PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Yalanmış meğer...


Melancholy
02-04-2011, 14:16
Onu(Kıyamet) gördükleri gün öyle gelir ki onlara: Yalnız bir akşam veya bir sabah faslı kadar durdular dünyada. [Nâziât, 46]

http://umutrehberi.files.wordpress.com/2011/01/yalancidunya.jpg?w=500&h=500


Bilin ki, dünya hayâtı ancak bir oyundur, bir eğlencedir, bir süstür, aranızda bir övünmedir, mallar ve evlâd husûsunda bir çokluk yarışından ibârettir. Bir yağmurun misâli gibidir ki, (bitirdiği) bitkisi, ekincilerin hoşuna gider; sonra kurur da onu sararmış görürsün; sonra da kuru bir çöp olur. Âhirette ise (kâfirler için) şiddetli bir azab ve (mü’minler için) Allah dan bir mağfiret ve bir rıdvan (O’nun rızâsı) vardır. Dünya hayâtı ise, aldatıcı bir menfaatten başka bir şey değildir! [Hadîd, 20]

Aklı başında olan insan, ne dünya işlerinden kazandığına mesrûr olur ve ne de kaybettiği şeye mahzûn olur. Zira dünya durmuyor, gidiyor. İnsan da berâber gidiyor. Sen de yolcusun. Sen de gidiyorsun. Bak, ihtiyarlık şafağı, kulaklarının üstünde doğmuştur. Başının yarısından fazlası beyaz kefene sarılmış. Vücûdunda yerleşmeye niyet eden hastalıklar, ölümün keşif kollarıdır. Bununla berâber, ebedî ömrün önündedir. O ömürde, bâkîde göreceğin rahat ve lezzet, ancak bu fânî ömürde sa’y ve çalışmalarına bağlıdır. Senin o sonsuz bir ömürden hiç mi haberin yok! Ne olur seni ölüm sekerâtı(can çekişmesi) uyandırmadan evvel uyan!


Ah efendim uyanamadık, azalan bir ömür ve artan günahlar arasında, gaflet içinde geçmede günlerimiz… Bakın hele şehadetinin sene-i devriyyesini idrak eylediğimiz (28 Ocak 661 – 21 Ramazan 40) Hazreti Ali Efendimiz(kv), “gaflet içindeki insan”ın tarifini nasıl yapıyor bize ve “Onlar gibi olmayın” buyuruyor:

Ey insanlar! Ahiret için çalışmadan ahireti uman, uzun emeller peşinde olup tevbe etmeyi geciktiren, dünyayı sevmeyen kimselerin diliyle dünyadan bahseden fakat dünyayı sevenler gibi çalışan, kendisine verilince doymayan, verilmeyince sızlanan, kendisine verilene şükretmediği gibi daha da isteyen, kendi yapmadığı şeyleri başkalarına emreden ve yaptığı şeylerden de başkalarını yasaklayan, salih kimseleri sevdiği halde, onlardan olmayan ve kötü kimseleri sevmediği halde onlardan olan, kesin bilgilerine uymadığı halde zan ve tahminlerine uymaktan kendini alamayan, zenginleşince azıp baştan çıkan, hastalanınca sızlanıp yakınan, fakirleşince ümitsizliğe düşüp gevşeyen, Allah’ın bol nimetlerine rağmen günahlar içinde yüzen, sağlığa şükür ve belaya sabretmeyen, öğüt ve ikazlardan hiç etkilenmeyen ve ölümle korkutulduğu zaman, sanki korkutulan kendisi değil de başkası imiş gibi davranan kimselerden olmayın!

Sonra “Gözümün nuru oğlum” diyerek oğlu Hazreti Hasan (ra.)a sesleniyor:
Dünya, bazen seni arıyormuş gibi yalancı bir iltifat gösterir. Sen onun bu gönül avlayıcı hilesine aldanma… Bazen de senden kaçıyormuş gibi yüz çevirir, döner, dolaşır, buna da ehemmiyet verme… Dünya, çok acaib bir tanıdıkdır; yâr olmaz. Visali(kavuşması) aceleci ve korkak adamların visâline benzer: telaşlıdır. Ayrılığı da sevimsiz kimselerin ayrılığına benzer: gönül kırıcıdır. Hülâsa: hayrı az, dirliği kısa; güler yüzle gösteriş, yüz çevirmesi facîa; lezzet ve visali geçici, nimet ve ihsanı fâni, günah ve vebali ise bakîdir dünyanın… Şu halde: Müddet bitmeden, kudret elden gitmeden, perde-i gaflet açılmadan, zamanın müsaadesini, imkanın fırsatını ganimet bil de ahiretin için erzak tedarikine bak!

Ve Hazret-i Pir asırlar ötesinden elini uzatıyor bendelerine:

Ay yüzlü sevgili gelince, canın ne değeri kalır, onun yanında can kim oluyor? Gün doğunca, artık gece bekçisinin işi bitmiştir; ona gerek yok! Ayın aylık etmesi, ışıklar saçması, gökyüzünde rahatça dolaşıp durması için güneş ona lütufta bulunur, geceleri kendini gizler, görünmez olur! Ey gönül! Sen de bu dünya evinden kaç git; bu kirli ev, seni rahatsız ediyor, seni sıkıyor! Aslında bu ev, bizim evimiz değildir; bu ev bize yabancıdır! Aklını başına al da, döşemesi gökyüzü olan bir gül bahçesine, bir eyvana git! Bu dünya, yaşanacak bir yer değildir! Bu dünyada birbirleri ile savaşan insanlar ki barıştıkları zaman bile, gönülleri kinlerle doludur. Bu dünyanın sabahı bile yalancıdır! Çünkü, sabahının arkasında gece gizlenmiştir; burada sonsuz sabah yoktur! Dünyanın bu çeşit aldatıcı sabahları Hakk yolunda yürüyüp giden kervanları helak edegelmiştir!

Gençliğimizde bazı şiirler yazardık. Hz. Pir Mevlana’yı tanıdıktan sonra yazdıklarımızdan utandık, defterlerimizi yaktık. Hafızamızda kalan şu iki beyti, Mevlana’nın yukarıdaki beyti münasebeti ile bir hatıra olarak sayın okuyucularımıza arz ederiz:

Akşamların ardında sabahın sesi var
Kışlarda da bir gizli bahar müjdesi var

Vuslatların ardında ne var, sorma fakat
Hicranda senin vuslatının hissesi var!

Sen, varlıklara can bağışlayan, arkasında gece bulunmayan gerçek sabahı ara! İşte o gerçek sabahdır ki, binlerce ermişe “Mansur un aşk şarabını” sunar, binlerce Hakk aşığına aman verir, kurtuluşa ulaştırır! Aşk ateşi yanınca gamı, kederi de yakar, yandırır! Fakat, onun yanına bir gül fidanı eksen, alevleri ile onu besler de o gül fidanı bir gül bahçesi olur! Gönlü temiz, huyu güzel Hak aşığı, insanı her türlü afetten korur! Hassas, ince, asîl ruhlu bir dosta, bir sevgiliye yüzlerce can feda olsun! Tatlı dilli bir dost, tatlı sözleri ile insanı şarap gibi mest eder! Zaten kendisi, ilahî güzellikler karşısında mest olmuş, daima Hakk’la vuslat halindedir! Rüyada kendisini gökyüzünde ayla buluşmuş gören bir kişinin bedeni, samanlıkta yatar uyursa ne gam! Allah, insanı, can kuşunun kafesinin demirden olmasından korusun! Ötelerin kuşu olan zümrüd-ü anka’nın da, şu dünyanın daracık yuvasında kalmasını Allah göstermesin! Ağzını kapa, artık sus! Sen, Hakk’ın ilham ettiği ilahî sözlere sahipsin! Sen, ölümsüz olan, sonsuz olan bir kulak, bir akıl bul da, onlara seslen! [Hz. Pir Mevlana]

Dünya bir gündür,o gün bu gündür
Bir kördüğümdür,ah burası yalancı dünya!
Bir gün güldürse bir gün ağlatır
Kolay ağlatır, ah burası yalancı dünya!
Yıllar tez geçer, canlar hep göçer
Ektiğin biçer, ah burası yalancı dünya!
Ömür dediğin, bir gül ömrüdür
Dünya bir gündür, ah burası yalancı dünya!
Gurbettir dünya, kendini yorma
Say ki bir rüya, ah burası yalancı dünya!
Yıllar tez geçer, derdi hiç bitmez
Gamı tükenmez, ah burası yalancı dünya!



Ey Rabbimiz, Gece ve gündüzden oluşan vakitlerimizi zikrinle canlandır, bizi kendi yolunda, hizmetinde tut ve amellerimizi kabul gören, rağbet edilenlerden eyle öylesine ki artık bütün amellerimiz ve zikirlerimiz tek zikir şekline dönüşsün ve bütün hallerimiz senin hoşnutluğunda, senin hizmetinde geçsin ta ki bir ucu cennet ve cemâline varana dek…

Ey Rabbimiz bizleri yalancı dünyanın, imtihan tecellîleri karşısında ihlâsını koruyan, firâset ve basîret sâhibi, takvâ ehli âşık-ı sâdık kullarından eyle! Dünya ve ukbâyı sâlih kullarına gösterdin gibi hakîkî yüzüyle görebilmemizi, her hâlükârda kalben âhirete dönebilmemizi lutf u kereminle ihsân eyle!

Ey dileyenlerin imdadına yetişen! Ey sadık kalplerin dostu! Ve ey alemlerin Rabbi! Ey ismi deva, zikri şifa ve itaati zenginlik olan! Sermayesi ümit ve silahı ağlamak olan bizlere merhamet eyle…

Muhabbet-i Ehli beyt-i Mustafa üzerlerimize sâyebân,

Vakt-i şerif, sebeb-i gufran, aleme bayram olan Cuma, Veladet-i Nebi, irtihal-i Nebi, Hicret-i Nebi kokan şol Rebiülevvel-i şerif, ömür ve şahsiyetlerimiz, ahir ve akibet, zahir ve batınlarımız hayrola,
Aşk ola, aşk ile dola, Aşkullah,
Muhabbettullah, Marifetullah,
Şevkullah ve Zikrullah gönüllere nakşola erenler

Umalım ki Mevlam söylediklerimizi önce bize duyursun,
sonra ihtiyacı olanlara tesir buyursun. . .


Sözü çok olanın, yalanı dahi çok olur imiş;
Yüksek müsaadelerinizle


Mevlam ateş-i aşkınızı ziyâde eylesin
Gam ve telaş sizlerden uzak olsun da
huzur bulasınız efendim

http://umutrehberi.com/derv.gif
BİR ÜMİT . . .


semazen.net