PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Doç. Dr. Mustafa Karataş İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi


CanDostu
11-11-2010, 08:21
Amellerin Karsiligi


AMELLERIN KARSILIGI CENNET VE CEHENNEM

Yüce Rabbimiz iyiler için cennetini kötüler için ise cehennemini yaratmistir. Iman ve Ameli Salih cennete küfür ve kötülükler ise cehenneme götüren araçlardir. Cennetin etrafi zorluklarla çevrilidir. Cenneti kazanabilmemiz için dünya hayatimizda nefsimizin ve sehvetimizin ve de seytanlarimizin arzu ve isteklerinden uzak durup Rabbimiz’e itaat etmemiz gerekmektedir. Cehennemin yolu ise kolay ve kaygandir. Nefis ve seytanin kayigina binil dimi cehennemdesin. Helal ve haram hesap edilmeyip Allah’a isyana bayrak açildi mi hemen cehennemin yolunu tutmus oluruz. Halbuki kutsi bir hadiste belirtildigi gibi : “Eger insanoglu Cenneti görüp bilmis olsaydi ne yapar eder cennete girmek için canla basla çalisir orayi kazanirdi. Ve eger cehennemin dehsetini anlayabilmis olsaydi orayi düsünmemek için dünya hayatinda her türlü sikintiya katlanir. Her seyini feda ederdi”
Rabbimiz bize cenneti kazandiracak ve cehennemden uzaklastiracak davranislarin tümünü kitap ve peygamberler araciligi ile bildirmistir. Bugün elimizde her türlü tahrif ve tebdilden uzak asli ile muhafaza edilmis yüce kuran mevcuttur. Allah Resulünün sahih hadisleri mevcuttur. Bu ikisine sarildigimiz zaman asla sapitmayacagimizi peygamberimiz bizlere bildirmistir.
Allah’in ve resulünün yolunda gidenler elbette cehenneme düsmeyecek ceza çekmeyecektir. Onlar cennette sonsuza dek nimetler içerisinde yüzeceklerdir. Küfür ve isyan batakligina saplanmis ve ayrica sirk ve nifaka davet eden kitap ve sünneti inkar eden Allah’a isyan edenlerin varacagi cehennemin ta kendisidir. Ve orada ebedi kalacaklardir. Onlar dünya da iken yardimci ve yaltakçilari olsa da ahirette ne bir yardimcilari ne de kendilerinin pesinden giden saksakçilari olacaktir. Onlar yapayalniz kalacaklardir.
Mahser günü kisi kardesinden babasindan hanimindan ve çocuklarindan kaçacak,dünyada iken yaptigi kötülükler açiga çiktikça yerin dibine geçecektir. Kimse kimsenin derdiyle ilgilenmeyecektir. O gün ne mal ne mülk ne evlat fayda vermeyecek. Iman ve temiz bir kalp insani kurtaracaktir. Dünyanin geçici zevklerine aldanarak Allah’u Tealaya inanmayan ya da O’na isyan ederek yasayanlar cehennemde çok aci bir sekilde azap göreceklerdir. Allah’u Teala Kurani Kerimde cehennemi ve cehennemlikleri söyle tarif ediyor. “ Ey habibim inkar edenlere söyle,yenileceksiniz ve cehenneme sürüleceksiniz. Orasi ne kötü bir dösektir.” Ali Imran-12
“ Onlarin hepsine vaat edilen yer cehennemdir. Cehennemin yedi kapisi vardir. O kapilarin her birinden girecek muayyen bir zümre vardir.” Hicr-43-44
“ O ayetlerimizi inkar edenleri yakinda bir atese sokacagiz. Derileri pistikçe azabi tadsinlar diye ,baska deriler verecegiz. Süphesiz Allah üstün ve hikmet sahibidir.” Nisa-56
Amel defteri solundan verilenler onlar kötülügün temsilcileri seytanin askerleridir.
Delikçilere isleyen bir ates ve kaynar su içinde. Kara dumandan bir gölge altinda. Ki o ne serindir ne de faydali. Çünkü onlar bundan önce varlik içinde simartilmislardi. Büyük günahi islemekte israr ediyorlardi. Ve diyorlardi ki: biz öldükten sonra kemik yigini olduktan sonra biz mi bir daha dirilecegiz.
De ki: öncekiler ve sonrakiler belli bir günün bulusma vakti mutlaka toplanacaklar. Sona siz ey sapik yalanlayicilar elbetteki bir agaçtan zakkum agacindan yiyeceksiniz. Onunla karinlarinizi dolduracaksiniz.üzerine de kaynar su içeceksiniz. Susuzluk hastaligina tutulmus develerin içisi gibi içeceksiniz. Çünkü içtiginiz su susuzlugunuzu gidermeyecek tersine hararetinizi artiracaktir. Iste ceza gününde onlarin agirlanisi bu sekilde olacaktir.”
Vakia ,41-56
Bir su damlasindan meniden yaratip sonra çürümüs birkaç parça kemik olan insanin nereye siginirsa siginsin ölümün penceresinden kurtulamayan, dünyaya çiplak gelip ,ana kucagi arayan yerlerde sürünen insan ,Allah’in yaratmis oldugu atese suya havaya ekine her an muhtaç olan bu insanin Rabbine isyan etmesi firavunluk nemrutluk Karunluk taslamasi ne kadar gülünç ve ne kadar abestir. Bu gönül ne kadar kirli ne kadar paslidir. Bunu ancak ates temizleyecektir. Kafir ve müsrikler cehennemde ebedi kalacaklardir. Orada ölümde yoktur. Iman edip salih amel isleyenler ise cennete girecekler ebedi olarak orada kalacaklardir. Allah’u Teala cennet ve cennetlikleri kitabinda söyle haber veriyor.
“ Inanip yararli isler yapanlara altlarinda irmaklar akan cennetlerin kendilerine ait oldugunu müjdele onlardaki herhangi bir meyveden riziklandirildiklarinda bu daha önce de riziklandirildigimiz seydir. ( dünyada iken de bu riziktan yemistik derler) cennetteki bu rizik onlara benzer verilmistir. Onlar için orada tertemiz eslerde vardir. Ve onlar arada ebedi kalacaklardir. Bakara-25
iste onlardan yüksek derecelere yaklastirilanlar nimet cennetlerindedirler. Çogu önceki ümmetlerden birazda sonrakilerden ( Muhammed ümmetinden olan bu mutlu insanlar) altin ve cevahirle islenmis tahtlar üzerindedirler. Onlarin üzerinde karsilikli yaslanirlar. Çevrelerinde ebedi yasama erdirilmis gençler dolasirlar. Akip giden sarap kaynagindan doldurulmus testiler ibrikler ve kadehlerle bir sarap ki ondan ne baslari agritilir ne de akillari giderilir. Begendikleri meyveler canlarinin çektigi kus etleri iri gözlü huriler sakli inciler gibi yaptiklarina karsilik o müminlere bahsedilmistir. Orada ne bos bir söz ne de günaha sokan bir laf isitmezler. Duyduklari söz yalniz selam, selam dir. Iyilik taraftarlari hakki tutanlar ( Sagin adamlari nedir o sagin adamlari ) onlara dikensiz kirazlar kökünden tepesine kadar uzamis meyve dizili muzlar,uzamis gölgeler,fiskiran sular tükenmeyen ve yasaklanmayan pek çok meyve arasinda ,ve yükseltilmis dösekler üzerindedirler. Biz orada ki kadinlari yeniden insa ettik. Onlari bakireler yaptik. Hep yasit sevgililer inanlar için bu iyi kullarin bir çogu önceki ümmetlerdendir. Bir çogu da sonrakilerden. Vakia,11-40
Efdalul Beser aleyhisselatu vesellam efendimizde hadisi seriflerinde cenneti ve cennetlikleri söyle tarif ediyor:
“derece bakimindan cennet ehlinin en asagi mertebede olan kimsenin seksen bin hizmetçisi ve yetmis iki hanimi vardir. Kendisi için sam ,yemen ,cabiye ile Mekke arasinda ki mesafe kadar inci zeberced ve yakuttan bir kubbe dikilecektir.” ( Tirmizi,2687)
“ Cennet ehlinden büyük ve küçük yasta bütün ölenler Cennette orta yasina çevrilecekler ve onlarin yasi otuzun üzerine asla çikmayacaktir. Cehennem ehlide böyledir.” (tirmizi,2687)
Cennet ehlinin baslarinda taçlar vardir ve bu taçlarin en az degerlisi dogu ile bati arasini muhakkak aydinlatir. Kurani kerimin haber verdigine göre ehli cennet bu nimetlere karsi söyle diyecekler: “ Lütfedip bizi buraya getiren Allah’a hamd olsun. Allah bizi getirmeseydi biz bunu ( bu nimeti) bulamazdik. Rabbimizin elçileri gerçegi getirmisler. Söyledikleri dogruymus dediler. Onlara iste size cennet yaptiklariniza karsilik o size miras verildi. Diye seslenildi.” Araf,43
“Ates halki cennet halkina suyunuzdan veya Allah’in size verdigi riziktan biraz da bizim üzerimize dökün nolur,diye yalvardilar. Onlar da dediler ki; Allah bu ikisini kafirlere haram etmistir. Onlar ki dinlerini bir eglence ve oyun yerine koydular ve dünya hayati kendilerini aldatti. Onlar bugünleriyle karsilasacaklarini nasil unuttular Ve ayetlerimizi bile bile nasil inkar ediyor idilerse bizde bu gün onlari öyle unuturuz.” Araf,50-51
Bunca cennet nimetini ve saadetini Havzi sadiklarla siddiklarla beraber olmayi cemalullahi dünyanin su geçici zevkine yarim yamalak eglencesine tercih etmek akillica bir seçim degildir. Ebedi bir hayati fani bir hayatla elden kaçirmak çok aci çok kötü bir sonuçtur. Binaenaleyh duamiz ve isimiz cenneti kazanmak ,cennete girmek cehennemden Allah’u Tealaya siginmak olmalidir. O karanlik günle için buradan isik götürmek aydinlik götürmek baslica derdimiz tasamiz olmalidir.
Allah Resulü aleyhissalatu vesselam efendimiz:
“ Her kim Allah dan üç kere cennet dilerse, cennet onun için Allahim onu cennete sok diye dua eder.kim de cehennemden üç kere Allaha siginirsa cehennem de onun için Allahim Onu cehennemden koru diye dua eder. Buyurmustur. Tirmizi
cennet ve cehennemi daha iyi ögrenip iman ettigimizi söyledigimiz fakat hatirimiza bile gelmeyen ahiret hayatina yeniden iman etmeliyiz.

CanDostu
11-11-2010, 08:25
Anne Baba Hakki

Anne ve babalarin çocuklarina karsi vazifeleri oldugu gibi, dünyaya gelmemize vesile olan anne ve babalarimiza karsi da bizlerin vazifeleri vardir. Süphesiz anne ve babanin hakki, evladin hakkindan çok daha fazladir. Kur’ân-i Kerîm’de, onlarin bizler üzerindeki haklarini çesitli vesilelerle hatirlatan Rabbimiz, Isrâ Sûresi’nde ana babaya karsi iyi davranmayi ve onlari üzmemeyi emretmektedir. Allah Teâla söyle buyurmaktadir: “Rabbin yalniz kendisine tapmanizi ve ana babaya iyilik etmenizi emretti. Onlardan biri yahut her ikisi senin yaninda ihtiyarlik çagina ulasirsa, sakin onlara “öf” bile deme. Onlari azarlama, onlara güzel söz söyle”.
Onlara saygiyla tevâzu kanatlarini indir. Ve ‘Ey Rabbim! Ben küçük iken bunlar beni nasil sefkatle yetistirdiler ise, Sen de onlara öylece merhamet eyle’ diyerek dua et” (Isrâ,23-24).

Aziz Hayirli bir evlad olmak ve anne- babaya iyi davranmak dinimizde en makbul ibadetler arasinda sayilmaktadir. Bakiniz sahabenin ileri gelenlerinden biri olan Abdullah b. Mes’ûd (radiyallahu anh) su sekilde anlatmaktadir: “Hz. Peygamber’e Allah katinda en faziletli ibadet hangisidir diye sordum, vaktinde edâ olunan namazdir, buyurdular. Sonra hangisi dedim, Ana babaya iyilik etmektir, dediler. Daha sonra hangisi oldugunu sordum, Allah yolunda cihaddir, buyurdular”.

Diger taraftan annenin hakki, babanin hakkindan üç kat daha fazladir. Nitekim Ebû Hureyre’den (radiyallahu anh) rivayet olunan bir hadise göre, kime iyilik edeyim diye üç defa pes pese Allah Rasûlüne soru soran sahsa, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) her üç cevabinda da, annesine iyilik etmesini söylemis; dördüncüde ise babasina iyilik etmesini tavsiye etmistir. (Buhârî, el-Edebü’l-müfred, I, 7). Ayrica, bir insanin babasi baskasinin kölesi iken, tonlarca para verip onu esaretten kurtarsa, yine de hakkini ödeyemeyecegi belirtilmistir (Buhârî, el-Edebü’l-müfred, I, 14). Dolayisiyla bu durumda annenin hakkini ödemenin çok daha zor oldugu anlasilmaktadir.

Anne babayi hosnut etmek, onlarin hayir dualarini almak son derece önemlidir; Kisinin anne ve babasini razi etmeden cenneti kazanmasi bile kolay degildir. Anne dokuz ay çocugunu karninda tasir, sonra yillarca kucaginda gezdirir, daha sonra da bir ömür boyu gönlünde gezdirir. Çocugunun ayagina diken batmasina bile tahammül edemez. Kendini atese atar, çocugunu kurtarir. yemez yedirir, giymez giydirir. Söyler misiniz annenin hakki nasil ödenir! Bütün bunlara ragmen maddeci zihniyete ve pragmatist anlayisa göre ihtiyarlayinca anne “kocakari”, babada “moruk” olur. Üstelik yüzlerini görmemek için bunlar adi huzur olan evlere postalanir.

Bütün ömürlerini çocuklari ugrunda yipratan anne ve babalar elden ayaktan kesilince, saygi ve hürmet bir tarafa birakilarak, eskimis bir çaput bezi gibi bir köseye atiliyorlar. Anne ve babasina kötü sözler sarfedenlere, hatta onlari dövenlere ne demeli. Halbuki onlarin rizasi alinmadan son nefeste kelime-i sehâdet getirmek ve imanla gitmek bile kolay degildir. Sahâbe arasinda annesiyle dargin olan bir zat, ölüm döseginde iken dili tutuldu, kelime-i sehadeti söyleyemiyordu. Onun bu hâlini Rasûlullah’a bildirdiler. Allah Rasulü, o zatin annesine giderek ogluna hakkini helâl etmesini söyledi. Kadin diretince Rasûlullah; ‘O halde ben de büyük bir ates yaktirip oglunu içine atacagim’ buyurdu. Kadincagiz anne sefkatiyle buna dayanamadi ve hakkini helâl etti. Bunun üzerine oglunun dili çözüldü ve kelime-i sehadet getirerek ruhunu teslim etti.

