namaz kılmayı tercih ederdi. Kıble duvarı ile minber arasında bir davar geçebilecek kadar uzaklık vardı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 787 Aişe (r.ah.) Hz. Peygamber (a.s.) geceleyin, kendisi ile kıblesi arasında ben, cenazenin uzanması gibi karşısında uzanmış olduğum halde namaz kılardı, demiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 791 Hz. Peygamber'in zevcesi Meymune (r.ah.) şöyle dedi: Ben karşısında iken hayızlı olduğum halde Allah Resulü (a.s.) namaz kılardı. Bazen da giydiği elbise, secdeye vardığı zaman, (ben hayızlı iken) bana dokunurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 797 Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: Bir kimse Allah Resulü'ne (a.s.) bir tek elbise ile kılınan namazı sordu. Allah Resulü de: "Her birinizin ikişer elbisesi var mı ki?" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 799 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Hiç biriniz, üzerinde bir tek elbise varken onun bir miktarını omuzlarının üstüne dolamaksızın namaz kılmasın." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 801 Ömer b. Ebu Seleme (r.a.) şöyle dedi: Ben Allah Resulü'nü (a.s.) Ümmü Seleme'nin evinde bir tek elbise ile, ona sarılmış ve iki tarafını omuzları üzerine koymuş olarak namaz kılarken gördüm. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 802 Cabir (r.a.) şöyle dedi: Ben Peygamber'i (a.s.) bir kısmını omuzuna dolayıp bağladığı bir tek elbise ile namaz kılarken gördüm. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 805 |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#9 |
![]() MESCİTLER VE NAMAZ KILMA YERLERİ
Ebu Zerr (r.a.) şöyle anlatır: Ey Allah'ın Resulü! Yeryüzünde (ibadet için) yapılan ilk mescit hangisidir? diye sordum. "Mescid-i Haram" buyurdu. Ben: Sonra hangisi? dedim. Allah Resulü: "Mescid-i Aksa" buyurdu. Ben: Bu iki mescidin kuruluşu arasında ne kadar zaman vardır? dedim. Allah Resulü: "Kırk sene vardır. Namaz sana nerede yetişirse namazı orada kıl. İşte orası bir mescittir" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 808 Cabir b. Abdullah Ensari'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Benden evvel hiçbir kimseye verilmedik beş (şey hep birden) bana verilmiştir: Her Peygamber özellikle kendi kavmine gönderilirken ben kırmızı siyah bütün insanlara gönderildim. Ganimetler bana helal edildi, halbuki benden evvel kimseye helal edilmemiştir. Yer (yüzü) bana temiz, temizlik sebebi ve mescit kılındı. Onun için kim olursa olsun namaz vakti gelip çatmış ise bulunduğu yerde namazı kılıversin. Önümdeki bir aylık yola kadar (düşmanlarımın kalbine) korku (salmam) için bana yardım edildi ve bana şefaat (etme hakkı) verildi." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 810 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Diğer Peygamberlere verilmeyen altı şey bana verilmek suretiyle üstün kılındım: Bana az sözle çok mana ifade etme gücü verildi. (Düşmanlarımın kalbine) korku salmam hususunda bana yardım edildi. Ganimetler bana helal kılındı. Yer (yüzü) bana bir temizlik vasıtası ve bir mescit kılındı. Tüm insanlığa Peygamber gönderildim. Benimle Peygamberler sona erdi." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 812 Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlattı: Allah Resulü (a.s.) Medine'ye geldi ve Medine'nin yüksek tarafında Amr b. Avf oğullarının bulundukları yerde (yurtta) konakladı. Onların içinde 14 gece kaldı. Sonra (dayıları olan) Neccar oğullarına haber gönderdi. Onlar da kılıçları boyunlarında asılı olarak geldiler. Devesi (Kusva) üstünde Allah Resulü (a.s.) ile terkisinde Ebu Bekr ve çevresinde Neccar oğulları cemaatı (ile beraber yola çıkışları) hâlâ gözümün önündedir. Nihayet Ebu Eyyûb'un (Halid b. Zeyd Ensari) bahçesinda devesini çökertti. Allah Resulü (a.s.) nerede namaz vakti girerse oracıkta namazı kılardı. Bazen davar ağıllarında da namaz kıldığı olurdu. Sonra kendisi mescidin inşa edilmesini emretti. Neccar oğulları takımına (adam) gönderip: "Ey Neccar oğulları! Arsanızın değerini bana söyleyin (de karşılığını ödeyeyim) " buyurdu. Onlar ise: Vallahi olamaz, biz onun (bedel) kıymetini ancak Allah'tan isteriz, dediler. (O çevrilmiş bahçenin) içinde söyleyeceklerim vardır: (Bir kere) müşriklerin kabirleri vardı. (Sonra) oyuk ve tümsek, bakılmamış harap yerler vardı. (Bir de) hurma ağaçları vardı. Allah Resulü emretti, müşriklerin kabirleri(ndeki kemikleri çıkarılıp başka yere) taşındı. Sonra (o bakımsız) harap yerler düzeltildi. Sonra hurma ağaçları (diplerinden) kesildi. Hurma ağaçlarını (direk olarak) mescidin kıble tarafına sıra ile dizdiler ve kapının yan söğelerini taştan ördüler. Ashap kasideler söyleyerek taş taşımaya başladılar. Allah Resulü (a.s.) da onlarla birlikte olarak hep beraber şöyle diyorlardı: "Ey Allahım! Muhakkak Ahiret hayrından başka hayır (denecek bir şey) yoktur. Öyle ise Ensar ile Muhacirlere yardım et!" Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 816 Berâe b. Azib (r.a.) şöyle anlattı: Hz. Peygamber (a.s.) ile beraber 16 ay Beytu'l-Makdis'e doğru namaz kıldım. Nihayet Bakara suresindeki şu ayet nazil oldu: Yüzünü çok kere göğe doğru çevirdiğini görüyoruz. Şu anda seni arzu ettiğin kıbleye döndüreceğiz. Artık namazda yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Siz de (ey müminler) nerede bulunursanız namazda yüzünüzü o yana çevirin. Şüphesiz ki kendilerine kitap verilenler, bunun, Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu çok iyi bilirler. Allah onların yaptıklarından habersiz değildir.Bu ayet nazil olup Peygamber namazı tamamladıktan sonra cemaatten biri gitti ve Ensardan namaz kılmakta olan bir cemaate uğradı. Onlara kıblenin değiştirildiğini söyledi. Bunun üzerine (namazlarını bozmadan oldukları gibi) yüzlerini Beytullah tarafına döndürdüler. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 818 İbn Ömer (r.a.) şöyle anlattı: İnsanların Kuba mescidinde sabah namazını kıldıkları sırada kendilerine birisi geldi ve: Bu gece Allah Resulü'ne vahiy indirilmiş ve Kâbe'ye yönelmesi emredilmiştir. Artık bundan sonra siz de Kâbe tarafına yöneliniz, dedi. Kuba halkı da yüzleri Şam'a doğru iken Kâbe tarafına yöneldiler. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 820 Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: Ümmü Habibe ile Ümmü Seleme, Habeşistan'da gördükleri, içinde resimler bulunan bir kiliseden Allah Resulü'ne bahsettiler. Allah Resulü (a.s.): "Onlar içlerinde iyi bir kimse zuhur edip vefat ettiğinde onun kabri üzerine bir mescit bina ederler ve bu resimleri yaparlar. İşte onlar Kıyamet gününde Allah katında yaratılmışların en şerlileridirler" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 822 Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: Allah Resulü (a.s.) bir daha kalkamadığı (vefat ettiği) hastalığında: "Allah, Yahudi ve Hıristiyanları rahmetinden uzak kılsın! Bunlar Peygamberlerinin kabirlerini birer mescit edindiler" buyurdu. Hz. Aişe der ki: Bu endişe olmasaydı Allah Resulü'nün kabri açık bulundurulurdu. Fakat onun da bir mescit edinilmesinden korkulmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 823 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Allah Yahudileri helak etsin. Çünkü onlar Peygamberlerinin kabirlerini birer mescit edinmişlerdir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 824 Aişe (r.ah.) şöyle anlattı: Allah Resulü (a.s.) son hastalığında (çektiği zahmetten dolayı) yanında bulunan bir abayı (ikide bir) yüzüne örter dururdu. Aba kendisine sıkıntı verdikçe yine atıp yüzünü açardı. İşte bu halde iken: "Yahudi ve Hıristiyanlara Allah lânet etsin. Çünkü onlar, Peygamberlerinin kabirlerini (kendilerine) birer mescit edindiler" buyurdu. Bu sözleri ile onların yaptıklarından (ümmetini) sakındırıyordu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 826 Hz. Osman b. Affan'ın (r.a.) rivayet ettiğine göre: Kendisi (Osman b. Affan) Allah Resulü'nün (a.s.) Mescidini yeniden inşa ettiği zaman halkın dedikoduları üzerine şöyle dedi: Siz çok söylenmeye başladınız. Halbuki ben Allah Resulü'nün şöyle buyurduğunu işittim: "Her kim Allah Teala için (ravilerden Bükeyr Bununla Allah'ın rızasını kastederek dediğini sanıyorum, dedi) bir mescit inşa ederse Allah Teala da ona Cennette bir ev inşa eder." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 828 Sa'd b. Ebu Vakkas'ın (r.a.) rivayet ettiğine göre: Musab b. Sa'd şöyle dedi: (Bir defa) babamın yanında namaz kıldım. Rüku esnasında diz kapaklarımın önünde iki avucumu birbirine kapattıktan sonra ellerimi ikisi arasına koydum. Babam bana ellerini diz kapaklarının üzerine koy, dedi. Sonra diğer bir defa babamın yasakladığı o hareketi tekrar yaptım. Bu sefer babam ellerime vurdu ve: Biz öyle (ellerimizi birleştirip dizlerimizin arasına) koymaktan nehyedildik. Ve avuçları diz kapakları üzerine koymakla emredildik, dedi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 832 Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle anlattı: Allah Resulü (a.s.) namazda iken biz ona selam verirdik de kendisi bizim selamımızı alırdı. Necaşi'nin yanından döndüğümüz vakit kendisine (yine namaz içinde) selam verdik fakat bu sefer selamımızı almadı. Ey Allah'ın Resulü! Evvelce biz size namaz içinde bulunduğunuz sırada selam verirdik, siz de selamımıza karşılık verirdiniz, dedik. "Namazda muhakkak bir meşguliyet vardır (yani namaz başka işe bırakmaz) " buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 837 Zeyd b. Erkam (r.a.) şöyle dedi: Biz, (ilk zamanlar) namazda konuşurduk. Kişi namazda bulunduğu halde yanındaki arkadaşına laf atardı. Nihayet Namazlara dikkat edin, özellikle orta namaza; Ve Allah'a derin bir saygı ve korku içinde el bağlayıp divana durun!ayeti nazil oldu. Bunun üzerine susmamız emredildi ve konuşmamız yasaklandı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 838 Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle anlatır: Allah Resulü (a.s.) beni bir iş için göndermişti: Sonra ona yolunda yürür halde yetiştim. (Ravi Kuteybe Namaz kılarken, demiştir). Ve kendisine selam verdim. O da işaretle selamı aldı. Namazı bitirince beni çağırdı ve: "Biraz önce sen selam verdin, halbuki ben namaz kılıyordum" buyurdu. O zaman kendisi yüzünü ve bineğini doğu tarafına yöneltmiş durumdaydı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 839 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Cin taifesinden bir İfrit dün gece namazımı bozmak için bana ansızın hücum etti. Fakat Allah Teala beni ona karşı (istediğimi yapmaya) kuvvet ve imkan verdi de hemen onu boğazından yakaladım. Sabah olunca hepiniz onu göresiniz diye mescidin direklerinden birinin yanı başına bağlamak istedim. Sonra kardeşim Süleyman'ın şu duasını hatırladım: Ey Rabbim! Beni bağışla, bana benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver. Şüphesiz sen, daima bağışta bulunansın.Bunun üzerine Allah onu kovarak reddetti." