sonforum.org

sonforum.org (https://www.sonforum.org/index.php)
-   Dini Konular (https://www.sonforum.org/forumdisplay.php?f=59)
-   -   Bir Amerikalının Müslümanlık Hakkındaki soruları.. (https://www.sonforum.org/showthread.php?t=32722)

Hasret 02-01-2009 15:03

10. doğru ŞEKİLDE İBADET EDEBİLMEK ÎÇÎN HUSUSÎ BÎR TEŞEKKÜLE VEYA GRUBA DAHÎL OLMAK LAZIM MIDIR?
(Bu hayatta kurtulmak «necat bulmak» için ne yapmak lazımdır?
Dininizin akidelerine göre yaşamayan bir insan ne olur?
Bu dünyada mı ceza görür?
Eğer bu dünyada ceza görmezse öldükten sonra cezalandırılır mı?)

11. MÜSLÜMAN OLMAYANLARIN DURUMU.
(Sizin inandıklarınıza inanmayanların durumu.
Müslümanlığa inanmayanların bu dünyada veya ahirette kayıpları ve zararları, dîninize göre, nelerdir?)


C E V A P : 10 ve 11

Allah'a ibadet îmanla mukayyeddir.

Bir insan Cenab-ı Hakk'ın Varlığını, Birliğini, kudret ve azametini bütün kemal sıfatlariyle beraber kendi kendine anlayıp icmâlen îman edebileceğinin aklen imkânı kabul olunabilirse de Allah'a ibadet bahis mevzuu olunca mutlaka ilahî ta'lîme ihtiyaç vardır.

İşte bu ta'lîm Müslümanlık'da kemâlini bulmuş, İslamiyet gerek îman ve gerek ibadet usûlünü bütün teferruatiyle tesbit ve takrir etmiştir.

A) Müslümanlığın îman esasları :

1 — Bütün kemal sıfatları dairesinde Allah'a,

2 — Allah'ın Meleklerine,

3 — Allah'ın peygamberlenne vahiy ile kitaplar indirdiğine,

4 — Allah'ın insanlara gönderdiği peygamberlere,

5 — Ahiret gününe,

6 — Kader'e, hayır ve şer her şeyin yaratıcısı Allahu Teâlâ olduğuna, öldükten sonra dirilmeye şeksiz ve şübhesiz îman ve i'tikad etmek ve bunları dil ilc de söylemek.

B) Müslümanlığın ibadet esasları :

l — Allah'dan başka İlah olmadığına ve Hazret-i Muhammed Aleyhisselam'ın Allah'ın Resulü olduğuna şehadet etmek,

2—Namaz kılmak,

3 — Zekat vermek,

4 — Hacc etmek,

5 — Ramazan orucunu tutmak,

Bunlar Bir Müslüman'ın müslümanlığının alametleridir.

Farz olan beş vakit Namaz tek başına da, bir îmam'a uyularak da kılınabilir. Cemaat ile kılmakta büyük sevab ve fazilet vardır. Cum'a ve Bayram namazları câmiden ve câmi ittihaz olunan yerlerden başka yerde imamsız ve cemaatsiz kılınmaz.

Zekat ve Oruç şahsen îfâ edilen mâlî ve bedenî birer ibadettir.

Hac, hali vakti yerinde bulunan ve şartlarını câm'i olan müslürnanların ömürlerinde bir def'a, muayyen zamanda, Mekke'de muayyen mekanda, muayyen şartlar dâiresinde îfâ edecekleri bir ibâdettir.

Bütün bu ibadetlerin kabulü için her hangi bir teşekküle veya gruba dahil olmak îcâbetmez ise de, bu ibadetleri dînimizin ta'rif ettiği şekilde yapabilmek için onları Öğrenmek ve doğru bir şekilde îfâ etmek zarûreti vardır.

Bunun içindir ki, Müslümanlığın dînî ve dünyevî bütün hükümlerini Kur'an-ı Kerîm ile Peygamberimiz'in Hadîslerinden istihraç ve tesbitte gösterdikleri şâyân-ı hayret muvaffakiyet ve ihtisaslarından dolayı Müslüman din alimleri arasında Mezhep İmamları olarak: Hanefî, Şafiî, Ma1ikî, Hanbelî diye anılan ve îman ve ibadet esaslarınıda aralannda herhangi bir ihtilaf bulunmayan dört büyük zattan birisinin bu husustaki dînî anlayışına tâbi' olmakta ve dinde onun öğreticiliğini kabul etmekte kolaylık ve fayda mülâhaza oluna gelmiştir.

