PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : İlmin yeşerdiği yer Suffa


Melancholy
05-18-2011, 00:39
Suffa hicretten sonra Hz. Peygamberin günlük namazların kılınması, İslami eğitim ve öğretimin icra edilebilmesi için inşa ettiği ilim ve hikmet öğretilen yerin adıdır.

http://medya.milligazete.com.tr/haberler/2011/05/04/200555/ilmin-yeserdigi-yer-suffa-medium-0.jpg

Suffa gösterişten şatafattan ve dünya meşgalelerinden uzak manevi bir yapıya sahipti. Suffa kısa sürede bütün dünyada vahyin yayılmasına vesile oldu.
Açlık ve sefalet içerisinde yaşayanlar, ilme susayanlar, evsiz yurtsuz kalanlar bu küçük mütevazi ve nadide mescidin manevi atmosferini solur ve bu atmosferi uzak beldelere de taşırlardı.
Hâlâ aktif olarak yaşayan ve Mescid'un-Nebi olarak adlandırılan Suffa'da üç ayrı bölüm yer alıyordu: Namaz kılınan yer, eğitim için kullanılacak araç gereçlerin saklanması için ayrılan bölüm ve Hz. Peygamberin eşleri için ayrılan kısım.


Burada temel öğreti Kur'an ve Kur'an'ın ışığında devam eden temel bilgilerdi. Buradaki talebelere kari deniyordu. Talebeler burada sadece ilim öğrenmekle kalmıyorlar aynı zamanda öğrendikleriyle amel etmeyi de yaşamlarının bir parçası haline getiriyorlardı. Öyle ki gece boyunca namaz kılarlar oruç tutarlar hem züht takva içinde yaşarlar aynı zamanda başka işlerle de meşgul olurlardı.
Hazret-i Peygamber, şehirleşmenin, yerleşik yaşantının mevcut olmadığı bir toplumda ilme büyük önem vererek, yoksunluğa ve mahrumiyete rağmen bir okul kurmuştu, bu okulu da bizzat kendisini yönetmekteydi. Evini yurdunu yakınlarını vatanını Allah için terk edip de gurbetin yollarına düşen muhacirler inandıklarıyla iman edip uğruna her şeylerini feda ettikleri dinin eğitim ve öğretimine ne kadar çok önem verdiklerini bizzat yaşayarak insanlara gösteriyorlardı. Çünkü İslam, insan yaşamında ilim, eğitim ve öğretime hangi ortamda olursa olsun önem veren bir dindir.
O zamanlar bugün olduğu gibi teknolojik imkanlar yoktu. İnsanlar yaşamlarını zorluklar içinde sürdürüyorlardı. Yiyecek ekmekleri, barınacak evleri, paraları yoktu. İlmi öğrenmek de yaymak da belli bir güçlüğü beraberinde getiriyordu. İnsanlar ilim için uzun yolculuklara çıkıyor ve aylarca süren yolculuklar yapıyorlardı. Yoksulluk insanların işlerini güçleştiriyordu fakat onları amaçlarından alıkoyamıyor ve azimlerini kıramıyordu...
Suffa'nın hayatımızdaki yeri

Suffa'nın Medine İslam toplumu içerisindeki fonksiyonu neydi? Neydi Suffa? Niçin inşa edilmişti? Hangi şartlarda oluşturulmuştu? Her şeyden önce, Suffa kimsesiz ve çaresiz insanlar için bir barınaktı, buradaki ilim aşıkları, hiç bir engel hiç bir sınav hiç bir baskı ve çıkar gözetmeksizin ilim ve hikmet, ahlak ve fazilet, iyilik ve erdem dersi veriyordu insanlığa... Bu sayede, ilim ve medeniyet yoksunu bir toplum kısa sürede aydın, paylaşımcı, fedakar şefkat ve merhamet sahibi, zamanı en iyi şekilde değerlendiren bir topluma dönüşmüştü. İslamı kaynağından öğrenmek isteyen ve bu niyetle uzak beldelerden Medine'ye gelen kişiler geçici olarak da olsa barınacak, yiyip içecek bir yer aradıklarında Suffa'yı buluyorlardı. Bu insanlar orada kalıyor, barınıyor, ilim ve terbiye öğreniyor, ilmi seviyelerini yükselterek memleketlerine geri dönüyorlardı. Uzak ülkelerden gelen yoksul talebeler odun keserek, su taşıyarak kendi hayatlarını burada idame ediyor ve yoksulluğun ilim öğrenmeye engel olmadığını bütün dünyaya gösteriyorlardı.
Suffa, insanlığa açılan kapıydı

