![]() |
![]() sarı sayfalarda adresi yok hüznümün çobanların kavalından süzüldüm ve geçtim tenime değmeden utandı yanık ezgiler ah dilim..!..Ben sana “seviyorum” deme demiştim yüksek sesli konuşmalar geceyi uyandırdığından beri uykusuzum çelişkiler aşk’ın yolunu kesmiş sen bana bakma ey sâki..!.Demindeyim vedaların ve huysuzum seni, diline biber süremediğim yalancı anıların yanına koydum süt düşüm kurallara uy, konuşma seslensen de dönüp arkama bakmayacağım ..hoyrat olma sevda, dokun ama hırpalama..kadınlığımdan utanmadım, midesiz yalanlardan utandığım kadar..tutkunun kalbine kim sapladıysa bıçağı çeksin hemen, intikamım acı olur sonra, tat alamazsınız.. rüzgar..!..Okşarken acıtıyorsun özlemleri dilimde anlamını bilmediğim kelimeler var öpüşlerimden akan sızı efsunlu kanım kaynıyor, ateşimin altını kısın dibi delinince aldanışların, küçük bir çocuk gibi inandığım sözler kıyıya vurdu, gidip bakmadım gömdüm ihanetleri../..kimse başlarında ağlamasın dünde bıraktım saflığımı, acı(ya)madım ..çığlık atan kavuşmaların dili tutuldu..her şey bir anda değişebiliyor, saç telinin rengi bile..koynundayım dalgaların..göğsümü gıdıklıyor sarnıçlarımdaki serseri çocukluğum..göz yaşlarımı çekinmeden içti la minör haylazlıklar..açıldı göz kapaklarım..!.Görüyorum.. tahrik oldu hırsım soyunuyorum kalpazan bakışlardan deli yanımı tuttun ey hayat!.. |
![]() Çok bekleyişlerim oldu benim de her insan gibi..Beklediğim zamanlarda gelmeyen bir roman kahramanı idin benim için ,tam beklemelerden umudu kesmişken..Bekleme!! O aradığın hayalini kurduğun, gelmeyecek dediğim kahramanım yani sen bir anda zamansız apansız çıktın karşıma..Bir gecelik buluşmalar, birbirini kovalayan zamanlar, tüketilen onca cümle arasından geriye çocuk masumiyeti elinden alınmış bir kırık kalp bıraktın bana.Bıraktığın şey her ne olursa olsun seninle konuşmaya gelmek için, geleceğini bilmek duygusu,seninle olan zaman dilimlerine misafir olma arzusu,sana olan özlemimin seni gördükçe büyüyor olması acısını dindiremediğim bir yara gibi bütün vücudumu sarıyordu.Bana bir o kadar yakın ve bir o kadar uzak bakışlarını üzerimde hissetmek benimle konuşurken duyduğun hazzı benim sana olan sevgimle kıyaslamak mutlu ediyordu beni..Karanlıktan oldum olası korkmuş bir canlı olarak seninle olan karanlığa karşı duyduğum cesaret sana açılan gece kapıları ürkütmüyordu beni;umuduma sığınmıştım ya o da severse beni diye.Huzur bulduğum korkusuzca yaşadığım bitmesini istemediğim gündüzleri aramıyordum artık çünkü senin karanlığında mutluydum ben. Aslında hayat olanı inkar etmektir çoğu zaman ,insan kendini inandırmak istediği şeylere inandırıyordu.Sende yaşadığım şey hayatın ta kendisiydi bana ait olmayanı benimmiş gibi yaşadım hep.Acı olan da buydu belki de.Çünkü alnımdaki yazgının adı bir ömür sensiz kalmaktan başka bir şey değildi artık benim için.Gideceğini bile bile ,başkasına ait olduğunu göre göre birini istemek,bana gelsin diye edilen dualar, yalvarışlar ve anlamsız yakarışlar sadece kendini kandırmaktı benim için..Gerçekle yüzleşmekten korktuğum anları giderek daha az hatırlamaya çalışıyordum.Sabahın ilk ışıklarıyla çağırmaya başladığım insafsız gecelerde senin haylini büyütüyordum odamın duvarlarında.Duvarlara gözlerimle çizdiğim yüzünü görsen acırdın halime ;belki de son verirdin bana yaptığın bu zulme..Seni sevmek zor iş her yürek taşıyamaz bu ağırlığı,her göz