PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : zıtlıkların ülkesi FAS


geist-madchen
05-04-2008, 00:30
KIZIL RENGİN ÜLKESİ FAS

Bir televizyon programı sayesinde tanıdım bize çok yakın ve bir o kadar da uzak olan bu eşsiz ülkeyi. Gerek kültürüyle gerekse coğrafi konumuyla bize çok yakın olan bu ülke çoğumuz tarafından bilinmemekte. Bende bu nedenle bu ülkeyi araştırmaya karar verdim. Hangi ülkemi? KIZIL RENGİN ÜLKESİ FAS.(Sahra Çölü’ne açılan kervan yollarının bu kuzey kapısına, binalardan yollara, duvarlardan toprağa kadar her yer kızıl olduğundan “Kızıl Şehir” deniyor)

Fas kuzey Afrika da bulunan bir Arap ülkesidir. Başkenti Rabat’tır. En büyük şehri ise Casablanka’dır. Resmi dili Arapça olmasına rağmen devlet dairelerinde Fransızca kullanılmaktadır. Ayrıca İspanyolca ve Berberice dilleri de halk arasında sıkça kullanılmaktadır. Ülke krallık ile yönetilmektedir. Fas batı sahra ve Cezayir’in komşusu olmakla beraber Akdeniz ve Atlas Okyanusuna da kıyısı vardır. Cebelitarık boğazının karşısındaki İspanya ise tarih boyunca Müslüman savaşçıların Avrupa'ya girişini sağlamıştır.

Ülke isminin kendi dilindeki anlamı "El-Magrip" yani en batıdaki yer anlamına gelse de diğer Avrupa ülkeleri burayı "Müslüman" anlamındaki 'Morocco' ya da 'Maroc' isimleriyle anmayı seçmişlerdir. Bizim dilimizdeki Fas ismi ise fes takma kültürüyle ilk orada karşılaşmamızdan dolayıdır.

Fas Afrika ülkesi olmasına rağmen coğrafi açıdan Avrupa’ya yakın olması nedeniyle kültürel, ekonomik ve siyasi açıdan diğer Afrika ülkelerinden farklılık göstermektedir.

Fas kültürü bizim kültürümüzle aynı denecek kadar benzemektedir. Yemekleri müzikleri yaşantıları bizden izler taşır. Yani emin olun Fas’a fiso gittiğiniz zaman hiç yabancılık çekmezsiniz.
Halkın çoğunluğunu Araplar oluşturmakta. Bununla birlikte çeşitli Avrupa ülkelerinden gelip yerleşen halkta mevcut. Ayrıca turizm amaçlı gelen turistlerin sayısı azımsanacak gibi değil.
Fas’ta halkın çoğunluğu küçük kasabalarda yaşamaktadır. Yaşadıkları evler palmiye ağacı liflerinden ve balçıktan inşa edilmektedir. Buna “Kasbah” denir


Ülke surlarla çevrilidir.

Damak tadı
Fas’ın damak tadını tek cümleyle açıklamak gerekirse şekerle tuzun karıştığı nadir lezzetlerden biridir. Fas'ın mutfağı gerek çeşni gerekse çeşit açısından çok zengin, kendine özgü ve rafinedir. Taze ve kuru meyvelerin büyük bir özenle kullanıldığı bir mutfaktır. Yemekler oldukça egzotik: Bol miktarda baharat ve değişik aromaların kullanıldığı, yemekler kuzeyden, İspanya, Fransız ve hatta İtalya'dan, güneyden ve doğu ülkelerinden etkilenmiştir. En büyük etkinin doğudan geldiğine şüphe yok.
Birçok baharatlar berberler tarafından kullanılmaktaymış, güney İspanya Endülüslerinin etkisiyle değişik sebze ve meyveleri de yemekte kullanmayı öğrenmişler. Araplar ise değişik ekmekleri ve baharatları tanıtmışlar Fas halkına...
Ekmek her yemekte bol miktarda tüketilmektedir. En ünlü ve geleneksel yemeklerinin başında "Tanjine" adını verdikleri etten yapılan yemekleri gelmektedir.

