PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : İnsanlığın ulaşabileceği en üst zirve Hz. Peygamber'in adaleti...


Melancholy
09-29-2010, 16:26
'Hak sahibinin yanında yer almanız gerekmez miydi?'



Bir göçebe Arap, Allah Resulü sallallahu aleyhi veselleme gelerek ondan alacağını istedi. Hz. Peygamber'i çok sıkıştırdı ve hatta: "Alacağımı ödeyinceye kadar yakanı bırakmayacağım" dedi.

http://www.milligazete.com.tr/dosyalar/haberler/2010/09/25/177794/insanligin-ulasabilecegi-en-ust-zirve-hz-peygamber-in-adaleti-medium-0.jpg
Orada bulunan sahabiler onu bu yaptığından vazgeçirmek amacıyla: "Azap olunasıca! Sen kiminle konuştuğunu biliyor musun?" dedilerse de bedevî hiç dinlemedi ve "Ben hakkımı istiyorum!" demekte devam etti.
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem ise ashabına: "Hak sahibinin yanında yer almanız gerekmez miydi?" buyurdular.
Hz. Peygamber daha sonra Havle binti Kays'a haber göndererek: "Eğer elinde hurma varsa bize biraz borç versin. Hurmalarımız geldiğinde borcunu öderiz" dedi. O da:
"Anam babam sana feda olsun ey Allah'ın Resulü!" dedi ve Hz. Peygamber'in istediği kadar hurma gönderdi. Böylece Hz. Peygamber bedevînin borcunu fazlasıyla verdi.
Bunun üzerine bedevi: "Sen, benim alacağımı nasıl hakkıyla verdinse Allah da sana hakkıyla mükâfatını versin!" dedi.
Hz. Peygamber de şöyle buyurdular: "İnsanların en hayırlısı onlara haklarını verendir. Hak sahiplerinin, haklarını zahmetsizce alamadığı bir millette hayır yoktur ve o millet iflah olmaz." [Taberani, İbn Mace]
Adalet; herkesin ve her şeyin üstündedir! 'Kızım Fatıma da olsa elini keserdim'
Müminlerin annesi, Hz. Aişe validemiz şöyle anlatmıştır: Mekke'nin fethi sırasında Mahzum oğullarından bir kadın hırsızlık yaptı. Ailesi onun elinin kesilmemesi için Üsâme bin Zeyd'i Hz. Peygamber'e aracı olarak gönderdiler. Üsâme Hz. Peygambere gelip onun affını isteyince Hz. Peygamber kıpkırmızı kesildi ve "Allah'ın koymuş olduğu cezalardan birini kaldırmam için mi bana ricada bulunuyorsun?" dedi.
Bunun üzerine Üsâme bin Zeyd: "Ey Allah'ın Resulü! Bağışlanmam için Allah'a dua et; ben çok pişmanım" dedi. Akşam olunca Hz. Peygamber kalkarak Allah'a hamd ve senâ ettikten sonra şunları söyledi:
"Ey insanlar! Önceki ümmetlerin helak sebepleri, içlerindeki soylu ve şerefli kimselerin herhangi bir suç işlemesi halinde onlara ceza tatbik etmemeleri; zayıf ve sıradan kimselerin suç işlemesi durumunda ise onları cezalandırmalarıdır. Muhammed'in nefsini kudret elinde tutan Allah'a yemin ederim ki onun kızı Fatıma hırsızlık yapacak olsa onun da elini kestirirdim."
Sonra Hz. Peygamber kadının elinin kesilmesini emretti. Kadın daha sonra güzel bir şekilde tevbe ederek evlendi.
Hz. Aişe validemiz şöyle diyor: "Bu kadın o olaydan sonra bana gelir; ben de onun ihtiyaçlarını ve isteklerini Hz. Peygamber'e iletirdim."
'Yahudi'ye borcunu öde'
Abdullah bin Ebî el-Eslemî şu şekilde anlatmıştır: Bir Yahudi'ye dört dirhem borcum vardı. O Yahudi, beni Hz. Peygamber'e şikâyet ederek: "Ey Muhammed! Bu adamda dört dirhem alacağım var; fakat vermiyor" dedi.
Hz. Peygamber de bana: "Bu adamın hakkını ver!" diye emretti. Bunun üzerine ben:
"Seni hak ile gönderen Allah'a yemin ederim ki ona verebilecek hiçbir şeyim yoktur" dedim.
Hz. Peygamber yine: "Onun hakkını ver!" buyurdular. Ben de tekrar: "Nefsimi kudret elinde tutana yemin ederim ki verecek gücüm yoktur" dedim ve şöyle ekledim: "Duyduğuma göre Hayber'e gidilecekmiş müsaade edin de oradan ganimet alıp dönünceye dek bu borcu erteleyelim" dedim. Ancak Hz. Peygamber bu kez de

[B]"Onun hakkını ver!" buyurdu.
Hz. Peygamber bir şeyi üç kere emrettiler mi artık o konuda ısrar edilemezdi. Böylece dışarı çıktım ve doğruca pazara gittim. Sırtımda bir kürk ve başımda da bir sarık vardı. Sarığımı çözüp peştamal gibi belime bağlayarak kürkümü çıkardım. Peşimden gelmekte olan Yahudi'ye: "Borcum olan dört dirhem yerine bu kürkü alır mısın?" dedim. O da kabul etti ve böylece kürkümü ona verdim. O sırada oradan ihtiyar bir kadın geçiyordu. Bizi gördü ve yanımıza gelerek bana: "Ey Allah Resulünün arkadaşı! Bu halin ne?" diye sordu. Olan biteni ona anlattım. O zaman kadın, üzerindeki kürkü çıkararak benim sırtıma attı ve "Al bu kürk de senin olsun?" dedi. [İbn Asakir, İmam Ahmed]

"Bana uydurma deliller getirmeyin!"
İbn Ebi Şeybe, Ümmü Seleme'den aktarıyor: Ensar'dan iki kişi çok eskiden kalma bir miras konusunu aralarında çözemediler ve meselenin çözümü için Hz. Peygamber'e başvurdular.
Her iki tarafın da şahidi yoktu. Hz. Peygamber onlara şöyle dedi: "Sizler anlaşamadığınız bir meseleyi bana getiriyorsunuz. Ben de hakkında vahiy inmeyen konularda kendi içtihadımla hüküm veriyorum. Sizden hanginizin delilini daha kuvvetli bulursam onun lehinde hükmederim. Ancak uydurma bir delil getirerek davayı kazanmış olan kişi sakın benim kardeşinin hakkından alıp da kendisine vermiş olduğumdan hiç bir şey almasın. Çünkü böyle bir durumda ona ateşten bir parça vermiş olurum ki o, kıyamet gününde boynunda bu ateş parçası olduğu halde haşr olunur".
Bunun üzerine o ikisinden birisi: "Ey Allah'ın Resulü! Benim hakkım arkadaşımın olsun!" dedi. Hz. Peygamber de: "O halde gidip kendi aranızda anlaşınız. Davalaştığınız şeyi taksim edip sonra da kura çekerek hissenize düşen parçaya razı olunuz ve birbirinize de haklarınızı helal ediniz!" buyurdular. [Kenz III, 182]

Milligazete