Buhârî’nin Sahîh’inde yer alan bir rivayete göre, Üç arkadas bir yolculuk esnasinda kuvvetli bir yagmura tutulmuslar, yagmurdan kurtulmak için bir magaraya siginmislardi. O sirada firtinanin etkisiyle bir kaya yuvarlanarak magaranin agzini kapatti. Üçü de içeride mahsur kaldilar. Kayayi yerinden kimildatamiyorlardi. Içlerinden biri, ‘Allah Teâla’nin rizasi için yaptigimiz en güzel amellerimizi hatirlamaya çalisalim ve onun sebebi ile Allah’a yalvaralim. Belki duamiz kabul olunur da buradan kurtuluruz’ dedi. Biri ellerini açti ve söyle niyaz etti: “Ey Rabbim, Benim çocuklarim ve bir de yasli anamla babam vardi. Ben bunlar için hayvan otlatir, her aksam sütlerini sagar, ana - babama ve çocuklarima sütlerini içirirdim de öyle yatarlardi. Bir gün yine hayvanlari sagdim fakat gecikmistim, Geldigimde annemle babam uyumuslardi. Sütü pisirip onlarin bas ucunda beklemeye basladim. Çocuklarim da ayagimin dibinde dolasiyorlar, süt istiyorlardi. Annem babam içmeden onlara vermek hosuma gitmedi. O kadar bekledim ki, sabah olmustu. Anne ve babam uyaninca sütlerini içirdim. Ey Rabbim bunu yalniz senin rizan için yaptim. Sayet yaptigim bu iyiligi kabul etti isen bizi buradan kurtar”.
Kaya bir parça aralanmisti, ama disari çikamadilar. Daha sonra diger iki arkadasinin duâlarinin sonunda kaya tamamen açildi ve öylece kurtuldular.

Ana baba hakki çok önemlidir. Onlarin çocuklari için yaptiklari duâlar kabul olunmaktadir. Nâil oldugumuz bir çok nimetin onlarin dualarinin eseri oldugunu hatirlamaliyiz. Onlarin bedduasini almaktan ise son derece sakinmaliyiz. Hadis-i serifte, “Üç kimsenin duasi makbul duadir. Bunlarin kabul edilisinde süphe yoktur. Zulme ugrayanin duasi, yolcunun duasi ve ana babanin çocuklari için yaptiklari dualar” buyurulmaktadir. (Ebû Dâvûd, Salât, 29). Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ana babasina iyilik edene dua etmis, “Allah, ana babasina iyilik edeni Cennetine koysun, ömrünü bereketlendirsin” demistir (Buhârî, el-Edebü’l-müfred, I, 30). Ancak ne var ki, günümüzde kadin, anne olmak yerine, olmamaya tesvik edilmektedir. Birtakim hanimlar çocuk yetistirmek, çocuk sevmek yerine, köpek beslemeyi tercih etmektedir. Halbuki, annelik gibi yüce bir makam var mi? Cennet annelerin ayagi altindadir.

Ana basta tâc imis, her derde ilâç imis
Bir evlat pîr olsa da, anaya muhtâc imis.

NOYAN
11-11-2010, 12:20
Allah razı olsun kardeşim....

CanDostu
11-11-2010, 15:57
Allah razı olsun kardeşim....
Cümlemizden razi olsun inşaALLAH :)

CanDostu
11-26-2010, 22:20
DUA 1
Abdullah İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın geceleyin namazdan çıkınca şu duayı okuduğunu işittim:
"ÂlIahım! Senden, katından vereceğin öyIe bir rahmet istiyorum ki, onunla kalbime hidayet, işlerime nizam, dağınıklığıma tertip, içime kâmil iman, dışıma amel-i sâlih, amellerime temizlik ve ihlâs verir, rızana uygun istikâmeti ilham eder, ülfet edeceğim dostumu lutfeder, beni her çeşit kötülüklerden korursun.
Allahım, bana öyle bir iman, öyle bir yakin ver ki, artık bir daha küfür (ihtimali) kalmasın. Öyle bir rahmet ver ki, onunla, dünya ve ahirette senin nazarında kıymetli olan bir mertebeye ulaşayım.
Allahım! Hakkımızda vereceğin hükümde lütfunIa kurtuluş istiyorum, (kurbuna mazhàr olan) şühedâya has makamları niyaz ediyorum, bahtiyar kulların yaşayışını diliyorum, düşmanlara karşı yardım taleb ediyorum!
Allahım! Anlayışım kıt, amelim az da olsa (dünyevi ve uhrevi) ihtiyaçlarımı senin kapına indiriyor (karşılanmasını senden taleb ediyorum). Ràhmetine muhtacım, halimi arzediyorum. (İhtiyacım ve fakrim sebebiyledir ki) ey işlere hükmedip yerine getiren, kalplerin ihtiyacını görüp şifâyâb kilan Rabbim! Denizlerin aralarını ayırdığın gibi benimle cehennem azabının arasını da ayırmanı, helâke dâvetten, kabir azabindan korumanı diliyorum.
Allahım! Kullarından herhangi birine verdiğin bir hayır veya mahlukatindan birine vaadettiğin bir lütuf var da buna idrakim yetişmemiş, niyetim ulaşamamış ve bu sebeple de istediklerimin dışında kalmış ise ey âlemlerin Rabbi, onun husülü için de sana yakarıyor, bana onu da vermeni rahmetin hakkında senden istiyorum.
Ey Allahım! Ey (Kur'ân gibi, din gibi) kuvvetli ipin, (şeriat gibi) doğru yolun sahibi! Kâfirler için cehennem vaadettiğin kıyamet gününde, senden cehenneme karşı emniyet, arkadan başlayacak ebediyet gününde de huzur-i kibriyana ulaşmış mukarrebin meleklerle, (dünyada iken çok) rükü ve secde yapanlar ve ahidlerini ifa edenlerle birlikte cennet istiyorum. Sen sınırsız rahmet sahibisin, sen (seni dost edinenlere) hadsiz sevgi sahibisin, sen dilediğini yaparsın. (Dilek sahipleri ne kadar çok, ne kadar büyük şeyler isteseler hepsini yerine getirirsin.)
Allahım! Bizi, sapıtmayıp, saptırmayan hidâyete ermiş hidâyet rehberleri kıl. Dostlarına sulh (vesilesi), düşmanlarına da düşman kıl. Seni seveni (sana olan) sevgimiz sebebiyle seviyoruz. Sana muhâlefet edene, senin ona olan adâvetin sebebiyle adavet (düşmanlık) ediyoruz.
Allahım! Bu bizim duamızdır. Bunu fazlınla kabul etmek sana kalmıştır. Bu, bizim gayretimizdir, dayanağımız sensin.
Allahım! Kalbime bir nur, kabrime bir nur ver; önüme bir nur, arkama bir nur ver; sağıma bir nur, soluma bir nur ver; üstüme bir nur, altıma bir nur ver; kulağıma bir nur, gözüme bir nur ver; saçıma bir nur, derime bir nur ver; etime bir nur, kanıma bir nur ver; kemiklerime bir nur koy!
Allahım nurumu büyüt, (söylediklerimin hepsine bedel olacak) bir nur ver, (söylenmiyenleri de kuşatacak) bir nur daha ver! İzzeti bürünmüş, onu kendine alem yapmış olan Zât münezzehtir. Büyüklüğü bürünmüş ve bu sebeple kullarına ikramı bol yapmış olan Zât münezzehtir. Tesbih ve takdis sadece kendine layık olan Zat münezzehtir. Fazl ve nimetler sâhibi Zàt münezzehtir. Azamet ve kerem sahibi Zât münezzehtir. Celal ve ikrâm sâhibi Zat münezzehtir."
Tirmizi, Daavât 30, (3415).

CanDostu
11-26-2010, 22:22
DUA 2

“Allah’ım nefsimi sana teslim ettim, yüzümü sana çevirdim, işlerimi sana emanet ettim, sırtımı sana dayadım. Senin rahmetinden ümitvârım, gazabından da korkuyorum. Senin ikabına karşı, senden başka ne sığınak var, ne de kurtarıcı.”
“ Allah’ım! Seni hamdinle tenzih ederim, Senden başka ilah yoktur. Günahım için affını dilerim, rahmetini taleb ederim. Allah’ım ilmimi arttır, bana hidayet verdikten sonra kalbimi saptırma. Katından bana rahmet lutfet. Sen lutfedenlerin en cömerdisin.”
“Allah’ım sen yedi semanın Rabbi, Arş-ı âzam’ın Rabbisin. Sen bizim Rabbimiz ve her şeyin Rabbisin. Tevrat, İncil ve Furkân’ı indiren, tohum ve çekirdekleri açansın. Her şeyin şerrinden sana sığınıyorum. Her şeyin dizginleri senin elindedir. Evvel sensin, senden önce bir şey yoktur. Ahir sensin, senden sonra da bir şey kalmayacak. Sen zâhirsin, senin üstünde bir şey mevcut değildir. Sen bâtınsın, senin dışında bir şey yoktur. Benim borcumu öde, beni fukaralıktan kurtar, zengin kıl.
“Allah’ım! Senden işte (dinde) sebat etmeyi, doğruluğa da azmetmeyi istiyorum. Nimetine şükretmeyi, sana güzel ibadette bulunmayı taleb ediyor, doğru konuşan bir dil, eğriliklerden uzak bir kalb diliyorum. Allah’ım, senin bildiğin her çeşit şerden sana sığınıyorum, bilmekte olduğun bütün hayırları senden istiyorum, bildiğin günahlarımdan sana istiğfar ediyorum! Allah’ım! Sen affedicisin, affı seversin, beni affet.”
“Allah’ım! Senden sevgini ve seni sevenlerin sevgisini ve senin sevgine beni ulaştıracak ameller taleb ediyorum. Allah’ım! Senin sevgini nefsimden, ailemden, malımdan, soğuk sudan daha sevgili kıl. “
“Allah’ım bize dünyada da, ahirette de hayır ver, bizi cehennem azabında koru”
“Allah’ım! Acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, düşkünlük derecesine varan ihtiyarlıktan, cimrilikten sana sığınırım. Kabir azabından, hayat ve ölümün fitnesinden sana sığınırım.”
“Allah’ım, huşu duymaz bir kalpten, kabul olmayan duadan, doymak bilmeyen nefisten, faydası olmayan ilimden, sana sığınırım. “
“Allah’ım Cehennem’ in fitnesinden ve Cehennem azabından, kabir fitnesinin şerrinden ve yoksulluk fitnesinin şerrinden ve Mesih Deccal’ın fitnesinden sana sığınırım.”
“Allah’ım! Peygamber’in Muhammed (s.a.v)’in senden istediği şeyin hayrından biz de istiyoruz ve Peygamber’in Muhammed (s.a.v)’in sana sığındığı şeyin şerrinden biz de sana sığınıyoruz. Yardımına müracaat edilen tek kapı sensin, eninde sonunda sana ulaşacağız, hiçbir güç ve kuvvet yoktur ancak tüm güçler senin elindedir.”
“Allah’ım haramlarından uzaklaştır, helal olana kanaat ettir. Lutfunla beni kimseye muhtaç etme.” “Allah’ım gazabından rızana sığınırım cezalandırmandan bağışına sığınırım. Senden sana sığınırım. Seni övebilecek kelimeleri bulamam. Sen kendini övdüğün gibisin.”

CanDostu
11-26-2010, 22:23
DUA VE ÖNEMI

Kul olmamizin aciz olmamizin geregi her iste ve her yerde rabbimizi hatirlamak derdimizi ona iletmek ve hacetimizi ondan istemek durumundayiz. Süphesiz Allah herseyin yaraticisidir. Muhtaç oldugumuz bir seyi onun dilemesiyle elde edebiliriz. Dolayisiyla kulun kulun bir ihtiyaci oldugu zaman Rabbinin kapisina varirki biz buna dua diyoruz. Allaha yalvarmak hacetini ona bildirmek ve ondan istemek manasina gelen dua ,Resulullah efendimizin ifadesi ile; ibadetlerin özüdür,adeta ibadetlerin iligidir. Her çesit ibadetimiz bir duadir. Namazimiz bastan asagi bir duadir.
Rabbimiz bize her zaman her ahvalde dua etmemizi ve ne dilersek kendisinden dilememizi istemektedir. Bir hadis-i kutside söyle buyrulmaktadir.
“Ey kullarim benim hidayet ettiklerimden baska hepiniz sapikliktasiniz. O halde benden halde benden hidayet isteyinki sizleri hidayete erdireyim. Ey kullarim benim doyurduklarimdan baska hepiniz açsiniz. O halde benden rizik isteyinki sizleri riziklandirayim. Ey kullarim benim giydirdiklerimden baska hepiniz çiplaksiniz. O halde benden giydirilmeyi isteyin ki sizleri giydireyim. Ey kullarim sizler gece gündüz hata eder durursunuz. Ben ise günahlari hepinizi bagislarim. Hadi benden bagislanmayi dileyinki ben de sizi affedeyim. Evet merhamet sahibi yüce Allah kullarinin günahlarini affetmek için onlarin kendisine dua etmesini ve dua ettikleri takdirde her türlü ihtiyaçlarini karsilayacagini beyan ediyor. Ayet’i kerimede rabbimiz söyle buyurmaktadir.
“Ey Muhammed eger kullarim sana beni sorarlarsa süphesiz ki ben çok yakinim. Du edenin duasini dua eder etmez kabul ederim. Benim emrime uysunlar ve bana iman etsinler ki dogruyu bulabilsinler.”
Evet bize sah damarimizdan bile daha yakin olan yüce Mevlamiz her türlü ihtiyacimizi bizden daha iyi bilmektedir. Ama kulluk ve imtihan geregi bizim kendisinden istememizi kendisine el açip boyun eymemizi murad etmektedir.
Kimler ihtiyaçlarini Allah’dan isteyecek kimler baska mabutlardan isteyecek sinamaktadir. Ve bize bes vakit namazda her rekatinda “iyyake na’büdü ve iyyake nestein” Ya Rab ! yalniz sana ibadet eder ve yalniz senden yardim dileriz. Dedirterek baskasina kul olmayacagimiza ve sirf Allah’dan isteyecegimize dair söz almaktadir.
Bütün dünya bir araya gelsede bize yardim etmek istese,bizim ihtiyaçlarimizi karsilamak için seferber olsa Allah istemedikçe hiç kimsenin bize bir faydasi olamaz. Yine bütün insanlik bir araya gelse Allah’in takdir ettigi bir musibeti erteleyemezler. O halde hacetlerimizi ondan bundan istemek yerine Rabbimize havale edelim. Ona yalvaralim elimizi ona açalim. Ya Rab kapina geldik ellerimizi açtik sen bizi bos çevirme diye niyaz edelim. Süphesiz duamiz kabul olunacaktir. Hakkimizda hangisi hayirli ise rabbimiz bize onu bahsedecektir. Zaten gidecek baska kapimizda yoktur. Dua etmeyen Allaha yalvarmayan kimseler çareyi içkide,kadinda,kumarda,ve hatta intiharda ararlar. Halbuki Rabbimiz yokmu benden isteyen istedigini vereyim buyuruyor. Allah Resulü A.S. efendimiz ayakkabinizin bagi kopsa onu bile Allah’tan isteyin buyuruyor.çünkü o dilerse akan sular durur. O dilerse denizler yarilir. O dilerse ates yakamaz olur. O dilerse Musa’yi firavunun sarayinda büyütür. O dilerse kafirler önlerinden geçen Peygamberi göremezler. Onun herseye gücü yeter. O bir kere ol derse hersey oluverir. Bir kuluna yürü kulum derse o sahsi ki durdura bilir?
Malimiz mülkümüz, evlat ve hayallerimiz hep O’nun lütfudur. Nesemiz ,sihhatimiz,sevincimiz hep O’nun rahmetidir. O’nun dergahina yüz sürmeliyiz.hep anmaliyiz. O’dan gafil olmamaliyiz. Kalpler O’nu anmakla huzur bulur. Mevlam görelim neyler neylerse güzel eyler deyip O’nun takdirine boyun eymeliyiz. Hakkimizda en hayirlisi ne ise biz degil yalniz ve yalniz O bilir. Sikintili ve dar zamanlarimizda Alla in yardimini götrmek istiyorsak bolluk ve neseli günlerimizde de O’nu anmaliyiz. Sikintida nasil dualer ediyorsak bollukta da dua edip sürekli Allah’i hatirlamaliyiz. Yunus’un dedigi gibi; Daglar ile taslar ile çagirayim mevlam seni seherde kuslar ile Çagirayim Mevlam seni. Diyerek onu her an hatirlamaliyiz. Allah teala kendisine yönelen kulunun mutlaka mükafatini verecek onu yardimsiz koymayacaktir.hacet kapimiz onun kapisidir. Ancak onun kapisi önünde diz çökeriz derdimizi ancak ona dökeriz dedigi gibi ; adin senin”gaffar” iken aybörtücü “seffar “iken kime gidelim sen var iken cürmüm ile geldim sana. Diyerek ona yalvariyoruz. Yüce Raabim günahlarimizi affetsin bizi cehennemden azad edip cennetine dahil etsin. Dünyada da ahirette de muradimizi nasip etsin.

