PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Tülin Onat Hayatı, Biyografisi ve Yaşamı Hakkındaki Yazılar


prensisa
02-21-2010, 23:19
TÜLİN ONAT

1943 yılında İstanbul’da doğdu. Hikmet Onat’ın torunudur. 1967-1970 Mimar Sinan Üniversitesi Lisans, 1970-1971 Mimar Sinan Üniversitesi’nde Yüksek Lisans, 1983-1985 Marmara Üniversitesi’nde Sanatta Yeterlilik Eğitimini tamamladı. Marmara Üniversitesi’ne 1977 ‘de Öğretim Görevlisi olarak girdi. 1990 ‘da Doçent ünvanını aldı. Halen Atatürk Eğitim Fakültesi’nde Profesör olarak görev yapmaktadır. Adnan Çoker -Zeki Faik İzer - Özdemir Altan Atölyelerinde çalıştı. 1973 yılında Salzburg Yaz Akademisi’nde sanatsal çalışmalarda bulundu.
1980-1999 yılları arasında 21 kişisel sergi açmış olan sanatçı, karma ve grup sergilerine 1973 ‘ten itibaren katılmaya başladı. Yeni Eğitimler, Günümüz Sanatçıları İstanbul Sergileri ve On Sanatçı Sergileri gibi genç sanatçıların oluşturdukları çağdaş sanat sergilerinde ve Habitat II Sergisi’nde yer aldı.
KİŞİSEL SERGİLER
"1980 Devlet Güzel Sanatlar Galerisi, İstanbul
1981 Resim ve Heykel müzesi, İzmir
1981 Turkuaz Sanat Galerisi, Ankara ,
1981 100. Yıl Sanat Galerisi, Tekirdağ
1983 Galeri Baraz, İstanbul
1983 Caddebotan Güzel Sanatlar Galerisi, İstanbul
1984 Kibele Sanat Galerisi, Ankara
1984 Atatürk Eğitim Fakültesi Sanat Galerisi, İstanbul
1984 Sabancı Holding Kültür Sitesi, Adana
1985 Akbank Sanat Galerisi, Bursa
1985 Akbank Sanat Galerisi, Eskişehir
1987 Devlet Güzel Sanatlar Galerisi, İstanbul
1991 Mine Sanat Galerisi, İstanbul
1992 Yapı Kredi Kazım Taşkent Sanat Galerisi, İstanbul


KARMA SERGİLER
1973 Sommer Academi Exhibition, Salzburg
1977 Çağdaş Sanatçılar Sergisi, İstanbul
1978 Görsel Sanatçılar Derneği Kartal Kültür ve Sanat Şenliği, İstanbul
1979 Mayıs Sergisi, İstanbul
1979 Sanat 78, İstanbul
1979 Görsel Sanatçılar Derneği, Türkiye Çocukları Sergisi, İstanbul
1979 DYO Sergisi, İzmir-Ankara-İstanbul
1979 Sanat Bayramı, İstanbul
1979 Kadın ve Çocuk. İstanbul
1979 Yapı Endüstri Merkezi, İstanbul
1980 Görsel Sanatçılar Derneği Dayanışma Sergisi, İstanbul
1980 Galeri Baraz, İstanbul
1980 Görsel Sanatçılar Derneği Mayıs Sergisi, İstanbul
1980 GSD Açılış Sergisi, Union Francais
1981 Abdi ipekçi Barış Ödülü Resim Sergisi, İstanbul
1985 Devlet Resim Heykel Sergisi
1985 Contemporary Turkish Painting. Barcelona
1986 Devlet Resim Heykel Sergisi
1 986 Yeni Eğilimler, İstanbul
1987 devlet Resim Heykel Sergisi
1988 Günümüz Sanatçıları, İstanbul-Ankara
1988 Devlet Resim Heykel Sergisi
1989 On Sanatçı, Derimod Kültür Merkezi, İstanbul ,
1989 Devlet Resim Heykel Sergisi
1989 Günümüz Sanatçıları, İstanbul-Ankara
1990 Öğretim Üyeleri Sergisi, Kadıköy Kültür Merkezi, İstanbul
1990 Günümüz Sanatçıları, İstanbul-Ankara
1990 Marmara Üniversitesi Group Exhibition, Viyana-Salzburg
1990 Santral Holding Büyük Sergi, İstanbul
1991 Marmara Üniversitesi Group Exhibition, Viyana-Salzburg
1992 Kağıt Çalışmaları, Derimod Kültür Merkezi, lstanbul
ÖDÜLLER
1977 II. DYO Sergisi Onur Belgesi
1988 Devlet Resim Heykel Sergisi
1988 Mimar Sinan 400ü Anma Yılı Sergisi
1988 Uluslararası Bandırma Kültür ve Turizm Festivali
1989 Gülhane Sanat Etkinlikleri. İstanbul
1989 Günümüz Sanatçıları"
SANAT ANLAYIŞI
Anlatımda yüzey-nokta-hacim gibi plastik unsurların uyumlu birlikteliklerini araştırdığı ilk çalışmalarından sonra 1985’de, mekâna göre hazırladığı tablolarıyla, mekân-tuval resmi ilişkisini kavramsal düzeyde irdelemeye yöneldi. Bu düşünsel tavrını, 1987’deki sergisinde de tuval resimlerle gerçekleştirdi.
