![]() |
|
Köşe Yazıları Beğendiğimiz yada kendi yazdığımız köşe yazılarını paylaşabiliriz. |
|
Seçenekler | Stil |
![]() |
#1 |
![]() Başbakan’ın talimatı üzerine Anıtkabir’in nerede olduğunu Ankara’da köşe bucak aramaya koyulan Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensupları, aradan geçen 15 güne rağmen hala yerini tespit edemediler’, deseler inanır mısınız?
İnanmazsınız? Buna ne kadar inanmıyorsanız, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 23 Temmuz Cuma günü 102 Balyoz sanığı hakkında verilen yakalama kararının ardından, sanki yer yarılmış da bu isimler içine girmişler gibi fantastik değerlendirmelere de asla inanmayınız. Yok böyle birşey... Buna inanmak, Türkiye Cumhuriyeti devletine çadır devleti muamelesi yapmaktır. Bu kişilerin nerede olduğunu MİT’in bilmemesi, Ankara’nın her yerinden görülen Anıtkabir’in aranıp da bir türlü bulunamaması gibi saçma bir iddia olur. Eğer MİT gerçekten bu kadar kişinin izini kaybetti ise, MİT başkanının hala görevde kalıyor olması da herhalde komik olur. Bir avuç saygın paşasını şehrin göbeğinde kaybeden MİT, dağda bayırda gizlenenlerin izini tozunu nasıl bulacak? Hani Güney Afrika'da yapılan 2010 Dünya Kupası'nda oynadığı üç maçı da kaybeden takımın teknik direktörü Kim Jong Hun, kömür madeninde çalışma cezasına çarptırılmış ya, bu ondan da kötü birşey. Başbakan Erdoğan’ın Yüksek Askeri Şura toplantısından önce görüştüğü MİT Müsteşarına, haklarında 23 Temmuz Cuma günü tutuklama kararı çıkan 102 kişiden, tutuklanan 2 kişi hariç diğer 100 kişinin nerede saklanmış olabileceklerini sormamış olması sizce mümkün mü? Yahu insan farzımuhal görevi icabı olmasa bile dostluktan kaynaklanan nedenle hafif bir tebessümle meraktan sorar. Bunlar sıradan insanlar değil... Aralarında 26'sı emekli, 26'sı muvazzaf 52 general var. Bunlardan haber alınamadığını iddia etmek, aslında nerede, kim tarafından tutuluyorlar gibi sorulara ve ola ki can güvenliği riski de taşıyor olabilirler anlamına da gelebilir ki, devlet birimlerinin bu tür bir gelişmeyi yakından takip etmediklerini düşünmek, devleti hafife almak olur. Pekala, ya Sayın Cumhurbaşkanı Gül’ün bilgisi var mı? Hukukçular Derneği'ne üye bir grup, Fenerbahçe Orduevi önüne gelerek Balyoz Davası kapsamında 10. Ağır Ceza Mahkemesinin yakalama kararı verdiği sanıklardan bazılarının orduevinde olduğunu iddia ederek basın açıklaması yaptı. Nitekim, Medyada yaygın olarak yer alan iddialara göre, haklarında yakalama bulunan muvazzaf ve emekli TSK mensupları, olası bir yakalama riskine karşı 3 güvenli bölgeye taşınmış. Her ne kadar Başbakan Erdoğan Balyoz sanıklarının terfisine YAŞ’ta onay vermemiş olsa da, özellikle YAŞ'a girecek personelin bir gün bile tutuklu kalmaması için, aranan paşaların oldukça korunaklı 3 toplanma yerinde tutulduğu iddia edildi. Tabi ki bunların hepsi birer iddia. Her nereye saklanmışlar ise ebediyen kalma ihtimalleri yok. Parası bittiği için orduevinden en yakın bankamatiğe giderken yakalanan kişi örneğinde olduğu gibi, er yada geç hepsi ile ilgli gerçeği zaten öğreneceğiz Anayasamıza göre Cumhurbaşkanı devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Türk Milleti'nin birliğini temsil eder; Anayasa'nın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir. Sayın Cumhurbaşkanı geçtiğimiz süre içinde Genelkurmay Başkanı Sayın İlker Başbuğ ile birkaç kez görüştü. Şimdi merak ediyoruz. Acaba Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakan bu iddiaları İlker Paşa'ya sordular mı? “Nerde aranan bu paşalar?” dediler mi? Eğer orduevlerinde saklandıkları iddiaları doğru ise, MİT'in bunu bilmemesi ve bu bilgiyi üstleri ile paylaşmamış olması düşünülemez. Eğer Sayın Cumhurbaşkanı kanunlar karşısında imtiyazlı bir sınıf ve zümre oluşturmak istemiyorsa, yasaların herkese adil ve eşit uygulanmasını istiyorsa, görevi kapsamında olan, “devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetme” sorumluluğu gereği, askeri bürokrasinin gizlediği iddia edilen bu isimlerin yargıya biran evvel teslimini sağlamalıdır. İlker Paşa kendisine konu sorulduğu halde “hiçbir bilgisi olmadığını” iddia etmişse, daha sonra bu kişilerin orduevlerinde saklandıkları gerçeği ortaya çıkarsa, sanıkları kanun önünden saklama suçuna ortak olan kişilere yasalar ne tür cezalar öngörüyorsa, haklarında işlem yapılmalıdır. Eğer saklanmakta devam ederlerse, savcılık makamı bu konuda MİT’ten bilgi istemelidir. Kaldı ki, YAŞ bitti. Saklanarak terfi edeceğini sananlar yaşa bastı. Çıksınlar artık ortaya. Eğer gerçekten birinci derece yakınları bu kiilerin nerelerde olduklarını bilmiyorlarsa, başlarına ne geldi ki acaba diye üzülmelerine neden olmasınlar. Son sözümüz şu: Genelkurmay Başkanlığı'nın, Hantepe saldırısında ihmali olanların değil, Heron’ların çektiği görüntüleri medyaya verenlerin peşine düştüğü iddia ediliyor. İddiaya göre, askeri savcılık talimat vermiş ve görüntülerin canlı canlı izlendiği 30 birimde görev yapan askeri personelin adreslerine şafak baskını yapılmış. Dağlıca, Aktütün, Sarıyayla, Gediktepe, Hantepe ve diğerleri... Zihinleri kurcalayan çok sayıda soru... Oğlunun adının karıştığı bir fotoğrafla ilgili aynı gün apar topar açıklama yapan İlker Paşa, Hantepe saldırısıyla ilgili iddialar konusunda günlerdir kamuoyunu ikna edecek 2 satır açıklama yapmadı. Kamuoyunun gözleri önünde oynanan bu müsamere, devlete ve TSK'ya olan güveni tamamen bitirmektedir. Yazık oluyor koca kurumun itibarına... Ailelerin zihnindeki acabalar giderek artıyor. Buna kimsenin hakkı yok. Prof. Dr. Osman ÖZSOY |
|
![]() |
![]() |
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|