sonforum.org

sonforum.org (https://www.sonforum.org/index.php)
-   Aşk, Sevgi ve Evlilik (https://www.sonforum.org/forumdisplay.php?f=88)
-   -   Gönül Zarfında SakLı Pulsuz MektuplaR.. (https://www.sonforum.org/showthread.php?t=27757)

Hasret 01-19-2009 04:42




En sevdiğim saatlerdeyim yine...

Havayı zifiriye boyamış ressamın biri
Yönümü şaşırmış gibiyim ne sağım belli ne solum

Öylece yine sensiz kalakaldım gecenin en kuytu köşesinde

Yalnızlık, duvarda tik tak sesleri ile duran saat ve ben...

Ne senaryo değişmekte ne de benim bu senaryodaki rolüm

Aynaya her bakışımda bu saatlerde bir yabancı yüz karşılar oluyor beni..
Kim bu aynadaki yüz..Yoksa ben kendime mi yabancılaşıyordum fark etmeden..

Gözlerimi kapatıp alışkın olmadığım bu durumdan kurtulmak istedikçe

Gözümü her açısımda yalnızlık ve korku devleşiyordu karşımda..

Ah bu geceler zifiri korkutucu geceler,beni bir başıma yapayalnız çaresiz bırakan geceler..

Hayal kırıklıklarımın tavan yaptığı ,göz yaşlarımın inciye dönüştüğü ,
Avuçlarımı kağıt bir mendilin yerine hüznün sardığı saatlerdeyim yine..

Kısacık ömrüme neler sığdırmıştım oysa..

Yürüdüğüm bu yola hangi yanlış pusula beni sürüklemişti bilemıyordum..
Yol bittikçe geldiğim kapı, çaldığım kapı yalnızlığın kapısıymış meğerse..

Usulca girdiğim kapıdan izin isteyerek yüreğimi almaya gelmiştim.

Beni yalnızlığıma satan yüreğimi...

Seni pamuklara sarıp sarmalayamadığım için,hak ettiğine veremediğim için özür dilerim yüreğim…


Son-Sevgili

Hasret 01-19-2009 04:42

Kapat defteri at tavan arasındaki eski aşklarımın yanına...Susma konuş hadi anlat ne çektiysen benden anlat zamanın saramadığı yaralarını..Fırlat yüreğimi hiç sevmemişçesine,vur kendini yanlızlık sahiline...Benide bırak bir başıma sal dumanı üstünde tüten acılarıma..Ardına bakmadan olmalı gidişin ve ne var ne yok toplamalı ruhumdan senden kalanları...Yanındayken,seninleyken yaşadığım bütün mutlulukları yükle sırtına ve başla koşmaya...Gidişin hızlı olmalı yoksa aşkım tutar kollarından esir eder belkide eskisi gibi...Yıllar olur senden geride kalana çare ondan düşünme gittiğinde ben ne yaptım diye...Özrümün gizinde sakladığım pişmanlıklarım çıkınca ortaya işte ozaman dayanılmaz bir hal alcak yokluğun...Özleminle karıştıkça gözyaşım ozaman yakacak günahkar bedenimi...


Kaçamak bakışlarım seni yorgun bir ifadeyle uğurlarken,yanındayken bile seni özleyişlerim geliyor aklıma...Zor tutuyorum kendimi kollarına atmamak için...Bedelini fazlasıyla ödediğim mutlulukarımın acısı şimdi gidişin olarak tek tek geri geliyor...Yutkunmak imkansızlaşıyor her adımınla benden uzaklaştığında...Nefes almak zaten yapabildiğim birşey değil ellerimi bıraktığından beri...Bir uğultu kulaklarımda sesin,parçalıyor bedenimi içten içe...Beni ayırıyor "sen" parçalarıma yani hepsinde senin olan parçalarıma....Ve zamanda anlamını kaybetmiş gibiydi,başım ayak uyduramıyordu bacaklarıma ve beynim söz geçiremiyordu yüreğime...


