PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Alan Wake Oyun Künye Tanıtımları-İncelemeleri-İzlenimleri


denizci
08-30-2010, 22:35
http://www.videogamesblogger.com/wp-content/uploads/2010/02/alan-wake-box-artwork-official-xbox-360.jpg

Eski oyunlarda elimize bir silah tutuşturulur ve karşılaştığımız herkesi öldürmemiz istenirdi. Bu tür oyunlar hala var ancak sayıları bitme noktasına kadar geldi. Artık oyuncular, daha değişik oyunlar görmek, birden çok eylemi tek bir oyunda gerçekleştirmek istiyor. Bir oyunun senaryosu iyi olsun, içerisinde aksiyon ögeleri barındırsın, hem de çeşitli bulmacalarla oyunun etkileşimi daha da arttırılsın. Bunlar belki oyun severleri tatmin etmeye yetebilir fakat oyun yapımcıları bizlerin ufkunu çok daha ileri taşıyarak, bizlere değişik deneyimler sunmaya çalışıyorlar. Hiçbir kategoriye dahil edemediğimiz Heavy Rain bu duruma güzel bir örnekti. Şimdiyse, her ne kadar onun kadar yenilikçi olmasa da, Alan Wake bizlere farklı bir deneyim yaşatmayı amaçlıyor.

Alan Wake hem oyunun hem de baş karakterimizin adı. Kendisi bir bestseller yazarıdır. Çok ünlü, gittiği her yerde tanınan, kafelerde elinde son kitabını taşıdığı posterlerinin bulunduğu, vekili tarafından sürekli telefonla aranıp kontrol edilen, biraz depresif bir yazar. Çünkü iki yıldır tek bir cümle bile yazamamıştır ve bu onu büyük bir sıkıntıya sokmaktadır.Eşi Alice onu, yaratıcılığını geri kazanması için Bright Falls’un cennetten kopma küçük bir kasabasına getirir. Alan burada birkaç günlüğüne dinlenip huzur bulmak istiyordur fakat işler her zamanki gibi karakterimizin umduğu yönde gitmez ve Alan kendisini tam bir kabusun ortasında, kaybolan eşi Alice’i bulmaya çalışırken ve karanlıkla kıyasıya bir mücadelenin içine girmiş bir halde bulur. Şayet karanlıktan korkmuyorsanız bile Alan Wake size bu korkuyu tattıracaktır.

Son iki Resident Evil oyunu ya da Dead Space korku türünde oyunlardı fakat içerdikleri shooter ögeleri yüzünden korku teması çok daha arka planda kalıyordu. Alan Wake’teyse özlediğimiz korku oyunlarına bir geri dönüş gözlemliyoruz. Çoğu yapımcı korku oyunlarını birer aksiyon yüklü maceraya dönüştürürken, Remedy bizi tam bir çaresizliğin ortasına bırakarak buradan çıkmamızı bekliyor. Elimizde üstün silahlarımız yok, karakterimiz üst düzey cesur bir polis ya da imkansızı başarabilecek kapasiteli bir asker de değil, sıradan bir yazar ve eli şu vakte kadar kalemden başka hiçbir şey tutmamış. Düşmanlarımız ne üzerimize doğru sersemce koşturan zombiler, ne de sıradan silahların işe yaradığı sıradan kişiler. Onlar karanlıktan çıkan, karanlıkla beslenen ve sizi sonsuz karanlığa çekmeye çalışan hayalet görünümlü ‘Taken’lar. Hiç ummadığınız bir anda karşınıza çıkarlar, size arkadan sinsice yaklaşırlar ve baltalarını tepenize indiriverirler. Işığa yaklaşamasalar da karanlıkta inanılmaz hızlı hareket ederler. Bazen onları elinizdeki ışığı titreyen fenerle yakalamakta bile zorlanırsınız. Ne var ki Alan’ın tek düşmanı Taken’lar da değil, bütün bir karanlıktır. Zemin üzerinde farkına bile varamadığınız ama sizi yaralayan siyah katmanlar, karanlık kuş sürüleri, karanlık güç tarafından kontrol edilen ve üzerinize fırlatılan borular, kayalar ve daha birçok materyal. Şimdi bir daha düşünün. Hala karanlıktan korkmuyor musunuz?