Ancak bu tarihten sonraki kavramsal eğilimini mekana göre yaptığı düzenlemelerle sürdürüyor. Özellikle iç mekanda yaptığı yerleştirmelerini, mimari öğelerin gerektirdiği biçimde köşeleri ve sütunları değerlendirerek yapmaktadır. Köşeleri yumuşatan, eğri formlar kullandı. Amacı, mekân yüzey ilişkisinde, yüzeydeki gerilimleri etkili biçimde yansıtmaktı.
Bu gerilimleri yaratarak tuvalleri ise, kendine özgü bir yöntemle oluşturdu. Taş, zincir, anahtarlık gibi sert ve yaprak dalları gibi yumuşak nesneleri elastiki yapıdaki bir zemine yerleştirdikten sonra, üzerine oturttuğu tuvali akrilikle boyadı. Alışılmış, bilinen bu basit nesnelerin tuval yüzeyinde yarattığı doku ile tuvallerini nesneleştirdi ve onlara yeni anlamlar kazandırdı. Tuvali asıp, yüzey haline getirdi. Sanatçı, bu yüzeylerde, görsel algılamada gerçeklik ve yanılsama arasındaki ilişkiyi sorguladı.
Somut nesnelerin yüzeyde yarattığı görüntüsel imgeler kümesi üzerinde, görüntü düzeyindeki algılamanın gerçeği hiçbir zaman ifade etmediğini, çünkü platon düşüncesinde de olduğu gibi, algısal yaşamımız ve duyularımızla algıladığımız görüntünün ötesindekini, ancak usumuzla anladığımız başka ilişkiler dünyası olduğu ve gerçeğin yalnız düşünceler olduğunu benimsedi ve çalışmalarını kavramsal düzeyde, mekân ve nesne tuval ilişkisi üzerinde yoğunlaştırdı.
Amacı izleyende algılama boyutlarını genişletmek ve onun kavramsal algılamalara geçmesini, görünenin arkasındakine yönelterek düşündürmektir. İzleyeni, günlük yaşamda kullanılan ve her zaman görüp yaşadığımız nesneler dünyasına yöneltmekte, bu basit somut biçimlerle bilgi aktarımını sağlamakla birlikte, onları sembolik olarak değerlendirip kapsam üretimine gitmelerine yardımcı oluyor. Gerçeğin farklı yüzeylerle bize sunulduğu nesne tuvaller, izleyeni çeşitli anlamlandırmalarla kavram üretimine götürmektedir.
Tülin Onat, 1987 ‘deki sergisinden sonra birimsel genişleme ilkesine bağlı kalarak, genelde dikdörtgen ve kare formlardan yararlandı ve düzenlemelerinde, üç boyutlu birimsel formatlar kullandı. Sergi mekanına göre, o mekanın sanatçı üzerinde yaptığı etkilerle çalışmalarına başlayan sanatçı, çalışmalarını da bu etkiler sonucu adlandırıyor.
Nesneleştirdiği tuval yüzeylerinde, nesnelerin yarattığı gerilimi, mekanda etkili kılarak tek, ikili, üçlü, dörtlü, beşli ve daha çok sayıda birimsel genişlemelerle oluşturduğu nesne tuvaller, mekânın boşluğu ve düz yüzeylerle yarattığı karşıtlık sağlıyor. Nesnelerin yüzeyde yarattığı dokusal etkileri, ritm duygusu, hareket ve hız yoğunluk ile süreklilik ve gelişme, yaşamdaki aynı durumlarla ödeşiyor.
Günümüz Sanatçıları, 10. İstanbul Sergisi’nde ödüle değer görülen “Hareket Serisi” (1989), 5 parçalı ve mavi monokrom renk düzeni ile oluşturduğu bir çalışması. Doğadaki ritmi, değişimi, sürekliliği, hızı sorgulatıyor.
