PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : İstanbul Kiliseleri 1


Fırtına_
02-19-2009, 10:46
Kilise
Grekçede toplantı anlamındaki “eclesia” sözcüğünden gelen kilise kavramı Hıristiyanlığın doğuşu ile başlamıştır. İlk zamanlarda cemaat anlamında kullanıldığını Yeni Ahit’de Paulus’un mektuplarında adı geçen “Yedi Kilise” teriminden anlıyoruz. Burada bina değil cemaat anlamında olup bunların hepsi Anadolu topraklarındadır: Ephesos,Philadelphia, Thytira,Laodicae,Sardes,Smyrna ve Bergama’dır. Filistin’de Yahudi toplumunun içinden doğan Hıristiyanlık,İsa’nın kutsal yaşamını ve tanrısal görevini esas alan bir din haline gelmeye başladığında Bizans Pagan inancında idi İstanbul’da Hıristiyanlık IV üncü yy. dan itibaren yerleşmeye başlar. İlk inşa edilen Kilise I. Konstantinus tarafından yaptırılan Havariyun Kilisesidir. İmparator anıtsal bir kilise ve bir mausoleum yaptırtmak için Haliç’e bakan yüksek bir alanda evvelce var olan 12 tanrıya adanmış bir tapınağın kalıntılarını yıktırarak yerine bu kilisenin ve yanında kendisinin mezarının da bulunduğu 12 havariye atfedilecek boş lahitlerin bulunduğu Mausoleum’un inşaatına başlattı fakat inşaatı tamamlayamadan 337 de Nikomedia’da (İzmit) öldü ve naşı yaptırdığı kiliseye getirilerek gömüldü. Fatih’in İstanbul’u fethinden sonra çok harap durumda olan bu kilise Patrikhane’nin yönetimine verilmişse de 1456 da Patrikhane Pammakaristos manastırına taşınmıştır. Fatih harap ve terk edilmiş olan bu kilisenin kalan bakiyelerini yıktırıp yerine 1463-1470 yılları arasında süren bir inşaat dönemiyle Fatih Cami ve külliyesini yaptırmıştır. II. Konstantinus (337-361) döneminde Paganlarla Hıristiyanlar arasında anlaşmazlıklar devam eder. Hıristiyanlık Bizans’ta ancak 363 senesinden sonra sağlam temellere oturabildi. Bundan sonra Bizans Sanatında çok önemli yer tutan kiliseler hızla birbirlerini izlerler. Ayasofya,Gül Camii,Kâriye, Aya İrini,Konstantin Lips Manastırı,Fenari İsa,Pantoğrator Aziz Sergios ve Bakhos gibi.
Fethe kadar İstanbul’da çeşitli mezheplere ait birçok kilise inşa edilmiştir. Ayrıca Bizans’ın içinde yaşayan Ceneviz,Latin gibi farklı uluslar da kendi kiliselerini yapmışlardır. Fetihten sonra Fatih kiliselerin faaliyetlerini özgür bıraktığından kilise yapımı devam etmiş,Süryani, Ortodoks,Gregoryen,Fransisken,katolik kiliseleri birbirini izlemiştir. XVI. ıncı yy. a gelindiğinde yabancı elçiliklerin Beyoğlu ve Boğaziçinde olmasından dolayı kilise yapımı bu bölgelerde yoğunlaşmıştır.


Rum Ortodoks kiliseleri
Aya Triada Kilisesi (Beyoğlu)
Taksimde Meşelik sokağındadır. Patrik IV. Dionisios cemaatin mezarlık ihtiyacı için 1672 de Mehmet Çelebi’nin 30 dönümlük tarlasını Yoannis Topazi adına satın alarak bir bölümünü hastahane diğer bir kısmını da mezarlık olarak düzenlemiştir. Burası 1672-1865 yılları arasında kullanılmış kuzey tarafına Rumlar güney tarafına da Rus,Bulgar,Sırp,Karadağlı gibi ortodokslar defnedilmiştir. “Beyoğlu Ospitali” adı ile tanınan hastahane binası daha sonraki yıllarda “Stavrodromi Veba Hastahanesi” olarak kullanılmış olup bugün yerinde İstiklal Caddesindeki Fransız konsolosluğu bulunmaktadır. Rum mezarlığının içine Aya Yorgi’ye ithaf edilmiş ahşap bir kilise yapılmıştı. Tanzimatın ilanı ile yeni bir kilise yapma izni alan Patriklik ve cemaat bu ahşap kiliseyi yıkıp yerine Zapyon Kız Lisesini inşa etmişler mezarlığın bir kısmını da kaldırarak 13 Ağustos 1867 de inşaata başlayarak bugünkü Aya Triada Kilisesini yaptırmışlardır. Onüç sene gibi oldukça uzun bir süre devam eden inşaat sırasında çeşitli proje değişiklikleri yapılarak Patrik III. İoakim (1878-1884) zamanında Kutsal Haç Yortusu olan 14 Eylül 1880 Pazar günü de ibadete açıldı. İlk mimari proje mimar Potessaro’ya aittir . Daha sonra inşaatı Vasilaki Yoannidis yürütmüştür. İçerideki İsa,Meryem ve Aziz tasvirlerini ressam Sakellarios Meğaklis yapmış,mermer süslemeleri Aleksandros Krikelis’in çalışmalarıdır. Aya Triada yüksek duvarların çevrelediği geniş bir avlu içerisinde yer alır. Avluda kiliseye ait lojman ve diğer idari binalar ile bir de “Aya Yorgi” ye ithaf edilmiş ayazma bulunmaktadır. Kubbeli bazilika tipinde inşa edilmiş olan bina 28.inci yy. Avrupa eklektik mimarisinin bütün özelliklerini devasa ve kütlesel görünüşü ile taşır. Orta mekanın üzerini yüksek kasnaklı ,iki yanda yükselen çan kulelerini çinko kaplı kubbeler örter. Apsisler yarım kubbe ile örtülüdür. Cephelerde açılmış büyük boyutlardaki pencereler bir üslup beraberliği göstermezler. Apsislerin önünde mermerden aralarına aziz .incil yazarları İsa ve Meryem’i gösteren resimlerin yerleştirildiği Barok tarzda yapılmış ikonastasis vardır. Mermerden despot koltuğu dört ince sütun’un taşıdığı bir silme ve üzerinde de baldakin tarzı küçük bir kubbecik ile nihayetlenir. Mermerden ve korkuluklarına aziz resimleri yapılmış ambonu yan taraftaki taşıyıcı sütunlardan birinin üzerindedir.
Aya Paraskevi Kilisesi (Beyoğlu)
Hasköy’de Baçtar ve Çançan sokaklarının arasında Azize Paraskevi’ye atanmış Rum Ortodoks kilisesidir. Romalı zengin bir ailenin üç kızından en büyüğü olan Paraskevi, ailesinin ölümünden sonra hıristiyan olmuş ve bütün mallarını fakirlere dağıtarak Roma çevresinde hıristiyanlığı yaymağa çalışmıştır. Hıristiyanların takip edildiği bu yıllarda İmparator Antoninus Pius (138-161) emriyle tutuklanmış ve başı kesilerek 26 Temmuzda öldürülmüştür. Hıristiyanlığın kabulünden sonra ilk azizelerden kabul edilmiş ve bakire olduğu için “Parthenomartis” unvanın almıştır. Çocuk sahibi olmak isteyen kadınlara ve göz hastalığına uğrayanları iyi ettiğine inanılır ve öldürüldüğü gün olan 26 Temmuz yortu günü olarak kabul edilmiştir. Yüksek duvarların çevrelediği bir avlu içerisinde yer alan kilise,ilk yapılışı Eflak voyvodası Konstantin Brankovanos (1654-1714) tarafından 1692 de inşa edildiği kitabesinde yazılıdır. Daha evvelce kilisenin bulunduğu yerde bir aynı adı taşıyan bir ayazmanın bulunduğu 1583 ve 1604 listelerinde yazılı olduğu gibi 1652 de İstanbul’a gelen Antakya Patriği’nin katibi Paulus’da raporunda bu ayazmadan bahsetmektedir. Bu kilise harap olduğundan Patrik Konstantinos zamanında (1830-1834) zamanında yeni baştan inşa edilmiş olup günümüze gelen kilise bu tarihe aittir. Üç nefli bazilika planında olan yapı kaba yonu taşı ve tuğladan inşa edilmiş olup yarı sıvalıdır. Nefleri kare şeklinde ahşap taşıyıcılar ayırmaktadır. Naos’a giriş yuvarlak tuğla kemerlidir. Apsis içten yarım yavarlak kubbe olup genel örtü sistemi dışarıdan kırma çatıdır. Apsis ve iki yandaki hücreleri kapsayan ahşap ikonastasis sütuncuklarla bölümlere ayrılmış olup içerisinde büyük çerçevelerin çevrelediği Meryem ve çocuk İsa,İsa ,aziz ve azizelerin portreleri yağlıboya ile resmedilmiştir. Daha küçük çerçevelerin içinde ise İhncil’den sahneler vardır. Narteksin üzerindeki galeriye “L” şeklinde olup naos’dan çıkılır. Avluda sonradan yapılmış mermerden ikizli açıklıkları olan baldaken tarzındaki üzeri kubbeli kare şeklindeki yüksek çan kulesi kilise ile mimari bakımdan bir bütünlük teşkil etmez. Avluda ayrıca kilise görevlilerine ait binalar vardır.

Ayios Athanasios Kilisesi (Şişli)
Kurtuluş’da Omuzdaş Sokağındadır. Tanzimat’ın verdiği yetki ile izin alınarak yapılmış kiliselerdendir. Kilisenin atandığı Athanasios 296-373 yıllarında yaşamış çok sayıda dini eserleri olan bir din adamıdır. 325 deki İznik konsiline katılmış sonra 328 de İskenderiye Patriği olmuştur. Daha sonra Arius’un başlattığı ,İsa’nın tanrısal kişiliğini soruşturan Arius’culara karşı mücadele etmiş ,Mısır’a giderek oradaki keşişleri yönlendirmiş 2 Mayıs 373 de 75 yaşında da ölmüştür. Kilisenin günü onun ölüm günü olan 2 Mayıs’dır. Yapı, Tanzimat fermanı ile inşa edilen Rum ortodoks kiliselerindendir. 1855 de inşa edilmiş,1893 ve 1949 da tamir edilmiştir. Eğimli bir arazide yüksek duvarların çevrelediği bir avlunun içerisinde kubbeli bazilika plânında bir yapıdır. Apsis üzerinde korkuluklarında İncil’den sahnelerin işlendiği küçük bir galeri vardır. Ahşep ikonastasis’de yuvarlak kemerlerin içinde Meryem kucağında çocuk İsa ve aziz figürleri büyük boy yağlıboya tablolar olarak işlenmiştir. Giriş dışarıdan üçgen bir alınlıkla nihayetlenir bunun iki yanında da oldukça yüksek çan kuleleri vardır. Orta mekanın üzeri yuvarlak kasnaklı,basık,çinko kaplı kubbe ile örtülüdür.. Kubbenin etrafını ağırlık payelerinin oturduğu dört köşede küçük istinat kuleleri yapılmıştır.