Gördüğünden eksik düşündüğünden fazla değilim sadece düşürdüğünden beri böyleyim..Toza dumana karışmış aklım,yerle bir olmuş kalbim yaralanmış ellerim var karşında duran...Kapını çalmaya geldiğimde zile her basışım,yeni bir sensizlik oldu ardından...Kabuk bağlamıyor kanattığın yaralar derken kanayanlarımı görmediğin için tepkilisin belkide bu kadar...Yastığa kafanı koyduğunda benden ayrıldığın zaman bile bir parça düşündüremiyorsam kendimi,başkasıysa aklına giren uykunda benim zamanım dolmuş demektir...Biraz umut serpseydin umutsuz yüreğime belki sarsılmazdım bukadar,kaybetmezdim kendimi derinliklerde..

Kararmışssa gün gibi aydınlık yüzün,ağlamak beklemekten çok kolaysa ve bir parça umudun seninde kalmadıysa affet artık beni...

Yapacağın uzatmaktan başka birşey değil elini....

Hasret 01-19-2009 04:43

Yaşadıklarımız anlattıklarımızdan değil de anlatamadıklarımızdan ibaret olduğunu öğrettin bana bu suskunluğum aslında seni kendime bile anlatamadığımdandır.yüreğimde unutamadığım olduğundan dır.

Senin gibi unutanlar utansın benim gibi sevip de acı çekenlerde değil ben her gün senin yokluğunu biraz daha büyüterek yaşarken hayattan biraz daha küserek
dönmeyeceğini bilebile sana olan sevgimi ve özlemime yenilerini ekleyor ve her gün yavaş yavaş tükenişimi izlimiyorum peki sen sen nasılsın gittikten sonra hayatına kaldığın yerden devam ede biliyor musun ? hiçbir şey yaşamamış gibi beni hiç tanımamış gibi kaldığın yerden devam ede bilmek hiç bir şey düşünmemek nasıl bir şey ben bilmiyorum bana da öğrete bilir misin?


Ben hergün umutsuzluğun acısını hissediyorum ve gözümde kalan son damlada kirpiklerimin ucunda bak oda senin gibi bıraktı beni

Yaşattığın her şey yalanmış bir rüyaymış uyandım ama bu uyanışım çok sancılı oldu.
Keşke senin sevginin yalan olduğu gibi benimkide yalan olsaydı.şimdi bakıyorum da ben bir yalanı sevmiş bir yalana aşık olmuşum.dünyaynın en büyük pinokyosu ilan ediyorum seni

Şimdi sıra sende kalbim bak o bizi hiç düşünmüyor hep üzüyor unutma sırası bizde ……


Anla artık kalbim o hiç sevmemiş

Hasret 01-19-2009 04:44



Yine geleceğim
Sen
Bilmeyeceksin

Ellerimle yüzüne dokunacağım
Gözlerine bakıp seni çok
Çok seviyorum diyeceğim
Sen duymayacaksın

Kimbilir
Hayata sımsıkı sarıldığın
Yeni bir aşk ateşinde yandığın
Yepyeni coşkular edindiğin bir anda
Belki


Yine geleceğim
Sen
Bilmeyeceksin

Ellerimle yüzüne dokunacağım
Sen hissetmeyeceksin
Yüreğindeki coşku
Mutluluğum olacak
Sen bilmeyeceksin
Farketmeyeceksin


Kimbilir
En bitkin anında
Yüreğin anılara acılara çarpmaktan yorulmuşken
Umutsuzluklar bir yorgan gibi düşlerini örtmüşken
En vazgeçilmezinden vazgeçme anında
Belkide


Yine geleceğim
Sen
Bilmeyeceksin
Ellerimle ellerini tutacağım
Sen hissetmeyeceksin
Yüreğindeki hüzün
Ölümüm olacak
Gözlerine bakacağım
Seni çok ama çok seviyorum diyeceğim
Sen duymayacaksın

Yüreğim sana yanacak
Senle bitecek
Sen hissetmeyeceksin
Bilmeyeceksin

Ben hep bir adım arkanda olacağım
Sen hiç görmeyeceksin




*********************



Geldim
Yağmurlu bir gündü
Kimbilir belkide değildi de
Yüreğim hissetmez olmuştu aydınlığı, günü, geceyi

Bana geceydi
Yağmur yağıyordu yokluğunda


Sessizce geçtim kapından
Odanın ışıkları yanıyodu
İçerde sen vardın

Usulca süzüldüm pencerenden
Uzanmıştın yatağına
O güzel gözlerin dalmıştı yine uzaklara
Kimbilir
Belki ayrılıkları düşlüyordun
içinin yanmasıydı böyle dalgınlığına sebep
Belkide yeni aşkların
Umut dolu düşleri

