PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : İonna Kuçuradi Kimdir? Hayatı, Biyografisi ve Yaşamı Hakkındaki Yazılar


prensisa
02-23-2010, 01:14
Prof. Dr. İonna Kuçuradi (1936 - .... )








Değer felsefesini temel alan bir yaklaşımın öne çıkmasını sağlayan Kuçuradi, 4 Ekim 1936'da İstanbul’da doğdu. İlköğrenimini İstanbul Merkez Rum Ortaokulu'nda, ortaöğrenimini ise Zapyon Rum Kız Lisesi'nde yaptı. 1954'te girdiği İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü'nden 1959 yılında mezun oldu. Aynı yıl Takiyettin Mengüşoğlu'nun asistanı olarak bu bölümde göreve başladı. Ancak bir yıl sonra görevden ayrıldı. 1965'te hazırladığı "Schopenhauer ve Nietzsche'de İnsan Problemi" adlı çalışma ile doktorasını tamamladı.

1965-68 yıllarında Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde Felsefe ve Latince dersleri verdi. 1968'de Hacettepe Üniversitesi Sosyal ve İdari Bilimler Fakültesi Eğitim Bölümü'ne geçti. 1969 yılında yeni kurulan Felsefe Bölümü'nün başkanlığına getirildi. 1970'te "İnsan Felsefesi Bakımından Değer Problemi" adlı teziyle doçent; 1978'de ise "Aristoteles'in Ousia'sı ve Substans Kavramı" adlı çalışmasıyla profesör oldu. Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü'nün kuruluşundan bu yana başkanlığını yapmaktadır.

İonna Kuçuradi, 1970'li yılların ortalarından itibaren ve özellikle de 1980'lerden sonra felsefenin ne işe yaradığını gösterebilmek için önemli faaliyetlere girişti. 1973 yılında Varna'da gerçekleştirilen XVI. Dünya Felsefe Kongresi'ne ilk kez katıldığı sırada edindiği izlenim sonucunda Türkiye'nin ülke olarak bu kongrelerde temsil edilebilmesi için gereken bir mesleki örgütün kurulması ihtiyacından hareketle 1974 yılı başlarında Ankara'da "Felsefe Kurumu" adıyla kurulan derneğe öncülük etti. Felsefe Kurumu'nun adı 1979'da Bakanlar Kurulu kararıyla "Türkiye Felsefe Kurumu" olarak değiştirildi. Bu değişiklik, aynı yıl içinde kurumun Uluslararası Felsefe Kurumları Federasyonu'na (FISP) üye olmasını sağladı. Türkiye Felsefe Kurumu'nun 1980 yılına kadar genel sekreterliğini yürüten Kuçuradi, o yıl Nusret Hızır'ın ölmesiyle başkanlığa getirildi. 1982'de Uluslararası Felsefe Kurumları Federasyonu'nun yönetim kurulu üyeliğine seçilerek 1988'de genel sekreter oldu. 1998'de ise federasyonun başkanlığına getirildi.

Türkiye Felsefe Kurumu, Kuçuradi'nin gerek genel sekreterlik döneminde gerekse bugüne kadar süren başkanlık döneminde, özellikle Hacettepe Felsefe Bölümü'nün öğretim üyelerinin katkı ve çalışmalarıyla yurt içinde hem yayın olarak değerli ürünler vermiş hem de seminerler, konferanslar, paneller, anma toplantıları gibi çeşitli önemli etkinlikler gerçekleştirmiş; yurt dışındaki çeşitli etkinlikler ve kongrelere katılmada da öğretim üyelerine yardıma olmuştur. İoanna Kuçuradi, felsefi antropoloji alanındaki çalışmalarını "yüzyılımız felsefesi antropolojisine bir katkı" olarak değerlendirdiği hocası Takiyettin Mengüşoğlu'nu Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde özellikle felsefi etik açısından izlemiş bir felsefeci olarak dikkati çekmektedir. Yalnız hocasının çalışmalarını izlemekle kalmamış; aynı zamanda felsefi bilginin ancak gerçekliğe bakarak üretilebileceği noktasında felsefe anlayışı bakımından da Mengüşoğlu'nun etkisinde kalmıştır.