Fas'ta büyük miktarlarda meyve, sebze ( özellikle Akdeniz meyve ve sebzeleri) balık ve diğer deniz ürünleri bulunmaktadır. Hurma da çok miktarda üretilmektedir.

Ruhun gıdası müzik:
Çok değişik müzikler var; Arap, berber, klasik ve popüler müzik. Hemen hemen her yerde bu müzikleri duymanız mümkün. Kafelerde, evlilik, cenaze törenleri gibi seremonilerde ve hatta hikâye anlatıcıların hikâyelerini anlatırken…
Klasik müzik Endülüs müziğidir.

Fasın tarihi:
Bugünkü Fas toprakları İslâmi tarih kaynaklarında "el-Magribu'l-Aksa (Uzak Bati)" olarak adlandırılır. Kuzeybatı Afrika ülkelerini içine alan toprakların tümüne birden de Magrib denir. Bu topraklara ilk olarak 686 yılında Ukbe ibnu Nafi (r.a.) komutasındaki İslâm orduları gelmişlerdir. Ukbe ibnu Nafi (r.a.) Magrib'in bir kısmını fethetti ve burada hilafete bağlı Ifrikiyye eyaleti oluşturdu. Magrib'in kalan kısmı 688'de bölgeye gelen Hassan ibnu Nu'man ve 712'de bölgeye gelen Musa ibnu Nusayr zamanında fethedilmiştir. Musa ibnu Nusayr'ın kumandanlarından olan Tarik bin Ziyad, Cebelitarık Boğazını geçerek bugünkü İspanya topraklarına girmiş ve Endülüs İslâm devletinin temelleri bu şekilde atılmıştır. Cebelitarık Boğazı’na bu adin verilmesi de Tarik ibnu Ziyad'a nispetledir. Magrib toprakları İslâm ordularınca fethedildikten sonra 770'lere kadar hilafete bağlı kaldı. 770'lerden sonra yine önemli bir kısmı hilafete bağlı kalmakla birlikte bağımsız bazı küçük Müslüman devletleri de kurulmaya başlandı. Bunların basta gelenleri; Rüstemiler (776 – 908), Midrariler (772 – 977), Idrisiler (789 – 974), Ziriler (972 – 1148). Bunlardan bazılarının hâkimiyet alanları bugünkü Fas sınırlarının dışında kalan bazı toprakları da kapsıyordu. Tarihte Magrib üzerinde kurulmuş olan en önemli İslâm devleti Murabitlar devletidir. Murabitlar 1147 yılına kadar ayakta kalabildiler. Bu tarihten sonra Muvahhidlerin hâkimiyeti altına girdiler. Muvahhidlerin hâkimiyeti de 1269'a kadar sürdü. Muvahhidlerin dağılmasından sonra bölgeye yine küçük devletler, emirlikler hâkim oldu. Meriniler (1197 – 1550), Vattasiler 1470 – 1550), Sa'di Şerifleri (1509 – 1660), Filali Şerifleri (1640'tan itibaren) Muvahhidlerin dağılmasından sonra bölgede hâkimiyet sürmüş olan yönetimlerdir. Bunlardan Meriniler, Muvahhidler dağılmadan önce kurulmuştu ve Fas’ın az bir bölümü üzerinde hüküm sürüyorlardı. Merinilerle Muvahhidler arasında bir çekişme de olmuştur. Ancak Muvvahhidlerin son zamanlarına doğru ortaya çıkan iç kavgalar Merinilerin isine yaradı ve onların dağılmalarından sonra da topraklarının bir kısmını ele geçirdiler. Vattasilerin hüküm sürdükleri dönemde Portekizli ve İspanyalı sömürgeciler Fas topraklarına saldırılar düzenlediler. Bu saldırılar sonunda Portekizliler Fas’ın Atlas Okyanusu kıyılarını ele geçirdiler. Sa'di Şerifleri Portekizli işgalcilere karşı mücadele ettiler ve 1578'de gerçekleştirilen Vadiyyu'l-Mehazin