Hafiften gülümsüyordun
O öpmeye doyamadığım dudaklarında
Bitmeyesice bir tebessüm vardı
Geçmişin güzel anılarımıydı
Yüreğinde beliren yeni umut kırıntılarımıydı
Kimbilir neydi aklındaki

Uzandım yanına
Ellerimle yüzüne dokundum
Soğuktun her anından
Hissetmedin
Gözlerine baktım
Donuktu hiç olmadığı kadar
Görmedin
Eğildim kulağına fısıldadım
SENİ SEVİYORUM DEDİM
Duymadın

Usulca öptüm ellerini
Kalbim çırpındı
Beynim düşlerim parçalandı
Farketmedin
Yine geldim
Sen Bilmedin


Hasret 01-19-2009 04:45




Düşler...
İz düşümleri...
Yokluğa sinmiş tüm kokular...
Perdelerin tütünle yıkanmış geceleri...
Bir ses, satırlarıyla yol boyunca, hüzünlü gerdanımdan öpmesini bilen...
usulca, incitmeden...

" Konuşmak istediğinde arayabilirsin, eğer istersen."
" Olur."


Hani bazen rüzgar inceden vurur ya bedene, titrer ve içinize çekilirsiniz.. Güçlü bir soluk gibi kıyıda bekleyen aşk silinmiştir, en tenha bakışlarla başbaşa kaldığınızı anladığınız anda... Aynanın soğukluğu, yaklaşan kış mevsiminin karbondioksit kalabalıklığında çoğalan acı kokusu ve bir mağlubun çizelgesi gibi elinize tutuşturulan acı kayıtları, teker teker dolar yalnızlığın kapakçıkları arasına...
Yürek gitmek ister... yorgun, bitkin, koşulsuz..
Sadece gitmek...
Oysa uzun bir yanılgıdır terk etmenin sancısı...
Gidenin kalana eşitlendiği ve kalanla aslında eşitlenemeyen, asla da eşitlenemeyecek olan, suale yer vermeyen, komplo ayrılıkları tütsülenir sigaradan çekilen nefesin arasına...
Kayıt defterinde mavi yolculuklar tutulur, isimsiz şehirlerin bekleyişi sanki çok eskiden kalmış bir mirasçasına...
Sahi, bir mirasın kaydı nerede tutulurdu tüm kutsanmış aşkların mahzeni böylesine vurulmuşken, parçalanmışken, yıkılmışken?
Tarih kokan ve son diye atfedilen onca vazgeçişin damardan bir bir çekilişi, tüm varoluş salgılarının azalışı, demin demlendiği vakitler...
Tutulan kayıtlar buradan mı miras kalır incinmişliğimize, küstürülmüşlüğümüze?
Ona hayır buna evet, her şeye hayır, hiçbir şeye her şey!!
Hiçlik...
Dümenin henüz kıyıdayken bilinen belirsizliği; aşkın rotasızlığının sonbahar bitişi, kış başlangıcı bakışları...


Kadınlığın...
Tüm sözcüklerin buğulu camlardan düşen ıslaklığa kendini amansızca teslim edişi...
Yanılgılarım...
Yanılırken ayağımı basıp da üzerinden kaçmadığım onurlu yenilgilerim...

Vedaları kutsuyorum, mabedin soğuk taşları arasından düşlerimi yırtıyorum...
Düşlerin de yırtıldığı bir gece şarkısı düşlüyorum(!)
Kaçılmıyor...

Amaçsızdı başlangıçlarım ve bir geceyarısı ansızın, hep böyle olmamış mıydı, fark etmeden ayak bastığım şehirlerde, sana düş'müşüm..
Eğer birgün...eğer birgün kendi canına kıyarsa dilsizliğim, içinde sana dair izdüşümleri bulacaksın...
Adım adım derin bir nefes gibi, yanılgısında geçeceksin yokluğu..
Birtek kendinle...bir tek kendinle konuşamadığın an gelince durup bakacaksın sarı sayfalara...
Üzerine eklediğin, üzerinden çıkardığın her kelime, mürekkebini akıtacak toprağına ve sen yine de anlamayacaksın!!


