![]() |
![]() Sen benim söylenmemiş sözümsün; Üzgünüm yürek çekmecemdeki hiçbir kelimeyle izahat edemedim yüzündeki sıcak iklimleri.İtiraf ediyorum kaç kez yeltendim “ seni “ benle anlatmayı..Kaç kez sınır ihlallerinde bulundu yüreğim. Kaç kez luğatımdaki kelimeleri söktü kuyudaki Yusuf sırf kekeme yüreğimle adını bir kez bile olsun anabilmek için..Bana kazandıklarını anlatacak tek bir cümle bulamadım ebedi lahzâsı geniş dimağımda. Kızma ne olur. Seni “ sana “ benli cümlelerle anlatmaya kalkıştığım için..Sevdan miktarı susuyorum. Ketumdum senden önce ama sevdanda dilsizim..Çünkü tüm kelimelerim sana dair.. Sen benim tazeliğini yitirmemiş gülümsün; Dört mevsim sağanak halinde gözlerime dolan gülüşlerimsin. Sen gülerken yüzümü “ yüzüne “ kapattım. Kirli aynalardan söktüm gözlerimi. Boğuluyorum yüreğimin iç denizlerinde. Gözlerindeki gökkuşakları lazım bana. Çocukluğumdan bakiye uykusuzluğuma ört gözlerini..Üzerime giydir zamansızlığı. Dudaklarıma sür sonsuzluğu..İç ceplerimde biriktirdiğim onlarca gün var..Serp yüzündeki tükenmez güneşi gün doğumuna aç karanlık odama..Yıllarda aynı yeri dolandığım gölgelere bırak nefesini. Yitirilmişlikleri bıraktım. Aynalarıma doğur gözbebeklerini..Bitsin.Sona ersin bayram sabahı yetimliğim..Yüzünü, güneşi ser yüzüme..Kapat günümü, ömrümü mevsimlerinle..Varsın ölüm senin göğüs kafesinde soluklanırken yakalasın beni. İhbar ediyorum. Benden “ beni “ göç eyledim. Kepengini indirdim ömür sahifesini. Senden başka her yer gurbettir bana. Bendeki “ ben “ bile sıladır bu cana..Kapatıyorum. Adın kadar yer kaplıyorum dudaklarında. Hüviyetsizdim senden önce. Şimdi sükutta tüm çığlıklarım. Yüzümü kapattım yüzüne. Senin gözlerinden başka doğrulan her yön haramdır bana. Gayri ben “ bana “ yabancı..Bendeki “ beni “ kaybettim. Hükümsüzdür benliğim. Çünkü bendeki “ ben “ sana ait… Sen bilmediğim, Sen görmediğim bir coğrafyanın ceylanıydın.. Şimdi ise bana yeniden öğreten kadın.. Senden önce yitirdiğim nice müsvedde gecelere yanıyorum. Sen karanlığa yıldız asmaya uğraştığın saatlerde ben geceyi eliyordum erbain düşlerde..Üzgünüm heba oldu senden önceki ben..Şimdi senin varlığındaki her saate bir gülüş ekliyorum. Her gece bir dua..Uzuvlarımdan sızan kanamalı bir hüznün sınırdayım. Bir nevi kendimden firar. Senin göğüs kafesinde ölmek sunulmadan iflah olmaz bu bıçkın yürek..Aynı zaman diliminde geçmemiş çocukluğumuza inat ölümümüz aynı mevsime denk gelsin..Beni senin olmadın hiçbir ölüm avutmaz sevgili. Ya bıçak olursun deşersin yaramı ya da şerbet olup ölümle müjdelersin ünlemi bol canımı.. Bendeki beni kaybettim..Zayi düşülsün adım italik tadındaki küçük puntolara ..Sanadır ilticam. Sanadır göçüm. Yadırgansa da benliğimin uluorta kendinden vazgeçişi, benim yürüyüşüm sana. Kavuşmalarım sana. Yüzünü sür yüzüme. Damarlarımda inkişaf etsin umut sağanağı taze baharların. Kirli yüzümü arındır beyaza boyandığım yangınlarınla..İlmek ilmek ör beni sana. Gayri adım çıksa da meczuba, gayri sonumdur kavuşmam sana… Kabul et beni sevgili. Sana geldim. Kapındayım. Bana istinad edilecek su-i zan’lara ya da ruhuma giydirilecek tüm sıfatlara dünden razıyım. Yeter ki solgun benzim senin yüzünde can bulsun. Bak hüviyetimde adım yok. Senden ötesi hiçlik..Senden öncesi karanlık..Sensizlik ise tanımsız..Kendimden tek bir kelime alıntı yapmadan çöktüm gül yüzlü divanına. Sevdandan öte üryanım. Kimliğine al beni. Sesine kat suskunluğumu..Yüreğinin sevda örtüsüyle ört çıplak cümlelerimi.Sür yüzünü yüzüme.. Hadi unuttum ezberimdeki tüm replikleri. Acele et..Güneş doğuyor kirpiklerinin bir adım ötesinden.. Eğildim yüreğinin baş ucuna.. Hayatın en gerçek suflesini ver dudaklarıma… Fısılda misk-i amber kokulu mutlulukları kulağıma Gayri ben SEN’İM… Gayri ben sana AİT’İM… Düştüm bendeki “benden” … Şimdilerde bende varolamayan “ beni “ Bundan böyle sende yaşat gayri.. Nasıl, hangi şekilde diye sorma Adım kadar yalın.. Ve bir o kadar alıntısız.. Hiçliğimin paragraf başında Hüviyetim SENİNLEDİR… Yüreğindeki sevda ağırlığınca susuyorum.. Kapatıyorum tüm sol anahtarlarını.. Verdiğim zayilere aldanma sen… Bendeki “ ben “ bundan sona “ bensiz… Gayri bendeki “ ben “ SENSİN.. Bundan sonraki mevcudiyetim; Adının kapladığı yer kadar.. Yüzümü “ yüzüne “ kapattım.. Dilsizim.. Ve bir o kadar SEN.. ismail sarıgene |