savaşı sonrasında işgal altındaki toprakları geri aldılar. Filali Şerifleri yönetimi daha Sa'di Şerifleri’nin Fas’ın bir bölümü üzerindeki hâkimiyetleri devam ederken kurulmuştur. Filaliler'le Sa'diler arasındaki mücadeleyi sonuçta Filaliler kazandılar ve 1660'ta Sa'dilerin hâkimiyetine tamamen son vererek bütün Fas topraklarını ele geçirdiler. Bugün Fas'ta yönetimi elinde tutan kraliyet ailesi bu Filali sülalesinden gelmektedir. 1830'da Cezayir'i işgal eden Fransız sömürgeciler Fas topraklarını da işgal edebilmek için çeşitli girişimlerde bulundular. Ancak bazı çıkarları dolayısıyla Alman sömürgeciler buna engel oldular. Buna rağmen Fransızlar 30 Mart 1912'de imzalanan Fas anlaşmasına dayanarak Fas topraklarını işgal ettiler. Öte yandan İspanya da Fas üzerinde hak iddia etti ve 27 Kasım 1912'de ülkenin kuzeyde Akdeniz kıyısındaki kesimini işgal etti. Fransız işgali sırasında Fas’ın kralı Filali sülalesinden Sultan Abdülhafiz'di. İşgalci Fransızlar 7 Ekim 1912 tarihinde onu krallıktan uzaklaştırarak yerine yine Filali sülalesinden Ebu'l-Mehasin Yusuf'u geçirdiler. Ancak asil yönetim Fransızların tayin ettiği genel valinin elindeydi. Kral da ona bağlı olarak çalışmak zorundaydı. Fransızlar Fas Müslümanlarının birlik ve bütünlüğünü bozmak amacıyla bazı Berberi kabilelerini diğer Müslümanlardan ayırarak onlara kısmi özerklik verdiler. Bir yandan da Berberiler arasında propaganda yaparak onları İslâm öncesi geleneklerine döndürmeye ve bu yolla İslâm’dan uzaklaştırmaya çalışıyorlardı. 27 Ocak 1927'de Ebu'l-Mehasin Yusuf'un vefatı üzerine yerine oğlu IV. Muhammed geçti. 1940'lardan sonra Fas'ta bağımsızlık hareketi güç kazanmaya başladı. Bağımsızlık mücadelesine öncülük etmek amacıyla kurulan İstiklal Partisi 1944'te işgalcilerden ülkelerini terk etmelerini ve Fas'a bağımsızlık vermelerini istediler. Fransız işgalcilerin bu isteğe cevabi İstiklal Partisi'nin ileri gelenlerini tutuklamak oldu. Ancak bu olaydan sonra halkın bağımsızlık mücadelesine desteği arttı. Sultan IV. Muhammed de Fransızlara karsı tavır alarak bağımsızlık mücadelesinin yanında yer alma gereği duydu. Bunun üzerine Fransızlar, 20 Ağustos 1953'te IV. Muhammed'i sürgüne göndererek yerine amcası Muhammed'i tahta geçirdiler. Ancak halk Fransızların tayin ettiği kralı benimsemedi ve Fransızlar 17 Kasım 1955'te IV. Muhammed'i Fas'a geri getirerek yeniden tahta geçirdiler. Sonuçta 2 Mart 1956'da Fransız işgalciler Fas'tan çekilerek bu ülkenin bağımsızlığını tanımak zorunda kaldılar. 29 Ekim 1956'da İspanyollar kuzeyde işgal altında tuttukları bölgelerin bir bölümünden çekildiler. İspanyollar Fas'ın bazı şehirlerini hâlâ işgal altında tutmaktadırlar. Fransızların çekilmesinden sonra Sultan IV. Muhammed ülke yönetimiyle ilgili yetkileri ele aldı. Onun yönetimi 26 Şubat 1961'e kadar sürmüştür. Bu tarihte onun vefat etmesi üzerine yerine oğlu II. Hasan geçti.