Ayios Konstantinos ve Ayia Eleni Kilisesi ( Beyoğlu)
Tarlabaşında Kalyoncukulluğu caddesindedir. Tanzimat fermanı ile yeni kilise inşa etme izni alındıktan sonra 25 Mart 1856 de inşaata başlanıp 9 Nisan 1861 de Patrik II. Iohakim’in (1860-1863) kutsamasıyla ibadete açılış yakın devir Rum kilisesidir. Hıristiyanlığı ilk kabul eden Roma İmparatoru olan Konstantinos (306-337)’un annesi Elena’nın anısına yapılmıştır. Bitinya’da doğan Eleni hıristiyanlığı kabul ettikten sonra yoksullara laptığı yardımlar ve kutsal yerleri ziyaretleri ile tanınmış ve ölümünden sonra azize ilan edilmiştir. İmparator Konstantin 312 de taht kavgası nedeniyle Maxentus ile savaşırken gökyüzünde hale ile çeverelenmiş kutsal haç’ı görür ve savaşı da onun sayesine kazandığına inanır. Bu olaydan sonra şükran borcunu ödemek üzere Kudüs’e giden Eleni oradan “Kutsal Haç” kabul edilen röligi İstanbul’a getirir. Ölümünden sonra azize payesi verilir.Yüksek duvarların çevrelediği bir avlunun ortasında yer alan kilise bazilika ile Yunan haçı planın birleştirildiği bir plâna sahiptir. Doğu ekseninde yarım yuvarlak üç apsis dışarıya çıkıntılıdır. Batı tarafında ise binanın iki tarafında yüksek çan kuleleri bulunmaktadır. Dış cephede değişik pencere sistemleri kullanılmış olup narteksin üzerindeki yarım kubbenin üstünde bir de saat kulesi yapılmıştır. Cephe mimarisi Barok ile karışık eklektik üsluptadır. İkonastasis bema’nın tamamını kaplar mermer,altın varak ve yağlıboya tablolar halinde Aziz tasvirleri çerçeveler içinde bütün yüzeyi doldurur. Despot koltuğu ve ambon da aynı üslupta yapılmıştır. Kubbede Pantokrator İsa,pantantiflerde de dört incil yazarı resmedilmiştir.

Ayios Nikolaos Kilisesi (Beyoğlu)
Karaköy ile Tophane arasında Hoca Tahsin ve Mumhane caddesi arasındadır. 1583 ve 1604 listelerinde yer alan bu kilise 1695 deki yangında yanmış 30 sene kadar metruk kaldıktan sonra yeniden inşa edilmiş fakat kısa bir süre sonra çıkan 1731 yangınında bir kere daha yangın geçirerek tamir edilmişse de 1796 da tekrar yanmıştır. 1804 de temelden inşa edilmiştir. IV.üncü yy. da Patara’da doğup Myra’da piskopos olan,IX.uncu yy. da ise doğu kilisesi tarafından aziz ilan edilen, gemicilerin ve çocukların azizi olarak bilinen Aziz Nikolaos’a ithaf edildiği için İstanbul’a gelen denizcilerin ibadet yeri olarak tanınan bu kilise 1834 yılında büyük bir onarım geçirmiş ve bazı ilaveler yapılmıştır. 1867 de ise narteks’deki ayazma yapılmıştır. Yonu taşı ile yapılıp üzeri sıva ve günümüzde de kiremit rengine boyalı olan kilise üç nefli bazilika plânındadır. Üst örtüsü kiremit kaplı kırma çatıdır. Nefleri ayıran sütunlar iyor başlıklı olup düz bir silme ile bağlanırlar. Ahşap ikonastasis bemanın tamamını kaplar ve çerçevelerin içine aziz,Meryem,İsa ve incil’den sahneler yapılmıştır.Naos’da orta nefin üzerinde Pantoğrator İsa tasviri vardır. Narteks’deki merdivenlerle iki taraftan galeriye çıkılır.e ayrılmış olandır.

İoannes Prodromos Kilisesi (Beyoğlu)
Tophane ile Galata arasında Vekilharç sokağındadır. İoannes Prodromos’a (Vaftizci Yahya) atanmıştır. İoannes İsa ile aynı zamanda yaşamış ve Meryem’in akrabası olan Elizabeth’in oğludur. Çocukları olmadan yaşlanan Elizabeth ve Zekeriya’nın ileri yaşlarında bir oğulları olur,hatta Meryem ile Elizabeth’in hamilelikleri aynı dönemdedir. İoannes büyüdüğünde insanları Şeria ırmağında kutsayarak günahlarından arındırdığı için İbraniler tarafından beklenen Mesih kabul edilmek istenmişse de o “Ben “O” nun habercisiyim” der. Hatta İoannes İsa’yı da şeria nehrinde vaftiz etmiştir. Bölgeyi idare eden Kral Herot kardeşinin karısı Herodia ile evlidir. Yahya bunun yahudi yasalarına göre zina sayılacağı etrafta yayması ve taraftar bulması üzerine Herodia onu öldürtmek ister,fakat Kral Herot Yahya’yı tutmakta ve onu Herodia’nın düşmanlığından korumakta idi. Herodia Kralı ikna edemeyince kızı güzel Salome’yi kralın önünde dans ederek kandırması için ikna eder. Saloma tarihte “yedi tül dansı” adı ile geçen dansı Kral’ın önünde yapar. Törelere göre Kral’ın önünde çıplak dans eden kadın onun olacağı için Herot Yahya’nın öldürülmesine istemeyerek izin verir ve 7 Temmuz günü İoannes başı kesilerek idam edilir. Daha sonra onun ölüm günü Yortu günü olarak kabul edilir. İlk yapılışı Bizans devrine kadar inen bu kilise İstanbul’da en çok yangın felaketine uğramış ibadethanedir. 1583’de Çar adına İstanbuldaki Ortodoks kiliselerinin listesini yazan Tryphon ile 1604 tarihli Paterakis listelerinde yer alan bu kiliseyi 1652 de İstanbul’a gelen Antakya Patriği Paulus iki kere yanıp yeniden yapıldığını yazmaktadır. 1683-1696 yıllarında kilisenin ibadete açık olduğunu Manuel Gedeon tesbit ederek Galata’daki dokuz kiliseden biri olduğunu yazmaktadır. Ne yazık ki 1696 da tekrar yanan kilise Sultan II. Mustafa’dan alınan fermanla Sakızlı Rumların verdikleri maddi yardımla temelden inşa edilir ve bu tarihten itibaren onların idaresine geçerek “Sakızlıların kilisesi” diye de adlandırılır. 1731 de tekrar yanan kiliseyi yine Sakızlı tüccarlar onarırlar ve 29 Eylül 1734 de ibadete açarlar. Galata’da 8 Şubat 1771 de çıkan yangında bu kilise bir kere daha tamamen yanar. III. Mustafa’dan (1754-1774) alınan fermanla temelden yeniden inşa edilen kilise 1836,1874,1884 ve 1894 yıllarında yapılan onarım ve genişletmelerle günümüze gelmiştir. Üç nefli bir bazilika planına sahip olan yapı’nın kuzey cephesi sıvasız kaba yonu taşı arasında tuğla hatıllı ve dikdörtgen pencereli,batı cephesi ise sıvalı ve sağır duvarda tek bir penceresi olan üst örtüsü içeriden beşik tonoz dışarıdan kiremit kaplı kırma çatı ile örtülü bir yapıdır. Nefleri ayıran sütunlar yuvarlak kemerlerle bağlanmış olup bu kemerlerin iç yüzleri dekoratif motiflerle bezenmiştir. Üç bölümlü apsis’in tamamının önünde bulunan ahşap ikonastasis altın varakla süslenmiştir. Burada büyük çerçeveler içinde Meryem.Çocuk İsa,İoannes Prodromos ve incilden sahneler işlenmiştir. Ahşap,ejder figürlü Patrik koltuğu ve üzerinde İncil Yazarlarının portrelerinin bulunduğu ambon ikonastasis ile aynı teknikte yapılmıştır. Naos’un bitiminde merdivenle çıkılan galeri “U” şeklinde olup yarım yuvarlar çıkıntılı olup korkuluğu üzerinde çerçeveler içinde İsa’nın yaşamından sahneler işlenmiştir. Çan kulesi 1855 de inşa edilmiştir. Kilisenin avlusunda ,tarihleri 1842-1863 arasında olan Sakızlılara ait mezarlar bulunmaktadır. Kilise günümüzde Türk Ortodoks Başpiskoposluğu’nun yönetimindedir.

Panayia Evangelistria Kilisesi (Beyoğlu)
Dolapdere’de Hacı İlbel sokağındadır. Evvelce mevcut ahşap bir kilisenin arsası üzerine 1877 de inşata başlanıp 16 senede bitirilerek 1893 de ibadete açılmıştır. Meryem’e tanrıdan bir oğul doğuracağı müjdesinin verilmesi adına inşa edilmiştir. Yüksek duvrlı bir avlunun içinde yer alan kilise uzun yıllardır kapalıdır. Genel plan şeması kapalı Yunan Haçı dır. İki renkli düzgün kesme taşlardan inşa edilmiş olup Naos’un iki yanında son derece yüksek sivri külahlı çan kuleleri vardır. Kilisenin orta mekanını etrafında pencereleri bulunan yuvarlak kasnaklı basık bir kubbe örter. Nartek’deki bir merdivenle çıkılan galeri “U” şeklinde narteksi ve çevresini kuşatır.İkonastasion,despot koltuğu ve ambon mermerden yapılmış olup son derece eklektik tarzda tezyin edilmiş olup İncil’den sahneler resmedilmiştir. Kilisenin içinde , Evangelistria (İsa’nın doğumu’nun müjdelenmesi) konulu gümüş ikona kilisenin kıymetli litürjik eşyalarındandır. Naos’a avludan giriş yan yana üç demir kapıdan sağlanır. Bu kaüpıların üzerinde mermerden yuvarlak kemerlerin içinde aziz figürleri yer almaktadır. Binanın batı cephesinde Panayia Thetokos’a atanmış bir Ayazma mevcuttur.