CanDostu
12-17-2010, 00:07
Evlilik Nasihatleri 4 mektup

SEVGILI GELIN HANIM

1. Beyine hoslanacagi isim ve sifatlarla hitap et!
2. Onun sevdigi yemekleri güzel yap ki, evini özlesin.
3. Beyin evden çikarken onu ugurla; aksam döndügünde güler yüzle karsila!
4. En çok güzel görünmen gereken kisinin beyin oldugunu bil!
5. Iffetini ve hayani muhafaza et. En güzel elbisenin takva elbisesi oldugunu unutma; her isimizi murakabe eden Allah’i düsün!
6. Sevgini beyinle ve çocuklarinla paylas. Evinin diregi ol! Beyin evde olmadigi zaman gözü arkada kalmasin.
7. Beyine her firsatta tesekkür etmeyi unutma! Gücü yetmeyecegi külfetin altina sokma, baskalarina da sikayet etme!
8. Beyini islerini makam ve mevkisini bil! Sevincini ve üzüntüsünü paylas!
9. Beyinin izni olmadan ve onun müsaade etmeyecegi yerlere gitme!
10. Tutumlu ol! Müsrif olma. Zor zamanlarda da isyan etme!
11. Temiz ve tertipli ol. Beyinin elbiseleri de temiz ve ütülü olsun.
12. Beyinin akrabalarina ve onun sevdiklerine yedirip içirmekten kaçinma. Onlara güzel davran!
13. Kaynanani tecrübeli bir anne olarak sev ve say ki, beyin üzülmesin.
14. Annenin evine gereksiz ve asiri gitme ki, evdeki islerin aksamasin.
15. Çocuklarini hayirli bir evlat olarak yetistirmeye gayret et ki, millet de sizi hayirla yad etsin.


Cenab-i Hak’tan iki cihan saadeti dilerim.


SEVGILI DAMAT BEY

1. Evinden çikarken hanimina Allah’a ismarladik diyerek çik. Onun gönlünü hos tut!
2. Pencerelerden yolunu gözletme, vakitlice evine gel!
3. Disarida yediginden içtiginden evine de getir!
4. Haniminin kusurlarini baskalarina anlatma, güzelliklerini an!
5. Evini harçliksiz birakma, onlari kimseye muhtaç etme!
6. Is hayatinin sikintilarini eve yansitma! Evde sevinç olsun.
7. Dügüne yada gezmeye gittiginde mümkünse hanimini da götür!
8. Evine geldiginde selamla ve güler yüzle gir ki, ev halki senin geldigine sevinsin.
9. Evini Kuran’siz, kitapsiz ve namazsiz birakma! Sabah namazina kalktiginda ev halkini da kaldir ki, rahmet ve bereket gün boyu sizinle olsun.
10. Gayretli ol, kiskanç ol! Ancak tecessüs etme, su-i zan ile hareket etme! Ayip ve kusur arastirmakla mesgul olma!
11. Insafli ol; haniminin gücünün yetmeyecegi isleri ondan bekleme. Gerekirse ona yardim et.
12. Kararlarinda haniminla da istisare etmeyi unutma!
13. Beklenmedik anlarda sürpriz hediyelerle gönül almasini bil!
14. Dünya evine girmek, dünyaya dalmak olmamali; Ahiretini unutma! Din, vatan ve insanlik için çalismayi terk etme!
15. Sunu bil ki, az olan helal kazanç, çok olan haram kazançtan hayirlidir. Haram lokma yeme, hanimina ve çocuklarina da yedirme!

Cenab-i Hak’tan iki cihan saadeti dilerim.
Mustafa KARATAS



DEGERLI HANIMANNE (Gelin hanimin annesi)

1. Kizini savunma, o sikayete geldigi zaman ona yüz verme! Damadinin iyiliklerini baskalarina da anlat!
2. Kizinin evine çok sik gitme ki, sayginligin artsin. Ancak torunlarin oldugunda yardimini da esirgeme!
3. Kizinda ve torunlarinda damadinin anne ve babasinin haklari oldugunu unutma!
4. Hisimlarini akraba bil. Onlarin hatirini üstün tut!
5. Damadini oglun bil. Onu da zaman zaman ara, gönlünü hos tut!

Yavrularinizin güzel günlerini görmeniz dilegiyle.



DEGERLI HANIMANNE (Damat beyin annesi)

1. Gelinini kizin gibi bil. El kizi gelip oglumu elimden aldi deme!
2. Gelinine annelik yap, kusur bulmak için çalisma. Çok da nasihat etme. Kendini sevdir, gerisi gelir.
3. Baskalarinin gelinin hakkindaki dedikodularina hemen inanma!
4. Yapabilecegin basit isleri kendin yap, gelininden bekleme! Kendi zamaninla kiyaslama!
5. Gelininden gizli oglunla konusma ki, gelinin senden endise etmesin. Sana güvensin.

Yavrularinizin güzel günlerini görmeniz dilegiyle...



Yrd.Doç.Dr.Mustafa KARATAS

CanDostu
12-17-2010, 00:08
FAKIRLERE YARDIM

Bu kimseler belki de aksam pazar dagildiktan sonra kimseye görünmeden karinlarini doyurmak için dökülmüs sebze ve meyve artiklarini toplayan kimselerdir.
Bu insanlar belki de giyecek ayakkabisi olmadigi için bir lastik ve ya karton parçasini baglayip yürümeye çalisanlardir. Bu kimseler belki de yiyecek yemegi giyecek giysisi omadigi için akrabasi ve yakini yardim edin diyecek bile kimsesi olmadigi için ve yardim istemek için evinden çikmaya bile takati kalmayan kimselerdir.
Evet bu kimselerin sayisi hiç de az degildir. Eger gerçekten ciddi bir sekilde arayacak tetkik edecek olursak böyle insanlarin hemen yani basimizda bir mahalle ileride ve ya bir semt ileride yasadigini fark edecegiz. Hemen yani basimizda böyle insanlar açlik ve sefalet içerisinde kivranirken nice dul ve yetimin açliktan agzi kokarken ,bir gecede içki masalarinda, lokanta köselerinde nisan ve dügün gecelerinde milyarlari harcayan gelinine kizina milyarlik gerdanliklar takilar takan insanlar. Ne kadar hümanist oldugunu ve insanlara saygili oldugunu ve onlari sevdigini nasil söyleyebilir. Bir defasinda Hz. Peygamberin kizi Hz. Fatima kocasi Hz. Ali’nin getirdigi bir gerdanligi takmisti. Kizinin boynunda bunu güren Hz. Peygamber Ya Fatima Muhammedin kizi boynuna atesten bir altin takilmis denilmesini istermisin? Buyurdu. Hz. Fatima derhal boynundan bu gerdanligi çikardi onu satti ve yerine bir köle alarak onu hürriyetine kavusturdu.
Ilmi irfani olan kalemi hitabeti güçlü olan bu nimetlerin sükrünü yine konusmalariyla kalemiyle yazisiyla ifa etmeli. Diger taraftan Allahin mal mülk verdigi kisi de malini hayir yolunda kullanarak sükrünü yerine getirmelidir. Yüce Rabbimiz Hud suresi 6. Ayet-i Kerimesinde de buyurdugu gibi, “Yeryüzünde mevcut her canlinin rizki Allah’a aittir.” Buna göre birakin zengini fakirin bile rizik endisesi tasimasi uygun degildir. Çalismak ve gayret bizden rizik ise Allah’dandir. Malinin artmasini isteyen cenneti ve Rabbimizin rizasina ermek isteyen sevdigi mallarindan infak etmelidir. Toplumlarda her sinif insan mevcuttur. Zenginlerimizin hemen yanibasinda fakirlerimiz de yasamaktadir. “ Komsusu aç iken tok yatan bizden degildir” diyen Peygamberimizin ölçüsü ne kadar manidardir. Insanlari düsünmek yine insanlarin vazifesidir. Iyilik yapacaksak önce insanlardan baslamaliyiz. Bir tarafta insanlar aç sefil bir hayat yasarken onlari terk ederek yasamak mantikli bir hayat degildir. Allahin mükerrem olarak yarattigi insani düsünmek onun derdine deva olmak gücü yeten her insanin üzerine vazifedir. Fakirlerin bulunmasi zenginler için birer nimettir. Onlari sevindirmek onlarin hayir duasini almak Rabbimiz en sevdigi ibadetlerdendir. Insana hizmet etmek insanlar için çalisip didinmek ne kadar kiymetlidir. Bir kul kardesinin yardiminda oldugu müddetçe Allah da onun yardimindadir. Muhterem müminler cemiyette her türlü insan bulunmaktadir. Köse basinda dilenen insanlardan baska birde haya ve duygusu tasiyip ta kimseye derdini söyleyemeyen namuslu insanlarda var ki iste bunlari bulup ta bu insanlara yardim yapmak ne kadar makbuldür. Bas tarafta okudugum Ayet-i Kerimede Rabbimiz mealen söyle buyuruyor: “ sadakalar ,Allah yolunda hayatlarini vakfedenlere sarf edilmelidir. Onlar ticaret için firsat bulamazlar,hallerini bilmeyenler bunlari dilenmedikleri için zengin zannederler. Sen onlari simalarindan tanirsin onlar halktan israrla bir sey istemezler. BAKARA-273
Evet iste gerçekten yardim yapmak isteyenler bu gariban yoksul kimseleri arastirip bulup hayir ve hasenatini bunlara ulastirmaktadir. Bir baska zamanda Resulullahin hanimi Hz. Aise iki altin bilezik takmisti. Resulullah onlari görünce “Böyle seyler Muhammedin aline ehline yakismaz” dedi. Hz. Aise de derhal onlari kolundan çikardi. Halbuki altin zinet takmak kadinlara helaldi.
Evet bir tarafta insanlar fakir biçare zelil bir halde yasarken diger tarafta bir kisim insanlarin altin,dolar,mark stok etmeleri hanimlarinin kizlarinin gelinlerinin kollarini ve boyunlarini altinlarla doldurmalari ne kadar dogrudur. Bu mesele de çok yanlis algilaniyor. Islamda kadinin altin zinet takinmasi caizdir. Yani takabilir. Takdigi zaman erkege günah oldugu gibi ona günah yazilmaz. Ama biz bu cevazi sanki farzmis gibi anlamisiz. Kolunda bilezik boynunda gerdanlik olmayan kadin kalmamis farz gibi kadinlarimiz altinlara bogulmus. Hem altini dolari marki mali stok ediyor gelecege dair sanki bir süphe tasiyoruz. Hem de çok derin çok samimi ihlasli bir müslüman oldugumuzu söyleyebiliyoruz.
Bakin peygamber efendimiz aleyhisselati vesselam efendimiz devletin reisi, ordunun komutani müminlerin imami Allah’in sevgilisi kulu oldugu halde lüx ve rahat içinde yasamayi arzu etmedi. Siradan bir vatandas gibi yedi ve siradan bir vatandasin giyindigi gibi giyindi. Saraylari korumalari yoktu bazen aç bazen de tok olmak isterdi. Bir defasinda Hz. Ömer Resulullahin yanina girdi. Üzerinde yattigi hasirin vücudunda biraktigi izleri görünce: Sana yumusak bir dösek yaptirsak Ya Resulullah ! dedi. Bunun üzerine O dünya benim neme gerek” buyurdu.
“ Dünya neye benzer bilirmisiniz hayat kervani giderken bir yolcu istirahat etmek için bir agaç gölgesinde nasil konuklarsa biz de öyleyiz.” Derdi.
Gelen mali hemen fakirlere sarf ederdi. Aise r.a. dan rivayete göre: Peygamber ailesi koyun kestiler ve dagittilar. Peygamberimiz (a.s.)
ondan mi kaldi? Buyurdu. Aise r.a.
ancak kürek kemigi kaldi. Deyince
su halde kürek kemiginden baska hepsi duruyor. Buyurdular.
Allah Resulu Ebu Bekir’in kizi Esmaya söyle demisti, Kesenin agzini baglama seninde rizkin baglanir. Infak et sayma sana da sayi ile verilir. Kilere kapatma senin de rizkin kapanir. (Buhari müslim)
Evet Allah Resulu bu söylediklerini aynen yasayarak örnek oldu. Zengin müminlerinde bu konuda üzerine düsenleri yapmasi ................................ pek çogumuzun evlerimize depoladigimiz yiyecek ve giyecekten pek çok fakir giydirilir ve doyurulur. Bu mallari mezara mi götürecegiz. Hayatta iken ne hayir islersek o bizim için kar olacaktir.

CanDostu
12-31-2010, 00:22
islamin Çalismaya verdigi önem

Calismak ve elde etmek ama helal yoldan kazanmak dinimizde kutsal sayilmistir. Dünya hayatinda çalisana karsiligini vermek Allah’u Teala’nin adaleti geregidir. ‘ kisiye ancak çalistiginin karsiligi vardir’ buyuran Rabbimiz, ter döküp döküp emek sarfeden ile tembel yembel oturani asla bir tutmayacagini haber vermektedir. Yasantimiz sirasinda hiçbir zaman din ve irk ayirimina itibar edilmeden herkesin çalismasinin ve gayretinin mükafatini aldigini müsahade etmekteyiz.’ hiçbir basarimi tesadüfe borçlu degilim. Buluslarimda tesadüfen degil,çalismalarimin eseridir.’ Diyen ( Thomas Addison) bu gerçegin canli ifadesidir.