Fas’ın başkenti Rabat



Fas'ın kuzeybatı kıyısında Bu Regreg Irmağının denize döküldüğü yerde bulunan Rabat'ın nüfusu Bir buçuk milyon civarındadır. Önemli bir yönetim ve öğretim merkezi olan şehirde, Dokuma sanayisi gelişmiştir. Ayrıca, dar sokakları, eski yapıları tarihsel anıtları ve yanı başındaki 17. yüzyıl'dan kalma hisarla, çok sayıda turist de çekmektedir. 12. yüzyıl'da Endülüs'e yapılan seferler için bir askerî üs olarak kurulan Rabat, daha sonra bir süre gerilemiş, Fransız işgalinden sonra koruma bölgesinin merkezi yapılınca, hızla gelişmiştir. Tüm Fas kentlerinde olduğu gibi başkent Rabat'ta da eski ile yeni kent Kral V.Muhammed Bulvarıyla birbirine bağlanmaktadır. V.Muhammed Caddesi (Avenue Muhhamed V) kafelerin, hükümet binalarının, bankaların, postahanenin olduğu palmiye ağaçlarının sıralandığı geniş ve aydınlık bir cadde. Cadde'nin alt tarafında Souklar (Geleneksel Çarşı), yukarı tarafında ise minaresi uzaklardan dahi görülebilen Es-Sunna (Büyük Camii) yer almakta ve buradan yürüme mesafesinde olan turistlerin akın ettiği çok geniş bir alana kurulmuş görkemli Kraliyet Sarayı, Arkeoloji Müzesi, Adalet Sarayı ve Üniversite diğer gezilecek değerdeki tarihi yapılardan… Muhammed V. bulvarından doğu yönüne doğru Souklar'ın arasından geçerek Bu Regreg Irmağının hemen yanındaki Kral V. Muhammed'in Anıt Mezarı Rabat'ın en önemli turistik değerlerindendir. Alanın bulunduğu geniş bölüme giren kapılarda muhafızlar bulunmakta. Kırmızı pelerinli bu muhafızlardan izin alarak fotoğraf çekebilir ve Anıt Mezarın içini gezebilirsiniz. Girdiğinizde terastan aşağıya baktığınızda V.Muhammed'in büyük lahiti ile birlikte iki oğullarının yer aldığı lahitleri de göreceksiniz. Yapının içindeki harika motifler ve özellikle tavandaki ahşap oymalı kubbe dikkatinizi çekecektir. Kubbe'den aşağıya altın yaldızlı bronz dev bir avize sarkmaktadır. Anıtmezarın bulunduğu geniş alan ayrıca 12 yy sonunda dönemin hükümdarlarından Yakub El-Mansur tarafından yapılan Hasan Camii kalıntılarına bakar. Yapı tam olarak tamamlanamadığından Hasan kulesi olarak bilinen minaresi ve sıralanmış kısa sütunlar günümüze ulaşmıştır.


Rabat'ın en güzel manzarasına sahip yerlerin başında ise Fas'ın en büyük mimarı miraslarından, 12 yy'da inşa edilen Udaya Kasba'sının devasa surlarını içine alan Kale kalıntıları gelmektedir. Bugün beyaz ve mavi boyalı şirin evlerinden oluşan hoş bir mahalleyi andıran kasba, zamanında Rabat'a adını veren Ribat'ın yerindedir. Tepedeki konumu kenti savunmayı kolaylaştırmıştır. Kale'nin en uç kısmına gittiğinizde sizi harika bir manzara karşılayacaktır. Sol tarafınızda Rabat Plajına akın eden Dünyanın birçok yerinden gelen profesyonel sörfçülerin Atlas Okyanusundan gelen dalgalar üzerindeki dansları, sağ tarafınızda karşı kıyıdaki Sale Kenti ve Bu Regreg Irmağı üzerideki küçük balıkçı kayıkları… Başkent Rabat'tan ayrılmadan önce göreceğiniz bu harika manzara Fas yolculuğunuzun en güzel anlarından birisi olabilir.


