PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Just Cause 2 | Oyun İnceleme


NOYAN
07-07-2010, 00:32
Just Cause 2

Nurettin Tan

Yapım Avalanche Studios | Dağıtım Eidos Interactive | TürAksiyon | Diğer PlatformlarPS3 Xbox 360Jason Statham vardır, bildiniz mi? Hani şu “Transporter” serisinde oynayan, kel ağabey. Jet Li’nin “The One” filminde çıkışı yakalamıştı. Hatırladınız, anlaştık. O kel oğlanın macera filmleri neyse, Just Cause 2 de benim için o. Yani hem çok hareketli, hem de bir o kadar saçma.
Jason, Transporter filminde ne yapıyordu? Sanırım serinin üçüncüsünde bisikletle son sürat giden bir araca pedal çevirerek yetişiyordu. Kulağa saçma geliyor, değil mi? Ama o sahne hareket açısından tansiyonun zıp zıp tavana vurduğu bir andı ve “Amma saçma!” derken bir yandan da eğlenerek izliyordunuz. Aynısını Just Cause 2’den bir olayla bağdaştırmak istersem şu örneği vermem yerinde olur: Daha oyunun başında elemanın birini kaçırıyoruz. Ağabey diyor ki; “Yeğenim, sen arabanın üstüne çık; kargaşa yaratmada üstüne yok.” Dikkatinize parmak sokarım sayın okuyucular! Arabanın içine değil, üstüne diyor. Rico da paşa paşa tam gaz giden arabanın üstüne çıkıp sanki ayaklarında zamk varmış gibi duruyor. Başka arabalar çarpsa bile dengesini kaybetmiyor. Tavşan gibi bir o arabaya, bir bu arabaya atlıyor. Ama bir bakmışsınız “Yok artık LeBron James!” derken öbür yandan da aksiyona kendinizi kaptırmışsınız, müthiş zevk alıyorsunuz. http://www.level.com.tr/images/ekrangoruntuleri/justcause22/05s.jpg
Oyundaki kahramanımız Rico, boynunda hacı sallanan, Meksikalı gibi esmer bir ağabeyimiz. En önemli iki alet edevatı sayesinde yerinde duramayan bir ölüm makinesi haline geliyor Rico. Kancası ve paraşütü onun ayrılmayan iki parçası. Kancası en sert cisimleri bile çelik, beton demeden deliyor ve Rico’yu o noktaya çekiyor. Böylece çok yüksek binalara, hareket halindeki araçlara ya da helikopterlere sanki ip atlıyormuş gibi zıplayabiliyorsunuz. Ya da size ateş eden düşmanları kendinize çekebiliyor, yüksek bir yerden atabiliyor veya çelik halatla kafasına kafasına vurabiliyorsunuz. Kısacası çok kullanışlı bir alet ve bütün oyunun esprisi de bu kanca ve halat. İkinci önemli teçhizatsa Rico’nun paraşütü. Sırtından eksik etmediği paraşütünü istediği an açabiliyor, istediği an kapatabiliyor. Tekrar kapatıp tekrar açabiliyor. Yani canınız nasıl isterse, kulağa biraz saçma geliyor ama bu adada her şey fizik kurallarına aykırı olduğu için ben artık mantık aramamaya başladım. Paraşüt kullanımını çok güzel yapmışlar. İsterseniz havada yükselebileceğiniz gibi alçalmanızı da hızlandırabilirsiniz.
Oyuna hızlı bir başlangıç tadında giriş için hazırlanmış ilk iki bölümde aletlerimizin neler olduğu ve ne hareketler yapabildiğimizi öğreniyoruz. Ve görüyoruz ki Rico, Örümcek Adam’a rahmet okutuyor. 10 Jason Statham gücünde olan Rico’nun asıl macerası ve bizim için oyun bu iki kısa görev bitince başlıyor. Çünkü bundan sonra Panau Adası’nda tamamen özgürüz. Bir diğer ucuna gitmek isteseniz, herhalde bir saatinizi alacak uzunlukla hazırlanmış, sınırsız, özgür bir adadan bahsediyorum. Bir nevi Grand Theft Auto diyebilirim. Adada özgürce dolaşırken aynen GTA’daki gibi gözünüze kestirdiğiniz aracı çalabilir, şehrin içinde volta atabilirsiniz ama tabii ki oyun bundan fazlasını sunuyor.
İkinci bölümden sonra PDA’inize bölgedeki önemli noktaların ve görevlerin yerlerini gösteren bilgiler yüklenecek. Bunları takip ederek senaryoyu takip edebilir, senaryodan sıkılırsanız da bir sürü yan göreve ya da zamanla yarış oyununa katılabilirsiniz. Ya da sadece kaos puanı (Chaos Points) kazanmak için bile şehre inip, diktatör hükümetin binalarını patlatıp askerlerine saldırarak puan yapabilirsiniz. Kaos puanı, bir nevi tecrübe puanı gibi ama oyunda seviye atlamak olmadığı için şöyle açıklayayım: Bu puan arttıkça sipariş verebileceğiniz silahlar ve araçlar çeşitleniyor, bu da doğal olarak Rico’yu daha tehlikeli yapıyor.