‘Kuvvetli mümin zayif müminden hayirlidir.’ Hadisi serifi tembellere bir ihtar niteligi tasimaktadir. Baskalarinin sirtindan geçinen asalak ve parazit insanlar dinimizce kinanmistir. Hz. Peygamber efendimiz bile dualarinda tembellikten Allah’a siginmistir.
Bir gun bir dilenci yardim için hz. Peygamberin (sav) yanina geldi. Allah rasulu eli ,ayagi düzgün güçlü kuvvetli bu adami .çalissana buyurdu. Adam nasil deyince efendimiz: su ipi al ,dagdan odun topla sehre getir ve sat dedi . ve söyle devam etti: ‘sizden birinizin ipini alipta daga gitmesi ve arkasina odun demeti yüklenip getirerek onu satmasi ve cenabi hakkin bu suretle o kimsenin onurunu korumasi istedigi verilsede halktan dilenmesinden daha hayirlidir.’
Hz. Ömer diyorki : ‘Rizkini elde etmek hususunda gevseklik gösterme. Tembel tembel oturupta Allah dan rizik isteme. Bilirsinizki gökten ne altin yagar ne de gümüs. Görürümki bazi insanlarin boyu,gücü,kuvveti, gayet yerinde çok güzel. Bunlarin ne isle mesgul olduklarini sorarim. Hiçbir isle mesgul degildir. Denildigi zaman onlar hemen gözümden düser, artik onlara itibar etmem.’
Arilara ,karincalara,kuslara bakiniz, diger canlilara bakiniz hiç bos duran var mi? Her canli çalisirken kainatin en mükemmel ve mükerrem varligi olan insana tembellik nasil yarasir! Çalismadan , emek sarfetmeden nimet elde edilemez. Allah (c.c.) rizki yaratmistir ve kainati insanligin emrine vermistir. Ancak o rizki arayip bulmayi ve en güzel bir biçimde istifade etmeyi insana birakmiitir. Bu durumu Ümmi Sinan’in su sözü ne güzel anlatmaktadir: ‘Bir pinarin basina bir testiyi koysalar, kirk yil orda dursa dolasi degil.’
Tembelligin bir baska türü de vardir ki , o da ‘çalismak ibadettir’ sözünün arkasina siginarak,Allahu Teala’nin emrettigi diger vazifelerden kaçmaktir. Isleri öne sürerek namaz kilamadigini,oruç tutamadigini vs. söyleyenlerde tembellik örnegi sergilemektedirler. Çalismak bu ibadetlere mani olmadigi gibi Allahin emrettigi diger ibadetlerede bizim ihtiyacimiz vardir ve bu ibadetler çalismamiza asla mani degildir. Bakiniz bu konuda Allah Rasulu söyle buyuruyor: ‘Dönya için ahiretini,ahireti için dünyayi terkedende hayir yoktur. Her ikiside lazimdir. Çalisin baskalarina yük olmayiniz.
Çalisanlar fenalik düsünmeyede vakit bulamazlar. Çalismayanlar ise fenaliktan kurtulamazlar. En kiymetli sermaye zamandir. Zamani bosa harcamak en büyük kayiptir. Hatta iki günü müsavi olan bile zarardadir. O halde insana çalismak yarasir. M.Akif’in dedigi gibi ; ‘Allah’a dayan, s’ay’e saril,hikmete ram ol. Yol varsa budur, bilmiyorum baska çikar yol.
Çalismak bizden tevfik ve inayet ise Allah’tandir.
Dünya ve mal bizlere bir emanet ve imtihan için birer araçtir. Rizik ise Allah’tandir. Allah Tealanin bize taksim ettiginden baska hiçbir rizik elde etmemiz mümkün degildir. Rizkimizi ya helal yoldan yada haram yoldan elde etme seçenegine sahibiz. Çalismak ve kazanmak ama helal yoldan kazanmak dinimizce kutsaldir. “ kisiye ancak çalistiginin karsiligi vardir.” Buyuran rabbimiz gayret edip ter dökenle tembel tembel oturani asla bir tutmaz. Dünya hayatinda çalisip didinen emek sarf eden isterse kafir olsun Allah Teala onun karsiligini burada mutlaka verir. Çalismadiktan sonra isterse ne kadar iyi niyetli olursa olsun o kimse zelil ve sefil yasamaya mahkumdur. Her çalisan Allah’in takdir ettigi kadar kazanacaktir. Fakat kazançta iki türlüdür birisi helal yoldan birisi de haram yoldan dir. Biz müminler helal kazanip helal yemek zorundayiz. Çünkü haram rizikta mutlaka bir baska insanin hakki vardir. Kul hakki ise ödenilmesi en zor olan haktir. Maalesef günümüzde unuttugumuz kitabimizdan sildigimiz bir methum var ki o da helal kazanmak helal yemek...
Reklamlarda da kamçilanan asiri israf ve tüketim tutkusu insanlari daha çok harcamaya dolayisiyla çok daha fazla kazanmaya tesvik etmektedir. Ölçüsüz harcamalarini frenlemeyen inanci zayif ve ya inançsiz kimseler ise helal haram hesabi yapmadan sürekli kazanma hirsina kapilmaktadir. Kendi kazandigini kör sayan helal mi haram mi haklimi haksiz mi düsünmeyen haramla beslenen bir toplumla karsikarsiyayiz. Rizkini lota toto dan ,piyangolardan kazanan insanlar ne dünyadan bir tat alabiliyor,ne de bir zevk. Ne kadar kazanirsak kazanalim ne kadar lux yasarsak yasayalim yine hepimiz sikayetçiyiz. Huzursuz yine problemlerin içerisinden çikamiyoruz. Bunun ana sebebi hiç süphesiz haram riziktir. Haramla beslenmektir. Bas tarafta metnini okudugumuz hadis-i Serifte Allah Resulü )s.a.v.) söyle buyuruyor. “ Süphesiz Allah Teala güzeldir. Ve ancak güzel ve temiz olani kabul eder. Allah müminlere peygamberlere emrettigi seyleri emretmistir. O peygamberlere söyle demistir:
“ Ey peygamberler hos güzel olan temiz ve helal seylerden yiyiniz. Salih amel isleyiniz. Yine Allah Teala:” Ey iman edenler size rizik olarak verdiklerimizin temiz helal olanlarindan yiyiniz.” Buyurmustur. Sonra efendimiz (s.a.v.) uzun bir yolculuk yapip saçi basi tozlanmis oldugu halde ellerini göge kaldirip ya Rabbi ya Rabbi diye dua eden birinden bahsederek oysa bu kisinin yedigi haram içtigi haram giydigi haramdir. ( hulasa ) haramla beslenmistir. Bunun duasi nasil kabul edilir buyurmustur. Bir baska hadis-i serif ise söyledir: Sa’d Ibn vakkas Allah Resulüne söyle sordu: Ya Resulullah Allah’a dua ediniz de benim duami kabul etsin dedi.Nebiy (a.s.) buyurdular: Ey Sa’d helalinden ye duan kabul olsun. Muhammedin nefsi kudret elinde olan Allah’a yemin olsun ki bir kul agzina haram bir lokma koydugu zaman kirk gün onun yaptigi hayirlar ibadetler kabul olunmaz haramdan olusan bir et parçasi ise ancak cehennem atesine layiktir. Evet helal haram demeden yiyip içip sonra da duasinin kabulu için dileginin yerine gelmesi için türbe türbe mezar mezar gezenlerin kulagi çinlasin! Ne kadar gezersen gez yedigin lokma haram ise bosuna kürek çekersin her isin basi helal lokmadir. Helalinden yemek dünyanin ve dinin temelidir. Temel zayif olursa kurulan tüm yapilar çökecektir. Helal olan az lokma haram olan çok lokmadan daha hayirlidir. Helal de bereket vardir. Haramda bereket yoktur. Helal de huzur ve itminan vardir. Haramda huzursuzluk ve doyumsuzluk vardir. Mevla’nin bize nasip ettigi hakkimizda hayirli olanidir. Kaldi ki hayir ve ser izafidir. Bir avci bir geyik avlasa bu avci için sevinilecek bir hayir,geyik için ise istenmeyen bir serdir. Bir kurt bir koyun kapsa bu koyun için ser oldugu halde kurt için bir hayir bir riziktir. Kalkmak üzere olan bir vapuru kaçirdiginiz zaman üzülürsünüz. O anda o sizin için bir serdir ama az sonra ayni vapurun denizde battigini görseniz o da sizin için bir hayirdir. Kisacasi hakkinizda olan seylere riza göstermek isyan etmemek gerekir. Tabi bu arada esbaba tevessülü ihmal etmemek ise vazifemizdir. Çalisiriz gayret ederiz. Tedbirimizi aliriz ama basa gelen Takdiri Ilahiye de razi oluruz. Allah’a her halimiz için sükrederiz. Dünyalik islerde bizden daha zor durumda olanlara bakarak hamd ederiz. Saadet ve refah çok kazanmak mal biriktirmek degildir. Helal ve dürüst yoldan elde edilen dürüst mal haramdan elde dilen çok maldan hayirlidir. Bir insanin kuru ekmek yemesi haramdan milyarlar almasindan daha hayirlidir. Kazanmak her müslümana farzdir. Helal kazanç bir cihad dir!
Binaenaleyh çok kazanacagim diyerek haram yollara tevessül etmek alip satarken ölçü ve tartilarda hileye basvurmak bir Müslüman’a yakismaz. Ölçü ve tartida belki bir anlik kar ettiklerini sansalar bile onun cezasi hem dünya da hem de ahirette kat kat fazlasi ile çekilecektir.
Alisveriste ölçü ve tartida dürüst olanlar hem dünya da hem de ahirette kazanirlar. Allah Resulü dogru ve güvenilir. Tüccarin cennete peygamberlerle ,sehidlerle komsu olacagini haber veriyor. Helalinden çalisip kazanan Allah’in sevgilisidir buyuruyor. Peygamberimiz de ticaret yapmis ama hiçbir zaman yaptigi ticaretten kusurlu görülmemistir. Hatta çok çok kar ettiginden Hz. Hatice’nin de gönlünü kazanmistir. Ticaretinde alisverisinde son derece dürüst oldugundan “El-Emin” ünvanini yani kendisine güvenilen insan lakabini kazandirmistir. Müsterinin gözünü boyayarak terazide hile yapanlar malin iyisini gösterip kötüsünü araya sikistiranlar alis veriste istenmedigi halde yemin edenler malinda olmadigi halde çok özelliklerinden söz edip malini öven reklam edenler,Allah Resulünün Kemali ifadesi ile bizden degildir. Çünkü o bir gün medine pazarinda bir bugdaya müsteri oldu. Elini bugday çuvalina daldirdiktan sonra üstünün kuru oldugu halde altini yas oldugunu görünce: “ Bizi aldatan bizden degildir.” Buyurdu. Evet bizi aldatan bizden degildir. Hile yapan kimse aslinda kendini aldatmaktadir.haramdan kazandiginin bereketini göremeyecek ve ahirette de cezasini çekecektir. Bastarafta beyan ettigimiz Ayet’i Kerimenin meali ile bitirmek istiyorum,Allah’u Teala söyle buyuruyor:
“ Rabbinin rahmetini onlar mi bölüstürüyorlar? Dünya hayatinda onlarin geçimlerini aralarinda biz taksim ettik ve onlardan kimini ötekine derecelerle üstün kildik ki biri digerine is gördürebilsin. Rabbinin rahmeti onlarin toplayip yigdiklarindan daha hayirlidir.”

CanDostu
01-06-2011, 23:57
NEFSIN HILE VE TUZAKLARI

Insanlar ruh, beden ve nefis üçlüsünden mürekkep yaratilmis varliklardir. Bedeni kontrol ve idare eden insanin ya nefsidir veya ruhudur.nefis hayvani arzu ve istekleri emreder. Ruh ise ruhani,ulvi,meleki arzu ve istekleri emreder. Iste her insan bu ruh ve nefsinin mücadelesi içerisinde ömrünü idame ettirmeye, hayatini geçirmeye(yasamini sürdürmeye) çalisir.
Bu mücadelede nefsin ve seytanin yolunda gidenler,hayvanlar gibi belki de onlardan daha sefil bir sekilde yasamak zorunda kalanlardir. Ruhun ve aklin yolunda gidenler ise melekler gibi bol rizik,meleklerden daha yüce bir hayat yasayan insani kamil olgun insanlardir. Nefis hiçbir zaman iyi ve dogru olani yaptirmak istemez. O hep hava ve arzularin tatminini ister. Bunlar isterse dine aykiri olsun isterse bütün canlilarin yararina olsun nefis ancak kendini oyalamak kendi zevk aleminde uçmak ister..
Iste bu içimizdeki canavari bizlerden çok daha iyi bilen Yüce Rabbimiz onunla mücadele etmeyi ve nefsimizin degil Hakkin yolunu Allah’in kitaplarinin onun elçilerinin yolunu tutmamizi emreder.
Nefis insani çok gülünç hallere düsürür. Insan seksen yasina da gelse ona gülünç isler yaptirir.
Sonu pismanlikla bitecek pek çok yaramazliklar yaptirir. Insanoglu Allah’tan gafil oldugu zaman suurunu ve aklini bir tarafa biraktigi zaman nefsinin eline düser. Nefiste onu rezil rüsva eder. Tabiri caiz ise ayilarin burnuna halka takilip oynatildigini görmüssünüzdür. Nefiste insanin burnuna bir halka takar ve öyle oynatir. Insan çocuk iken sekere tatliyi meyyaldir çok sever. Nefis hep tatli ister onun için aglar,onun için kandirilir. Gençlik çagina geldi mi nefis bu sefer hemcinsine karsi ilgi duymaya baslar. Erkekte kadina, kadinda ise erkege karsi arzu ve istekler uyanir. Bu duygu ve arzular pesinde ne çirkin islere tevessül eder de ne abes ne ayip davranislara sebebiyet verir. Nefis daldan dala uçmaya uçsuz bucaksiz zevk ve eglence alemleri aramaya baslar.
Evlenip çoluk çocuk sahibi olduktan sonrada nefis yine insanin yakasini birakmaz.
Bu defada mal biriktirmeye tesvik eder. Mala karsi hirs baslar. Para için mal için kavga ettirir,adam öldürtür. Bazen de diyar diyar gezdirir. Kazandikça doyacagi yerde aciktirir. Daha fazlasini ister hep. Halbuki insanoglunun daglar kadar yigili altini olsa yinede yetinmez fazlasini ister insanoglunu ancak bir avuç toprak doyurur. Mali mülkü de oldugu zaman rahat ve lüks içinde yasamaya basladigi zaman da ,bu seferde nefis riyaset sevgisine kapilir. Bas olmak ister,alkislanmak omuzlarda tasinmak ister. Herkesin kendinden bahsetmesini kendisinden konusmasini ister. Bunun içinde kendini mülkünü feda etmeye hazirlanir. Bir mevki sahibi bir bas olabilmek için yanar tutusur. Sahsiyetinden kurallarindan tavizler vermeye baslar. Arzulladigi makama geldigi zaman ise hersey degisir. Konusmasi yürümesi baskalasir. Kendini dev aynasinda görmeye baslar. Nasihatlar vermeye yol göstermeye kalkisir. Mikrofonlar agzina uzatildikça dünyayi yönettigi hissine kapilir. Ahkam kesmeye herkesi deli kendini akilli sanmaya baslar. Es dost tanimaz arkadas ve dostlarini unutur, o çevreden geldiginin bilinmesini bile istemez. Gurur ve kibir küpü haline gelir yanina yaklasilmasi bir hayli zorlasir. Evet çizdigimiz bu kötü tablo maalesef nefsinin kurani olan pekçok insanin basina gelmistir. Kazandigi mal ,mülk ,mevkii ile kendisini degistirmeyen sahsiyetli dürüst insanlar ise çok azdir. Onlar nefsinin degil ruhunun ve aklinin yolunda giden dürüst insanlardir. Fakat bu büyük mücadelede kazanilmis çok zor bir basaridir. Bu herkesin kari dagildir. Insanin nefsi hiçbir zaman bos durmaz her yerde her zaman aldatacak birseyler bulur. Ayet-i kerimede cenab*i Hak Yusuf ( as) sözüyle söyle buyurmaktadir. “ ben böyle yapmakla nefsimi temize çikarmak istemiyorum. Çünkü nefis insana kötülügü emredicidir. Ancak Rabbimin esirgedigi bir nefis ola. Rabbim bagislayan esirgeyendir. “ ( Yusuf,53)