bebeği saklayamaz seni gözlerinde ve her avuç taşıyamazdı seni gizlice ellerinde ama ben seni hem yüreğimde taşıdım ,hem gözlerimde sakladım , hem de avuçlarımda gizledim seni yaşadığım her dakika..Ve biliyor musun avuçlarımı hiçbir zaman sıkamadım şöyle güçlüce canın acımasın diye.. Kendim bir aşk yaşattım ve kendimi adı yalnızlık olan bir aşkın içine düşürdüm beni kurtaracağını düşünerek.Tuhaf gelecek ama sensizlik bende yalnızlıktan ziyade kalabalıklar oluşturmaya başladı.Her yüzde sen vardın her ses senin sesindi artık.Gördüğüm yüzlerle senin yüzün arasında tek fark vardı benim için..Ne mi? Hiçbir göz senin baktığın gibi bakmıyordu bana… Korkularımda büyüyor her gece acaba yarın gün senle doğup senle batacak mı diye.. Bir umut besliyorum içimde ve benim için umut bir ağacın gövdesine sarılmış daldaki son yaprak olsa bile ben yaşamaya sebep, seni seçtim. Umudumsun sen benim.. |
![]() Gidişinin üstünden kaç çığlık geçtiği umurumda değil.Nefes alıp vermediğini bilmiyorum şu an.Morgda olabilirsin, ya da ruhu satılık herhangi bir kızın koynunda.Ne fark eder? Bu kez senden değil, benden söz edeceğiz.Bu kez oyunun kuralını değiştireceğiz. Burada işler biraz karışık.Çözümlemem gereken bazı sorular.Sana, bana, hayata dair.Artık sen, ben ve biz’de dışarı çıkabilmek istiyorum çünkü.Eğer şu an, tam olarak şu an ölürsem, cesedimi soru işaretlerim kaldırmasın istiyorum.Kırdığım kalp sayısı yokluğunla doğru orantılı olarak artıyorsa ve yapıştıramayacaksam bir daha hiç birini geri, en azından sayıları artmasın istiyorum.Dünyada seni en çok isteyen hatun olarak, bu dünyada en çok seni unutmayı istiyorum. Duyuyorum güldüğünü.Nasıl kahkaha attığını duyuyorum.Ama olduğum yere çöküp ağlamayacağım bu defa.Çünkü ağladığımda sarılabileceğim birilerinin olduğunu biliyorum artık... Kimseye güvenmiyorum belki, ama en az güvensizlik duyduğum adamlardan biri sayesinde hiçbir işe yaramayacak bu satırları yazıyorum.Hiçbir zaman okumayacak olman bir şeyi değiştirmez.Nasıl ki hiçbir zaman sevmemiş olman, sevgimi değiştirmedi..İçimdeki hisleri gömmemin tek sebebi, seninle nefes alamıyor olmam.Sensiz nefes alabileceğimi sanıyorum sadece.Eğer başaramazsam, küreği kendi ellerimle uzatacağım sana.Kendi ellerinle göm katline göz yumduğun bedenimi diye.Eğer başarırsam, ardıma dönüp haline gülmeyeceğim bile.Çünkü eğer başarırsam, adının hiçbir harfi yaklaşamayacak o günden sonra kaderime. Tek başıma savaşmıyorum.Arkamda bir kovboy var.O ve ben, onun bir kovboy olduğuna inandığımız sürece dünyanın en güçlü kovboyu olmaya aday.Karşımda sen, sağımda solumda görünmez bir ordu.Arkamda beyazı gözümü alan, karanlığı kanıma karışan bir adam.Eğer düşersem, o tutacak... Bazı insanlar kahkaha atarken gözlerimin kısılmasını, ağladıkça gözlerimin kızarmasına tercih ediyorlar.Bazı insanlar gülümseyişimin rengini, gözyaşımın tadından daha çok seviyorlar. Öyleyse devam etsin “Sükût” çalmaya, belki bir gece olsun rahat uyurum.Hüzünden daha çok yakışan şeyler de varmış bir kadına, son zamanlarda ruhumun nefes almasını sağlayanlar öyle diyorlar.Sen, onların kim olduğunu asla bilemeyeceksin.