...
Sokak taşlarına düşer ya hesapsız bir yağmur, tene dokunur ya kaçamak bir öpüşme hatırası, sen orada kaybettin beni..
Biliyordum...
Sense bir ömür boyu bildiğimi bilmeyeceksin..
O sendin...
Tarihleri aylarla anlatılan bir karenin çocukluğunu avuçlarına aldığında, işte tam da o anda, özlemlerimizden çok uzağa, bilinmeyen bir kıyıya demirlemiştin ayrılığı...
O ayrılık ki, bizi ayrı ayrı şehirlerden toplamıştı...
Bir daha bir araya gelemeyecek şekilde...


Nişanlar...
Küller...
Limanlar ve aslında hiç gidilemeyecek adresler..


Pusulasız her yanılgının, aşkta karşılığı yok!!!

Hasret 01-19-2009 04:45




Dinle beni yüreğim...Tıpkı yaprağın rüzgarı dinlediği gibi,toprağın yağmuru dinlediği gibi,ateşin suyu dinlediği gibi dinle...Ve hisset yüreğim hissedemediklerimizi yada hissetmeye korktuklarımızı...Hisset yüreğim bu mevsimde esen meltemleri ve söylenen sevgi ezgilerini...

Yeri geldik uzak kaldık sevda mevsimlerine...Ayrı düştük,acı çektik..Yolların ateşiyle yandık bazen...Ama yitirmedik hiçbir zaman umudumuzu...Bu yolda düşünmedik biz sonumuzu...Çünkü biliyordukki sevda mevsimine ulaşmak kolay değildi...Hele o mevsimde kalmak arşa erişmek gibiydi...Ama birgün varacağız inşALLAH...Gözyaşlarımızla güleceğiz,kanlarımızla dirileceğim sevda mevsiminde...

Sevda mevsiminde dirilmek....Nasıl olmalıydıki yüreğim nasıl dirilecektik sevda mevsiminde?
Cevabı belli galiba yüreğim;sevdalarda ölerek...Evet sevdalarda ölerek dirilcektik sevda mevsiminde...Sevdalarda ölmek içinde sevdanın sevdalısı olmak gerekirdi..Acılarda sabırlısı olmak gerekirdi...Ama maalesef unuttuk çoğu kez sabırlarımızı ve sevdiklerimizi...ve unuttuk maalesef sevgiyi bize vereni...Gezdik yeryüzünde belki dolaştık heryerinde...Ama unuttuk sormadık biz niye burdayız diye...Benimsedik çoğu zaman kendimize burayı..Oysaki nasıl paha biçilmeyen gönlümüzü bu sınırları belli dünya ile sınırladık...Nasıl ebedi yurdumuz dururken buralarda kalmayı amaçladık...Korktuk yüreğim galiba bu soruları kendimize yöneltmeye...Hep unutmayı denedik...Oysaki birgün bizide unutcaklarını düşünemedik...Düşünemedik yokluklarda kalcağımızı...Şimdi gel düşünelim yüreğim..Yokluklarda külmü olacağız yoksa ebediyete açan bir gülmü olacağız...
Bir gün kara tahtadan yazıyı siler gibi silecekler hayatımızı bu dünyadan...Günlerimize virgül değil artık nokta konacak...Ve uyanış olcağız yalancı rüyalardan gerçekler yurduna...Bu uyanış kimine aşıklar diyarının kapılarını açacak,kimilerinede yaptıklarının hesabını soracak....

