PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Ruhumuz bedenimizle, dünyamız ahiretimizle irtibatlıdır


Melancholy
04-01-2011, 11:39
Efendimiz hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışın" sözüyle, hayatımızın bir denge üzerine kurulu olduğunu belirtiyor.

http://medya.milligazete.com.tr/haberler/2011/04/01/195970/ruhumuz-bedenimizle-dunyamiz-ahiretimizle-irtibatlidir-medium-0.jpg
http://adsrv.prodestek.com/www/delivery/avw.php?zoneid=68&cb=INSERT_RANDOM_NUMBER_HERE&n=a831eec1 (http://adsrv.prodestek.com/www/delivery/ck.php?n=a831eec1&cb=INSERT_RANDOM_NUMBER_HERE)

Buna göre ihtiyacımız miktarınca; hem dünya için hem de ahiret için çalışmalı ve hayatımızı bu denge üzerine bina etmeliyiz. Ancak, Efendimizin bu hadisi sık sık dillendirilse de, günümüz insanı daha ziyade dünya işlerini ahiret işlerine tercih ediyor, neredeyse vaktinin tamamını dünya için harcıyor. İnsanların bu doyumsuzluğu doğurduğu sonuç itibariyle tek dünyalı bir insan modeli ortaya çıkarıyor. Yani, çalışmalarımız, yaşam tarzımız ve beklentilerimiz sekülerizmin renklerini taşıyor ve bizler her geçen gün dünyaya biraz daha bağlanıyoruz.
Hayat bir mücadeleden ibaret, elbette yaşadığımız sürece rızık peşinde koşacağız, vaktimizin bir kısmını buna harcayacağız ancak bütün bunlar hiçbir şekilde bizi manevi bağlarımızdan ayrıştıramayacak ve ayrıştırmamalı...

Hayat bir denge üzerine kurulmuştur ve bu bütünlük içinde dünyayı ahiretten ayırmak imkansızdır. Ruhumuz bedenimizle nasıl irtibatlı ise, ahretimiz de dünya ile öyle irtibatlıdır. Ahiret alemini yaşadığımız hayatın iç alanında yer alırken, dünya hayatı dış alanında yer alır. Bu anlamda dünyayı ahiretten bağımsız düşünmek mümkün değildir. Dinimiz, insanların dünyadan ellerini eteklerini çekmelerini ve hayatlarında başka hiçbir şeye yer vermemelerini istememektedir. Aynı şekilde, insanların tamamen dünyaya yönelmelerini maddiyata karşı aşırı hırs beslemelerini de kabul etmemektedir. Çünkü her iki durumda da Efendimizin tavsiye ettiği denge bozulmaktadır.

Toplumdan uzaklaşmak ve edilgen bir nesne gibi kabuğuna çekilmek insanın doğasına uygun değildir. Aksine dinimiz insanların bir arada yaşamalarını birbirlerine destek vermelerini istemektedir. Diğer taraftan, kişinin tamamen dünya işlerine yönelmesi ise, insanlar arasındaki sevgi ve yardımlaşma bağlarını zayıflatmakta ve insanları katı kalpliliğe, açgözlülüğe bencilliğe cimriliğe götürmektedir. Hayat bir tahtaravalli gibi iki tarafı da dikkate almayı ve bunu bir denge içinde tutmayı gerekli kılıyor. Nitekim Yüce Allah "Allah'ın sana verdiğinden (O'nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste ama dünyadan da nasibini unutma. Allah sana ihsan ettiği gibi sen de (insanlara) iyilik et Yeryüzünde fesat çıkarmağa çalışma. Allah fesat çıkaranları sevmez" (Kasas 28-77)buyurur. Buna göre bizler yaşadığımız dünyadan kopamayız ancak burada ahiret için yatırım yapmaya gayret ederiz. Yani ne dünyayı küçük görür, yerden yere vururuz ne de dünya hayatının ahiret için bir imkan olduğunu göz ardı ederiz. Efendimiz "sizin en hayırlınız, ahireti için dünyasını dünyası için ahiretini terk etmeyip, her ikisini birlikte yürüteninizdir. Zira dünya ahirete ulaştırıcı bir vasıtadır. Sakın inanlara yük olmayınız" buyurmaktadır.

Hazret-i Peygamber dünya işlerine dalıp ahireti unutanları uyardığı gibi sadece ahiret için çalışanlara da hayatın bir denge üzerine kurulu olduğunu öğretmiştir. Rivayete göre Sahabelerden bir grup Peygamber Efendimizin zevcelerine gelir ve Peygamberimizin nasıl ibadet ettiğini sorarlar. Aldıkları cevap üzerine kendi amellerini azımsayarak "geçmiş ve gelecek günahları affedilmiş olan Peygamber Sallallahü aleyhi Vesellem böyle ibadet ederken bizler ne haldeyiz diye düşünürler. İçlerinden biri "Bundan sonra ben geceleri uyumayıp devamlı namaz kılacağım" der. Diğeri "Ben de sürekli oruç tutacağım" der. Bir diğeri ise, "Ben de hanımlarımdan ayrılacağım ve asla evlenmeyeceğim" der. Bu şekilde sözleşirler. Onların durumu Resulullah'a iletildiğinde Efendimiz bu kimseleri çağırır ve onlara "Allah'a yemin ederim ki, ben Allah'tan sizden daha çok korkarım, daha çok sakınırım. Fakat ben bazen oruç tutarım, bazen iftar ederim. Namaz kılarım, uyku da uyurum. Kadınlarla da evlenirim. Kim benim sünnetimi terk ederse o benden değildir" der.

İslâmiyet, kişinin dünya işlerinde olduğu gibi ibadet hayatında da dengeli olmasını, kendi nefsini, aile fertlerini ve sorumlu olduğu insanları ihmal edecek tarzda aşırılığa gidilmemesini esas alır. Bu anlamda, Efendimiz az da olsa, devamlı ve sürekli yapılan ibadeti öğütlemiş; iş ve ibadet hayatında dengeli olmayı emir ve tavsiye etmiştir.


Milligazete