Patlatmak! Kaos puanı kazanmanın en güzel yanı. Genelde saldırdığınız hedefler geri zekalı gibi benzin bidonlarının, gaz tanklarının ya da benzeri -patlayınca çok büyük hasarlar verecek- araç gerecin yanında durmayı seviyorlar. Size de düşen tek görev, adam yerine o varile ateş etmek oluyor. Böylece ortalığı cehenneme çevirip kaos puanı kazanıyorsunuz. Ya da bir helikopter kaçırıp onunla hükümet binasına dalmak da seçeneklerin arasında olabilir. Hepsi tamamen sizin “ekşın” hayal gücünüze kalmış; çünkü oyun size bu imkanları sonuna kadar sunuyor.
Rico’nun yaptığı akrobatik hareketleri öğrenmeniz çok önemli. Oyun bu konuda eğer yapılabilecek bir hareket varsa ekranın sağında hangi tuşa basmanız gerektiğini yazarak size sürekli yardımcı oluyor. Rico arabadan arabaya atlayabiliyor, arabanın ön ya da arka kaportasına tutunabiliyor, arabanın ya da helikopterin sürücü koltuğuna saldırıp sürücüyü eşek sudan gelinceye kadar dövdükten sonra aracın kontrolünü eline geçirebiliyor. Elindeki kancasıyla iki aleti birbirine bağlayıp zeka oyunları yapabiliyor ya da havadaki bir helikopteri bir binaya bağlayabiliyor.
http://www.level.com.tr/images/ekrangoruntuleri/justcause22/09s.jpg
Just Cause 2’de fizik kurallarını unutun. Bu oyun Newton’u mezarında ters döndürür. 180 ile giden bir aracın tepesinden düşmeme, kancanın çekim gücüyle patates püresine dönmeden duvara yapışabilme, çok yüksekten düşse bile Rico’nun canının kolay kolay gitmemesi gibi ayrıntıların bazıları ciddi şekilde saçmalıyor. Oyun her ne kadar saf aksiyon hissini vermek için yapılmış olsa da üç - dört kat aşağı düşen bir karakterin canının gitmesini beklerim. Oyunun bence bir diğer eksiğiyse Rico’nun siper alarak ateş edememesi. Örneğin; beş düşman askeri önünüzde ve siz de bir kutunun arkasında saklanıyorsunuz. Bu kadar aksiyon sosuna batırılmış bir oyunda Rico kutuyu siper alarak ateş edemiyor, onun yerine vücudunu tamamen hedef yapacak şekilde kutunun yanından çıkarak ateş ediyor. Tabii ki gücünüz hatırı sayılır bir şekilde azalıyor. Ya da bir kutunun önünde eğildiniz ve yine ateş hattındasınız. Biraz ilerlemeniz lazım ama kafayı çıkarırsanız vurulacaksınız. Hayır, ne yazık ki helikopterlere kanca atarak tutunan Rico, çömelerek yürüyemiyor. Onun yerine yine kalkacaksınız ve vurulacaksınız ama merak etmeyin; yapay zeka çok salak olduğu için yanınıza gelip sizi vurmaya çalışmıyor, hep olduğu yerden ateş ediyor. Oyunda ateş etmek çok kolay. Hedef kırmızı olunca ateş edin, her mermi düşmana girecektir. Fakat en basit düşmanların bile şarjörün çoğunu harcatması biraz saçma. An geliyor, bir hayli cephane kıtlığı yaşadığınız oluyor.
Just Cause 2’yi ilk 10 dakikasında oynarken “Bu ne biçim oyun?” demiştim Şefik’e. Çünkü Emre, Şefik ve Tuna, hepsi oyunu acayip beğenmişlerdi. Sonra sabırla devam ettim (Yazmam gereken yazının uğruna.) ve ilk araba kovalamaca sahnesinde baya havaya girdiğimi fark ettim. Panau Adası’nın özgür dünyasında kara borsacıdan salak gibi sipariş ettiğim motorumla gezerkense oyuna iyice ısındığımı fark ettim. Ha, bitirdim mi? Hayır. Bitirir miyim? Yine hayır ama eğlenmek için ortalığı Hollywood filmlerindeki gibi dağıtmak ve bilgisayar başında Jason Statham olmak isterseniz ve bir de GTA fanatiğiyseniz Just Cause 2 sizi kat kat tatmin edecek bir oyun.
Tür olarak kendisine GTA’yı örnek almış bir oyunun içine aşırı derecede aksiyon malzemesi sokulunca, oyuncuyu temposu yüksek bir Hollywood filminde gibi hissettiren bir oyun Just Cause 2. “Daha iyi olabilirdi.” ya da “Şurası eksik.” denilebilir ama o eksikliklerin üçüncü oyunda kesinlikle giderileceğinden eminim. Aksiyon konusunda eşi olmayan bir oyun.

Level Online