PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Moğol usulü 'Kanuni'...


ALONE53
03-21-2008, 16:17
Moğol usulü 'Kanuni'...
NİHAL BENGİSU KARACA

Cengiz Han'ı nasıl bilirsiniz? Kuşkusuz 12. yy'a damgasını vuran bir fatih; kıstasımız 'başarı' ise onu tarihin görüp göreceği en büyük stratejistlerin, en büyük devlet adamlarının, en önemli savaşçıların yanına hiç çekinmeden yerleştirebiliriz.
Fakat Cengiz Han dendiğinde gözümüzün önünde vahşi bir adam canlanmasına da engel olamayız. Fethetmeye gittiği yerlerde özellikle kütüphaneleri yakmaktan zevk aldığını, ordusuna yağma izni verdiğini, ele geçirdiği kadınlara hiç çekinmeden tecavüz ettiğini, kıyımdan ve katliamdan çekinmediğini, kısaca Batılıların taktığı 'barbar' lakabını hak etmek için elinden geleni ardına koymadığını okumuş, duymuşuzdur çünkü.

Peki bir adam hem bu kadar zalim hem de hayranlık duyulası bir şahsiyet olabilir mi? Zulüm tarih kadar eski, ama zulmün tarifi kuşaktan kuşağa değişiyor. Kendisini uygar varsayan her yeni kuşağın da geçmişe bakarken zalimleştiğini söyleyebiliriz. Modern algı terazisi, yüz yıllar önceki tahakküm ilişkilerini tartarken haddinden fazla kaba, insanlık dışı yabani figürler vehmetmeye yatkın.

Sergei Bodrov imzalı Rusya, Almanya, Kazakistan ve Amerika ortak yapımı Mongol/Cengiz Han filmi, bildiğimiz Cengiz Han'ın hayatına tam da bu anlamda bilinmedik bir parantez açıyor. Bir üçleme olarak tasarlanmış konseptin ilk filminde, Cengiz Han'ı 'kağan' olmaya götüren koşulları, henüz 'temuçin' iken çektiği acıları izlerken, 'barbar' yönüyle kontrast teşkil eden yığınla detaya şahit oluyoruz. Daha dokuz yaşında babasını öldüren ve sonra da kendisinin peşine düşen adamlarla mücadele etmek zorunda kalıyor, defalarca esir düşüyor, kaçacak hiçbir yeri kalmayana dek kovalanıyor. Yine küçük yaşta babasının kurallarını çiğneyerek seçtiği eşi Börte'ye kavuşabilmek için önemli bir Moğol kuralına başkaldırıyor; 'bir kadın için savaşıyor', yine bir Moğol kuralını hiçe sayarak, Temuçin'in hayatını kurtarmak için düşmana teslim olan ve hamile bırakılan Börte'nin bebeğine babalık ediyor. İşin tuhafı Tangut Krallığı'nda esir düştüğü yıllarda Börte yine Temuçin'i kurtarabilmek için bir kervan sahibinin eşi oluyor. Esareti, karısının edindiği mülk ve sağladığı rüşvet sayesinde sona eren Temuçin'i kapıda başka bir sürpriz bekliyor. Mungun adında bir çocuk daha! Kocasının hayatını iki kez kurtaran, iki kurtarışı da başka eşlerden edinilmiş bebeklere sebep olan Börte'nin soğukkanlılığı da, Temuçin'in bu evlatlara 'ben sizin babanızım, OK?' kıvamındaki kural dışı sevecenliği de filme garip bir mizah duygusu katıyor; önce kan kardeş olduğu sonra da savaştığı Camoka adlı karakterin Cengiz Han'dan rol çalan sempatikliği de filmdeki ince mizaha anlamlı katkılar yapıyor.

Sonuçta yağmacılığa ve katliam yapmayı âdet haline getirmiş serseri Moğollara biraz merhamet öğretmek için halkının yarısını öldürmeyi göze alan, hayatının her hakiki merhalesinde kurallara karşı geldiği halde hayatını Moğol kabilelerine kanun/kural getirmeye adamış olan bu adamın hikâyesinden şunu öğreniyoruz: Her büyük zaferin ve her büyük fatihin hikâyesinde büyük çelişkiler mevcuttur; ancak bu çelişkilerin trajik mi, ironik mi, lirik mi olduğuna hikâyeye bakan karar verir. Rus tarihçi Lev Gumilyov'un 'bakışından' derlenmiş senaryo gözü pek ama naif, savaşçı ama zarif, cahil ama zeki, stratejist ama mistik bir kağanla baş başa bırakıyor bizi. Sergei Bodrov'un Cengiz Han'ı, 'mevzuu Temuçin ise konjonktür gereği mecbur kalınmış kocaları devreden çıkarmak, (gerekirse boğazlayıvermek) teferruattır' fikriyatında olan dişi kurdumuz Börte'den çok daha merhametli; ganimeti adil bölüştürüyor, savaş esirlerine iyi davranıyor, tabii yerseniz. Ama yemeyecek bile olsanız, bu filmden hoşnut kalmanızın her halükarda garanti olduğunu söyleyebiliriz. Temuçin'in çocuklukla yetişkin bir adam olma arasında yaşadığı uzunca bir dönem atlanıyor, bu adamın iyi kılıç kullanmayı hangi safhada öğrendiği muğlak kalıyor, ama işte, mevzuu böyle bir tarihî figür için anlamlı bir parantez açmak olunca, teferruat mühim olmayabiliyor. Asgari sinema duygusu olan herkesi mest edebilecek doğal güzelliklerden iyi yararlanılmış olması, iyi kadrajlar, iyi kostümler, geniş ve yakın planlardaki başarı düzeyinin de bu tatminde büyük bir payı var hiç kuşkusuz.

MetinCeylan
03-21-2008, 16:19
sagol