Allah'ın Kitabını, Resülullâh'ın Hadîslerini bu Mezhep imamları kadar anlamak kudretinde bulunan bir Müslüman için, bu Mezheb îmamlarından birine tâbi' olmak ihtiyacı bahis mevzuu değil ise de, anlayışı ne kadar kuvvetli olursa olsun bu dört büyük İmamın anlayışından daha anlayışlı ve bütün ictihad şartlarına haiz bir şahsın ortaya çıktığı görülmediğinden Müslümanlar bu dört büyük Mezhebten her hangi birine bağlı kalmışlardır.

Bu hayatta necat bulmak için ne yapmak lazım geleceği soruluyor.

Biz Müslümanlar dünya ve ahiret saadet ve selametini ancak Allah'ın ve Resülullâh'ın hayat verici emirlerine tâbi olmakta buluruz.

Allâhü Teâlâ dünyevî ve uhrevî kurtuluş yollarını insanlara gönderdiği peygamberleri vasıtası ile göstermiştir.

Binaenaleyh Allah'a ve Allah'ın en son gönderdiği Ahir Zaman Peygamberi Muhammed Aleyhisselam'a inanan ve O'nun: Yapınız, dediği şeyleri yapan ve yapmayınız, dediği şeylerden sakınan ve insanlara muamelesinde doğru hareket eden bir kimse için bu hayatta da, ahiret hayatında da felah ve necat muhakkaktır.

Dinimizin akîdelerine göre yaşamayan bir insanın ne olacağı meselesine gelince :

Eğer bir kimse yukarıda sıralanan îman esaslarına şüphesiz olarak inanır ve kabul eder, Namaz'ın, Zekat'ın, Hacc'ın ve Oruc'un Allahü Teala tarafından emir olunduğunu, Allah ve Peygamberimiz tarafından bildirilen her şeyin hak ve gerçek olduğunu kabul ve tasdik eder de bunların îcabını yerine getirmekte ihmal gösterirse, dînimizde o kimse günahkar bir mü'min ve müslüman sayılır.

Allah'ın afvine nail olamazsa, ahiret'de bu ihmâlinin cezasını çektikten sonra îmânı sebebiyle Cennete girer; dünyada da maddî ve manevi bazı felâketlere uğraması mümkündür.

Fakat Müslümanlığın yukarıdaki esaslarından velev bir tanesini veya herhangi bir farzı inkar veyahut Allah'ın haram kıldığını helal i'tikat eden kimsenin Müslümanlık dışında kaldığına da biz Müslümanlar kanaat ve hükmederiz.

İslam Dîninden bu şekilde çıkan veya dünyada islam câmiasına dâhil olmak istemeyen kimsenin ahiret'de sonu gelmeyen bir azaba uğrayacağına ve böylelerinin dünyada dahi maddî ve manevi ba'zı felaketlere uğramalarının mümkün bulunduğuna inanırız.

Binaenaleyh Hazret-i Adem'den itibaren bütün peygamberlerin tebliğ buyurdukları dînin aslı Müslümanlık olduğuna ve Peygamberimiz vasıtası ile tebliğ buyrulan Müslümanlığın ise, kendisinden önce insanlar tarafından yapılmış olan tahrifâtı izale ve dîni aslî şekline irca' eylediğine ve kıyamete kadar bütün beşeriyetin dünyevî ve uhrevî saadetlerini sağlayan mütemmim ve mükemmil hükümleri de muhtevi bulunduğuna göre dünyada ve ahirette selamet manasına gelen Müslümanlığa inanmayanların dünya ve ahiretteki şahsî kayıplarının ve zararlarının neler olabileceğini de akl-ı selim sahiplerinin takdir ve tahminlerine bırakırız.

Hasret 02-01-2009 15:04

12. İNSANIN ALLAH İLE VE ÜLÛHİYETLE MÜNASEBETİ.
(Fi'lî veya nisbî bir yakınlık var mıdır?
Her ferd bu dünyadaki hayatına başlarken yaratılıyor mu?)

CEVAP: 12

İnsan Allah'ın şerefli bir mahlûku ve kuludur. Allah'a karşı kulluk vazifesini yerine getiren her

insan Allah yanındaki şerefini yükseltmiş Allah'a ma'nen yaklaşmış olur.