![]() İşte sonunda sen apayrı bi sabaha ben senden ayrı bi sabaha uyanıyorum. İşte bi gün başlıyor bin bir kovalamaca bin bir karmaşayla her günüme bi anlam katıyor yüreğim nasıl güzel bu gün nasıl güzel geçti tüm günüm... Oysa kandırıyorum kendimi yine... Seninde güzel geçiyor biliyorum benden ayrı tam istediğin gibi mutlusun işte... böylesini tahmin ediyorum. belki ben de mutluyum sensizliğe inat... ama inan sensiz ne kadar olabiliyorsa o kadar fazlası gelmiyor elimden. Yazmak bile işkence inan sensizliğin hangi iklimi bu sanıyorsun sonbaharındayım. Sensiz bi sonbahar üşüyorum... biliyorum yokluğunun birde kışı da var. karlara inat yüreğim kor yangınlarında için için ağlayarak geçecek. Biliyorum unutuyorum hayatın akışında kayboluyorum işte! sabah bin bir acı ile uyanıyorum yüreğime derin bi acı saplanıyor Ama ben anneme yalancı bi gülümseme ile "günaydın" diyorum.... Anlamasın bu acımı çok üzülür biliyorum sen bana kıydın ama ben hala sevdiklerime kıyamıyoum bu hayatta.. akşam oluyoo tüm şehir kararıyo benim üzerime yokluğunun karanlığı çöküyor... Cam kenarlarında sokak lambalarının gölgesinde her geçeni sana benzeterek... düşünerek hayal ederek yokluğunu yaşıyorum. ve gece oluyo ben le başbaşa yalnızlığımla ortak.. senli günlerime ağlıyorum sana ağlıyorum sensiz kimsesiz bi başıma bıraktığın şu hayata alışmaya çalışarak... offf be bitanem ne olurdu bu kadar sevdirmseydin kendini? ne olurdu? almasaydın tüm umutlarımı aşkımı ve bana kalan son seni... Beni bana bıraksaydın bari hem sensizilik hem bensizlik bu kadarı fazla.. ne seni unutabiliyorum ne senden geriye kalanları işte.. bu hiçlikle bu boşlukla baş etmek zorundayım.. kimseye söyleyemeden kimse bilmeden sesiz sesiz yaşamak zorundayım... İşte yine sabah oldu Sen bensiz ben sensiz bi sabaha uyandık yine... Nerdesin canımdan çok sevdigim nerde??? Sen mutlusun işte.. Bense mutluyum numarası yapmaktayım çaresizce.... |
Hey sen ordaki, evet evet arkana bakma yüzün asık oturan sen deilmisin sanki, bu boş sokaklardaki köpeklerin geceleri mekan edindiği kaldırımlarda oturan. Yoksa içten içe bendemi öyleyim? Kısacık bir konuşmaya, belki ufak bir gülümsemeyle harmanlanmış bir günaydına hasret ben miyim yoksa o kaldırımdaki... Senelerden hangisi, bugün günlerden ne bilmeyen benmiyim yoksa? Zar zor arada temiz kalan yerlerden ışık veren sokak lambasının altında parıldayan ışık huzmesi yanağımdan sinsice akan gözyaşlarınmı? Kolunda benden eski bir saat olan yabancı, saatine neden bakar dururki gecenin bu saatlerinde? Belkide kirli işler çeviriyordur kimbilir... Hergece bıkmadan usanmadan biraz bile yorulmadan ay çıkıyor ya sahneye, şarkılarını mırıldanıyor ya her zaman; insanın içine işleyen bir ses varya hani işte! Ben orda bulurum huzuru, ben kimseden bulamadığım yakınlığı onda bulurum her gece, gün yavaş yavaş ağırırken, bende gerçekte var olmayan ama var olanlardan daha bilindik kişiler gibi kaçarım ışıklardan. Gün ışığı var ama ben yokum sabahlarda! Günaydın beklerim diyorsun ya; sen sana bile görünmeyi beceremesken nasıl bir selam verir insanlar! Aynada olan bir gülümsemeyi üstüne alınsan da; o varolanların... bırak özgür kalsın düşünceler beyinlerde; bırak özgür kalsın duygular