PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Atilla Jozsef Hayatı, Biyografisi ve Yaşamı Hakkındaki Yazılar


prensisa
02-21-2010, 23:40
ATTİLA JOZSEF hayatı ve şiirleri



Çağdaş Macar şiirinin öncülüğünü yapan Attila Jòzsef , 11 Nisan 1905'te Budapeşte'de doğdu, 3 Aralık 1937'de Balatonszárszó'da öldü. Babası çok küçükken ABD'ye göç edince, annesi evin geçimini sağlamak için çamaşırcılık, bulaşıkçılık yapmak zorunda kaldı. 1918'den başlayarak evin geçimi için Jòzsef bir yandan Okudu, bir yandan çalıştı. 1992'de ilk şiir kitabı Szépség koldusa (Güzellik Dilencisi) çıktı. 1924'te Szeged Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ne girdi; şiirleri siyasal açıdan sakıncalı görülerek okuldan uzaklaştırınca Viyana Üniversitesi'nde ve Paris'te Sorbonne Üniversitesi'nde öğrenimini sürdürdü. 1930'da Macar Komünist Partisi'ne katıldı. Ancak gerek geçirdiği ruhsal bunalımlar gerekse görüş ayrılıkları nedeniyle partiden çıkartıldı. 1937'de Thomas Mann'la dostluk kurdu, aynı yıl geçirdiği ruhsal bunalım sonucu kendini trenin altına atarak canına kıydı. Attila Jòzsef dışavurumcu ve gerçeküstücü öğelerle birlikte melankolik gerçekçi bir tarzda yazmıştır.(kaynak:www.siir.gen.tr)






TERTEMİZ YÜREK

Ne anam var, ne babam.
Ne yurdum var, ne tanrım.
Ne beşiğim var, ne kefenim.
Ne sevgilim, ne aşkım, ne evim barkım.

Tam üç gün var açım,
komadım ağzıma bir lokma.
Veririm ömrümün yirmi yılını,
gücümü kuvvetimi, varımı yoğumu.

Kim alacak onları? Hiç kimse.
Şeytan isteyecek onları benden.
Bu tertemiz yüreği, bu iyi kalbi
Ne diye çalıp öldürmemeli?

Alacaklar gelip bir gün beni,
koyacaklar kutsal, karanlık toprağa.
Gelecek bir ot uzanacak alacak
şu güzelim yüreğimden gücümü.

--------------------------------------------------------------------------------

FLORA

Şimdi iki milyarlar zincirlemek için beni
Benden bir çoban köpeği yapmak niçin kendilerine
Fakat iyilik, şefkat ve nicelik duyguları
Göç ettiler onların dünyasından Güney'e.
Artık ışık içinde göremiyorum bu dünyayı
Göremiyorum , deney tüpüne bakan bir doktor rahatlığıyla
Diz çöküyorum, haykırıyorum yenilgimi
Sevgilim, bir an önce gelmezsen yardımıma

Köylü nasıl toprağa muhtaçsa
Yağmura, güneşe nasıl muhtaçsa, muhtacım sana
Bitki nasıl ışığa muhtaçsa
Ve klorofile, fışkırmak için topraktan,
Muhtacım sana, çalışan kalabalık
Nasıl işe, ekmeğe, özgürlüğe muhtaçsa
Ve nasıl avuntuya muhtaçlarsa kuşatıldıklarında
Çünkü gelecek doğmadı daha acılarından.

Bir köye nasıl okul, elektrik
Su, taştan evler gerekliyse
Çocuk nasıl gereksenirse oyuncaklara
Isıtan bir sevgiye;
İşçi için bilincin
Ve gözüpekliğin anlamı neyse
Yoksul için onurun;
Ve bulanık çocuklarına bu toplumun
Bir hayat çizgisi nasıl gerekliyse
Ve nasıl gerekliyse hepimize
Akıl, uyanıklık, yol gösteren bir ışık
Flora! Yüreğimde yerin işte öyle.

--------------------------------------------------------------------------------

ANNE

Bütün bir hafta, aralıksız
Annemin görüntüsü geçti gözlerimden
Kolunda ağır çamaşır sepeti
Çatı katına tırmanırken

Ve ben yaramaz, delişmen çocuk
Bağırır, tepinirdim yerimde
Bıraksın da koca sepeti
Çatıya beni taşısın diye

O, söylenmeden, bana bakmadan
Çıkar, sererdi çamaşırları
Göz kamaştıran aklıkta çamaşırlar
Sallanır, döner, hışırdarlardı.

Ağlamak için çok geç şimdi;
Annemi uçuşan kır saçlarıyla
Görüyorum gökyüzü sonsuzluğunda
Göğün suyuna katarken çivitini.

--------------------------------------------------------------------------------

HAYKIRAN BEN DEĞİLİM

Haykıran ben değilim, yer gümbürdüyor,
Dikkat et, dikkat, çünkü çıldırdı şeytan,
Uzan kaynakların duru dibine,
Yapış pencere camına,
Gizlen elmasların ışıltısı ardına,
Taşlar altında böcekler arasına,
Gizle kendini sıcak ekmek içinde,
Sen yoksul, sen.
Yeni sağanaklarla süzül toprağa -
Boşuna yıkanıyorsun kendi içinde,
Yalnız başka suda yıkayabilirsin yüzünü,
Bir çim yapracığında minik bir uç ol
Daha büyük olacaksın bu dünya ekseninden.
Hey, makineler, kuşlar, yapraklar, yıldızlar!
Kısır anamız çocuk için yakarıyor.
Dostum, değerli, sevgili dostum,
İster korkunç, ister olağanüstü,
Haykıran ben değilim, yer gümbürdüyor.

--------------------------------------------------------------------------------

SEVECEKLERDİ BENİ

İyi nedir kötü nedir düşünmüyorum
Çalışırım, acı çekerim: yaşamım bu.

Takma pervaneli kayıklar, çanak çömlek yaparım,
Kötü zamanlarda kötü, iyi zamanlarda iyi.

İşlerim sayısızdır! Yalnız sevgim,
Sezmekle bunları, boyuna bir yere biriktirir.

Sevgim kuşkusuz inansa da onlara
Susar daha yeminden, inanıştan önce.

Bir ağaç yapın beni, kargalar sanırım ki
Yakında başka ağaç yoksa tüneyecek dalıma.

Bir tarla yapın beni, yaşlı çiftçilerin çapası
Göreceksiniz büyüttüğüm yaban otlarını sökmeye çalışacak.

Patatesleri terinizle sulamalıydınız ki
Nankör toprağımla nasıl büyüdüklerini göresiniz.

Suyum ben. Biçimlenmeye başlayan bir bataklık.
Ateş? Külüm ben. Ama bir tanrı olsaydım eğer,

Tanrıların bulunması gerektiğini bildikleri yerde,
İnsanlar tüm duyarlıklarıyle seveceklerdi beni.

--------------------------------------------------------------------------------

BİR İSPANYOL ÇİFTÇİSİNİN MEZAR TAŞI

İlençli bir asker olayım diye askere aldı beni Franco,
Kaçmadım, korkuyordum çünkü, adamı kurşuna dizerlerdi.
Korkuyordum - özgürlüğü, hakka karşı geldim bu yüzden
İrun varoşları altında. Ama ölüm yine yakamı bırakmadı işte.