PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Burnout Paradise Oyun Künye Tanıtımları-İncelemeleri-İzlenimleri


denizci
08-31-2010, 20:14
Burnout Paradise

Burnout'un o hırçın, deli gibi süratli ve motoru elinize alıp gitmenize puan veren oynanışına bu kez "tamamen serbestçe gezebileceğiniz" şehirlerde devam edeceğiz. Yüksek çözünürlüklü aşırı gelişmiş grafikleriyle ve şehir içindeki görevleri dilediğiniz gibi yapmanıza izin veren yapısıyla, Burnout'un "60 saniyelik adrenalin bombası" oynanışının biraz bozulduğunu söyleyebiliriz. Ama Burnout, herşeye rağmen harikulade bir oyun. Başka hangi oyunda arabaları ağır çekimde beton duvara çaktığınız veya bir TIR'a yandan dalıp arabayı akordiyon ettiniz diye size madalya verirler ki?

http://img84.imageshack.us/img84/2369/bo5fv1.jpg

Burnout serisini daima adrenalin bombası bir arcade dizisi olarak bilmişimdir. Simülasyon yarışçıları için GranTurismo ne ise, arcade yarışçıları için Burnout oydu. Ama yine aynı yayıncıdan gelen NFS serisi, arcade'cilerin aşkı, bir numarası durumundaydı. Ancak son zamanlarda NFS'in bozutmasından arcade oyuncuları istedikleri yarışı bulamadılar. Tam o anda Burnout, yeni oyunuyla karşımıza çıktı. Ve arcade bombası kavramının tanımını yeniden yazdırdı.



Burnout Paradise, Paradise City isimli bir şehirde geçiyor. Şehir biraz anormal ama, yapımcılar kusursuz bir şehir yapacağız derken hiçbir olanaksızlığı önemsememiş, zaten de buna gerek yoktu, sonuçta bu simülasyon değil. Çatılarda, yollarda, tren yolunda, nehir kenarında eşek gibi rampalar var. Bunlar, diğer yarış oyunlarında gördüğünüz basit rampalardan değil, ulan bayağı uçurumdan aşağı tren yoluna çıkıyorsunuz. Bu sırada aldığınız his paha biçilemez. Neyse, bunlara sonra değineyim. Şehrin içi hakkında, şehrimiz modern. Times Square'i aramıyoruz. Gökdelenlerimiz eksik olmuyor, onların tepelerine çıkmamıza yarayan park yerleri, oradan aşağı çakılmamıza yarayan rampalar ve tabii ki atlarken kırdığımız billboardlar... Şehirde yapılabilecek milyonlarca şey var hiçbir oyun moduna girmeden gezmekten tutun da, şehrin meydanında gökdelenlerin tepesinden şehri izlemeye kadar... Bunların en çok zaman alanı ise şehirde saklanmış billboardlar, girilmez levhalarını kırıp, zaten anormal derecede süper olan atlamaların en süperleri olan "Super jump"ları bulup, onlardan atlamak. Bunları arayıp bulmak ayrı bir çile ya da eğlence başlı başına. Bunlar, gözünüzün önünde olabileceği gibi, çok gizli bir yerden girilen bir uçak mezarlığında, askeri üste, ya da hem gözünüzün önünde olup hem de çok gizli bir yerden girilen bir park yerinden atlanarak vurulabilecek yerde olabilir. Girilmez levhalar genellikle kısa yolların başında ve sonunda oluyor, onlar kolay yani. Super jumplar ise her yerde oluyor.