Panayia İsodion Kilisesi (Beyoğlu)
Galatasaray’da Emir Nevruz Çıkmazında , günü 21 Kasım olan Rum Ortodoks kilisesidir. Kitabesinde 18 Eylül 1804 de inşa edildiği yazılıdır. Panayia Eiosodoion’a (Meryem’in Mabede takdimi) ithaf edilmiştir (III. Selim’in (1789-1807) fermanı ile yapılan ilk bina tek nefli ve basit bir yapıdır. II.Mahmut (1808-1839) ‘un fermanı ile kilise 1831 de iki yana doğru genişletilmiş ve çatısı da yenilenmiştir. 1860 da kilise tekrar bir onarım geçirerek genişletilmiş bunu 1875,1890 ve 1904 deki tamir ve küçük ilaveler takip etmiştir. İçerisinde çeşitli işlevli yapıların olduğu geniş bir avlu içerisindedir. Beş nefli Bazilika planında olan yapının orta nefi basık tonoz yan nefler ise ahşap çatıdır. Kilisenin Naosuna açılan üç,güneyinde ise iki giriş kapısı vardır. Apsis’in önünde ve üç nefi kaplayan ahşap İkonastasion üçgen alınlığı ile antik dönem cephe düzenlemesini hatırlatmaktadır. 1860 daki onarımda yapılmış olan ahşap Ambonun yüzeyindeki madalyonlarda İsa ve dört İncil Yazarının tasvirleri vardır. Despot koltuğu da ahşap olup kabartma tekniğinde oymalıdır. Nefleri ayıran sütunlar ise yuvarlak kemerli ve iyon başlıklıdır. Naos’daki orta nefin üzerinde Pantokrator İsa tasviri yer alır,sütunların arasında ise havari ve aziz figürleri işlenmiştir. Galeri korkuluğunun üzerinde “Son Akşam Yemeği” sahnesi,kuzeydeki neflerde Meryem’in güneydekilerde ise İsa’nın hayatından sahneler yer almaktadır. XIX.uncu yy. a ait olan bu resimlerin Sanat Tarihi açısından belirgin bir özelliği yoktur.

Panayia Kafatiani Kilisesi (Beyoğlu)
Tophane ile Karaköy arasındaki Ali Paşa Değirmeni sokağındadır. 1475 de Kırım’daki Kaffa şehrinden gelen Rumlar tarafından inşa edildiği bilinir. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’un esnaf ve sanatkâr ihtiyacını karşılamak için otuzbin Rum ve Ermeniyi getirttiği ileri sürülmüştür. Eski listelerde “Panagia Kaphatiane Galata” adıyla kayıtlara geçmiştir. 25 Nisan 1696 de büyük bir yangın geçirerek yanmış yeniden inşa edilerek 14 Eylül 1698 de Kutsal Haç yortusunda ibadete açılmıştır. 1731 de tekrar yanan kilise yeniden inşa edilir ve Sulan fermanıyla onarılır ve 1 Ekim 1734 tarihinde yeniden ibadete açılır. Kapı kitabesinde bu tarih yazılıdır. Bir müddet sonra yeniden harap olan kilise tekrar büyük onarım geçirir ve 1840 da temelden yenilenir. Hz. Meryem’e ithaf edilmiştir Doğu kilisesinde Hz. Meryem “Panayia” adı ile tanımlanır ve İstanbul’da ona atanmış çok kilise vardır. 1652 de İstanbula gelen Antakya Patriğinin katibi Paulus, Kaffa’den gelen Rumların beraberlerinde getirdiği söylenen “Hodogetria Meryem” ikonasının Kilisenin kuzey nefinde bulunduğunu söylemektedir. Kilise etrafı yüksek duvarların çevrelediği bir avlunun içerisinde yer alır. Avlunun içinde Türk Ortodoks Başpiskoposluğunun yönetim odaları ve kilise görevlilerine ait lojmanlar vardır. Çan kulesi 1840 daki tamirde ilave edilmiştir. Dikdörtgen planlı üç nefli bazilika tipinde bir yapıya sahip olan kilisenin üstü çatı ile örtülüdür. Apsis dışarıdan çıkıntılıdır. Naos’da nefleri sınırlayan sütunlar yuvarlak kemerlidir. İçten orta nefin üst örtüsü beşik tonoz yan nefler ise düz tavandır. Apsis’in üstü ise kiliselerin geleneksel mimarisi olarak yarım kubbe ile örtülüdür. Ahşap olan İkonostasion,naos’un doğusunda üç nefi de kapsar ,oyma ve kabartma tekniği ile yapılmış,üzeri altın varaklı geometrik motifler ,yaprak ve çiçeklerle süslüdür. Altta büyük çerçeveler içinde Meryem’in ölümü sahnesi olan “Koimesis” , “Meryem ve Çocuk İsa”, “ İsa’nın Doğumu” resmedilmiştir. Bunlardan başka bazı azizler in tasvirleri de burada yer alır. Naos’daki iki sütun’un arasına oturtulmuş olan Ambon (bir tür vaaz kürsüsü) yine altın varaklarla süslenmiş olup kürsünün altında çerçeveler içinde Hz. İsa ve 4 İncil yazarının tasvirleri bulunmaktadır. Despot koltuğu de yine aynı tarz bitki motifleri ile bezenmiş olup burada ayrıca kabartma olarak melek ve hayvan figürleri işlenmiştir. Nefleri ayıran sütunların aralarındaki madalyonlar içinde havariler resmedilmiştir. Orta nefin üst örtüsündeki “Pantokrator İsa” (Dünyaya hakim olan) yağlıboya ile yapılmıştır.

Ermeni Gregoryen Kiliseleri
Surp Harutyan Kilisesi (Beyoğlu)
Taksim Meşelik Sokaktaki Esayan Kız Lisesinin bahçesindedir. Mıgırdıç ve Hovhannes Esayan kardeşler tarafından II. Abdülhamid’in 3 Haziran 1893 tarihli fermanı ile okul ile beraber yapılmasına izin verilmiş 1895 de inşaat tamamlanmıştır. Tek nefli bazilika planında küçük bir şapeldir. Narteks’in bulunduğu cephe iki katlı ve pencereli olup bu girişin hemen üstünde küçük bir çan kulesi yükselir. Üst örtüsü ,içten yarım kubbeli apsis ve ibadet mekanı tonoz olup üzeri iki tarafa kırma çatıdır. Apsisdeki sunakda mermerden yapılmış olan sütunların ortasında Meryem ve Çocuk İsa tablosu yer alır. Dışdaki sadeliğine karşılık içi mermer ve altın varaklı süslemelerle hem sade hem de zevkli bir işçilik gösterir.

Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi (Beyoğlu)
Galata’da Kemeraltı Caddesindedir. Kefeli tüccar Goms tarafından 1391 de Cenovalılardan alınan arsa üzerinde 1436 da yapılmıştır. 1731 deki Galata yangınında yanmış olup Sultan I. Mahmud’un 15 Aralık 1732 tarihli fermanıyla Hassa Mimarı Kayserili Serkis Kalfa tarafından yeniden yapılarak 10 Mart 1733 de tekrar ibadete açılmıştır. 1771 de tekrar yangın geçiren kilisenin Surp Haç ve Surp Garabed şapelleri yanmış bu sefer de Minas Kalfa tarafından 1799 da yenilenmiştir. 1958 de Kemeraltı Caddesi genişletilirken istimlak edilmiş ve gerisine bugünkü kilise yapılmıştır. Binanın mimarı Bedros Zobyan olup yıkılan kiliseden daha küçük bir yapı yapılmıştır.1961-65 yıllarında inşaatı biten kilisenin açılışı 15 Mayıs 1966 da İstanbul Patriği Şnorhk Kalustyan tarafından yapılmıştır. Bina mimari şekil bakımından Ani’deki Ermeni kiliselerine benzemektedir. Dış cephe silmelerle çerçevelenen yuvarlak kemerlerle,niş ve üçüzlü pencerelerle hareketlendirilmiş olup yüksek kasnaklı bir kubbesi vardır. Doğuda dışarıya doğru çıkıntılı olan apsis’in üst örtüsü kırmızı kiremit kaplıdır. Apsis’in kuzeyinde vaftizhane ve içinde kitabeli mermer sunakların bulunduğu Surp Pırgıç şapeli, güneyinde ise Surp Isdepannos’a atanmış diğer bir şapel yer alır. Üç katlı çan kulesi batı cephesindeki küçük avluda olup altında Patrik Hovhannes Golod’un mezarı bulunmaktadır. İç mekan oldukça sade olup yuvarlak kemerler kalın payelere oturur. Yan duvarlar ise Kütahya çinileri ile kaplıdır.

Surp Yerrortutyun (Üç Horon) Kilisesi (Beyoğlu)
Beyoğlu'nda Sahne sokağındadır. Surp Yerrortutyan Kutsal üçlük (Baba-oğul-Ruhülkudüs) anlamına gelmektedir. XVI .ıncı yy. da bu kilisenin bulunduğu arsa’nın ve üzerindeki ahşap bir Rum kilisesinin Rumlardan satın alınarak Ermeni cemaatine geçtiğini 1515 tarihli bir hüccet belgelemektedir. Bu arsada önce Surp Echmiadzin ismiyle bir Ermeni ilkokulu yapılır daha sonra da II. Mahmud’un fermanıyla burası kiliseye çevrilmiştir.1807 de Pentekoste yortusunda ibadete açılan ahşap kilise 1810 da yanmış,uzun süre harabe halinde kalmıştır. II.Abdülhamid’in 1836 da verdiği ferman ile bu ahşap kilisenin kalıntıları yıkılmış ve yerine Garabed Balyan,Minas Ağa ve Serveryan’ın hazıradığı proje ve uygulamalar ve ermeni cemaatinin de maddi desteğiyle bugünkü “Üç Horan” kilisesi inşa edilerek 18 Haziran 1838 de ibadete açılmıştır. 1896 de kilisenin çevresine ruhban sınıfı için lojman ve idari binalar ile Naregyan Okulu yaptırılır. 1870 de geçirdiği yangından sonra ahşap mekanlar bu kez karğir olarak yenilenir. 1807 ,1907 ve 1989 da tekrar onarımdan geçirilir. Büyük bir avlunun içerisinde yer alan kilise tek nefli bir bazilika planında düşünülmüş daha sonra da bazı ekler ve genişletmeler yapılmıştır. İki şapelinden Surp Minas’a atanmış olanı vaftizhane olarak kullanılmaktadır. Diğeri Surp Krikor Lusavoriç’e atanmıştır. Her iki şapeldeki kapılardan koro bölümüne geçilmektedir.İç mekan da süsleme unsurları olarak mermer ve altın varak çok miktarda kullanılmıştır. Tamamen batı tarzında yapılmış olup klasik Ermeni mimarisinin hiçbir özelliğini göstermez. Çan kulesi asıl mimari ile bağdaşmadığından sonradan eklenmiş olmalıdır. Avluda Pangaltı mezarlığının istimlak edilmesinden sonra kemikleri buraya getirilen Patrik IV.Hagopos (1680)’un bir kiliseyi andıran mezarı ile Başpiskopos I. Iknadios Kakmacıyan’ın lahdi bulunmaktadır.

