PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Hz. Ali'nin tüccarlara uyarısı


Melancholy
07-27-2010, 12:52
'Satışınızı yapın ama yemin etmeyin, yemin bereketi kaldırır!'

'Satışınızı yapın ama yemin etmeyin, yemin bereketi kaldırır!'

http://www.milligazete.com.tr/dosyalar/haberler/2010/07/25/171348/hz-ali-nin-tuccarlara-uyarisi-medium-0.jpg
http://adsrv.prodestek.com/www/delivery/avw.php?zoneid=68&cb=INSERT_RANDOM_NUMBER_HERE&n=a831eec1 (http://adsrv.prodestek.com/www/delivery/ck.php?n=a831eec1&cb=INSERT_RANDOM_NUMBER_HERE)

Bir gün mescidden çıkmıştım ki arkamdan bir kişi: "Elbiseni yukarıya çek; o zaman hem temiz kalır, hem de takvaya daha yaraşır ve eğer Müslüman isen saçından da kes" dedi. Baktım ki, bu sesin sahibi Hz. Ali'dir. Elinde de asası vardır. Hz. Ali sonra develerin satıldığı pazara vardı. Oradakilere de: "Satışınızı yapın, ama yemin etmeyin. Çünkü yeminle yapılan bir satışta bereket olmaz" dedi.
Sonra bir hurmacının yanına vardı. Bir hizmetçinin ağladığını görerek: "Neden ağlıyorsun?" diye sordu. Hizmetçi kız: "Şu satıcıdan bir dirheme hurma aldım. Fakat efendim hurmaları iade etmemi emretti" dedi. Hz. Ali, hurmacıya: "Hurmaları al, parasını ver: Bu işte kızın bir yetkisi yoktur" dedi. Fakat hurmacı kabul etmek istemedi. Ben hurmacıya, 'sen onun kim olduğunu biliyor musun?' dedim. Hurmacı: "Hayır" dedi.
"O Müminlerin emiri Ali'dir" dedim. Hurmacı bunun üzerine kızın parasını verdi. Sonra "Ey Müminlerin emiri, beni bağışla" dedi. Hz. Ali: "Benim seni bağışlamam, senin müşterileri memnun etmene bağlıdır" dedi. Sonra Hz. Ali hurmacıları gezerek:
"İhtiyaç sahiplerine yardım edin ki, kazancınız bereketli olsun" dedi.
Daha sonra da elbisecilere uğradı. Bir ihtiyarın dükkânının önünde durdu ve: "Ey ihtiyar, bana üç dirheme iyi bir gömleklik satar mısın?" dedi. İhtiyar onu tanıyınca, Ondan almadı başka bir dükkâna geçti. Ona da aynı sözü söyledi. O da Hz. Ali'yi tanıdı. Ondan da bir şey almadı. Sonunda bir gencin dükkânına girdi ve ondan aldı. Hz. Ali gittikten sonra dükkân sahibi geldi. Ona: "Senin oğlun Müminlerin emirine üç dirheme bir gömleklik sattı" dediler.
Dükkân sahibi, oğluna: "Müminlerin emirine neden iki dirheme vermedin?" dedi. Sonra Hz. Ali'ye giderek: "Aldığın gömleklik iki dirhemdir. Oğlum senden bir dirhem fazla almış" dedi ve bir dirhemi geri vermek istedi. Fakat Hz. Ali: "Bu karşılıklı rıza ile yapıldı. Ben üç dirheme razı olarak aldım. Onun için verdiğin bir dirhemi alamam" dedi ve almadı. [Beyhaki]
Halkının arasında bir yönetici; Hz. Ali
Hz. Ali'yi gördüm, bir dirheme hurma almıştı ve onu abamsı bir elbisenin eteğinde taşıyordu. Ben veyahut da bir başkası: "Ey Mü'minlerin emiri! Müsaade et de ben taşıyayım" dedik. Hz. Ali: "Hayır, çocukların babası onların yemeğini taşımaya herkesten daha müstahaktır" dedi. [Buhari]
Hz. Ali halifeyken çarşılarda dolaşarak yolunu şaşıranlara yol gösterir, kayıpları araştırır, güçsüz ve fakirlere yardım eder, satıcıların yanından geçerken onlara: "İşte ahiret yurdu: Onu yeryüzünde böbürlenmek ve bozgunculuk yapmak istemeyenlere veririz. Sonuç sakınanlarındır" (Kasas: 28/83) ayetini okuyarak: "Bu ayet adalet ve tevazu gösteren idareciler ve halk üzerinde nüfuz sahibi kimseler hakkında inmiştir" diyordu. [İbn Asakir]
Hz. Ali'yi gördüm, kasırdan çıkıyordu. Sırtında iki elbise vardı. Birisi baldırlarının yarısına kadar uzanan izar, diğeri de ona yakın bir yere kadar sarkan bir cübbe idi. Elinde de bir asa vardı. Onunla pazarda geziyor, Allah'ın takvasını ve güzel alışveriş yapılmasını emrederek: "Ölçüyü ve tartıyı hakkıyla yapınız. Vücudunuzu şişirmeyiniz" diyordu. [İbn Sa'd]
Bir parça ekmek ve bir parça et!
Hz. Ömer bir valiyi, bir idareciyi gönderdiğinde, oranın halkına: "Bu adamın sözünü dinleyiniz. Sizin için adaletten ayrılmadıkça ona itaat ediniz" diye yazardı. Huzeyfe'yi Medayin'e vali tayin ettiğinde ise: "Bunu dinleyiniz, ona itaat ediniz. Sizden ne isterse veriniz" yazmıştır. Böylece Huzeyfe, Hz. Ömer'in yanında bir merkebe binerek, sırtında eğer olduğu ve azığı da bulunduğu halde, Medayin'e vardığında, toprak sahipleri ve köy ağaları onu istikbal ettiler. Onun elinde bir ekmek ve etli bir kemik vardı. Eğerli bir merkebin sırtında onları yiyerek geliyordu.
Böylece Ömer'in emir namesini Medayin halkına okudu. Halk: "Sen ne istiyorsan söyle bakalım!" dediler. Huzeyfe: "Sizden şu yediğim yemeği istiyorum, onu bana vereceksiniz. Bir de sizinle kaldıkça bu merkebimin yemini vereceksiniz" dedi. Böylece Allah'ın dilediği kadar Medayin'de kaldı. Sonra Ömer kendisine bir mektup yazarak Medine'ye davet etti.
Hz. Ömer'e Huzeyfe'nin geldiği haberi verilince, gitti, yolunun üzerinde bir yerde pusuya yattı. Ömer onu yanından geçerken görünce dikkatle baktı ve nasıl gönderdiyse, öyle döndüğünü gördü. Hemen kalkıp onun boynuna sarıldı. Ve: "Sen benim kardeşimsin, ben de senin kardeşinim" dedi. [İbn Sa'd]
Huzeyfe Medayin'e geldiğinde çullu bir merkebe biniyordu. Elinde bir ekmek ve bir parça da et vardı. Merkebin sırtında bunları yerdi. Merkebe yanlamasına biner, iki ayağını aynı tarafa sarkıtırdı. [Ebu Nuaym]

Milligazete