Sair Buhari ise söyle buyurmaktadir;
“Nefs’i emmâre’yle seytana karsi koy ve isyan et onlar sana güzel ögütlerde bulunsalar bile sen yine kabul etme.çünkü nefis iyi olani emretmez o yine bir hile düsünür. Nefsin isteklerini yerine getirmekle o doymaz aksine daha da ister. Nefis süt emen çocuk gibidir. Eger onu sütten kesmezsen delikanli da olsa süt emmek ister. Ama vakti gelince sütten kesersen oda bu aliskanligi birakir. Hiç oduna ates atmakla ates söner mi. Nefse vermekle de nefis doymaz. Daha da isterim diye feryat eder. Bu içimizde hep bulunan ama gözle görmedigimiz bazen “ben” bazen de “gururum” dedigimiz, kimilerinin “ego” diye adlandirdigi “canim istiyor” diye kandirildigimiz bu düsman hep aynidir ve her canli da mevcuttur. Insana düsen bununla mücadele etmek nefsin hile ve tuzaklarina karsi aklini ,iradesini ve ruhunu güçlendirmektir.
Her yaptigimiz davranista önce niyetimizi kontrol etmeliyiz. Bu isi niçin yapiyorum. Allah rizasi için mi,insanlarin yararina mi ya da nefsim hoslaniyor diye mi,içimde bu ise karsi bir hirs var diye mi. Bunlari iyi düsünmek durumundayiz. Bazen iyi bir is yapiyor bile gözükebiliriz. Ama orada yine nefis araya girmis ise sonuçta sevap yerine günah kazaniriz. Caddede yürürken vitrinlere bakan insanlar görürsünüz. Kimisi esyalara bakar onlari inceler kimisi de vitrin camindan kendi siluetini görür, saçini basini elbisesini kontrol eder. Görünüste ikiside vitrine bakar ama niyetler baskadir. Binaenaleyh her halimizde niyetimizi ve maksadimizi kontrol etmek zorundayiz. Hayatimizi nefsimizin arzu ve isteklerimizin yolunda harcamak yerine i, aklimizin ve irademizin yardimi ile rabbimizin bize gösterdigi istikamette yürümeye gayret etmeliyiz.
Sonuç olarak nefsin ve seytanin yolunu degil hakkin yolunu yüce dinimizin ve peygamberimizin gösterdigi sirati müstakimin takip edelim. Pismanlik duymayacagimiz isler yapalim. Cümle alem bizi övsede biz yine ey nefis ben seni iyi bilirim diyerek nefsimizi kontrol etmeliyiz.



22-TEVBE VE ISTIGFAR

Dünyaya bir imtihan için gönderilen insanoglu çogu zaman ilahi emir ve yasaklari çigneyip günah batakligi içine yuvarlaniyor. Her an hata yapiyor, günah isliyor,isyan ediyor. Eger insanoglu her isledigi günahtan sarhos olacak olsaydi dünyada ayik insan bulmak çok zor olurdu. Yine günahlarimiz yüzlerimizden okunacak olsaydi kimse kimsenin yüzüne bakamazdi. Insan düstügü bu batakliktan kurtulma çarelerini aramaz ve günah üstüne günah islemeye devam ederse, ömür kimilerinin dolupta kendilerinin cenneti kaybettigini gördügü zaman artik aci aci feryat etmenin ah vah demenin hiçbir faydasi olmayacagini katiyetle bilmelidir.
Kullarina karsi merhameti sonsuz olan Allah-u Teala onlara azap etmek istemez. Bu sebeple Kurani Kerimin birçok ayetlerinde ecel gelmeden, firsat kapilari kapatmadan önce,kullarini tevbe ve istigfara davet eder.
Allah-u Teala söyle buyuruyor: “deki ey kendilerinin aleyhine günah islemekte haddi asanlar, Allah’in rahmetinden ümidinizi kesmeyin,çünkü Allah bütün günahlari affeder. Süphesiz ki O çok yargilayici ve çok esirgeyicidir.” Bir baska ayeti kerimede ise “ her kim baskasi hakkinda bir kötülük yapar veya nefsine zulmederde, sonra tevbe ederek Allah’tan afv dilerse, Allah’a suçlari örtücü ve esirgeyici bulur.” Buyurmaktadir. (Nisa Suresi-110)
Efendimiz (a.s.v) : “ Günahtan tevbe eden kimse sanki o günahi islememis gibidir” buyurarak tevbenin günahlari silecegini temizleyecegini haber vermektedir. Bir kap ki içi temiz olmadikça oraya güzel seyleri koymak nafiledir bosunadir. Günahlardan tevbe etmedikçe kalp temizlenmez ve oraya ilahi Rahmet tecelli etmez. Çünkü tevbe kalbi temizler gafletten kurtarir. Tevbe ve istigfar günahlardan pisman olmak vazgeçmek Allah in rahmet ve magfiretiyle onlarin affedilmesini dilemektir. Günahlardan tevbe etmek her mü-minin üzerine vaciptir. Bu kitap sünnet ve icma ile rabittir. Binaenaleyh tevbeyi terk etmek ayrica bir günahtir. Islenen günah Allah ile kul arasinda ise tevbe eden sunlarqa dikkat etmelidir.
Tevbe edecegi günahi katiyetle terketmek
o günahi isledigine pisman olmak
Bir daha onu islememeye karar vermektir.
Eger tevbe edilen günah kul hakkina tealluk ediliyorsa o zaman bu üç sartta ilave olarak birde hak sahibi olan kimseden helallik dilemek ve hakkini ödemek mecburiyeti vardir. Degerli müminler hatasiz kul bulmak mümkün degildir. Onun için her an tevbe etmemiz gerekmektedir.
Allah resulü ; “Ruhum kudret edince bulunan Allaha yemin olsunki siz günah islememis tevbe ve istigfar etmemis) olsaydiniz sizin yerinize günah isleyipte kendisine istigfar edecek bir kavim getirirde sonra onlari bagislardi buyurmustur.
Resullulah efendimiz bir kutsi hadislerinde , söyle haber veriyor ; “Allah c.c. söyle demistir; “Ey ademoglu sen bana dua edip bagislanmani istedigin müddetçe bütün günahlara ragmen seni bagislarim.onlara aldiris etmem. Ey ademoglu senin günahlarin gökyüzündeki bulutlara kadar ulassa sonra benden af dilesen seni affederim. Ey ademoglu sen bana hiçbir suretle sirk kosmadigin sürece yeryüzü dolusu günahla bile gelsen bende sana yeryüzü dolusu magfiretle gelir yine seni bagislarim.” (tirmizi,daavat,nr.3534)
Hz. Resulullah gibi tevbe edelim. Onun ögrettigi seyiddül istigfar duasini yapalim. Allahim sen benim rabbimsin. Ibadete sayan hiçbir ilah yoktur. Ancak sen varsin, beni sen yarattin süphesiz ben senin kulunum. Gücüm yettigi kadar ezelde sana verdigim ahde ve vahdime bagliyim. Ya rab isledigim günahlarin serrinden sana siginiyorum. Bana lütuf ve ihsan buyurdugun nimetlerini ikrar ve itifat ediyorum. Günahlarinada itifat ediyorum. Sen beni affet Allah’im. Zira senden baska günahlari kimse affedemez.”
Hz. Ebubekir Siddik gibi tevbe edelim,istigfar edelim. Ya Ilahi azigi çok az olan kadina lutfunla kerem eyle. Ey Celil olan Rabbim iflas etmis olarak senin kapina geldim. Günahlarim çok çok büyüktür. Ama Sen zaten büyük günahlari affedensin. Senin bu kulun gariptir günahkar zelil bir kuldur. Onun isi gücü hep hata ve isyan,unutur yine yapar. Ya Rabbi sen ise bunca nimetlerden sonra yine de ihsan eder af eder bol bol verirsin. Ya Rabbi günahlarimin haddi hesabi yoktur. Kumlar gibi sayisiz günahim var. Ne olur bütün günahlarimi af eyle. Geçilen bana tertemiz yeni bir sayfa açiver. Ya Rabbi senin bagislaman sonsuzdur. Hz. Ebubekir böyle derse bizim halimiz nice olur. Biz aciz ve gafilleride rahmet pinarlarinda yika sana güveniyoruz ya Rabbi.
Eski kötü aliskanliklarimizi terk ederek pisman olarak temiz bir kul olarak hayatimiza devam edelim. Ruhumuzu yasantimizi yenilemeye çalisalim. Allah’a iyi kul olmak için daha çok gayret gösterelim.

