PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : 'Baykal kapatma davasını önceden biliyordu' iması


ALONE53
03-21-2008, 16:12
'Baykal kapatma davasını önceden biliyordu' iması


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Partisinin il başkanları toplantısında konuştu.





AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''AK Parti bugüne kadar hiçbir aşırılığın, hiçbir gerilimin tarafı olmadı. Bundan sonra da olmayacaktır'' dedi.
Erdoğan, demokrasilerde meşruiyetin kaynağının millet olduğunu ve temel erklerin millet adına yetki kullandığını da söyledi.

Başbakan Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısının açılışında yaptığı konuşmada, memleket sevdalıları olarak sabırla, sağduyuyla, ****netle yollarına devam ettiklerini belirtti.

Türk milletinin çağdaşlaşma hedeflerini gerçekleştirmek için, milletle el ele, gönül gönüle medeniyet yoluna çıktıklarını kaydeden Erdoğan, bu yolda güçlüklerle, zorluklarla karşılaşabileceklerini dile getirdi.

Uzun ince bu yolun sonunun aydınlığa çıkacak olmasına dair inançlarının tam olduğunu vurgulayan Erdoğan, azim ve kararlılıklarının ilk günkü kadar güçlü, hizmet aşklarının da ilk günkü kadar canlı olduğunu ifade etti.

Gönüllerinde millete hizmet dışında bir murat, bir gaye taşımadıklarını kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:

''Çünkü biz bütün zorlukların sonunda bir kolaylığın, bütün darlıkların sonunda bir genişliğin olduğuna inanıyoruz. AK Parti kendi siyasetini daima ülkemize hizmetleriyle, ülke için ürettiği katma değerle tamamlayan bir partidir. AK Parti bugüne kadar hiçbir aşırılığın, hiçbir gerilimin tarafı olmadı. Bundan sonra da olmayacaktır.

AK Parti kurulduğu günden beri toplumsal merkezin partisidir. 70 milyon insanımızı aynı samimiyetle kucaklayan bir Türkiye partisidir. Demokrasiye mesafeli olanlar, halka mesafeli olanlar bizi anlamakta güçlük çekebilirler. Onlar hesaplarını yaparken Türkiye'nin kazanımlarını, Türkiye'nin birikimlerini hesaba katmayabilirler. Onlar hesap yaparken Türkiye'nin dününü, bugününü, yarınlarını düşünmeyebilirler. Değiştiremeyeceğimiz kadar kemikleşmiş önyargılara sahip olabilirler. Ama biz ülkemize, bu millete, bu topluma, hizmete kendini adamış siyasi kadroyuz.

-HUKUK DEVLETİNİN ÇETELERDEN ARINMASI-

Birileri, ülkenin itibarının yükselmesini, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesini, hukuk reformlarıyla hem vatandaşın hem devletin güçlenmesini siyasetin normalleşmesini, krizlerin bitmesini, milli gelirin, ihracatın, üretimin artmasını, enflasyon ve yüksek faiz ateşinin sönmesini önemsiz bulabilir.

Adaletin sağlanmasını, şehirlerimizin köylerimizin mamur hale gelmesini, cumhuriyetimizin muasır medeniyet hedeflerine yaklaşmasını, dünyadaki rekabet gücünün artmasını, Türk lirasının değerinin, Türk milletinin saygınlığının, toplumsal dayanışmanın güçlenmesini, hukuk devletinin çetelerden arınmasını önemsemeyebilir. Bazılarının cumhuriyetimizin yüzüncü yılına güçlü bir demokrasi, güçlü bir ekonomi ile hazırlanmak gibi bir derdi olmayabilir. Ama biz Türk milletinin hukukunu korumak için bu hedefimizden geri doğru bir tek adım atmayacağız.

Biz, sorumlu siyaset diyerek yola çıktık. Sorumluluk duygusundan hiçbir zaman uzaklaşmayacağız.''