havada! Yalnızlık kendini tanımlarken sana bir ayna ile yaklaşıp gösteriyorsa herkese, bir sen körsün demekki önünde duran gerçeğe! Bir sen kaçaksın demekki hayata, varolmaya! Evet, bu gece ayla birlikte bir çocuk da sahnede... Şarkılar adeta mutluğun düşmanı, hüzün kokuyor hava, boğuyor... Bu geceden kaçmak ne çok isterdim oysa! Bir gecede olsa yatağımda yalnızda olsam uyumayı ne çok isterdim! Hey çocuk; sen sevgi nedir bilirmisin? Peki ya sevgiden nefret etmeyi? Mutsuzda olsan mutsuzluğunu sevmeyi öğrenmek nedir öğrettiler mi sana? Korkmuş gözlerle bana bakma, bana yalancıymışım gibi bakma! Göreceksin, önce ufukta yaşayanlarda ve en son sana gelecek o illet; ya da sana öyle gelecek! Alışırsın sende herkes gibi, herkesin yaptığını yap, görme onu! Bırak o seni görecek nasıl olsa! Kaçabildiğin kadar uzağa kaç! En çok da gecelerden kaç çocuk! Geceler hapis eder seni sevgisizliğe! Nefreti tadan kaçar gün ışığından. Yüzünde kalan bir kaç iz vardır ya hani, anlaşılır yaşanılanlar! Bedel ödemek gerek sevgiye ya... Biliyorum korkuyorsun ama bekle... Eğer yaşıyorsan, tattığın her duyguya bir bedel ödeyeceksin... |
![]() Gidenin ardından yakılan ağıtlarda anlatılan sevgilere yakın değilim ben. Kendi ateşinin dumanında boğulanlara merhamet duymam. Ben; bendeyken sevdanın peşine düşen gölgeyim. Sende beni sendeyken sev diyenler yakındır bana... Hayalsi aşkları yüceltenlerin girdabına kapılmadan, sanki gidene duyulan özlemde var olacakmış gibi peşine düşenlere de uzağım. Bakma sen " hiç bilmedin" diyenlerin yaktığı ağıtlara. Eğer bilmemişse giden, bildirmemiştir ki gönderen... Eğer sen; Sevdiğinin rüzgarında sürüklenip geçmiş acıların yangınlarında yanmayı, yakılmayı göze alabiliyorsan! " Seni seviyorum" ların karşılıksız kaldığında; bir kez ve bin kez daha tekrarlamak ağrına gitmiyorsa! Avuç avuç topladığın yıldızları, üfleyerek yare göndermekten usanmıyorsan her gece! Bir ses beklerken sessizlik duvarına çarptığında geri dönmüyorsan ve kendi kelimelerinle okşuyorsan sevdiğinin yaslı gönlünü! Kırık parçalarını onarmak yerine, kendi kırıklarından bir demet sunarken sen; uzanmayan ellerine küsmüyorsan! Onlarca kişinin kuşattığı kaleni sonuna dek koruyup, ondan gelen tek kelimeyle yıkılmasına izin veriyorsan ve o hala "benimsin" demiyorsa! Tanımadığın birinin senden önce açtığı yaralara gözyaşların merhem olacaksa ve gözlerine kan dolana kadar ağlamaktan vazgeçmiyorsan onun yaraları kapansın diye! Neden olduğunu bilmediğin suskunluklara konuşkanlığını kalkan edinebiliyorsan! Yağmalana, yağmalana sana kalan bile eriyip gitmişken sadece onun için çoğaltabiliyorsan bir damladan sabır pınarı! "Ölüler ölmez" çığlıklarına kulaklarını tıkayıp yaşam olsun, yaşamak olsun adı diye adsız sevdanı karşılık beklemeden ayaklarının altına seriyorsan. Tekmelemeyip, ezmeyip usulca yanından geçtiğini görmezden gelebiliyorsan! Kapını çalan ellerin hiç olmayacağını bilmene rağmen "belki" gelir diye evini değiştirmiyorsan, hatta sokağını! O kış mevsimini yaşarken ve kar altında gönüllü boğulmayı göze almışken; hüznün mevsimini giymiş olan sen, ikiniz için bahar olabiliyorsan! Buğulu camların ardından bakan ona; "hey ben buradayım" diyebilecek kadar cesursan ve o hala senden tarafa bakmamaya direnirse. Sen olduğun yerden kıpırdamazsan ! Onu tanıdığın gün diktiğin bitki boy vermiş, çiçek açmış olmasına rağmen o bilmiyorsa ve sen hala sulamaya devam edip ilk gördüğünde bir yaprağını gizlice kitabının arasına koyabilmeyi hayal ediyorsan! Rengi solmuş fotoğrafları saklayan albümünün ilk yaprağına kendininkini çıkarıp onunkini koyuyorsan! Ve sonu "gökten üç elma düşmüş" diye biten masallara hala inanıp avuçlarını açmış bekliyorsan! Rengine, kendi rengini ekle. Varsın uyumsuz olsun! Varsın yakışmasın. Varken göstermelisin sevdiğine, sevgini... Göster ki; gittiğinde, gitmek zorunda kaldığında bile hatırlasın seni.. |