Ancak bu yaklaşmanın en üstün derecesi kendilerine tahsis buyrulan mertebeleri itibarı ile Allahu Zü'1-Celâl'in her şekle girebilecek kabiliyette yarattığı Melâike-yi kiram ile, insanlara gönderdiği Peygamberlere ve Peygamberlerin ümmetlerinden olan Velîlerine bahşolunmuştur.

Cenab-ı Hak maddîlikten münezzeh olduğundan bu yaklaşma ma'nevi olarak vahiy ve ilham suretleri ile kendilerine vukubulan tecelliyat-ı İlâhiyedir. Cismânî ve maddî değildir.

işte Müslümanlık Allah ile kul arasındaki ma'kul münasebetleri akla ve nakle dayanarak bu suretle en kafi şekilde tesbit ve tayin ettiğinden insan'ın Allah'a bu suretlerin dışında herhangi bir suret ve şekilde fi'lî ve nisbî bir yakınlığı kabul edilemez.

Her şeyin tek yaratıcısı olan Allah, insanı da maddî unsurlardan, evvelâ ana rahminde bir damla su, sonra o suyu bir kan pıhtısı haline getirmek, sonra onu bir et parçası yapmak ve et parçasını kemiklere kalb etmek ve kemiklerin üzerine et giydirmek ve en sonunda onu bir insan yavrusu olarak tasvir ve önceden yarattığı rûhunu onun mini mini bedenine nefheylemek ve muayyen zamanı gelince onu annesinden doğurtmak suretiyle dünyaya getirdi ğine gene akla ve nakle dayanarak inanır da bunun dışında akla ve nakle uymayan akîde ve nazariyeleri reddederiz.

Hasret 02-01-2009 15:04

13. BA'SÜ BA'DE'L-MEVT.
(Bir insan Öldükten sonra ferd olarak ne oluyor?
Aile bağlılıkları olacak mı?
Ne şekil alacağımıza inanıyorsunuz?
Her ferd geçmiş ameli hakkında kime hesap verecektir?)

C E V A P : 13

insanların ölümlerinden tekrar dirilecekleri güne kadar, bulundukları aleme Müslümanlık'ta Kabir alemi denir, yani Berzah alemi.

Kıyametten i'tibaren devam edecek olan ebedî hayata da Ahiret hayatı denir.

Biz Müslümanların bu husustaki inancımız şöyledir :

Her insanın ölümünü müteakip, ruhu cesedine taalluk edecek, Münker, Nekir adında iki Melek gelip, ona: Rabbin Peygamberin kim, dînin, kitabın nedir? diye soracak, muvafık cevab verenlerin yerleri manen ve ruhen birer cennet bahçesi olacaktır.

Cevap veremeyenler ise, tafsîli din kitaplarımızda beyan olunan şiddetli ve ahiret'e kadar devam edecek olan bir sıkıntı içinde kalacaklardır.

Ahiret'de ise herkes dünya'da işlediği amel ve hareketlerinden yalnız Cenabı Hakk'a hesap verecek, hiç bir kimsenin en küçük bir iyiliği ve kötülüğü karşılıksız kalmayacaktır.

Neticede insanlar amel ve îmanlarına göre Cennet veya Cehennem'de yer alıp. Cennet ehli birbirlerini tanıyacaklar ve ailevî nisbet ve irtibatlarını devam ettireceklerdir.

Hasret 02-01-2009 15:05

14. DÎNİNİZE GİREBİLMEK İÇİN NE YAPMAK LÂZIMDIR?
(Müslüman olmayan bir kimse Müslüman olmak için ne yapmalıdır?
Dîninizde kadın da erkekle aynı haklara sahip midir?
Değilse kadının durumu nedir?)

C E V A P : 14

islam dîni insan fıtratına, akl-ı selîme uygun yegâne ilahi din ve bütün peygamberlerin tebliğ eyledikleri dînin mükemmel ve mütemmim bir şekli olduğundan her akl-ı selîm sahibi, bu mübarek dînin Kitabını ve onu bütün beşeriyete tebliğ buyuran Ahir Zaman Peygamberinin Hadîslerini (Sözlerini, işleri ve hallerini) tetkik edip onuncu sualin cevabında sıralanan îman ve ibâdet esaslarını kendisi bilfiil okuyup bilmekle veya bir ilim adamı tarafından kendisine bildirilmekle tasdik ve ikrar edecek olursa Müslüman olur. Dünyada Müslüman muamelesine tâbi' tutulur.

Müslümanlığa girebilmek için başkaca dînî bir merâsime ihtiyaç yoktur.