-''SİYASİ VE HUKUKİ MEŞRUİYETİ HER ŞEYİN ÜSTÜNDE TUTTUK''-

Parti ve hükümet programlarının açık ve şeffaf olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, neler yapıldığının hesabının millete her gün verildiğini ifade etti. Hükümetin yaptıklarını da yapamadıklarını da ''halkın gün be gün değerlendirdiğini'' kaydeden Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

''Bizim odaklandığımız şey şudur: Ülkemize hizmettir. Halkımıza hizmettir. Bizim odaklandığımız tek yer, ülkemizin itibarını, demokrasimizin saygınlığını yükseltmek, halkımızın ekmeğini, aşını büyütmektir.

Bizi oy veren, oy vermeyen 70 milyon insanımız da aynı amaca kilitlenmiş, aynı hedefe gönül vermiştir. AK Parti kurulduğu günden bu yana siyasi ve hukuki meşruiyeti her şeyin üstünde tutmuştur. Demokrasilerde meşruiyetin kaynağı millettir. Temel erkler millet adına yetki kullanır. Siyasi partiler, milleti, doğrudan milletten aldığı yetkiyle temsil ederler. AK Parti olarak biz milletimiz adına siyaset yapıyoruz. Her konuşmamızın özü, özeti 70 milyona hizmettir. Bu yola böyle çıktık.

5 yıllık hükümet icraatları da göstermiştir ki bizim siyasi anlayışımızda 'öteki' yoktur. Hiç kimse, AK Parti'nin zümre siyaseti yaptığını, bölge siyaseti yaptığını, mezhep ve meşrep siyaseti güttüğünü söyleyemez.

Keza, siyasetimizin temel belirleyeni hiçbir zaman sayısal gücümüz olmadı, olmayacaktır. Ancak, dün (yüzde 34'ün siyasal meşruiyeti nedir?) diye soranlar, yüzde 47'yi görünce şimdi de (çoğunluğun dediği mi olacak?) diyorlar. Tek bir ferdin bile iradesi, tercihi, kanaati bizim için önemlidir. Onun için Türkiye'nin 81 ili bizi kucaklamıştır. Sivas'tan öteye geçemeyenler şimdi kalkıp bunu iddia ediyorlar. Önce siz 780 bin kilometrekarelik Türkiye'nin partisi olun ondan sonra konuşun. 70 milyonun, çeşitli toplum katmanlarının partisi olun ondan sonra konuşun.

Bizim demokrasi anlayışımızda bu var. Bütünü kucaklamak var. 780 bin kilometrekarenin her birimine hizmet götürmek var. Bu anlayışla biz bu yola çıktık. Ne batı dedik, ne doğu dedik, ne kuzey dedik, ne güney dedik. Ne zaman ki Türkiye'nin 780 bin kilometrekaresi çağdaş, modern bir Türkiye'nin tüm imkanlarını yakalar, işte o zaman biz 'evet hedefimize ulaştık' deriz.

-''SİYASETİMİZİN ESASI MİLLETİMİZİN HUKUKUNU KORUMAKTIR''-

Başbakan Erdoğan, konuşmasında, bazı hukuk fakültelerinin dekanlarının yayınladığı bildiriye de değinerek, ''Ne kadar güzel. Demek iş size de düştü. Şimdi içinizdekileri ortaya koyuyorsunuz'' dedi.

AK Parti'nin, hukukun üstünlüğünü kabullenmiş bir parti olduğunu ve bugüne kadar da böyle geldiğini vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''AK Parti, 2003'den bu yana bu mücadelesini iktidarda bu şekilde sürdürmüştür ve şekilde sürdürmeye de devam edecektir. Bunda kimsenin tereddütü olmasın. Biz gerginliklerin hiç bir zaman ülkemizde tarafı olmadık. Bir şiddet eyleminin içinde AK Parti'yi göremezsiniz, göremeyeceksiniz.