Gel yüreğim şimdi senle uyanışı aşıklar diyarına olanlardan konuşalım...Ve aşıklar diyarında açan güllerden...Hani ben derim ya hep yüreğim aşık olmak kolay değil diye...Aşıklar diyarına varmak ise hiç kolay değil...Orayı haketmiş olanlar burda acılara gülümsediler,canını ve malını bu yolda hiç esirgemediler...Tek ümidi vuslat olan aşk erleriydi onlar...Gel şimdi yüreğim senle onlarda bir grup olan şehitleri anlatalım....
Umdular sevdaları en yüce olsun,istedilerki dünya barış dolsun,gözyaşların yerini mutluluklar alsın....Güneş ışıklarını bu sefer gülen gözlere yansıtsın...Bu istekle çıktılar yola...Biliyorlardı ki bu yol çetindir...Ayakları altında ateşler serilidir...Ama umursamadılar..Ateşleri sevdaları ile güle çevirdiler...Göğe her baktıklarında "zamanı gelmedimi daha" derlerdi...Bu cümle anlatıyordu aşklarını,haykırıyordu sevdalarını...Umut doluydu gönülleri...Hep bir tebessümdeydi gözleri...Anlayamazdı onları gönüllerini aşka uzak tutanlar...Anlayamazdı onları kalpleriyle kendilerine tuzak kuranlar....
Aşıklar diyarı onları bekliyordu...Onlar için süsleniyordu...Onlarda sanki bunun sevincini yaşıyorlardı...Yıldız olup gecede yağdılar...Kurşun olup insanlıktan nasibini almamış taşlara saplandılar...Güneş gibi doğup ışık saçtılar...Sanki hep özlem duydukları kokuyu alıyorlardı...
VE BİR AN İÇİN DURDU ZAMAN..ZATEN DÜŞMAN VERMEZDİKİ HİÇ AMAN...GECEYİ AYDINLATTI BİR ANDA BİR IŞIK VE ISINDIĞINI ZANNETTİ AŞIK...AMA HAREKET EDEMİYORDU SANKİ..BİR AN İÇİN SUSTU..VE DURDU ÖYLECE...BİRAZ SONRA GÖĞSÜNDEN AKAN GÜL KIRMIZIYI GÖRDÜ...GÜLÜMSEDİ"DEMEKKİ O GÜN BUGÜNMÜŞ"DEDİ VE SERİLDİ TOPRAĞA...SONRA RABBİM DEDİ EY RABBİM NE GÜZEL YOLUNDA İLERLEMEK,YOLUNDA TEBESSÜM ETMEK,YOLUNDA AĞLAMAK,VE YOLUNDA SON BULMAK......VE BİR ANDA GÖKYÜZÜNE TAKILDI GÖZLERİ....SANKİ BİR HAREKETLİLİK VARDI GÖKYÜZÜNDE...UMUDU ANDI HER SÖZÜNDE...VE VEDA EDERKEN BU DEĞERSİZ,BU YALANCI,BU HAİN DÜNYAYA BİR TEBESSÜM VARDI YÜZÜNDE...Yanına geldiklerinde ise o çoktan aşıklar diyarının bir yiğidi olmuştur...

Anladın mı şimdi yüreğim aşıkları...Biz burda daha sevdamızın edebiyatını yaparken onlar gül olup açıyorlardı aşıklar diyarında..Şimdi biz çektiğimiz acılara ne diyebilirizki...O zaman ne sözümüz olur güllerin yanında...Artık sadece onları düşünerek çalışalım yüreğim...Uzatalım elimizi kardeşlerimize silelim ağlayan gözlerini...Fethedelim yüreğim sevdamızla nice gönülleri...VE savaşalım sonuna kadar yüreği çoktan ziyan olmuşlarla...VE sunalım sevdamızı asra....

Şimdi seslenelim yüreğim cihana...Dinlesin bizi bütün dünya....Dinlesin yıldızlar,dinlesin çölde esen rüzgarlar ve dinlesin güneşin üzerine doğduğu topraklar..BU YOLA ÇIKTIK DÖNÜŞÜ YOKTUR BİLİYORUZ...VE BİZ SEVDAMIZI CANIMIZDAN ÇOK SEVİYORUZ...ŞİMDİ AŞIKLAR DİYARINDA GÜLEN YÜZLER BURDA ŞEHADET ŞERBETİNİ İÇTİLER...ÖLMEDİ ONLAR VE ASLA ÖLMEYECEKLER...VE BİLSİNKİ ZALİMLER ASLA İMAN NURUNU SÖNDÜREMEYECEKLER....BUGÜN YİĞİTLERİN BIRAKTIĞI İSLAM SANCAĞI BİZİM GÖNÜLLERİMİZDEDİR ASLA DÜŞÜREMEYECEKLER...ÇÜNKÜ HALA VARDIR VE HEP VAR OLACAKTIR AŞIKLAR DİYARINA GİTMEK İSTEYEN YİĞİTLER...