CanDostu
01-09-2011, 12:02
Ramazan ve Oruç
Mustafa KARATAS

Hak ile batili, dogru ile yanlisi insanlara göstermek üzere gönderilen Kur’an, Ramazan ayinda indirilmistir (Bakara, 2/186). Süphesiz Allah katinda aylarin sayisi on ikidir (Tevbe, 9/36). Sehr-i Ramazan bunlardan biridir. Ancak onu, on iki ayin sultani yapan Kur’an’dir. Onun fazileti Kur’an’a ev sahipligi yapmasindan ileri gelmektedir. Zira Ramazan ayi Kur’an ayidir. Bir bakima Ramazan ayi zarf, Kur’an ise mazruftur. Bu mazruf ilahi bir mesaj oldugundan zarfi da, mazrufu da son derece kiymetlidir. Diger bir deyisle zarfin önemi içinde tasidigi mazruftan ileri gelmektedir. Iste böyle müstesna bir zaman diliminde Yüce Allah, müminlerin oruç tutmalarini ve Kur’an’a daha bir askla ve fazlaca yönelmelerini murat etmistir. Ramazan mü’minler için rahmet kapilarinin açildigi, seytanlarin zincire vuruldugu kutsî bir aydir. “Ramazan ayi girdiginde gögün kapilari açilir, cehennem kapilari kapanir. Seytanlar zincire vurulur” (Buhari, Savm 5).
Ramazan ayi, Allah Teâla’nin engin lutûf ve bereketinin müminler üzerine adeta yagdigi bir mevsimdir. Kur’an’in inmeye basladigi ilk gece olan kadir gecesini de içinde barindirmasi sebebiyle Rabbimiz ona ayri bir deger bahsetmistir. Zira Kur’an’in ifadesiyle Kadir gecesi bin aydan daha hayirli bir gecedir (Kadir,97/3). Bu ise seksen iki sene dört ay kadar bir zaman dilimi demektir. Hem kadir gecesini hem de orucu içinde barindirdigi düsünülürse Ramazan ayinin ne denli degerli oldugu daha iyi anlasilacaktir.
“Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) insanlarin en gayretlisiydi. Ancak Ramazanda Cebrail (a.s.) ile karsilastiginda daha da gayretli olurdu. Ramazanin her gecesinde Cebrail (a.s.) ile bulusur ve Kur’an mukabele ederlerdi. Resûlullah (s.a.v.) hayirda yaris hususunda esen rüzgardan daha hizliydi.” (Buhârî, Bedyü’l-Vahy 5).
Ramazan günlerinde inananlari tatli bir heyecan sarar, ruhlar berraklasir, vücudumuzla yüz yüze geliriz. Daha önce fark etmedigimiz ekmek ve pide kokulari burnumuzda tüter, sularin her bir damlasi billur tanecikleri olarak görünür. Düne kadar dikkatimizi çekmeyen bakip geçtigimiz yiyecek ve içecekler cennet taami gibi istahimizi cezbeder. Yedigimiz yiyeceklerin gerçek tat ve lezzetlerini aliriz. Ayrica bütün sene boyunca bunlara ulasamayanlarin hislerini daha bir fark eder daha bir hissederiz. Bu yönüyle de bir terbiye mektebidir Ramazan ve oruç. Agizlarin kapali ancak kalp gözlerinin açik oldugu günlerdir. Gündüzleri saim/oruç tutarak, aksamlari kaim/teravih namazi kilarak, mukabele dinleyip hatimler yaparak manevi gidalarin stok edildigi demlerdir. Ramazan, on bir ay insani önünde sürükleyen zamana, bir ay hükmedebilme sansidir. Zekat ve sadakalar dagitilarak, iftar sofralari kurularak, fertler arasinda dayanisma ve kardesligin saglandigi bir firsattir.
Diger taraftan imsak vaktinden iftar anina kadar yeme içme ve cinsel arzulardan uzaklasmak anlamina gelen oruç, Geçmis ümmetlere oldugu gibi Müslümanlara da farz kilinmis bir ibadettir (Bakara, 2/283). Zira oruç bir egitimdir ve ayni zamanda iradenin nefse hakimiyetinin de bir sembolüdür. Oruç, behimi duygularin dizginlenerek melekut alemine seyrin mevsimidir. Maddenin, mana emrine girdigi; ruhun bedene galip geldigi, ham ve çig duygularin kemale erdigi bir iklimdir. Zengin iken yoksullugu, varlikli iken yoklugu; tok iken açligi, kuvvetli iken zayifligi yasatan bir eylemin adidir. Haramlar söyle dursun, helallere bile elin sürülmedigi demlerdir. Yoksullarin dul ve yetimlerin halinin hatirlandigi günlerdir. Bu bir empatiden öte birebir yasamaktir. Bir anlamda “hakka’l-yakin”dir; bilmenin ve görmenin ötesinde tatmaktir. Bu yüzden orucun sevabi çok büyüktür. Islâm’in temel esaslarindan biri olan ramazan orucu, müslümanlar için rahmet ve bereketin saganak halinde yagdigi manevî bir mevsimdir.
Orucun sevabinin siniri yoktur. Bir kudsi hadiste bildirildigine göre Alah Teâla “Adem oglunun her iyi ameline karsilik on katindan yedi yüz katina kadar sevap yazarim. Ancak oruç hariç, onun ecri bana aittir” buyurmaktadir (Buhârî, Savm 2). Dahasi oruç tutanlarin Cennetin Reyyan isimli kapisindan girecekleri haber verilmektedir (Buhârî, Savm 4; Müslim, Siyâm 166).
Oruçluya iki sevinç vardir. Birincisi, dünyada iftari açarken, digeri ise ahirette Rabbine kavustugu zamandir. (Buhârî, Savm 9). Ayrica “Kim inanarak ve sevabini Allah’tan umarak oruç tutarsa geçmis günahlari affedilir” denilmektedir. (Buhari, Savm, 6). Allah katinda oruçlunun agiz kokusu misk kokusundan daha güzeldir (Buhari, Savm, 2).
Oruç kalkandir. Allah Resûlü (s.a.v.),“Oruç, kalkanin sizi düsmandan korudugu gibi cehenneme düsmekten koruyan bir kalkandir” buyurmaktadir (Ibn Mace, Siyâm 1). Oruç, Allah ile kisi arasindaki engelleri/masiva asma mücadelesidir. Çirkin bakislardan gözleri; yalandan, giybet ve dedikodudan dilleri; vurmaktan, dövmekten ve incitmekten elleri korur. Gözlerde fer’in dizlerde dermanin kalmadigi, dillerin kuruyup dudaklarin çatladigi bir anda top patlamasiyla ve müezzinlerin ezan sesleriyle, tabak, kasik ve çatal seslerinin harmoni olusturdugu heyacan ve telas dolu sevinçler, Rabbimizi hosnud eden görüntülerdir. Zira kul, firavunluk, karunluk ve nemrudluk taslamamis, O’nun için aç kalmis, aksama erdiginde ise yeme içme telasiyla Rabb olmadigini, aksine aciz bir varlik oldugunu ve yaratanin nimetlerine muhtaç oldugunu sergilemistir.
Orucun ibadet olmasinin yanisira vücudumuza da sayisiz faydalari bulunmaktadir. Bir yil boyunca hiç durup dinlenmeden çalisan sindirim organlarimiz, bir anlamda rektife/bakim yapilarak yeniden ayarlanmaktadir. Sindirim organlari denen mide ve bagirsaklar, karaciger ve diger hazimla ilgili uzuvlar, Ramazanda intizama girerler. Resûlullah (s.a.v.), “Her seyin zekati vardir. Bedenin zekati da oruçtur” buyurmustur. Orucun ayrica iradeyi güçlendirdigi de bilinmektedir. Yine Hz. Peygamberin “Oruç sabri artirir” ifadesi de bunu desteklemektedir (Ibn Mace, Siyam 44).
Son derece sevap ve faziletli olan oruç ibadetini hakkiyla ifa etmeye çalismalidir. Bir takim kötü davranislarla oruca zarar vermekten sakinilmalidir. Zira bazi davranislar tutulan orucun sevabini yok eder. Nitekim bu konuda Allah Resûlü çok önemli bir uyarida bulunmaktadir: “Nice oruç tutanlar vardir ki, kendisine sadece susuzlugu kalir; nice gece namazina kalkanlar da vardir ki, sadece gece uykusuz kalmis olur” (Ibn Mâce, Siyâm, 21). Oruç tuttugu halde kötülüklerden kaçinmayan kimse, perhiz yapip zehir içen hasta gibidir. Zira günahlar da bir bakima zehirdir. Güzel hasletleri yok eder, sevaplari alir götürür.
Görüldügü gibi oruç tuttugu halde sevap alamayanlar da bulunmaktadir. Baskalarini üzen, onlara zarar veren bir kimse orucun hikmet ve gayesini anlayamamis demektir. Halbuki orucun hikmetlerinden biri, iyi ve güzel davranislara sahip insanlar olusturmaktir. Dolayisiyla oruç tutan kimseler davranislarina her zaman oldugundan daha çok dikkat etmelidirler. Baskasina haksizlik etmemeli, hemen kizmamali, sabretmeli, kötü söz söylememelidir. Nitekim Allah Resûlü (s.a.v.) bu konuda söyle buyurmaktadir: “Oruç kalkandir. Oruçlu çekismez ve kimseyle de dövüsmez. Bir kimse kendisine satasir veya küfrederse iki kez ben oruçluyum desin” (Buhârî, Savm 9). Kisaca oruç sabirdir. Sabrin sonu selamettir ve de bayramdir.

CanDostu
01-09-2011, 12:03
TATLI DIL GÜLER YÜZ
Yrd.Doç.Dr. Mustafa Karatas

Insan olarak hepimiz Yüce Allah’in yeryüzünde mükerrem olarak yarattigi varliklariz. Allah Teâla gerek vücudumuzu gerek ruhumuzu her türlü güzelliklerle donatmis ve ayrica kainattaki bütün güzellikleri de bizlere emanet etmistir. Bütün bu güzelim nimetlere insanoglu lâyik görülmüstür. Tabiatiyla Alllah Teala’nin bu kadar deger verdigi insana bizim de deger vermemiz, onu sevindirmemiz gerekmektedir. Taktir edilecegi gibi bir insani sevindirmenin en kolay ve en külfetsiz yolu, ona karsi sevgi ve saygi göstermektir. Sevgi ve sayginin tezahürlerinden biri de süphesiz muhatabina karsi tatli dil ve güler yüzlü olmaktir.

Kizginlik ve öfke makbul bir haslet degildir. Marifet öfkesini yenebilmektir. Nitekim Allah Resûlü (s.a.v.), bir hadislerinde söyle buyurmaktadir: “Gerçek pehlivan güreste gâlip gelen degil, kizginlik aninda öfkesini yenendir.” (Buhârî, Edeb 76).

Insanlar kiligiyla karsilanir, konusmasiyla ugurlanirlar. Tatli dilli ve güler yüzlü olmak etrafa nese ve huzur dagitirlar. Baskalarina nese ve huzur dagitanlarin kendileri de mutlu ve huzurlu olur, bu neseden pay alirlar. Esasen gönlü genis, güler yüzlü hos sohbetli olmak dinimizin de emridir. Nitekim Kur’an-i Kerim’de, “Yeryüzünde böbürlenerek yürüme, ne yeri yarabilirsin, ne de boyun daglara erisebilir” buyrularak gurur ve kibir yasaklanmis, Aksine insanin alçak gönüllü ve mütevazi olmasi tavsiye edilmistir.

Tatli dil yilani deliginden çikarir derler. Bu söz gerçekten çok yerindedir. Süphesiz bu söz tatli dilli olmanin önemini anlatmaktadir. Tatli dil ve güler yüz gerçekten etkili bir davranis biçimidir. Bu baglamda Günes ile rüzgarin hikayesi çok ibretlidir. Günes ile rüzgar kendi aralarinda sen güçlüsün yok ben güçlüyüm seklinde tartismaya baslamislar. Rüzgar asagida yürüyen bir adami göstererek su adamin ceketini kim çikartabilirse o güçlüdür, demis ve esmeye baslamis..., rüzgar estikçe adam ceketine daha da sarilmaya baslamis. Rüzgar siddetini artirdikça adam çikarmak yerine ceketine daha da sarilmis bir türlü birakmamis. Günes, rüzgara, çikaramadin, sen kenara çekil! Bak, ben onun ceketini nasil çikartacagim! Diyerek, tatli tatli isitmaya baslamis. Günesin isittigini gören adam, önce ceketinin dügmelerini çözmüs daha sonra da ceketini çikarip omzuna atmis. Görüldügü gibi kabalik ve sertligin yapamadigini, nezaket ve zarafet becermistir.

Iste bu nedenle olmalidir ki, Allah Teâla sevgili peygamberimize yumusak sözlü ve tatli dilli olmasini ögütlemektedir. Bakiniz Kuran-i Kerim’de sevgili peygamberimize hitaben söyle buyrulmaktadir: “Sen rabbin yoluna Insanlari hikmet ve güzel ögütle davet et..”, (Nahl Sûresi, 125), Bir baska âyet-i kerîme’de de, “Sayet sen insanlara sert ve hasin davransaydin etrafinda kimse kalmaz dagilirdi” denilmektedir.

Allah’in sevgili peygamberi bile sert davrandiginda etrafinda kimseyi bulamayacak olursa, bizlerin kaba ve sertlikle dost ve arkadas bulmamiz asla mümkün degildir.

Üstelik kabalik ve sertlik makbul bir davranis da degildir. Aksine kinanmistir. Diger taraftan tatli dilli güler yüzlü olmak, Dinimizce sadaka vermek kadar sevap sayilmistir. Nitekim Sevgili peygamberimiz bu konuda söyle söylemektedir: “Insanlarin, her gün günes yeniden dogdugunda vücutlarindaki eklem sayisinca sadaka vermeleri gerekmektedir. Dargin olan iki kisinin arasini düzeltmek sadakadir. Bir insanin esyasini aracina yüklemesine yardim etmek de sadakadir. Güzel ve hos söz de sadakadir. Namaza giden bir kimsenin attigi her adim bir sadakadir. Yol üzerinde insanlara eziyet veren bir engeli kaldirmak sadakadir.” (Buhârî, Cihâd ve’s-Siyer 2767)

Evet bir insanin vücudunda yüzlerce eklem yeri bulunmaktadir. Bunlarin her biri için sadaka vermek çogumuz için mümkün degildir. Ancak yüce dinimiz o kadar rahmet kaynagidir ki, yukarida saydigimiz davranislari da sadaka saymaktadir. Güzel ve hos söz de sadaka yerine geçmektedir. Hatta sevgili peygamberimiz, “Yarim hurma da olsa sadaka vererek cehennem atesinden korunun. Sayet onu da bulamazsaniz biliniz ki, güzel söz de bir sadakadir” buyurmaktadir (Buhari, Edeb 34).

Baskalarina belki maddi anlamda sadaka vermemiz mümkün olmayabilir. Ancak güler yüz göstermek, güzel söz söylemek için bir engel bulunmamaktadir. Dostlarimiza, arkadaslarimiza, birlikte oldugumuz veya herhangi bir nedenle karsilastigimiz insanlara pekala güler yüz gösterebiliriz. Bu sayede hem dostluk ve arkadasligimiz pekisecek, hem de sevap kazanmis olacagiz. Kaldi ki, ruh saglimiz açisindan da bu davranislarimizin pek çok yarari bulunmaktadir.

Abuk çehreli, kaba ve sert olmak ciddiyet demek degildir. Tevâzu sahibi, alçak gönüllü ve güler yüzlü pek çok kimse arasinda da gayet ciddi insanlar mevcuttur. Süphesiz insanlar her an ayni sekilde olamazlar. Kaldi ki, bu normal bir davranis da degildir. Ancak genel olarak nasil davranirlarsa, akillarda ve gönüllerde o sekilde bir izlenim birakirlar. Örnegin genelde neseli bildigimiz bir arkadasimizi, bir gün üzüntülü ya da dertli bir halde görsek dahi, o kisiye karsi bizim yargimiz yine degismeyecek o, yine bellegimizde neseli ve sevecen biri olarak kalacaktir. Bu izlenimlerin hayatimizdaki rolü ise oldukça önemlidir. Is hayatimizda, aile yasantimizda, toplum içerisinde bu davranislarimizin olumlu ya da olumsuz pek çok sonuçlariyla karsi karsiya kalmaktayiz.

Karsilastigimiz insanlarla selamlasmak, merhabalasmak, onlarin hal ve hatirlarini sormak , o insanlara güler yüz göstermek veya tebessüm etmek hem ikili iliskilerde, hem de toplum arasinda sayginligimizi artiracak ve pek çok hayirli sonuçlara vesile olacaktir. Süphesiz bize bu konuda yine en güzel örnek sevgili peygamberimizdir. O kolay kolay kizmaz, kimseyi incitecek agir sözler söylemezdi. Bu konuda kendisine on yila yakin bir zaman hizmet eden Enes b. Mâlik (r.a.), sunlari anlatmaktadir: Allah Resûlüne hizmetim süresince o bana asla kizmadi, yapmadigim bir is için “neden bunu yapmadin” bile demedi. (Ebû Dâvûd, es-Sünen, “Kitâbü’l-Edeb”, 1).

Yine hadis kaynaklarinda yer alan bilgilere göre, sevgili peygamberimiz konusurken sürekli tebessüm eder, mübarek yüzünden tebessüm hiç eksik olmazdi. (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, IV,191).

Gönlünüz hos, gözünüz daima aydin olsun.