Çünkü sen bittiğinde, ben hayatımı onlarla paylaşıyor olacağım.Göremeyeceksin. Son ziyaretimde gözüme takıldı, odanın duvarına kocaman bir soru işareti çizmişsin.Son geldiğimde aklıma takıldı, nasıl da fark edememişim, sen beni hiçbir zaman sevmemişsin.Son günlerde kalbime kazındı, ben seni değil birilerini sevebilmeyi istemişim onca zamandır... Kovboylar siyah giyermiş, hatunları gök rengi. Yeni öğrendim. Matem rengi değil, güneş rengiymiş bana en çok yakışan. Ondan öğrendim. Beyaz giysem ne fark eder siyahımdan soyunup, ölüler de beyaz giyer. Oysa o, ölümüme karşi çıkıyor. Gariptir, o beni yaşatmayı benim istediğimden daha çok istiyor.Hiçbir zaman kendim için yaşayamadım bu hayatı.Uğruna yaşadıklarımsa hep bana ölümü layık gördüler.Oysa bu defa, beni isteyen biri için savaşmak istiyorum.Bu defa en azından onun için denemek istiyorum... Okunmayacak bir mektup için, haddinden fazla kelime öldürdüm belki. Son satırları kazırken tırnaklarımla, şarkılar pansuman yapıyor yaralarıma.Yine de, tekrar düşecek, daha çok kanayacak olsam bile tekrar deneyeceğim şimdi... Mutlu kal demeyeceğim, hayat senin.İlgilenmiyorum.Dediğim gibi, şimdi senin adının üzerini çiziyorum.Söyleyeceklerim bitti. Gidiyorum.Masalım ise, hiç başlamamıştı zaten.Şimdi görebiliyorum… |
![]() Bir güne daha başlıyorum onsuz.Kaldırıyorum kafamı ıslamış yastığımdan. Yüreğimdeki ağırlığı nasıl taşıyabildiğimi onsuzluğa nasıl katlanabildiğimi soruyorum kendime. Katlanamıyorum aslında eziliyorum pres makinesinde ezilen hurda arabalar gibi. İçimde sessiz haykırışları yankılanıyor yüreğimin sonra susuyor, yeni bir güne kadar ağlıyor için, için. Arada eşlik ediyoruz yalnızlığımızla beraber yüreğimin gözyaşlarına. Duyduğum ayrılık şarkılarında ise ben başlıyorum ağlamaya, yüreğimde bana eşlik ediyor dur durak bilmeyen haykırışıyla ; “Seviyorsan Koşsana Yanına, Sarılsana Eskisi Gibi, Söylesene Ona Yeniden Değil Kaldığımız Yerden, Söylesene Ona Nefes Kadar Muhtaç Olduğunu…” Haykırıyor Yüreğim Ben Ağlarken. Göz Yaşlarımın Islattığı Tuzlu Dudaklarımdan Bir Kaç Söz Çıkıyor Belli Belirsiz ; “Seni Seviyorum Bebeğim, Dön, Ne Olur Dön Bitanem…” Dönmüyor yine. Duymuyor yüreğimin haykırışlarını, göz yaşlarımızı umursamıyor dönmüyor. Nefret ediyorum kendimden bizi umursamadığını düşünecek kadar gaflete düştüğüm için, lanetler okuyorum kendime bu yüzden onu kaybettiğimi anımsıyorum, düşüncesizliğimin onu üzdüğünü fark edemeyecek kadar aptalım işte, hep kendimi düşünecek kadar da bencilim. Kaybettim onu kendi elimle, bir sihirbazın tavşanı şapkasında kaybeder gibi kaybettim, kendi içimde onu. Bu kadar beceriksizim işte. Kalabalığın içinde olan yalnızlığıma dönüyorum, yeniden uzun zaman sonra ayaz sonsuzluklarda kendimi kaybetmişçesine dolaşıyorum, üşüyorum. Üşündüğünde ona sarıldığımı anımsıyorum ve üşüdüğümde sarıldığını, yalnızlığımın ayazı içimi titretirken. Daha fazla katlanmıyoruz yüreğim ve ben, bu ağırlığa, yalnızlığa ve ayaz sonsuzluğa, titreyen ellerimle çeviriyorum numarasını kulaklarımda çınlayan gülüşünü tekrar duyabilmek, onun mutlu olduğunu görebilmek için. Gerçekten bunun için mi arıyorum yoksa geri dönmesini umuyor olduğum için mi arıyorum ? Konuşuyoruz uzunca ayrıldığımızdan beri ilk defa bu kadar uzun konuştuk telefonda. Sözün bir kıyısından girip geri dönmesi için yalvarmak istiyorum, kaldığımız yerden, benciliğime son verip sevgimizin gücünde, şarkımızda olduğu gibi son nefesimizde birbirimizin yanında olarak hayatımızı devam ettirmek için yalvarmak istiyorum. Tıkanıyorum, benim çaresizliğimin onun mutsuzluğuna sebep olacağı için boğazım da tıkanıyor tümcelerim. Yetinmeyi öğreniyorum telefondaki gülüşünde