PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Dramatik Tiyatro Bakımından Tek Kişilik Oyun


Kalpsiz_
02-07-2008, 15:17
DRAMATİK TİYATRO (ARISTOTELES TİYATROSU) BAKIMINDAN
TEK KİŞİLİK OYUN

COŞKUN IRMAK


Tek kişilik oyun; dram sanatının ve tiyatro sanatının tüm gerekliliklerini ve yeterliliklerini bünyesinde toplamış olmak koşuluyla, bir tek oyuncu ile oynanan ve bu amaçla yazılmış olan oyundur.


Dram sanatı, ve bağlı olarak tiyatro sanatı, destan geleneğinden evrilerek ve bu evrim pek çok aşamalardan geçerek bugünkü durumuna gelmiştir. Bu evrim süreci, pek çok teknik ve estetik değişimi içermekle birlikte, dram sanatı bakımından devrim niteliğinde olan şu sıçramayı da gerçekleştirmiştir: Monologdan diyaloğa geçiş! İşte, tek kişilik oyunlar bağlamında ortaya çıkan sorunların kaynağında, genellikle bu çelişki yatar. Dram yazarı, yüzyıllar süren bir evrimi, o evrimi yok saymadan geriye çevirmek ve tek kişiyle (oyuncuyla) diyalog yaratmak zorundadır...

Bilindiği gibi, destan geleneğinin en eski ve en köklü uygulamacıları, Homerosoğulları'dır. Bu klana ve bu klanın ata sanatına, ata geleneğine uygun olarak, klan mensubu ozan, kendi çaldığı basit bir çalgı eşliğinde, ritüel ögeleriyle bezenip, söylenceyle zenginleşmiş eski kahramanlık öykülerini, belli kalıplar ve ölçüler içinde, monolog olarak anlatırdı (ya da söylerdi). Gerçi bu öykü içinde, pek çok kahraman, ozanın ağzından konuşurdu. Ama ozan, oyuncu değildi. O'nun sanatı söze ve müziğe dayalıydı. Bu gelenek evrilip, ozan oyuncuya, monolog diyaloğa dönüşünce; söz ve ses, aksiyonla bütünleşince; öykü kahramanları bağımsızlıklarını kazandılar.

Ozanın destan geleneğinden gelen uygulamaları tamamen kaybolmadı ama, evrilerek, biçim değiştirdi. Ozan, bugün karşımıza Anlatıcı kimliğiyle çıkabiliyor bazı oyunlarda. Antik Yunan'da koro, ozanın bir başka uzantısıydı. Antik Yunan tiyatrosunda çoğunlukla koronun yaptığı serim, çağdaş dramatik tiyatro anlayışı çerçevesinde, oyun kişileri tarafından yapılıyor. Yani, işlevlerin karşılıklı olarak el değiştirmesi de söz konusu.

Tek kişilik oyuna dönecek olursak; dram yazarı, işte bu evrim harmanından, doğru ve inanılır bir sentez çıkarmak zorundadır. Ozan ve oyuncu arasında tercihini oyuncudan ve çağdaş tiyatronun gereklerinden yana yapacak; ama aynı zamanda ozanın tüm becerilerini de değerlendirecektir.

Konuyu bu şekilde ortaya koyunca ve monologdan diyaloga doğru giden evrimi vurgulayınca, tek kişilik oyun yazımının ilk ve en önemli zorluğunu doğuran çelişkiyi biraz daha açabiliriz.: Dram sanatında diyalog, iki oyun kişisi arasında oluşturulan konuşma örgüsüdür. Tek oyun kişisi ile diyalog oluşturmak olanaksızdır. Böyle olunca, tek kişilik oyun da olanaksız mıdır? En azından, pratik durum, bunun böyle olmadığını ortaya koyuyor. Peki bunun açıklaması nedir?

Yukarıdaki diyalog tanımını bir daha ele alıp, küçük bir ayrıntıyı incelemek gerekiyor. Bu küçük ayrıntı, tek kişilik oyunun olanaklılığını kuramsal olarak ortaya koyabilmek açısından yaşamsal önem taşımaktadır. Tanımı şöyle yapalım: Dram sanatında diyalog, iki dramatik öge arasında oluşturulan bir iletişimdir.