Alan Wake aşağı yukarı altı yıl önce geliştirilmeye başlandı ve buna rağmen oyun günümüze oldukça iyi ayak uyduruyor. Az önce oyunlardaki farklılıklardan bahsetmiştik. Alan Wake bu farklılığı dizi şeklindeki sunumuyla yakalıyor. Sizin de bildiğiniz gibi oyun ilk olarak PC ve Xbox 360 için geliştirilmeye başlanmış ancak sonradan oyunun PC versiyonu iptal edilmişti. Remedy bu durumu oyunun tam deneyimini yakalayabilmek için, TV karşısında oynanması gerektiğiyle açıklamıştı. Bugün baktığımdaysa bu açıklamanın gerçekten doğru olduğunu görüyorum. Alan Wake bir oyun, bu doğru. Fakat bir dizi, bir film ya da çok iyi bir kitap da olabilirmiş. Oyun bizlere bölümler halinde sunuluyor ve her bölümden önce, tıpkı Lost ya da diğer Amerikan dizilerinde olduğu gibi “Previously on Alan Wake” söylevi eşliğinde bize önceki bölümlerde neler yaşandığı gösteriliyor ve oyun boyunca sık sık ara videolar eşliğinde hikayenin parçaları tek tek yerine oturtuluyor. Oyunun geçtiği zaman dilimi genellikle gece ancak bazen kısa süreli gündüz bölümleri ve Alan’ın geçmişine dair bölümler oynadığımız da oluyor.

Oyun boyunca bulduğumuz manuscript pageleri, yani Alan’ın son kitabına ait olan ve maceramızın geçtiği alana dağılmış olan sayfaları da unutmamak gerek. Bu öyle bir kitap ki, Alan bile bu kitabı yazdığını hatırlamıyor. Bu sayfalar oynadığımız bölümdeki olayları anlatmakta ve daha da ilginci henüz gerçekleşmemiş olayları açıklamaktalar. Bu yüzden bulduğunuz her sayfayı okumanızı öneririm. Şayet bir bölümdeki tüm sayfalara ulaşmak istiyorsanız o bölümü en zor seviyede oynamalısınız çünkü bazı sayfalar ancak bu durumda toplanabilir oluyor. Dilerseniz oyunu bitirdikten sonra da biraz vakit ayırarak parçalarını toplayıp tamamladığınız bu Alan’ın şaheserini okuyabilirsiniz. Ayrıca bölümlerde, keşfetmeyi seven oyuncular için saklı kasalar, kahve termosları ve teneke piramitlerde var.

Alan Wake’teki ana düşmanımız karanlık, fakat en az onun kadar güçlü bir de müttefikimiz var, ışık. Ve ışık karanlığı her zaman yener. Normalde değersizmiş gibi gözüken sıradan bir el feneri Alan Wake’te hayati bir öneme sahip. Oyunda bulunan en güçsüz ışık kaynağı olmasına rağmen hemen her bölümde elimize geçen yegane ışık kaynağı da olduğu için oyundaki yeri apayrı. Oyunda el feneri haricinde fişek, flaş bombası ya da çevredeki büyük ışık kaynaklarını da kullanıyoruz.

Oyunda karşınıza çıkan Taken’lara doğrudan ateş etmeye kalkarsanız onlara zarar veremezsiniz. Bu yüzden öncelikle yapmanız gereken Taken’ı karanlıktan söküp çıkarmak ve ardından bir bedene kavuşturduğunuzdaysa, silahınızı kullanarak onun işini bitirmek. Yapımcılar oyunun başında bir Feribot yolculuğu yaparken uyuya kalmış Alan’ın kabusuna bizi davet ederek kısa bir tutorial hazırlamışlar. Böylece henüz gerçek olaylar başlamadan bu en karanlık kabuslardan fırlamış yaratıklarla nasıl başa çıkacağımızı da anlamış oluyoruz. Bir Taken’ı karanlıktan çıkarmak için yapmanız gereken fenerinizi ona doğrultmak ve size söylenen tuşa basarak fenerinizdeki ışık yoğunluğunu arttırmak. Böylece Taken’ı karanlıktan çok daha çabuk bir şekilde çıkarmış olacaksınız. Unutmayın kullandığınız ışık yoğunluğu ne kadar fazla olursa bir Taken’ı o kadar çabuk karanlıktan çıkarmış olursunuz.