Ermeni Katolik Kiliseleri
Hovhan Vosgeperan Kilisesi (Beyoğlu)
Taksim’de Fransız Kültür Sarayı’nın arkasında Zambak Sokaktadır. Bugünkü Kilisenin olduğu yerde Katolik Ermeni cemaati 1832 de fakir çocuklar için bir okul ,düşkünler evi ve küçük bir hastahane ile burada yaşayanların dini ihtiyaçları için ahşap küçük bir kilise inşa ettirmişti. Zamanla iytiyacın artması üzerine yanındaki birkaç ev daha satın alınarak tesis genişletilmiştir. Beyoğlu yangınında tesislerin kullanılamayacak duruma gelmesi üzerine Katolik Ermeni Cemaati daha büyük bir kilise yapımı için devletten gerekli izinleri aldıktan sonra Garabet Tülbentçiyan’ın hazırladığı projeyi Agop Köçeoğlu, Hagop ve Bogos Göçeyan’ların maddi katkılarıyla uygulamaya geçmiş, 7 Nisan 1860 da başlayan kilise yapımı 2 Şubat 1863 de bitirilerek ibadete açılmıştır. Eklektik tarzda inşa edilmiş olan bu kilise’nin oldukça hantal bir dış görünümü vardır. Sekizgen merkezi planlı orta mekanın üzerini dört fil paye’nin taşıdığı yine sekizgen yüksek kasnaklı bir kubbe örtmektedir. Beyaz mermerden yapılmış ana sunakta kilisesin atandığı Aziz Hovhan Vosgepenan’ın ( St. Jean Chrysostomos) Bizans dini elbiseleri içinde bir portresi yer almaktadır. Diğer dört küçük sunak ise Surp Krikor Lusoveriç,St.Antoine,Papa St.Sylvestre ve İsa’nın Çarmıha gerilmesine atanmıştır. Buradaki resimler tamamen İtalyan resim ekolünü yansıtmaktadır. Güneydeki sunağın yanında altın yaldızla bezenmiş ahşap bir ambon bulunmaktadır. Narteksin yan kanatları’nın üzerindeki galeri koro’ya ayrılmıştır.

Surp Asdvadzazin Kilisesi (Beyoğlu)
Bedros Mısırlı ve kardeşleri Lusi ile Sofi’nin mali katkılarıyla Piskoposluk konutu,ibadethane ve papaz evi’nin meydana getirdiği bir kompleksdir. Kilisenin bulunduğu geniş arazi ve üzerindeki ahşap ev Boğos Bilezikçi tarafından 1838 de Ermeni Katolik cemaatine bağışlanmıştır. 15 Haziran 1864 de II. Abdülhamid’in verdiği ferman ile Andon Tülbentçiyan’ın çizdiği ve uyguladığı proje kapsamında Patrikhane Kilisesi 18 ayda bitirilmiş ve 6 Kasım 1866 da kutsanarak ibadete açılmıştır. Büyük bir avlu içinde tek nefli bazilika planında olan kilisenin etrafını dört katlı piskoposluk sarayı,kütüphane,rahiplere mahsus lojmanlar ve matbaanın bulunduğu bir kompleks çevreler. Kilisenin ana girişinin yanında Bedros,Lusi ve Sofi Mısırlı’nın mermer lahitleri vardır. Surp Krikor Lusavoriç’e ait bir rölik de gayet kıymetli bir muhafaza içinde muhafaza edilmektedir. Ana mekanda duvarda Fransa İmparatoriçesi Eugènie’nin hediyesi olan büyük boy İsa’nın göge yükselişini gösteren goblenden yapılmış bir tablo da bu kilisenin kıymetli eşyaları arasındadır. Meryem’e atanmış olan büyük üçgen alınlıklı,yuvarlak kemerlerin içinde aziz figürlerinin bulunduğu sunak son derece güzel bir işçiliğe sahiptir. Yunan ve Roma mimarisinin klasik unsurlarını içinde barındıran bir katedral olarak düzenlenmiş bu kilise neokalasik bir mimaride inşa edilmiştir.

Surp Pırgıç Kilisesi (Beyoğlu)
Galata’da Kemeraltı caddesi üzerindedir. İstanbul’daki ilk Ermeni Katolik kilisesidir.Katolik Ermeni cemaati kendilerine ait bir ibadethaneleri ve ruhani reislerinin olması için II. Mahmut döneminden itibaren çalışmalara başlamışlardı. Galata’da yaşayan Katolik Ermeni cemaati kendi aralarında para toplayarak Kemeraltı caddesi üzerindeki evvelce Patrikhane olarak kullanılıp sonra Surp Asdvadzadzin kilisesine Patrikhanenin taşınman-sı üzerine boş ve metruk kalan,üzerinde papaz odalarının da bulunduğu yeri satın aldılar. Gerekli izinler alındıktan sonra 15 Temmuz 1831 de temeli atılan bina 13 Ocak 1834 de ibadete açıldı. İlk Ermeni Katolik kilisesi olduğu için oldukça özenli yapılan binanın dıştan hantal görünüşüne rağmen Kuyu Sokağına bakan taraftaki giriş ve iç mekandaki düzenlemeleri sanki bir antik tapınağa benzetilmek istenmiştir. Geniş bir kubbeli bazilika planına sahip olan yapı da orta mekanın üzerini içten tonoz ve yarım kubbeler dıştan düz bir çatı örter. Altı payenin arşitravla birbirine bağlandığı ve merdivenle çıkılan giriş bir Grek Tapınağı havasındadır. Dışarıya taşkın apsis’in fresk tarzında boyanmış,nişleri gösteren mimari bir kompozisyon içinde Surp Tatyos ve Surp Partoghemios’u temsil eden figürler vardır. Ana apsis’in yanındaki küçük apsisi olan şapel vaftizhane olarak kullanılmaktadır. Kilisede beş ayrı yerde sunak yapılmıştır. bnlardan bir tanesi Meryem’e atanmış olup ince sütunlar ve perdelerin çevrelediği mekanda Meryem ve Çocuk İsa başlarında kral taçları ile canlandırılmıştır. Kilisenin yapımı sürerken İstanbul’da Veba salgını baş göstermiş,bunun üzerine Ermeni cemaati bu ikonayı 25 Mart günü bütün İstanbul sokaklarında arkalarından gelen hıristiyanlarla dolaştırmışlardır. Tesadüf olarak bu olaydan sonra veba salgını birden bitmiş Sultan II. Mahmut da bu kiliseye bu olaydan ötürü elmasdan kuyrukluyıldız biçiminde bir iğne hediye etmiştir. Bu olay o tarihten beri Paskalya yortusunun ertesinde “Ölüler günü” olarak 25 Mart’da kutlanmaktadır. Kilise açıldıktan sonra Ermeni Katolik Cemaatinin ilk ruhani reisi Başpiskopos Andon Nurican olmuştur.

Surp Yerrontutyan Kilisesi ( Beyoğlu)
İstiklal Caddesi'nde Perukar çıkmazında küç ük bir kilisedir. İstanbul’daki Levantenler için dört katolik rahip 1722 de buradaki arsayı satın almışlar,gerekli izinleri Osmanlı devletinden aldıktan sonra buraya küçük ahşap bir kilise ile konuk evi inşa etmişlerdir. 20 Eylül 1762 de burada çıkan bir yangınla kilise ve evler yanmış,Sultan II. Mustafa’dan alınan ferman ile taştan yeni birkilise ile 7 adet ev yapılmıştır. 6 Ağustos 1831 deki Beyoğlu yangınında burası yine zarar görmüş olup 1834-35 yıllarında bugünkü küçük kilise yeniden yapılmış 27 Ocak 1836 da Ermeni Katolik rahiplerinin de katıldığı bir kutsama töreni ile ibadete açılmıştır. Ermeni Katolik cemaati reisi Monsenyör Andon Hasun kilisenin kendi mülkiyetlerine geçmesi için Avusturya ve Papalığa müracaatta bulunmuş,Avusturya İmparatorluk armalarının korunması şartıyla 25 Mayıs 1857 de Ermeni Katolik patrikliğinin mülkiyetine geçmiştir. Tek nefli bir bazilika planında olan bu küçük kilise çift meyilli çatı ile örtülü olup dış cephe sıvalıdır. Narteksin üzerinde küçük bir galeri vardır. Koro bölümünün üstünde Habsburg hanedanının armaları bulunmaktadır. Ana sunak kutsal üçlü’ye ithaf edilmiş olup yan sunaklar Azize Anna ve Meryem’e ithaf edilmiştir.

Protestan Ermeni Kiliseleri
Surp Yerrorturyan (Avadaranagan ) Kilisesi (Aynalıçeşme-Beyoğlu)
İngiliz konsolosluğunun arkasında,Emin Camii sokağındadır. Ermenilerin protestan hareketlerinin başladığında yapılan ilk kilisedir. 1846 da burada mevcut olan ahşap kilise binası yandığından aynı yerde biraz daha geniş bir yer satın alıp yeni bir kilise ve okul yapımı için hükümetten izin istenmiş Sultan Mabdülmecid’in 1861 tarihli fermanıyla arsa alımı için onay alınmıştır. Kilise yapımı için tekrar müracaat edilir ve II.Abdühamid’in 9 Ağustos 1904 tarihli fermanıyla onay alınarak ertesi sene kilisenin temeli atılır,20 Ekim 1907 de ibadete açılır. İki katlı olan kilisenin alt katı okula ayrılmıştır. Anıtsal bir giriş cephesi olan kilise 19.uncu yy. Avrupa gotik-eklektik mimarisi tarzındadır. Sağır sütunlu yuvarlak üzerine sivri kemerli kapısı’nın üzerinde çan kulesi yükselen cephenin birinci katında sivri kemerli uzun pencereler ikinci katında ise yuvarlak gül pencereler vardır. Çatı çift meyillidir. İç mekan oldukça sadedir. Üç cepheli dışarıya taşkın bir apsis vardır. Gotik süslü saçak kornişleri iç mekanı çevreler.