Kültürel Başkent Fes
Fas'ın diğer şehirlerinde olduğu gibi eski ve yeni Fes olarak ikiye ayrılan şehir 1.000.000'a yaklaşan nüfusu her geçen gün artan turizm potansiyeli ile Fas'ın kültürel başkentidir. Arap dünyası içerisinde en iyi korunmuş ortaçağ şehirlerden biridir. Fes şehri surlarla ikiye ayrılmıştır. Surların içinde kalan şehre, Eski Şehir yani Medina denmektedir. Eski Fez, duvarlar ile çevrili ve dar sokaklı çarşıları, camileri, medreseleri, tabaklama atölyeleri ile ünlüdür. Çarşısında yaklaşık 2000 adet dükkân bulunur. Çarşı Eski Fes'in tam ortasında yer almaktadır. Medina’da 300 hektarlık bir çarşı bulunmaktadır bu çarşının içinde atölyeler fırınlar bulunur. Bu çarşının en büyük özelliklerinden biri ise, dünyaca ünlü Fes Porselenlerinin atölyelerinin burada bulunuyor olmasıdır. Bir avuç çamurdan, güzel bir sanat eserine dönüşen porselenleri görmek isterseniz Medina tam size göre bir yer...
Sokakları dar ve kalabalık her bir sokak birbirine çok benziyor, her bir sokağa yaklaşık 10 ayrı yerden çıkış var. Bu da sokakları birbirine karıştırmanıza sebep olabilir. . Dar olan sokaklarda taşımacılık eşekler ve atlarla sağlanıyor. Atlar ve eşekler sokaklardan geçerken insanlar ezilmemek için dükkânlara giriyor ya da duvarlara yapışmak zorunda kalıyorlar.


Fes'de 1357 yılından kalma Bou İnania Medresesi ülke sınırları dâhilinde Müslüman olmayanların girebildiği nadir İslami eserlerden biri. .
Kairouan Cami ise en ünlüsü; 15–20 bin kapasiteli bir ibadet yeri; Müslüman olmayanların girmesi yasak. Fakat dışarıdan bakıldığında caminin muhteşemliği hakkında bir fikir sahibi olmak mümkün. Camide kadınlara ayrılmış bir bölüm de bulunmakta, bu bölüme erkeklerin girmesi ise yasak.


1350 yıllarında İlahiyat Fakültesi olarak inşa edilmiş olan Medersa Bou İnani'a da görülmesi gereken yerlerden biri. Bugün müze olarak kullanılan medresenin duvarlarındaki muhteşem tahta oymalar Arap kültürünün bir eseri ve o dönemde insanların sanata ne kadar önem verdiklerinin bir göstergesi.

Fes'in modern bölümünde ise, çeşit çeşit resturantlar, pastaneler bulmak mümkün. Yalnız buralarda genelde erkek müşteriler göze çarpmakta, kadınlara ise çok nadir olarak rastlanmakta. Modern kentin yolları geniş, düzenli ve etrafı ağaçlarla çevrili, binalar ise modern yapılardan oluşmakta. Yeni Fes'deki tarihi yapılar ise renkli mimarisi ile ünlü Büyük Camii ve bitişiğindeki Kraliyet Sarayı.










MARAKEŞ
Ülkenin ilk başkenti olma özelliğini taşıyan ve günümüzde Fas'ın önemli şehirlerden biridir kızıl kent Marakeş
.

Kuzey Fas ile Atlantik arasında geçiş sağlamakta, el sanatları, deri yapımı, çöl halıları, çevresinde çinko, bakır, grafit madenleri bulunmakta ve bunlardan gelir sağlamaktadır. Bu arada turizm gelirlerini de unutmamak gerekir. Marakeş çöl ile kuzey Fas arasında bir geçit oluşturmaktadır…
Marakeş’in oldukça eski bir tarihi vardır. Bugün nüfusu 1,5 milyonu aşmış olan Marakeş, Atlas dağlarının eteğinde verimli bir vahada 1062 yılında Almoravide hanedanlığının başkenti olarak kurulmuş bir kent. Almoravide hanedanlığının başkenti olma özelliğini 12. yüzyıla kadar devam ettirmiş. . Çünkü bu imparatorluğun sınırları Kuzey Afrika ve Güney İspanya'ya kadar uzanmakta. Bu sayede Marakeş, kozmopolitan, harikulade Endülüs kültürü ile tanışmış ve çöl kültürü ile birleştirmiştir. Bu dönemde Marakeş, İslam uygarlığı ve ünlü filozofları, bilginleri ve aydınları birbirlerine yaklaştırarak bir kültür merkezi kalesi olmuş. Almoravid'ler Marakeş’i büyük bir ticaret merkezi yapmış, bu da şehrin zenginleşmesine neden olmuştur. Birçok binalar, muhteşem bahçeler ve anıtlar yapılmış.
Şehir daha sonra Abdal Mou'min egemenliği altına girerek büyük bir İslami başkent olmuş. Büyük inşaatçı olan Abdal Mou döneminde göz kamaştırıcı yapı olan Minaret Al Kotubiyya ve dört duvarı ile muhteşem bahçesi inşa edilmiştir. Masjid Al Katubiyya Afrika mimarisi ve bahçesiyle bugün hala şehri süslemektedir.