Ve yüreğim şimdi yine kimse bilmeden,gözler bizi görmeden gidelim...Gidelim yollarımızda açan güllerle ve sunalım sevdamızı sevdalı gönüllere...Gidelim yüreğim yanımıza sevdamızıda alarak ve bir umutla yaşarak....

Bak yine yavaş yavaş güneş doğuyor...Demekki yola çıkma zamanı geldi yüreğim...

Şimdi güneşi alıp arkamıza yola çıkalım yüreğim...Sevda misali devemizide alarak ve aşk ipine sımsıkı tutunarak...Gidelim yüreğim sabah olmadan....Şehir uyanmadan........


Hasret 01-19-2009 04:46



Soluk bir kelebek kanadında düş büyütmek gibi merhaba..

merhaba; uzak ülke rüzgarlarının serinliğine bıraktığım mavi şal, merhaba sana.

Yine kağıtla, kalemle merhaba ruhumdaki yalnızlığına..

Yeni bir eklendi yaşamışlığıma , yine bir yıl biterken.

97 'nin 6. sabaha şu satırlar yazılırken ; henüz dağıtmadı güneş saçlarını ,semanın yüzüne..

Sarı siyah gökyüzü bu yüzden : arada kalmanın resmi bu olsa gerek doğanın tualinde ;sabaha inat karanlık , geceye inat aydınlık..

Loş bir gölgeyim kararsızlığında göğün, ya var ya yokum biraz sonra.

Hayatıma uzak, bir hikaye kaharamanının gözüyle baktığımda sen nasılsan ben öyleyim şimdi kendi etim içinde.. Bak..! yine görmeyeceksin biliyorum ama bak...

bakmakla görmenin arasında bir ânka havalanır biliyorsun çölden vahaya ya da bir çiçek fidelenir de büyür Ama sen yine de bak ;

samyeli saçlarında bak sevdiğim ben tükeniyorum ânka kanat çırptıkça görmenin yeşil ormanına..

Uzaktasın biliyorum; yakınken bile Kâf dağı ardında ama bildiğim bir şey daha var sevdiğim ;

seven ulaşırmış ardına dağların, seven görebilirmiş de delerek geçebileceğini dağları ,

sediğinin gözlerinin ışıltısında..

Bir yalvarış türküsü mü bu satırları yazdıran yoksa yakarış mı ;

sevdayı yürek denen deryaya hoyratça demirleyene bilmiyorum..

Bilmiyorum dedikçe ne kadar kızdığın geliyor aklıma ;

ben de hep kızdım sana beni bırakıp gidişinin ardından içten içe öfke tarttım yürek terazisinde sevgi yanında oysa, kendim için sevmiştim seni de , makyaj yapar gibi boyamıştım hatta çizmiştim seni istediğim şekilde .

Kimbilir belki bu yüzden sakladı bencilliğim seni benden ,

demiştin ya '' sana açan çiçeklerini gösterdim bahçemin; sen onları sevdin . bir de kuruyan ormanları bilsen''. Kan kırmızı karanfillerle getirirken gönül bahçenden yüreğindeki kızıl kıyameti mi anlatmaya çalışıyordu ruhun umarsız..

Oysa kuruyan ormanlarıda sevebilirdim;

sevgi büyütmez miydi çiçekleride kimbilir belki yeterince sevmediğimiz için birbirimizi yeşermez diye düşündün. Ve işte bir paradoksa yolculandık birlikte ama iki yabancıydık elele.

Yine de senle geçen zamanı düşündükçe anlıyorum ki tutunmuşuz birbirimize ama ip üstünde bir cambaz kadar güvende..

Bir parçada sen suçlusun kanımca ; kabullenmeyebilirdin boyamışlığımı seni.

Gözlerindeki yaşların , rengini yıkadığı anlarda bile susarak bizi yanılgılara bayadın.

Ikimiz yalancı çocuklar gibi kandırdık birbirimizi ,

kendimize ait olmayan yalanlarla belki de son oyunuydu çocukluğumuzun(da) ,

sen korkularına teslim ettin , ben kimliksiz egoma...

Şimdi mutsuzuz ; bir sabun kayganlığı var avuçlarımızda hayata tutunabileceğimiz pençelerimiz yok öylesine yaşayan ve ölen insanlar gibiyiz bu devinimsiz boşlukta ...