Süryani Kiliseleri
Meryem Ana Kadim Süryani Kadim Kilisesi (Beyoğlu)
Tarlabaşında Karakurum Sokağındadır. İstanbul’da Süryanilere ait tek kilisedir. Süryaniler litürjiye göre Nuh peygamberin oğlu Sam’ın oğlu Aram’ın soyundan gelmişlerdir. Sami kavimlerinin bir kolu sayılır. M.Ö. 14 ncü yy.da Hitit İmparatorluğunun çöküşünden sonra kuzey Suriye’den Şeria nehrine kadar Ön Asya’da egemen olmuşlardır. Süryaniler kökeni Urfa kilisesine dayanan ve Asur ırkından olan doğu Süryanileri (Nasturiler) ile kökeni Antakya kilisesine dayanan ve Arami ırkından olan batı Süryanileri olmak üzere ikiye ayrılırlar. Aramca konuştukları, snoptik incillerden Matta İncili’nin Arami dilinde yazılıp sonradan Yunanca’ya çevrildiği yolunda güçlü kanıtlar ileri sürülmektedir,günümüzde de Süryanice’ye en yakın dil işte bu aramca’dır. Hıristiyanlığı ilk kabul eden toplum olduğu için de kendilerine 1845’den itibaren “Kadim” sıfatı yakıştırılmıştır. İsa’nın çağında doğu’da Urfa putperest inancındaydı Kilise tarihçisi Eusebius’un yazdıklarına göre Kral V.Abgar bir cilt hastalığına tutulur tedavi için İsa’yı Urfa’ya çağırır. İsa çarmıha gerildiği için havarilerinden Thomas’ın kardeşi Addai (Thaddeus) Urfa’ya gider Kral Abgar İsa’nın fikirlerine inanır,hıristiyanlığı kendisi ve toplumu için kabul eder. Anadolu’daki Süryani cemaatinin İstanbul’a gelmesi iki göç dalgası ile oluşmuştur. Birincisi Bitlis,Diyarbakır,Mardin, Midyat ve Nusaybin’den 1830 yılından itibaren başlar ve Cumhuriyetin ilanına kadar devam eder. İkinci dalga ise yine aynı kentlerden ve köylerden Cumhuriyet sonrası olmuştur. İstanbul’a ilk yerleşen Süryaniler,ibadetlerini yapabilmek için Tarlabaşı’nda ahşap küçük bir ev satın alırlar. 1844 de Patrik Mor Ignatios II.Yakup cemaatini ziyaret için İstanbul’a geldiğinde bu küçük evi kiliseye çevirmeyi düşünür ve Sultan Abdülmecid’e müracaat eder,isteği olumlu karşılanır ve ev yıkılarak yerine ahşap bir kilise inşa edilir Meryem Ana’ya ithaf edilen bu kilise 1870 Beyoğlu yangınında tamamen yanar. 1880 de bu sefer kargirden yeniden inşa edilir. İkinci göç dalgasıyla artan nüfusun ihtiyacı karşılanamadığından Süryani Kilisesi Vakfı tarafından etrafındaki evler satın alınır ve 1961 de gerekli yasal izinler alındıktan sonra bugünkü kilise yapılır ve 3 Kasım 1963 de Patrik Mor İğnatios III. Yakup tarafından törenle ibadete açılır. Kilise’nin inşaatında Mardin’den getirilen ,taş oymacılığı ve taşçı ustaları olan Sait Mimarbaşı,İskender Aktaş ve Lole Ertaş ve ekibinin ustaları ile yine Mardin’den getirtilen taşlarla inşa edilmiştir. Kilise’nin yanında idare binaları ve okul vardır.

Katolik Kiliseleri
Saint Antuan Kilisesi (Beyoğlu)
İstiklal Caddesi üzerinde demir parmaklıklı bir kapı ile girilen geniş bir avlunun içindedir. Avlunun iki tarafında bu komplekse ait çeşitli binalar yer almaktadır. Mimar Giulio Mongeri’nin (1875-1953) Lombardia Gotiği stilinde bir eseri olup inşaata 1906 da başlanmış ve 12 Agustos 1912 de ibadete açılmıştır. Beyoğlu’nun ilk betonarme yapılarından olan bu kilisenin dışı kırmızı tuğla kaplı, Latin haçı plânlı, oldukça devasa boyutlu bir kilisedir. İç kısımda mübalağaya kaçacak kadar çeşitli malzeme ,heykel ve resim kullanılmıştır. Ana apsis’de ahşaptan “çarmıhta İsa” heykeli ile yandaki Aziz Antoine’nin heykeli Luigi Bresciani ‘nin eseridir. Yan apsislerde mozaik ile yapılmış “vaftiz” ve “Son akşam yemeği” panolar vardır. Çan kulesi güney apsisinin üzerindedir. Güney tarafında kiliseye paralel iki katlı manastır binası ve kiliseye akar olması için yaptırılmış apartmanlar yer alır.

Saint Benoit Kilisesi ve Manastırı (Beyoğlu)
Galata’da Kemeraltı Caddesindedir. Cenevizli Benedikten rahiplerinin kilisesi olarak da bilinir. Bu kompleksin yerinde evvelce bir Bizans Manastırı olduğu ve 1427 de yenilendiği ileri sürülmektedir. Çan kulesi 15.inci yy. mimarisini aksettirir ve Galata’daki en eski kilisedir. 1573 de Cizvitlerin elinde olan bina daha sonra 1783 de Lazaristlerin eline geçmiş olup çevresindeki binalar 1803-4 de onlar tarafından yapılmıştır. 1865 de burada çıkan bir yangından zarar gören binadan günümüze sadece çan kulesi gelebilmiştir.

Saint Esprit Kilisesi (Şişli)
Cumhuriyet Caddesi üzerinde Notre Dame de Sion Lisesinin avlusundadır. Bu kilise 1845 de İtalyan Mimar Fossati tarafından projesi yapılıp inşaatı gerçekleştirilmiştir. Vatikan’a bağlı olan kilise 20 Ocak 1876 da katedral statüsünü kazanmış olup 1989 da İtalyan rahiplerin yönetimine verilmiştir. Barok üslupta yapılmış bir kilisedir. Okul ile müşterek olan avlusunda Papa XV. inci Bonua’nın mermer bir heykeli bulunmaktadır. Üç nefli bir bazilika planındadır. Ana apsis ve yan apsisler dışarıya kare şeklinde taşmaktadır. Nefleri ayıran sütunların üzerinde galeri bulunmaktadır. Ölçek Sokağına bakan ucunda çan kulesi bulunmaktadır.

Saint Georg Kilisesi (Beyoğlu)
Galata’da Kartçınar sokağındadır. Bizans İmparatoru II. Andronikos Palaiologos’un bir fermanına dayanılarak bu kilisenin Cenevizliler zamanında var olduğunu saptayabiliyoruz. 15.nci yy.ait Pera’daki vakıf mülklerini gösteren bir belgede bu kiliseden “Aya yorgi” diye bahsedilmektedir. Fransız elçisi De Germigny’nin 1580 de yazdığı bir mektupta Dominiken rahiplerinin elinde olup cemaatinin olmadığı için sadece bayramlarda açıldığını bu yüzden de yapıyı satın almak istediklerinden bahsetmektedir. Osmanlı-Fransız ilişkilerinin kuvvetlenmesiyle 1626 da kiliseye Fransisken rahipler yerleşir. Kilisenin yanında Peron ailesine ait olan evi okul yapmak için satın alırlar. 1660 daki büyük yangında bina tamamen yanar. Arsa haline gelen bu yerin mülkiyeti de böylece Osmanlı Devletine geçer. Daha sonra Fransız Hükümeti burayı satın alır ve 1675 de gerekli izinler alındıktan sonra kilise yapımına başlanır ve 1677 de ibadete açılır. 1809 da Fransızlar burayı askeri hastahane olarak kullanırlar , 1831 de çıkan bir yangınla tekrar büyük zarar görür ve 1853 de tekrar Fransisken rahipleri tarafından satın alınırsa da onlar da burayı 1908 de Avusturyalı Lazarist rahiplere satarlar. Lazaristler burayı restore ederken tamamen bir Avurupa mimari tarzını yerleştirmişlerdir. 1963 de mabedin içindeki aşırı süslemeler kaldırılarak yeni bir iç dekorasyona gidildi ve Viyana Ekolüne bağlı Ressam Anton Lehmden ve Oıtzinger beraberce çalışarak yeni bir dekorasyon uyguladılar.

Saint Maria Draperis Kilisesi (Beyoğlu)
Beyoğlunda Galatasaray ile Tünel arasındadır. Fransisken tarikatına mensup olan Madam Clara Draperis’in bağışladığı bir evin arsasına,Galata Mumhane caddesindeki Santa Maria kilisesinin 1584 de yanmasından sonra yapılmıştır. 1691 de ahşap olarak yapılmış bu kilise yanında bu kez 1769 da bugünkü yerinde kargir olarak yapılmışsa da 1870 Beyoğlu yangınından kurtulamamıştır. Bndan sonra burası İtalyan Mimar Guglielmo Semprini’nin prjesiyle Avusturya-Macaristan Büyükelçilik binası olarak kullanılmıştır. 1904 de II.Abdülhamid’in vermiş olduğu izin ile bugünkü kilise inşa edilmiştir. Ön tarafındaki Santa Maria hanı ile kiliseyi aradaki lojmanlar birbirine bağlayarak bir kompleks meydana getirirler. Kilisenin neo-klasik üslupta kesme taştan sade ve iki katlı bir cephesi vardır. Mermer bir arşitrav ve üçgen alınlığın çevrelediği giriş kapısı üzerinde mozaik ile yapılmış orans vaziyetinde Meryem vardır. 1678 yangınından kurtulan “Meryem” tablosu da kilisenin apsisindedir.
Saint Pierre ve Paul Kilisesi (Galata)
Galata’da Galata Kulesi sokağındadır. Dominiken rahipler tarafından Mimar Fossati’nin projesi ile 1841-1843 arasında yaptırılmıştır. Dikdörtgen çeklinde gayet bakımlı bir avlunun içinde tek nefli bir bazilika planında iki katlı bir bina olup avluya bakan cephesi sütunların birbirine bağlayan yuvarlak kemerlerle açılır. Üst örtüsü içten beşik tonoz ,dıştan kiremit kaplı çift meyilli çatıdır.