1269 yılında şehir Merinidler tarafından fethedilmiş ve ardından gerileme dönemine girmiştir. Merinidlerin başkenti Fes olduğundan Marakeş'e 2,5 yüzyıl önem verilmemiş. Marakeş daha sonra Saadian hanedanlığının eline geçmiş ve eski görkemli günlerine tekrar geri dönmüştür. Marakeş'te Fes gibi geleneksel bir İslam kenti idi. 1913 yılında Fransız işgali altında modern kent kurulmuş ama hala kent eski görüntüsünü korumaktadır.

Fas'ın en kalabalık ve en çok turist çeken kenti olan egzotik Marakeş. Atlas sıradağları eteklerindeki çölün yanı başında hem karmaşayı hem de sakinliği bir arada yaşayabileceğiniz bir yerdir
Fas'ın her şehrinde, eski ve yeni şehir diye bir ayrım vardır. Eski şehir, büyüleyici yapılar camiiler saraylar dar sokaklar ve bu dar sokaklarda bulunan küçük atölyelerden oluşuyor. Yeni şehir ise, daha çok modern oteller yüksek binalar lüks kafelerden meydana gelmektedir.




SAHRA ÇÖLÜ
"Timbuktu 52 gün" göreceğiniz bu levhanın anlamı eski zamanlarda bedevilerin bu çölü 52 günde geçtiklerini ifade etmektedir. Evet Fas’tasınız ve buranın tam anlamıyla her şeyini anlamak için uçsuz bucaksız çöllerinde develerin sırtında kafanızda büyük şapkalar ya da daha mistik bir hava için Faslıların giydiği pelerinleri giyerek, çadırlarda konaklayabilir, gece çöl soğuğunda kumların üzerinden gökyüzünü ve yıldızları seyredebilirsiniz.
.

Casablanca
Fas'ın 4 milyon'a yaklaşan nüfusuyla en büyük şehri olan Casablanca, Arapça ismiyle "Darü'l-Beyza" Atlas Okyanusu kıyısında yer alan bir liman kentidir. Fas’ın bu şehrinin diğer şehirlerine göre daha modern bir görünüşü vardır. Palmiye ağaçları okyanusun dalgalı suyu kilometrelerce uzanan sahiliyle Fas'ın diğer şehirlerine nazaran farklı bir görüntü sergilemektedir.


DÜNYANIN IKINCI BÜYÜK CAMİİ


Casablanca'nın en önemli yapısı; Hasan II Camii. Dünyanın ikinci büyük Hasan II Camii. Fas'ta büyük etkisi olan Kral 2. Hasan’ın bir rüyası üzerine yapımını başlanan bu muhteşem cami, kralın rüyasına uygun şekilde İslam'ın en batıdaki simgesi olarak, 3/4ü Atlantik Okyanusu’nun üzerine inşa edilmiştir.1980 yılında yapımına başlanan cami, sekiz yılda tamamlanmış, Caminin minaresi tam 210 metre yüksekliğindedir.



Aynı anda 80 bin kişinin namaz kılabildiği ve çok ince bir işçiliğin ürünü olan Hasan II Camii’nin üzeri, açılabilir konumda inşa edilmiş. İki katlı cami Fas'ın karakteristik özelliklerini ve Emevi etkilerini birlikte barındırıyor.
Modern mimarinin mücevherlerinden biri olan cami, okyanusun hemen kıyısında. İlk bakışta denizin üstünde gibi görünüyordu. Zaten Hasan II niyeti de camiyi denizin üstünde yapmakmış. Bu arzusunu caminin temel atma töreninde şöyle anlatmıştı: "Ben bu camiyi suyun üstünde yaptırmak istedim. Çünkü Kur'an şöyle der: 'Allah'ın tahtı suyun üstündedir.' Bu camiye gelen cemaat toprak üstünde olacaktır ama bulunduğu yerden Allah'ın gökyüzü ile okyanusunu seyredecektir..."