mutluluğunu görerek. Telefonu kapatmak gelmiyor içimden eskisi gibi sen kapat ben kapat kavgasını yapıyoruz gülerek, hoşuma gitse de, gülümsemelerimin sakladığı göz yaşlarım başlıyor, dudaklarımda biten sessiz yolculuğuna. Çoğu zaman ki gibi yeniliyorum, yüreğimdeki ağırlık, nefes alışımı zorlaştırırken “iyi geceler, tatlı rüyalar ” çıkıyor ağzımdan, gerisi içimde kalıyor bu gece tamamlayamıyorum her gece tamamladığım gibi “rüyanda beni gör bebeğim, SENİ SEVİYORUM Bİ TANEM…” Ruhum, bedenim, yüreğim ve ben karşı olsak da kapanmasına, kapanıyor telefon hiç bir şey söyleyemeden… Hıçkırıklarla gömülüyorum yatağıma, lanetler okumaya başlıyorum her şeye, beni yaşayan hayata, beni yaşamasına izin verdiğim için ve elimdekiyle yetinmeyi beceremediğim için kendime… Bir günü daha bitiriyorum onsuz. Odamın balkonuna çıkıyorum, yüreğimin sessiz haykırışlarını bırakıyorum sessizce. Denizin üzerinde yankılanıp bana dönüyor yine sessizce usulca alıyorum içime. Yalnızlık kokusunun buram, buram sardığı odama giriyorum kapıyı kilitleyerek, umudumu içime kilitlediğim gibi. Nemli yastığıma koyuyorum kafamı göz yaşlarımın kurutmayacağını bilerek. Tamamlıyorum eksik tümcemi, sonunda “SENİ BEKLEYECEĞİM” diyerek… |
![]() Bu kaçıncı kağıt yazdığım, bu kaçıncı atacağım sayfa olacak sana dair yazdıklarımı yok etmek için çabalayacağım. Yazıyorum...Hiç durmadan... Her zaman yaptığım ve yapacağım gibi.. Durmadan yazıyorum...Yazıyorum durmadan... Ama bu sefer... Sana dair olan her yazımda başka şeylerde saklıyorum satırlara.. Bu sefer her harfe üç gözyaşı sığdırıyorum sevdiğim... Biri benim için... Biri senin... Ve diğeri kaybettiklerimizin... Yani ikimizin ... Yani bizim... Bununla yetinmiyorum;her harfe üç kan damlası akıtıyorum yüreğimden... Biri bana... Biri sana... Diğeri ise bize... Hem bana,hem de sana... Özlemlerime gem vuramıyorum,fotoğrafını alıyorum karşıma. Bir günahın ardından bakar gibi bir halin var fotoğrafta. Gözlerin uzaklarda... Öyle ki fotoğraflarda dahi gözgöze gelemediğinden, gelmekten korktuğundan yaptığını düşünüyor beynim bir an... Biliyorum saçmalıyorum... Daha önce de saçmaladığım gibi belki de... Sonra dalıyorum iyice fotoğrafına,gözlerimde yaşla.. Seni sevdiğime değmezmişsin gibi geliyor bir an ama hemen yokoluyor. Çünkü biliyorum seni deliler gibi seviyorum. Biliyorum ki hiçbirşey önemli değil sana olan sevgimden... Yaptıkların Acıttıkların Gözyaşlarım ve Kan damlalarım... Hepsi önemini yitiriyor sevdan geldiğinde aklıma. Çünkü onlarla birlikte kabul etti yüreğim yüreğini... Nedensiz Sevdi Ve Hiçbir Neden Sevdam İçin Yeterli Değildi! Fotoğraflarına baktıkça daha beter oldu yüreğim. Bir nefes aldım kokunu duymak istercesine. Ama kokun çoktan yitip gitmişti uzaklara. Tenini aradım derken,gözlerini bulma çabasında bakındı gözlerim... Sonra gözyaşı oldu aktı hayalin.. Vapurun en ucunda rüzgara bıraktım kendimi sebepsiz.. Sen gözyaşı olup ilerlerken yanağımdan dudak kıvrımıma ,ben kapattım fotoğrafını.. Ve evet... Kaçtım... Senden kaçmam gerekti anlamıştım. Seni aşmam gerekiyordu ama onu yapacak yürek bende yoktu.. Hiç olmamıştı,olamamıştı... İlk defa fotoğrafını kapatıp kaçtığımı sandım ama yine yanıldım... Öyle bir şeydin ki sen sevdiğim... Sigaraydın belki de ve ben senin en büyük bağımlın. Zararını bilip asla bırakamayan ve o acı dolu ölümünü bekleyen... Sen .. Sen sevdiğim doğum lekesi gibiydin