Müslümanlık kadını, cemiyetin yarısı sayar, onu fıtratının ve hayattaki vazîfelerinin gerektirdiği haller müstesna olmak üzere hemen her şeyde erkekle müsâvî tutar.

Müslümanlık kadının erkekle olan münasebetlerini yardımlaşma Ve müsâvât esası üzere tanzim etmiştir.

Erkeklerin meşru sûrette kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır. Şu kadar ki, erkekler aile reisi mevkiindedirler.

Müslümanlık kadına saadet ve itmi'nan sağlayan ve onun halkolunduğu vazifeyi hakkıyla eda edebilmesine yarayan bir takım hak ve vazifeleri erkeğe; aile nizamının ve içtimâî esasların yerleşmesi için de erkekleri için kadınlar üzerine bir takım hak ve vazifeler farz kılmıştır.

Müslümanlık dîni vazifelerin îfasında erkeği ve kadını bir tutmuş, dînî ve içtimaî hayatta kadınların haklarını tanımış, kendilerinin âhirette erkekler gibi mükafatlandırılacaklarını da va'd etmiştir.

Müslümanlık kadını; kız ana ve zevcelik hallerinde her birisinde beklediği takdîr, riâyet ve adâletin son derecesine kadar tatmin etmiştir.

Müslümanlık, uhrevî saadet yurdu olan Cennet'in, anaların ayağı altında bulunduğunu bildirmek suretiyle anneliğin kadrini ve şerefini en yüksek dereceye çıkarmıştır.

Kız çocuğunu hor ve hakir görmeyi veya onların helâkine sebep olmayı menetmiş ve bu gibi kötü hareketleri takbih etmiştir.

Müslümanlık kadına hayat hakkı, nafaka hakkı, kocasından veya ebeveyninden veya akrabasından mîras hakkı tanımıştır,

Müslümanlıktan evvel, istenildiği kadar kadın almak serbest iken, erkeklerin böyle sayısız kadınlara sahip olması gibi bir âdeti ortadan kaldırmayı istihdaf eden İslam Dîni büyük ve önüne geçilmez zaruretler haline münhasır kalmak şartı ile bir erkeğin en çok dörde kadar evlenmesine cevaz vermiş ise de bunu gayet ağır ve adeta tahakkuku imkansız şartlara bağlayarak bir kadınla iktifa edilmesini aile saadeti için esas tutmuştur.

Müslümanlık kadına îcâbında boşanmayı talep etme hakkını verdiği gibi nikah akd edilirken boşama hakkının erkeğin elinde değil de kadının elinde bulunmasını şart koşabilme hakkını da bahşetmiştir.

Müslümanlık kadını yemek pişirmek, çamaşır yıkamak ve sair ev işlerini görmeye icbar etmediği gibi, kendi çocuğunu, süt anneyi emmemezlik etmedikçe bizzat emzirmeye de mecbur tutmamıştır. Eğer kadın bunları yaparsa, mürüvveten veya hüsn-i muaşereti te'mînen yapmış olur.

Müslümanlık kadına, âdâbına riayet etmek şartı ile, ticaret ve sanatla da meşgul olmaya îcâbında askerlikteki yardım hizmetlerini îfâ etmeye de müsaade etmiştir..


Hasret 02-01-2009 15:05

15. HAYIR VE ŞER.
(Menşei. Hakîkî tesirler midir, yoksa psikolojik bir zihin hali midir,
Bu iki tabir üzerinde İslâm dîni ne der?)

CEVAP: 15

Biz Müslümanların akîdesine göre «Hayır», insanlar için maddî ve manevî fâidesi olan, «Şer» de. zarârı bulunan şeydir.

Bir şeyin Hayır veya Şer oluşu haddi zâtında ise de hassaten ilahî emrin veya nehyin taalluk edişi de onu te'yid etmiş ve mâhiyetlerini bize bildirmiştir. Yani o şeyin bu vasıfları alması fıtrî mahiyeti îcâbı olduğundan, o vasıflar (beşerin mükellefiyetinden kat-ı nazarla) yalnız aklen idrak edilebilecek durumda iseler de, ilahî emir veya nehyin taalluk edişi, yani. dînin o şey'in hayır veya şer olduğunu beyan ve hükmedişi, o şey'in mahiyetini bize bildirmiş oluyor da hayrın hasen ve şerrin kabih olduğunu aklımızla idrak etmiş ve dînin emir ve nehyetmesiyle de muktezalarını îfa ile mükellef olmuş bulunuyoruz.

Müslümanlık şunu da kaydeder ki, bazı şerlerin şer olma sı bize göredir.