Oyundaki el feneri kendi kendine şarj olabiliyor ancak bu şarj çok çabuk bitiyor. Bu yüzden oyunda ilerlediğiniz alanları çok iyi araştırmanız ve pil bulmanız oldukça önemli. Oyunun ilk dakikalarında pek fazla Taken’la uğraşmıyorsunuz fakat sonradan daha kalabalık gruplar halinde ve çok daha güçlü türdeki size saldıran Taken’larla mücadele etmek zorundasınız. Fenerinizle ancak bir Taken’ı karanlıktan çıkarabiliyorsunuz ve fener kendini yeniden şarj edene kadar etrafınızın çevrildiğini fark ediyorsunuz. Bu yüzden oyuna batarya değiştirme sistemi de eklenmiş. Şayet çok zorda kalırsanız fenerinizin pilini değiştirerek, bekleme sürenizi de ortadan kaldırmış oluyorsunuz. Etrafınızı araştırmanız alternatif ışık kaynaklarına ulaşmanız bakımından da önemli. Örneğin çevreden bulacağınız fişekler, kullandığınızda etrafınızı aydınlatarak kısa süreli de olsa Taken’ları sizden uzaklaştırıyor ve size biraz zaman kazandırıyor. Flaş bombalarını ise tamamen ayrı bir kategoride değerlendirmek gerekli çünkü bunları kullandığınızda etrafınızdaki Taken’ı silah kullanmadan öldürmüş oluyorsunuz.

Çevredeki elektrik lambaları ya da bir jeneratörle çalışan ışık kaynakları da karanlıkla olan mücadelenizde size önemli katkı sağlıyor. Alan kendi kendine iyileşebilen bir yapıya sahip ancak bu da tıpkı fenerin şarj süresi gibi oldukça uzun. Bu süreyi kısaltmanın yoluysa çevrenizde bulunan az önce bahsettiğim ışık kaynaklarına sığınmak. Alan’ın sağlığı buralarda birkaç saniye içerisinde fulleniyor, ayrıca bu ışık kaynakları size çok da iyi bir savunma hattı oluşturuyor.

Alan Wake yapımcıları oyuna bulmaca dahil etmeyi de unutmamışlar. Bulmacalar sizi oyundan soğutmuyor, daha çok oyunu tek düzelikten kurtarmaya yönelik ara ara serpiştirilmiş bir sos gibiler. Örneğin bir jeneratörü çalıştırarak bir makineye elektrik gitmesini sağlıyorsunuz, ardından da o makineyi kullanarak kendinize bir köprü oluşturuyorsunuz. Ya da bir ışık kaynağını yakarak yolunuzdaki karanlık engelleri, o ışığın gücüyle temizliyorsunuz.

Bir dizi de her bölümde farklı bir macera yaşanabilir, Alan Wake’te de bu durum geçerli. Oyun bölüm bölüm ilerlediğinden her yeni bölüme başladığımızda elinizdeki silahları yitirmiş olabiliyorsunuz. Örneğin bir bölümde elinizdeki fenerin yardımıyla ve altıpatlarınızla Taken’ları avladınız. Sonraki bölümde ise gündüz oluyor ve Alan başka bir yere, haliyle elinde silahı ya da feneri bulunmadan, gidiyor. Ardından başınıza birtakım paranormal olaylar geliyor ve bir bakıyorsunuz gecenin bir yarısı ormandasınız ve elinizde önceki bölümde edindiğiniz ne silahlar ne de ışık kaynakları var. Ve korunmasız bir halde yolunuzda ilerlemeye başlıyorsunuz. Yani çoğu oyunda olduğu gibi topladığınız materyaller oyun boyunca size eşlik etmiyor ve her bölümde benzer ya da farklı silahlar ve ışık kaynakları kullanmak zorunda kalıyorsunuz.