yüreğimi kaplayan. İstesemde çıkaramdığım... Ve belki de çıkarmak için hiç uğraşmadığım... Kendimi farklı hissettiren belki, belki de insan içine çıkmamı engelleyen.. Bazen varlığıyla memnun eden ,bazense kesip atmak istediğim ama atamadığım en büyük acıtanı yüreğimi... Ve artık yazamadığım... Ama aslında hep yanıldığım.. Durup durup aklıma geliyorsun çünkü... Ve ben... Durup durup yazıyorum... Yine kendime ters kalıyorum, yazmayacağım derken bile kalem tutuyorum... Bu sefer her harfe üç gözyaşı sığdırıyorum sevdiğim... Biri benim için... Biri senin... Ve diğeri kaybettiklerimizin... Yani ikimizin ... Yani bizim... Bununla yetinmiyorum;her harfe üç kan damlası akıtıyorum yüreğimden... Biri bana... Biri sana... Diğeri ise bize... Hem bana,hem de sana... Ve şimdi hesapladım da... Bana ........... gözyaşı ve ............. kan damlası borçlu yüreğin. Hadi öde borçlarını bana... Ya da öde desem ödeyebilir misin acaba? |
Merhaba sevgili, Atilla İlhan’ın çok sevdiğim “ayrılık sevdaya dahil”şiiri “çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var /çünkü ayrılık da sevdâya dahil /çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili / hiç bir anı tek başına yaşayamazlar /her an ötekisiyle birlikte / herşey onunla ilgili” ara dizeleri ile devam eder.. Bir ayrılığın sevdaya dahil olması ne kadar anlamlı değil mi? Ya da anlamlı olmalı mı demeliyim? Kaldı mı, bıraktık mı ayrılıklarda sevdaya dahil edebileceğimiz duygular; her an öteki ile ilgili herşey onunla! Neden artık sevgililer, sevgiler eskisi gibi değil?Neden yaşamak için içindeki çocuk yüzü, çocuk duyumsamaları tüketmiş sevdalar ? Neden çıkar ilişkilerinin kör testeresinde bilenmeye doğru yol almış düşüncelerle yaratılmış, yok sayılmış sevgiler? İşte A. İlhanın bu şiirini okuduğumda dalıp gittiğim gibi ötelere, çok uzaklara bazen sana dair türküleri dinlediğimde de hüzün yurt tutuyor yüreğimi. Bazen eski bir anıyı,zümrüt ışıklı bir kahkahayı, bazen koskoca bir okyanusun bir şarap kadehinde ahenkle dansedişini, ayaza kesmiş bir geceyi sevda sözleri ile ısıttığımızı anımsıyorum ;nekadar da sevdaya dahil.. Ne kadar da seninle birlikte, seninle ilgili... Ah sevgili, seni yaşayamadıkların yargılamadı mı hep?İçinde büyüttüğün hep yaşayamadıkların olmadı mı? Gün geldi “anlar, umutlar” hayal kırıklıklarının peşi sıra sevdaya dahil izleri silip geçti bir kentin ortasındaki yalnızlığından... Oysa benim yalnızlığım hala sevdaya dahil... Yüreğin sevgili yaşayamadıkların için mahkum etmedi mi seni müebbet sürgünlerle bitmeyecek özlemelere? İçinde öldürdüğün hep bu özlemeler olmadı mı? Gün geldi sustu ve akşamın sona erdiği o an benden kalan çaresizlik sevdaya dahil izleri ezip geçti bu kentin ortasındaki hayallerinden... Oysa benim hayallerim hala sevdaya dahil... Her şey seninle ilgili.. Sevda diyorsun bana ;tek kişilik bir yalnızlığa bile rahatça sığdırabildiğimiz, sevda diyorsun bana ;nice sevdalar yok oluyor kristal bir bardak gibi tuz parça kırılsa da .. Sevda diyorsun bana ;sen yoksun aslında... Ama ben hep varmışsın gibi yaşıyorum, herşey seninle ilgili... Çünkü yokluğun bile sevdaya dahil.. Ah sevgili ;hala içimizde o yanardağ ağzı, sevdalanmak diyorsun ya bana, dudaklarından dökülen her kelime hala kıpkızıl gülümseyen –sanki ateşten bir bir tebessüm- özledim diyorsun... Sonbahar taşınıyor gecelerime.. Sen gülmüyorsun aslında.. Ama ben sen hep