PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Halifenin yaşantısı


Melancholy
05-07-2010, 12:52
Hz. Ebu Bekir, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin vefat ettiği gün halife seçilmişti. O gün, Hicretin on birinci yılı, Rebiü'l-Evvel ayının on ikinci ve pazartesi gününe rastlıyordu. O sıralarda Hz. Ebu Bekir Medine dışındaki Sünuh denilen yerde kalıyordu. Orada hanımı Habîbe binti Hârice bin Zeyd bin Ebî Züheyr ile yünden yapılmış bir çadırda yaşıyordu.

http://www.milligazete.com.tr/dosyalar/haberler/2010/05/06/162243/halifenin-yasantisi-medium-0.jpg
http://adsrv.prodestek.com/www/delivery/avw.php?zoneid=68&cb=INSERT_RANDOM_NUMBER_HERE&n=a831eec1 (http://adsrv.prodestek.com/www/delivery/ck.php?n=a831eec1&cb=INSERT_RANDOM_NUMBER_HERE)

Daha sonra Medine'deki evi bitip oraya yerleşinceye kadar da orada kalmaya devam etti. Halifeliğinin ilk altı ayında bu Sünuh denilen yerden Medine'ye her gün yaya gidip geldi. Bazen da atına binerdi. Sırtında izarı olur onun üstüne de boyanmış bir aba giyerdi. Medine'ye gelip namazları kıldırır, yatsı namazından sonra da Sünuh'a, ailesinin bulunduğu yere dönerdi. Medine'de bulunuyorsa imamlığı kendisi yapar değilse ona vekâleten namazları Hz. Ömer kıldırırdı. Cuma günü sabah saatlerini Sünuh'ta geçirerek saç ve sakallarını boyatır; namaz vakti yaklaştığında Medine'ye gidip cuma namazını kıldırırdı.
Devlet başkanı; fakir kız çocuklarının koyunlarını sağıyor!
Kendisi tüccardı. Her gün sabahleyin pazara gider bir şeyler alıp satardı. Bir koyun sürüsü vardı. Bu koyunlarla bizzat ilgilenir; çoğu zaman onları kendisi otlatırdı. Ara sıra da başkalarına güttürürdü. Sahip olduğu koyunlarla mahallenin koyunlarını bizzat kendisi sağardı. Halife seçildikten sonra bir gün küçük bir kız çocuğunun annesine: "O artık halife oldu. Bizim koyunlarımızı kim sağacak?" dediğini duydu.
Bunun üzerine ona şöyle dedi: "Hayır; hayatıma yemin ederim ki fırsat buldukça sizin koyunlarınızı da sağmaya devam edeceğim. Umarım ki aldığım bu vazife ahlakımı değiştirmeyecektir." Bu şekilde halife seçildikten sonra da mahallenin koyunlarını sağmaya devam etti. Bazen mahallenin küçük çocuklarına: "Köpürterek mi yoksa normal bir şekilde mi sağayım?" diye sorardı. Onların: "Köpürterek sağ!" veya "Normal bir şekilde sağ" deyişlerine göre hareket ederdi.
Ümmetin işleri için, ticareti bıraktı!
Hz. Ebu Bekir, halife seçildikten sonraki ilk altı ayı bu şartlar içerisinde Sünuh'ta geçirdi. Sonra Medine'ye taşındı. Bu arada "Ticaretle halifelik bir arada yürümeyecek. Kendimi tamamen halkın işlerine verip onların halleriyle ilgilenmeliyim" diyerek ticareti bıraktı. Bunun üzerine ona Beytü'l-Mal'dan bir maaş bağlandı. Bu maaş senelik altı bin dirhem idi. Her sene hacca gider ve umresini yapardı.
Vefatından önce şunları söyledi: "Müslümanların mallarından yanımızda bulunanları geri veriniz. Ben bu maldan hiçbir şeyi harcamak istemiyorum. Falan falan yerlerdeki topraklarımı Müslümanlara halifelik yaptığım sırada almış olduğum maaşlara karşılık Beytü'l-Mal'a bırakıyorum." Bu vasiyeti gereğince bu tarlalarla çok süt veren bir devesi, tarlalarını sulayan bir kölesi ve beş dirhem değerindeki bir kadife parçası kendisinden sonra halife olan Hz. Ömer'e teslim edildi. Hz. Ömer bunları teslim aldığında
"Vallahi Ebu Bekir, kendisinden sonra gelenleri zora sokmuştur" dedi.
Güç ve kuvvet ancak Allah sayesindedir!
Hz. Ebu Bekir, on birinci Hicrî senede Hz. Ömer'i hac emiri olarak göndermişti. Kendisi ise on ikinci senenin Receb'inde umreye gitti. Mekke'ye kuşluk zamanı vardı. Doğruca orada bulunan evlerine gitti. Babası Ebu Kuhâfe evin önünde bazı gençlerle konuşmaktaydı. Hz. Ebu Bekir'i gören gençler: "Oğlun geldi!" dediler. O da onu karşılamak için ayağa kalktı. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir çökmesini bile beklemeden devesinden atlayıp babasına koştu ve "Ey babacığım! Ne olursun kalkma!" dedi. Sonra da onu kucaklayarak gözlerinin arasından öptü. Ebu Kuhâfe oğlunun gelişine çok sevindi ve sevincinden ağladı.
O sırada Attâb bin Esîd, Süheyl bin Amr, İkrime bin Ebî Cehil ve Hâris bin Hişam da Mekke'ye gelmişlerdi. Bunlar Hz. Ebu Bekir'i ziyarete gelerek: "Selam sana ey Allah Resulünün Halifesi!" dediler. Hz. Peygamber'in anılışı üzerine Ebu Bekir (ra) ağladı ve gelen misafirlere gereken ilgiyi gösteremedi. Bunun üzerine Ebu Kuhâfe oğluna
"Ey Atîk (Ebu Bekir)! Bunlar halkın ileri gelenleridir. Kendileriyle iyi geçin, onlara gereken ilgiyi göster" dedi.
Hz. Ebu Bekir de: "Ey babacığım! Güç ve kuvvet ancak Allah sayesindedir. Şu anda bana ağır ve büyük bir vazife yüklenmiştir. Allah'ın yardımı olmazsa onu taşıma gücüm yoktur" dedi. Sonra da içeri girerek yıkandı.
Çıktığında onlar da kendisiyle gelmek istediler. Bunu kabul etmeyerek: "Siz kendi yollarınıza gidiniz" dedi. Halk kendisini karşılayıp Hz. Peygamber'den dolayı başsağlığı diliyorlardı. Hz. Ebu Bekir bu şekilde Kâbe'ye varıncaya kadar ağladı. Orada abasını omzuna atarak Rükn-ü Yemânî'yi isti'lâm etti. Arkasından da yedi şavt (bir tavaf) yaptı. Ondan sonra da iki rekât namaz kılarak evine döndü.
Öğleden sonra yine Kâbe'ye gitti; tavafını yaptıktan sonra Dâru'n-Nedve'nin yanına oturdu ve "Zulüm gören, bir şeyden şikâyetçi olan veya hakkını aramak isteyen bana gelsin!" dedi. Ama hiç kimse çıkmadı. Halk Mekke valisini hep hayırla yâd ettiler. Sonra ikindi namazında halka imamlık yaptı. Namazı müteakip halkla vedalaşıp Medine'ye döndü. O senenin hac mevsiminde bizzat kendisi geldi. Hacc-ı ifrad için ihrama girdi. Medine'den ayrılırken yerine Hz. Osman'ı vekil olarak bırakmıştı. [İbn Sa'd]

Milli Gazete