Yine de bir şansımız daha var ufacık da olsa ...

Hasret 01-19-2009 04:46




Sen... Sen bir çiğ damlası kadar berrak;
Bir mimoza kadar hırçınsın.
Bir alev kadar keskin ve bir deniz kadar engin...
Bir hayal kadar uzak ve bir sevgi kadar tuzaksın.
Bir kale kadar sağlam ve bir kalp kadar kırılgan...
Bir yürek kadar latif ve bir aşk kadar lütûfkâr...

Sen...
Susamadan kandığım, acıkmadan doyduğum;
Susadıkça yandığım, susayıp uyandığım,
Tenine, kokuna, bilmeden alıştığım.
Tükenmeden bittiğim; bittikçe tükendiğim.
Tanımadan sevdiğim yaşamadan öldüğümsün.
Sen benim sen benim bilinmezimsin...

Oğuzhan Tanrıkulu

..

Hasret 01-19-2009 04:47




Gözyaşlarım aydınlatıyor şehrimin karanlık sokaklarını. Ağır aksak yürüyorum hayatımın karelerinde. Kimi zaman düz yollarda sebepsizce yıkıldım, kimi zaman yıkılanları topladım yalnızlığı yavan dudaklarımla emerken. Hep gölgelerde yalnız başıma güneşin doğuşunu seyrettim. Bir yudum sevgiye tutunup kirlenmemiş umutlarımı düşledim. Sevdanın kollarında bir dirhem umut aradım durdum. Kuş tüyü yastıklarda delice yaşamak değildi benimkisi. sadece yüreğimden akan kanlı gözyaşlarımı yüreğiyle silecek bir sevda. Çok muydu bu istediklerim onu da bilemiyorum.

Yorgun savaşçı gibi acıyı emdim dudaklarımla. Herkesin gönül evinde bir acı yanıyordu biliyorum. Benim de yanıyordu. Diğerlerinden tek farkı; bedenimde acımasızca kendi yüreğimi yakıyordum. Herkes kendisine umut yollarında sevda çiçekleri ekerken, ben yüreğimi törpülüyordum yanık ağıtlarda. Yalnızlıklarda kendimi öldürüp umutlara gebe kalıyordum her sabah. Şafak ağarmadan bir bilinmezliğe yürüyordum ayaklarımı su birikintilerine çarpa çarpa. Tükettim umutlarımı yalnızlığın dar sokaklarında. Düştüm, yaralandım, yalnızlığa itildim. Ama her şeye inat umutsuzluğa pes etmedim. Diz çökmedim karanlığın arsız bedenine. Hayallerimde büyüttüm içimdeki çocuğu. Karanlıklar üşüşse başıma, gözlerimdeki aydınlığı serdim duvarlara. Büyük mutlulukların peşinde değil; bir hayalin verdiği bir tutam sevgiyle yaşadım. Süslü cümlelerin zengin satırlarında değil; fakir yüreğimin umut dolu hecelerinde sevdim hayatı. Kavuşmayı değil, hep hasretin yolları gözetledim durdum. Bencil değildim hiçbir zaman. Yüreğimi ve bedenimi, sevgilinin bir günahı için yakmaya hazırdım. Avuç içlerimde paylaşılmayı bekleyen sevda kırıntılarıyla besledim umutlarımı. Sevgilinin gelme arzularında kaç kez yetim ceylanları emzirdim. Kaç kez umuda gebe kaldım. Oysa ben, umuda doğmamışken nasıl sevda memleketinde büyürdüm? Yaşayan ölüyken nasıl sevdaya gebe kalırdım ki? Kurak topraklara sevdayı ekecek gücüm yokken nasıl sevginin umut kokan başaklarını biçebilirdim? Sorduğum sorulara yüreğimle verebileceğim cevabim bile yoktu. Sitemler, cevapsız sorular.