Anglikan Kiliseleri
Kırım Kilisesi (Beyoğlu)
Galip Dede Caddesi ile Serdarıekrem Sokağının arasındadır. Evvelce üzerinde Rum mezarlığının bulunduğu bu arazi Abdülmecid (1839-1861) tarafından İngilizlere Kırım Savaşı’nın anısına bir kilise yapımı için verilmiştir. Projesini G.Street’in çizdiği bu kilisenin temeli 19 Ekim 1858 de atıldı ve 22 Ekim 1868 de ibadete açıldı. 1970 de cemaatinin olmaması yüzünden kilise kapatıldı ve içeriye binayı muhafaza etmek için bir bekçi konulduysa da bu kişi kilisenin içindeki kıymetli eşyaların yok olmasına sebep olduğu gibi bina bakımsızlıktan harap bir hale geldi. 1991 de Sri Lanka’dan gelen Anglikan mültecilerin İngiliz konsolosluğuna müracaatları ile Konsolosluktaki Anglikan şapelinin rahibi İan Sherwood’un yönetiminde kilise temizlenip onarılarak tekrar ibadete açıldı. Neogotik üslupta yapılmış olan bu kilise’de kullanılan kırmızı renkteki taşlar Malta’dan getirilmiştir. Dikdörtgen bir yapı olan binada yuvarlak kemerli ikizli pencerel ile içerisinin ışık alması sağlanmıştır. Ana girişin iki yanında sivri kulahlı iki küçük kule bulunmaktadır. Yan tarafındaki çan kulesi baldakin tarzında olup sivri külahlıdır. Üst örtüsü çift meyilli kiremit kaplı çatıdır.
Şişli İlçesindeki Kiliseler

Ayios Atanasios Kilisesi (Şişli)
Kurtuluş’da Omuzdaş sokağında Rum ortodoks kilisesidir. Eğimli bir arazide olması nedeniyle bir kısmı yol seviyesinin altında kalan kilise yüksek duvarların çevrelediği bir avlunun içindedir. Bugünkü binanın yapılışının tarih kitabesi 1855 dir. 1893 ve 1949 da tamir gördüğünü yazan iki kitabesi daha vardır. Kubbeli bazilika plânında olan yapının orta nefi’nin üzeri etrafı gül pencereler ile çevrili kasnağı olan basık bir kubbedir. Diğer kısımlar çift meyilli çatı ile örtülüdür. Binanın dört köşesinde ana mekandan çıkan çan kuleleri vardır. Kilisenin batı tarafında aynı adı taşıyan bir ayazması mevcuttur.
Ayios Dimitrios Kilisesi (Şişli)
Kurtuluş’da Ateşböceği sokağında Rum Ortodoks kilisesidir. Bulunduğu yerde evvelce mezarlık ve içinde Aziz Haralambos’a ithaf edilmiş bir şapel ile bir ayazmanın varlığını biliyoruz. 1726 tarihli kitabesinde inşa edildiği yazılıdır. Ayrıca 1782 ve 1798 de tekrar bir onarım görerek genişletilmiş olduğu da içerideki diğer kitabelerinde yazılıdır. Üç nefli bazilika planında olan yapı kesme taştan inşa edilmiş olup sade bir yapısı vardır. Üzeri kiremit kaplı çift meyilli bir çatı ile örtülüdür. Aziz Dimirios’a ithaf edilmiş bu kilisede bu azizin rölikleri bema’dan bir duvarla ayrılan bölümde muhafaza edilir. Narteksin kuzeyindeki bir merdivenle galeriye çıkılır. Nefleri ayıran sütunlar mermer taklidi olup yuvarlak kemerlerle birbirlerine bağlanmıştır. Bu kemerlerin arasındaki yuvarlak madalyonlarda ise aziz figürleri resmedilmiştir. İkonastasis,ambon ve despot koltuğu ahşap olup kabartma çiçek ve bitki motifleri ile süslenmiştir.
Ayios Elefterios Kilisesi (Şişli)
Kurtuluş,Bayır sokak’da Rum Ortodoks mezarlığının içindedir. Önemli bir mimarisi olmayan bu bina 1865 de mezarlıktaki cenaze törenleri için inşa edilmiştir. Bazilika planındaki kilisenin apsisi içten yarım kubbe,diğer yerler beşik tonoz olup hepsi dışarıdan çift meyilli çatı ile örtülmüştür. Kaba yonu taşından yapılmış olup üzeri sıvanmamıştır.
Bulgar Eksarhanesi (Şişli)
Şişli’de Halaskargazi caddesinde alçak duvar üzerine demir parmaklıkla çevrili geniş bir bahçenin içerisinde yer alan eklektik üslupta yapılmış ahşap bir yapıdır.
İstanbul’daki Bulgar azınlığı 19.uncu yy.a kadar Rum Ortodoks patrikhanesine bağlı kiliselerde ibadet ediyorlardı. 18.inci yy. ın sonlarında Balkanlarda başlayan milliyetçi akımlar İstanbuldaki Bulgarları da etkiledi ve bağımsız bir Bulgar kilisesi kilisesi kurarak Ortodoks patrikliğinden ayrılmak istediler. 1848 de, İstanbuldaki Bulgar cemaatinin önde gelen isimlerinden olan Stefan Bogoridi Tanzimat fermanının verdiği haklardan yararlanarak, Bulgarların Rumca bilmediklerini ,Rum kiliselerindeki ayinleri anlayamadıklarını ileri sürerek Osmanlı devletine müracaatla kendi dillerinde ibadet etmek istediklerini bildirdi. Bu arada Rusya sefareti de onları destekledi ve Fener semtinde bir ibadethane ve papaz evi yapmaları gerekli olan arsayı kendilerine vereceklerini bildirdi. Osmanlı devleti de Bulgar cemaatinin Fener patrikhanesinden ayrılmasının Patrikhaneyi biraz zayıflatacağını düşünerek bu öneriye son derece olumlu baktı ve Stefan Bogoridi’nin hibe ettiği,Mürsel Paşa Caddesi üzerindeki Sveti Stefan kilisesinin karşısındaki arsaya “metoh” adı verilen bir papaz evinin yapılması ve ibadetin orada yapılmasına Sultan Abdülmecid izin verdi ve 1850 de inşaat tamamlandı. Bulgarlar 1860 da devlete tekrar müracaat ederek Rum Patriğini kendilerine dini lider olarak tanımayacaklarını bildirdiler. 11 Mart 1870 de Sultan Abdülaziz’in fermanı ile bağımsız Bulgar kilisesinin kurulmasına izin verildi ve cemaatin başına da Patrikten aşağı metropolitten yukarı bir rütbe olan ” Eksarh” getirilmesi karara bağlandı. Böylece yeni kurulan kilise bundan sonra “Bulgar Esarhlığı” olarak tanındı ve Patrikhane de bunu onayladı. Şişli’deki bina da bundan sonra inşa edildi. İbadet mekanı ve lojmanların bir arada olduğu ahşap karkaslı bu bina iç sofalı plân tipindedir. İbadet mekânı dikdörtgen bir salon şeklinde olup İkonastasis in iki tarafındaki yuvarlak kemerlerden arkadaki kutsal eşyaların korunup muhafaza edildiği mekana geçilir. İkonastasisde İsa ve azizlerin yağlıboya resimleri vardır. Bahçede bulunan anıtın üzerinde 16 Eylül 1872 de Fener Patrikhanesi Sen Sinodu’nun Bulgar kilisesi ile bir bağının kalmadığını belirten kitabesi vardır. Bu anıtın üzerinde 1901 de Pınarhisarlı Mihail isimli bir ustanın döktüğü çan bulunmaktadır. Eksarhhane 1989 da önemli bir tamir geçirmiştir. İstanbulda Eksarhhane’den başka biri Feriköy mezarlığınin içinde diğeri de Demir Kilise olarak bilinen Sveti Stefan olmak üzere üç Bulgar Ortodoks kilisesi vardır

Dodeka Apostoli (Aya Apostoli) Kilisesi (Şişli)
Feriköy’de Avukat Caddesinde yüksek duvarların çevrelediği bir avlunun içinde yer alan 1868 de inşa edilmiş olan bu Rum ortodoks kilisesi oniki havariye ithaf edilmiştir. 1949 da bir onarım geçirdiği içerisindeki kitabede yazılıdır. Kapalı Yunan haçı planında olan kilise muntazam taşdan yapılmış sade bir yapıdır. Narteks’den Naos’a geçilen kapının üzerinde Ressam Haralambos tarafından 1914 de yapılmış oniki aziz’in yağlıboya portreleri vardır. Orta nefin üzerini her cephesine pencere açılmış sekizgen kasnaklı içerisinde pantokrator İsa tasviri olan bir kubbe örter. Diğer kısımların üst örtüsü ise kırma çatıdır. Narteksin güneyinden ahşap korkuluklu bir merdivenle galeriye çıkılır. Galerinin koruluklarında incilden alınmış sahneler resmediliştir.
Hiristos ****morfosis Kilisesi (Şişli)
Şişli,Büyükdere Caddesi’ndeki Rum Mezarlığının içindedir. 1888 de inşa edilmiş olan bu kilise haç planlıdır. Orta mekanın üzerini yüksek sivri bir kubbe örtmektedir. Bu kubbe çinko kaplı olup sekiz dilimli olup her dilimde haç işlenmiştir. Düzgün kesme taştan inşa edilmiş olan kilisenin apsis’i dışarıya yarım yuvarlak olarak taşmaktadır.
Beşiktaş İlçesindeki Kiliseler

Ayios Dimitrios Kilisesi (Beşiktaş)
Kuruçeşme’de Kırbaş sokağında Rum ortodoks kilisesidir. Bizans devrinde mevcut olup yıkılmış bir kilisenin yerine 1820 de inşa edilmiş olup 1870 de genişletilmiştir. Üç nefli Bazilika planında olan kilisenin dıştan köşeli olarak dışarı taşmaktadır. Nefleri ayıran sütunlar mermer taklidi olup basık kemerlerle birbirine bağlanır. Kaba yonu taş ve tuğla karışımı inşa edilmiş olan kilisenin içi ve dışı sıvalı olup içeriden apsis ve yan hücreler yarım kubbe nefler ise beşik tonoz olup hepsi dıştan kırma çatı ile örtülmüştür. Narteksin üzerindeki galeriye yan tarafındaki ayazmadan da çıkış sağlanmıştır. İkonastasis ,ambon ve despot koltuğu ahşap olup kabartma tekniğinde yapılmış bitki motifleri ile süslenmiştir.