gülüyormuşsun gibi yaşıyorum, her şey seninle birlikte... Çünkü gülüşün bile sevdaya dahil.. Ve sevgili özlemek diyorsun bana, aslında hiç yaşamadığın aşkları anlatıyorsun, en güzel sevda masallarını bırakıyorsun ak köpüklerle ıslanan kumsala.. Hanidir dokunmadığım ellerinle hiç yanılmamışım gibi yaşamayı öğrenmeye çalışırken, alışırken gözlerin olmaksızın yolumu bulmaya çıkıp geliyorsun asırlar kadar uzak bir geçmişin içinden... ---kapını bir çalan olmadı mı hele /elini bir tutan ---tek başına bu özgürlük bir işe yaramıyor dizeleri dudaklarında.. Yalnızların en büyük sorunu işte bu diyorsun.Ben dünden kalan her heceyi, her geceyi,her dizeyi, sendeki her şeyi özlemişken, bendeki senle her an birlikteyken, herşey seninle ilgiliyken çekip gideceksin biliyorum geldiğin gece gibi sımsıcak bakışlarının suç ortağı hayallerime.. Sen gelmiyorsun aslında.. Ama ben sen hep buradaymışsın gibi yaşıyorum herşey seninle birlikte.. Çünkü ayrılıkta sevdaya dahil.. Gidiyorsun yine.. Oysa biliyorsun hiç gitmediğini.. Ben kapatıyorum ardından gözlerimi sanıyorum ki ;yeryüzünde ikimiz ancak birbirimiz için varız.. Hiç yanılmamış olduğumu biliyorum.. Bir düş mü gördüğüm, bir düşün içinde miyim, bir düş mü benim içimde bilmiyorum.. Ne zaman bir yaşamak düşse aklıma çekip gidiyorsun ardında nice vedalar çakmak taşı gibi sert /elmas gibi keskin ; bilmiyorsun... Sen gitmiyorsun aslında.. Ben sen hep buradaymışsın gibi yaşıyorum, her şey seninle birlikte,seninle ilgili... Çünkü hiç bir anı tek başına yaşanmaz... . Hoşça kal Seni öperim,yüreğini de |
![]() Biliyorsun, gayem sana zarar vermek, seni incitmek, kırıp dökmek değildi. Yılar yılı açı çekmiştim, istemediğin bir ortamdaydın ve sana ters düştüğü halde yanlış şeyler yapmıştın. Acına, yaşam mücadelene ortak olup yüreğimi yüreğine, ömrümü ömrüne katip seni mutlu edecektim Ben senden sadece sana verdiğim sevgiyi kabullenip ,bu sevgiyi yaşamanı istemiştim Yüreğim tahtı da tacı da sana vermişti. Yalnız seni istiyordu.Yüreğimde kalıp saltanat sürmek varken beni sıradan bir şeymişim gibi elinin tersiyle ettin. Çok sevilmek bu kadar kötü müydü?Gerçekten böylesine ağır mıydı ki? Sevgiye hasretim dediğini düşünüyorum da,kocaman bir iğrenç oyu oynamışsın. Hayatıma bilmediğim anlamlar getirmişsin .Gözüm kapalı hayatimi ortaya koyduğum bir kumar oynamıştım.Ya seni kazanacaktım ya da kendimden vazgeçecektim . Hem seni kaybettim ,hem de kendimden vazgeçktim. Var miydi böyle kimsesiz darmadağın olmak biçare kalmak ,var miydi? Keşke beni böyle ödüllendireceğine,hiç ödül vermeseydin. Onca yüreği senin yüreğine feda ettiğim halde yüreğin kocaman sevdamı alabilecek kadar büyümedi. Ben de sana büyük bir sevgiyi vermekte diretiyordum. Bu kadar direttiğim için beni bağışla... Sevmek ölümüne cesaret, buzdan değil ateşten yürek ister. Adı üzerinde sevdaydı bendeki, zorda sevdayı büyütmek kolay değildi elbet. Bütün güzellikleri bütün kainatı seni sevmesi için birine verseydin, yine de bu kadar sevilemezdin. Hiç kimsenin yüreği benim ki kadar büyük ve deli olamaz. Beni kırgınlıklarla çelişkilerle, cevabı sende olan bir sürü soruyla ve bitmek tükenmek bilmeyen ‘’ keşke’’ lerle bıraktın. Bana onca acı verdin ama yüreğim düşman olamıyor. Her gün alabildiğine yanıyor, istesem de istemesem de seni özlüyor seni istiyor. Yüreğimi koparıp atmak mümkün olsaydı hiç düşünmeden koparıp atardım. Sevdan beni divane etti, beni asileştirdi, kendime sözüm geçmiyor artık. Başımı ellerimin arasına ne ilk ne de son alışım. İlk acım değil ama en büyük acımsın. Bir limandayım ve senin bindiğin gemi çoktan uzaklaşıp gitti. Bunu kabullenemiyorum, zoruma gidiyor canımı acıtıyor. Sen yüreğimde bir hasret en büyük ve hiç kapanmayacak bir yara olarak kalacaksın. Yarım kalmışlığım, unutulmazımsın. Yüreğimin sarayından seni kovmuyor, tacı da tahtı da sensiz bırakmıyor. |
