PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Ahmet Yesevi ve Türk Kültürü


kont
03-13-2011, 12:43
Ahmet Yesevi ve Türk Kültürü



Daha önceki "Türkü en doğru Atatürk anladı" başlıklı röportajımın konuğu, Kültür eski Bakanlarımızdan Namık Kemal Zeybek Bey ile Ahmet Yesevi Hz.ve Vakfı üzerine sohbet ettik. Tamamının sütunuma sığdırması mümkün olmayan bu güzel sohbetin özetini sizlerle paylaşıyorum.

Efendim; Ahmet Yesevi''nin düşünceleri ve Türk diline katkıları hakkında neler söyleyeceksiniz?

Konu Ahmet Yesevi olunca benim aklıma ister istemez Yahya Kemal''in söylediği söz geliyor. Yahya Kemal Fuat Köprülü''ye diyor ki; "Şu Ahmet Yesevi kim? Bir araştırın göreceksiniz, bizim milliyetimizi asıl onda bulacaksınız." demek ki Yahya Kemal''e göre Ahmet Yesevi bizim milliyetimizin oluşturucusu.

Bence de bugünkü Türk Milletinin oluşumunda Ahmet Yesevi''nin büyük işi var. Yaptığı iş çok büyük... Çünkü; tarihin derinliklerinden akıp gelen Türk Milleti 12.yy.geldiği zaman Türk Dünyasının geniş bir alanında hüküm süren Selçuklu devletinin eğitim dili, resmi dili, bilim dili Farsça idi. Türk Milletinin temel değeri olan Türkçe gerilemişti.

Türkçe horlandı ve yerini Farsça aldı. Bu dönemde 100 yıllık bir boşluk meydana geldi. Alparslan ki; Selçuklu devletinin kurucusu sayılabilir bir anlamda, ama Selçuklu devletini büyüten insandır.
Oğlu Melikşah''ın döneminde vezirlik yapan Nizamı Mülk''ün Fars olması, Farsçaya ehemmiyet vermesi sebebiyle Farsça hâkim oldu. Medreseler Farsça esasına göre kuruldu. Böylece Selçuklu da aydınlanma dili Farsça oldu.

Tabii olarak ta uzun bir dönem ki; bu yüzyılı aşan bir dönem olmuştur. Türkçe herhangi bir edebiyat türüne rastlayamazsınız. Eğer böylede sürüp gitseydi. Türkçenin bu boyutlarda Türk dünyasında hâkimiyeti ve böyle gelişmiş bir kültür birikimimizin oluşması mümkün değildi.

Ahmet Yesevi''nin Türkistan şehrinde mektebini kurup binlerce insanı Türk diline, anlayışına, töresine göre, İslam Tasavvufunu anlatmak suretiyle yetiştirmesi sonucunda, ortaya binlerce yeni aydınlar zümresi çıktı. Bunlar Türkçe esasına dayanan aydınlardı.

Selçuklu coğrafyasında Fars''i aydınların yanında onlara seçenek olabilecek bir Türk''i aydınlar hareketi başladı.
Türkçenin aydınlanma hareketi Türklüğün yeniden doğuşudur.

O dönem Rönesans diyebileceğimiz bir şey bizim içinde
söz konusu ise, Türk''ün Rönesans''ı o hareket yüzündendir. Saltanat, Saray, Farsçayı kabul ederken, beylikler Türk kültürünü tercih ettiler. Bu arada giden aydınlar, Müslüman olmayan insanları Müslüman yaptılar. Anadolu''da, balkanlar da, Altınordu devletinde vs. Ahmet Yesevi''nin gönderdiği insanlar Türkleri Müslüman yapıyorlardı.

Mesela Altınordu devletinin büyük hükümdarı Cengiz Han''ın torunu Berke''yi Cuci''nin oğlu, birinci oğlu Batuhan''dı. Batuhan''dan sonra yerine berke geçti, Berke''yi de onun başkomutanı Loga''yı da Müslüman yapan bilgilendiren, Ahmet Yesevi''nin öğrencisi Sarı Saltuk''tur.