Gezip görebileceğiniz başka yerler:
DJEMAA EL FNAA MEYDANI
Marakeş'in en ünlü yerlerinden bir tanesi belki de en ünlüsü Djemaa el Fnaa meydanıdır. Burası gündüzleri, yılan oynatıcılarının, fal bakıcıların, geleneksel dansçıların, hikâye anlatıcıların yeridir. Saatlerce hiç sıkılmadan gezilecek bir meydan…





Renk ve kültür görmek istiyorsanız meydana gidilmelidir. Sıcaktan bunalıp bir bardak su içmek isterseniz hemen yanı başınızda başlarındaki Meksikalıları hatırlatan renkli şapkaları ve geleneksel kıyafetleriyle su satıcılarını bulmanız mümkün. Para, aşk, kahramanlık, savaş hikâyelerini heyecanla anlatan hikâye anlatıcıları meydana başka bir renk katmaktadır. Belki de hayatınızda göremediğiniz çeşitte baharatları, kurutulmuş otları, yanlarında taşıdıkları insan iç organlarını gösteren maketleri ile geçmiş ve günümüzün bir görüntüsünü oluşturmaktadır. Meydanda kâğıt, el, kitap falına bakanları da unutmamak gerekiyor eğer geleceğinizi öğrenmek isterseniz hemen hemen yaygın olan bütün dillerde falınıza baktıracağınız birini bulmak mümkün
.
Djemaa el Fnaa meydanına alacakaranlık yavaş yavaş çökmeye başlayınca ortalık birden bire hareketlenmeye başlıyor. Burası eski şehrin en eski ve en ünlü buluşma yeri. Aniden meydan hareketlenmeye dekor değişmeye başlıyor, küçük kamyonetler, at arabaları, eşekler, demir ayaklı masaları ve oturaklarıyla meydanı yavaş yavaş doldurmaya ve açık hava restorantını oluşturmaya başlıyorlar. Bir sihirbazın el çabukluğu ile Fas'ın geleneksel yemeklerini açık hava resturantlarında sergilemeye başlıyorlar. Yemek kokuları, etlerden çıkan dumanlar ve cızırtılar meydanı bir sis tabakası gibi kaplıyor. İnanılmaz bir hareketlilik bu, o kadar kalabalık ki ortalık, iğne atsan yere düşmez sözü sanki bu meydan için söylenmiş. Kendinizi bir başka dünyada sanıyorsunuz; yemekler arasında seçim yapmak oldukça zor; hepsinin görüntüsü birbirinden güzel, lezzetine ise diyecek yok.

THE SOUK - GELENEKSEL ÇARŞI

Burası bir labirenti andırıyor. Girmesi çok kolay ama çıkması çarşıyı bilen birinin yardımı olmadan hemen hemen imkânsız. Burada aradığınız her şeyi bulmak mümkün, halılar, deri ürünleri, vazolar, gümüşten yapılmış eşyalar, değişik modellerde yapılmış geleneksel takılar, seramik eşyalar, boyacılar, sele yapanlar, çeşit çeşit geleneksel giyim eşyaları… ****llerin büyük bir ustalıkla nasıl sanatsal eşyalar haline dönüştürüldüğünü burada görebilirsiniz. Her çeşit ve fiyatta eşya ve yiyecek bulmak mümkün özellikle o güzelim hurmalar. Kısacası çarşıda yok yok. Buradaki hemen her şey el emeği ile yapılmış ve değişik gelenekleri yansıtan ürünler.

İşte tüm ihtişamıyla Fas görülmeye değer nadir ülkelerden biri. Eğer bir gün olurda yolunuz düşerse bahsi geçen yerlere gitmeden dönmeyin…

MetinCeylan
05-04-2008, 00:31
ELİNE saglık cnm uzun olmus ama ii olmus:)

geist-madchen
05-04-2008, 00:32
saol cnm ben yazdım;)
ya bu arada bu benim ödevim yorumlarını bekliyorum=)