![]() Ver ellerini bana çok üşüyorum..ısınamıyorum..sıgınagım kalmadı ellerinden başka..hiç bir yere sıgamıyorum!ver gözlerini bana,birşey göremiyorum,cok yorgun düştüm aglayamıyorum..başka bir sıgınagım kalmadı hayatta..sen benim olmadan ölemiyorum!!! Çabam yok! umudum sıfırın altında, ellerim buz, gözlerim siyah... Sebebim kaldı sananlardansın sende,sen gidersen de yaşarım sananalardansın!aç bi gözlerini bak sen bende en derinde yaşananlardansın!!! Çabam yok! umudum sıfırın altında, ellerim buz, gözlerim siyah... Kırıp döküp bırakılacak yaşanmışlıklar mı kaldı artık buz kesmiş ellerimde!!Hissetmiyorum ki,soğuk ciğerime işlemiş aldıgım nefesten bir tat almıyorum ki!!!Sensizlik ruhuma kilitlenmiş!!! Çabam yok! umudum sıfırın altında, ellerim buz, gözlerim siyah... Çıkardım yüreğimdeki kirli elbiseleri...Ne çamur kaldı ne pas senden eser!!Peki ne bu ellerimde ki lekeler?Ağlattıgımız bulutlara sende benim gibi hesap ver!!!Dünden [kal]ma öfkeler,küfürlenmiş kelimeler,hepsi senin olsun,senden bana tek kalan artık yazılmamaış hikayeler.. |
![]() Karanlık şehirler akıp geçiyor gözlerimin önünden.. Arada bir yavaşlıyor görüntü, inceleyebiliyorum.. Kimi zaman çift şeritli bir otoban ve ilerleyince trafik ışıklı bir kavşak, arabaların hızla gelip geçtiği.. Kimi zaman ise dar, karanlık bir sokak iki yanı evlerle çevrili.. Ve yolun ortasında ağır ağır ilerleyen karamsar bir adam.. Bazen de bomboş sokakta tek bir şehirlerarası otobüs ve yüzüm cama dayalı.. Yalnızım, kimse yok yanımda. Zaten hep kaygıyla bakarım giren adamlara yanıma oturmaları korkusuyla.. Paylaşmak istemem koltuğumu.. Başka koltuğa geçerim vazgeçip cam kenarı-rahat mekanımdan hatta.. İşte hayatımın tek delikanlı yönü:'ya hep,ya hiç' değilsem rahatta.. İşte seni de böyle sevdim ben.. Yüreğini istemedim bir tek.. Tüm iç organlarını, tüm uzuvlarını ve -varsa- ruhunu.. Ve eğer birini verecektiysen bana, varsın hepsi onun olsundu.. Onun olsundu ellerin; yeter ki değişmesindi bir eli tutuş şeklin.. Hep yoğurmaya, hep -kendimce- yontmaya çalıştığım yönlerine aşıktım senin. Sözgelimi 'çirkin' yönlerini seviyordum. Zaten kimi zaman kulağıma fısıldadığın, kimi zaman adeta haykırdığın 'seni seviyorum' olmadı gittikten sonra söyleyişini en çok özlediğim.. Kızdığında -hani hatırlarsın- 'seni sevmiyorum'dan sonra ağlatmanı özledim beni.. Espirilerini, gülen yüzünü değil; acıklı yönlerini arzuladı en çok karamsar beynim.. Ve biçimli vücudunu değil, aynısını bir başkasında asla göremeyeceği kolundaki dikiş izlerini görmek istiyor -son bir kez- gözlerim.. 'Seni sen yapan yanlarını özlüyorum'.. Sesli düşünüyorum yine otobüsteki her çift gözün üzerimde süzülmesine aldırmadan.. 'Elyapımı bir kolyeye benzetirdim seni hep; aynısı bir başkasında asla olamayan!' ve hep nefret ederdim fabrika çıkışlı parlak takılardan.. Parlamayan yanlarınla birlikte iniyorum otobüsten, nereye geldiğimi asla bilmeden.. Bildiğim; burada ışıkların olmadığı.. Geceleri parlamadığı aynı tür sokak lambalarının.. Herkesin -alevi el yapımı- bir mumu var burada.. Kapatıyorum yorgun gözlerimi ve yine mahçup yönlerin geliyor aklıma.. Mahçup, korkan yüzeye çıkmaya!.. |