Sayın Bakanım; Ahmet Yesevi''nin, hikmetleri denen eserleri olduğunu da biliriz. Bunlar nedir?

Hikmetlerini Divan-ı Hikmet''te topladı, Türkçe söyledi. Düşüncesini, felsefesini, inancını Türkçe hece vezniyle yazılmış dörtlükler ve hikmetler olarak aktardı. Onun hikmetlerini ezberleyen, muallimler saz eşliğinde, bu saz kopuzdur. Yunus Çeşni Kopuz diyor.

Kendisi çengürebap diyor. Rebap, kopuz, saz bazen daire tef vs.eşliğinde onun hikmetlerini bütün Türk dünyasına yaydılar. Hikmetlerini her yerde okudular. Çünkü insanları etkilemenin yolu sözü, müzikle, sazla desteklenmiş olarak sunmaktı. Türk dünyasında Ahmet Yesevi''nin buluşturduğu öğrencilerin meydana getirdiği bir edebiyat başladı. Musiki yaygınlaştı.

Tabii bu yolda semah vardı. Dini coşkuyla dans vardı. Musiki''nin yasaklandığı, dansın haram sayıldığı bir din anlayışı yerine, musikinin Allah''a ulaştırmanın araçlarından sayıldığı güzel sesin, sözün, insanı olgunlaştıran bir anlayış şekli yayıldı.

Nitekim Yesevi şöyle diyordu;

"Ruhların gıdasıdır Çengü Rebab" bu bizim dilimize "Müzik Ruhun Gıdasıdır" diye geçmiştir. Ahmet Yesevi''nin büyük öğrencisi Saru Saltuk onun bir büyük öğrencisi vardır "Barak baba" oda müthiş bir adamdır. Barak babanın öğrencisi Taptuk Emre ve onun öğrencisi Yunus Emre vardır.

Efendim; Ahmet Yesevi''nin Türk İslam kültürüne katkılarında Alperenlerden söz edilir. Alperenler bugünkü ifadeyle öğrencilerimidir? Kimdir Alperenler?

Alperenler onun yetiştirdiği insanlar içinde Türk dünyasına gönderdiği kişilerin adıdır. Kısacası onlar öğretmenlerdir. Alplik İslamiyet''ten önce vardı. Alp olmak kolay değildir. Allah''a ulaşmanın yolu bu yoldur. İnsana hizmetten geçer.

Bundan büyük ibadet yok. Dolayısıyla Alperenler asla miskin olmadılar. Anadolu''ya geldiler. Bu dönem 12.inci ve 13 y.y.dır.

Bir kısmı boş ve verimsiz arazileri ıslah ettiler. Oralarda çiftçilik yaptılar halkı öğrettiler. Bir kısmı bataklıları kuruttu, yollar yaptı çok büyük hizmetleri oldu. Ahilik mesela Ahi Evran''da yine Ahmet Yesevi Hazretlerine bağlı büyük bir insandır. Âşık Paşa yine öyle büyük bir insandır.

Hacı Bektaş''ı Veli, Hacı Bayram Veli, o yoldan gelmiş insanlardır. Bunlar hep üretimin içinde oldular. Çünkü; Ahmet Yesevi yolunda işi olmayanın yolu olmaz. Çalışmak lazım, işte Alperenler, kimisi gitti esnafın içine girdi, esnafı teşkilatlandırdı. Ahilik sistemini kurdu. Ticareti örgütledi. Ticarete ahlâki değerleri getirdi. Hepsi barış adamlarıydı.

Gerektiği zamanda silahlanırlardı. Silah talimi yapar, gerekirse atlarına biner savaşa giderlerdi. Siyasi otorite olmadığı zaman onun yerine ikame olurlardı. Mesela bir dönem 12.yy da ve 13.yy.da Ankara sahipsiz kaldı. Burada hemen bir Cumhuriyet kurdular, Ahilik Cumhuriyeti. Osmanlının eline geçinceye kadar burası Cumhuriyet olarak yaşadı. Atatürk''ün Ankara''ya gelmesinde derin bir anlamı vardır. Ankara''yı Başkent olarak seçmesi''de boşuna değildir.