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 842 Ebu Katâde'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) kızı Zeynep ile damadı Ebu'l-As b. Rabi'in kız çocuğu Ümame'yi taşıyarak namaz kılar idi. Doğrulduğu zaman onu taşır, secdeye vardığında yere koyardı. Ravi Yahya b. Yahya dedi ki: Malik'e, bu hadisi sana Âmir b. Abdullah mı rivayet etti? diye sordum. Malik: Evet, dedi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 844 Sehl b. Sa'd'dan (r.a.) gelen bir rivayette Sehl şöyle anlatmaktadır: Minberin hangi ağaçtan yapıldığında ihtilaf eden bir takım kimseler Sehl b. Sa'd'a gelip ona sordular. Sa'd: "Vallahi ben, onun neden yapıldığını da yapanı da bilirim. Allah Resulü'nün (a.s.) üzerine oturduğu ilk günde de Allah Resulü'nü görmüşümdür." Ravi dedi ki: Ben ona ey Ebu Abbas! Bize anlatsana dedim. Kendisi şöyle dedi: Allah Resulü (Ensar kadınlarından) birine (Ebu Hazım dedi ki: Sehl o zaman bu kadının ismini söylemiştir.) haber gönderip şöyle buyurdu: "Marangoz köleni gör de benim için insanlara hitap ettiğim zaman üzerinde durabileceğim tahtadan bir yer yapsın." Bunun üzerine o zat şu üç basamağı yaptı. Sonra Allah Resulü minberle ilgili emrini verdi de işte şu yere konuldu. O, Ğabe'nin ılgın ağacından yapılmıştır. Ben Allah Resulü'nün onun üstüne çıktığını gördüm. İftitah tekbirini aldı. Arkasındaki insanlar da tekbir aldılar. Kendisi minber üzerinde bulunduğu halde sonra rükudan başını kaldırdı ve gerisin geriye giderek indi. Nihayet minberin dibinde secde etti. Sonra minber üzerine döndü. Namazının sonunu getirinceye kadar böyle yaptı. Sonra insanlara dönüp şöyle hitap etti: "Ey insanlar! Benim böyle yapışım bana uyasınız ve namazımın nasıl olduğunu öğrenip anlayasınız diyedir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 847 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.) insanı, ellerini kalçasının üzerine koyarak namaz kılmaktan nehyetmiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 848 Muaykıb (r.a.) şöyle dedi: Hz. Peygamber (a.s.) mescitte secde yerlerindeki ufacık çakıl taşlarını elle düzeltmekten bahsetti ve "Eğer bunu muhakkak yapacaksan bari bir defa yap!" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 849 Abdullah b. Ömer'in (r.a.) anlattığına göre: Allah Resulü (a.s.) kıble duvarında bir tükürük gördü ve onu kazıdı. Sonra insanlara döndü ve şöyle buyurdu: "Herhangi biriniz namaz kılarken sakın önüne doğru tükürmesin. Çünkü namaz kıldığı zaman Allah, yüzünün geldiği taraftadır." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 852 Ebu Saîd Hudrî'nin (r.a.) anlattığına göre: Hz. Peygamber (a.s.), Mescidin kıblesinde bir tükürük gördü ve onu bir taş parçasıyla kazıdı. Sonra kişiyi sağına yahut önüne tükürmekten nehyetti. Şayet (zaruret varsa) soluna yahut sol ayağının altına tükürsün, buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 853 Ümmül-Müminin Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: Hz. Peygamber (a.s.) kıble duvarında bir tükürük yahut bir sümük veyahut bir balgam gördü de onu kazıdı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 854 Enes b. Malik'in (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Her biriniz namazda olduğu zaman şüphesiz Rabbi ile konuşur. O halde (hiç biriniz) ne önüne ne de sağına tükürmesin. Mecbur kalırsa sol tarafına, ayağının altına tükürsün." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 856 Enes b. Malik'in (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Mescitte tükürmek bir günahtır, kefareti ise o tükürüğü toprağa gömmektir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 857 Enes b. Malik (r.a.) rivayet ettiğine göre, Saîd b. Yezid şöyle anlattı: Enes b. Malik'e, Allah Resulü (a.s.) ayakkabıları ayağında iken namaz kılar mıydı? Diye sordum. O, evet cevabı verdi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 862 MESCİTLER VE NAMAZ KILMA YERLERİ Müminlerin annesi Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: (Bir defa) Hz. Peygamber (a.s.), üstünde damgalar bulunan bir aba içinde namaz kıldı ve arkasından: "Şunun damgaları (resimleri ve şekilleri) beni meşgul etti. Binaenaleyh bunu Ebu Cehm'e götürün de bana onun Enbicanîsini (süssüz ve desensiz elbisesini) getirin" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 863 Enes b. Malik'in (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Akşam yemeği hazırlanmışken namaz için de kamet edildiğinde evvela yemeğe başlayınız." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 866 İbn Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Herhangi birinizin yemeği konulup, namaz için de kamet edildiğinde yemeğe başlayınız. Sakın yemeği bitirinceye kadar acele etmeyiniz." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 868 İbn Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.), Hayber gazvesinde: "Şu yeşillikten yani sarımsaktan her kim yediyse mescitlere gelmesin" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 870 Enes (r.a.) şöyle anlattı: Enes'e, sarımsaktan soruldu da o, şöyle dedi: Allah Resulü (a.s.): "Her kim şu yeşillikten yedi ise bize yaklaşmasın ve bizimle beraber namaz kılmasın" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 872 Cabir (r.a.) şöyle dedi: Allah Resulü (a.s.), soğan ve pırasa yemeyi yasaklamıştı. Bir yerde mecbur kaldık ve biz de bunlardan yedik. Bunun üzerine Allah Resulü: "Her kim şu koku yayan yeşillikten yediyse mescidimize yaklaşmasın. Çünkü melekler de insanların eziyet çektikleri seylerden eziyet çekerler" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 874 Ömer b. Hattab (r.a.) dedi ki: Ben Allah Resulü'ne kelâle hususundaki müracaatım kadar hiçbir şeyde müracaat etmiş değilim. Hiçbir şey hususunda bana kelâlede olduğu kadar haşin davranmadı. Nihayet parmağıyle göğsüme dürttü ve: "Ey Ömer! Nisa suresinin sonundaki ayetu's-sayf (yazın nazil olan ayet) sana kâfi gelmiyor mu?" buyurdu. Ve ben eğer yaşarsam, kelâle hususunda Kur'an'ı okuyanların ve okumayanların hükmedeceği bir hükümle hükmedeceğim. Ömer bundan sonra şöyle dedi: "Ey Allahım! Yer yüzünün (mıntıkaların) emîrleri üzerine seni şahit yapıyorum. Ben o emîrleri o memleketler halkı üzerine ancak onlara adalet etsinler, halka dinlerini ve Peygamberlerinin sünnetini öğretsinler, ganimetlerini aralarında taksim etsinler ve onların işlerinden kendilerine problemli gelen şeyleri bana arzetsinler diye göndermişimdir. Sonra siz ey insanlar! İki habisten başka bir şey görmediğim iki bitkiyi, şu soğan ve sarmısağı yiyorsunuz. Yemin olsun ben. Allah Resulü'nü gördüm ki mescit dahilinde bir kimseden onların kokusunu duyduğu zaman onun çıkarılmasını emrederdi de o şahıs derhal Baki tarafına çıkarılırdı. Benaenaleyh soğan ile sarmısağı her kim yiyecekse onların kokularının kuvvetini pişirmek suretiyle kırsın." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 879 Abdullah b. Buhayne (r.a.) şöyle dedi: Allah Resulü (a.s.), namazların birinden bize iki rekâtını kıldırdı. Sonra (birinci teşehhüd için) oturmadan kalktı. Cemaat de (ona uyarak) kendisi ile beraber ayağa kalktı. Namazını tamamladığı zaman biz selam vermesini beklerken selam vermeden evvel tekbir aldı. Ve oturduğu halde (yanılmaktan dolayı) iki secde yaptı, sonra selam verdi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 885 Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle dedi: Allah Resulü (a.s.), bize namaz kıldırdı. (İbn Mesûd'dan rivayet eden Alkame'nin ravisi İbrahim Namazı ya artırdı yahut da eksiltti, dedi). Allah Resulü selam verince ona: Ey Allah'ın Resulü! Namaz hakkında yeniden bir şey mi (vahiy mi) geldi? denildi. "Neden sordun?" buyurdu. Şöyle, şöyle kıldınız da ondan, dediler. Bunun üzerine (Allah Resulü hemen teşehhüd vaziyetini almak üzere) iki bacağını kıvırdı ve kıbleye karşı yönelip iki secde etti. Sonra selam verdi. Sonra yüzünü bize döndürdü ve şöyle buyurdu: "Namaz hakkında yeniden bir şey (vahiy) gelmiş olsaydı muhakkak bunu size (önceden) haber verirdim. Fakat ben de ancak sizin gibi bir insanım. Siz unuttuğunuz gibi ben de unuturum. (Bir şeyi) unuttuğum zaman bana hatırlatınız. İçinizden biri namazından şüphe edecek olursa doğru olmaya daha yakın olan ihtimali seçsin (doğrudur diye verdiği karara yönelsin) de namazını onun üzerine tamamlasın. Sonra da iki kere secde yapsın." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 889 Ebu Hureyre (r.a.) der ki: Allah Resulü (a.s.) bir defasında bize öğleden sonraki namazlardan birini, ya öğleyi, ya ikindiyi kıldırırken iki rekâtte selam verdi. Sonra mescidin kıble tarafında bulunan bir hurma gövdesine geldi ve ona öfkeli olarak dayandı. Cemaatin içinde Ebu Bekr ve Ömer de bulunmaktaydı. Bunlar çekinerek bir şey söylemediler. İnsanların acele çıkmak isteyenleri dışarı çıkıp (kendi kendilerine) namaz kısaldı, dediler. Zül-Yedeyn ayağa kalktı ve: Ey Allah'ın Resulü! Namaz kısaldı mı yoksa sen mi unuttun? dedi. Peygamber, sağa sola bakıp: "Zül-Yedeyn ne söylüyor?" buyurdu. Doğru söyledi, iki rekâtten başka kılmadınız, dediler. Bunun üzerine Allah Resulü iki rekât daha kıldırdı ve selam verdi. Sonra tekbir alıp secdeye vardı, sonra tekbir alıp başını secdeden kaldırdı. Sonra tekrar tekbir alıp secdeye vardı. Sonra tekbir alıp başını secdeden kaldırdı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 896 İbn Ömer (r.a.) şöyle anlattı: Hz. Peygamber (a.s.), Kur'an okurdu. Bazen içinde secde ayeti bulunan bir sureyi okurdu da hemen secde ederdi. Biz de ona uyarak secde ederdik. O kadar (kalabalık ve sıkışık bir halde secde ederdik) ki, bazılarımız alnını koymak için yer bulamazdı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 900 Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle anlatır: Pegamber (a.s.), Mekke'de iken, "Necm" suresini okudu ve bu surede secde etti. Onunla beraber olanlar da secde ettiler. Yalnız bir ihtiyar kişi bir avuç çakıl veya toprak alıp onu anlına götürdü ve: Bu bana yeter, dedi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 902 Zeyd b. Sabit'in (r.a.) rivayetinde anlatıldığına göre: Atâ b. Yesar Zeyd b. Sabit'e (r.a.) imamla beraber namaz kılan için kıraatin hükmünü sordu? Zeyd b. Sabit (r.a.): "İmamla beraber kılınan hiç bir namazda kıraat yoktur" dedi. Allah Resulü'nün (a.s.) huzurunda "ve'n-necmi iza heva" suresini okuduğunu ve secde etmediğini de söyledi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 903 Ebu Hureyre'den (r.a.) Ebu Seleme b. Abdurrahman'ın (r.a.) rivayet ettiğine göre: Ebu Hureyre onlara, "ize's-semau inşekkat" suresini okudu ve onda secdeye vardı. Secdeyi yaptıktan sonra Allah Resulü'nün (a.s.) bu surede secde ettiğini onlara haber verdi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 904 İbn Abbas (r.a.) şöyle dedi: Allah Resulü'nün (a.s.) namazının bittiğini (sonrasında getirilen) tekbirden anlardık. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 917 Aişe (r.ah.) şöyle dedi: Medine'deki Yahudilerin yaşlı kadınlarından ikisi bana geldiler. (Konuşurken ![]() Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 922 Müminlerin annesi Aişe (r.ah.) şöyle dedi: Allah Resulü'nün (a.s.) namazı içinde iken Deccal fitnesinden Allah'a sığındığını işittim. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 923 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Sizden herhangi biriniz teşehhüd yaptığı zaman şu dört şeyden Allah'a sığınsın ve şöyle desin: Ey Allahım! Cehennem azabından, kabir azabından, hayat ve ölüm fitnelerinden ve Mesih Deccal fitnesinin şerrinden ancak sana sığınıyorum." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 924 Hz. Peygamber'in eşi Aişe (r.ah.) şöyle haber verdi: Hz. Peygamber (a.s.), namaz (ın sonun) da: "Ey Allahım! Ben kabir azabından sana sığınırım. Mesih Deccal'in fitnesinden sana sığınırım. Hayat ve ölüm fitnelerinden sana sığınırım. Ey Allahım! Ben günahtan ve borçlanmaktan sana sığınırım" diye dua ederdi. Biri kendisine: Ey Allah'ın Resulü! Borçtan ne de çok sığınıyorsun! dedi. Bunun üzerine: "İnsan borçlandığı vakit söz söyler de yalan uydurur, söz verir de sözünde durmaz" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 925 Muğire b. Şu'be (r.a.) mevlası Verrad'dan rivayetle şöyle anlatır: Muğire b. Şu'be Muaviye'ye, Allah Resulü'nün (a.s.), namazı bitirip selam verdiği zaman şunu söylediğini yazdı: "Yegâne olan Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. Onun hiçbir benzeri yoktur. Mülk onundur. Hamd, ona aittir. Her şeye kudreti yeten odur. Allahım, senin verdiğine mani olabilecek hiç kimse yok. Vermediğine verebilecek de hiç kimse yok. Baht ve servet sahibinin baht ve serveti senin lütuf ve ihsanın yerine geçip de kendisine fayda veremez." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 933 Ebu Hureyre (r.a.) şöyle nakletmiştir: Muhacirlerin fakirleri Allah Resulü (a.s.)'a geldiler ve "Ey Allah'ın Resulü, çok mal sahibleri yüksek dereceleri ve devamlı nimetleri alıp gittiler," dediler. Allah Resulü: "Bu nasıl olur?" buyurdu. Cevaben: Bizim namazımız gibi namaz kılarlar, bizim orucumuz gibi oruç tutarlar. Halbuki onlar sadaka da verirler (oysa) biz veremiyoruz, köle de azat ederler (oysa) biz edemiyoruz, dediler. Bunun üzerine Allah Resulü: "Size bir şey öğreteyim mi, ki onu yapmakla sizi geçip geride bırakmış olanlara yetişirsiniz, sizden sonraya kalanları da geçersiniz. Sizin gibi yapanlar müstesna hiçbir kimse de sizden daha üstün olamaz!" buyurdu. Evet, öğretiniz ey Allah'ın Resulü! dediler. "Her namazdan sonra otuzüç kere Subhanellah, Allahu Ekber ve Elhamdu lillah deyiniz" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 936 Ebu Hureyre (r.a.) şöyle dedi: Allah Resulü (a.s.) namaz başlangıçlarında iftitah tekbiri aldığı zaman okumaya başlamadan evvel biraz susardı. Dedim ki: Ey Allah'ın Resulü! Anam, babam sana kurban olsun. Tekbir ile kıraat arasındaki şu sükutunu, orada ne dediğini bana haber verirmisin? O, "Şöyle derim" buyurdu: "Allahım! Beni günahlarımdan doğu ile batı arasını açtığın kadar uzak tut. Allahım! Beyaz kumaş kirden, pastan nasıl temizlenirse beni günahlarımdan öyle temizle. Allahım! (Geçmiş) günahlarımdan da beni kar ile, su ile ve dolu ile tertemiz yıka!" Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 940 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Namaz için kamet getirildiği zaman namaza koşa koşa gelmeyip, sakin bir şekilde yürüye yürüye geliniz. Namazın yetiştiğiniz kadarını (imamla beraber) kılınız, kaçırdığınız kısmını da kendiniz tamamlayınız." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 944 Ebu Katâde (r.a.) şöyle dedi: Biz Allah Resulü (a.s.) ile birlikte namazda iken o, konuşma ve haykırışma sesleri duydu. (Namazı kıldırdıktan sonra ![]() Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 948 Ebu Katâde'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Namaz için kamet getirildiğinde beni görmedikçe ayağa kalkmayınız." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 949 Ebu Hureyre (r.a.) şöyle dedi: (Bir defasında) namaz için kamet getirildi. Biz de Allah Resulü (a.s.) bizim yanımıza çıkmadan önce kalktık ve safları düzelttik. Sonra Allah Resulü geldi, nihayet namaz kılacağı yerde durunca tekbir almadan evvel (yıkanması lazım geldiğini) hatırladı. Hemen yerinden ayrıldı ve bize: "Yerinizde durun!" dedi. Biz, Allah Resulü yıkanmış ve başından su damlar olduğu halde tekrar bize gelinceye kadar kendisini ayakta bekledik. Sonra tekbir aldı ve bize namaz kıldırdı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 950 Cabir b. Semure (r.a.) şöyle anlatır: "Bilâl (vakit girince) ezanı okur, Hz. Peygamber (a.s.) çıkıncaya kadar kamet getirmezdi. Onun çıktığını görünce kamet getirirdi." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 953 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Her kim namazın bir rekâtına yetişirse o namaza yetişmiş olur." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 954 Ebu Mesûd'un (r.a.) duyduğuna göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Cebrail indi ve bana imam oldu. Ben de onunla beraber namaz kıldım. Sonra onunla birlikte namaz kıldım. Sonra onunla birlikte namaz kıldım. Sonra onunla birlikte namaz kıldım. Sonra onunla birlikte namaz kıldım." Bunu söylerken Allah Resulü (a.s.) beş (vakit) namazı parmaklarıyla sayıyordu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 959 Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: Hz. Peygamber (a.s.), güneş (ışığı) hücremde tırmanırken ve henüz gölge (hücremin doğu duvarına) dönmeden ikindiyi kılar idi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 961 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Sıcak şiddetlendiği vakitte namazı serinliğe bırakınız. Çünkü sıcağın şiddeti Cehennemin kaynamasındandır." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 972 Ebu Zerr (r.a.) şöyle dedi: Allah Resulü'nün müezzini öğle namazı ezanını okumağa davrandı. Bunun üzerine Peygamber (a.s.): "Serinliğe bırak, serinliğe bırak!" buyurdu. Yahut "serinliği bekle, serinliği bekle" buyurdu. Arkasından şöyle dedi: "Şüphesiz sıcağın şiddeti Cehennemin kaynamasındandır. Sıcak şiddetlendiği zaman namazı serinliğe bırakınız." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 976 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Cehennem ateşi Rabbine şikâyette bulundu: Ey Rabbim! Ben kendimi yiyorum (izin ver!), dedi. Yüce Allah da iki defa nefes almasına izin verdi. Nefesin biri kışın, diğeri yazın. Karşılaşmış olduğununuz çok şiddetli sıcak ile sizi en çok üşüten Zemheri soğuğu işte budur." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 977 Enes b. Malik (r.a.) şöyle dedi: Sıcağın şiddetli vaktinde Allah Resulü (a.s.) ile birlikte namaz kılardık da herhangi birimiz sıcaktan alnını yere koyamadığı zamanlarda elbisesini yayar ve üzerine secde ederdi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 983 Enes b. Malik (r.a.) şöyle dedi: Allah Resulü (a.s.), güneş henüz yüksek ve dipdiri iken ikindi namazını kıldırırdı. (Namazdan sonra) Avali'ye giden insan, Avali'ye varırdı da güneş hâlâ yüksek bulunurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 984 Enes b. Malik'in şöyle dediğini Ebu Umame anlatıyor: Kendisi öğle namazından çıktıktan sonra Enes b. Malik'in Basra'daki mescidin yanında bulunan evinde huzuruna girdi. Şöyle dedi:Yanına girdiğimiz zaman bize: İkindiyi kıldınız mı? diye sordu. Biz de kendisine: Şu saatte öğlen namazından çıktık, dedik. İkindiyi kılınız dedi. Kalktık ve ikindi namazını kıldık. Namazı bitirdikten sonra şöyle dedi: Allah Resulü'nden (a.s.) işittim. buyuruyordu ki: "Bu, münafık namazıdır. Oturur güneşi gözetler, güneş şeytanın iki boynuzu arasında olduğu zaman, kalkar namazı kuşun gagalaması gibi süratle dört rekât kılar. Kıldığı bu namaz içinde Allah'ı ancak pek az zikreder." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 987 Rafi' b. Hadîc (r.a.) şöyle dedi: Biz, Allah Resulü (a.s.) ile beraber ikindi namazını kılardık. Sonra deve boğazlanır. (Takribi) on parçaya bölünür, sonra pişirilirdi de güneşin batmasından önce pişmiş et yerdik. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 990 Abdullah b. Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "İkindi namazını kaçıran kimse sanki ehlini de malını da elinden kaçırmış (kaybetmiş) gibidir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 991 Hz. Ali (r.a.) şöyle dedi: Hendek (Ahzap) günü olduğu zaman Allah Resulü (a.s.) buyurdu ki: "Allah onların kabirlerini ve evlerini ateş doldursun. Zira onlar ta güneş batıncaya kadar bizi hapsettiler ve orta namazını kılmaktan bizi alıkoydular." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 993 Cabir b. Abdullah'ın (r.a.) anlattığına göre: Hendek harbi günü (gün battıktan sonra) Ömer b. Hattab gelip Kureyş kâfirlerine ağır sözler söylemeye başladı ve: Ey Allah'ın Resulü! İkindiyi az daha gün batmadan kılamayacaktım, dedi. Allah Resulü (a.s.): "Vallahi onu ben de kılamadım" buyurdu. Bunun üzerine kalktık Buthan vadisine indik. Orada Allah Resulü abdest aldı, biz de abdest aldık. Arkasından gün battıktan sonra Allah Resulü ikindiyi sonra onun arkasından da akşamı kıldırdı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1000 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Hadis: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: " (Her gün) bir kısım melekler geceleyin, diğer bir kısım melek de gündüzleyin birbirlerinin peşi sıra size gelir içinizde kalırlar. Bunlar sabah ile ikindi namazlarında buluştuktan sonra (evvelce) içinizde kalmış olanlar semaya yükselirler. Yüce Allah namaz kılmış kullarının hallerini en iyi bilen iken (yine) o meleklere: Kullarımı ne halde bıraktınız? diye sorar. Onlar da: Onları namaz kılarlarken bıraktık. Nitekim namaz kılarlarken bulmuştuk, cevabını verirler." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1001 Cerir b. Abdullah (r.a.) şöyle dedi: Bir gece Allah Resulü'nün (a.s.) yanında oturuyorduk. (Ayın ondördü idi). Allah Resulü aya baktı ve şöyle buyurdu: "Şu ayı nasıl birbirinize gösterebilmek için sıkışıp üst üste yığılmanıza gerek kalmaksızın hiç zahmetsizce görüyorsanız, Rabbinizi de öylece göreceksiniz. Artık güneşin doğmasından da, batmasından da evvelki namazların hiçbirini geçirmemek elinizden gelirse ona çalışınız." Bunlarla ikindi ve sabah namazlarını kasteder. Sonra Cerir şu ayeti okudu: Bunun için onların atıp tutmalarını, sabırla karşıla, güneşin doğmasından önce Rabbini yücelterek ibadetini yap, batmasından önce de; gecenin başladığı zamanla gündüzün iki ucunda da ibadet et ki, gönül rahatlığına eresin. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1002 Ebu Musa'nın (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) "Her kim iki serinlik namazını (sabah ve ikindi namazlarını) kılarsa Cennete girecektir" buyurmaktadır. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1005 Seleme b. Ekva'nın (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.), akşam namazını güneş battığı yani perdenin arkasına çekildiği zaman kılar idi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1006 Rafi' b. Hadîc (r.a.) şöyle dedi: Biz akşam namazını Hz. Peygamber (a.s.) ile birlikte kılardık da her birimiz namazdan çıktığında attığı okun nereye düştüğünü muhakkak görürdü. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1007 Hz. Peygamber'in zevcesi Aişe (r.ah.) şöyle anlattı: Allah Resulü (a.s.) bir gece yatsı namazını geç vakte kadar bıraktı. Bu, gecenin karanlığında kılındığı için atame (karanlık) namazı denilen namazdır. Allah Resulü o gece hücresinden erken çıkmadı. Nihayet Ömer b. Hattab (Buradaki) kadınlar ve çocuklar uyuya kaldılar dedi. Bunun üzerine Allah Resulü dışarıya çıkıp yanlarına vardığı zaman mescitte bulunanlara: "Şimdi yeryüzünde sizden başka bu namazı bekleyen hiç kimse yoktur" buyurdu. Bu (dediğim) İslâm henüz insanlar arasında yayılmadan evvel idi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1008 Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle anlattı: Bir gece mescitte yatsı namazını kıldırması için Allah Resulü'nü (a.s.) bekleyip kaldık. Sonra gecenin üçte biri yahut daha sonrası geçtiği vakit yanımıza geldi. Kendisini ailesi ile ilgili bir şey mi meşgul etti, yahut bunun dışında bir sebep mi bilmiyoruz. Yanımıza çıktığı zaman: "Siz bir namaz için bekliyorsunuz ki sizden başka hiçbir din ehli onu beklemiyor. Eğer ümmetime ağır gelmeseydi onlara muhakkak bu saatte kıldırır idim" buyurdu. Sonra muezzine emretti. Oda namaz için kamet etti ve Allah Resulü namazı kıldırdı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1010 Enes (r.a.) Sabit'ten rivayetle şöyle dedi: Enes'e Allah Resulü'nün mührünü sordular, Enes de: Allah Resulü (a.s.) bir gece yatsı namazını gecenin yarısına kadar yahut nerde ise yarısının geçmesine kadar geri bıraktı. Sonra geldi ve: " (Bu saatte) insanlar namaz kılmışlar ve uyumuşlardır. Siz ise namazı beklemekte olduğunuz müddetçe bir namaz içinde bulunmaktasınız" buyurdu. Enes dedi ki: Gümüşten yüzüğünün (mührünün) parıltısı hâlâ gözümün önündedir. Enes bunu söylerken sol elinin küçük parmağını kaldırarak Peygamber'in yüzüğünün orada bulunduğunu işaret etti. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1012 Ebu Musa (r.a.) şöyle dedi: Ben ve gemide benimle beraber (Medine'ye) gelenler Bakii Buthan'a inmiştik. Allah Resulü'de (a.s.) Medine'de idi. Her gece yatsı namazı vaktinde Allah Resulü'nün huzuruna bizimkilerden beş on kişi nöbet ile giderlerdi. Ebu Musa devamla: Arkadaşlarımla ben Allah Resulü'nü kendilerinin bir işiyle biraz meşgul bulduk. Ondan dolayı da namazı gecenin yarısı oluncaya kadar geciktirdi. Sonra Allah Resulü çıktı ve cemaate namazı kıldırdı. Namaz kıldırdıktan sonra orada hazır olanlara: " (Gitmeğe) acele etmeyiniz. Sizlere müjdem var! İnsanlar içinde sizden başka bu saatte namaz kılan hiçbir kimsenin bulunmaması Allah'ın size (hass olan) nimetlerindendir." Yahut da "bu saatte sizden başka namaz kılmış kimse yoktur" buyurdu. (Ravi, bu iki sözün hangisini buyurduğunu kestiremiyoruz dedi). Yine Ebu Musa diyor ki: Bunun üzerine Allah Resulü'nden bunu işittiğimize sevinerek yerimize döndük. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1014 İbn Abbas (r.a.) şöyle anlattı: Allah'ın Peygamberi bir gece yatsı namazını geciktirdi. O kadar ki mescitteki insanlar uyudular da uyandılar. Tekrar uyudular, tekrar uyandılar. Bunun üzerine Ömer b. Hattab kalktı (Mescitten Peygamber'in evine doğru) salate (namaza)! diye yüksekçe seslendi. Atâ'nın anlattığına göre, İbn Abbas şöyle dedi: Allah'ın Peygamberi çıktı. Başından su damladığı ve başına elini koyduğu halde (gelişi) hâlâ gözümün önündedir. Gelmesini muteakip buyurdu ki: "Ümmetime meşakkat yüklemek olmasaydı namazı böyle kılmalarını emrederdim." Ravi der ki: Atâ'dan Peygamber'in elini başı üzerine koyuş şeklini İbn Abbas'ın kendisine haber verdiği gibi tarif etmesini istedim. Atâ parmaklarını biraz ayırdıktan sonra parmak uçlarını tepesi üzerine koydu. Sonra bitiştirdi ve başının üzerinde gezdirip ta baş parmağı yüz cihetinden kulak yumuşağına değinceye kadar yukardan aşağı sakalının kenarına doğru indirdi. Bunu böylece tekrar tekrar yaparken yavaş yapmadığı gibi acele de etmiyordu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1015 Aişe (r.ah.) dan: Mümin kadınlar Hz. Peygamber (a.s.) ile beraber sabah namazını kılarlar sonra örtüleri ile bürünerek dönerlerdi. (Henüz ortalık ağarmamış ve kendileri iyice örtünmüş oldukları için) onları kimse tanıyamazdı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1020 Cabir b. Abdullah'ın (r.a.) şöyle söylediğini Muhammed b. Amr b. Hasan b. Ali anlatmaktadır: Haccac Medine'ye geldiğinde Cabir b. Abdullah'a (namaz vakitlerini) sorduk. O da şöyle dedi: Allah Resulü (a.s.), öğleni (zevalden sonra) gündüzün sıcağında, ikindiyi henüz güneş tertemiz iken, akşamı güneş battığında, yatsıyı bazen geç kıldırır, bazen erken kıldırırdı. Cemaatı toplanmış bulduğunda acele eder erken kıldırır, insanların ağır davranıp toplanamadıklarını gördüğü zaman namazı geciktirerek kıldırırdı. Sabah namazını ise onlar yahut Peygamber (a.s.) karanlıkta kıldırırlardı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1023 Seyyar b.. Selame (r.a) Ebu Berze'ye Allah Resulü'nün namazını sormuştu. Ebu Berze dedi ki: Allah Resulü, yatsı namazını bazen gecenin yarısına kadar geciktirmekte bir sakınca görmezdi. Bu namazdan önce uyumayı ve ondan sonra da oturup konuşmayı sevmezdi. Şu'be der ki: Sonra bir zaman geçince Seyyar'a kavuştum ve kendisine bu hadisi tekrar sorduğumda şöyle dedi: Allah Resulü öğlen namazını güneş ortadan biraz meylettiği zaman kıldırırdı. İkindiyi de (öyle bir saatte kıldırırdı ki) insan (namazdan sonra Mescitten) Medine'nin en uzak yerine giderdi de güneş henüz dipdiri bulunurdu. Ravi (Ebu'l-Minhal Seyyar b. Selame) akşam namazı hakkında Ebu Berze'nin hangi vakti zikrettiğini bilmiyorum, dedi. Şu'be der ki: Sonra bir zaman geçince Seyyar'a kavuştum ve kendisine bunu sordum. Dedi ki: Allah Resulü sabah namazını kıldırır, namazdan öyle bir zamanda çıkardı ki kişi yanında oturana baktığında onu tanırdı. Bu namazda Peygamber altmış ile yüz ayet kadar okurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1024 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Cemaatle kılınan namaz birinizin yalnız başına kıldığı namazdan yirmi beş derece daha faziletlidir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1034 İbn Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Cemaatle kılınan namaz yalnız kılınan namazdan yirmi yedi derece daha faziletlidir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1038 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.), namazların birinde bazı kimseleri göremedi. Bunun üzerine şöyle buyurdu: "Yemin olsun içimden öyle geçiyor ki, birine cemaate namaz kıldırmasını emredeyim. Sonra o cemaati bırakıp namaza gelmeyen kimselere gideyim. Onlar için birçok odun demetleri yığdırayım da kendileri içlerinde iken üzerlerine evlerini yakıversinler! Bu (cemaatten geri kalan) kimselerin herhangi birisi, burada semiz etli bir kemik parçası bulacağını aklı kesse muhakkak yatsı namazına gelirdi." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1040 Enes b. Malik (r.a.) den: Enes'in ninesi Muleyke bt. Malik b. Adiy (r.ah.) Allah Resulü'nü (a.s.) hazırladığı bir yemeğe davet etti. Allah Resulü o yemekten yedi. Sonra: " (Haydin) kalkınız da size namaz kıldırayım!" buyurdu. Enes b. Malik der ki: Ben, hemen kullanıla kullanıla simsiyah olmuş (eski) bir hasırımıza davrandım. Üzerine (yumuşasın diye) biraz su serptim. Allah Resulü, namaza durdu. Yetim ile beraber ben de ardında (bir) saf olduk. Yaşlı kadın da arkamızda durdu. Allah Resulü (a.s.), bize iki rekât namaz kıldırdı, sonra gitti. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1053 Enes b. Malik (r.a.) şöyle dedi: Allah Resulü (a.s.), insanların en güzel ahlâklısı idi. Bazen kendisi evimizde iken namaz vakti gelirdi de hemen altında bulunan serginin (düzeltilmesini) emreder, yaygı süpürülür, sonra üzerine su serpilir, daha sonra da Allah Resulü (a.s.), imam olur biz arkasında saf tutardık. O da bize namaz kıldırırdı. Enes'lerin bu yaygısı hurma yapraklarından idi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1054 Enes (r.a.) şöyle anlattı: Bir gün Peygamber (a.s.) bize geldi. Evde ancak ben, annem ve teyzem Ümmü Haram vardı. (Bir süre sonra): "Kalkınız size namaz kıldırayım!" buyurdu. (Bu, Farz namaz vakti dışında idi). Bize namaz kıldırdı. Bir kimse ravi Sabit'e Peygamber Enes'i (namaz için) nereye koydu? diye sordu da Sabit: Onu sağ tarafına durdurdu, dedi. (Enes şöyle anlattı ![]() Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1055 Ebu Musa'nın (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "En çok namaz sevabı kazanan kişi, mescide en uzak noktadan yürüyerek gelendir. İmamla birlikte kılayım diye cemaatı bekleyen kimse, tek başına kılıpta uyuyandan daha büyük sevap kazanır." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1064 Ebu Hureyre (r.a.) Allah Resulü'nü (a.s.) şöyle buyururken işitmiştir. "Söyleyin, birinizin kapısı önünde bir akar su bulunsa ve günde beş defa içinde yıkansa ne dersiniz? (Onun vücudunun) kirinden, pasından bir şey kalır mı?" Hayır, kirinden, pasından hiç bir şey kalmaz dediler. "Beş vakit namaz işte bunun gibidir. Onlarla Yüce Allah günahları yıkar, siler," buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1071 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Her kim sabahleyin veya zevalden sonra mescide giderse, bu sabah akşam her gittikçe Allah o kula, Cennetten konuklayacağı yerini hazırlar." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1073 Malik b. Huveyris (r.a.) şöyle anlattı: Yaşça birbirimize yakın gençler topluluğu olarak Allah Resulü'ne (a.s.) geldik. Yanında yirmi gece kaldık. Allah Resulü merhametli ve ince kalpli idi. Ailemizi özlediğimizi anlayınca geride ailelerimizden kimleri bıraktığımızı bizlere sordu. Biz de kendisine haber verdik. Bunun üzerine şöyle buyurdu: "Ailelerinizin yanına dönünüz de içlerinde kalınız. Onlara öğretiniz. Yapılması gereken şeyleri onlara emrediniz. Namaz (vakti) geldiğinde içinizden biri size ezan okusun. Sonra en büyüğünüz size imamlık yapsın." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1080 Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlattı: Allah Resulü (a.s.) sabah namazının kıraatini bitirdiği zaman "Allah'ü Ekber" der rükuya varır ve rükudan başını kaldırırken "Semia'llahu limen hamideh. rabbena ve leke'l-hamd" der idi. Sonra ayakta dikilirken: "Ey Allahım! Velid b. Velid'i, Selemet b. Hişam'ı Ayyaş b. Ebu Rabîa'yı ve (küffar elinde bulunup zayıf görülen müminleri) kurtar. Ey Allahım! Mudar kabilesini daha beter çiğne (mahvet). Bu yılları Yusuf'un (a.s.) o şiddetli yıllarına benzet. Ey Allahım! Lihyan, Ril, Zekvan ve Usayye kabilelerine lânet et. Onlar Allah'a ve Resulüne asi oldular," der idi. Sonra şu ayetler indiği zaman Allah Resulü'nün bu dualarla kunut yapmayı terkettiği haberi bize ulaştı: Senin bu hususta yapacak bir şeyin yok. Allah onları ya bağışlayacak, yahut cezalandıracaktır, çünkü onlar gerçekten zalimdirler. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1082 |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#10 |
![]() YOLCULARIN NAMAZI VE BUNUN KISALTILMASI
Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle dedi: Ben Allah Resulü (a.s.) ile birlikte korku namazının kılınmasında hazır bulundum. Bizi iki saf yaptı. Bir saf Allah Resulü'nün arkasında durdu. Düşman da bizimle kıble arasında bulunuyordu. Peygamber tekbir aldı. Biz de beraberce tekbir aldık. Sonra (kıraatın ardından) rükuya vardı. Biz de beraberce rükuya vardık. Sonra rükudan başını kaldırdı, biz de beraberce kaldırdık. Sonra Allah Resulü ve kendisini takip eden halk secdeye gitti. Geride bırakılan saf düşman karşısında durdu. Peygamber ve kendisini takip eden saf sücudu bitirip kalkınca gerideki saf secdeye vardı ve kalktılar. Sonra geride bırakılan saf ileri geçti, öndeki saf da geriye çekildi. Sonra (kıraatın ardından) Peygamber rükuya vardı, biz de beraberce rükuya vardık. Sonra rükudan başını kaldırdı, biz de beraberce kaldırdık. Sonra Peygamber ve ilk rekâtı kılarken geride bırakılmış olup şimdi hemen Peygamber'in ardında bulunan saf secdeye vardılar. Bu sefer geride düşman karşısında bulunan saf kalktı, Peygamber ile kendisini takip eden saf secdeyi bitirince geriye bırakılan saf secdeye gidip secde ettiler. Sonra Peygamber selam verdi, biz de beraberce selam verdik. Cabir Sizin şu muhafızlarınızın, valilerini (emîrlerini) korumak için yaptıkları gibi, dedi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1387 Sehl b. Ebu Hasme (r.a.) şöyle anlatır: Allah Resulü (a.s.) korku zamanında ashabına namaz kıldırdı: Sahabeleri kendi arkasında iki saf yaptı. Arkasından kendi peşindeki safa bir rekât kıldırdı. Sonra kalktı, daha arkada bulunanlar bir rekâtı kılıncaya kadar kendisi ayakta kaldı. Sonra arkadakiler öne geçti ve önlerinde bulunanlar da geriye gittiler. Allah Resulü yeni gelenlere de bir rekât kıldırdı. Sonra geri çekilenler bir rekât kılıncaya kadar oturdu, sonra selam verdi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1389 Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle dedi: Allah Resulü ile beraber bir gazada bulunuyorduk. Nihayet Zatu'r-Rik'a'ya varıp gölgeli bir ağaç yanına geldiğimizde bu ağacı Allah Resulü'ne bıraktık. Müteâkiben müşriklerden biri çıkageldi. Allah Resulü'nün kılıcı da bir ağaçta asılmıştı. Gelen müşrik bedevi, Peygamber'in kılıcını alıp kınından sıyırarak Allah Resulü'ne: Benden korkar mısın? dedi. Allah Resulü: Hayır korkmam, dedi. Bedevi: Benim tecavüzümden şu anda seni kim koruyabilir? dedi. Resulüllah: Beni senden Allah korur, dedi. Bu sırada Allah Resulü'nün sahabeleri (yetişip) onu tehdit ettiler. Bunun üzerine Bedevi kılıcı kınına soktu ve ağaca astı. Arkasından namaz için çağrı yapıldı. Allah Resulü bir guruba iki rekât kıldırdı. Sonra onlar geri çekildiler. Diğer guruba da iki rekât kıldırdı. Ravi: Allah Resulü'nün dört rekât, cemaatın iki rekât namazı oldu, dedi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1391 Abdullah b. Ömer (r.a.) Allah Resulü'nü (a.s.) şöyle derken dinlediğini nakletmiştir: "Herhangi biriniz Cuma namazına gelmek istediğinde yıkansın." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1393 Ömer b. Hattab (r.a.) "Hz. Peygamber yıkanmayı emrederdi" demiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1395 Ömer'in (r.a.) rivayet ettiğine göre: Allah Resulü (a.s.): "Sizden birisi Cuma namazına gelirken yıkansın" buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1396 Ebu Saîd Hudrî'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.): "Cuma günü yıkanmak her baliğ olana vaciptir" buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1397 Hz. Aişe validemizin (r.ah.) naklettiğine göre: Hz. Peygamber zamanında (gerek) Medine'ye yakın menzillerinden ve gerekse, Medine etrafındaki köylerden Cuma namazında nöbetleşe hazır bulunurlardı. Sırtlarında yün abalar olduğu halde toz toprak içinde gelirlerdi de vücutlarına toz toprak siner, bedenlerinden ter kokusu yayılırdı. Benimde yanlarında olduğum bir sırada bunlardan birisi Hz. Peygamber'in huzuruna geldi. Bunun üzerine Allah Resulü (a.s.): "Hiç olmazsa bu gününüz (Cuma günü) için iyice yıkanıp temizlenseniz!" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1398 İbn Abbas (r.a.) Hz. Peygamber'in (a.s.) Cuma günü yıkanma hususundaki sözünü zikretti. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1401 Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.): "Her hafta gusül edip bütün vücudu yıkamak, (Cumaya giden) her müslüman üzerine Allah'ın bir hakkıdır" buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1402 Ebu Hureyre (r.a.) Hz. Peygamber'in (a.s.) şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "Her kim Cuma günü cünüplükten temizlendiği gibi yıkanıp sonra (ilk vakitte Cuma namazına) giderse bir deve kurban etmiş gibi, ikinci vakitte giderse bir sığır kurban etmiş gibi, üçüncü vakitte giderse boynuzlu bir koç kurban etmiş gibi, dördüncü vakitte giderse bir tavuk sadaka vermiş gibi, beşinci vakitte giderse bir yumurta tasadduk etmiş gibi sevap kazanır. İmam hutbeye çıkınca Melekler hazır olur, hutbeyi dinlerler." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1403 Ebu Hureyre'nin (r.a.) haber verdiğine göre: Allah Resulü (a.s.); "Cuma günü imam hutbe okurken arkadaşına sus desen dahi, boş konuşmuş, Cumanın sevabını kaçırmış olursun" buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1404 Ebu Hureyre'nin (r.a.) haber verdiğine göre: Hz. Peygamber Cuma gününden bahisle; "Onda öyle bir vakit vardır ki, hiç bir müslüman kul namazda bulunup ve o saate rast getirip, Yüce Allah'tan bir şey dilemez ki, Allah ona dilediğini bahşetmesin" buyurmuş ve o vaktin kısa olduğunu anlatmak için eli ile işaret etmiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1406 Ebu Hureyre'nin (r.a.) haber verdiğine göre: Allah Resulü (a.s.): "Bizler (kitap ehline nazaran) daha sonra gelenleriz. Kıyamet gününde ise en önde bulunacağız. Çünkü (bizden başka) kendilerine kitap verilen her ümmet bizden öncedir. Bize ise Kitap onlardan sonra verildi. Birde Allah'ın bize farz kıldığı şu Cuma günü yok mu! Allah bizleri ona hidayet buyurdu. Binaenaleyh halk bunda bize tabi olacaktır. Yahudilerin (ibadet günü) yarın. Hıristiyanların ki ise daha sonraki gündür" buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1412 Sehl b. Sa'd (r.a.) şöyle anlatır: "Biz ancak Cuma namazından sonra kaylule (gündüz uykusu) yapar ve yemek yerdik." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1422 Seleme b. Ekva (r.a.) şöyle anlatır: "Allah Resulü (a.s.) ile birlikte Güneş (ortadan Batıya) meylettiği zaman Cuma namazını kılardık. Sonra dönüp giderken gölge yerleri araştırırdık." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1423 İbn Ömer (r.a.) şöyle anlatır: "Hz. Peygamber (a.s.) Cuma günü tıpkı sizin şimdi yaptığınız gibi ayakta hutbe okur, sonra oturur, sonra yine ayağa kalkardı." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1425 Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle haber vermiştir: Hz. Peygamber (a.s.) Cuma günü ayakta hutbe okuyordu. Bu sırada Şam'dan bir kervan geldi. İnsanlar o kafileye doğru gittilerde Peygamber'in yanında sadece oniki kişi kaldı. Bunun üzerine: Onlar bir ticaret veya bir eğlence gördükleri zaman ona yönelip dağıldılarda seni ayakta bıraktılar...ayeti indirildi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1428 Yaala b. Ümeyye'nin (r.a.) Safvan b. Yaala'dan, Onun da babasından rivayet ettiğine göre: Hz. Peygamber'in (a.s.) minberde, Cehennemde seslenirler: Ey Malik!"ayetini okurken işittiğini haber vermiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1439 Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle haber vermiştir: Hz. Peygamber (a.s.) Cuma günü hutbe okurken Mescide biri girdi. Peygamber ona: "Ey filan! Sen namaz kıldın mı?" diye sordu. O da: "Hayır" dedi. Bunun üzerine: "Kalk da namaz kıl" buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1444 Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayetine göre: Hz. Peygamber (a.s.) Cuma günü sabah namazının ilk rekâtında: Elif laam Miim Tenziilu...(Secde, 32) ve ikinci rekâtta ise: Hel Eta Ale'l-İnsani...(İnsan, 76) okurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1455 Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle haber vermiştir: Cumayı kıldığı zaman evine gider ve orada iki rekât daha namaz kılardı. Sonra da: "Allah Resulü (a.s.) böyle yapardı" derdi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1460 İbn Abbas (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: Allah Resulü (a.s.), Ebu Bekr, Ömer ve Osman ile birlikte Ramazan Bayramı namazında hazır bulundum. Bunların hepsi de namazı hutbeden önce kıldırır, sonra da hutbeyi okurlardı (Bir defasında) Hz. Peygamber'in (a.s.) hutbeden sonra (minberden) aşağıya indiğini (cemaatın dağılmaması için) eliyle oturun işareti yaptığını görür gibiyim. Sonra yanında Bilâl olduğu halde, erkeklerin saflarını yara yara kadınların bulundugu yere geldi. Resulü Ekrem: Ey Peygamber! Mümin kadınlar Allah'a hiçbir şeyi eş tutmamaları, şartıyla sana biat etmeye geldikleri zaman.ayetini okuduktan sonra (kadınlara): "Sizler bu biat üzere sabit misiniz?" diye sordu. İçlerinden kim olduğu bilinmeyen bir kadın: "Evet; Ey Allah'ın Resulü" dedi. Diğerleri cevap vermedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber: "Öyle ise sadaka verin" buyurdu. Bilâl elbisesini yayarak: "Babam, annem size feda olsun! Haydi gelin atın" dedi. Onlar da halkalarını, yüzüklerini Bilâl'in elbisesi içine atmaya başladılar. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1464 Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle haber vermiştir: Ramazan Bayramında Peygamber (a.s.) ayağa kalkıp önce namaz kıldırdı. Sonrada halka hutbe irat etti. Hz. Peygamber hutbeyi bitirince indi ve kadınların yanına geldi. Bilâl'in eline dayanarak kadınlara öğüt ve nasihatte bulundu. Bu sırada Bilâl elbisesini açmış, kadınlar da sadakalarını oraya koyuyorlardı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1466 İbn Abbas (r.a.) ve Cabir b. Abdullah Ensari'nin (r.a.) rivayetinde İbn Cureyc şöyle dedi: Atâ'ya İbn Abbas ve Cabir b. Abdullah Ensari şöyle dedi: Ne Kurban bayramı günü nede Ramazan bayramı günü ezan okunurdu. (İbn Cureyc der ki) Sonra bir müddet geçince Atâ'ya aynı meseleyi sordum. Bana Cabir b. Abdullah Ensari şöyle dedi: Ramazan bayramı günü imam namaza çıkarken, veya çıktıktan sonra namaz için ne ezan, ne ikamet, ne nida, ve ne de herhangi bir şey vardı. O gün ne nida vardır, ne ikamet. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1468 İbn Ömer (r.a.) şöyle anlatır: "Peygamber (a.s.), Ebu Bekr ve Ömer, bunların hepsi de iki bayram namazını hutbeden önce kıldırırlardı." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1471 Ebu Saîd Hudrî (r.a.) şöyle anlatır: Hz. Peygamber (a.s.), Kurban ve Ramazan Bayramı günlerinde namaz için namazgâha giderdi. Orada önce namaza başlardı. Namazı kıldırıp selam verince cemaat, namaz kıldığı yerde otururken ayağa kalkar ve cemaata dönerdi. Şayet bir müfreze gönderme durumu veya kendisinin bir başka şeye ihtiyacı varsa bundan bahseder, gereğinin yapılmasını emrederdi. Hutbesinde: "Sadaka veriniz, sadaka veriniz, sadaka veriniz" buyururdu. En çok sadaka verenler ise kadınlar olurdu. Daha sonra namazgâhtan ayrılırdı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1472 Ümmü Atiye (r.ah.) şöyle haber vermiştir: "Hz. Peygamber (a.s.) her iki bayramda da bize, evlenmemiş genç kızları, perde ehli hanımları namazgâha götürmemizi emretti. Hayızlı kadınlara da müslümanların namaz kılacakları yerden uzaklaşmalarını emretti." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1473 Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: Bir defasında yanımda Ensar kızlarından ikisi olduğu halde Ebu Bekr yanıma geldi. Onlar Buas gününde Ensar'ın yekdiğeri hakkında söyledikleri şiirleri teğanni ediyorlardı. Ancak bu kızlar şarkı söylemeyi bir meslek edinmemişlerdi. Ebu Bekr (r.a.), Allah Resulü'nün (a.s.) evinde şeytan mızmarı mı? diyerek beni azarladı. Bu bir bayram günüydü. (Bunun üzerine) Resulü Ekrem (a.s.): "Ey Ebu Bekr! Her topluluğun bir bayramı var, bu da bizim bayramımızdır" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1479 Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatır: Habeşliler Allah Resulü'nün (a.s.) yanında mızraklarıyla oyunlar yaptıkları bir sırada Ömer b. Hattab (r.a.) çıkageldi. Hemen oynayanları uzaklaştırmak için çakıl taşlarına uzandı. Bunun üzerine Hz. Peygamber: "Onları bırak oynasınlar ey Ömer!" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1485 Abdullah b. Zeyd Mazini (r.a.) şöyle haber vermiştir: "Allah Resulü (a.s.) namazgâha gidip yağmur duası yaptı. Kıbleye döndüğü sırada elbisesini ters çevirdi." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1486 Enes b.Malik (r.a.) "Hz. Peygamber'in (yağmur duasında) ellerini koltuklarının beyazlığı görününceye kadar kaldırdığını gördüm" demiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1490 Enes b. Malik'in (r.a.) rivayet ettiğine göre: Bir Cuma günü Hz. Peygamber (a.s.) ayakta hutbe okurken Darul-Kaza tarafında zamanında mevcut olan kapıdan bir kimse Mescide girdi. Resulüllah'ın karşısına dikilerek şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resulü (a.s.) mallar (hayvanlar) helak oldu, yollar kapandı. Yüce Allah'a dua et de bize yağmur versin!" Hz. Peygamber hemen ellerini kaldırarak: "Ey Allahım! Bize yağmur ver. Ey Allahım! Bize yağmur ver. Ey Allahım! Bize yağmur ver." diye dua etti. Enes (r.a.) sözlerine devamla: Allah'a Yemin olsun ki; o sırada biz gökyüzünde hiç bir bulut parçası görmüyorduk. O zaman Seli dağı ile aramızda ev, bina hiçbir şey yoktu. Derken Resulüllah'ın ardından, kalkan şeklinde bir bulut parçası görüldü. Sema'nın ortasına varınca yayıldı, sonra da yağmur yağmaya başladı. Yemin olsun, bir hafta Güneş yüzü göremedik. Gelecek cuma günü, yine Resulüllah ayakta hutbe irat ederken aynı kapıdan birisi girip Peygamber'in karşısına dikilerek: "Ey Allah'ın Resulü! Mallar helak oldu, yollar kesildi. Allah'a dua et de artık bu yağmurları bizden dindirsin" dedi. Enes (r.a.) bunun üzerine Allah Resulü (a.s.) ellerini kaldırarak: "Ey Allahım! Etrafımıza, üzerimize değil. Ey Allahım! Tepelere, bayırlara, dere içlerine ve otlaklara (yağdır) " diye dua etti. Bunun üzerine hemen yağmur kesildi. Biz namazdan çıktığımızda güneşte yürüdük. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1493 Hz. Aişe (r.ah.) validemiz şöyle haber vermiştir: "Hava rüzgârlı ve bulutlu olduğu zaman, Resulüllah'ın (a.s.) yüzünde bundan dolayı (bir hoşnutsuzluk eseri derhal) belli olurdu. İşte o hâlinde bir yerde karar kılamaz, öteye beriye gidip gelmeye başlardı. Yağmur başladığında ise, sevinir ve o hâl kendisinden giderdi." Aişe (r.ah.), bu endişenin sebebini kendisinden sorduğumda, Hz. Peygamber: "Ümmetime herhangi bir azap musallat olmasından korktum" buyurmuştur. Yağmuru görünce de: "Bu rahmettir" buyururlardı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1495 İbn Abbas'ın (r.a.) rivayet ettiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.): "Ben Saba (rüzgârı) ile yardım edildim. Ad Kavmi ise Debur (batı rüzgârı) ile helak edildiler." buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1498 Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: Resulüllah (a.s.) zamanında bir defa Güneş tutuldu. Allah Resulü halka namaz kıldırmak üzere kıyama durdu ve kıyamı çok uzattı. Sonra rükuya vardı, rükuyu da çok uzattı. Sonra başını kaldırıp kıyamı (yine) çok uzattı. Bu ikinci kıyam birinci kıyamdan kısa sürdü. Sonra tekrar rükuya vardı ve rükuyu çok uzattı. Ancak bu rükuda, önceki rükudan kısa idi. Daha sonra secdeye vardı. Sonra ayağa kalkıp, kıyamı uzattı. Bu, ilk kıyamdan az sürdü. Sonra rükuya varıp rükuyu uzattı. Bu rüku da ilk rüku'dan az sürdü. Sonra secde etti. Sonra güneş açılmış olduğu halde Resulüllah (a.s.) namazdan çıktı ve halka hutbe irat etti. (Bu hutbede) Allah'a hamd ve sena ettikten sonra şöyle buyurdu: "Şüphesiz Güneş ve Ay Allah'ın (kudretini gösteren) ayetlerindendir. Bunlar, bir kimsenin ölümü ya da doğumu için tutulmazlar. O halde siz bunu (Güneş veya Ay tutulmasını) gördüğünüzde hemen tekbir getirin. Allah'a duaya koyulun, namaz kılın, sadaka verin. Ey Muhammed ümmeti! Allah'a yemin olsun ki erkek veya kadın kulunun zina etmesinden dolayı Yüce Allah'tan daha kıskanç hiçbir kimse yoktur. Ey Ümmet-i Muhammed! Allah'a yemin olsun ki eğer benim bildiğimi sizler bilseydiniz, şüphesiz çok ağlar az gülerdiniz. (Sözüme kulak verin.) tebliğ ettim mi?" Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1499 İbn Abbas'tan (r.a.) rivayet edildiğine göre, "Peygamber (a.s.) iki rekâtlı bir namaz içinde dört rüku ile dört secde yapmıştır." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1503 Esma bt. Ebu Bekr (r.ah.) şöyle anlatır: "Resulüllah (a.s.) zamanında Güneş tutuldu. Aişe namaz kılarken, yanına girdim. İnsanlara ne oluyor ki, hep namaz kılıyorlar? dedim. (Güneş tutulduğunu anlatmak için) gök yüzüne doğru başı ile işaret etti. Bu bir ayet (yani azap veya Kıyamet alâmeti) mi? diye sordum. Başı ile "evet" diye işaret etti. (Bunun üzerine ben de namaza durdum). Hz. Peygamber (a.s.) kıraatı oldukça uzattı. Nihayet bana baygınlık geldi. Yanıma bir kırba su almıştım. Ondan başıma ve yüzüme su dökmeye başladım. Sonra Güneş açılmış olduğu halde Resulüllah namazdan çıktı, Allah'a hamd ve senadan sonra insanlara şöyle hitap etti: "Şu makamda, Cennet ve Cehenneme varıncaya kadar daha önce görmediğim her şeyi gördüm. Bana vahy olundu ki, siz kabirlerde Mesih Deccal (yüzünden çekilecek) imtihanlara benzer, yahut ona yakın (ravi: Esma, bunun hangisini şöylediğini bilmiyorum, dedi), bir imtihan geçireceksiniz. (Kabirde) herhangi birinize gelinerek ona; bu adam hakkında ne biliyorsun? diye sorulacak. Mümin yahut yakîn sahibi (aradaki ravi: Esma, bunun hangisini söyledi, bilmiyorum, dedi) olan kimse: "O Muhammed'dir (a.s.) O, Allah'ın Resulüdür. Bize delillerle hidayet getirdi. Bizde davetini kabul ve ona itaat ettik" diyecek. Bu söz üç defa tekrarlandıktan sonra, o kimseye: "Sen rahat uyu! O zata inandığından şüphemiz kalmamıştır. Binaenaleyh yat da rahatına bak" denilecek. Şayet o kimse münafık ise yahut kalbinde şüphe varsa (ravi: Esma, hangisini söyledi bilmiyorum, dedi) o, bu soruya karşı: "Bilmiyorum! İnsanlardan işittim, birşeyler söylüyorlardı, ben de söyledim" cevabını verecektir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1509 Abdullah b. Amr b. As (r.a.) şöyle anlatır: "Resulüllah (a.s.) zamanında Güneş tutulduğunda insanlar namaz toplayıcıdır nidasıyla namaza çağrıldılar ve Allah Resulü (a.s.) önce iki rüku bir secde yaptı, sonra kalkıp, yine iki rüku bir secde yaptı. Sonra da Güneş açıldı." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1515 Ebu Mesûd Ensari'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.): "Şüphesiz Güneş ile Ay Allah'ın ayetlerinden iki ayettir. Allah, bunların tutulmasıyla kullarını korkutur. Güneş ve Ay insanlardan hiçbir kimsenin ölümünden dolayı tutulmazlar. Bu korkutucu ayetlerden bir şey gördüğünüzde, bu hâl ortadan kalkıncaya kadar hemen namaza durup, Allah'a dua ediniz" buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1516 Ebu Musa (r.a.) şöyle anlatır: Hz. Peygamber (a.s.) zamanında Güneş tutuldu. Bunun üzerine Peygamber, bunun Kıyamet alâmeti olmasından korkarak telaşla kalktı ve Mescide geldi. O zamana kadar hiçbir namazda görmediğim en uzun kıyam, rüku ve secdelerle namaz kıldırdı. Sonra şöyle buyurdu: "Yüce Allah'ın gösterdiği bu alâmetler hiç kimsenin ne ölümünden, ne de doğumundan dolayıdır. Ancak Yüce Allah bu alâmetlerle kullarını uyarır. Siz bunları gördüğünüzde hemen Allah'ı zikre, O'na yalvarmaya ve O'ndan bağışlanma dilemeye koyulun." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1518 Abdullah b. Ömer'in (r.a.) haber verdiğine göre: Resulüllah (a.s.): "Şüphesiz Güneş ve Ay hiçbir kimsenin ne ölümünden, ne de doğumundan dolayı tutulmazlar. Fakat bunlar, Allah'ın (kudretine delalet eden) alâmetlerinden ikisidir. Bunların tutulduklarını görünce hemen namaza durun" buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1521 Muğire b. Şu'be (r.a.) şöyle anlatır: Resulüllah (a.s.) zamanında (Peygamber'in oğlu) İbrahim vefat ettiği gün Güneş tutuldu. (Halk, Güneş İbrahim'in ölümünden dolayı tutuldu, dediler). Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.): "Güneş ve Ay, Allah'ın alâmetlerinden iki alemettir. Bunlar hiç bir kimsenin ne ölümü ve ne de doğumundan dolayı tutulmazlar. Bunların tutulduklarını gördüğünüzde hemen Allah'a dua ediniz ve bu durum ortadan kalkıncaya kadar namaz kılınız" buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1522 Üsame b. Zeyd (r.a.) şöyle anlatır: Biz Peygamber'in (a.s.) yanında bulunduğumuz bir sırada kızlarından biri, Peygamber'i çağırmak için bir haberci gönderdi. Babasına bir çocuğunun yahut bir oğlunun ölüm hâline girdiğini haber veriyordu. Resulüllah kızının gönderdiği elçiye: "Onun (Zeynep) yanına dön ve kendisine şunu haber ver: Şüphesiz ki, Allah'ın aldığı ve verdiği her şey O'na aittir. Her şey Allah katında muayyen bir müddete bağlanmıştır. Yine ona şu emrimi bildir: Sabretsin ve sevabını Allah'tan beklesin." Bunun üzerine elçi geri döndü. Bu defa o (Zeynep) Peygamber'e yeminle, gelmesi için tekrar haber gönderdi. Bu haber üzerine Allah Resulü (a.s.) ve onunla beraber bulunan Sa'd b. Ubade ile Muaz b. Cebel de kalktılar. Ben de onlarla beraber (Zeyneb'in evine) gittim. Çocuk, sanki eski bir kırba içindeki su gibi can çekişir bir vaziyette, Hz. Peygamber'e verildi. Allah Resulü (a.s.) ise göz yaşı döküyordu. Sa'd b. Ubade (hayretle): "Ey Allah'ın Resulü! Bu ne hâl?" dedi. Resulüllah (a.s.): "Bu (göz yaşı), Allah'ın kullarının gönüllerine koyduğu bir rahmettir. Yüce Allah, kullarından ancak merhametli olanlarına rahmet edecektir" buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1531 Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle nakletmiştir: Sa'd b. Ubade hastalanmıştı. Resulüllah (a.s.), Abdurrahman b. Avf, Sa'd b. Ebu Vakkas ve Abdullah b. Mesûd ile onu ziyarete geldiler. Hz. Peygamber (a.s.) Sa'd b. Ubade'nin yanına geldiğinde onu ev halkı tarafından çepeçevre kuşatılmış vaziyette buldu. ve; "Öldü mü?" diye sordu. Oradakiler, "Hayır Ey Allah'ın Resulü!" dediler. Bunun üzerine Resulüllah duygulanıp ağladı. Topluluk, onun ağladığını görünce onlarda ağladılar. Bunun üzerine Hz. Peygamber: "Bilmez misiniz? Allah göz yaşı ve üzüntüden dolayı kişiye azap etmez. (Eliyle diline işaret ederek), işte bunun yüzünden (ya) azap eder, veya merhamet eyler" buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1532 Enes b. Malik'in (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.): "Gerçek sabır musibetle ilk karşılaşıldığında tahammül edebilmektir" buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1534 Ömer b. Hattab'ın (r.a.) rivayet ettiğine göre: Hz. Peygamber: "Ölü, ailesinin kendisine ağlaması sebebiyle azap olunur" buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1536 İbn Ömer'in (r.a.) şöyle söylediğini Abdullah b. Ubeydullah b. Ebu Müleyke haber vermiştir: İbn Ömer'in yanında oturuyordum. Biz Osman'ın kızı Ümmü Eban'ın cenazesini bekliyorduk. Onun yanında Osman b. Amr da vardı. Daha sonra İbn Abbas da geldi. Onu bir kimse elinden tutarak getiriyordu. Öyle zannediyorum ki o kimse İbn Abbas'a, İbn Ömer'in bulunduğu yeri haber verdi. Böylece İbn Abbas geldi ve benim yanıbaşıma oturdu. Böylece ben, İbn Ömer ile İbn Abbas'ın arasına oturmuş oldum. Bu sırada evden kadınlardan bir feryat yükseldi. Bunun üzerine İbn Ömer Osman b. Amr'a kalkmasını ve onları nehy etmesini istercesine, Allah Resulü'nün (a.s.): "Şüphesiz ki ölü, ailesinin kendisine ağlamasından dolayı azap edilir." buyurduğunu işittim dedi. Abdullah bu rivayeti umumi manada, herhangi bir kayıt koymadan haber verdi. Bunun üzerine İbn Abbas şöyle dedi: Biz Müminler'in Emîri Ömer b. Hattab (r.a.) ile beraber bulunuyorduk. (Mekke ile Medine arasındaki) Beyda mevkiinde durakladığımızda bir ağacın altına inmiş bir kimse göründü. Ömer bana, git bak, bu zat kimdir? bana bildir dedi. Ben de gittim, bir de baktım ki o Suheyb idi. Hemen Ömer'e döndüm ve ona; bana bu zatın kim olduğunu sana bildirmemi emretmiştin. O zat Suheyb'dir dedim. Ömer (r.a.) ona emret, bize katılsın dedi. Ben: Suheyb'in beraberinde ailesi de vardır, dedim. Ömer: Beraberinde ailesi olsa da, dedi. (Ravi Eyyûb ihtimalli olarak, ona emret bize katılsın, dediğini de nakletti.) Nihayet beraber Medine'ye geldik. Çok zaman geçmeden Ömer yaralandı. Suheyb Vah kardeşim! Vah arkadaşım! diyerek (ağlaya ağlaya) geldi. Ömer "Bilmezmisin yahut işitmedin mi ki," (ravi Eyyûb Yahut da şöyle demiştir, dedi: Bilmedin, işitmedin mi ki): Allah Resulü (a.s.): "Ölü, ailesinin kendisine bazı ağlamalarından dolayı azap olunur" buyurmuştur, dedi. Ravi şöyle ilâve etmektedir: Abdullah, kendi rivayetini kayıtsız olarak haber verdi. Ömer ise: Ağlamanın bazısı sebebiyle diye kayıtlı söyledi. Sonra kalkıp Aişe'nin yanına girdim ve kendisine İbn Ömer'in söylediği hadisi naklettim: Bunun üzerine Aişe (r.ah.) şöyle dedi: "Hayır! Allah'a yemin ederim ki, Resulüllah (a.s.) kesinlikle; ölü, bir kimsenin ağlamasıyle azap olunur" dememiştir. Fakat Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Allah, ailesinin ağlamasından dolayı kâfirin azabını artırır. Hiç şüphesiz, güldüren de ağlatan da Allah'tır.Ve hiç bir günahkâr diğerinin günahını çekmez. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1543 Muğire b. Şu'be (r.a.) Allah Resulü'nden (a.s.) şöyle işittiğini haber vermiştir: "Her kim için, üst baş yırtılarak, çığlık ve feryat ile ağlanırsa bundan dolayı o kimse, Kıyamet günü muhakkak azap görür." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1549 Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir: Allah Resulü (a.s.) (Mute şehitleri) Zeyd b. Harise, Cafer b. Ebu Talib ve Abdullah b. Revaha'nın şahadet haberleri kendisine ulaştığında Mescitte oturdu. Oldukça üzüntülü görülüyordu. Ben kapının görülebilecek bir aralığından kendisine bakıyordum. Bu sırada Resulüllah'a birisi geldi ve: Ey Allah'ın Resulü! Cafer'in kadınları (ağlaşıyorlar) dedi ve bağırıp çağırarak ağladıklarını söyledi. Hz. Peygamber de o kimseye, gitmesini ve kadınları bu çığlıktan men etmesini istedi. Bunun üzerine o kimse gitti. Sonra yine Peygamber'e gelip kadınların kendisine itaat etmediklerini söyledi. Resulüllah ona ikinci defa gidip kadınları vazgeçirmesini emretti. O adam gitti. Sonra tekrar geldi ve: Ey Allah'ın Resulü kadınlar bize üstün geldiler dedi. Ravi Aişe (r.ah.) dedi ki, Resulüllah o adama: "Haydi git, bu kadınların ağızlarına toprak saç" buyurdu, bende o adama: "Allah seni zelil etsin! ne Resulüllah'ın sana verdiği emri yerine getirdin, ne de hüzün içinde bulunan Peygamber'in kendi hâline bıraktın!" dedim. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1551 Ümmü Atiye (r.ah.) şöyle bildirmiştir: Resulüllah (a.s.) biz kadınlardan biatla birlikte ölüye saç-baş yolarak ağlamayacağımıza dair söz almıştı. Beş kadından başka bizden hiçbir kadın sözünde durmadı. (Bu beş kadın): Ümmü Süleym, Ümmül-Ala, Muaz'ın karısı olan Ebu Sebre kızı, yahut Ebu Sebre kızı ve Muaz'ın karısı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1552 Ümmü Atiye (r.ah.) "Biz kadınlara cenazeleri takip etmek yasaklandı. Cenazeler ardından gitmek bizim üzerimize vacip kılınmadı." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1555 Ümmü Atiye (r.ah.) şöyle anlatır: Biz kızını yıkarken, Peygamber (a.s.) yanımıza girip şöyle buyurdu: "Kızımı su ve sidr ile üç veya beş, hatta gerek görürseniz Fazla da yıkayabilirsiniz. En son yıkayışta kâfur yahut kâfur cinsinden bir koku kullanınız. Yıkamayı bitirdiğinizde bana bildiriniz. "Biz yıkamayı bitirince Peygamber'e haber verdik. Resulüllah bize hıkıv denilen kendi izarını verdi ve: "Bunu kızıma iç gömleği yapınız!" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1557 Habbab b. Eret (r.a.) şöyle haber vermiştir: Resulüllah (a.s.) ile beraber Allah yolunda O'nun rızasını kastederek (Medine'ye) hicret ettik. Artık bizim mükâfatımızı vermek (Allah'ın vaadinin yerine getirilmesi olarak şer'an) Cenab-ı Hakk'a vacip oldu. Yoldaşlarımızdan bu sevap ve nimetten hiçbir şey istifade etmeden Ahirete gidenler vardır. Musab b. Umeyr (r.a.) bunlardan biridir. Musab, Uhud günü şehit olmuştu da ona kefen yapacak bir şey bulunamamış ancak bir kaftan bulunmuştu. Bizler o kaftanı şehidin başı üzerine koyduğumuzda ayakları dışarda kalıyor, ayakları üstüne koyduğumuzda başı açığa çıkıyordu. (Bu yokluk karşışında) Resulüllah (a.s.) bize: "Kaftanı başından itibaren sarınız, ayaklarının üstüne de ızhır (denilen kokulu ottan) koyunuz" buyurdu. Dostlarımızdan kendilerine hicret semeresi ulaşan ve bu meyveyi devşirenler de vardır. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1562 Hz. Aişe (r.ah.) şöyle haber vermiştir: Resulüllah (a.s.) pamuktan dokunmuş suhuliyye denilen üç parça beyaz Yemen bezi içinde kefenlendi. Bunların içinde gömlek ve başlık (imame) da yoktu. İzar ve ridadan ibaret olan hulleye gelince bunun Resulüllah'a kefen yapılması için satın alınmış olunduğu hususunda insanlarda bir şüphe hasıl oldu. Neticede bu hulle terk olundu da Resulüllah pamuktan suhuliyye denilen üç parça beyaz Yemen bezi içinde kefenlendi. O hulleyi Abdullah b. Ebu Bekr almıştı da öldüğünde kendimi bununla kefenleyeyim diye onu muhafaza edeceğim, demişti. Sonra Yüce Allah Peygamber'inin bununla kefenlenmesine razı olsaydı bunun içinde kefenlenirdi. (Onun kefenlenmediği bir hulleyi ben de kefen edinmem deyip) bu hulleyi sattı ve bedelini de tasadduk etti. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1563 Hz. Aişe annemiz (r.ah.) "Resulüllah (a.s.) vefat ettiği zaman bütün bedeni (hıbere denilen) beyaz Yemen bürdesiyle örtüldü" demiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1566 Ebu Hureyre'nin (r.a.) bildirdiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.): "Cenazeyi (itidal ile) süratlice naklediniz. Eğer bu ölü iyi bir kişi ise bu bir hayırdır. (muhtemelen dedi ki) onu (bir an evvel kabirdeki) hayır ve sevabına ulaştırmış olursunuz. Eğer bu cenaze iyi bir kişi değilse bu da bir şerdir. (Bir an evvel) o şerri omuzlarınızdan atmış bulunursunuz." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1568 Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre: Resulüllah (a.s.): "Her kim cenaze namazı kılınıncaya kadar cenazede hazır bulunursa ona bir kırat, her kim de gömülünceye kadar beklerse ona da iki kırat (sevap) vardır." buyurmuştur. İki kırat nedir? diye sorulduğunda Hz. Peygamber: "İki büyük dağ gibi" diye cevap vermiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1570 Hz. Peygamber'in (a.s.) azatlısı Sevban'ın (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.): "Kim bir cenaze namazı kılarsa onun için bir kırat (sevap) vardır. Eğer defninde de hazır bulunursa iki kırat olur. Bir kırat Uhud (dağı) kadardır" buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1575 Enes b. Malik (r.a.) şöyle haber vermiştir: Bir cenaze geçirildi ve hayırla anıldı. Bunun üzerine Peygamber (a.s.): "Vacip oldu, vacip oldu, vacip oldu" buyurdu. Bir cenaze daha geçirildi, bu da kötülendi. Bunun hakkında da Peygamber (a.s.): "Vacip oldu, vacip oldu, vacip oldu" buyurdu. Ömer (r.a.), annem babam sana feda olsun! Bir cenaze geçirildi ve şer ile tavsif edildi. Bunun üzerine: "Vacip oldu, vacip oldu, vacip oldu" dediniz. Bir cenaze daha geçirildi, o da şer ile vasfedildi buna da: "Vacip oldu,Vacip oldu, vacip oldu" buyurdunuz (Bunun sebebi nedir?) diye sordu. Allah Resulü (a.s.) cevaben: "Hayırla andığınız kimseye Cennet vacip oldu. Şerle andığınız kimseye de Cehennem vacip oldu. (Çünkü) sizler yeryüzünde Allah'ın şahitlerisiniz. Sizler yeryüzünde Allah'ın şahitlerisiniz. Sizler yerüzünde Allah'ın şahitlerisiniz" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1578 Ebu Katâde b. Rebiy (r.a.) şöyle bildirmiştir: Resulüllah'ın (a.s.) yanından bir cenaze geçirilmişti. Hz. Peygamber: "Kendisi rahatlayan veya kendisinden kurtulunandır." buyurdu. Sahabeler: "Rahatlayan veya kendisinden rahatlanan nedir?" diye sordular. Bunun üzerine Peygamber (a.s.): "Mümin olan kul Dünyanın yorgunluklarından rahatlar, kötü olan kimseye gelince, diğer insanlar, şehirler, ağaçlar ve hayvanlar ondan kurtulup istirahat ederler" buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1579 Ebu Hureyre (r.a.) şöyle bildirmiştir: "Resulüllah (a.s.) Necaşi'nin vefatını aynı gün insanlara haber verdi. Daha sonra halkı musallaya çıkarıp dört tekbir aldı." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1580 Cabir b. Abdullah'ın (r.a.) haber verdiğine göre: "Allah Resulü (a.s.) (Habeş Kralı) Necaşi Ashame üzerine dört tekbir alarak gıyabi cenaze namazı kıldırmıştır." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1582 Abdullah b. Abbas (r.a.) şöyle haber vermiştir: "Resulüllah (a.s.) cenaze defnedildikten sonra bir kabir üzerine dört tekbir alarak namaz kıldırmıştır." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1586 Ebu Hureyre (r.a.) şöyle haber vermiştir: Zenci bir kadın (veya genç bir kimse) Mescidi süpürüp temizlerdi. Bir gün Resulüllah (a.s.) onu göremeyince; ne oldu? diye sordu. Sahabeler: O öldü, deyince Resulüllah (a.s.): "Bana (vefatını) niçin haber vermediniz?" dedi. Sahabeler sanki onu küçümsemişler ve önem vermemişlerdi. Bunun üzerine Resulüllah: " (Haydi) kabrini bana gösteriniz." buyurdu. Kendisine gösterdiler, o da bu kabir üzerine namaz kıldı. Sonra da şöyle buyurdu: "Şu kabirlerin içi kabir sahiblerine (azap olacak kadar) zulmetle doludur. Yüce Allah üzerlerine kılacağımız namaz ile onları aydınlatır." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1588 Âmir b. Rabîa'nın (r.a.) rivayetine göre, Allah Resulü (a.s.): "Bir cenaze gördüğünüzde cenaze sizi geride bırakana yahut, cenaze (omuzlardan yere veya kabre) konuluncaya kadar ayağa kalkınız" buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1590 Ebu Saîd Hudrî'nin (r.a.) naklettiğine göre: Resulüllah (a.s.): "Bir cenazeyi takip ettiğiniz zaman o,(omuzlardan yere) konuluncaya kadar oturmayınız" buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1591 Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle nakletmiştir: Yanımızdan bir cenaze geçmişti. Resulüllah (a.s.) hemen o cenaze için ayağa kalktı. Biz de (ona uyarak) kendisi ile beraber ayağa kalktık ve: "Ey Allah'ın Resulü! Bu bir Yahudi kadınının cenazesidir" dedik. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.): "Şüphesiz ölüm korkunç bir şeydir. Cenazeyi gördüğünüzde hemen ayağa kalkınız" buyurmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1593 Kays b. Sa'd'ın (r.a.) rivayetinde İbn Ebu Leyla şöyle nakletmiştir: Kays b. Sa'd ile Sehl b. Huneyf, Kadisiyye'de bulunurlarken yanlarından bir cenaze geçti. Bunlar ayağa kalktılar. Kendilerine; bu cenaze, bu yer halkından (yani zımmilerden) dır, denildiğinde Kays ile Sehl de: Resulüllah'ın (a.s.) yanından bir cenaze geçmişti. Allah Resulü, ayağa kalktı. Bunun bir Yahudi cenazesi olduğu kendisine bildirildiğinde: "Bu da bir insan değil mi?" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1596 Semure b. Cündüb (r.a.) şöyle haber vermiştir: "Ben, lohusalı iken ölen Ümmü Kaab adındaki kadının cenaze namazını Peygamber'in (a.s.) arkasında kıldım. Resulüllah, namaz esnasında cenazenin (tam) ortası hizasına doğru durdu." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1602 |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|