İoanna Kuçuradi'nin "değer" ve "değerler"e olan ilgisi de Mengüşoğlu'nun Nietzsche üzerine verdiği derslerle başlamıştır. "Max Scheler ve Nietzsche'de Trajik" adlı çalışmasında Scheler'den hareketle bir "insan fenomeni", bir "yaşam fenomeni" olarak trajiğin "özü"nü belirlemeye çalışırken, onun "her zaman değerler ya da değer karşılaştırmalarıyla ilgili" olduğunu, "mekanik bir dünyada trajik" olanın ortaya çıkamadığını vurgulayarak trajedinin günlük hayatla olan ayrılmaz ilişkisine değinir. Yaşanan hayatın olup bitmeleri içinde sanatın ve felsefenin bir araya getirildiği bu çalışmasında, bir fenomen olarak insanın trajik durumunu temellendirmeye çalışır. Doktora aşamasında değer felsefesine doğrudan doğruya eğilmeyen Kuçuradi, Mengüşoğlu'nun felsefi antropolojiyi esas alan yaklaşımını Schopenhauer ve Nietzsche'de insan problemini araştırırken de sürdürür. Kuçuradi için daha sonra giderek belirginleşen ve vurgulanan bir görüşe, "moral" ile "etik"i birbirinden ayırma konusuna ilk kez değinmesi itibariyle Schopenhauer'un onun felsefesinde ayrı bir önemi vardır.

İoanna Kuçuradi'nin felsefi antropolojiden etiğe doğru yol alan düşünce gelişiminin en önemli basamaklarından biri, aslında doçentlik tezi olan “İnsan ve Değerleri”dir. Her ne kadar tezin adı "İnsan Felsefesi Bakımından Değer Problemi" olsa da felsefi antropoloji burada artık yalnız bir yaklaşım biçimidir. Temel sorun önceki çalışmalarında olduğu gibi bir fenomen olarak insan problemini araştırmak değil, bir fenomen olarak de ğer problemini ortaya koymaktır. Böylece felsefi etiğe giden yolda önemli bir problemi açıklığa kavuşturmak amaçlanır. Ancak Kuçuradi burada da Mengüşoğlu'ndan hareket etmiştir. Mengüşoğlu, “Değişmez Değerler ve Değişen Davranışlar -Felsefi Ethik İçin Kritik Bir Hazırlık-“ adlı eserinde etik fenomenleri antropolojik-ontolojik bir yaklaşımla ortaya koymaya çalışırken, araştırmasını "değişen davranışlar"la değil "değişmez değerler"le temellendirmek isterken, antropolojik-ontolojik bir etik kurma amacındadır. Kuçuradi'nin yaptığı da hocasının bu girişimini daha sınırlı bir alanda, "değer problemi" çerçevesinde gerçekleştirmektir. Onun da vurgusu, değerlerin ve değerlendirmelerin değişmesine karşılık, "değer" in değişmez olduğu üzerinedir.

Böylelikle Kuçuradi etik ile ahlâkı birbirinden ayırma amacında oldukça önemli bir mesafe kaydetmiş olur. Öte yandan onun değer problemiyle ilgilenmesinde artık salt felsefi bir kaygı değil, aynı zamanda bugünün fenomenlerini kavrama, "çağı" arılamayı antropolojik bir değer felsefesi çerçevesinde ele alırken bir yandan da yaşanan hayattaki değer problemlerini "aydınlatma" da söz konusudur. Kuçuradi, soyutlamayı esas alan geleneksel etikteki kavram analizi yerine, bugünkü etikte fenomen analizinin değer problemini ortaya koymak bakımından daha uygun bir yaklaşım olduğunu belirtir ve etikle antropoloji arasındaki ilgiyi özellikle vurgular.