Demek ki; 1) Diyalog, bir iletişimin varlığı demektir. Yalnızca konuşma anlamına gelmez. 2) Diyalog, yalnızca iki insan arasında var olabilecek bir iletişim biçimi değildir. Diyalogun varlığının vazgeçilmez ilkesi, ilişki ve iletişim içinde bulunan iki dramatik ögenin bulunmasıdır.

Dram yazarı, diyalogun kaynağını oluşturacak dramatik ögeleri, birbiriyle çatışma tipi ilişki kurabilecek şekilde seçmişse, oyun yazmak için yeterli teknik malzemeye ve çıkış noktasına sahip demektir. (Oyun yazma konusunun daha karmaşık ve çetrefil bir süreç içerdiği, pek çok başka etkenin etkin olduğu bir durumun yaşanageldiği, bilinen bir gerçektir. Burada, konuyu dar kapsamıyla, yalnızca tek kişilik oyun yazmanın temel isterlerinden söz etmek bağlamında ele aldığımı belirtmeye gerek var mı bilmem...) Burada da şu zorluk ortaya çıkıyor: Yazar, çatışma tipi ilişki kurabilecek iki dramatik ögeyi seçti. Peki ama, bu iki öge arasındaki diyalog, aksiyona nasıl dökülecek? Nasıl dışavurulacak? Sahnede iki oyuncu varsa, konuşurlar, şarkı söylerler, hareket ederler ve böylece, karşısındaki ile ilişkiye girerek, diyalog oluştururlar. Ama konumuz tek kişilik oyun. Sahnede bir tek oyuncumuz var. Nasıl konuşacak? Nasıl, kime karşı, kimle ilişki içine girerek davranacak?

Tek kişilik oyunlarda konuşma örgüsünü kurmak, başlıbaşına bir sorundur. Bir mekanda tek başına olan bir insanın konuşmasını inandırıcı kılabilmek için, böyle bir konuşma eylemini haklı, gerekli ve zorunlu kılacak, sağlam bir dramatik durum yaratmak zorundadır dram yazarı. Bunu yapmayan yazar, inandırıcılık ilkesini daha baştan yok ettiğini bilmelidir. Kanımca, tek kişilik oyunun, onu tek kişilik sahne gösterisinden ayıran en önemli belirtkesi buradadır. Oyuncu neden konuşuyor?.. Kimle konuşuyor?.. Bu soruların, dram yazarının metni tarafından (dram yazarı tarafından değil), dramatik yazım tekniğinin gereklilikleri temelinde, doğru ve açıkça yanıtlanabilmesi gerekir. Aksi bir durum, dram ve tiyatro sanatı bakımından özürlü bir üretimle karşı karşıya bulunduğumuzun işaretidir.

Dramatik tiyatro (Aristoteles tiyatrosu) bakımından, sahne üzerinde olan oyuncu, bir oyun kişisidir. Seyirci, oyuncuyu böyle kabul eder, böyle inanır. Oyuncu, kendi kimliğini, oyunculuk niteliğini bile bir yana bırakır, unutturur ve başka biri olur. Artık o, canlandırdığı oyun kişisinin kendisidir.

Dolayısıyla, artık sahne de, sahne değildir. O oyun kişisinin içinde yaşadığı, hareket ettiği ve oyun kişisinin çeşitli dramatik anlatım olanaklarını kullanarak seyirciye anlattığı, tanımladığı mekandır. Sözgelimi, oyun kişisi Ahmet; sahne de, sözgelimi, evdir. Seyirci Ahmet'i ve evi birlikte değerlendirir: Ahmet evde!

Bunun anlamını, onyedinci yüzyıldan beri var olan bir yaklaşımla, şöyle ortaya koyabiliriz: Seyirciyle, sahne ve oyuncu arasında, görünmez bir 'dördüncü duvar' vardır. Dördüncü duvar olgusu, çağdaş dramatik tiyatronun temel ögelerinden biridir ve tiyatroyla ilgilenen herkes tarafından bilinir. Fakat her nedense, özellikle tek kişilik oyunlar bağlamında, bu dördüncü duvar çoğunlukla ve sebebi anlaşılamaz bir şekilde, dramatik tiyatro tekniği bakımından herhangi bir açıklama ve çözümleme getirilme kaygısına düşülmeden, yerle bir edilir. Örneğin, oyuncu (Ahmet), sahneden (evden), seyirciyle konuşur. Bu, karmaşa demektir. Peşinden şu sorular sökün eder (etmelidir):