CanDostu
01-11-2011, 11:34
TÖVBE DUASI
Esteğfirullah, Esteğfirullah, Esteğfirullah, Esteğfirullah, Esteğfirullah,
El-Azîm, el- Kerim, er-Rahîm ellezî Lâ ilahe illâ hû el-Hayye’l-Kayyûm ve etûbu ileyh
Ve es’eluhu’t-tevbete ve’l-mağfirate ve’l-hidâyete lenâ innehû hüve’t-tevvâbu’r-âhîm
Tevbete abdin zâlimin li nefsihi lâ yemliku linefsihi mevten ve lâ hayâten ve lâ nüşûra
Allabümme Ente Rabbî lâ ilahe illâ ente Halaktenî ve ene Abdüke ve ene alâ ahdike ve va’dike mesteta’tu. Eûzü bike min şerri mâ sana’tu. Ebû u leke bi ni’metike aleyye ve ebû’u bi zenbî fağfirlî, fe innehu lâ yağfiruz’-zunûbe illâ ente
Âmentü billahi ve melâiketihi ve kütübihi ve rusulihi ve’l-yevmi’l-âhiri ve bi’l-kaderi hayrihi ve şerrihi minallahi Teala ve’l-Ba’sü ba’de’l-mevti hakkun. Eşhedü en Lâ ilahe illallahu ve eşhedü enne Muhemmeden abdühu ve Resûlüh. Lâ ilahe illallah Muhammedu’r- Resûlullah
Ya Rabbi! Sen benim rabbimsin. Sana inandım. Sana güvendim. Sana sığındım. Ellerimi sana açtım. Yüzümü sana döndürdüm. Kapına geldim. Beni kulluğuna kabul eyle.
Adem aleyhissselamdan bugüne kadar gelmiş geçmiş bütün peygamberlere, indirilen kitaplarına, meleklere ve ahiret gününe iman ettim. Bugüne kadar işlemiş olduğum günahlarımdan pişman oldum. Bir daha yapmamaya kesinlikle söz veriyorum. Günahlarımı affeyle, Beni bağışla, Kulluğundan ayırma, kapından kovma, ellerimi boş çevirme Ya rabbi, Kötü alışkanlıklarımı terk etmeyi nasip eyle. Şeytana ve nefse uydurma. Bana dayanma gücü ver. Cehennem azabından koru. Cennetine dâhil eyle. Cennette Peygamber Efendimize komşu eyle. Amin

CanDostu
01-14-2011, 00:19
ZEKAT VE SADAKA
islamin sartlarindan birisi de zekat vermektir. Lugat itibariyle zekat artma, bereket, temizlik, koruma manalarina gelmektedir. Dinimizde ise belirli hak sahiplerine verilmek üzere malin Allahin tayin ettigi muayyen kismi veya bu kismi çikarip verme isleminin kendisi demektir. Kuran da zekat diye isimlendigi gibi sadaka olarak da kullanilmistir. Sadaka olusu imanda sadakatin ve ahiret hayatini tasdik anlamina gelmesidir. Müslüman akilli, hür, erginlik çagina ulasmis ve borçlarini çiktiginda nisah miktarina sahip kimselerin ellerinde ki bir yili doldurmus mallarindan zekat vermeleri farzdir. Zaruri ihtiyaçlarin disinda kalan mallarda cinsine göre degisik oranda zekat terettüp eder. Oturacagi evi giyecegi elbiseleri evinin esyasini kullandigi silahlari bindigi hayvani ve ya arabasi ilim adaminin kitaplari sanatçinin aletleri ticarette kullanmadigi bir yillik nafakalarini temiz edecek miktardaki yiyecek içecek malzemesi ve geçimini saglamak için zaruri olan diger ihtiyaçlardan zekat verilmez. Bunlar disinda üzerinden bir yil geçmis olmak ve yil sonunda tasarrufunda bulunmus olmak sartiyla niyetle birlikte koyun cinsinden kirkta bir büyük bas hayvanlarda otuzda bir devede beste bir ve altin gümüs gibi para cinsinden olan degerlerden de 40 da bir olmak üzere zekat verilir. Bu konuda teferruatiyla bilgi ilmihal kitaplarinda mevcuttur. 80 gr. Altina malik olan kimse nisah miktarina ulasmis demektir. Bu kimsenin cenabi Hakkin Tevbe suresinde bildirdigi kisilere zekatini vermesi gerekir. Tevbe suresinde Allahu Teala söyle buyuruyor: “ sadakalar (zekat) ancak sunlar içindir. Fakirler,miskinler, (onun üzerine memur olan) zekat toplayan memurlar kalpleri islama isindirilacak olanlar. Köle olarak bulunanlar borçlular Allah yolunda cihad edenler ve yolcular. (toplanan zekat ancak bu sayilan yerlere verilir.) Allah bilendir. Hikmet sahibidir. “
zekat fakirlerin hakkidir. Zekat vermemek Hak ve halk katinda çok büyük suç ve günahtir. Hz. Ebu Bekir Resulullahin vefatindan sonra zekatini vermek istemeyen kabilelerin üzerine yürümüs Resulullah zamaninda vermis oldugunuz bir oglak bile vermeyecek olursaniz onu alincaya kadar sizinle harp ederim buyurmustur. Zekat ve sadaka cemiyeti ayakta tutan sosyal bir dengeyi saglayan baska hiçbir sistem de bulunmayip yalniz islama ait olan çok faziletli bir ibadettir. Allahin verdigi mali yine allah yolunda harcamak cihatdir. Maddeyi manaya feda etmek imani küfre tercih etmektir. Zekati ve sadakasi verilen mal azalmaz aksine artar,çogalir. Bakiniz yüce Allah kurani kerimde bu konuda neler buyurmus: “ Mallarini Allah yolunda harcayanlarin durumu her basaginda 100 tane olmak üzere 7 basak veren bir tohumun durumu gibidir. Allah diledigine kat kat verir. Allah’in lütfu genistir. O bilendir.” BAKARA –261
yapilan yardimin sevabina erisebilmek için ancak onun gösteristen uzak olmasini ve basa kakilmamasina baglidir. Bu konuda Allah’u Teala söyle buyuruyor: “ Ey inanlar insanlara gösteris için malini verip Allaha ve ahiret gününe inanmayan adam gibi basa kakmak ve eziyet etmekle sadakalarinizi bosa çikarmayin. Onun durumu üzerinde biraz toprak bulunan su kayaya benzerki siddetli bir sagnak yagmur indi de (üstündeki topragi silip süpürerek) onu sert bir tas halinde birakti. Böyleleri kazandiklarindan bir sey elde edemezler. Allah kafir topluma dogru yolu iletmez.
BAKARA-274
“Allah faizi mahveder. Sadakalari artirir ve Allah hiçbir günahkar kafiri sevmez.” BAKARA-276
Sadakalari gizli verenler övülmüs ayrica veren el alan elden üstündür, buyurularak hayir yapanlar yardim yapanlar takdim ve tafdil edilmistir.
“ Mallarini gece ve gündüz açik( Allah yolunda ) verenlerin mükafati Rableri yanindadir. Onlara korku yoktur. Ve onlar üzülmeyeceklerdir.” BAKARA-274
bunun içindir ki ecdadimiz birbirleriyle hayir yarisi yapmislar. Vakiflar kurmuslar. Zekat ve sadaka verecek kimse bulmakta güçlük çektiklerinden ve yardim ettigi kisinin rencide olmamasi için sadaka taslari tesis etmisler gündüz zengin buraya yardimini koyar gece karanliginda fakir gelir ihtiyaci kadar olanini alirdi. Sadaka malin ve canin muhafizidir. Hz. Ömer devrinde Medine ‘de büyük bir yangin çikar yangin bir türlü söndürülemez. Hz. Ömer’e haber verdiklerinde o fakirlere sadaka dagitilmasini emreder. Sadakalar verildikten sonra yangin söner. Devlete verilen vergiler zekat yerine geçmez. Çünkü verdigimiz vergi yol ,su, okul, hastane olarak yine bize hizmet etmektedir. Halbuki zekatin karsiligi beklenmez ve zekatin verilecegi yerler bellidir. Bunu disinda baska yerlere zekat verilmez. Bas tarafta zikredilen hadisi serifte peygamber efendimiz aleyhisselati vesselam efendimiz: “ Allah kendisine mal verdigi halde zekatini vermeyenlere kiyamet gününde mali ejderha gibi boynuna dolanirve ben senin malinim ben senin servetinim diye iskenceye devam eder buyurmustur.”
Allahin verdigi mali vermekten çekinmek korkmak Cenabi hakkin Razzak olusundan süphe etmektir. Dünya imtihan yeridir. Malda yalandir. Mülkte yalandir. Bakin mevlana malini çok sevenleri nasil anlatiyor:
sagir istektir dilektir. Bizim ölümüzü duyduda kendi ölümünü duymadi kendi görünüsünü görmedi körde hirstir.
Körde hirstir halkin ayibini kildan kila görür. Taraf taraf söylerde kör gözü kendi ayibini zerre kadar göremez fakat gene de alemin ayibini arar.
Çiplak elbisesinin etegini kesecek diye korkuyor ama çiplak adamin etegi mi olur ki kessinler.
Dünya ya kapilanda hem müflistir hem de korkmakta. Halbuki hirsizlardan hiçte korkmamak lazim.
Zaten dünyaya çiplak geldi çiplak gidecek. Böyle oldugu halde hirsizlardan korkusundan yüregi kan aglamakta.
Hayattaki bu korku etegine saksi kiriklari doldurupta kendisini mal sahibi sanan onlari kaybedeceginden korkan onlarin üzerine tirtir titreyen çocugun korkusuna benzer. O saksi kiriklarindan bir parçasini bile aglamaya baslar. Geri verirsen de sevinir gülmeye koyulur. Uykuda kendisini mal sahibi görür. Çuvalini hirsiz çalacak diye korkar. Fakat kulagi çekildi de uyandimi kendi korkusuyla alay eder.
Yunusta söyle der: mal sahibi mülk sahibi hani bunun ilk sahibi malda yalan mülkte yalan. Var birazda sen oyalan.
Üç hayir sebebiyle öldükten sonra amel defteri kapanmaz.
Sadakayi cariye yani camii,medrese,yol,köprü,hastane,çesme, gibi insanlarin faydasina yaptiginiz hayirlar .
Kendisinden istifade edilen faydali bir ilim birakmak
Kendisine hayir dua eden salih bir evlat birakmak.
Bunlar var oldugu sürece sevaplar yazilir durur. Ecdadimiz bu güzel saheser yapilari bizlere yadigar birakmislar. Bizde en güzel sekilde koruyup isletmezsek vebal altinda kaliriz. Su anda nöbet bizde imkanda bizde cennetimizi donatmamiz süslememiz bizim elimizde simdi yaptigimiz hayirlari yardimlari cennete köskler saraylar olarak karsimizda görecegiz insallah. (Ya Rab bizim ümidimiz sensin yardimlarini esirgeme bizden.) bakin mevsimi gelince agaçlari buduyoruz. Neden daha çok gürlessin daha çok meyve versin diye. Sadaka vermeklede mal azalmaz aksine artar katkat çogalir. Allah için hayir yapmaktan zevk almak lazim. Bunlari vermezsek zaten bizden alinacak bir kefenden baska malimiz olmayacak. Ana rahmindik geldik pazara bir kefen aldik döndük mezara dedigi gibi sairin mal mülk hepsi Allahin birer emanetidir. Yersiz kullanmaktansa kendi elimizle hayirli yerlere vermek en güzeli degilmi. Cenabi Hak yeryüzüne her gün iki melek gönderir bunlardan birisi malini hayra sarfedenler için söyle dua eder: Ya Rabbi bu malini senin rizan için hayra verene sende daha fazlasini nasip et. Digeri de malini vermeyip cimrilik eden kimselere söyle beddua eder. YA Rabbi malini hayir yoluna vermeyip cimrilik edenin malini sende telef et. (Riyezu’s-Salihin)
Evet meleklerin bile dua ettigi hayir sahibi olmak ne güzel bir sey. Fakiri yetimi garibani sevindirmek onun dünyasina inebilmek onun halini anlayabilmek ne yüce bir duygudur.

