PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Bİr Özür borcum var sana


kelebek35
07-06-2010, 10:15
BİR ÖZÜR BORCUM VAR SANA






“Gönülden, katıksız bağlılar olarak, O’na yönelin ve O’ndan korkup sakının, dosdoğru namazı kılın ve müşriklerden olmayın.” (Rum; 31)


“Ancak namaz kılanlar bunun dışındadır.” (Mearic; 22)
“Onlar ki namazlarını sürekli kılarlar.” (Mearic; 23)
“Namazlarına devam ederler.” (Mearic; 34)


Bir özür borcum var sana; seni, yalnız, seni öksüz bıraktığım için…


Mahrum bıraktım kendimi senden, seni benden. Sen, benim yerine getirmem gereken en büyük görevimdin, görevden öte günde beş vakit, ellerimden tutan, Rabbimin huzuruna götüren, kaymamı engelleyen tek dostumdun.


Ben seni bir kenara bıraktım, her vakit beklettim, öyle masum, öyle yalnız. Oysa sen, beni beklemekten ve ‘gel’ demekten hiç usanmadın. Utanması gereken ben, seni bekletmeye devam ettim, sana her şeyden ve herkesten çok ihtiyacım varken üstelik.


Bir özür borcum var sana; seni garip bıraktığım için…


Aslında bir köşeye, terkedilmişliğe itilen ve bunu kendine yapan bendim. Çünkü kendimi senden ırak tuttum. Ve aslında bendim öksüz kalan, seni öksüz bırakarak. İnsan denilen meçhul, kendi elleriyle kıyıyor kendine ne, garip. Ben de sensizliği her yaşayışta kıydım kendime.


Sensizlik sıkıştırsa da ruhumu, bunaltsa da yüreğimi, fark edemedim. Ve çoğu kez, mutsuzluğumun, huzursuzluğumun sebeplerini başka şeylerde aradım durdum, beyhude.


Anlamak zor değildi aslında, en büyük eksikliğim sendin, sen yoktun hayatımda, sen olmayınca direksiz kalıyordu dinim, nefessiz kalıyordu yüreğim.


Sana bir özür borcum var; sensizken sıkışıp kalan ve haykıran ruhumu duyamadığım için…


Sen dinimin şartıyken, sen Müslümanlığımın en büyük kanıtıyken, ben hep köşe bucak saklandım senden. Çoğu zaman, seni haber veren, kurtuluşu müjdeleyen ezan seslerine tıkadım kulaklarımı. “Namaz uykudan hayırlıdır” diyordu ezan sesi, sen dünyadaki her şeyden daha hayırlısın biliyorum, fakat hayırsızları tercih etti serkeş nefsim.


Seni ellerinden tutarak yükselişime şahit tutmam gerekirken, “daha sonra” diye diye ya da terk ede ede, inişlerime zemin hazırladım. Seni garip bıraktım…


Bir özür borcum var sana, kurtuluşuma şahit olmak isteyişlerine, gözlerimi kapadığım için...


Sen, benim hayat kanımken, can suyumken, ben hep sana bir yabancı gibi davrandım. Oysa yabancı değildin, beni varlığıyla saran, bana insan olmanın, günahlardan uzak durmanın, sevgi dolu bir kalbe sahip olmanın inceliklerini öğreten bir arkadaştın, yardın, aşktın, Rabbim’e âşık eden.


Bir özür borcum var sana; senden başka aşklara yelken açtığım için…


Sen, sıradan bir görevmişsin gibi seni günlük hayatımın bitmeyen hesapları arasına sıkıştırmaya kalktım. Bencilceydi seccademi yere serişlerim, düşüncesizceydi rükûya gidişlerim, hesapsızcaydı secdeye kapanışlarım.


Sendeki tadı bulmuşken, her anını uzatmam gerekirdi, oysa ben, bir an önce bitsen de neye yarayacağı belli olmayan işlerime dönsem diye baktım. Ve… Seni her terk edişimde, binlerce kez daha battım.


Bir özür borcum var sana; seni unuttuğum ya da birkaç dakikanın içine sıkıştırmaya kalktığım için…


Seninle hemdem olamadım, ruhsuz kıldım kendimi, seni bir an önce kılayım derken. Tekbir getiren dudaklarım ruhsuzdu, Rabbimin huzurunda bağlanan ellerim ruhsuzdu, dünyayı arkada bırakışlarım ruhsuzdu…


Evet, dünyayı arkada bırakamadım. Seninle yüceler yücesi huzura dururken, öylesine uzaktım ki senden, seni kılarken, farklı hülyalardaydım.





