PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Arefe..


kelebek35
11-26-2009, 12:25
Arefe: Zilhicce ayının dokuzuncu günü, yani Kurban Bayramı'ndan bir önceki gün demektir. Türkiye'de Ramazan Bayramı'ndan bir gün öncesine de Arefe günü denir. Aslında Ramazan Bayramı'nda arefe yoktur.

Bu günde hacılar Arafat'a çıkarlar ve vakfe yaparlar.

Arafat: Mekke-i Mükerreme'nin yaklaşık 25 km. güneydoğusunda, yaya 6 saat mesafede, ova görünümünde düz bir bölgenin adıdır. Doğu, kuzey ve güneyi dağlarla çevrilidir.

Arafat, Cenab-ı Hakkın "Tevvab = Tövbeleri çok kabul eden" sıfatının tecelli ettiği yerdir. Hz.Adem (A.S.) ile Hz.Havva'nın cennetten indirildikten sonra buluştukları yere "Arafat", buluştukları ve birbirlerini tanıdıkları güne "arefe" denilmiştir.

Dünyanın her tarafından gelen hacılar, burada topluca biraraya gelerek birbirleriyle görüşüp tanışırlar. Hacılar burda vakfe ile, ALLAH Teâlâ'nın rububiyet ve celâlini tanıyıp kendi acz ve zaaflarını, meskenet ve hakirliklerini itirâf ederler. Günahlarını itiraf ederek ALLAH Teâlâ'dan af dilemeleri, makbûl olan tevbeleri, istiğfar ve duaları sonunda geçmiş günah kirlerinden temizlenerek, cennete lâyık, "arf" isimli ALLAH Teâlâ katında mânevî, güzel kokular kazanmaktadırlar.

Arafat, Hıll bölgesinde Harem sınırları dışında kalır. Harem sınırı ile Arafat arasında Urene vadisi, Arafat'ın ortasında "Cebel-i Rahme", batısında Nemire Mescidi vardır. Bu mescidin güney kısmı, Arafat bölgesinin dışında kalır. Günümüzde Arafat, ağaçlandırılmış ve dokuz oto yol ile Müzdelife'ye bağlanmıştır.

Vakfe: Belirli bir yerde, kısa da olsa bir süre durmak, kalmak demektir. Arafat vakfesi, bir yandan insanın dünyaya ayak basışını, diğer yandan ise kıyamette ALLAH Teâlâ'nın huzurunda bekleyişini hatırlatır. Vakfe, uzun soluklu bir duruştur, duruşmadır, durulaşmadır, sabahtan akşama kadar heyecanla, korku ve ümit arası bir bekleyiştir. Mü'minin, Rabbi'nin huzurunda imanla, sebatla, umutla gerçekleştirdiği bilinçli, vakarlı, kararlı ve asaletli bir duruştur.

Hac, aslında Arafat'ta duruştan ibarettir. Bu duruşun süresi, bir anlık bir süreden, bir güne kadar uzayabilir. Burada, bütün mesele, işte o tek ânı yakalayabilmek ve o ânı ebedileştirebilmektir. Şüphesiz davete icabet eden, oraya niçin geldiğinin ve orada niçin durmakta olduğunun bilincindedir. Orası, kendini oraya davet edenin, yani Davet Sahibi'nin meydanı, O'nun sofrasıdr. Orada hacı, ALLAH Teâlâ'nın misafiridir. Orada ALLAH Teâlâ'yı bilme, tanıma ve her yerde ve her cihette yalnız O'nu görme ve bilme vardır.

Arafat vakfesi: Haccın en büyük, en önemli rüknüdürki, hac yapma niyetiyle ihrâma girmiş olan bir kimsenin Zilhicce ayının 9. günü zevalden sonra Arafat sınırları içinde bir müddet durması, kalması, bulunması demektir. Arafat vakfesi yapılmadan hac ibadeti yerine getirilmiş olmaz. Çünkü Abdurrahman b. Ya'mer (R.A.)den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz:

"Hac, Arafat'tır." (Tirmizî, Hac:57, No:889, 3/237; Ebu Davud, Hac:69; Nesâî; Menasik:203) buyurmuştur.

Arefe günü, haccın temel rüknü olan vakfenin o gün yapılması sebebiyle büyük önem taşımaktadır. ALLAH Teâlâ'nın kullarını en çok affettiği gün olan Arefe gününde saçı-başı dağılmış, toza-toprağa belenmiş bir vaziyette el açıp ALLAH Teâlâ'ya yalvaran kullarını Cenab-ı Hak mutlaka affeder. Hz. Aişe (R.Anha) validemizden rivayete göre Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyurdu:

"Cenâb-ı Hakk'ın, Arefe gününden daha çok kullarını Cehennem'den âzad ettiği hiçbir gün yoktur. ALLAH Teâlâ, Arefe günü saçları-başları dağılmış, toza-toprağa belenmiş halde Arafat'ta vakfe yapanlara rahmet ve ikramıyla yaklaşır. Sonra onlarla meleklere karşı iftihar ederek:

- Bunlar ne istiyorlar ki bütün işlerini bırakıp burada toplandılar." (Müslim, Hac: 436, No:1348, 2/982; Nesâî, Hac:194) Buyurur.


Mehmet Talû

__________________