Değer konusunda antropolojiyi temele aldığı kadar zaman-üsrü ve evrensel olmaya da önem veren Kuçuradi, hareket ettiği Scheler ve bir ölçüde Hartmann'ın ve dolayısıyla da Mengüşoğlu'nun görüşlerinden ayrılarak ahlâk yasasını evrensel bir ölçü olarak alıp "numen"in ****fiziğini temellendiren Kant'a yönelir. Fakat Kuçuradi, her çağa özgü niteliklerin değer probleminde dikkatten uzak tutulamayacağını da göz ardı etmez. Hatta bu durumu insan gerçekliğinin değerlendirilmesindeki çağdan çağa değişen insan anlayışlarını işleyen sanat eserlerinden örneklerle açıklar. Ancak yine de çağın insan anlayışının ve buna dayalı olarak yapılan değer biçmelerin "antik" bir temelden yoksunluğunu dikkate almak gerektiğini vurgular. Çünkü Kuçuradi için bütün insanları aşan ama tek tek kişilerin haklarını ve değerini ortaya koyacak bir etiğin kurulması esas amaçtır. Bu amaçla kurulacak bir değer felsefesinin başarabilecekleri can alıcı önemdedir.

Kuçuradi'nin eserlerinde karşılaşılan insan-değer-çağ üçlemesi, onun felsefe yolculuğunda oldukça önemli kavramlardır. Öyle ki irdelemelerinde felsefe tarihi bilgisinden çok "çağ"a ilişkin problemleri dile getirmeye çalıştığı, felsefe tarihine ait bilgilere genellikle bugünü anlamak için başvurduğu görülür. Nitekim hazırladığı Hacettepe Felsefe Bölümü'nün lisans programındaki hemen hemen tüm sistematik derslerin tanımında, ilgili felsefe problemlerinin tarih içindeki gelişimi yanında "bugünkü durum"u da vurgulanmaktadır.

Gerçekten de Kuçuradi'de felsefeye salt kuramsal bir yaklaşım ya da düşünce cambazlığı gözüyle bakılmaz. Onda "felsefi bilgi"ye dayanarak, "yaşanan hayat"ta "yapılanlar veya olan bitenler ile değerler bilgisi arasındaki aykırılığı" görme anlamında kazanılacak "problem bilinci" aracılığıyla "çağın olayları”nı anlamak, temel hedef olarak belirginleşmektedir. Böylece onun düşünüşünde felsefenin bu hedef adına işe koşulması gibi bir amaçla karşılaşılır. Onun felsefeye sanat felsefesiyle başlayıp felsefi antropoloji ile devam ettikten sonra etikte karar kılmasında bu amacının önemli bir etkisi vardır. Kuçuradi'nin felsefe eğitimi anlayışı da böyle bir felsefe anlayışına dayanır. Bu anlayışta "felsefi bilgi" aracılığıyla "felsefi bakış"ı kazanmak, böylelikle de "çağın olayları"nı ve başta değerlendirmeler olmak üzere her günkü fenomenleri anlamak temel amaç olmaktadır.

Başta Goethe Madalyası olmak üzere birçok uluslararası ödülü olan İonna Kuçuradi, 2003 yılında düzenlenen 21. Dünya Felsefe Kongresi’nin Türkiye’de yapılmasına öncülük etti. UNESCO, 21. Dünya Felsefe Kongresi’nin başarılı bir şekilde yapılmasına büyük katkısından ve bu alanda yaptığı bilimsel çalışmalardan dolayı, İoanna Kuçuradi’nin, 2003 Felsefe Ödülü’ne layık görüldüğünü bildirdi.

Eserleri:
Perdenin Arkası -Şiirler- (1962), Max Seheler ve Nietzsche'de Trajik (1965), Nietzsche ve İnsan (1966), Schopenhauer ve İnsan (1967), Liselerimizde Felsefe Öğretimi (1969), İnsan ve Değerleri: Değer Problemi (1971), Etik (1977), Sanata Felsefeyle Bakmak (1980), Çağın Olayları Arasında(1980), Uludağ Konuşmaları -Özgürlük, Ahlâk, Kültür Kavramları- (1988).