Monokrom bir renk düzenini, tüm çalışmalarında uygulamayan Onat, çoğu, genişliği dar dikdörtgenler prizması biçimindeki nesne tuvallerinde; Kabaralar” (1990), “Düzenleme” (1990) vb. soyut yüzeylere ve mekana gönderme yapıyor. “Kara” adlı yapıtları, kapitone saten kumaşları andıran tek renkli, merkezde yoğunlaşan girift yüzey dokusunun, kenarlara doğru gittikçe düzleşen yüzeyleri, sonsuz mekân kavramını duyurduğu gibi, sonsuzluğa gömülüşün de gizemini yaratıyor. Varlık-yokluk olgusunu da sorgulatıyor.

1991 yılında gerçekleştirdiği mekân düzenlemesi; köşede oluşturduğu eğrisel formla, sertliğin yumuşatıldığı ve mekana yeni bir katkıyı gösteriyor. Sanatçı, yeni mekân önerisini, yüzeylerdeki nesne birikimli girift dokusal etkiler ve mekânda kurduğu yeni ilişki ile de güçlendirmektedir.
“Taşlar” (1992), sert yapılarına karşın, tuval yüzeyinde yumuşak ve ışıklı dokusal bir etki yaratıyorlar. Bunlar ışık yansımalarıyla, yıldız kümelerini çağrıştırıyorlar ve yeni anlamlandırmalara götürüyorlar izleyenleri.
“Tokalar” (1993) adlı yapıtı, kareye yakın biçimdeki tuvalde, diyagonal olarak yerleştirilen toka kümesine bakıldığında yüzey dokusu, Samanyolu gibi ışıklı yansıma veriyor ve evreni sorgulatıyor.
Gökyüzünü haritasını andıran düzenlemesinde (1993) ise, birimsel kare formatlar halinde sınırlandırılmış yüzeyler, evreni, sürekliliği, evrendeki ritmi simgeleyerek, anlam üretimine yöneltiyor izleyeni.
Diğer bir iç mekân düzenlemesinde, sütunlarda yinelediği, şeritlerle ilgili nesne tuvalleri birer çağdaş dikili taş gibi okunabilir, anlam üretilebilir yüzeyler oluşturuyorlar. Süreklilik ve ritm, varolma, yaşam gibi düşünceleri kucaklıyorlar. Zamanı, yaşamı, mekânı sorgulatıyorlar.
Sanatçı 1995 ve 1996 ‘da Asetat üzerine Akrilik boya ile yaptığı çalışmalarında şeffaf ve dokulu yüzey karşıtlığında, görüntünün gerisini de irdeledi.
Mavi-kırmızı renkleri kullandığı son yapıtlarında, yaprak formalarının yüzeyde yarattığı doku parlak kırmızı ve mavi renklerle, doğadaki değişimi ve yaşamda yaratılan kaosa karşın bu renkli dokulsal formlarla yaşamı, kendinizi , insanları ve yaşama sevincimizi, sevgiyi, coşkuyu, yeniden sorgulatıyor. Antikaos adını verdiği bu yapıtlara doğaya ilişkin sorgulamalara geçmemizi öneriyor.
HER RESMİ, YENİ BİR ARAY1Ş
" İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Prof. Adnan Çoker, Prof. Zeki Faik İzer ve Prof. Özdemir Altan’ın atölyelerinden mezun olan Tülin Onat, 1973 ‘de Salzburg Yaz Akademisi’ne devam etti.
Tülin Onat, bugünkü resimlerini ve ne yapmak istediğini şöyle anlatıyor:
“Resimlerde kullandığım biçimler, somut nesnelerdir. Daha doğrusu bir tek nesne ve bunun çoğaltılması. Ancak bunların algılanması soyuttur. Soyut ve somut birbiriyle birleşiyor, konuşuyor ve resmi birlikte oluşturuyorlar. Çoğaltılmış biçimler boşlukta hareket halindedir. Espas kavramı önemlidir. Biçimler birbirini iter veya çeker. İki boyutlu tuval yüzeyinde, üçüncü ayrı boyutu arıyorum. Yapmak istediğim ritmik bir yapı içinde, rölyef etkisi. Elde etmek istediğin, derinlik kavramı. Bunları vurgulamak için rengin olanaklarından yararlanıyorum.”