![]() Gece , bir başıma, kentin ışıklarına dalıp gidiyorum. Binlerce sevdanın anayurdu İstanbul, bu kez benim acılarıma tanıklık ediyor. Yaz ortası; ama, içim titriyor. Geceleri seninle yaşamaya alışmış olan ben, şimdi öylesine, içimdeki acının azalmasını bekliyorum. Hiçbir şey yapmak gelmiyor içimden. Neresine baksam seni gördüğüm bir evin içinde yaşamak en dayanılmaz işkence. İçmek istiyorum, rakı şişesinde boğulmak... Sonra? Sarılsam ne olacak ki rakı kadehlerine? Sarhoşluğun kucağında kaybetsem kendimi ne olacak ki? Sabah uyandığımda en acı gerçek olarak dikilmeyecek mi karşıma sensizlik? Boş boş bakmayacak mıyım yine duvarlara? Geçecek elbette, zaman sensizliğin acısını silecek içimden. Alışacağım böyle yaşamya. Çünkü senden öğrenmedim ben aşkı. Giderken aşkı da götürmüş değilsin. Senden önce de vardı içimde, senden sonrada olmaya devam edecek. Yokluğun ağlatmıyor beni. Kendime kurduğum tuzakta çaresizce çırpınışım geldikçe aklıma, sessizce dökülüyor gözyaşlarım. Beynimin içinde cevapsız yığınla soru dolanıp duruyor. Aslında her sorunun bir cevabı var; ama, benim onları yanıtlayacak cesaretim yok. Böylesine güçsüz olmaktan nefret ediyorum. Aşk dolu bir hayat sunmak isterdim sana, anladım ki kaybetmişim kimliğimi..Anladım ki, seni mutlu etmek isterken unutmuşum mutlu olmanın ne demek olduğunu. Bu yüzden tuzak diyorum işte. Kendi ellerimle yaşanmaz hale getirdiğim için üzülüyorum hepsi bu. Az sonra yağmur yağacak. Bulutlar kapadı yıldızları ve ayı. Böyle geceler daha da çok artırıyor hüznün katsayısını. Şimdi çıksam sokağa, iliklerime işlese yağmur, sırılsıklam etse beni... Dilimde bir şarkı, "Söz yok anlatmaya seni..." Üzerime üzerime gelecek sokaklar. Boğulacağım, biliyorum. Bu kentin her noktasında senin izin var, sokaklar deli edecek beni. Yürünmez olacak. Kapadım gözlerimi, uyku alsın beni. Şöyle deliksiz bir uyku uyumayalı ne kadar oldu? Ne kadardır kendimde değilim? Kontrol edemiyorum zamanı. Oysa tek ilacım zaman. Erimelsin, bedenin gibi ruhun da terk etmeli beni. Ancak o zaman kurtulacağım kendi tuzağımdan. Ancak o zaman bitecek bu kimliksiz geceler..... |
![]() Gözyaşlarım aydınlatıyor şehrimin karanlık sokaklarını.Ağır aksak yürüyorum hayatımın karelerinde..Kimi zaman düz yollarda sebepsizce yıkıldım , kimi zaman yıkılanları topladım yalnızlığı yavan dudaklarımla emerken..Hep gölgelerde yalnız başıma güneşin doğuşunu seyrettim..Bir yudum sevgiye tutunup kirlenmemiş umutlarımı düşledim.Sevdanın kollarında bir dirhem umut aradım durdum. Kuş tüyü yastıklarda delice yaşamak değildi benimkisi.; sadece yüreğimden akan kanlı gözyaşlarımı yüreğiyle silecek bir sevda . Çok muydu bu istediklerim onu da bilemiyorum. Yorgun savaşcı gibi acıyı emdim dudaklarımla .. Herkesin gönül evinde bir acı yanıyordu biliyorum.. Benim de yanıyordu. Diğerlerinden tek farkı; bedenimde acımasızca kendi yüreğimi yakıyordum. Herkes kendisine umut yollarında sevda cicekleri ekerken, ben yüreğimi törpülüyordum yanık ağıtlarda. Yalnızlıklarda kendimi öldürüp umutlara gebe kalıyordum her sabah. Şafak ağarmadan bir bilinmezliğe yürüyordum ayaklarımı su birikintilerine çarpa çarpa. Tükettim umutlarımı yalnızlığın dar sokaklarında. Düştüm, yaralandım, yalnızlığa itildim. Ama her şeye inat umutsuzluğa pes etmedim. Diz çökmedim karanlığın arsız bedenine.. Hayallerimde büyüttüm içimdeki cocuğu. Karanlıklar üşüşse başıma, gözlerimdeki aydınlığı serdim duvarlara. Büyük mutlulukların peşinde değil; bir hayalin verdiği bir tutam sevgiyle yaşadım. Süslü cümlelerin zengin satırlarında değil; fakir yüreğimin umut dolu hecelerinde sevdim hayatı. Kavuşmayı değil, hep hasretin yolları gözetledim durdum. Bencil değildim hiçbir zaman. Yüreğimi ve bedenimi, sevgilinin bir günahı için yakmaya hazırdım. Avuç içlerimde paylaşılmayı bekleyen sevda kırıntılarıyla besledim umutlarımı. Sevgilinin gelme arzularında kaç kez yetim ceylanları emzirdim. Kaç kez umuda gebe kaldım. Oysa ben, umuda doğmamışken nasıl sevda memleketinde büyürdüm? Yaşayan ölüyken nasıl sevdaya gebe kalırdım ki? Kurak topraklara sevdayı ekecek gücüm yokken nasıl sevginin umut kokan başaklarını biçebilirdim?..Sorduğum sorulara yüreğimle verebileceğim cevabim bile yoktu. Sitemler, cevapsız sorular. Heybemde