Paradise City 5 bölgeye ayrılmış durumda; Downtown, Liman Kenti, PalmBay Tepeleri, Beyaz Dağ ve Gümüş Göl. Downtown Paradise, şehrin merkezi. Tüm o muazzam gökdelenler falan burada. Ayrıca üstümüzden geçen bir tren yolu da var burada, tüm Downtown'u dolaşıyor. Liman Kenti, tahmin edebileceğiniz üzere limanlardan oluşuyor. PalmBay Tepeleri ise şehrin turistik yeri. Sahiller ve otellerle dolu. Bu üç bölge şehrin içini oluşturuyor. Bunlar arasında kolay yolculuk için bir çevre yolu da var, orası hele hız yapmak için bire bir. Kalan bölgelerden Beyaz Dağ, trafiğin neredeyse hiç olmadığı, şehrin en ucu, dağın başı. Gümüş Göl'de ise en azından yaşam var. Şehrin balıkçı restoranları ve ufak siteleri, emeklilik günlerinde göl kenarına yerleşmiş zengin ihtiyarlar burada.
Şehir çok güzel arkadaşlar. Bedava faydalanabileceğimiz bir beysbol sahası, şehri gezen bir tren yolumuz bile var. Ancak benim dikkatimi çeken şehrin içinin çok küçük gelmesiydi. Tamam, önceki Burnoutlar da pek kalabalık yerlerde değildi ama en azından böyle güzel bir şehir için bunu değiştirselerdi. Gerek online, gerek offline'da oyunun %75'i medeniyetten uzak dağda geçiyor. Bu büyük bir eksi mi? Hayır!

Oyunun offline modları çeşitli değil. Bu modlar sadece lisans kasıp yeni arabalar ve motorsikletler açmak için(Ultimate Box eklentisi) oynanır. Yine Road Ragelerin efsaneviliği var. Her zamanki gibi aksiyon dolu ve tadına doyulmazlar. Ama diğer modlar, özellikle yarış, pek matah değil. Hele stunt run... Aman allahım sana artistik yap diyor. E yapıyorum, sirklere taş çıkaracak şekilde, bana verilen cep harçlığı kadar para. Bununla milyon dolarlık hareketler yapacağım. Biraz alıştıktan sonra hangi hareketlerin puan kazandırdığına anlıyorsunuz ama alışana kadar çile. Oyunda crash modu yok daha iyisi var. Asıl şov Showtime'da başlıyor! Oyunu herhangi bir anında girebildiğiniz(online'da bile) bir mod bu. Bir anda trafik yoğunlaşıyor, arabanız zıpzıp oluyor ve devletin bütçesinden çıkacak hasarlar veriyoruz. Crash gibi ama daha heyecanlısı, daha kırıklı, daha iyi. O sıkıcı yarışlar bıktı mı? Sizi de şova çağıralım!

Yarışların iyi yanı şu; hiçbir checkpoint yok, şehrin tamamı senin. İstediğin yerden gidebilirsin. İster dağ başından ister tren yolunun üstünden, her yer sizin. Yalnız bayağı kaybolacaksınız, benden söylemesi.

Online ise tam tersi. 8 kişi bir araya gelip ister yarışıyor ister cenneti cehenneme çeviriyorsunuz. Yarışları kendiniz bile yaratabiliyorsunuz. Yarışlar klasik, bildiğiniz checkpoint'li yarışlar. Yine de checkpointler arası zaten offline'daki bir yarış kadar, yine serbestsiniz. Neden bilmiyorum, belki de yapay zekadandır, ama offline'dakinden çok daha iyi online yarışlar. Rank sistemi var bir tane, dünyada kaçıncı olduğunuzu gösteriyor. Bunun gibi bilgileriniz rakiplerinize gösteriliyor yarışlardan önce. Online yarışlarda çok çeşitli hazır yarışlar var; tüm şehrin etrafında dolaşıyorsunuz, yalnızca gölün etrafında dolaşıyorsunuz ya da tren yolunda yarışıyorsunuz. Bunlar dışında bir de unranked yarışlarda, checkpointleri kendiniz koyup start ve finish'i ayarlayabiliyorsunuz. Benden söylemesi, gerek freeburn'da gerk yarışlarda 8 kişi bir araya gelip eğlenmenin üstüne yok.

Gelelim yarışmadığımız zamanlara... Onlarca challange var. Bunların hepsi 2 ila 8 kişi arasında yapılacak. Birkaç saniye boost kullanmak veya beysbol stadyumunda buluşmak gibi basit şeylerin yanında, bir oyuncunun diğer 7'sinin üstünden atlaması veya 2 dönüşlü bir döne döne atlama yaparak bir delikten geçmeniz falan gibi şeyler de var. Bunlardan 500 tanesini yapmaya kasmak zaten başlı başına ömrünüzü güzel bir şekilde yiyor. (tabi hepsi bunun gibi değil çok çeşitli şeyler var).