Heybemde zaman çeşmelerinden akan acılar ve gözlerime solan umutlar hep yan yanaydı. Ne zaman vuslata yemin etsem hançer ışıldar göğsümün derinliklerinde Bu acının ve bu kederin suçlusu kimse değildi. Tek suçlu bendim, yüreğimdi. Hiçbir zaman kaderime isyan etmedim. Ama hep içimde dövdüm kendimi. Ruhumu, yangın rengi gecelerde kendim hançerledim. Sevdaya uzanan ellerimin ayrılıklarda kör bıçaklarla kesilmeden ben kestim. Ben yama vurdum kanayan yaralarıma. İçimdeki çocuğu kendim ağlattım, kendim sildim kanlı yaşlarımı. Karanlık duvarlara çarpılmadan yüreğim, ben kanattım yeni büyümüş hücrelerimi. Kaç kez sakladım gözyaşlarımı kirpiklerimden. Kaç kez eledim yüreğimi acıların içinden. Ama hep umudun içinde sevdaya sürgün kaldım. Hep taşları yastık bilip gözyaşında esir kaldım. Sitemim kendimedir. Bu sitem kendimedir.

Yıldızlarım hep kavuşmaları andı yanık türkülerle. Yüreğimde beslediğim umut bülbülleri ise hep vuslatlara yandı. Kelimelerim mevsimlerin koynunda her gece gidenlere ağladı. Bu kadar sevmenin bedeli ayrılık olmamalıydı düşündüm hep, Belki de bunu hak ettim ben. Şöyle bir söz vardır: “ İyiliği Yaradan’dan, kötülüğü nefsinden bileceksin “ .Demek ki ayrılıkları, hak etmediğim sevdaların suçu kendimde sabittir. Suçlu aramaya gerek yok. Suçlu yüreğim ve aldığım nefestir.

Her sabah ayrılıklarla uyandı gözlerim. Yarım kaldı sevmelerim. Hep sürgün hep ölgündü cümlelerim. Yaşamak için savaşmak gerekirdi. Ve kazanmak için mücadele. Oysa ben, hep yenik başladım sevdalara. Ya erken doğmuştum umuda ya da çok geç kalmıştım Cennet kokulu sevdalara. Hep yitik kalan bendim. Sevdalar, yalnızlığa kanatlanıp bir ben kaldım şehrin karanlık gölgelerinde. Gözlerim hiç kapanmadı sevgilinin gözlerine. Sevgiyi bu kadar isterken gönlüm hep hançerleri bal diye yüreğime almamalıydım diye düşündüm durdum. Hiçbir zaman sevgilinin elinden gelmedi hançerler; kendimin yaralı yüreğime sapladığım hançerdi bu sitemler. Benimkisi ruhumla hasbi hal işte. Benimkisi kendime sitemdir. Kanatan benim, kanayan ise yüreğim. Yaşarken yalnızlığın elinden darağaçlarından ölmektense, sevdanın avuçlarında sessizce solayım. Vuslatlarım açmayacaksa gönül bahçelerimde, ektiğim filizler yeşermeyecekse düşlerimde, Neye gerek ki geceyi karanlıkta yakmak. Neye yarar ki…

Acılarıma yama vurulmayacaksa elvedası toprağa, yüreğimi bedenimden söker giderim. Küskün bir kınalı çiçek gibi boynumu bükerim baharın koynuna. Boynumu büker, isyan kelimelerini yutkunurum içten içe. Büyüttüğüm sevda çiçeklerini gözyaşlarımla yakar sonsuzluğa kanatlanırım. Yıllar düşerken avuç içlerime, ruhumun dehlizlerinde acılarımı çekerim. Dedim ya ruhumun derinliklerinde yüreğimi altında isli kazanları kurup kaynatırım acılarımı. Güneşle bulutların arasına ıslak umutları asar, kuruması için delicesine beklerim Azrail"in gelişini. methiyeler düzerim Azrail meleğine. Kendi mezarımı kendim kazar, kefensiz toprağa sarılırım. Haketmediysem umudu ve mutluluğu, sessizce gitmesini bilirim bu şehirden. Ardımda mezar taşlarına kazılı bir ismim ve ayrılıklarda sürgün yemiş yürek miras kalır zamana. Kendine sitemle dolu bir hayata kırmızı kalemle çizik atar, sonsuzlukta yanar tüm cümlelerim. Şimdi en güzeli kibritsiz tüm kelimeleri yakıp yüreğimdekileri susturmak....


Saat: 17:23

lisanslı Powered by vBulletin®
Copyright ©2000-2026, Jelsoft Enterprises Ltd.

SonForum.org 2007-2025