En geniş anlamıyla demokratik mücadele neyse AK Parti bunu yapmanın özlemi, gayreti içerisindedir ve en geniş anlamıyla demokrasi evrensel anlamıyla özgürlükçü bir hukuk bu ülkenin insanlarından, bu halktan esirgenemez. Bunun için siyasetimizin esası milletimizin hukukunu korumaktır. 16 milyon 500 bin seçmen ifadesini kullanırken bunun için kullanıyoruz, kullanmaya da devam edeceğiz. Zira ne bu millet, ne bu devlet sahipsizdir.''

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Siyaset dışı müdahalelerle siyasi alan, tanzim edilemez. Siyasetin rotasını da millet belirler, siyasi alanı da ancak millet tanzim eder'' dedi.

Başbakan Erdoğan, AK Parti Genel Merkezinde düzenlenen Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısının basına açık bölümündeki konuşmasında, ''yaptıkları çalışmaları gölgeleme gayreti içinde olanlar ne kadar gayret ederlerse etsinler, milletin kendilerini 'kendi içinde gördüğünü' ve yaşadığını'' ifade etti.

Erdoğan, bunu geçen hafta yaptığı Batman, Siirt, Şanlıurfa ve Mardin'deki kongrelerde gördüklerini belirterek, şunları kaydetti:

''Miting değildi bunlar. Ama kongreleri, miting haline getiren halkımızın, bu nezaketini, yaklaşımını 'miting yapıyor bunlar' zanneden birileri de yok değil, var. Çok şükür halkımızın başını önüne eğdirmedik. Halkımızın rızasını kazandığımız için halkımızın bize desteği hamdolsun çığ gibi büyüyor. İddiamızın altında kalsaydık, halkımız hür iradesiyle bize yeniden emanetini vermezdi. Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletini nasıl işlettiğimizi gördüğü için oyunu artırarak, yüzde 47 ile bizi tekrar iktidara taşıdı. Bunu nasıl oluyor da görmemezlikten geliyorsunuz?''

Hiçbir engelleme çabasının, Türkiye Cumhuriyetine sadakatle hizmet iradelerini gölgeleyemeyeceği gibi demokratik iradesini daha 8 ay önce ortaya koyan milletle aralarını açmaya da yetmeyeceğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Biz Türkiye'yi geriye değil, her alanda daha ileriye taşımak için çalışıyoruz. Geçen 5 yıllık iktidarımız bunun en güzel kanıtıdır. Açık söylüyorum, biz demokrasinin çıtasını hukuk devletinin çıtasını yükseltmeye, halkımızın haklarını özenle korumaya devam edeceğiz. Hukukun, adaletin genel prensiplerinden şaşmadan ülkemizi kalkındıracağız. Her zaman söyledik, yine söylüyoruz, bizim özgürlük anlayışımız başkalarının özgürlüğünü de güvenceye almaktır. 'Benim özgürlüğüm iyi, senin özgürlüğün kötü' anlayışının daima karşısında olduk. Özgürlükler bir bütündür. Bölmek de mümkün değildir. Onun bir hiyerarşisi olmaz. Sen-ben ayrımı kabul edilmez. Birimizin özgür olmadığı yerde hiçbirimiz özgür olamayız. Buna böyle inanmalıyız.''

-''BENİM ÖZGÜRLÜĞÜM İYİ, SENİN KÖTÜ...''-

Özgürlüğün herkes için geçerli olmasının önemine dikkati çeken Erdoğan, sözlerine şöyle devam eti:

''Bunun için tereddüte düşmeden, engellere takılmadan demokrasinin çıtasını daha da yükseltmeye devam edeceğiz. Meclisin çatısı altında milletin iradesini temsil eden hiç bir gruba, partiye haksızlık yapılmasını kabul edemeyiz. Demokrasinin kurumlarını, organlarını korumadan, her şeyin üzerinde tutmadan demokrasiyi yaşatamayız. Siyaset dışı müdahalelerle siyasi alan tanzim edilemez. Siyasetin rotasını da millet belirler, siyasi alanı da ancak millet tanzim eder.''

