PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Mümin, yumuşak huylu olandır ...


Melancholy
04-26-2010, 18:49
Buhari'de geçen bir hadiste Abdullah (ra) şöyle anlatmıştır: "Huneyn günü Hz. Peygamber bazı insanlara daha fazla ganimet verdi. Akra bin Habis'e ve Uyeyne'ye yüzer deve verdi. Adamın biri: 'Bu taksimle Allah'ın rızası kastedilmemiştir' dedi.
http://www.milligazete.com.tr/dosyalar/haberler/2010/04/24/160765/mumin-yumusak-huylu-olandir-medium-0.jpg http://adsrv.prodestek.com/www/delivery/avw.php?zoneid=68&cb=INSERT_RANDOM_NUMBER_HERE&n=a831eec1 (http://adsrv.prodestek.com/www/delivery/ck.php?n=a831eec1&cb=INSERT_RANDOM_NUMBER_HERE)

Bunun üzerine ben de: 'Kesinlikle bunu Resûlullah'a haber vereceğim!' dedim ve durumu Peygambere haber verdim.
Hz. Peygamber: 'Allah Musa'dan razı olsun. O bundan daha fazla eziyete maruz kalmıştır. Fakat sabır göstermiştir' dedi. [Buhari]
Bir kişi: "Allah'a yemin ederim ki, bu taksimde adalet gözetilmemiş ve burada Allah'ın rızası kastedilmemiştir" dedi. Bunun üzerine ben: "Allah'a yemin ederim ki senin bu sözünü Peygamber'e söyleyeceğim" dedim ve Peygamber'e gelerek hadiseyi anlattım.
Hz. Peygamber: "Allah ve onun Resulü adaletle hükmetmezse, acaba kim hükmedecektir? Allah Musa'dan razı olsun, bundan daha fazla eziyete maruz kaldı, fakat sabır gösterdi" dedi. [Buhari]
Efendimizin Hz. Ömer'e gösterdiği yumuşaklık
İbn Ömer (ra) anlatıyor: Abdullah bin Übeyy vefat ettiği zaman, oğlu Peygamber'e gelerek: "İç gömleğini bana ver de, babamı onunla kefenleyeyim! Babamın namazını kıl ve onun için af talebinde bulun!" dedi. Hz. Peygamber iç gömleğini verdi ve "Siz getirdiğinizde haber verin de onun namazını kılayım" dedi. Oğlu haber verdi. Hz. Peygamber namazını kılmak istediğinde onu çektim ve "Allah münafıkların namazını kılmaktan seni menetmemiş midir?" dedim.
Hz. Peygamber: "Ben iki hayır arasındayım. Zira Allah "Onlar için ister af talebinde bulun, istersen de bulunma" [Tevbe: 9/80] buyurmuştur" dedi. Böylece Resûlullah, Abdullah'ın namazını kıldı. O zaman: "Sakın onlardan herhangi bir kimse ölmüşse, hiçbir zaman onun namazını kılma" [Tevbe: 9/84] ayeti nazil oldu. [Buhari, Müslim]
İmam Ahmed'in rivayetinde ise Hz. Ömer (ra) şöyle buyurmuştur: Abdullah bin Übeyy vefat ettiğinde, Resûlullah onun namazına çağrıldı ve geldi, yanında durdu. Namazını kılmak istedi. Ben Peygamber'in önüne geçerek: "Ey Allah'ın Resulü! Allah'ın düşmanı Abdullah bin Übeyy'in üzerine mi namaz kılıyorsun? Bu kişi, falan günde şöyle şöyle dedi" dedim. Hz. Peygamber de bana bakarak tebessüm ediyordu.
Resûlullah'a bunu çokça söylediğimde: "Ey Ömer! Önümden çekil. Ben muhayyer kılındım ve seçtiğimi yaptım. Bana 'İstersen onlar için af talebinde bulun, istersen bulunma' denilmiştir. Eğer yetmişten fazla af talebinde bulunduğum takdirde affedileceğini bilseydim bunu yapardım" dedi.
Sonra Hz. Peygamber namazı kıldı, cenaze ile beraber gitti. Kabrinin başında da cenaze gömülünceye kadar durdu. Resûlullah'a karşı gösterdiğim bu cür'etten pişmanlık duydum. Allah'a yemin ederim ki, az bir zaman sonra "Onlardan herhangi birisi öldüğünde ebediyyen onun namazını kılma..." anlamındaki ayet indi. Bundan sonra Hz. Peygamber Allah ruhunu kabzedip de dünyadan ayrılıncaya kadar hiçbir münafığın namazını kılmadı. Kabrine gitmedi. [İmam Ahmed]
Efendimizin, isyan eden bir kabileye gösterdiği yumuşaklık
Ebu Hureyre (ra) anlatıyor: Tufeyl bin Amr ed-Devsî, Resûlullah'a gelerek: "Devs kabilesi isyan etti. Onların aleyhinde Allah'a yalvar!" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber kıbleye yöneldi, ellerini kaldırdı. Bunu gören halk: "Devs kabilesi helâk oldu" dedi.