İoannes Prodromos Kilisesi (Beşiktaş)
Kuruçeşme Caddesinde Rum Ortodoks kilisesidir. Evvelce mevcut sir kilisenin arsası üzerine 1835 de yapılmıştır. Üç nefli bazilika plânlı bir yapıdır. Nefleri ayıran ahşap sütunlar arşitravla bağlanırlar. Apsis’in üst örtüsü yarım yuvarlak bir kubbe olup diğer yerler kırma çatı ile örtülüdür. Cephesi kaba yonu taş üzeri sıvadır.Sadece köşelerde düzgün kesme taş kullanılmıştır. Naos’daki merdivenle galeriye çıkılır. Ahşap ikonastasis ,ambon ve despot kultuğu oyma tekniğinde yapılmış bitki motifleri ile süslüdür. Naos’un köşesinde Hagios Sotirios’a atanmış ayazma vardır.
Taksiarhes Rum Kilisesi (Beşiktaş)
Arnavutköy’de Dere ve Abdullah Molla sokaklarının arasında,yüksek duvarlarla çevrili geniş bir avlunun içerisindedir. 19.uncu yy. ikinci yarısında düzgün kesme taştan inşa edilmiş kapalı yunan haçı plânlı Rum ortodoks kilisesidir. Apsis yuvarlak olarak dışarı taşkın olup üzeri ana mekanın çatısından alçak bir yarım kubbe ile örtülüdür. Orta mekanın üzerini basık kasnaklı bir kubbe örter. Dış cephede yuvarlak kemerlerin içerisinde üçüzlü ve ikizli pencereler yer alır. Avluda Azize Paraskevi’ye ithaf edilen bir ayazması vardır

Surp Asdvadzadzin Ermeni Kilisesi (Beşiktaş)
Beşiktaş’da İlhan Sokaktadır. İlk yapılışının 1661 ile 1684 arasında olduğu ileri sürülüyorsa da kesin bir bilgimiz yoktur. Yıkılmış olan bu mabedin arsası üzerine bugünkü kilise Saray Mimarı Garabed Serkis Balyan tarafından kendi mali desteğinin yanısıra proje ve kontrolluğunda 1838 yılında yeniden yapılmıştır. 1987 de büyük bir onarım geçirmiş,iç ve dışı boyanarak ahşap sunak altın varak ile kaplanmıştır. Dış görünüşünün son derece sade olmasına karşılık içi son derece zengin bir tezyinata sahiptir. Sunağı meydana getiren sütunlar iyon tarzında olup başlıkları altın varaklıdır. Kilisedeki Meryem,İsa,azizler ve İncil yazarlarını temsil eden büyük boy yağlıboya resimler saray ressamı Umed Beyzad (1809-1874) tarafından yapılmıştır. Kapalı haç plânında olan kilisenin orta mekanı içten kubbe,yan kollar tonoz olup dışarıdan kiremit kaplı kırma çatı ile örtülüdür.

Yerevman Surp Haç Ermeni Kilisesi (Beşiktaş)
Kuruçeşme’de Kırbaç Sokağında Ermeni Gregoryen kilisesidir. 28 Şubat 1798 de Patrik II.Zakarya’nın takdise ederek ibadete açtığı bu kilise Amira Hovivyan ve Episkopos Hovhannes’in maddi katkılarıyla yapılmıştır. Zaman içinde harap olan kilise ikinci kez Mimar Garabet Balyan’ın projesi ve kontrolluğunda inşa edilerek 16 Kasım 1834 de Patrik II. Isdepannos Zakaryan tarafından takdis edilerek tekrar ibadete açılmıştır. 1835 de kilisenin bahçesine günümüzde kapanmış olan Tarkmançatz Ermeni ilkokulu, 1858 de kilisenin doğusuna bir çan kulesi eklenmiştir. Bahçedeki iki çeşmeden biri 1872 diğeri ise 1905’de yapılmıştır. 1919 daki Kuruçeşme yangınında çatı,çan kulesi ve kapıları yanan kilise yeniden onarıldı. Bu kez çan kulesi Garabed Halacyan tarafından demirden inşa edildi. 1977 ve 1988 senelerinde tekrar tamir görmüştür. Kilisenin bahçesindeki okul kapandıktan sonra İstanbul’daki önemli korolardan biri olan Gomidas korosuna tahsis edilmiştir. Ermeni kiliselerinde az rastlanan bir simetri örneği bazilika planlı bu kilisede kullanılmıştır.Ana apsis’in iki yanında küçük birer şapel şeklindeki hücrelerden kuzeydeki vaftizhane güneyindeki ise kutsal eşyaların korunduğu hazine odasıdır. Apsis’in önündeki sunagın ahşap işçiliği ve altın kaplama varakları ile oldukça dikkati çekmekte olup üzerine yapılmış olan aziz resimleri son döneme aittir. Narteks’den yukarıya çıkan bir merdivenle koroya ayrılan galeriye çıkılır. Moloz taş’dan yapılmış olan cephe son derece sade olup binanın üst örtüsü kiremit kaplı kırma çatıdır. Kilisenin tarihindeki önemli olaylardan biri Ermeni ve Gregoryen cemaatlerinin Patrik I. Bogos (1815-1823) zamanında toplanmaları ,diğeri ise 12 Ekim 1913 de Ermeni harflerinin bulunuşunun 1500 üncü yıldönümünün burada kutlanmış olmasıdır.
Sarıyer İlçesindeki Kiliseler

Ayia Paraskevi Rum Kilisesi (Sarıyer)
Tarabya’da Yeniköy Caddesi üzerindeki bir aralıktan içeri girilince bir avlu içindedir. 1868 de Azize Paraskevi’ye atanarak eski manastır arsası üzerine inşa edilmiştir. Kapalı Yunan haçı planlı olan yapının orta mekanını yüksek kasnaklı ve etrafına pencereler açılmış bir kubbe örter. Haçın diğer dört kolu kırma çatı ile örtülüdür. Apsis üçüzlü bir pencere sistemine sahip olup üzeri yarım kubbedir. İkonastasis mermerden yapılmıştır. Despot koltuğu ve ambonu ahşap üzerine oymalı olup altın varakla kaplıdır.

Ayia Paraskevi Rum Kilisesi (Sarıyer)
Büyükdere’de Danişment Sokağında geniş bir avlunun içindedir. 1831 de inşa edilen bu kilise evvelce bir yangınla tamamen ortadan kalkan eski bir Rum kilisesinin arsasına yapılmıştır. Üç nefli bir bazilika plânında olup üst örtüsü beşik tonoz üzerine kırma çatı ile örtülüdür. Çan kulesi olmayıp bahçedeki bir ağaçta çanı asılıdır.

Surp Asdvadzadzin Ermeni Kilisesi (Sarıyer)
Yeniköy’de Salih Ağa Sokağında Meryem’e ithaf edilmiş Gregoryen kilisesidir. Patrik II. Hagop Nalyan zamanında 1760 da inşa edilmiştir. Hartyan Nevruzyan’ın mali desteği ile 1834 de büyük bir onarım geçirmiş ve aynı senin 24 Haziranında Patrik Isdepanos II. Agavni tarafından kutsanarak ibadete yeniden açılmıştır. 1984 de büyük bir onarım daha geçiren kilise.papaz evleri,okul ve sarnıç’dan meydana gelen bir kompleksdedir. Ermeni kiliselerinde az görülen bir plân olan üç nefli bir bazilika plânına sahiptir. Apsis yarım yuvarlak olarak dışarı taşkın olup arkasında küçük bir sunak bulunur. Sunağın kemerinde “Yol,gerçek ve hayat benim” sözü yazılıdır. Ana apsis’in iki yanındaki mekanlardan biri vaftizhane diğeri kutsal eşyanın korunduğu “hazine odası” diye adlandırılan bölümdür. Bu kilisenin diğer Ermeni kiliselerinden ayıran özelliği,bütün Ermeni kiliselerinde girişin batıdan olmasına karşılık burada kuzey ve güney yönlerinde olmasıdır. Narteksin üzerindeki galeri koro’ya ayrılmıştır.

Surp Hovhannes Mıgırdıç Ermeni Katolik Kilisesi (Sarıyer)
Sultan Abdülaziz’in 1864 tarihli fermanıyla inşa edilmiş ve 24 Haziran 1866 da ibadete açılmıştır. Gotik tarzda inşa edilmiş bu kiliseyi Ohannes Tıngıryan yaptırmıştır. İstanbul’daki 12 Ermeni katolik Kilisesinden bir tanesidir.

Surp Hripsimyantz Ermeni Kilisesi (Sarıyer)
1848 de inşa edilen bu kiliseyi Garabed Yeremyan yaptırmıştır. Yanında papaz evi de bulunan bu bina 1894 depreminde büyük zarar görür ve Abraham Paşa Yeremyan ( 1833-1918) tarafından onarılır. Son devir yapısı olan kilisenin mimari bir özelliği yoktur.

Surp Santukhd Kilisesi (Sarıyerı)
Rumelihisarında Durmuş Dede Sokağında Ermeni Gregoryen kilisesidir. Evvelce yerinde ahşap bir kilise olduğu kayıtlı olan bina 1816 da yıktırılarak yerine bugünkü kilise inşa edilip 29 Temmuz 1856 da ibadete açılmıştır. 1972 de bir yangın geçiren bina tekrar onarılmış ve 1978 de inşaat bitmiştir. Moloz taşla yapılıp üzeri sıvanmış küçük ve özelliği olmayan bir kilisedir. Kuzeyinde demir iskelet üzerinde çan kulesi vardır.