Çevirileri:
Pratik Aklın Eleştirisi (Kant'tan, 1980), Ahlâk ****fizjğinin Temellendirilmesi (Kant'tan, 1981), Gelecekte Bilim Olarak Ortaya Çıkabilecek Her ****fiziğe Prolegomena (Kant' tan, 1983)


Üye Olduğu Kuruluşlar:

- Türkiye Felsefe Kurumu (1979dan beri Başkan)
- Klasikçağ Araştırmaları Kurumu
- Türk Sosyal Bilimler Derneği
- Unesco Türkiye Millî Komisyonu, İnsan Bilimleri Komitesi (Mart 1997ye kadar)
- Alman Kültür Merkezi (Ankara)
- Fédération Internationale des Sociétés de Philosophie (1983ten beri Yönetim Kurulu Üyesi, 1988-1998 yıllarında Genel Sekreter, Ağustos 1998den beri de Başkan)
- Afro-Asian Philosophy Association (Asya için Başkan Yardımcısı)
- Greek Philosophical Society (Ömür boyu üye)
- Institut international de philosophie (Paris)
- Humboldt Bursiyerleri Derneği
- Birleşmiş Milletler Türk Derneği
- Atatürkçü Düşünce Derneği
- Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı
- T.C. Başbakanlık İnsan Hakları Başmüşavirliği, İnsan Hakları Yüksek Danışma Kurulu (Kurulduğu Ekim 1994ten, kaldırıldığı Mart 1996ya kadar Başkan)
- International Council for Philosophical Inquiry with Children
- World Futures Studies Federation
- International Academy of Humanism
- Centre de Recherches Interdisciplinaires en Bioéthique (Onursal Komite Üyesi, Brüksel)
- Türkiye İnsan Hakları Vakfı Etik Komitesi (Başkan)
- İnsan Hakları Eğitimi On Yılı Ulusal Komitesi (Başkan)
- v.d.

Felsefeye adanmış bir yaşam... İonna

İonna Kuçuradi... Kendisini yakından tanıyanlar, bu ismin aynı zamanda ‘‘Felsefeye adanmış mütevazı bir yaşam’’ı simgelediğini de çok iyi bilirler. Gündelik yaşamın aktörleri, felsefeyi ‘‘Akademik gevezelik’’ olarak görüp ‘‘Pratik yarar peşinde yaşlanırken’’ O, yaşamının büyük bölümünü felsefe alanında tüketti.

Felsefeye olan bağlılığı kişisel bir aşkın üstünde oldu her zaman. Hiç evlenmedi. Yaşam biçimi olarak benimsediği felsefeyi, kişisel bir arayışın sınırları dışına çıkardı. Felsefenin ışığında odak olmak yerine, bu aydınlığı başkalarıyla da paylaşmak için akademisyen oldu. Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü'nü kurarak, yüzlerce felsefeci yetiştirdi.

Uzun yıllardır bu bölüme başkanlık eden Prof. Dr. Kuçuradi'nin felsefeyle olan yakın ilişkisi, onu 1979 yılında Türkiye Felsefe Kurumu Başkanlığı'na taşıdı. Felsefe öğrenimini yaygınlaştırmak için mücadele veren Kuçuradi, yaklaşık 10 yıl önce Türkiye'ye Uludağ Üniversitesi Felsefe Bölümü'nü de armağan etti. Uludağ Üniversitesi'nin Felsefe Bölümü'nde okuyan öğrenciler, ‘Felsefenin İonnna Anası’nın'' etik anlayışıyla öğrenim görmeye başladılar.

