01-10-2009, 12:58 | #1 |
Gorgias Kimdir-Felsefesi-Sözleri-Eserleri
Gorgias, M.Ö. 5. yüzyılda yaşamış olan önemli sofist düşünür. Gorgias Leontioni'de Sicilya'da doğmuştur.
Doğa felsefesine karşı düşünceler geliştirmiştir. Rölativizmin ve daha da çok kuşkucu düşüncenin gelişmesinde önemli bir filozof olarak yer almaktadır. Empedokles'in öğrencisi olmuştur ve ondan hem doğa felsefesini hem de hitabet sanatını öğrenmiştir. Bu sanattaki ustalığıyla Atina'da önemli etkilerde bulunmuş ve bu sanatı en önemli geliştiricilerinden biri olmuştur. Elea Okulu'nun diyalektik anlayışı üzerinde derin bir etkisi olduğu belirtilmektedir. Yokluk Üstüne ve Helen'e Övgü adlı eserlerin sahibi olan Gorgias, kendisini bir görecelikle sınırlamayarak, gerçek bir hiççiliğin ve kuşkuculuğun savunucusu olmuştur. Hiçbir değerin var olmadığını, bilginin mümkün olmadığını, insanlara ikna yoluyla her şeyin kabul ettirilebileceğini, zira insanların bilgiden yoksun olduklarını söyleyen Gorgias, ikna sanatına, sözün terbiye edilip geliştirilmesine büyük bir önem vermiştir. Doğa felsefesinin temel problemi olan varlığı bilme girişimin anlamsız olduğunu öne sürmüş ve bunu kanıtlamanın uğraşı içinde olmuştur. Onun düşüncesinde, ne varlığın var olması, ne bilinmesi ne de bir başkasına aktarılması mümkün değildir. Ünlü üçlü argümanı bu konuda Gorgias'ın rölativizminin ve kuşkuculuğunun kesin bir ifadesini gösterir; "Hiç bir şey yoktur; bir şey varsa bile bilinemez; bilinse bile başkalarına bildirilemez." Gorgias'ın gerçekten bunu mu kastettiği yoksa bu tezlerin sadece hitabetin insanları en saçma iddiaları kabul etmeye nasıl ikna edebileceğini göstermek üzere yapılan denemelerin başlangıç noktasını mı oluşturduğu tartışılmıştır. Belki de Gorgias, Elea'nın varlık (being), varlık olmayan (non-being), değişim (change) anlayışları ve bizim değişebileni tanıma yetimizin dışında olarak, gerçekten felsefenin umutsuz bir biçimde bizatihi kendini yalanlamak olduğu sonucuna varmıştır. Bu yoruma göre, bu 3 itidalsiz noktadaki formülasyon, felsefenin anlamsız olduğunu gösteren bir dizi düşüncenin parçasını oluşturur. Şu halde Gorgias, hitabet uygulamasına sadece bir ikna yöntemi olarak geçmiştir; zira artık doğru bilginin mümkün olduğuna inanmamaktadır. Bu görüşe göre, rasyonel tartışma (discussion) ve rasyonel kanaat (conviction) var olamaz, var olan sadece ikna sanatıdır. Gorgias'a göre hitabet (rhetoric), münakaşa ve rasyonel kanaat aracı değil, bir ikna yöntemi olarak geliştirilmek için vardır. Onun için iknanın başta gelen amacı dinleyicilerin görüş ve tutumlarını değiştirmektir. Kısaca belirtmek gerekirse, Gorgtas, dinleyicilerin herhangi bir şeyi kabullenmeleri ve doğru bilgiyi elde ettikten sonra muhtemelen görüşlerini değiştirmeleri için uğraşmıyor. Doğruyu yanlıştan, geçerliyi geçersizden ayırmak gibi bir derdi de yok; sadece dinleyiciyi etkilemeye çalışıyor. Hitabet öncelikli olarak bir kandırmaca aracı haline geldi, en iyi argümanla ikna olmaya açık katılımcıları olan bir söylem değil. Gorgias doğru bilginin imkansızlığını açık seçik ileri sürmekte ve bu sözleriyle de felsefede Septisizm denilen öğretinin başlamasına düşünsel ortam hazırlamaktadır. Platon retoriğin özünü ve değerini araştırdığı Gorgias diyalogunda onun retorikçi yanını över. Gorgias şiire rakip olabilecek etkili bir düzyazı geliştirmeye çalışmış ve bu amaçla üslup çalışmalarını retoriğin önemli bir bölümü haline getirmiştir. Ek Bilgiler M.