Mâhiyetleri bakımından hakîkî sayılan bazı şerlerin maddî veya ma'nevî birer müvâzene ve dolayısiyle hayır amili oldukları görüldüğü gibi, ferdler hakkında zararlı gibi görünen bazı şeylerde de çok zaman umumu ilgilendiren bir menfaat bulunduğu görülür.

Bu böyle olduğu gibi, bazan ferdin hayrına olan bir şeyin umumu zararlandırdığı da görülür.

Kezâ bazan kendimiz hakkında hayır sandığımız bir şeyin, şer ve şer sandığımız bir şeyin de, bazan hayır getirdiği vâkidir.

Binaenaleyh şerden kaçınmakla beraber, bir felaket ve zarara uğranıldığında da ye'se ve fütûra düşmemek îcâbeder.

Biz Müslümanlar hayr'ın da şerr'in de yaratıcısı Allahu Teala olduğuna ve Allahu Teala'nın imkan dairesinde bulunan her şeyi yarattığına, fakat kendisinin hayra rızâsı olup, şerre rızâsı bulunmadığına, hayır ve şer, irade ve kesb bakımından insana; vücuda getirilmiş olması bakımından da Allahu Teala'ya râci' olduğuna inanırız.

Şüphe yok ki şerri işlemekle, şerri yaratmak bir değidir.

İnsanın irâdesine taalluk eden bir şer yaratıcısı olan Allah için abes teşkil etmez; musavvir-i hakîkî güzeli de çirkini de tasvir eder.

Cenab-ı Hakk, hayrı da şerri de; insanların kullanmakta serbest bulundukları cüz'î irade ve kesbleri ile mukayyed olarak yaratmış olduğu içindir ki, insanlar hayır işlerinden dolayı mükafata, şer işlerinden dolayı da mücâzâta müstahik bulunmuşlardır.

Binaenaleyh Müslümanlık hayır ve şerri, sadece psikolojik zihnî bir hal olarak kabul etmez.

Hasret 02-01-2009 15:05

16. CAMİLER NASIL FİNANSE EDİLİR?
(Teberrular, kısmen Devlet tarafından yapılan yardımlar v.s.
İslâmiyetin hakim bulunduğu veya müslümanların ekseriyette olduğu yerlerde, câmi ve mescid inşâsı veya bakımı için millî veya mahallî vergiler var mıdır?)

C EV A P : 16

Müslümanlıkta temiz olmak şartı ile bütün yer yüzü Müslümanlar için ibâdet mahallidir.

Cami ve mescitler Müslümanların birbirleri ile tanışmak ve kaynaşmak, Allah'a topluca ibadet ve niyazda bulunmak gibi ulvî gayelerle te'sis edilmiş ve Cuma ve Bayram namazları ile beş vakit namazın cemaatle kılınması için tahsis olunmuş mübârek yerlerdir.

Nerde ve ne zaman olursa olsun, Müslümanlardan zengin olanlar, servetleri ile ve zengin olmayanlar da bedeni mesaîleri ile Cami, ve mescitlerin yapım ve bakımlarına katılmayı dînî bir vazîfe saydıkları gibi hali vakti yerinde olan zenginlerden ve devlet ricâlinden ve hükümdarlardan müstakilen câmiler yaptınp, tahsis ettikleri vakıflarla da onların bakımlarını sağlayanlar pek çoktur.

Bugün de cami inşâsını ve bakımını müstakilen deruhte etmek hamiyyetini gösteren Müslümanlara sık sık rastlanmaktadır.

Türkiye'deki câmi ve mescidler durumları ve idâreleri bakımından şu kısımlara ayrılırlar :

A) Bakımı Vakıflar Umum Müdürlüğüne ait olanlar,

B) Bakımı vakfın mütevellîsine ait olanlar,

C) Bakımı câmi derneklerine ait olanlar,

Ç) Bakımı mahalle halkına âit olanlar,

D) Bakımı köylüye âit olanlar.

A grubuna dâhil câmi ve mecsidlerin müstahdemlerinin aylıkları Devlet teşkilâtına dâhil olan Diyanet işleri Reisliğince tavsiye edilir.

B grublarına tâbi' olanların masrafları Vakıflar Umum Müdürlüğünün mürâkabesine tabi' olarak mütevellisi tarafından, vakıfların gelirinden tevsiye edilir.

C grubuna dahil olanların masrafları, aylık aidatla, teberrüler ve çeşitli gelirlerden tesviye edilir.