1936 yılında İstanbul'da doğan ve Rum kökenli olan Kuçuradi, Türkiye'den hiç ayrılmadı. Maddi ve manevi anlamda rahat edebileceği onlarca ülke kendisine kapılarını açmışken, O, ‘‘Memleketim’’ diyerek, Türkiye topraklarında yaşamayı sürdürdü. İyi ki öyle yaptı. Anadolu'nun binlerce lisesinde onun yetiştirdiği felsefeci-öğretmenler, çocuklara felsefe ve yaşam arasındaki kopmaz bağı öğretiyor.

Niçin felsefe

Kuçuradi, deyim yerindeyse tam bir ‘felsefe savaşçısı’. Ama şiddete, silaha, kırıp dökmeye ve incitmeye karşı insanlığın ‘doğal durumunu’, barışı, savunan bir akademisyen savaşçı... Kuçuradi, ‘‘Niçin felsefe?’’ sorusuna şu karşılığı veriyor: ‘‘Beni en çok ilgilendiren, aynı insanların, aynı eylemlerinin farklı kişiler tarafından farklı değerlendirilmesiydi. ‘Bu olmaz' dedim. Bir çeşit başkaldırıydı felsefeye yönelmem.’’

Öğrencilerine ve kendisiyle birlikte çalıştığı bölümdeki diğer felsefe öğretim üyelelerine yıllar boyu şu bilgiyi verdi:‘Filozof, felsefe alanına yeni bir bilgi ve görüş getiren kişidir' Öğrenciler, felsefecinin ise aldığı bilgiyi aktaran, felsefe tarihini öğrenen kişi olduğunu anladılar yıllar sonra. Kuçuradi, yukarıdaki tanımlar gözönüne alındığında çaımızın filozoflarından biri olarak gösterilebilir. Özellikle insan ve değerlerine yönelik yaklaşımlarına dayalı olarak geliştirdiği ‘Etik' anlayışı, filozofluğunun ‘sıradan örneklerinden’’ biridir yalnızca. Özellikle yine kendisinin geliştirdiği ‘İnsan Haklarına Dayalı Devlet Kavramı', politikacılar arasında değil ama felsefeciler arasında yankı yaptı. ‘İnsan ve Değerleri', ‘Çağın Olayları Arasında', ‘Etik', ‘Sanata Felsefeyle Bakmak', Kuçuradi'nin ‘filozofik yaklaşımlarının’’ en canlı kanıtı sayılan eserleri.

Goethe ödülü aldı

Felsefeye ve insanlara yönelik ‘önyargısız, tarafsız ve objektif' tutumu nedeniyle aşırı uçların tepkisini çektiği günler de oldu. Ancak onun felsefi özverisinin ödülleri de, uğruna savaştığı alanlardan geldi. Kuçuradi, 60 yaşında iki uluslararası ödül aldı. 1996 yılında Almanya'da ‘Goethe Madalyası’’ alan Kuçuradi, aynı yıl Girit Üniversitesi tarafından Onursal Felsefe Doktorası’na layık görüldü. Aynı yıl içinde Türkiye Bilimler Akademisi Ödülü'nü de kazandı.

Profesör Kuçuradi, Uluslararası Felsefe Kuruluşları Federasyonu Başkanlığı'na seçilişini, kendisini özgü alçak gönüllü bir tutumla yanıtlıyor. Ama küçümsemiyor. Aynı zamanda Türkiye Felsefe Kurumu Başkanlığı'nı da yürüten Kuçuradi, ‘‘Felsefe Federasyonu Başkanı seçildiniz. Şimdi ne yapacaksınız?’’ sorusuna, ‘‘Başkanlıktan ne anlıyorsam, o türlü işler yapacağım’’ karşılığını veriyor. Felsefe derslerinin orta öğretim kurumlarında yeterince verilmemesinden dolayı biraz buruk olan Kuçuradi, ‘‘Hiç olmazsa Türkiye'de felsefeye biraz çeki-düzen verelim. Biraz dediklerimi dinlesinler’’ diyor. Kuçuradi, kendisinden fazla sözetmekten hoşlanmıyor. Onun tek isteği felsefenin yaşama aktarılması.

