PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Ünlü Türkçü Gökalp`in beyninde kurşun vardı


NOYAN
06-18-2010, 01:24
Ünlü Türkçü Gökalp`in beyninde kurşun vardı

http://www.tercuman.com.tr/yazar_resimleri/Sirri_Yuksel_Cebeci.jpg SIRRI YÜKSEL CEBECİ


MÜTAREKE günleriydi. Mustafa Kemal ile Mussolini`nin damadı Kont Sforza, Pera Palas`ta karşılıklı oturmuş, sohbet ediyorlardı. Savaşın, siyasetin, Türkiye`nin ve dünyanın durumunun tartışıldığı renkli sohbette, daha çok Kont Sforza soruyor, Mustafa Kemal cevap veriyordu. Kont Sforza, sohbetin sonlarına doğru Mustafa Kemal`e en ilginç soruyu sordu: `Bu fikirlerinizin, görüşlerinizin kaynağı kimdir? Başarınızın sırrı nedir?` Mustafa Kemal, hiç düşünmeden cevap verdi: `Benim etimin ve kemiğimin babası Ali Rıza Efendi, duygularımın babası Namık Kemal, düşüncelerimin babası Ziya Gökalp`tır.` İşte o, Mustafa Kemal`in düşüncelerinin babası, Türkolog ve düşünür, büyük Türkçü ve Türk milliyetçisi Ziya Gökalp`i seksen yıl önce bugün, yani 25 Ekim 1924`te kaybetmiştik. Türkçülüğün o en büyük düşünürünü henüz 48 yaşındayken ölüme götüren hastalığının trajik bir öyküsü var. Gökalp, 17 yaşındayken bir roman okumuştu. Romanın kahramanı genç, aşk yüzünden intihar etmişti. Romanın etkisinde kalan Ziya Gökalp, Diyarbakır`da alnının ortasına bir kurşun sıkmıştı. Hemen hastaneye yetiştirilerek tedaviye alınmış, fakat kurşun çıkarılamamış ve beynin içinde kalmıştı. Muhteşem beyin hastaydı BÜYÜK düşünür, bu olaydan tam 31 yıl sonra başvurduğu Dr. Akil Muhtar`a şikayetlerini şöyle anlatıyordu: - Altı aydan beri dalgınlığım var doktor. Çok uyumak istiyorum. Zihnen yorgunum. Eskisi gibi düşünüp yazamıyorum. Çok kere bir cümleyi yazdıktan sonra ikincisini yazmaya başladığımda ilkini unutuyorum. Tekrar okumadan yeni cümleyi ona bağlayamıyorum. Oysa Türk tarihini yazmaya başladım. Dr. Akil Muhtar`a göre, Ziya Gökalp bunları anlatırken çok ağır konuşuyor ve sorulara cevap vermeden önce bir dakikadan çok bekliyordu. Cümleleri arasında kopukluk vardı. Bazı kelimeleri güçlükle ya da yanlış telaffuz ediyordu. Doktor, hastasının reflekslerinde bir anormallik görmemekle birlikte, sol göz bebeğinin sağdakinden daha küçük olduğunu belirlerdi. Alnının ortasında intihar girişiminden kalma yara izi vardı. Dünyanın en muhteşem beyinlerinden biri maalesef hastaydı! O`nun gibisi gelmedi DOKTORUNUN tavsiyesiyle Büyükada`ya giden ve dinlenmeye başlayan Ziya Gökalp, 1924 yılının Eylül ayında tekrar hastalandı. Ateşi yükselmişti ve mide ağrıları çekiyordu. Dr. Akil Muhtar, artık eskisi kadar iyimser değildi. Gökalp`in bacaklarında güç ve refleksler kaybolmuştu. Söyleneni anlaması ve cevaplandırması daha zorlaşmıştı. Evinde tedavisine devam edilen büyük Türkçü`nün durumunda bir hafta sonra belirgin düzelme görüldü. Hareketlerinde biraz düzensizlik vardı ama kolundan tutularak odada dolaştırılabiliyordu. Ancak çabuk yoruluyordu. Ateşi düşmüş, düzenli yemek yemeye başlamıştı. On gün sonra durumu yeniden ağırlaşınca, Fransız Pasteur Hastanesi`ne yatırıldı. Zamanın en ünlü doktorlarından Akil Muhtar, ünlü düşünürü kurtarmak için tıbbın bütün imkanlarını seferber etmişti. Ancak tıp da artık çaresizdi. Dr. Akil Muhtar, Ziya Gökalp`in son günlerini ve ölümünü şöyle anlatmıştı: - Hasta günden güne fenalaştı. Dalgınlık, kol ve bacaklardaki zayıflık, hareketlerindeki dengesizlik giderek arttı, hisler azaldı. Alt taraftaki refleksler kayboldu. Göz yuvarlağının dış hareketleri zayıfladı. Nihayet kusma, nystagmus (göz bebeklerinin sürekli gidiş geliş şeklinde kayması) ve koma içinde öldü. Ziya Gökalp, Türkiye`nin en büyük sosyologuydu. Onun gibisi bir daha gelmedi. Kaynak:HO Tercüman

http://www.tumgazeteler.com/?a=678259