![]() Saat 5:45 gunlerden pazartesi..Yorgunum..Aglamaktan..Sessiz cıglıklardan..Bagırmaktan..Sarhoş olmaktan..ve En kötüsü sevmekten yorgunum...Birazdan gunes dogacak..Bir cay ısmarladım..Cayım geldi..Simdi sigara mı yakıp denizi ve esen rüzgarı tenımde hıssedıp seni düsünmenin zamanı geldi sanırım.. Etrafıma bakınıyorum..İki sevgili denizi seyrediyor..Kız cok güzel ve güzel giyinmiş..(siyah bi pantolon üzerine kırmızı bı kazak kırmızı bı bere kırmızı bı mont ve kırmızı bı atkı) ve erkek arkadasıda öyle..Denizi seyrediyolar..tıpkı benim gibi..Cocuk bırden kıza sarıldı gözlerım doldu ansızın..aglamak ıstedım..Ama tuttum kendimi..Zor gercekten galiba sana uzak olmak.. Güneş dogmak üzere ve tüm güzelligini maviden yesile calan denize seriyor..Sanki yazdan kalma bi hava..Tıpkı askımız gibi..Sanırım bizim askımız da yazda kaldı..Yaz askları güzel olur degil mi.İlk önce seni seviyorum kelimesiyle baslar yazları sabahlar..Sonra sana asıgım sonra buyur sevgi asklarıda asar gözler..Sonra ansızın kıs geliverir tüm sehirlere yüreklere kötü bir karabasan gibi belirir..Bütün herseyi silecek bir fırtına gıbıdır..simdi sana kıstan bahsetmek ıstemıyorum..Cunki ben kısları yasamak ıstemıyorum.. Sana siirler biriktiriyorum yüregimde..ansızın kacıverıyorsun..Sarkılar hedıye etmek istiyorum sana notaları kaybedıyorum..Sana gecenın güzelliginde bir sarabı yudumlarken konusmak ıstıyorum..Telefonunu acmıyorsun..Deniz günese selam verirken sesini duymak istiyorum telin gene kapalı...Gökkusagı gibisin..Ben sana kosuyorum..Sen benden uzaklasıyorsun...Tam seni tuttugum anda...Sonsuz bır ucuruma sürükleniyor ellerim.. Issız bır adada sana yemekler hazırlıyorum..İcinde yüregim Göz yaslarım..Ve sevgim var dıyorum..Duymuyorsun..Bazen yolda yürürken sarkılar söylüyorum..Birden mısralar dökülüyor dudaklarımdan..Adın gecıyor mısralarda..Sarkılar sana yazılmış gıbı dıyorum...Hissetmıyorsun..Yoksa kalbinimi Düsürdün..Yanlızlıgamı mühürledin kendini Issız karanlıkta..Kalbini getırecegım sana diyorum..Sen mantıgını öne koyuyorsun..Ama düsünemiyorsun..Cunki yüregini kaybetmısler düsünemez bunu sende biliyorsun.. Sana Seni Seviyorum Derken gine gözlerim doluyor..dudaklarım titriyor..Simdi cayım bitti Sigaramda bitmek üzere..Geceyi süsleyen yıldızlarda kayboldu..Yoksa bırazdan bendemi Kaybolacagım..Yok yok yıldızlar kaybolmadı..Sevdayla bakmasını bılenler..Yıldızları görebilirler diyor bir sair..Bende basımı göge kaldırıyorum Simdi Haykırarak..Seni seviyorum diyorum..ve yıldızları görüyorum. Güneşi seriyorum yollarına..Grileri senden alıyorum..Siyahlar kaybedıyorum renk defterınden..Pembeleri ekliyorum sana.. Suya bakıyorum simdi..Denize bakıyorum simdi Deniz neden mavi..Peki göz yaslarımda su olduguna göre onların neden rengi yok..Neden hıc bır rengı anlatmıyorlar..Bakınca sade saf görünüyorlar..ama ben bu sorunun cevabını dun gece vermıstım degil mi..Göz yaslarım renksız degil aslında onlar yüregımın rengini getiriyorlar..Aslında tüm renklerin en güzelini tasıyor göz yaslarım..Sevgilimin Yüregini hisettiriyor bana..Sonrada benim yüregimden akıyor.. Simdi bu kagıdı ne yapayım acaba..hah buldum..Masalcılık oynamalıyım..simdi bana bir sise lazım..Yazdıgım bu yazıyı bir siseye koyup denize bırakayım evet iste su sise olabılır evet sıse bana bu yazıyı sevgılıme ulastıracagına söz verırmısın..