2003’de İstanbul’da

Kuçuradi'nin uluslararası alanda kazandığı saygınlık, Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) Boston kentinde bir kez daha kanıtlandı. Boston'daki felsefe kongresinde Kuçuradi'nin başkanlığa büyük bir oy farkıyla seçilmesi, dünyaca tanınmış felsefecilerin kendisine duyduğu haklı güven ve saygının da bir ifadesiydi. Dünya uluslarından üç bine yakın akademisyen felsefeci delegenin katıldığı Boston'daki 20. Uluslararası Felsefe Kongresi Kuçuradi'yi başkanlığa getirirken, Türkiye'ye de bir saygınlık kazandırdı kuşkusuz. Ancak Kuçuradi'nin bu alandaki tarihi başarısı, Türk siyasal yaşamının kısır tartışmaları arasında arka planda kaldı.

Başkan seçilmekle kalmayan Profesör Kuçuradi, ‘‘Felsefe Habitatı’’ olarak da adlandırılabilecek ve belki de Türkiye'ye büyük saygınlık kazandıracak ve beş yılda bir toplanan Dünya Felsefe Kongresi'nin Türkiye'de yapılmasını da sağladı. Kuçuradi'nin önerisiyle dünya felsefecilerinin katılacağı kongre 2003 yılında İstanbul'da toplanacak.

Kuçuradi, başkanlığını yaptığı Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü'nden 500'e yakın öğrenci mezun etti. Öğrencileriyle tek tek ilgilenen Kuçuradi, mezunlarının işsiz kalmaması için kişisel ilişkilerini kullanarak, onlara iş aradı. Öğrencilerinin felsefe öğretmeni olabilmesi için mücadelesini sürdüren ve Milli Eğitim Bakanlığı'na her fırsatta baskı yapan Kuçuradi, başarılı öğrencilerini ise felsefe bölümünde ‘‘misyon arkadaşı’’ olarak görevlendirdi.

FELSEFE ANADOLU'DAN YÖNETİLECEK

Felsefe alanında Batı ülkelerinin çok gerisinde bulunan Türkiye, Kuçuradi sayesinde bir anda dünyanın merkezine yerleşti. Türkiye Kuçuradi'nin geçen hafta ABD'nin Boston Kentinde Uluslararası Felsefe Kuruluşları Federasyonu Başkanlığı'na seçilmesiyle yeni bir döneme girdi. Kuçuradi, federasyon başkanı olunca, dünya felsefe kuruluşlarının ve felsefenin yönetim merkezi de, Türkiye oldu. Bundan böyle felsefe, geçmişte yeşerip, filizlendiği ve tarihte Batı Felsefesi'ne kaynaklık eden Anadolu topraklarından yönetilecek. Federasyon Başkanı Kuçuradi, Türkiye'de yaşadığı için federasyona üye felsefe kuruluşlarının yönetim yeri de ‘Antik Yunan Felsefesinin Beşiği' sayılan Anadolu toprakları olacak.

HÜKÜMET DE ONA BAŞVURUYOR

Kuçuradi, 4 Ekim 1936'da İstanbul'da doğdu. 1959 yılında İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü'nü bitiren

Kuçuradi, bu tarihten itibaren ‘Yaşama felsefe ile bakmanın kaçınılmaz olduğu’ düşüncesiyle felsefe alanında çalışmaya başladı. Felsefe anlayışında ‘‘İnsan problemi’’ni her zaman ön planda tutan Kuçuradi, insan hakları ile felsefe arasında derin bir ilişki bulunduğunu gözler önüne serdi. İnsan haklarının felsefi temellerini de ortaya koyan Kuçuradi, hükümet üyelerinin zaman zaman başvurmak zorunda kaldıkları bir ‘felsefeci' oldu. İnsan hakları konusunda hükümete sunduğu raporlarda da felsefe ile insan hakları arasındaki kopmaz bağa dikkat çekti. Kuçuradi, 2 Eylül'de de ‘İnsan Hakları Eğitimi On Yılı Ulusal Komitesi’’nin başkanlığına seçildi.