PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Takva olmazsa oruç olmaz


Melancholy
08-12-2010, 00:20
Takva olmazsa oruç olmaz
Oruç, İslam dininin üzerine bina edildiği beş esastan biridir. Oruç, nefsi terbiye eden, ahlâkı güzelleştiren ve iradeyi kuvvetlendiren en büyük ibadetlerdendir.

http://ramazan.habervaktim.com/resim/5_2.jpg

Onun için Cenab-ı Hak bir hadis-i kudside şöyle buyurmuştur: "Oruç benim içindir ve onun mükâfatını ancak ben veririm" İşte bu kudsi hadis, orucun ne yüce bir ibadet olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Oruç (savm)un kelime anlamı, bir şeyden el çekmek, nefsi meylettiği şeylerden uzak tutmak demektir, 'imsak' bu anlamda kullanılmaktadır. Dini terim olarak oruç, ilâhi emirlerle yükümlü olan bir insanın tan yerinin ağarmasından güneşin batmasına kadar geçen zaman içinde yemekten, içmekten ve cinsel ilişkiden uzak durmasıdır. İnsanı kötülüklere sevkeden başlıca iki kaynak vardır. Bunlardan birisi mide hırsı, diğeri ise cinsi şehvettir, insan çok defa bu iki unsurun tesiri altında kalır ve onların esiri durumuna düşer. O zaman insanda ne din duygusu, ne Allah korkusu, ne de Peygamber sevgisi diye bir şey kalmaz. Şehvet ve ihtiraslarını tatmin etmeye çalışır. Buna çalıştıkça daha da aşağılaşır ve zararlı bir varlık haline gelir.

İşte oruç, insanı bu tür şehvetlerden koruyan ve onun Allah'a daha çok yaklaşmasını sağlayan bir ibadettir. Nitekim Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir hadîslerinde şöyle buyurmuşlardır: "Oruç, ateşten koruyan bir kalkandır" (2)

Görülüyor ki oruç, savaşta insanı koruyan bir kalkana benzetilmiştir. Kalkan, insanı savaşta nasıl korursa, oruç da insanı Cehennem ateşinden öylece korur. Zaten orucun anlamı, şehvetlerden el çekmek ve onlardan uzak durmak olduğuna göre oruç tutan bir insan oruç sayesinde Cehennem ateşinden korunmuş olur. Diğer taraftan oruç, insan nefsine en zor gelen bir ibadettir.Bunun için Yüce Allah, tedrici olarak önce ibadetlerin en hafifi olan namazı, sonra zekâtı, daha sonra da en zoru olan orucu farz kılmıştır. Bununla beraber orucun geçmiş milletlere de farz kılındığı bildirilerek, Mü'minler tarafından daha rahat benimsenmesi ve yaşanması hatırlatılmaktadır. Ayet-i kerime ile müminlere hitab edilerek âdeta 'Bu öteden beri yaşanıla gelen ilâhi bir kanundur, sakın nefislerinize zor gelmesin' ikazı yapılmaktadır. Nefis terbiyesinde ve insanı olgunlaştırmada orucun daha pek çok faydaları vardır. Meselâ:

Oruç tutanlar, Yüce Allah'ın ulvi bir emrini yerine getirmek suretiyle üstün bir dereceye ulaşırlar.

Oruç tutanlar, güzel ahlâka sahip olurlar. Çünkü oruç, nefsin kötü temayüllerini frenler, insanın şefkat ve merhamet duygularını artırır, kalbi hikmet ve marifet nurlarıyla aydınlatır.

Oruç tutanlar, toplum hayatının huzur ve ahenkle işlemesine yardımcı olurlar. Yüce Allah'ın emri olduğu için akşam iftar saati gelmeden kendi helal malını bile yiyemeyen bir insan, haram olan bir mala el uzatabilir mi? Ayrıca bir günün açlığına katlanmanın zorluğunu bizzat yaşayan insan, her halde muhtaç durumda bulunan kimselerin hallerini daha iyi anlamış ve onlara yardım elini uzatmış olacaktır. Böylece yardımlaşma duygulan gelişmiş ve insanlar arasındaki ahenk sağlanmış olur.

Oruç tutanlar sağlıklarına da hizmet etmiş olurlar. Orucun insan sağlığı üzerindeki müsbet tesiri tartışmasız bir gerçektir. Şartlarına uyularak tutulan oruç, yukarıdaki ayetin sonunda da işaret edildiği gibi insanı takva derecesine yükseltmiş olur.

Takva Allah'tan korkmak ve Allah'ın yasak etmiş olduğu şeylerden kendini korumaktır. İnsan temiz bir ruh ve saf bir fıtrat üzere yaratılmıştır. Allah'ın bir emaneti olan o temiz ruhu kötülüklerle kirletmesi, Allah'tan korkan insanın asla yapacağı bir iş değildir. Çünkü Allah korkusu buna manidir. Allah'tan korkmak, O'nun rızasını kazanamamak veya azabına uğramak endişesiyle kalbin heyecan ve şiddetle yanıp yakılması demektir. Hiçbir mü'min bu endişelerden kendini müstağni sayamaz. Nitekim Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: "Yüce Allah'tan en çok korkanınız benim" (3) buyurmak suretiyle bu hususun önemini belirtmişlerdir. Yüce Allah'tan en çok korkanlar "marifetullah" a en çok nail olanlardır, Hz. Ebubekir radiyallahu anh da bu endişeyle bir ağaç üzerinde duran bir kuşa şöyle seslenmiştir: "Ne mutlu sana ey kuş! Sen ağaç üzerinde durur, meyvalanndan yersin. Senin ne hesabın, ne de cezan vardır. Keşke ben de senin gibi olsaydım. Allah'a yemin ederim ki bir insan değil, bir yol kenarında ağaç olmayı ve bir kervanın bana uğrayıp beni çiğnemesini sonra yutup beni bir posa halinde çıkarmasını İsterdim"

Cennetle müjdelendikleri halde 'marifetullah'a nail olanların endişeleri böyleydi. Ne kadar düşündürücü ve ne kadar ibret alınması gerekli bir' olaydır!.. İnsan gözünü haramdan; dilini gıybetten; kalbini kötü zan, kibir, ve gururdan uzak tutmalı; yalan söylemekten, başkalarını aldatmaktan ve kötü alışkanlıklara temayül etmekten sakınmalıdır. Kısacası insan bütün haramlardan kaçmalı ve ilâhi emirlere sıkı sıkıya bağlı kalmalıdır. İşte bu şartlara riayet edilerek tutulan oruç, İnsanı takva derecesine yükseltmiş ve melekler safına katmış olur.

(1) Bakara Sûresi, 183.

(2) Buhâri. Sahîh, II, 226.

(3) Buharı, Sahîh, IV, 360.

(4) Eş-Şeyh Ali Mahfuz, Hidâyetü'l-Miirşidîn, s 371.

habervaktim