Suffa tanınmış bir çok şecaat ehli insanlar yetiştirmiştir. Bu insanlar İslam tarihinin şanlı sayfalarına geçmişler ve insanlığa yol göstermişlerdir. İbni Mesut, Bilal-i Habeşi, Hanzele, Ebu Zerr, Selman-ı Farisi, Ebu Vakkas... gibi şecaat ve Allah aşığı insanlar bu kurumun mütavazi çatısı altında yetişmiş örnek kişiliklerdir... Onlar şehadet aşkını, ilmin önemini şuur ve dirayet üzere kalmayı burada öğrenmişlerdi...
Suffa bir çok fakir, yoksul kimsesiz ve çaresiz insanı hem barındırıyor, hem de gönüllü öğretmenler eşliğinde bu insanlara ilim ve fazilet öğretiyordu.
Peki nasıl? Küçük bir toplumda sayıları 4000'lere ulaşan talebe bu yoksul ülkede nasıl bir hayat yaşıyorlardı? Hangi finansal kaynaklarla hangi parayla hangi yiyeceklerle ayakta kalıyorlardı?
Kim bakıyordu bu insanlara?
Hazret-i Peygamber bu talebelere yardım ve finansman sağlamaları için halka çağrıda bulunuyor, vefakar ve cömert halk belki de yarım ekmeğini bu insanlarla paylaşıyor ve bu insanlara gönüllü finansal destek sağlıyorlardı.
Cahalet ve medeniyet yoksunluğunun pençesinde vahim bir hayat süren halk, imanın itaatle mümkün olduğunu kavramakta sevgi ve kardeşliği şecaat ve iyilikseverliği öğrenip yeni bir toplum icra etmekteydiler.
Suffa: Bir eğitim kurumu, ilk İslami üniversite, aynı zamanda da bir yurt, aşevi, mescid, ibadetgah ve ilmin yeşerdiği mütevazi kurum...
Öğretmen: Hz. Peygamber...

Talebe: Dili, rengi, asabiyeti ne olursa olsun, insan olarak herkesi kucaklayan ve aydınlatan bir anlayış.
Ve... bu sevgi ve dayanışma üçgeni içerisinde yayılan bir İslam.
Peki burada yetişen talebeler ne yapmaktaydılar?
Onların ilim ve amel anlayışı neydi?
Öğrendiklerini hangi amaçla ve hangi maksatla öğrenmekteydiler?
İnsanlara hiç bir sınav hiç bir engel hiç bir zorluk hiç bir baskı ve ya kısıtlama getirmeksizin sınırsız bir eğitim ve öğretim özgürlüğü sunan Hazret-i Peygamberin talebeleri ilimde cimrilik yapmayıp ilmi hiç bir karşılık beklemeksizin dünyaya taşıdılar. Günlerce, aylarca, yıllarca süren çalışmalarıyla insanların gönüllü eğitmenliğini yaptılar. Üstelik bu insanların çoğu fakir ve kimsesiz kişilerdi ama ilimlerini satmadılar hiç bir karşılık almaksızın yorulmadan, yılmadan zorluklara karşı geri çekilmeden ilmi
Arap yarımadasına ve bütün dünyaya yaydılar.
Bilgi, nefsin esaretinden kurtarıyor

Bilindiği üzere Suffa insanları bilgi ve bilinç olarak uyandırıyor ve onları nefislerinin esaretinden kurtararak özgürleştiriyordu. İlmi olarak kendilerini yetiştirmek isteyen kimseler, hiç bir kısıtlama, hiçbir baskı ve zorluk yaşamadan buradan faydalanıyorlardı. Bırakın baskı ve zorlamaları, Efendimiz bu insanları teşvik ediyor ve onlara destek sağlıyordu.
İnsanlar burada, etnik köken, dil, ırk ayrımıyla karşılaşmıyorlar ve hak ettikleri değeri görüyorlardı. Suffa'nın bereketinden faydalanabilmek için, ilim almaya niyet etmek ve buraya gelmek yeterliydi... Öğrenmek ve öğretmek... Düşünmek ve düşündürmek bu insanların en büyük idealleriydi.


Milligazete