zaman çeşmelerinden akan acılar ve gözlerime solan umutlar hep yan yanaydı.. Ne zaman vuslata yemin etsem hançer ışıldar göğsümün derinliklerinde Bu acının ve bu kederin suçlusu kimse değildi. Tek suçlu bendim, yüreğimdi. Hiçbir zaman kaderime isyan etmedim. Ama hep içimde dövdüm kendimi. Ruhumu, yangın rengi gecelerde kendim hançerledim. Sevdaya uzanan ellerimin ayrılıklarda kör bıçaklarla kesilmeden ben kestim. Ben yama vurdum kanayan yaralarıma. İçimdeki çocuğu kendim ağlattım, kendim sildim kanlı yaşlarımı. Karanlık duvarlara çarpılmadan yüreğim, ben kanattım yeni büyümüş hücrelerimi.. Kaç kez sakladım gözyaşlarımı kirpiklerimden..Kaç kez eledim yüreğimi acıların içinden...Ama hep umudun içinde sevdaya sürgün kaldım..Hep taşları yastık bilip gözyaşında esir kaldım. Sitemim kendimedir. Sitemim; ne bir insana ne de ( haşa ) Yaradan’ıma. Bu sitem kendimedir. Yıldızlarım hep kavuşmaları andı yanık türkülerle..Yüreğimde beslediğim umut bülbülleri ise hep vuslatlara yandı..Kelimelerim mevsimlerin koynunda her gece gidenlere ağladı...Bu kadar sevmenin bedeli ayrılık olmamalıydı düşündüm hep ...Belki de bunu hak ettim ben. Şöyle bir söz vardır: “ İyiliği Yaradan’dan, kötülüğü nefsinden bileceksin “ .Demek ki ayrılıkları, hak etmediğim sevdaların suçu kendimde sabittir. Suçlu aramaya gerek yok. Suçlu yüreğim ve aldığım nefestir. Her sabah ayrılıklarla uyandı gözlerim. Yarım kaldı sevmelerim. Hep sürgün hep ölgündü cümlelerim. Yaşamak için savaşmak gerekirdi. Ve kazanmak için mücadele. Oysa ben, hep yenik başladım sevdalara. Ya erken doğmuştum umuda ya da çok geç kalmıştım Cennet kokulu sevdalara..Hep yitik kalan bendim. Sevdalar, yalnızlığa kanatlanıp bir ben kaldım şehrin karanlık gölgelerinde. Gözlerim hiç kapanmadı sevgilinin gözlerine..Sevgiyi bu kadar isterken gönlüm hep hançerleri bal diye yüreğime almamalıydım diye düşündüm durdum..Hiçbir zaman sevgilinin elinden gelmedi hançerler; kendimin yaralı yüreğime sapladığım hançerdi bu sitemler..Benimkisi ruhumla hasbi hal işte...Benimkisi kendime sitemdir. Kanatan benim, kanayan ise yüreğim. Yaşarken yalnızlığın elinden darağaçlarından ölmektense , sevdanın avuçlarında sessizce solayım..Vuslatlarım açmayacaksa gönül bahçelerimde, ektiğim filizler yeşermeyecekse düşlerimde...Neye gerek ki geceyi karanlıkta yakmak ? Neye yarar ki ? Acılarıma yama vurulmayacaksa elvedası toprağa, yüreğimi bedenimden söker giderim....Küskün bir kınalı çiçek gibi boynumu bükerim baharın koynuna.Boynumu büker, isyan kelimelerini yutkunurum içten ice. Büyüttüğüm sevda çiçeklerini gözyaşlarımla yakar sonsuzluğa kanatlarınım. Yıllar düşerken avuç içlerime, ruhumun dehlizlerinde acılarımı çekerim...Dedim ya ruhumun derinliklerinde yüreğimi altında isli kazanları kurup kaynatırım acılarımı...Güneşle bulutların arasına ıslak umutları asar, kuruması için delicesine beklerim Azrail'in gelişini..Methiyeler düzerim Azrail Meleğine. Kendi mezarımı kendim kazar, kefensiz toprağa sarılırım..Haketmediysem umudu ve mutluluğu, sessizce gitmesini bilirim bu şehirden..Ardımda mezar taşlarına kazılı bir ismim ve ayrılıklarda sürgün yemiş yürek miras kalır zamana. Kendine sitemle dolu bir hayata kırmızı kalemle çizik atar, sonsuzlukta yanar tüm cümlelerim. Şimdi kibritsiz tüm kelimeleri yakıp yüreğimdekileri susturmak. |