-''ALKOLLÜYKEN (NAMAZA) YAKLAŞMAYINIZ''-

Başbakan Erdoğan, ''sadece kendilerine demokrat'' olmadıklarını her zaman gösterdiklerini belirterek, şunları söyledi:

''Sayın Baykal diyor ki, 'Başbakan DTP'ye kapattırma davası açılırken yargıya intikal eden konular üzerinde konuşmak doğru olmaz demişti'. Ben bu ifadeyi Çek Cumhuriyeti gezisi sırasında gerekçeyi görmeden bir değerlendirme yapmanın mümkün olamayacağını ifade ettikten sonra söyledim. Bunların hepsi kayıtlarda var. Ama hani bir fıkra var ya, ''namaza yaklaşmayınız'. Halbuki başını söylemiyor. Sadece orasını cımbızlayıp alıyor. Başında ne var? 'alkollüyken, sarhoşken buraya yaklaşmayın', herhalde bu da laikliğe aykırı değildir. Kaldı ki daha o geziye çıkmadan havaalanında ve sonra uçakta gazetecilerin soruları üzerine ben bunları ifade ettim, ilerisini, gerisini... Lütfen Sayın Baykal, demek ki sen de bunların rahleyi tedrisinde bulundun da böyle konuşuyorsun.''

Demokratik müdahale yollarının açık tutulması gerektiğini belirten Erdoğan, ''Sıkı defans uygulanırsa, parlamento dışına itilirlerse onları da dağa gönderirsiniz. Parlamentoya seçimle gelmiş olan milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırmak, parlamento dışına atmak doğru olmaz. Benim ifadem budur. Hatta 'Sayın Baykal ile birlikte aynı çatı altında siyaset yapıp sonra dağa çıkanlar yok mu?' diye sormuştum. Hatırlayın bunları'' diye konuştu.

Şiddet yerine anayasal düzen içinde demokratik siyaseti tercih edenlere kapıların kapatılmaması gerektiğini özellikle vurguladığını anlatan Erdoğan, bu ilk açıklamasından sonra 20 Kasım 2007 tarihli AK Parti grup toplantısında ''AK Parti olarak bizim yaklaşımımız demokrasiyi içine sindiren, anayasal düzene uygun hareket eden herkesin demokratik sistem içinde tutulmasıdır. Bunu başarmak da biz siyasilerin görevidir'' dediğini hatırlattı.

Erdoğan, ''Şimdi asıl demokrasi ve siyaset kurumunu savunmak, gerektiğinde hep suskunluğu tercih eden Sayın Baykal'a şunu sormak gerekir: 29 Ocak 2008 tarihindeki grup konuşmasında Baykal önemli bir kehanette bulunuyordu. diyordu ki, 'Türban düzenlemesi, önemli siyasi gelişmeler yol açacaktır'. Peki soruyorum: Baykal'ın o günden bir bildiği mi vardı? Sayın Baykal siyaset arenasında, bileğini bükemediği AK Parti'nin bu tür yollarla devre dışı kalmasından medet mi umuyor? Sayın Baykal bunu daha önce de denediniz. Böyle yöntemlerin içinde olmak yerine siz de çalışın, siz de milletin gönlünü kazanın. Bu ülkeye hizmet etmek için biraz çaba gösterin, siz de teveccüh görürsünüz. Milletimiz sizin durumunuzu çok basit bir dille anlatıyor zaten. 'Kıskanma ne olur, çalış senin de olur'.''

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan cumhuriyetimizi yükseltmenin, istisnasız bütün vatandaşlarımızın aidiyet bağlarını güçlendirmenin tek yolu herkes için eşit hak ve hukuktur'' dedi.

Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısının açılışında yaptığı konuşmada, ''azınlık'', ''çoğunluk'' diye milletin görüşlerini ayırmadıklarını, milleti dikkate almadan hareket etmediklerini ve hepsini bir değer olarak gördüklerini söyledi.

Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Azınlığın hukukunu korumak, çoğunluğun hukukunu korumak kadar bizim için önemlidir ama bunu yaparken çoğunluğu bir kenara atma hakkına da kimse sahip değildir.