Bölümlerde kullandığımız ekipmanlar değişiklik göstermesine rağmen her bölümde altıpatlar bulmamız mümkün. Bölümlerdeki silahlar karşımıza genelde güç sırasına göre çıkıyor. Örneğin tüfek altıpatlardan daha güçlü bir silah ve bu yüzden genelde bir altıpatlar edinmeden bir tüfek bulma ihtimaliniz bir hayli düşük.

Oyunda hangi silah daha güçlüyse elinize ilk o silah geliyor. Örneğin elinizde tüfekle ilerlerken karşınıza bir fişek silahı çıktı ve o silahı aldınız. Alan tüfeği cebine (!) koyarak fişek silahını kullanmaya başlıyor. Kullanmak istediğiniz silaha ise yön tuşlarıyla ulaşabiliyorsunuz.

Alan Wake hikaye kurgusuyla da ön plana çıkıyor. Oyunun başlarında ne olduğunu pek fazla anlamıyorsunuz bu yüzden tüm bu yaşananların neden Alan’ın başına geldiği merakıyla oyunun sonuna kadar gitmek istiyorsunuz. Oyunda ilerledikçe kafanızdaki soru işaretleri de yavaş yavaş ortadan kalkmaya başlıyor. Hikaye anlatımına ara ara Alan’ın düşüncelerinin de dahil edilmiş olması hikaye anlatımındaki güçlü havayı daha da pekiştiriyor.

Alan Wake’in oyuncuya sunduğu atmosfer ise tek kelimeyle harika. Bu atmosferin oluşumundaysa en büyük katkı elbette ki oyunun çevre tasarımları, grafikleri ve ses efektlerine ait. Daha önce bu kadar etkileyici ışık gölge geçişlerine sahip bir oyun görmemiştim. Elinizdeki fenerinizi nereye tutarsanız arkada oluşan gölgesi, sizin bakış açınıza ve cisme olan mesafenize göre, sanki gerçekmişçesine tepki veriyor. Yalnız fener değil, tüm ışık kaynakları için bu durum geçerli. Evdeki lambada, güneşli hava da yada jeneratörle aktifleştirdiğiniz bir ışık kaynağında. Ayrıca fişek kullandığınızda ortaya çıkan renk cümbüşü de görülmeye değer.

Alan Wake küçük bir kasabada geçiyor ve genel olarak maceramız ormanlık bir arazi üzerinde. Oyunun yapımcıları ilk olarak Alan Wake’i dolaşımın tamamen özgür olacağı bir oyun olarak duyurmuşlar fakat sonradan bundan da çark etmişlerdi. Ama oyun boyunca kendinizi tamamen keşfedilmeye açık bir ormanlık arazi üzerindeymiş gibi hissediyorsunuz. Sol alt köşede nereye gideceğinizi gösteren sarı bir nokta mevcut, ancak isterseniz o noktaya doğru ilerlemek yerine tamamen zıt bir yöne gidebilirsiniz.

Karşınıza bir uçurum ya da tırmanamayacağınız yükseklikte bir engel çıkana kadar dolaşmakta özgürsünüz, tabi bu durumda karanlık size huzur verirse. Bunun yanında oyunda araba da kullanabiliyoruz. Ama bunu GTA’da olduğu gibi tamamen özgür bir eylem olarak düşünmeyin, yani çevredeki her arabayı süremiyoruz sadece bölüm içerisinde bizden araba sürmemiz istenirse araba sürebiliyoruz. Fakat bu konuda serbestsiniz. Yani araba sürmek istemiyorum derseniz, gideceğiniz yere arabanızdan inip yayan bir şekilde devam edebilirsiniz. Fakat yapımcılar bu bölümlerde araba sürüleceğini düşündükleri için Taken yoğunluğunu arttırmışlar, yani araba kullanmama gibi bir niyetiniz varsa yolunuzun çok zorlu olduğunu bilmeniz sizin için hayırlı olacaktır.