![]() Daha kaç geceler böyle sessiz, böyle sensiz yaşayacağım? Bilmiyor musun ki ey yar, beni ne çok mahvediyor uzaklığın, ne çok bölüyor kalbimi kalbin... Bir gece daha başlıyor... Önümde upuzun yaşayacağım bir gecem, bir karanlığım daha var. Saatlere, saniyelere gireceğin; damarımdaki kanıma kadar işleyeceğin bir gecem daha başlıyor... Bir gecem, bir sevdam daha başlıyor ama yazık ki gözyaşları ma giren olmayacaksın yinede. Beni artık acılarımla baş başa bıraktı ağlamalarım. Gözyaşlarım bile beni terketti.Sen geldiğinden, sen olduğundan beri tüm herşey beni terketti. Ben de tükettim onları zaten. Evet artık geceleri uyuyamıyorum. Karanlıklar başlar başlamaz başlıyor kalbimin aglamaları.Önceleri onları dinlemeye, onlara ses vermeye çalışıyordum. Farketmiyormuşum gibi davranıyordum. Sırf o karanlık geceyle yüz yüze gelmemek için. Biliyordum o yalnızlığı yaşamam gerekiyordu. Bir insan arıyordum yanımda, geceyi bana unutturacak. Onun iyi, güzel ve çirkin olması da önem taşımıyordu. Yeter ki olsun yanımda. Olsun ki gece üzerime üzerime gelmesin. Yanımda birini görüp vazgeçsin benden.Veya yanımda birileri olsun da unutayım istiyordum SENİ. Biliyordum ki geceyle yüz yüze kaldığım zaman Sevda dışında bir şey olmayacaktım. Sonra, sonra bu dönem de kayboldu. Yalnızlığı arayan, yalnızlığa özlem duyan oldum.O karanlık gecelerin ıssızlığına gömülmekten kaçamaz oldum. Çünkü onlar da seni buluyordum. Çünkü bana gündüzlerin veremediğini veriyordu geceler SENİ... Gündüzlerde yoktun, aydınlarda yanımda yürüyen değildin. Ama geceleri öyle miydi? Geceleri yüreğimde yürüyordun ve ben adımlarında yaşayandım. Artık uyuyamıyorum. Hem de hiç mi hiç Ne kadar çabalasam da olmuyor. Bir garip ağırlıkla kah seni bekleyerek kah gelmeyeceğinden emin olarak geçiriyordum saatleri. Seni yaşıyordum. Gecelerde yüz yüze kalıyorduk seninle.Gece vefalı, fedakar bir anne gibi kucağına alıyor beni sabaha kadar götürüyordu. Zaman akıyormuydu, geçiyor muydu bilen değilim. Hiçbir zaman da bilen olmadım. Bu yaralarla, bu kanıma işleyen aşk yangınlarıyla sabaha nasıl kül olmadan varabiliyordum? Bilmiyorum gerçekten. Yanmaktan ateş olduğum bu gecelerde beni tüketmeyen neydi?Sevgin mi? Beni evirip çevirip kora getiren söndürmeyen neydi?Bağrımdaki yangından neden yok olmuyordum? Beni sabaha vardıran geceler miydi yoksa? Geceler Benim gecelerim.... Senin gecelerin... Seni yaşadığım Geceler. Gönlümde bir derin yarasın sen! Bu gecelerde de çok şey istedim bir şeyler yapabilmeyi. Elime çoğu kez kalem kağıt alıp seni yazmayı istedim. Olmadı ama.Kalbim seninle öylesine doluydu ki her hareketim sönük kalıyordu. Ben çaresizliği kapılıp gidiyordum. Ne yaptığımı bilmiyordum. Saatlerce, saatlerce oturup seni düşünüyordum. Kalbimde bastırmaya çalıştığım duygularıma ilk olarak geceleri yaşama hakkı veriyordum. Herkesten gizlemeye çalıştığım o korları gecelere çıkartıyordum sanki. Gecelerden saklamıyordum hiçbirşeyi. Gecelerle paylaşıyordum, ve geceler sarıyordu beni. Beni alıp sensizliğin okyanusunda boğmuyordu. Beni sensizliğin zirvesinde, en uç noktasında aşkın sonsuzluğuna götürüyordu. Artık bu geceleri sevmeye başlıyorum. Bana seni getiren geceler...Benim gecelerim onlar...Benim senlerim benim yalnızlıklarım, benim aşklarım diyebildiğim gecelerim.Evet artık uyuyamayan, ağlayamayan gözlerime ağlamıyorum. Gecelerimi de feda ediyorum sana. Gündüzlerde söyleyemediklerimi gecelerde haykırıyorum. Ve uçsuz bucaksız seviyorum seviyorum SEVİYORUM. Artık uyuyamıyorum, evet. Uykular haram oldu bana senden sonra. Hem nasıl uyuyabilirim ki? Gözlerin var artık gecelerimde, senin gözlerin senin karanlık gözlerin.. Hiç görmediğim gözlerin.... Sanıyorum ki artık sana yalnız ben değil, geceler de vurgun! Beni böylesine koynuna alışı, karanlığında bunca aydınlatması neden? Evet sen öyle güzel, öyle güzelsin ki, geceler de seni sevdi.