Tülin Onat’ın resimlerine bakıldığında pek fazla renk görülmüyor... Daha doğrusu tek renk izlenimi bırakıyor... Onat, tuval yüzeyine bağlı kalmadan, sınırlanmadan, sürüp gitmek istiyor...
Bu nedenle hiç çerçeve kullanmıyor. Bu da şimdilik belli renkleri kullanmasını gerektiriyor. Griler, siyahlar ve morlar... Resimlerinin yüzeyinde genellikle bir tek rengin hakimiyeti gözleniyor... Sanatçının seçtiği biçim, rengi de belirliyor.
Genellikle seriler halinde çalışan, önceden hazırladığı eskizlerden yola çıkan Tülin Onat, “Her resmim benim için yeni bir arayış, yeni bir denge. Ama hepsinden öte yalınlık resimlerimin özelliği. Resmime başlarken, her şeyin kararını, kesinlikle vermiş olmama rağmen zaman zaman rastlantılar da önem taşıyor benim için” diyor."
ONAT’IN MÜCEVHERLERİ
"Kıymetli taşların, mücevherlerin çevrelerine yaydıkları renkli ışıltıların büyüsüne kapılmamak gerçekten olanaksızdır. İnsanların dünyada varlıklarının belirlenmesine koşuttur kıymetli taşların mücevhere dönüşümü. Mağara devri insanının ilk aletlerle birlikte, mücevher dizaynları da yapması ile başlar bu tutku. Doğanın bir parçası olarak toprağın verileri arasında yer alan taşların çıkarılması ve işlenmesi aynı gizemli, tutkulu, yaratıcı heyecanla gerçekleşir. Toprağın içindeki parıltının belirmesinin yarattığı coşku, biçim verilmiş bir taşın, pürüzsüz bir deri parçası ya da kadife gibi yumuşak bir bez parçası üzerinde oluşturduğu ışık ve renk yanılsamalarının doyumsattığı beğeniyle ulaşır. Onat’ın dokusal ayrıntılarının ince duyarlığını yakaladığı; deri yanılsamalarının oluşturduğu fonlar üzerinde, dışa taşan ve içi gömülen renkli ışıklı taşları, bu coşkuyu anımsatmakta... Turkuvaz, sarı, mor ve gümüşi yanılsamalarının, koyu tuval yüzeylerinden, tüm sergi mekanına, ışıklı gösterimler aktarmakta...
Kimi zaman aralanan topraktan beliren, ışıltılı taşların varlıklarının çağrıştırmakta, bazen karanlık göz yüzünde hızla kayan gök taşlarının, meteorların varlıklarını anımsatmaktadır Onat resimleri...
Tülin Onat soyut bir anlatımın ürünleri olan yapıtlarını Ankara Köroğlu Zon Galeri’de sergilemektedir. Yan yana dizelenen kare tuvaller, üçlü düzenlemeler, alt alta dikdörtgen bileşimlerde süreklilik gösteren anlatım, doku, yüzey, espas ve kabartma etkisidir. Sonsuzluğu çağrıştıran uzamsal boşluklar içinde rölief yanılsamasını etkin duyumsatır. Onat tuvalleri; pürüzsüz, yumuşak bir doku oluşturan yüzeylerde, dışa taşan ya da içe gömülen nesnel kabartmalar veya derinlik etkisini vurguluyor. İnce uzun kesikler, yer yer dağılan, bir anda kümelenen kompozisyonlarıyla, anlatımı kurgular."
RESSAM ÖTESİ SOYUTLAMALARIYLA TÜLİN ONAT
"Tülin Onat resimleriyle düzenlenen bir sergi, izleyenlerin imgelem gücüne koşut anlam zenginliği içerir. Onat resimleri, “Acaba bu tablolarda Onat neyin resmini yapmış?” Sorusuna açıklayıcı bir ipucu vermekten arındırılmıştır. Bu resimsel anlatım, Onat’ın, bir tablonun herhangi bir şeyin resmi olma ilkesine karşı gelen soyut anlatımı benimsediğini kanıtlar.
Onat resimlerinde imge, resmin kendisidir. Rengin görsel tadını duyumsatan pürüzsüz yüzeylere dağılan parlak objeler, kimi zaman gökyüzünün sınırsız boşluğunda hareket eden meteorlar, bazen durgun bir su yüzeyinin gizemli saydamlığında bir anlık dokunuşun oluşturduğu periyodik devinimler, kimi zaman yumuşak bir kadife üzerine rastlantısal olarak dökülüvermiş, doğal parlaklıklarını yansıtan kıymetli taşlar gibi, sınırlanamayacak kadar çok imgelemi çağrıştırır. Öyküsel anlam izleyicinin hayal gücüne özgü nitelikler kazanırken, imge ile üstünde yer aldığı zemin özdeşleşir. İşte bu aşamada içerik değil, bir bütün olarak tablo önem kazanır.