Ö. 5.yy.ın ilk çeyreğinde Sicilya’nın Leontinoi kentinde dünyaya gelmiş olan Gorgias, Syrakusalılara karşı yardım istemek için 427 yılında elçi olarak Atina’ya gittiği zaman artık iyice yaşlanmıştı. Olası görünse bile yaşamının üç evreye —doğa filozofu (“öğrencisi olduğu Empedokles’in etkisi altında), diyalektikçi (Elea okulunun etkisiyle) ve retorikçi (Kolrax ile Teisias’ın etkisi altında) — ayrıldığı yine de kesinlikle söylenemez. Retorikle ilgili eserlerinden geniş kapsamlı fragmanlar ve “Helena ile “Palamedes” adlı iki konuşma metni günümüze kalmıştır. Her çeşit ciddi felsefeyi, her gerçek bilimi kökten reddeden “Varolmayan Üstüne” başlıklı eserinden —görünüşe göre yazar bu arada kendini tamamen retoriğe vermişti— uzun ve tipik bir bölüm aşağıya alınmıştır. H. Gomperz ve W. Nestle gibi kimi çağdaş bilgeler, bu eserde yer alan üç sayı ve paralojizme dayalı “argümanları” Gorgias’ın bir ‘oyunu”, içeriğiyle ciddi bir şey kastetmediği sofistik retorik bir gösterişi diye açıklamaktan yanadır. Oysa bu görüş, Gorgias’ın argümanlarına temel teşkil eden Zenon’un diyalektiği ile karşılaştırılarak çürütülmüştür. Ayrıca Gorgias’ın üçüncü say için sıraladığı argümanlar, onun burada bilgi kuramının (ve dil felsefesinin) gerçek sorunlarına, nesnenin düşünen özneyle ya da düşünceyle, düşüncenin de kendisini ifade eden sözle ilişkisi sorununa ciddi şekilde eğildiğini göstermektedir. Ve bu Gorgias aslında hiçbir şeye inanmamakta ya da yeryüzünde tek bir şeye inanmaktadır: Sözlerin gücüne, ustalıkla biçimlendirilmiş ve ince bir üslup verilmiş sözlere; o bu sözlerin insanı şaşılacak derecede etkilediği kanısındaydı, hatta yurttaşlarında yarattığı mucizeyi etkileri sanatı sayesinde kendisi görmüş, yaşamıştı, üstelik ciddi şekilde inanmadığı, ne uzmanlığına (meğer ki salt biçimsel retorik alanında olsun) ne de karakterine özgü olmadığı halde. Çünkü Gorgias’ın “sanatının amacı gerçeği idrak etmek değil, sadece eleştiriden uzak dinleyici kitlesinin gözünü bağlayan, bir Thukydides’in üslubunu bile derinden etkileyen parlak bir görünüşe ulaşmaktı; ayrıca bu sanat, Delphoi’deki tanrıya kendi adına som altından bir heykel adayabilecek kadar gelir elde etmesi ne de yaramıştır. Ne var ki, Protagoras ile önde gelen diğer sofistlerin insanları eğitme ve onlara ‘erdemi” öğretme konusundaki iddialarını manevi bir değişimden sonra ilkesel olarak terk eden, kendini teori ve pratikte tamamen retoriğe veren Gorgiasın davranışı, Platon’un belirleyici hükmüne göre, bu sofistler için çok tipiktir. Öyle ki günün birinde bu sofistler, Grek ulusunda öncü güç olan her çeşit ciddi felsefeyle rekabete girişecektir. Bu yüzden, gerçek varlığı arayan ve bulan Platon’un, parlak görünüşün ustasıyla, yani retorikle MÖ. 392 yılında “Gorgias” adlı ünlü diyalogunda giriştiği yok edici hesaplaşma, bunun yalnız nesnel bir hak ve yetkiden dolayı değil, üstelik —bir an Platon’un karakterini ve dünya görüşünü düşünürsek— deyim yenindeyse psikolojik bir zorunluluktan dolayı gerçekleştirildiği göz önüne alınırsa anlaşılır. KAYNAK Sokrates’ten Önce Felsefe II; Hazırlayan Wilhelm Capelle; Kabalcı Yayınevi |
|
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|