Ormanlık arazinin genelde sisli olması ve şirin kuş ve böcek sesleri yerine garip ve korkutucu sesler içermeleri de oyunun korku atmosferini arttırıyor. Tabi arka fonda çalan gerilim müziğini de unutmamak gerek. Müzik çoğu zaman dikkat çekmeyecek bir tonda çalıyor fakat bir düşmanla karşılaştığınızda artan gerilim müziği sizin de gerilmenize neden oluyor. Müziğin temposu tekrardan normale döndüğündeyse bu, düşmanlarınızı yok ettiğiniz anlamına geliyor ve sizin rahatlamanızı sağlıyor. Bölüm sonlarında çalan şarkılar ise insana sonraki bölüme başlayana kadar huzur vermeyi başarıyor.

Alan Wake’te karakterimizi arkadan gören bir kamera açısına sahibiz fakat bazen kameranın önüne ağaç, çalı, araba ya da benzeri bir obje geçerek karakteri görüşümüzü engelliyor. Normalde bundan pek rahatsız olmuyorsunuz ama Taken’lar etrafınızı sarmışken kamerayı çevirdiğinizde bir anda Alan’ı gözden kaybetmeniz sizi zor durumlarda bırakabiliyor. Bunun dışında yapımcılar oyuncunun işini kolaylaştıracak anlık kamera açılarını da oyuna dahil etmişler. Bunlardan birinde, bir Taken grubu aniden karşınıza çıktığında kamera sizden uzaklaşıp, size doğru yaklaşan Taken’ları gösteriyor ve sizi durumdan haberdar ediyor. Taken’lar size kullandıkları orak gibi silahları fırlatabiliyorlar. Bu saldırıdan kaçınmak içinse tutorial bölümünde size gösterilen tuşları kullanıyorsunuz fakat tuşlara doğru zamanda basmanız gerekiyor yoksa Alan zamanlama hatası yaparak yaralanabiliyor. Bir diğer değişik kamera açısı ise ortamdaki ani gelişen olaylara ve olağan dışı objelere bakmak için kullandığınız “Focus” tuşu. Bu özelliği de belli anlarda, ekranda Focus yazısı çıktığında gerekli tuşa basarak kullanabiliyoruz.

SON SÖZLER
Alan Wake yapımcıları bu oyunu bir dizinin ilk sezonu olarak gördüklerini belirtmişlerdi. Bu açıklamalardan 10 saati aşkın bir oynanışa sahip bu dizi tadındaki oyunun ikincisinin de geleceğini anlayabiliriz. Şu aralar düşüşte olan ve en korkutucu oyunlarda bile aksiyon ögesinin gerisinde kalan korku ögesinin Alan Wake’le oyun dünyasındaki tekrardan uyanışı umarız diğer korku oyunlarına ve bu oyunların yapımcılarına örnek olur da, bizlere özlediğimiz o eski sağlam korku oyunlarının kalitesini tekrardan tattırmaya başlarlar. Güzel oyunlu günler...

Alıntıdır.

Oyundan Görüntüler:
http://www.oyunsitesi.com/goruntuler/goruntu.asp?oyun=alwa-360&goruntu=2
http://www.oyunsitesi.com/images/incelemeler/2010-05/alwa-3602byk.jpg
http://www.oyunsitesi.com/images/incelemeler/2010-05/alwa-3602byk.jpg
http://www.oyunsitesi.com/goruntuler/goruntu.asp?oyun=alwa-360&goruntu=4
http://www.oyunsitesi.com/goruntuler/goruntu.asp?oyun=alwa-360&goruntu=5
http://www.oyunsitesi.com/images/incelemeler/2010-05/alwa-3605byk.jpg
http://www.oyunsitesi.com/goruntuler/goruntu.asp?oyun=alwa-360&goruntu=7 İlginizi Çekebilecek Diğer Başlıklar: