PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Tarik Minkari Kimdir? Hayatı, Biyografisi ve Yaşamı Hakkındaki Yazılar (1925 - ....)


Nobility
02-06-2010, 15:36
Minkari diyor ki :

"Doğum yılım tek ama doğum günüm çift. Bu nasıl olmuş? Ben doğunca babam düştüğü kayıt şöyle: Bartın Mahkemesi Cinayet Reisi sıfatıyla Bartın'a 16 Mayıs 1340 tarihinde gelmiş idik.







16 Mart 1341 tarihine müsadif Pazrtesi gecesi alaturka saat ile saat 9.30 'da bir oğlum tevellüt etmiştir. Adını Erol Tarık doydum. Cenab-ı Hak onu hüsnü ahlak ile muttasır, tül'ü ömür ve afiyet muammer ve mesut buyursun. Amin.
Görüldüğü gibi doğduğum gün günüm aile içi kayıtta 16 Mart 1341 (1925) yazılmış. Oysa ki nüfus kütüğünde 5 Eylül 1341 (1925) yazıyor.
Babam yargıç idi, demek bir bildiği varmış. Böylece ben okula 1 yıl evvel başladım, ama emekli oluken de işimden 6 ay geç ayrılıyorum."









Demekki Minkari meslek hayatına 18 ay fazladan katmış. 1939'da Ayvalık'ta ortaokulu,
1942'de İstanbul'da Vefa Lisesi'ni bitirmiş.İftihar Kitaplarına geçmiş.
Annesi çok barışçı imiş.Küçük oğlunu çok severmiş. O hiç üzülmesin istermiş.









Bu nedenle "sen nikah memuru ol" dermiş. Böylece hep yüzü gülen mutlu insanlarla birlikte olursun. Merasim yaparsın. Güzel şeyler söylersin. Sonra gelsin tebrikler, teşekkürler. Akşam olunca eve çikolata, şekerlerle dönersin. Onları çocuklarınla beraber güle oynaya yersin, dertsiz başına dert açmazsın".
Babası ise oğlunun ekonomist olmasını istermiş.

Ama o 1942'de İstanbul Tıp Fakültesi'ne yazılmış.
1948'de doktor olmuş.

Annesi onun doktor olduğuna hiiiç inanmamış. Diyor ki: " Annemle yemek yiyordum. Biri geldi kapıyı çaldı annem gitti baktı. Dönünce sordum:
-Kimdi? Ne istedi?
-Komşu idi, beyi hasta imiş, seni sordu. Doktor bey evde mi? dedi.
-Sen ne dedin?
-Evde yok dedim. Şaşırdım.
-Anne niye yok dedin, ben buradayım.
-Evladım kalkar gider yalan yanlış bir reçete yazarsın, adam ölürse ben bu evde oturamam dedi"
Ekim 1948'de İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne bağlı Cerrahpaşa Cerrahi Kliniği'nde asistan olmuş.








İşini çok sevmiş, çok çalışmış.
1952'de Uzman olmuş.
1955'de gönlünün sultanı Ayseli Minkari ile evlenmiş.










1957'de Doçent,
1964' de Profesör olmuş.
İşte bu tarihten sonra annesi onun doktor olduğuna inanmış. Zira konu komşu ameliyat olmak için önce annesine gider bir tavsiye mektubu alırmlarmış. Sonra da gelir teşekkür ederlermiş. Annesi bir gün kendi kendine demiş ki: "Bu kadar insan gönderdim, hepsi sağ salim geri döndü, demek ki bu çocuk bir şeyler öğrenmiş, hadi bir de ben ona muayene olayım."
Günü gelmiş anne oğluna: "Evlat dizlerim şişti, merdivenleri kolay çıkamıyorum " demiş. Çocuk heyecanlanmış: "Peki anneciğim, yatta seni muayene edeyim" demiş. Anne uzanmış oğlu bakmış: " Artroz" demiş. Yaşlanınca mafsalların kaygan yüzleri bozulur, içi su toplar." Annesi sormuş: "Bitti mi?" "Bitti" Anne doğrulmuş, kalkmış, gitmiş. Sonra avucunun içinde bir tomar banknot ile geri gelmiş, paraları oğlunun cebine sokuşturmuş. Çocuk şaşırmış, sormuş: "Hayrola anne, bunlar ne?" "Para alırsan belki daha iyi muayene edersin, kalbimi dinlersin, karnıma bakarsın, tansiyonumu ölçersin..."

Oğul diyor ki: "İşte o günden sonra bana parmağı dolama olmuş biri gelse, ona "önce soyun" diyorum. " Ama doktor bey benim elim acıyor". "Neren acırsa acısın, annem bana böyle söyledi, soyunun komple muayene edeceğim."










Dr.Minkari değişik yıllarda Paris'te, Boston'da, Londra' da, Houston USA ' da bulunmuş, hastanelere gitmiş, modern cerrahiyi sabırla seyretmiş, sonra "En iyisi sen kendi işini kendin yap" demiş, yurda dönmüş, bıkmadan ve yılmadan çalışmış.
Bu arada değerli meslekdaşları Gürcan Ünal, Yılmaz Kafadar, Olcay Alver, Sadık Perek ile, midenin, yemek borusunun, pankreasın, karaciğerin, safra yollarının cerrahisi hakkında onbir kitap, yaklaşık iki bin sayfa yazmış. 250'den fazla, yerli ve yabancı dilde, makaleleri yayınlanmış.

Ayrıca cerrahiye katkılarda bulunmuş, 18 çeşit orijinal ya da modifiye ameliyat tekniği tasarlamış ve uygulamış.
Gülümseyerek ekliyor: "1985'de Sağlık Bakanlığı, durup dururken bana Gastroenterolojik Cerrah ünvanı verdi "

Dr.Minkari 1987'den beri Çağdaş Cerrahi Dergisi' nin editörü.


1992'de yaş Sınırı gelmiş çatmış, emekli olmuş. Cerrahpaşa'da kocaman bir anfide, oditorium ' da kendisi için bir tören yapılmış, dillere destan olmuş.








Vefakar dostlarını anlata anlata bitiremiyor. Salon tepeleme dolmuş. Tören başlayıncaya kadar "Don't worry.Be happy" adlı parça çalmış.





Bu müziğin nağmelere hala kulaklarındaymış. Diyor ki: "Sihir tuttu, O günden beri hiç; telaşlanmıyorum, hep mutlu oluyorum." Bu töreni o kadar çok sevmiş ki, unutulmasın diye kitabını yapmış.



1993'den beri mesleki temposunu isteyerek azaltmış, kendine zaman çalmış, geziler yapmış, kitaplar yazmış. Yazarlık onun ikinci uğraşl olmuş, onu çok seviyormuş, heyecanla sürdürüyormuş. Önce anılarını yazmış, kendisiyle ve çevresiyle alay etmiş, sonra Tören'i yazmış, daha sonra gezileri sıralamış. Şimdi sevinçten uçuyor,yeni kitabı için "Keyfimin Sepeti geldi" diyor.
Şimdiye kadar basılan anı ve gezi kitapları sırasıyla şöyle:
Bir Cerrahın Anıları
Anılar Portreler Tören
Şaştım Kaldım
Hoş ya da Boş
Neler Gördüm Neler?
Yetmişin Baharında
Keyfimin Sepeti......
Yakında yenileri geliyormuş:
Coştum Koşturn
Alaska kıyıları ve Kanada.....
Minkari gezmeyi, ama özellikle denizlerde gezmeyi, yazmayı, balık tutmayı, balıkları yüzerken seyretmeyi, videokamera ile film çekmeyi, mizahı, hikaye dinlemeyi ve anlatmayı çok seviyor.
Son zamanlarda diline bir beyit dolamış, mırıldanıp duruyor: "Kamil insan ki yaşar hatıralarla
Bir başka kerem beklemez gelecekten "
Bu kitaplar Milliyet Yayınları tarafından basılmakta ve dağıtılmaktadır.
Geldik 20 Mart 1996'ya...
Dr.Minkari diyor ki: "Birden içim nurlandı: Meslekdaşlarım beni yaşarken bir kez daha sevindirdiler, mutlu ettiler, onurlandırdılar :adımı bir dershaneye verdiler .



Düşünebiliyor musunuz? Benim, yıllarca içinde, genç meslekdaşlarıma bilgi, fazilet ve görgü aktardığım dershaneye adımı verdiler .




O gün çok sevinmiştim, ama iki ay sonra daha çok sevindim. Bizim monoblokta 6 dershane vardır. Altısına da hocaların isimleri verilmiştir, ama hiçbiri yaşamıyor. İşte ayrılık burada. Ben yaşıyorum. Bir gün o dershanede eğitim gören gençlere haber gönderdim,
-Sizlerle tanışmak istiyorum dedim.
Koştular geldiler. Onları kucakladım, dedim ki
-Ben sizin gençliğinizi kıskanmıyorum. Ben o günleri iyi kötü yaşadım. Ayrıca üstüne 50 yıl daha koydum. O yılların bana ne getirdiklerini ne götürdüklerini biliyorum. Ama sizler önünüzdeki 50 yılın sizlere ne getirip ne götüreceğini bilmiyorsunuz. Şimdi size soruyorum: Benimle zaman tünelinin içine girip el ele kol kola gezmek, beni tanımak yaşadığım dönemi öğrenmek istiyor musunuz?



Sevindiler coştular. Onlarla çok tatlı bir saat geçirdim. Şimdi bu resme bakıyorum ve uçuyorum: Tanrım ne güzel bakıyorlar ne güzel gülüyorlar.



Tarık Minkari,Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde isminin verildiği Anfide Genç Meslekdaşları ile buluştu ve sohbet etti.
Prof.Dr.Tarık Minkari, geleceğin doktorlarıyla içinde politikanın ve ekonominin olmadığı çok öze1 bir sohbet gerçekleştirdi. Konuşmasında bu güne kadar meslektaşlarının isimlerinin salonlara ölümünden sonra verildiğini vurgulayan Minkari, "Beni yaşarken sevindirdiler. Bu bana büyük gurur verdi" diyerek, adının bir anfiye verilmesinden duyduğu gururu dile getirdi.
...Meslek hayatındaki yılların tecrübesini, gençlerle paylaşan Prof. Dr. Tarık Minkari, genç meslektaşlarının ve meslektaş adaylarının sorularını cevaplandırdı...

................

Sevgili Minkari, halen dünyayı karış karış dolaşmakta, engin dünyasında ufuktan ufuğa koşmakta ve gördüklerini, bildiklerini, araştırdıklarını bizlerle paylaşmaya devam etmektedir.