PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : :: Dünyada pişmanLık nimettir ::


GhostGirL
02-16-2008, 10:16
İnsanın, diğer mahluklardan farklı özelliklerinden birisi de, iyi ve kötü olanı birbirinden ayırabilmesi, hata işlediği zaman pişmanlık duyabilmesidir. Yaptığı hatadan dolayı pişman olmak, üzülmek, insana mahsus bir haldir. Diğer varlıklarda bu hususiyet yoktur.

İnsan, hata yapacak ve günah işleyecek şekilde yaratılmıştır. Önemli olan, yapılan bu hataları, ölmeden önce telafi etmektir. İnkâr ediyorsa iman ederek, isyan ediyorsa pişman olup tövbe ederek, insanların haklarına tecavüz edilmiş ise helallaşarak bunları telafi etmelidir. Ölmeden önce bunların telafisi mümkündür ama öldükten sonra imkansızdır.

Ahirette herkes, dünyada iken yaptıklarından dolayı pişmanlık duyacaktır. İnkâr edenler niçin iman etmedik, günah işleyenler niçin tövbe etmedik, üzerinde kul hakkı bulunanlar niçin helallaşmadık ve ibadet edenler de niçin daha fazla ibadet etmedik diye pişmanlık duyacaklar ve üzüleceklerdir ama bunun bir faydası olmayacaktır. Bu pişmanlık ve üzüntü, dünyada iken olsaydı, çok faydalı olacaktı.

Dünya için tevekkül olur fakat ahiret için olmaz. Çünkü ahirette ne ile karşılaşacağımız belli değildir. İbadetlerimiz, iyiliklerimiz, noksan olup reddedilebilir. Alacaklıyız derken borçlu çıkabiliriz. Bu sebeple, kabirden bir kimse çıkıp dünyaya gelse, bu kimse nasıl yaşarsa, öyle yaşamaya çalışmalıyız. Ölen bir kimse, dünyaya geri gelse, her anını değerlendirir, bir anını bile boş geçirmez, hep ahireti için çalışır, günah işlemez ve kalb kırmazdı. Peki şu anda hayatta olan bizler, oraya yani ahirete gitmeyecek miyiz, gidince başımıza nelerin geleceğini ve nelerle karşılaşacağımızı dinimiz bildirmiyor mu?

Allahü teâlâya iman etmeyenler, Peygamber efendimize inanmayanlar, İslamiyet’i reddedenler, bu tercihleri sebebi ile Cehenneme gönderildikleri zaman çok feryat edecekler ve; “Yarabbi bizi tekrar dünyaya gönder, hiç günah işlemeyeceğiz, hep ibadet edeceğiz” diyeceklerdir. Ama oradaki vazifeli melekler; “Zaten oradan geldiniz ya” cevabını verecekler ve bu feryatlarının, pişmanlıklarının bir faydası olmayacaktır.

Allahü teâlâ hiçbir şeyi gayesiz ve hikmetsiz yaratmamıştır. Her şeyin bir hikmeti, gayesi vardır. İnsanın bile dünyada yaşarken, belli bir gayesi vardır. Allahü teâlâ insanı maksatsız, gayesiz olarak yaratmamıştır. Zariyat suresinin 56. âyet-i kerimesinde mealen; (İnsanları ve Cinnileri ancak, beni bilip itaat, ibadet etmeleri için yarattım) buyurularak, insanın yaratılış maksadı bildirilmektedir.

İbadet, Allahü teâlâyı tanımak, Onun büyüklüğünü anlamak ve insanın, kötülük deposu olan nefsinin farkına varmasıdır. İnsanın kendini tanıması ne kadar artarsa, Allahü teâlânın büyüklüğünü kavraması da, o kadar artar. İnsan kendini beğenirse, Müslümanları ve İslamiyet’i beğenmez, sonunda şirke kadar gider.

Vehb bin Münebbih hazretlerine üzerinde yazı bulunan bir taş getirilir. Taşın üzerinde şunlar yazılıdır:
“Ey Ademoğlu! Sen, eğer ecelinin devamlı yaklaşmakta olduğunu iyi bilseydin, uzun emel sahibi olmaktan vazgeçer, salih amellerini artırıp, çoğaltmaya bakar, dünyaya düşkünlüğünü bırakırdın. Şüphesiz sana yarın nedamet ve pişmanlık gelecektir. Çoluk çocuğun ve en yakın hizmetçilerin seni toprağa teslim edecekler. Sonra da ayrılıp gidecekler. Artık dünyaya dönüşün olmayacak. Amellerinle baş başa kalacaksın. İyi amellerini artırma imkanı bulamayacaksın. İyi amel yapıp, kabre gelmişsen ne mutlu sana! Günahlarla yüklü gelmişsen, yazık sana! Öyleyse kıyamet günü için şimdiden hazırlık yap. Pişman olmadan önce, tedbirini al!”

Netice olarak insanın, yaptıklarından dolayı dünyada iken pişman olması, üzülmesi ve tövbe etmesi, kendisi için çok büyük bir nimettir. Fakat ahirette pişmanlık ise, felakettir. Yusüf Nebhani hazretlerinin buyurduğu gibi:
“Ey insan! Vereceğin karar, çok mühimdir. Vakit ise, çok azdır. Muhakkak öleceksin! Öldüğün vakti düşün! Başına geleceklere hazırlan! Son pişmanlık fayda vermez.”