Öyle ki sana ihanet edip de seni yaşamıyormuşçasına uyumaya, gözlerimi yummaya çalıştığım zaman hemen giriveriyorlar içime ve seni getiriyorlar bana. Gözlerimi öyle bir açıyorlar ki bir dahasına kapayamıyorum bile... Ve ağlayabilmeyi diliyorum bazı geceler. Bunu gecelerden sonsuza diliyorum. Ağlasam, doyasıya hıçkırırcasına ağlasam belki seni bir parçacık olsa unutur ve kendi içime gömülür birazcık gözlerimi yumabilirim diye düşünüyorum. Sabahları uykuda yakalayan olmaktan çıkıp, sabahları uykuda bulunan olmak istiyorum. Bunun için istiyorum ağlayabilmeyi. Sana olan özlemimi, içimde bir dağ kadar ululaşmış hasretini belki bir parça dindirebilirim diye düşünüyorum. Belki seni birazcık gömebilirim de yüreğime, rahatlarım diye umuyorum olmuyor. Ağlamaya çalışıyorum, ağlamalarım bana isyanlar ediyor. Geceler bana bu isteğimi vermiyor. Ne zaman ağlasam yalnızca ve yalnızca bir iki gözyaşı olup kalıyorsun gözlerimlde. Gözlerimde donan birkaç damla yaş oluyorsun, o yaşları da sarıyor geceler. O yaşlarla birlikte alıyor yanına geceler beni... Geceler unutmamı istemiyor seni, geceler bana ihanet ediyor. Geceler senden yana sevdiğim, geceler seni yaşamamı istiyor. Sözümü dinlemiyor.... Güneşi özlediğim oluyor arada bir. Yeter diyorum bunca yıldızla arkadaş olduğum. Seni unutup da yıldızları gördüğüm anlar olursa tabii. Beni böyle gördükleri zaman anlamıyor insanlar. Nasıl böyle saatlerce kalabildiğimi sorup duruyorlar. Böyle tüm dünya uyku içindeyken benim nasıl karanlığın içinde bakışlarımı dayattığımın sırrını anlamıyorlar. Ve onlar bilmiyorlar ki içim bir kordur...Tüm dünya, tüm tabiat susmalarda ve uykulardadır belki ama benim yüreğimde gizlenmektedir tüm dünya... Ben içime tüm insanları,,, tüm milyarları almışım. Farkında değiller. Herkesi ve herşeyleri sığdırmışım içime. Bir sen sığmıyorsun, bir seni sığdıramıyorum kalbime, bilmiyorlar...Ve senin uzaklığın, ve senin gece kadar olan uzaklığın... Bana öyle uzak öyle yabancısın ki sevdiğim, seni senden istemeye korkuyorum. Geceleri bu yüzden seviyorum. Seni sevmeme engel olmuyor, seni bana getiriyor... ve seni gecenin karanlığında buluşumdandır seni gündüzleri istemeyişim. Evet sevdiğim bana her şeyden ve herkesten uzaksın. Herkesin yaşamına giriyor, her şeyi paylaşıyorsun insanlarla... Ama bana gelmiyorsun. Ama ama sitem bile etmiyorum... Sana söyleyecek söz bulamıyorum. Söyleyecek bir şeyler arasam ve bulsam biliyorum geceler alır onu elimden, dilimden de. Sana söyleyeceklerimin hesabını yapsam sabahlar buna izin vermez. Ve ben seni yaşıyorum. Olsa olsa sana BU SEVGİYİ YAŞA diyebilirim.Gel birlikte yaşayalım demeye dilim varmaz. Geceler bunu bırakmaz yanına. Kaybettiğim değilsin. Ben seni hiç yitirmedim. Çünkü içimde taşıdığımdın hep. Benden bir parça oldun sen. Ben kendimi yitirmediğim sürece sen de kaybolmayacaksın. Evet, seni anlamakla, seni yaşamakla, seni sevmekle geçirdiğim bu gecelerde, sabahladığım bu gecelerde, benden çok uzaklarda bulunan sana uykularında bir rahatlık veriyorsa sevdam, ne mutlu bana. Gecelerim...Sarın yaralarımı geceler demiş bir şair.. Beni bu geceler mahvetti desem haksızlık mı ederim onlara. Beni sen mahvettim desem yalan olur bu. Ama beni bu geceler, geceleri de bana musallat eden sensin. Senin sevdanla başladı gecelere sevda yazmam. Sevda masalı okumam bundandı. Ben bu gecelerde tüm karanlıkları dağıtabilirim. Bana hüzünlerini, bana acılarını ver sevdiğim. Ver ki senin acılarını da ortak edeyim gecelerime. Ver ki gecelerle kavgalı olayım. Şimdi seni getirdikleri için onlara ses bile çıkarmıyorum. Sen yaşadığımsın, yaşatanımsın. Sevdamsın sen... Belki ben anlatamıyorum ama geceler bu sevdaya şahittir. Çünkü artık onlarda bu aşka ortak oldular. Belki benden bile çok seviyorlar seni. Ben seni hiç mi hiç gözlerimle bitirmek istemedim. Ve gecelerin içinde, gecelerle birlikte hep sevdim seni...VE HEP SEVECEĞİM... Ne kadar birlikte olamayacağımızı bilsem de Ben ve Gecelerim Hep seveceğiz seni... |
Saat: 00:34 |
lisanslı Powered by vBulletin®
Copyright ©2000-2026, Jelsoft Enterprises Ltd.
SonForum.org 2007-2025