Oynanış ise Paradise'da son derece kolay ve keyifli. Dediğim gibi, şehirde tam gaz gezmenin bile en az 3-4 saat ömrü var. Bunun başlıca nedeni hız hissinin müthiş olması(özellikle birinci şahıs kamerası). Ortalama bir hızda giderken bile acayip gaza geliyorsunuz.

Oyunun grafiklerine bakacak olursak, son derece iyi olduğunu görebiliriz. Normal dokularda bu pek fark edilmiyor ama araba efektlerinde, hasar efektlerinde harika grafikler. Özellikle Showtime'da arabaların hurdaya dönmesini izlerken feci zevk alacaksınız, benden söylemesi. PS3'ün tüm nimetlerini kullanıyor Paradise.
Ayrıca benim oynadığım versiyon Ultimate Box olduğundan yeni gelen özellikler hakkında da 1-2 laf etmek istiyorum. Gece-gündüz döngüzü harika olmuş. Özellikle gece yarışları-Road Rage'leri ve Showtime'larında ortalık iyi karışıyor. Dağlar ise harika bir ıssız yer havasına dönüyor. Fakat gündüz bile karışan yolları geceleyin ayırt etmek imkânsızlaşıyor. Bir de motorsikletler. Her ne kadar arabalar kadar çeşitli modları ve modelleri olmasa da onları da yüzde 100 yapana kadar rahat etmeyeceksiniz. Motorların sürüş hissi bir ayrı zevkli, muhteşem akrobasiler de yapılıyor. Üstelik online'da motor aktiviteleri çok keyifli oluyor.

Peki, Paradise güllük gülistanlık bir oyun mu? Offline'ı saymasak ilk başta evet gibi gözüküyor ancak bir 3-4 saat geçtikten sonra müziklerin rezalet olduğunu anlıyorsunuz. Oyunun soundtrackında bazı çok güzel müzikler var ki bunların çoğu Burnout oyunların orijinal müzikleri, ancak bu 6-7 müzik hariç oyunun upuzun soundtrackının tamamı rezalet! Hani oyunun havasına hiç uymayan müzikleri geçtim, yahu klasik müzik konulacak oyun vardır konulmayacak vardır! Klasik müziğe saygım sonsuzdur, tamam ama insan en azından biraz hareketli parça koyar. Yahu son hız yarışıyoruz downtownda, huzur verici güzel bir müziğin yeri midir? Anladık şehir güzel, tamam da...? Ancak ne zaman işe yarar biliyor musunuz? Oyunu bir 5 dakika hiç hareket ettirmediğinizde şehirden kareler gösteriyor. Bunları izlerken arkadan çalan bir 5. Senfoni oyundaki ufak bir ara için gayet ideal oluyor.Allah için kendi soundtrackımızı kendimiz yapabiliyoruz. Burada da seçtiklerimizin kısık sesle çalması sorun yaratıyor. Durun durun, sesler hakkındaki asıl rezalete gelmedim. Hele bir de solo'da bize ukalalık eden geri zekâlı DJ' imiz var ki, ohooo, online oynamak için başlı bir sebep. Bu adamı kapatma seçeneğinin konulması lazım, insanlık için! En azından seslendirmeler başarılı da kulağınız hala yaşama bağlı halen.

Sonuç olarak, kumandanızın mute tuşuna başarsanız, Burnout Paradise oynadığınız en iyi yarış oyunlarından olacaktır. Şahsen ben bir arcade hastası olduğum için Paradise'a oynadığım en iyi yarış oyunu diyebilirim. Artık hangi NFS'i beğenirim, bilmiyorum.

İyi Yanları
-Oynanış çok keyifli
-Hız hissi harika
-Online çok eğlenceli
-Hasar modellemeleri iyi olmuş
-Paradise kusursuz

Kötü Yanları
-Mute tuşununişlevi her oyundakinden fazla
-DJ Atomica, sen gel hele bir buraya...