Fakat Hz. Peygamber: "Ey Allah'ım! Devs'i hidayet et. Onları bana getir. Ey Allah'ım! Devs'i hidayet et. Onları bana getir. Ey Allah'ım Devs'i hidayet et, onları bana getir. Ey Allah'ım Devs'i hidayet et ve onları bana getir!' diye dua etti. [Buhari, Müslim]
Hz. Peygamber'in bedeviye karşı yumuşaklığı
Ebu Hureyre (ra) anlatıyor: Bir göçebe Hz. Peygamber'e gelerek bir hususta yardım istedi. Zannedersem bir diyet hakkında istekte bulunuyordu. Hz. Peygamber ona bir şeyler verdi. Sonra: 'Sana iyilik yaptım mı?' diye sordu. Göçebe: 'Hayır, yapmadın! Bana verdiğin nedir ki, bundan memnun olayım" deyince Müslümanların bir kısmı öfkelendi. Kalkıp göçebeyi dövmek istediler.
Fakat Hz. Peygamber onlara: "Sakın ellerinizi uzatmayınız" diye işaret etti. Resûlullah kalkıp giderken o göçebeyi de evine davet etti. Göçebeye: "Sen geldin, bizden istedin. Biz de sana bir şeyler verdik ve dediğini de dedin!" dedikten sonra ona bir şeyler daha vererek "Sana iyilik yaptım mı?" diye sordu. Göçebe: "Evet, Allah sana ecirler versin. Çoluk çocuğunun ömürlerine bereket ihsan etsin" dedi.
Hz. Peygamber: "Sen biraz önce bana karşı sarf ettiğin o sözle arkadaşlarımı kızdırdın. Sana karşı şimdi kin duyuyorlar. Onların yanına döndüğümde, tekrar gel ve bu sözünü orada da söyle ki kalplerindeki kin silinsin" dedi.
Göçebe buna: 'Peki' dedi. Göçebe gelince Hz. Peygamber: 'Sizin bu arkadaşınız bize geldi, istedi. Biz verdik. Dediklerini dedi. Sonra biz onu çağırdık yine verdik. Şimdi artık razı olmuştur. Öyle değil midir ey göçebe?' dedi.
Göçebe: "Evet, Allah sana mükâfatlar versin. Seninle çoluk çocuğunun ömürlerini bereketlendirsin" dedi. Hz. Peygamber de: "Benimle bu göçebenin meselesi, devesi olup da ürken bir kişinin meselesine benzer. O deveyi tutmak için halk arka arkaya dizilmiştir. Fakat onlar koştukça deve daha da hızlanıyor.
Deve sahibi onlara "Benimle devemin arasından çekiliniz, Ben ona karşı sizden daha şefkatliyim. Onu daha iyi tanırım" der. Böylece deve sahibi devesine doğru gider, yerden bir hurma dalı alır ve deveyi çağırır. Deve sahibinin yanına gelir. Ona yükünü yükler ve kendisi de sırtına biner. Eğer bedevî o sözleri söylediği zaman sizi dinleseydim, bu adam cehenneme yuvarlanırdı" buyurdu. [İbn Kesir]
Ey Allah'ın Resulü, izin ver onun boynunu vurayım
Ebu Said el Hudri (ra) anlatıyor: Biz Resûlullah'ın yanındaydık. Peygamber mal taksim ediyordu. O esnada Zü'l-Huveysir Hz. Peygamber'in yanına geldi. Bu zat Benî Temim'dendi: "Ey Allah'ın Resulü! Adil davran" dedi.
Hz. Peygamber: "Azab olunasıca! Eğer ben adalet etmezsem, kim adalet eder? Eğer adalet etmezsem hem mahrum olmuş olurum, hem de zarar ederim" dedi.
Hz. Ömer: "Ey Allah'ın Resulü, bana izin ver de şunun boynunu vurayım!" dedi.
Bunun üzerine Hz. Peygamber: "Hayır! Onu bırak. Onun bazı arkadaşları vardır ki, sizden herhangi bir kimse, namazını onların namazına, orucunu onların orucuna kıyas etse kendi yaptıklarını çok az görür. Kur'an onların gırtlağından aşağı inmez. Onlar, okun yaydan çıktığı gibi, İslâm'dan çıkarlar. Okun başına bakılır, orada bir şey yok. Sonra arka kısmına bakılır. Orada da bir şey görülmez. Sonra onun temerine bakılır, orada da bir şey görülmez.
Sonra onun kanadına bakılır orada da bir şey görülmez. Hâlbuki hedefe isabet ettiğinde pislikle kan arasından geçmiştir. Onların alametleri siyah bir kişidir. Onun pazılarından birisi kadının memesi veya vücuttan kesilip sarkan et parçası gibidir. Onlar halk ihtilafa düştükleri an ortaya çıkarlar" buyurdu.
Ben şehadet ederim ki bunu Hz. Peygamber'den dinledim. Yine şehadet ederim ki, Hz. Ali, ben de beraberinde olduğum halde, onlarla savaştı. Böylece onların başlarında bulunan adam arandı. Hz. Ali'nin yanına getirildi. Ben de ona baktım. Tam Resûlullah'ın vasıflandırdığı şekildeydi. [Buhari, Müslim]

Milli Gazete