PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Başöğretmen Atatürk


*fanii*
02-03-2008, 14:34
Atatürk, Cumhuriyet ve Türk Dili
ATATÜRK ve DİL EĞİTİMİ

BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK
Atatürk'ü düşündüğümüzde aklımıza ilk gelen sıfatları; "askerî dâhi", "büyük milli kahraman", "benzersiz komutan", "emsalsiz lider", "en büyük inkılâpçı", "büyük devlet adamı"dır. Ancak, Atatürk'ün kendisinin belki de en çok benimsediği sıfatı "Başöğretmen"di. Yakınlarına pek çok kereler "Ben her şeyden önce öğretmenim. Ben Milletin öğretmeniyim" demişti. "Devlet Başkanı olmasaydım Milli Eğitim Bakanı" olurdum sözleri de onun eğitim konusundaki hassasiyetinin göstergelerinden biridir. Ayrıca, "öğretmen ordusu olmadan asker ordusunun çabalarının boşa gideceğini, milletleri yalnız ve ancak öğretmenlerin kurtarabileceğini, öğretmensiz bir toplumun millet olamayacağını" söyleyen de Atatürk'tür.

Cumhuriyetimizin ilânının hemen ardından başlayan eğitim çalışmaları, Atatürk'ün dehasının ve cumhuriyetin ilânından uzun zaman önce plânladığı ve hâyâl ettiği güçlü, ileri ve çağdaş Türkiye'nin temelini oluşturmaktadır.


Mersin'de Öğretmen ve öğrencilerin önünden geçerken - 19 Kasım 1937

İyi eğitim, iyi bir gelecek sağlar. Bu anlamda Atatürk'ün eğitim anlayışını bir bütün olarak değerlendirmek gerekmektedir. Atatürk'ün kurduğu eğitim sistemi kendimize yabancılaşmadan, dilimizden, dinimizden, kültürümüzden uzaklaşmadan, geçmişimizi bilerek, bugünümüzü sağlamak ve geleceğimizi plânlamak temeli üzerine oturtulmuştur. O'nun hep vurguladığı "Çağdaş Uygarlık Seviyesi"ne ulaşmak köklerini unutmadan hep yenilenmek, en yeniyi takip etmek ve yeniyi üretmektir. Günümüzde yapıldığı gibi "batı uygarlığını taklit etmek" anlamına gelmemektir.
Atatürk'ün başlattığı eğitim reformunun en önemli parçalarından biri "Dil Eğitimi"dir. Latin kökenli Türk alfabesinin kabulü ve "Dil Devrimi" sayesinde, eğitim tarihimizde dev bir adım atılmıştır. Arapça ve Türkçe arasındaki yapısal farklılıklar yüzünden doğan karmaşık yazı dili ortadan kaldırılmış ve Türkçe'nin yapısına uygun Latin kökenli harflerin kabulü ile tüm ülkede okuma-yazma seferberliği başlamıştır. Prof. Suna Kili Türk Devrim Tarihi'nin Üçüncü Cildinde şöyle demektedir:
"1 Ocak 1929, yeni Türk alfabesi ile okuyup yazmayı öğretmek, bunu halka yaymak için Cumhuriyet tarihinde en güçlü, en yaygın girişimlerin başlatıldığı tarihtir. Bu tarihte "Millet Mektepleri" (Ulus Okulları) açılmış, başta bu okulların "baş muallim" (baş öğretmen)i Mustafa Kemal olmak üzere yeni alfabeyi öğrenen herkes tüm yurtta, köyde, kentte tüm olanakları kullanarak bu okullarda kadın erkek, genç yaşlı tüm yurttaşlara okuyup yazmayı öğretmeye koyulmuştur. Gazeteler Türk alfabesiyle yayınlanmaya başlamış, yoğun çalışmalar sonucu Mustafa Kemal'in en yakın arkadaşlarının bile kuşku ile karşıladığı bu güçlü atılım, devrimin büyük önderinin direnci, dayatması ve itişi ile kısa sürede okuma yazma bilenler çoğalmıştır. Bugün Türkiye'de hâlâ okuma yazma bilmeyenler varsa, bu, aradan bunca yıl geçmesine karşın, devrimin büyük önderinin gösterdiği doğrultuda yoğun bir çaba gösterilmesinden ilköğretimin tüm ülkeye, kadın erkek tüm yurttaşlara ulaştırılmasından; her yere ilkokul açılamaması yanında "ulus okulları" geleneğinin bırakılmış olmasından, eğitimde halklaşmanın yozlaştırılmasından kaynaklanmaktadır."
Atatürk'ün dil eğitimi ile ilgili yazışmaları, onun bu konuda harcadığı emeğin bir göstergesi olacaktır