Bir özür borcum var sana; seninleyken dünyadan kopamadığım için…


Sen, benim kurtuluşumdun, en masum ve en samimi hallerimin şahidiydin. Sen, kirlenen yüreğimi temizleyecekken her vakit, tozunu alacakken tozlanan ruhumun, ben “kalsın şimdi daha sonra” dedim pervasızca. Ne çok güvenmişim kendime, seninle buluşmayan yüreğin ve ruhun, daha çok kirleneceğini ne çabuk unutmuşum.


Yazıklar olsun bana. Bana yazıklar olsun!...


Sen, bir gün yeniden dirileceğimin müjdecisiydin ve ben her ölüşümde seninle yeniden dirilmeliydim. Kışsam bahara dönmeliydim, üşüyorsam ısınmalıydım, üzgünsem teselli bulmalıydım. Seni, Rabbim’e götüren ve buluşturan bir yol olduğun için sarmalıydım kendime. Ve başımın tacı edip pişmanlıklarımda, seninle beraber ağlamalıydım.


Sana bir özür borcum var; seninleyken tek bir damla gözyaşı dökemediğim için…


Seni, gece gündüz kılan ve her vaktin gelişinde, Allah’ın huzuruna gitme endişesiyle bedeni ve yüreği titreyen bir Peygamberin (sallu aleyhi vesellem) ümmeti oluşumu unuttum. Seni terk etmememiz gerektiğini defaatle hatırlatan bir peygamberin ümmeti oluşumu unuttum. Ve ilk fırsatta, terk ettim seni, ağladığını ve yollarımı gözlediğini bile bile...


Sana bir özür borcum var; uyarılara kulak tıkayıp seni terk ettiğim için…


Sadece sende tadını almam gerekirdi Rabbimin rızasının, dualarım yüreğimden kopmalıydı ve ben sıyrılmalıydım gösterişten, riyadan seninleyken. Sen, acizliğimi hatırlattığın için şükretmeliydim Allah’a, doymamalıydım sana, kıyamet kopana kadar. Yollarını asıl ben gözlemeliydim, sen beni ateşlerden, belalardan çektiğin için.


Sana bir özür borcum var; sen benim mutluluğumu hedeflerken, ben başımı başka yönlere çevirdiğim için…


Şimdi, geriye bakıyorum, seni yalnız bırakışlarımın hesabını yapıyorum. Çok şey kaybetmişim sensizken ve kendimde kaybolmuşum, seni kaybederken.
Sen, hayata gözlerimi açar açmaz boynuma asmam gereken inci tanesiymişsin.


Sen, yalnızlığın kuyularında sarılmam gereken dostmuşsun.


Sen, yollarımı kaybetmemem için yüreğime sarmam gereken rehbermişsin.


Sen, kulluğumu, acizliğimi kulaklarıma fısıldayan yârmışsın. Ve sen, Rabbimin önünde, O’na muhtaç olduğumu hatırlatarak, iki büklüm olma fırsatını yakaladığım en büyük fırsatmışsın.


Seni bana bahşeden Rabbim’e şükürler olsun… O emrettiği halde, emrine amade olamadığım için ne kadar bahtsızım!...


Sen; benim temizliğim, kirlerden arınışım, hayatın yükünü hafifletişimsin. Hissiz kaldım, seni unutarak ya da özensizce kılarak…


Şimdi ben özensizim, özenmem gerekiyor kendime. Sil baştan, seninle yeniden ayağa kalkmam ve kul olmam gerekiyor Rabbim’e.


Bırakma beni, ey vefalı dostum!
Çok ihtiyacım var sana!...


Kimsenin kimseye fayda etmediği günde şahidim olmalısın. Rabbim’e; “Bu kulun, kıldı beni, ey Rabbimiz!” demelisin. Demelisin ki kurtulanlardan olayım.


Bırakma beni, ey vefalı arkadaş!
Sen, beni bırakırsan koparım Rabbimden, dermansız kalırım ayrılırsak.


Gel! Ne olur gel! Yeniden dirilelim, O’nun huzurunda, el açalım.
Beraber ağlayarak…


ZEYNEP YETER ASLAN