Biz hor görmek değil, hor görülenlere sahip çıkmak için, biz dışlamak değil, dışlananlara kucak açmak için yola çıktık. 'Demokrasi çoğunluk istibdatı değildir'. Bunu böyle diyenler sakın azınlık tahakkümünü de savunuyor olmasınlar lütfen. Çünkü bazıları kendilerine layık gördüklerini, adamına göre bazen azınlık, bazen de çoğunluktan esirgeyebiliyorlar. Bunların hepsini yaşadık, gördük.

Evet, azınlık derken hani gayrimüslimleri kastetmiyorum. Demokrasideki oyu itibariyle azınlık noktasında olan seçkinci bir ekip var ya onları kastediyorum. Onlar, 'Bu ülkenin rotasını biz çizeriz. Bu ülke bizimdir' diyerek halkı ötelemişlerdir. Halkı yok farz etmişlerdir. Bunu ortaya koymak istiyorum.

'Cumhuriyetçiyiz' derlerken cumhuru reddetmişlerdir. 'Halkçıyız' derken halkı yok farz etmişlerdir. Bunları nasıl olur da görmemezlikten geliriz? Demokrasinin temelinde halk yok mu? Halk var. Halkın iradesi yok mu? O var. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ifade ettiği gibi 'egemenlik kayıtsız şartsız milletin' değil midir? Milletindir. Bunu nasıl olur da görmemezlikten gelirsiniz?

Böyleleri için belirleyici olan kendilerinin ne tarafta olduğudur. Eğer sayısal olarak azınlıktaysalar, çoğunluk haksızdır. Yok eğer çoğunluktaysalar zaten azınlık olan haksızdır. Ama her hal ve karda onlar haklıdır. Biz hiçbir zaman bu yaklaşımı doğru bulmadık. 'Aslolan ilkeli siyasettir' dedik. 'Aslolan herkes için geçerli ilkelerdir' dedik. Unutmayalım ki, doğrular, hak ve hürriyetler adamına göre değişmez. Doğru, her zaman, her yerde, herkes için doğrudur.

-YAPTIKLARIMIZI GÖLGELEMEK İSTİYORLAR-

Sayın Baykal söyleyince doğrudur. CHP yapınca doğrudur. Ama başkaları yapınca yanlıştır. Bir şey ya doğdurur ya da yanlıştır. Aynı anda ikisi birden doğru olamayacağına göre Sayın Baykal ve CHP'nin yanlış yapma imtiyazı mı var? diye sormak lazım. Eğer başkası yaptığında yanlış olan CHP yaptığında doğru oluyorsa bu özel himayeyi, bu ayrıcalık hakkını nereden kendinde buluyor? Bunu ne hukuka ne de millet vicdanına sağdırmak mümkün değildir.

Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan cumhuriyetimizi yükseltmenin, istisnasız bütün vatandaşlarımızın aidiyet bağlarını güçlendirmenin tek yolu herkes için eşit hak ve hukuktur. Bu konudaki yılların ihmalini gidermek, tüm bölgelerimize, bütün şehirlerimize adaletle hizmet götürmek, devletimizi milletimizle bütünleştirmek siyasetimizin temel felsefesidir.

Bütün vatandaşlarımız, bize oy versin vermesin bizim için, bize göre, bir ve eşittir. Sükunetimiz, vakarımız, sağduyu ve aklıselime daima vurgu yapmamız sorumlu siyaset tarzımızın gereğidir.''

Başbakan Erdoğan, yola çıktılarında, Türkiye'nin hem aklı hem de vicdanı olacaklarını, iktidar olmanın kendilerini hiçbir zaman şımartmayacağını ve halk ile aralarına mesafe koymayacaklarını söylediklerini belirterek, ''Böyle dedik, böyle hareket ettik. Ama birileri, zorla, 'Bunlar şımardılar. Bunların ayakları yerden kesildi' demek suretiyle bu yaptıklarımızı gölgelemek istediler. Hala da bunun gayreti içindeler. Ne kadar gayret ederseniz edin milletimiz bizi kendi içinde görüyor, kendi içinde yaşıyor'' dedi.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Her zaman başımız diktir, alnımız açık. Söylediğimiz gibi eğer Türkiye kazanacaksa, biz kaybetmeye hazırız'' dedi.

Başbakan Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nın açılışında yaptığı konuşmada, her gün dünya devletlerinin liderlerine, yatırımcılarına, AB temsilcilerine Türkiye'nin demokrasi yolunda kat ettiği mesafeyi anlattıklarını söyledi.

Türkiye'de nasıl çağdaş demokratik bir düzen olduğunu, demokrasinin nasıl kökleştiğini, AB normlarına nasıl yaklaştığını anlattıklarını vurgulayan Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Uluslararası camia da Türkiye'de yaşananları 'devrim' diye alkışlıyor, övgüyle söz ediyor. Peki demokrasi zedelenirse, milli irade güç kaybederse Türkiye demokratik ve ekonomik kazanımlarını kaybederse bunu nasıl izah ederiz. Türkiye'nin itibarını, prestijini, selametini, kalkınması, gelişmesini düşünmek sadece bizim görevimiz mi? Türkiye'nin yine çelişkilerle krizlerle anılmasına sebep olmaya kimsenin hakkı var mı? Türkiye'nin krizlerle anılmasından rahatsız olmayanlar, bu milletin şaşmaz terazisini akıllarından çıkarmasınlar. Bakıyorsunuz çok ilginç yerlerden ilginç yorumlar geliyor, ilginç tavırlar ortaya konuyor. Niçin rahatsız oluyorsunuz? Bu tavırlarınız bu rahatsızlığınızdan mı, yoksa meydan bulamadığınız için zil takıp oynayamıyorsunuz...''

Bu gelişmelerin Türkiye'ye ve millete neler kaybettirmekte olduğunu görmeseler kendilerinin de sevinebileceğini ifade eden Erdoğan, ''Bakın, içten içe sevinç çığlıkları atan siyasi muhaliflerimiz bile bunu milletimize çok da belli etmemeye çalışıyor. Ama ne kadar uğraşsalar da gizleyemedikleri için duygularını nasıl mahcup bir şekilde izah etme telaşına girdiklerini de görüyoruz'' diye konuştu.

Rahat ve açıkça savunulamayacak bir haksızlığı örtbas etmek için türlü türlü mazeretler dile getirildiğini belirten Başbakan Erdoğan, ''Her zaman başımız diktir, alnımız açık. Söylediğimiz gibi eğer Türkiye kazanacaksa, biz kaybetmeye hazırız'' dedi.

Erdoğan, ama bunun böyle olmadığının, gizli gizli sevinenlerin mahcubiyetinden anlaşılacağını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Birkaç gün sonra konuşmaya başladıklarında ne söylediklerine ve nasıl söylediklerine bakın. Bunu açık görürsünüz. AK Parti, milletimiz nezrinde Türkiye kadar büyük bir siyasetin temsilcisi olarak kuruldu. Bizim siyasetimizin merkezinde insan yer alır diye başladık. İlk günden beri bu sözümüzün arkasındayız. Bu, ülkemiz, milletimizin sinesinde karşılık bulmuştur. İşte bizim için en büyük gurur vesilesi budur. AK Parti iktidarda bulunduğu 5 yıllık süre içinde 70 milyon insanımızın ortak umudu olmayı başarmıştır. Toplumun her kesiminden ülkemizin her bölgesinden oy almış. Hizmeti de 70 milyon insanımıza ve 81 vilayetimize adaletle götürmenin gayreti içinde olmuştur.''

Kurulduğundan beri AK Parti'nin girdiği her seçimden oylarını ciddi oranda arttırarak çıkmasının, sadece siyasi değil, sosyolojik açıklamasının da bu gerçeğe işaret ettiğini anlatan Erdoğan, bu göstergeleri, araştırmaları, rakamları herkesten çok önemsediklerini ve dikkatle izlediklerini söyledi.