- Burası sahne mi, ev mi?
- Bu adam Ahmet mi, oyuncu mu?
- Oyuncuysa, neden Ahmet gibi davranıyor?
- Burası evse, neden sahne oldu şimdi?
- Burası ev mi, sahne mi?
- Ben (seyirci) kimim?
- Ben (seyirci) Ahmet'in evinde miyim?
- Ben (seyirci) oyuncu muyum?
- Ahmet ve ben (seyirci), aynı zaman diliminde ve aynı mekanda mı yaşıyoruz?
- Ben (seyirci) ve bazan Ahmet bazan oyuncu olan kişi, bazan ev bazan sahne olan bu yerde; neye göre, nasıl aynı yerde ve aynı zamanda buluşuyor; nasıl ve neye göre ayrı zaman ve yerler gidiyoruz?
- Salon ve sahneyi ayıran çizgi neresi?
Bu ve benzeri sorulara oyun metninin ve yönetmenin yanıtı olmalıdır.

Tek kişilik oyun olarak sahnelenen bazı oyunlarda görülebilen bir uygulama da, şudur: Sahnede bir oyun kişisi vardır. Ama, çevresinde başka oyun kişileri de varmış gibi davranır. Görmediğimiz oyun kişileri ile ilişki içine girer, onlarla konuşur, onları etkiler, onlardan etkilenir. Böyle bir oyunu, sahne üzerinde tek kişi bulunmasına karşın, tek kişilik oyun saymamak gerekir. Çünkü, tek kişilik oyun, bir oyun kişisi için yazılmıştır ya da oluşturulmuştur. Tek kişilik oyunu, dram sanatı bakımından, çok kişili oyunlardan ayıran özellik, budur. Aksi halde, dram sanatı bakımından, çok kişili oyunlarla tek kişilik oyunlar arasında bir ayrım kalmazdı. Örneğin, "Hamlet" tek kişilik oyunlar kategorisine de sokulabilirdi. "Hamlet" istenirse tek kişi tarafından da oynanabilinir. Ama tek kişilik oyun değildir. "Tek oyuncu ile oynanan oyunlar" ile "tek kişilik oyunlar" arasında da bir fark olduğu ortaya çıkıyor böylece. Demek ki bundan böyle, "tek kişilik oyunlar"da, sahnede bir oyuncu bulunma zorunluluğu ile birlikte, o oyuncunun bir oyun kişisini canlandırması zorunluluğunu arayacağız... (Oyunun kurgusu ve oyun kişisinin kişilik özelliği ya da başka dramatik nedenlerle, bir oyun kişisinin, başka kişiliklerini taklit ettiği bölümler bulunabilir oyunda. Ya da, oyunun gelişimi içinde, oyuncu, birden çok oyun kişisinin kimliğine bürünebilir peş peşe. Sözüm bu gibi durumlar için değil elbette. Dram sanatı bakımından inceleyecek olursak; buraya kadar ortaya konulan ölçütler bağlamında, aykırı bir örnek yaratılmaksızın; birbirinden bağımsız, peş peşe sahne alan oyun kişileri üzerine kurulmuş bir oyun metni olabilir. Eğer bu gibi metinler, gene buraya kadar ortaya konulan ölçütler bağlamında, aykırı bir örnek yaratmaksızın; tek oyuncu tarafından oynanıyorsa; tek kişilik oyun kategorisi içinde değerlendirilmelidir. Çünkü bu, birden fazla tek kişilik oyunun peş peşe oynanmasıdır aslında.)

Bir öykünün, sahne üzerinde, bir oyuncu tarafından seyircilere anlatılması, bazı teatral tekniklerin uygulanmasını içerse de (taklit, kişileştirme, aksiyon yaratma... gibi), bu sahne gösterisini, buraya kadar anlattığımız şekil, içerik ve yapısal nedenlerden ötürü, tek kişilik oyun olarak kabul edemeyiz. Bu daha çok, geleneksel Türk tiyatrosunda önemli bir gelenek, bir tür olarak karşımıza çıkan Meddah'a yakın bir uygulamadır. Meddah da, yukarıda özetle anlatılan monologdan diyaloğa geçiş süreci ve ozan'ın evrimi bağlamında incelenmeye değer başka bir konudur.