CanDostu
01-21-2011, 00:36
AMELLERIN KARSILIGI CENNET VE CEHENNEM
Yüce Rabbimiz iyiler için cennetini kötüler için ise cehennemini yaratmistir. Iman ve Ameli Salih cennete küfür ve kötülükler ise cehenneme götüren araçlardir. Cennetin etrafi zorluklarla çevrilidir. Cenneti kazanabilmemiz için dünya hayatimizda nefsimizin ve sehvetimizin ve de seytanlarimizin arzu ve isteklerinden uzak durup Rabbimiz’e itaat etmemiz gerekmektedir. Cehennemin yolu ise kolay ve kaygandir. Nefis ve seytanin kayigina binil dimi cehennemdesin. Helal ve haram hesap edilmeyip Allah’a isyana bayrak açildi mi hemen cehennemin yolunu tutmus oluruz. Halbuki kutsi bir hadiste belirtildigi gibi : “Eger insanoglu Cenneti görüp bilmis olsaydi ne yapar eder cennete girmek için canla basla çalisir orayi kazanirdi. Ve eger cehennemin dehsetini anlayabilmis olsaydi orayi düsünmemek için dünya hayatinda her türlü sikintiya katlanir. Her seyini feda ederdi”
Rabbimiz bize cenneti kazandiracak ve cehennemden uzaklastiracak davranislarin tümünü kitap ve peygamberler araciligi ile bildirmistir. Bugün elimizde her türlü tahrif ve tebdilden uzak asli ile muhafaza edilmis yüce kuran mevcuttur. Allah Resulünün sahih hadisleri mevcuttur. Bu ikisine sarildigimiz zaman asla sapitmayacagimizi peygamberimiz bizlere bildirmistir.
Allah’in ve resulünün yolunda gidenler elbette cehenneme düsmeyecek ceza çekmeyecektir. Onlar cennette sonsuza dek nimetler içerisinde yüzeceklerdir. Küfür ve isyan batakligina saplanmis ve ayrica sirk ve nifaka davet eden kitap ve sünneti inkar eden Allah’a isyan edenlerin varacagi cehennemin ta kendisidir. Ve orada ebedi kalacaklardir. Onlar dünya da iken yardimci ve yaltakçilari olsa da ahirette ne bir yardimcilari ne de kendilerinin pesinden giden saksakçilari olacaktir. Onlar yapayalniz kalacaklardir.
Mahser günü kisi kardesinden babasindan hanimindan ve çocuklarindan kaçacak,dünyada iken yaptigi kötülükler açiga çiktikça yerin dibine geçecektir. Kimse kimsenin derdiyle ilgilenmeyecektir. O gün ne mal ne mülk ne evlat fayda vermeyecek. Iman ve temiz bir kalp insani kurtaracaktir. Dünyanin geçici zevklerine aldanarak Allah’u Tealaya inanmayan ya da O’na isyan ederek yasayanlar cehennemde çok aci bir sekilde azap göreceklerdir. Allah’u Teala Kurani Kerimde cehennemi ve cehennemlikleri söyle tarif ediyor. “ Ey habibim inkar edenlere söyle,yenileceksiniz ve cehenneme sürüleceksiniz. Orasi ne kötü bir dösektir.” Ali Imran-12
“ Onlarin hepsine vaat edilen yer cehennemdir. Cehennemin yedi kapisi vardir. O kapilarin her birinden girecek muayyen bir zümre vardir.” Hicr-43-44
“ O ayetlerimizi inkar edenleri yakinda bir atese sokacagiz. Derileri pistikçe azabi tadsinlar diye ,baska deriler verecegiz. Süphesiz Allah üstün ve hikmet sahibidir.” Nisa-56
Amel defteri solundan verilenler onlar kötülügün temsilcileri seytanin askerleridir.
Delikçilere isleyen bir ates ve kaynar su içinde. Kara dumandan bir gölge altinda. Ki o ne serindir ne de faydali. Çünkü onlar bundan önce varlik içinde simartilmislardi. Büyük günahi islemekte israr ediyorlardi. Ve diyorlardi ki: biz öldükten sonra kemik yigini olduktan sonra biz mi bir daha dirilecegiz.
De ki: öncekiler ve sonrakiler belli bir günün bulusma vakti mutlaka toplanacaklar. Sona siz ey sapik yalanlayicilar elbetteki bir agaçtan zakkum agacindan yiyeceksiniz. Onunla karinlarinizi dolduracaksiniz.üzerine de kaynar su içeceksiniz. Susuzluk hastaligina tutulmus develerin içisi gibi içeceksiniz. Çünkü içtiginiz su susuzlugunuzu gidermeyecek tersine hararetinizi artiracaktir. Iste ceza gününde onlarin agirlanisi bu sekilde olacaktir.”
Vakia ,41-56
Bir su damlasindan meniden yaratip sonra çürümüs birkaç parça kemik olan insanin nereye siginirsa siginsin ölümün penceresinden kurtulamayan, dünyaya çiplak gelip ,ana kucagi arayan yerlerde sürünen insan ,Allah’in yaratmis oldugu atese suya havaya ekine her an muhtaç olan bu insanin Rabbine isyan etmesi firavunluk nemrutluk Karunluk taslamasi ne kadar gülünç ve ne kadar abestir. Bu gönül ne kadar kirli ne kadar paslidir. Bunu ancak ates temizleyecektir. Kafir ve müsrikler cehennemde ebedi kalacaklardir. Orada ölümde yoktur. Iman edip salih amel isleyenler ise cennete girecekler ebedi olarak orada kalacaklardir. Allah’u Teala cennet ve cennetlikleri kitabinda söyle haber veriyor.
“ Inanip yararli isler yapanlara altlarinda irmaklar akan cennetlerin kendilerine ait oldugunu müjdele onlardaki herhangi bir meyveden riziklandirildiklarinda bu daha önce de riziklandirildigimiz seydir. ( dünyada iken de bu riziktan yemistik derler) cennetteki bu rizik onlara benzer verilmistir. Onlar için orada tertemiz eslerde vardir. Ve onlar arada ebedi kalacaklardir. Bakara-25
iste onlardan yüksek derecelere yaklastirilanlar nimet cennetlerindedirler. Çogu önceki ümmetlerden birazda sonrakilerden ( Muhammed ümmetinden olan bu mutlu insanlar) altin ve cevahirle islenmis tahtlar üzerindedirler. Onlarin üzerinde karsilikli yaslanirlar. Çevrelerinde ebedi yasama erdirilmis gençler dolasirlar. Akip giden sarap kaynagindan doldurulmus testiler ibrikler ve kadehlerle bir sarap ki ondan ne baslari agritilir ne de akillari giderilir. Begendikleri meyveler canlarinin çektigi kus etleri iri gözlü huriler sakli inciler gibi yaptiklarina karsilik o müminlere bahsedilmistir. Orada ne bos bir söz ne de günaha sokan bir laf isitmezler. Duyduklari söz yalniz selam, selam dir. Iyilik taraftarlari hakki tutanlar ( Sagin adamlari nedir o sagin adamlari ) onlara dikensiz kirazlar kökünden tepesine kadar uzamis meyve dizili muzlar,uzamis gölgeler,fiskiran sular tükenmeyen ve yasaklanmayan pek çok meyve arasinda ,ve yükseltilmis dösekler üzerindedirler. Biz orada ki kadinlari yeniden insa ettik. Onlari bakireler yaptik. Hep yasit sevgililer inanlar için bu iyi kullarin bir çogu önceki ümmetlerdendir. Bir çogu da sonrakilerden. Vakia,11-40
Efdalul Beser aleyhisselatu vesellam efendimizde hadisi seriflerinde cenneti ve cennetlikleri söyle tarif ediyor:
“derece bakimindan cennet ehlinin en asagi mertebede olan kimsenin seksen bin hizmetçisi ve yetmis iki hanimi vardir. Kendisi için sam ,yemen ,cabiye ile Mekke arasinda ki mesafe kadar inci zeberced ve yakuttan bir kubbe dikilecektir.” ( Tirmizi,2687)
“ Cennet ehlinden büyük ve küçük yasta bütün ölenler Cennette orta yasina çevrilecekler ve onlarin yasi otuzun üzerine asla çikmayacaktir. Cehennem ehlide böyledir.” (tirmizi,2687)
Cennet ehlinin baslarinda taçlar vardir ve bu taçlarin en az degerlisi dogu ile bati arasini muhakkak aydinlatir. Kurani kerimin haber verdigine göre ehli cennet bu nimetlere karsi söyle diyecekler: “ Lütfedip bizi buraya getiren Allah’a hamd olsun. Allah bizi getirmeseydi biz bunu ( bu nimeti) bulamazdik. Rabbimizin elçileri gerçegi getirmisler. Söyledikleri dogruymus dediler. Onlara iste size cennet yaptiklariniza karsilik o size miras verildi. Diye seslenildi.” Araf,43
“Ates halki cennet halkina suyunuzdan veya Allah’in size verdigi riziktan biraz da bizim üzerimize dökün nolur,diye yalvardilar. Onlar da dediler ki; Allah bu ikisini kafirlere haram etmistir. Onlar ki dinlerini bir eglence ve oyun yerine koydular ve dünya hayati kendilerini aldatti. Onlar bugünleriyle karsilasacaklarini nasil unuttular Ve ayetlerimizi bile bile nasil inkar ediyor idilerse bizde bu gün onlari öyle unuturuz.” Araf,50-51
Bunca cennet nimetini ve saadetini Havzi sadiklarla siddiklarla beraber olmayi cemalullahi dünyanin su geçici zevkine yarim yamalak eglencesine tercih etmek akillica bir seçim degildir. Ebedi bir hayati fani bir hayatla elden kaçirmak çok aci çok kötü bir sonuçtur. Binaenaleyh duamiz ve isimiz cenneti kazanmak ,cennete girmek cehennemden Allah’u Tealaya siginmak olmalidir. O karanlik günle için buradan isik götürmek aydinlik götürmek baslica derdimiz tasamiz olmalidir.
Allah Resulü aleyhissalatu vesselam efendimiz:
“ Her kim Allah dan üç kere cennet dilerse, cennet onun için Allahim onu cennete sok diye dua eder.kim de cehennemden üç kere Allaha siginirsa cehennem de onun için Allahim Onu cehennemden koru diye dua eder. Buyurmustur. Tirmizi
cennet ve cehennemi daha iyi ögrenip iman ettigimizi söyledigimiz fakat hatirimiza bile gelmeyen ahiret hayatina yeniden iman etmeliyiz.

CanDostu
01-28-2011, 00:42
HERKES MESULDUR

Insanlar cemiyet halinde yasamak zorunda olduklari gibi bu toplum içerisinde de bir takim vazifeler yüklenmek ve bu vazifeleri adil ölçüler içerisinde yerine getirmekle muhatabtirlar.
Cemiyetlerin tessekül ettirilebilmesi ve ayakta kalabilmesi ise, fertlerinin görevlerini, disiplinize edilmis birtakim sart ve kurallar içerisinde de yerine getirebilmeleriyle yakindan alakalidir. Görev vazife yükümlülük mesuliyet kavramlarinin oldugu yerde amirlik memurluk mefhumlari da tabiyati ile olacaktir. Oemanda ki hayvanlarin nasil bir krali varsa havada ki göçmen kuslarin naisl bir rehberi mevcut ise insanlar içerisinde de rehberler amirler idareciler yolgösrericiler olmak zorundadir. Ve olagelmistir. Ilk insane adem aleyhisselam kavminin efendisidir peygamberidir yol göstericisidir. Amiridir. Allah in son peygamberi efdadül beser aleyhisselatü vesselam efendimizde peygamberligi geregi bir rehber bir önder oldugu gibi ayni zamanda da bir amir devletin bir reisi durumunda idi. Devlet reisligi veya baskanligi amirlik oldugu gibi 3 yada 5 kisinin idaresinden sorumlu kimse de kendilerine tabi olanlara nisbetle amir durumundadir.
Hiç bir insan amir veya memur disinda kalamaz. Allah Rasulu efendimiz; her biriniz çobansiniz. Ve elinizin altindakilerden sorumlusunuz. Devlet reisi imam çobandir. Halkindan sorumludur. Erkeklerde ailelerinin çobanidi ve sürüsünden mesuldür.. Kadin kocasinin evinin çobani çocuklarinin egitim ve namusundan mesuldür. Hizmetçi isçi efendisinden patronunun malini gözetmekle yükümlüdür,o da ondan sorumludur. Hulasa hepiniz çobansiniz ve elinizin altindakileri korumakla ,vazifelerinizi yerine getirmekle mükellefsiniz� buyurmaktadir. Tek basina yasayan bir çoban bile kendi vucudunu korumakla mükelleftir. Bir kavmin bir toplulugun basina geçmis yönetici olmus bir kimse o toplumun her haliyle tüm problemleriyle ilgilenmek ,çaresini aramak ihtiyaçlarini gidermeye çalismak
Ve onlara iyi muamele etmekle sorumludur. Cenabi hak bas tarafta okudugumuz ayeti kerimede mealen söyle buyurmaktadir :�müminlerden sana tabi olanlara kanadini aç sefkatle muamele et.�
Diger bir ayeti kerimede ise; ��muhakkak allah adaleti ihsani akrabayi gözetmeyi emreder. Edepsizlikten fenaliktan ve azginliktan men eder. Ders almamiz için bu konuda size ögüt verir buyurarak adaleti ve iyi muamele yapmayi zulmetmemeyi emretmektedir.
Rasulullah (sav) efendimiz herhangi bir amir müslümanlarin isini üzerine alirda onlarin iyiligine çalismazsa müslümanlarla birlikte cennete giremez. Buyurmaktadir.iste bu korku ve inançla hasir üzerinde yatmistir. Rasulullah ve onun rasit halifeleri ve bu duygu ve düsünce ile gece yarilari uyumayip halkin halini arastirip allah korkusundan gözyasi dökmüslerdir.
Ve bu mesuliyet duygusuyla Hz. Ömer ! kenari diclede bir kurt asirsa bir koyunu, gelirde adli ilahi sorar Ömer�den onu diyerek� tarihe adalet günesi olarak geçmistir. Ve hep kaçmislardir baskanliktan,reislikten olamk için degil olmamak için yarismislardir birbirleriyle.
Erkek de evinin reisidir ve aile fertlerinin her halinden sorumludur. Allah�u Teala �ey iman edenler kendinizi ve aile efranidinizi yakiti inasanlar ve taslar olan cehennem atesi olan cehennemden koruyunuz� buyurulmaktadir. Hanimlar ve çocuklarimizin maddi ve manevi ihtiyaçlarindan sorumluyuz ve onalrin hatasi ve sevabiyla bizde muhatabiz.
Kardesin,kardesten,kisinin anne ve babasindan,hanimindan çocuklarindan kaçacagio kiyamet gününün dehsetinden korunabilmemiz onlara karsi vazifelerimizi yerine getirmemizle mümkün olabilir. Aksi takdirde sahis olarak yapmis oldugumuz ,hasenat ve ibadetlerimizin faydasini göremiyebiliriz. Çocuklarimiza dünya serveti yigmak biriktermek yerine,onlari,ahirette bizim için sevap kaynagi olacak sekilde müslim-muvahhid-mücahid dürüst bir insan cemiyetifaydali bir insan olarak yetistirmeliyiz. Ayagina diken batmasina bile tahammül edemedigimiz yavrularimizin o korkunç azaba ugramalarina nasil seyirci kalabiliriz. Bu konuda neden hassas degiliz.
Kadinlardan evinden sorumludur. Namusunu korumakla,çocuklarini egitmekle, koasina hizmet etmekle yükümlüdür. Çocugun okulunun egitimini takip etmekle sorumludur.
Isçi, isverenini aldatmayacagi onun malina isine hile yapmayacagi gibi isverende iscisinin emeginin karsiligini vermek , onun zulmetmemekle onu sömürmemekle yükümlüdür. Emeginin karsiligini isçinin alin teri kurumadan vermelidir.
Hoca,talebesinden,talebeside hocasindan sorumludur. Kisacasi toplum içerisinde yasayan sosyal ve sahsi vazifelerle yükümlüdür. Ve bunlari Allah ve Rasulunun istedigi sekilde yerine getirmek zorundadir.
Sahip oldugu mevki makam ve selahiyetleri kötüye kullanmak müslümanlarin menfaatlerini degilde sahsi menfaatlerini tercih etmek veya müslümanlarin düsmanlarinin karanlik emellerine alet olmak o kimsenin çetin bir azaba ugramasina sebeb olacaktir. Ve onun hesaplarin görüldügü günün dehsetinden ne efendileri ne de saksakcilari kurtarabilecektir. Bir kaç kirli dosyanin açiga çikmasiyla dünyada insanlarin yüzüne bakamayanlar yada isi piskinlige vurunlar bütün dosyalarin ortaya serildigi mahser günü hangi tarafa kaçacaklar nereye saklanacaklar.
Ya Rab! Yüzümüzü kizartacak fiilleri islemekten sana siginiriz. Sen bizi yüzsüzlerin serrinden koru.. en önemli vazifemiz ailemize karsi olan vazifemizdir. En küçük toplum birimi ailedir. Fertler aileyi ailelerde cemiyetleri meydana getirir. Saglikli ve düzenli ailelerden olusan toplumlardan sihhatli ve güçlüdür. Dejenere olmus ailelerden mütesekkil sihhatli bir toplum düsünülümez. Bu nedenle fert,fert her insana sorumluluk yükleyen islamiyet bu sorumluluklarinin en önemlisini ve en çogunu da aile fertleri arasinda birbirlerine karsi vazife ve haklar olarak beyan etmistir. Kadinin kocasina,kocasinin hanimina karsi hak ve vazifeleri vardir. Çocuklar in anne ve babasina karsi,ebeveyninde çocuklarina karsi hak ve yükümlülükleri vardir. Bunlar yerine getirilmedigi zaman ailede çöküs baslamis toplum içten içe yanmaya yüz tutmus demektir. Dinimize göre ailemizin reisi erkektir. Aileden mesulde odur.kadin kocasi varken aile reisi degildir. Zaten olmasi da fitratina aykiridir. Kadinin ruhen ve bedenen yapacagi islerle ,erkegin beceri ve kabiliyetleri ayri ayri seylerdir. Bunlari kadinada yüklemek zulumdür. Erkek çalisiyor o halde kadin da çalissin demek kaddin hakki degil kadini sömürmektir. Kadina zulüm etmektir. Kadinin çocuklarina karsi vazifeleri vardir. Bunlari yapabiliyorsa kendisine zaten bu yetip artmaktadir. Birde kadini sabahtan aksama kadar çalistirip aksamda evinde hizmet etmesini istemek haksizliktir. Bu çocuklar içinde haksizliktir. Anne baba yüzü görmeyen anne sevkatinden mahrum çocuklar bunalima girmektedir. Kendisi de büyüdügünde sihhatli bir aile yuvasi kuramamaktadir. Ve küçükken sevgi ve sevkatini göremedigi anne ve babasini büyüdügü zaman hiç tanimamakta onlara itaat etmemektedir. Halbuki cenab�i Hak onlara of bile demeyin buyuruyorken Anne Baba döven nesiller yetismektedir. Ve körüklenmektedir asi gençler anarsist gençler yetissin diye. Dini hakki ile ögretilmedigi gibi üstelik her gün istisnasiz amerikan dizi ve filimleriyle çocuklarimiz koparilmaktadir. Anne babalar çocuklarindan , kadinlar kocalarindan uzaklastirilmaktadir.
Yüz kizartici film ve rezaletler ailelerimizi içten içe yikmakta hergün biraz daha bozup dagitmaktadir. Buna dur demek bütün müslümanlarin en basta görevidir. Müslüman aile yapisinin ögretilecegi yerde kokusmus dejenere olmus sufi bati tipi aileye özendirilmektedir insanimiz. Buda toplumumuza çok pahaliya mal olmaktadir. Kendi elimizle sonumuzu hazirlamamiz demektir. Iste sonradan dizimizi dövmekten is isten geçmeden tedbir alip çocuklarimizin din ve ahlak dersi almasini kuran ve ilmi,hal bilgilerini ögrenmesini ihmal etmemeliyiz.