Ermeni Kiliseleri

Asdvadzadzin Kilisesi (Eminönü)
Kumkapı’da Şarapnel Sokağındadır. Patriklik Katedrali olarak da isimlendirilir. Yazılı kaynaklara göre 1641 de bu makam Samatya’dan buraya geçmiştir Fetihden sonra İstanbula gelen Ermenilere verilen birkaç Bizans kilisesinden biridir. Kelime anlamı “Tanrıyı karnında taşıyan kadın “ yani Meryemdir. Mayıs 1645’deki yangınında harap olan kilise Rahip Boğos’un liderliğinde tamir edilir. 1718 de tekrar bir yangın geçirir ve Patrikhane ile birlikte çok büyük hasar görür. Kudüs Patriği Kirkor Şirvanlı ve İstanbul patriği Hovhannes Peğişetsi’nin ortak çabaları ile Hassa mimarlara Serkis Kalfa ve Melidon Araboğlu’nun yönetiminde ikibuçuk ay gibi çok kısa bir sürede onarılarak 13 Aralık 1719 da tekrar ibadete açılır. Bundan sonra da Ana Ermeni kilisesi olarak İstanbuldaki yerini alır. 1762 yangınında avlusundaki Küdüs Patrikliği Vekâlethanesi olan yapı ile tekrar yanar. Bina bu sefer Patrik II. Hagop’un Sadrazam Koca Ragıp Paşa’dan sağladığı destek ile yeniden tamir görür. Bu onarım sırasında kiliseye bitişik ikinci bir bina inşa edilir. 1819 da Hassa Mimarı Hovannes Serveryan’ın yönetiminde yeni baştan elden geçirilir ve 19 Şubat 1820 de inşaat tamamlanır. Yangınların peşini bırakmadığı mabet bu kez 16 Ağustos 1825 daki büyük Hocapaşa yangınında kilise,patrikhane ve Kudüs Vekâlet binaları yanar. Sultan II. Mahmud’un 2 Şubat 1828 tarihli fermanı ile Kirkor Balyan ve Karabet Devletyanın projeleri doğrultusunda büyük bir onarım geçirerek birkaç ilave daha yapılır. Bu inşaatta üç büyük,üç küçük kilisenin tamirlerinden başka fakir çocuklar için bir derslik ve yangına karşı bir havuz, tulumbacılar için de oda yapılır. 18 Ocak 1845 deki fermanla yeniden bir onarım geçiren kompleksin ana girişine bir çan kulesi ilave edilir. Ana kilise binası üç nefli bazilika tipinde bir plâna sahiptir. Orta nefin üzeri beşik tonoz,ana mekandan biraz yüksek olan yan neflerin üzeri tek meyilli çatı ile örtülüdür. İçeriye giriş çan kulesinin altındaki büyük kapıdandır. Narteks’in güney-batı köşesinde Patrik II. Varjabedyan’ın mezarı bulunur. Kuzey nefindeki bir kapı Surp Haç kilisesine giden koridora açılır. Katedralin ana sunağının iki yanında küçük sunaklar bulunur. Bu kısımda hazine odasına ve küçük şapele açılan geçitler vardır. Bi kompleksin içindeki Surp Harutyan şapeli de üstü tonozla örtülü bir bazilika planına sahiptir. Üç ayrı yönde kapısı olan bu şapelin girişinde Harutyan Amira Bezciyan’ın mezarı ve bronz büsktü vardır. Mizarın hemen yanındaki merdivenlerden şapelin altındaki Surp Teodoros ayazmasına inilir.
1677 de kilisenin yakınında ve onun kontrolünde bir basımevi kurulmuş ve çok sayıda kitap basıldığını yazılı kaynaklardan öğrenmekteyiz.

Surp Hovhannes Avedaraniç Ermeni Kilisesi (Eminönü)
Gedikpaşa’da Bali Paşa Caddesindedir. Ermeni Protestan Kilisesidir. Kilisenin bulunduğu yerde evvelce küçük bir şapelin bulunduğuna dair bazı iddialar varsa da kesinlik kazanamamıştır. Burada oturan Ermeniler dini ayinlerini Gedikpaşa’daki Amerikan Okulunun şapelinde yaptıklarından kendilerine mahsus bir kilise gereksinimi duyarak 1880 de binanın bulunduğu arsayı kurmuş oldukları vakıf adına satın alırlar. Devletten inşaat izni alamadıklarından dolayı 1911 e kadar bu durum devam eder. Sultan Vahdettin 18 Mayıs 1911 tarihli fermanıyla inşaata izin verir. Mimar İsdepan İzmirliyan’ın çizdiği proje ile büyük bir bölümü yurt dışından gelen bağışlarla vakıf inşaata başlar. Birinci Dünya harbi nedeniyle inşaat varım kalır ve savaşın bitiminden sonra tamamlanarak 16 Ocak 1921 de ibadete açılır. Üç katlı ve dikdörtgen bir plana sahip olan kilisenin cephesi tamamen gotik tarzdadır. İki yandan çıkılan merdivenlerle gotik tarzındaki giriş kapısından ibadet mekânına girilir. Bunun altındaki bodrum toplantı salonudur. İbadet mekanının üzerinde ise asma kat şeklinde bir galeri vardır. Kapının üzerinde kitabe bulunmaktadır. Çan kulesi ön cephede yükseltilmiş fasadın üzerindedir. Sokaktan alçak duvarlı parmaklıklar ile etrafı çevrilerek ayrılmıştır.
Rum Ortodoks Kiliseleri:
Aya Kiryaki Kilisesi (Eminönü)
Kumkapı,Gedikpaşa caddesinde Çadırcı Cami Sokağı ile Kadirga Limanı Caddesi arasında Rum Ortodoks kilisesidir. Diocletianus (284-307) zamanında yaşamış olan ilk hıristiyan azizesi olan Aya Kyriaki’Ye ithaf edilmiştir. Bu devirde yaşayan Efsevia isimli bir kadının uzun yıllar çocuğu olmamış,eğer bir çocuğu olursa onu Tanrı’ya adayacağına dair dua edermiş. Duaları kabul olunur ve haftanın yedinci günü bir kız çocuğu dünyaya getirir ve bu yüzden ona Kyriaki adını verir. Aile hıristiyan olduğu için Diocletianus’un hıristiyanları takibi sırasında aile tutuklanır ve sorgulanırken işkence görürler. Henüz onaltı yaşında bir genç kız olan Kyriaki de işkence altında hıristiyanlığını inkar etmez ,yakılarak öldürülmesine karar verilir. Büyük bir ateş yakılır ve kız ortaya konulur.bu sırada büyük bir yağmur başlar ve ateş söner,bunun üzerine vahşi hayvanların önüne atılır fakat bu sefer de hayvanlar ona dokunmazlar. Vali son olarak kafasının kesilmesini emreder azize yerde yüzüstü yatıp dua ederken askerler kafasını keserler,tam bu sırada “Gördüklerini insanlara anlat” diye gökten bir ses duyulur. Daha sonra hıristiyanlık yerleşip devletin resmi dini olunca Kyriaki’nin ölüm günü olan 7 Temmuz Yortu günü olarak kabul edilir,7 inci günde doğduğu içinde Pazar ilahesi olarak tanınır ve ona atanmış olan kiliselerin de günü Pazar kabul edilir.
İlk yapılış tarihini kesin olarak bilmediğimiz bu kiliseyi 1583 de hazırlanan listede adı geçtiğinden en erken bu tarihi kabul edebiliriz.1645,1660 ve 1865 de iki yangın geçirip sonrasında onarılan bu yapı 1895 depremine yıkılır. Bir sene sonra Mimar Periklifio Tiadis’in projesi doğrultusunda bugünkü Kilisenin inşasına başlanır ve 1901 de ibadete açılır.
Kesme taştan iki katlı olan kilise dikdörtgen planlıdır. Apsis ve yanındaki hücreler dışarıya yarım yuvarlak şeklinde açılır. Üst orta mekanı yüksek kasnaklı bir kubbe örter Apsis ve yandaki hücrelerin üst örtüleri yarım kubbedir. Cephenin iki yanında küçük kulelerin üstü de kubbelidir. Bir avlu ortasındaki binaya mermer merdivenlerle çıkılır. Kapı ve pencerelerin üzerleri sütun ve kemerlerle hareketlendirilmiştir. Pencerelerinde kullanılan vitraylar görüntüye bir zenginlik verir. İç mekandaki sütunların gövdeleri porfir taklidi yeşile boyalı olup başlıkları iyon tarzındadır. İç kısımda İncil’den alınan sahneler ve Aziz figürleri resmedilmiştir. Orta Kubbede “Pantokrator İsa” Apsis yarım kubbesinde “Blaherna Meryem’i bulunmaktadır.

Ayios Teodoros Kilisesi (Eminönü)
Paşazade,İmrahor Hamamı ve Hayriye Tüccarı sokaklarının çevrelediği köşededir. Bugünkü kilise 1830 yılında, yangında yanan başka bir kilisenin yerine inşa edilmiştir. Doğu-batı yönünde üç nefli bazilika planlı bir yapıdır. Nefleri meydana getiren sütunların başlıkları alçıdan korint nizamında olup gövdeleri yeşil renge boyanmıştır. Yarım yuvarlak apsis’i dışarıya çıkıntılı olup yarım konik bir çatı ile örtülüdür. Bema’nın önündeki İkonastasis her üç nefin de önünde olup ahşap ve kabartma bitki motifleri ile süslenmiştir. Apsis yanındaki ikinci sütun’un üzerinde yine ahşaptan ambonu yer alır. Onun önündeki despot koltuğu de ikonastasisdeki gibi ahşap olup kabartma bitki motifleri ile süslenmiştir. İçten ,narteksin kuzey tarafındaki merdivenlerle galeriye çıkılır. Cephelere açılan yuvarlak kemerler içine alınmış dikdörtgen pencerelerle aydınlık sağlanmıştır.

Panayia Elpida Kilisesi (Eminönü)
Kumkapı’da Müsteşar,Gerdanlık ve Samsa sokaklarının çevrelediği adanın ortasında Rum Ortodoks kilisesidir. Orijininin XV. inci yy. ait olan “Elpis ton Apelpismenon” kilisesine ait olduğu onun temelleri üzerine inşa edildiği iddia edilirse de bu kesinleşmemiştir.1645 ve 1660 da iki kere üst üste yangın geçiren kilise 1680 de yeniden inşa edilir. Büyük çevre duvarlarının gerisinde yer alan doğu-batı doğrultusunda kapalı yunan haçı plânlı bir yapıdır. Orta mekanın üstü kubbe yan mekanlar ise tonozla örtülüdür. Apsis’in iki yanında diakonikon ve prothesis hücreleri yer alır,bunların apsisleri ile beraber dışarıya yarım yuvarlak üç apsis çıkıntısı vardır. Üç köşesinde de çan kuleleri vardır. Bema kısmına üç basamakla çıkılır. Narteksin üzerinde ise bir galeri bulunur. Naos’un kuzeyinde kubbeyi taşıyan ikinci sütuna mermer bir ambon oturtulmuştur. Onun önündeki despot kolmtuğu ise oyma ve kabartma tekniğinde yapılmış bitki motifleri ile süslüdür.
Eski kayıtlara göre 18 Mart 1576 da Patrik’in idare ettiği bir ayine katılan İlahiyatçı Stephan Gerlach’ın tuttuğu günlükte bu kilisedeki ikonalardan söz edilmektedir. Bugün bu ikonaların akıbeti bilinmemektedir.