Erdoğan, ama çok daha dikkatle ve hassasiyetle izledikleri başka bir şey daha olduğunu belirterek, bunun milletin kalbindeki umut ve heyecanla çocukların gözlerindeki ışık olduğunu kaydetti.

-''HALKIMIZIN YOLUNDAN DÖNDÜRMEYE DE HİÇ KİMSENİN GÜCÜ YETMEZ''-

Türk insanın, Türkiye'nin geleceğine sahip çıkma konusundaki azim ve gayreti, Türkiye'nin değişimine verdikleri gönülden desteğin, AK Parti siyasetinin millet rotasında ilerlemekte olduğunun en büyük delili olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Bu sebeple geçen 5 yılı aşkın zaman boyutunda milletimizle ortak bir duyguda buluşarak, hangi istikamete yürümüşsek bundan sonra da aynı istikamette aynı kararlılıkla yürüyeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Bu istikamet, halkımızın bize gösterdiği istikamettir. Halkımızla birlikte yürüdüğümüz rotadır. Bizi halkımızın yolundan döndürmeye de hiç kimsenin gücü yetmez. Bu bakımdan bugünkü genişletilmiş il başkanları toplantımız, çok çok önemli burada belediye başkanlarımız var, genel meclis başkanlarımız var, gençlik kollarımızın, kadın kollarımızın başkanları var ve ev sahibi olarak milletvekillerimizin bir kısmı burada. Sizlerle bu toplantıyı en geniş anlamda yapıyoruz ve diyoruz ki Türkiye'yi Atatürk'ün belirlediği çağdaş uygarlık yolundan döndürmeye hiç kimsenin gücü yetmeyecektir. Siyasi partiler demokrasi içinde var olur en temel sorumluluklarından biri de demokrasiyi yaşatmak, demokrasiye sadakatle bağlı kalmaktır. Çünkü son tahlilde demokrasiye sahip çıkmak, milletin oyuna, milletin sesine, sözüne, iradesine sahip çıkmaktır.''

Yıllar boyunca Türkiye'yi sıkıntılardan sıkıntılara krizlerden krizlere bunalımlardan bunalımlara sürükleyen yönetimlerin, bu gerçeği görmezden geldiklerini belirten Erdoğan, bu nedenle siyasetin milletin nezrinde itibar ve güven kaybettiğini söyledi.

-''DEMOKRASİ iMTİHANINA GİRDİĞİMİZ ZAMANLAR GÖRDÜK''-

Erdoğan, ilk günden beri siyaseti ülke meselelerinin çözüm adresi haline getirmenin, siyasete yön ve itibar kazandırmanın mücadelesini verdiklerini dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Siyasete güven ve itibar kazandırmanın da mücadelesini veriyoruz. Bu yolda bizzat siyasiler tarafından yalnız bırakıldığımızı, demokrasi imtihanına girdiğimiz zamanlar gördük. Ama hamdolsun hepsinden alnımızın akıyla çıktık. Siyaseti, millet iradesinin adresi ve umudu haline getirmeyi başardık. Bugün yeni bir imtihanın eşiğindeyiz. İnşallah bundan da yüzümüzün akıyla çıkacağız. Her gün medyada AK Parti ne yapacak diye sorular soruluyor, yorumlar yapılıyor, çirkin yakıştırmalar üretiliyor. Bunları gördükçe ister istemez bir yerde de üzülüyoruz. Çok açık ve net söylüyorum. AK Parti ilk günden beri ne yapıyorsa bugün de onu yapacak yarın da onu yapacak.''

MetinCeylan
03-21-2008, 16:14
baykaldan beklerim:D

NOYAN
03-21-2008, 20:39
konu siyaset bölümüne taşındı.

MetinCeylan
03-21-2008, 20:42
en cokda halkımızı etkiliyo bunlar yha tv izlenmez halde oldu bunlardan