Ç ve D grublarına dahil olanların masrafları da mahalle ve köy halkı tarafından salma suretiyle karşılanır.

İnşâ ve ta'mîrine Vakıflar Umum Müdürlüğünce az çok bir yardım yapılır.

Hasret 02-01-2009 15:05

17. MUKADDES YAZILAR.
(Dîninizde. menşei mukaddes, ilâhî veya fevkalbeşer telakkî edilen yazı ve kitaplar.)

C E V A P : 17

Müslümanların mukaddes kitabı Kur'an-ı Kerîm'dir. Allah Kelamı olan Kur'an-ı Kerîm, Cebrail Aleyhisselâm vasıtasiyle, Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselam'a Arapça olarak, vahy ve inzal buyurulmuş ve Resûlü Ekrem'e hiç unutulmamak, hafızasından silinmemek üzere okutulmuş, lafzı da ma'nası da ilahî olan i'cazkar bir kitaptır.

Kur'an-ı Kerîm'in lafzı da ma'nası da doğrudan doğruya Allahu Teala'nın vahyidir.

Allâhu Teâlâ onun eşsizliğini ve mu'cizeliğini bizzat beyan ve ilan buyurduğu gibi hiç bir tağyir, tahrif ve tebdil edilemiyeceğini ve yine bizzat hıfz-ı emanetine aldığım da tekeffül etmiştir.

Bu keyfiyet vâkıalarla da tahakkuk etmiş bulunmaktadır.

Dînimizde ikinci derecede mukaddes kitabımız olan Peygamberimiz'in sözlerini, işlerini tasviblerini bildiren hadis kitabları'dır.

Peygamberimiz'i her hususta örnek tuttuğumuz ve muktedâ-bih tanıdığımız için onun

Hadisleri, Sünneti de biz Müslümanlar için büyük bir kudsiyet taşımaktadır..

Hasret 02-01-2009 15:06

18. İLÂHÎ OTORİTE.
(Dînî ayinler icrası için ilahî bîr otoriteye ihtiyaç var mıdır?)

C E V A P : 18

Her Müslüman, beş vakit Namazla, Oruç, Hac, Zekat gibi ibabetleri ilahî bir otoritenin ve dînî selâhiyete haiz herhangi bir şahsın delâletine lüzum olmadan kendi başına îfâ eder.

Ancak cemaatla kılınması îcâbeden Cuma ve Bayram namazları ile beş vakit namaz câmide cemaatla kılındığı takdirde bu namazları vazîfelendirilmiş olanlar kıldırırlar.

Beş vakit namazın topluca kılınması için, farzlar edâ edilirken, varsa vazifeli imamlar, yoksa imamlık yapabilecek bir Müslümana uyulur. Fakat bunların ilim ve faziletten gayrı bir imtiyazları yoktur..

Hasret 02-01-2009 15:06

19. DÎNİNİZDE BUGÜNKÜ LİDERLİK.
(Böyle bir liderlik kabul ediliyor mu? Kimler tarafından kabul ediliyor?
Liderinize verilen ünvan nedir?)

C E V A P : 19

Bütün Müslümanlar dînî rehber olarak en başta, islam Dînini beşeriyete tebliğ buyuran Âhir Zaman Peygamberi Hazreti Muhammed Aleyhisselâm'ı tanırlar.

O'nun tebligatını ve ta'lim ve neşr vazifesini ifâ etmiş bulunan Ashabına ve büyük islam alimlerine saygı gösterirler.

Binaenaleyh Müslümanlık'ta Papalık gibi bir dînî liderlik tanınmamıştır.

Devletçe tayin edilip öteden beri dînî vazifelerde istihdam olunan me'murlar şunlardır :

A) imam ve Hatibler : Cami ve mescitlerde Cuma ve Bayram namazları ile vakit namazlarının kıldırırlar.

B) Vâizler : Cami ve mescitlerde Müslümanlara ibâdet ve akâide âid va'z u nasihatte bulunurlar.

C) Müftüler : Her vilayet ve kazada dînî teşkilâtı idare ederler ve şahıslar veya dâireler tarafından sorulacak din meseleleri cevablandırırlar.

D) Diyanet işleri Reisi : Türkiye'deki bütün İslâmî teşkilatın umumî müdürü ve mercii olmak üzere Başvekil tarafından intihab ve Reisicumhur tarafından tayin olunur.


Saat: 17:50

lisanslı Powered by vBulletin®
Copyright ©2000-2026, Jelsoft Enterprises Ltd.

SonForum.org 2007-2025