(söz) tsk sise.. Ona onu cok sevdıgımı Söylermisin Lütfen Ona yüregim mavi denizi yesil kırları ve sarı güneşi tüm güzellikleri hediye ettigimi söylermisin..(söylerim) tamam sise seni azad edıyorum sevgilime sende tum soyledıklerımı ona ilet oldumu (oldu) seni bir gün sevgilimden almak üzere gelecegim O gun beni mutlaka arayacaktır o gün görüşmek üzere seni denize bırakıyorum sımdi Görüşürüz şişe..Deniz cok güzel ve yüregımde aaaa sevgililer gitmiş hım varmısız sehre... Gözlerım nıye doldu şimdi...Kahretsın yaaa.. Aglıyorum ama neden..Yüregım ne oldu bana neden aglıyorum ben..Senin Sevgilinin Yasadıgı yerde deniz yok ki....? |
![]() ... Üç nokta ile bitirmiştim cümlemi seninle son konuşmamızda... Yine üç nokta ile başladım sensiz ilk konuşmamıza... Değişen bir şey yok aslında...Sen dışında... Sen yoksun sadece o kadar...Belki gelirsin diye hayal ettiğim her şey var... Ama sen yoksun...Konuşmamız diyorum kusura bakma... Bir ben konuşuyorum...Ama seninle konuşuyorum...Sen duymuyorsun sadece... Duyardın gelseydin eğer... Beraber yürürken sahilde yağmur yağacaktı hani biz farkına varamadan... Saklanacak yer ararken ıslanacaktık...Heyecandan bulamayacaktık münasip bir yer...Birbirimize bakıp gülecektik halimize...Saklanmaktan vazgeçip ıslanacaktık birlikte...Sana ben yağacaktı, bana sen...Sonra yoldan geçen yaşlı bir çift bize şemsiye uzatacaktı...Halimizi görünce etkileneceklerdi, kim bilir belki kendi gençliklerini göreceklerdi...Onları mutlu etmek için, formaliteden açacaktık şemsiyeyi...Yağmur damlaları giremeyecekti belki ama gözlerim gözlerine yağmaya devam edecekti...Gelseydin eğer... Bizim burda eski bir tiyatro var, harabe biraz...Ama sahnesi yerinde...Kocamaaaan!...Seninle tiyatro yakınında buluşacaktık...Yan yana ama birbirimizi tanımıyormuşcasına koşacaktık...Önce yıkık duvarlardan atlayıp sahneye ulaşacaktık... Altından süzüleceğimiz bir perde yok maalesef...Şaşkın ve çaresiz bakışlarla göz göze gelip varmış gibi davranacaktık...Gizlice, sessizce, süzülecektik perdenin altından sahneye...Ben ıslık çalarak ortaya doğru yürüyecektim...Sen sahnenin en dip köşesinde uzaklara bakar gibi yapacaktın...Bana doğru yürüyecektin...Romeo&Juliet'ten aklında kalanları mırıldanacaktın büyük harflerle...Susacaktım ben...Elleri ellerime değince, suskunluğumun en sessiz yerinde belki de dünya duracakken kulağımıza gelen gülüşme sesleri ile irkilecektik...Sonra yine göz göze gelip gülecektik halimize...Tıpkı bize gülen çocuklar gibi...Kaçacaktık yine koşar adım...Gelseydin eğer... Adını bile koymadım...Ne diye seslenmem gerekir onu bile düşünmedim..."Kimseciğim" mi demeliyim...Bilmiyorum... Ama bir gün geleceğini biliyorum...Zamansız...Hayallerinle gel...Dönüş biletinle değil...Hayallerim hayallerin olsun...Söz, severim seni...Gelirsen eğer... Çift "s"lerim ile beklerim seni... Kimseciğim'e... |
Saat: 12:20 |
lisanslı Powered by vBulletin®
Copyright ©2000-2026, Jelsoft Enterprises Ltd.
SonForum.org 2007-2025