Tablonun bütünlüğüne etki edecek tüm ayrıntılar korkusuzca feda edilecektir bu aşamada. Resim alt ya da üst gibi kavramlardan arındırılarak sınırsız asma ve yerleştirme özgürlüğüne kavuşur. Hatta sanatçının imzası gibi çok önemli olarak tanımlanan bireysel imgelerden bile arındırılır. Açıklık ve sadeliğin ön plana çıktığı Onat resimleri, izleyicilere boşluğun tadına varmayı denetir. Tuvallerin tek renkli yumuşak dokuları üzerine dağılan parlak ve tatlı renkler, ressamın hareketini açığa vurur ve temposunu belirler. Bu bağlamda, resimsel anlatım bütünüyle denetlenemeyen bir süreç içinde gerçekleşir ve bu nedenle de önemli ölçüde kontrol gücü gerektirir.
Yüzeyin düzlüğü ve düzlüğün sınırlandırılması, ancak sanatçının kusursuz işçiliği ile çözüm bulacaktır. Onat, boyanın tuvale işlemesini ve dokularına kadar nüfus etmesini sağlayarak, boyanın tuvalle dokusal bir bütünlük oluşturmasını gerçekleştirir. Bu aşamada tuvale bir nokta kondurduğunuz anda, derinlik çağrışım kaçınılmaz olacaktır. Parlak ve renkli objelerin, rölief etkisinin vurgulanması bu evrede gerçekleşir.
Boşluk-yüzey, obje-derinlik-taşkınlık arayışlarının sınırsız bileşimlerinin görsel yanılsamaları, düşünsel yanılsamalara dönüşür Onat resimleri ve düzenlemelerinde. Tablonun yumuşak dokusunda dışa taşan ya da içe gömülen objesel kabartılar, ya da derinlik sanısı uyandıran yarıklar, rastlantısal olarak dağılan ve ansızın kümelenen devinimleriyle tuvallerin sınırlarını zorlayarak mekana dağılır. Bu nitelik, sanatçının yeni arayışlara açılmasını gerçekleştirecektir. Mekanın resimle özleştirilmesi... Kimi yüzeyleri bütünüyle kaplayan, bazı keskin köşeleri döngüsel bölümlere dönüştüren ya da sert köşegenler oluşturan düzenlemeler kimi zaman da zemin üzerindeki dağılımlarıyla, mekânı denetim altına alan bütüncül tasarımlar yaratırlar. Öznel bir tasarımla mekânı denetim altına alan tuvallerde, renkli, ışıklı kabartıların dinamik kıpırtılarının ritmi durmaksızın yinelenir. Tek bir rengin egemen olduğu yüzeylerde, tek bir birimden çoğalan objelerin anlatıma kazandırdıkları renkli ve dinamik akışkanlık ilgi çekicidir. Tülin Onat, kuşkusuz Malavitch’in karşıt renkler ve değişik boyutta üst üste gelen biçimlerle yöneldiği supramatis araştırıların esinlerini, uzamsal boşluklarda yüzeysel yanılsamalara ulaştıran Fontana’nın düşünsel ve içeriksel özlerini tanımaktadır. Önemlisi, bir sanat yapıtının yalnızca kendisini çağrıştırması savı altında birleşen Amerikan Minimalist sanatçılarını ve özellikle Frank Stella’nın etkileyici yalın anlatımlarını ayrıntılarıyla incelemiş olmalıdır. Bireysel sanat biçemini belirleme aşamasında bu değerlere ilişkin araştırılar da yapmış olmalıdır. Sonuçta, yüzey üzerinde derinlik ve kabartma sanısı uyandıran ve birimden üretilen birimlerin çarpıcı yanılsamalarını boyasal dokunun teknik anlatımlarıyla gerçekleştirmeyi başaran Tülin Onat,özgün bir resim dilini yakalayacaktır."


KAYNAKLAR
 Tülin ONAT Resim Sergisi, 9 Kasım - 4 Aralık 1992, Yapı Kredi Kazım Taşkent Sanat Galerisi (Sergi Kataloğu).
 Günaydın Gazetesi, 23 Mart 1991.
 Hürriyet Gazetesi, 25 Şubat 1993.
 Anons, Kasım, 1993.