PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Teknolojinin yararları ve zararları


DİGİMAX
01-12-2008, 14:09
Teknoloji


Teknoloji (technoslogos), techne; yapmak ve logos; bilmek anlamına gelmektedir. İnsanoğlunun gereklerine uygun yardımcı alet ve edevatın yapılması ya da üretilmesi için gerekli bilgi ve yetenektir. Bir insan etkinliği olarak teknoloji, insanlığın tarihinde bilim ve mühendislikten önce ortaya çıkmıştır.

Teknoloji Nedir?
Sözlük anlamı "bilginin, sanayideki işlemlerde sistematik olarak uygulamaya alınması" demek olan teknoloji, geniş anlamda, araştırma, geliştirme, üretim, pazarlama, satış ve satış sonrası hizmeti kapsayan bir sanayi sürecinin, etkin ve verimli bir biçimde gerçekleştirilmesi için kullanılabilecek bilgi ve becerilerin tümüdür. Teknolojik yenilik de, "üretim süreçlerinde yenilik, yeni ürünler ve yeni kurumsal örgütlenme biçimleri" olarak tanımlanmaktadır.
Gelişmiş ülkelerde, ürün rekabeti, bilimsel ve teknolojik yetkinlik rekabetine dönüşmüştür. Klasik anlamda rekabet gücünü belirleyen faktörler arasında doğal hammadde kaynaklarının bolluğu, ucuz işçilik gibi temel üretim faktörleri yer alırken, günümüzde ileri ve özellikli üretim faktörleri belirleyici duruma gelmiştir. İleri üretim faktörleri, nitelikli iş gücünü, Ar-Ge altyapısını, modern bir haberleşme ağını ve bilişim (enformasyon) teknolojilerinin etkin kullanımını içerirken, özellikli üretim faktörleri, belirli alanlarda yoğunlaşmış bilgi ve beceriye sahip iş gücü ile bilgi ve deneyim birikimini içermektedir.
Diğer yandan, başta elektronik, enerji, bilişim, uzay, biyomühendislik, organik kimya endüstrileri gibi "bilim ve teknoloji temelli" sektörler ile bunların bir bileşkesi olan savunma sanayii, en yüksek oranda katma değer yaratan, dolayısı ile toplumsal refaha katkıları en yüksek olan sanayi dalları olarak ortaya çıkmaktadırlar.

Teknolojinin Önemi
Sanayileşmenin en belirgin ögesi teknoloji üretebilmektir. Teknoloji üretebildiğiniz, bilgiyi ürün tasarlamada kullanabildiğiniz takdirde ticarette rekabet üstünlüğünü, savunma sistemlerinde de caydırıcılığı sağlayabilirsiniz. Kimse kendisine üstünlük sağlayan bir şeyi başkasına vermeyeceğine göre salt teknoloji transferi yaparak sanayileşmemiz ve kalkınmamız, savunma sistemlerinde de caydırıcılığı sağlamamız olası değildir. Bu nedenle amaç kendi teknolojimizi kendimizin üretmesi olmalıdır. Kendi teknolojisini üreten bir sanayileşme ile ulusal ekonomiye, ülkenin mühendislik gücüne ve ulusal teknolojiye en yüksek katkıyı sağlayabilir, beyin göçünü önleyebilirsiniz.
Teknolojiyi kısaca bilimsel bilgiden yararlanarak yeni bir ürün geliştirmek, üretmek ve hizmet desteği sağlamak için gerekli bilgi, beceri ve yöntemler bütünü olarak tanımlayabiliriz. Bu duruma göre özgün üretim için gerekli safhaları da dörde ayırabiliriz.

ØBilimsel bilgiye ulaşmak veya geliştirmek
ØBilgiden faydalanarak bir ürün tasarlamak (tasarım yeteneği veya teknolojisi)
ØTasarlanan bir ürünün üretim tekniklerini belirlemek (üretim teknolojisi)
ØÜretim

Bir ürün geliştirmek için gerekli malzeme ve ekipmanı çeşitli kaynaklardan bulabilirsiniz. Bu nedenle önemli olan tasarım yeteneğine sahip olmaktır. Tasarım yeteneğine sahipseniz her şeyi yapabilirsiniz. Bağımsızlık da bundan sonra gelir.
Teknoloji ülkelerin gelişmişlik düzeyini belirlemekte ve uluslararası yarışta, sahibine büyük bir ticari üstünlük sağlamaktadır. Dünya ulusları teknoloji üretebilenler ve üretemeyenler olarak ikiye ayrılmakta, teknoloji üretemeyen uluslar az gelişmiş uluslar olarak sınıflandırılmaktadır.
Gelişmiş ülkelerde, ürün rekabeti, bilimsel ve teknolojik yetkinlik rekabetine dönüşmüştür. Klasik anlamda rekabet gücünü belirleyen faktörler arasında doğal hammadde kaynaklarının bolluğu, ucuz işçilik gibi temel üretim faktörleri yer alırken, günümüzde ileri ve özellikli üretim faktörleri belirleyici duruma gelmiştir. İleri üretim faktörleri, nitelikli iş gücünü, Ar-Ge altyapısını, modern bir haberleşme ağını ve bilişim (enformasyon) teknolojilerinin etkin kullanımını içerirken, özellikli üretim faktörleri, belirli alanlarda yoğunlaşmış bilgi ve beceriye sahip iş gücü ile bilgi ve deneyim birikimini içermektedir.
Diğer yandan, başta elektronik, enerji, bilişim, uzay, biyomühendislik, organik kimya endüstrileri gibi "bilim ve teknoloji temelli" sektörler ile bunların bir bileşkesi olan savunma sanayii, en yüksek oranda katma değer yaratan, dolayısı ile toplumsal refaha katkıları en yüksek olan sanayi dalları olarak ortaya çıkmaktadırlar.

Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkelerde Bilimsel Araştırmalar, Teknoloji Geliştirme Çalışmaları ve Üretim Teknolojileri Arasındaki İlişki

Bu nedenle de günümüzde, ülkelerin, özellikle bu alanlarda sahip oldukları bilim ve teknoloji altyapıları ve bu altyapıyı sanayi süreçlerinde kullanarak ürüne, dolayısı ile toplumsal refaha dönüştürebilme yetenekleri, gerek ekonomik, gerekse politik açıdan stratejik öneme sahip, dikkatlice korunması gereken milli varlıklar olarak değerlendirilmektedir. Günümüzde, sahip oldukları bilimsel ve teknolojik bilgiyi, entegre süreçler içinde ürüne ve toplumsal refaha dönüştürebilen ülkeler ile bu süreç entegrasyonunu başaramamış ülkeler arasındaki anlayış ve uygulama farkı, gelişmiş ve gelişmekte olan ülke tanımlamasında kullanılan önemli araçlardan biridir.
Gelişmiş ülkelerde yapılan bilimsel araştırmalar, bu araştırmalar sonucunda geliştirilen yeni teknolojiler ve bu teknolojilerin yeni üretim ve ürün teknolojilerine dönüşmesi süreçleri, iç içe, biribirini takip eden süreçler olarak ortaya çıkmaktadır. ABD, Almanya ve Japonya gibi ülkeler bu kategoride yer almaktadır.
Gelişmekte olan ülkelerde ise bu süreçlerin entegrasyonu zayıftır. Türkiye gibi dünya bilim literatürüne katkısı az olan ülkeler ve hatta eski SSCB ve Hindistan gibi dünya bilim literatürüne katkısı yüksek ancak bu birikimi toplumsal refaha dönüştürememiş ülkeler ikinci sınıfa giren ülkeler olarak değerlendirilmektedir.
Bilimsel araştırmalar açısından bakıldığında, bu ülkeler, gerek bilimsel ve akademik kuruluşlar, gerekse bilim adamları düzeyinde işbirliği ve bilimsel çalışmalara katılım açısından, gelişmiş ülkeler ile sıkı ilişkiler içinde olabilmektedir. Ancak bu ilişkiler ve yapılan çalışmalar ile kazanılan bilgi birikimini, teknolojiye ve ürüne dönüştürecek mekanizmaların gelişmemiş olması nedeniyle, bu ülkelerin yeni teknolojiler ile tanışması nadiren bu teknolojilerin gelişme safhasında, çoğunlukla da bu teknolojilerin üretim ve ürün teknolojilerine dönüşmesinden sonra, "teknoloji transferi" ile mümkün olmaktadır. Ancak, bu şekilde sahip olunan teknolojiyi, yeni türev teknolojilerin gelişimini sağlayacak "Ar-Ge /tasarım teknolojisi" olarak değil, belli bir ürüne özel "üretim teknolojisi" olarak değerlendirmek gerekir.
Bilim ve teknoloji temelli bir sanayi dalı olan savunma sanayii, gelişmekte olan ülkeler için bu olumsuz tabloyu ortadan kaldırabilecek bir fırsat olarak ortaya çıkmaktadır. Savunma sistemleri tedarik süreçlerinin, hem savunma ihtiyaçlarının karşılanması hem de kritik teknolojilerin edinilmesi ve ülkenin teknoloji alt yapısının geliştirilmesi amacıyla kullanılması, gelişmiş ülkeler tarafından başarıyla uygulanan bir bilim-teknoloji-üretim süreçleri entegrasyonu yöntemdir. Savunma harcamalarına büyük kaynaklar ayrılan ülkemizde de, hem bilimsel araştırma, yeni teknoloji üretme ve yeni ürün geliştirme süreçlerinin entegrasyonu, hem de bu çalışmaları toplumsal refaha dönüştürülebilecek mekanizmaların kurulması için, savunma sanayiini temel platform olarak belirlemek en doğru yaklaşım olacaktır.




Olumsuz yönleri
dünyamız ilk çağlarından beri sürekli bir değişim içerisindedir. yapılan icatlar ve keşifler sürekli ve durmaksızın bir gelişme sürecine sokmuştur dünyayı. insan akıllanmış, sadece bilek ile değil akıl yolu ile üstün gelinebileceğini görmüştür. hayat zamanla her geçen gün daha da kolay olmaya başlamıştır. bunun faydaları tabii ki oldukça fazladır. ancak yin yang doğruluğunu bu noktada da kanıtlamıştır. neydi efendim ? her iyiliğin içinde bir kötülük, her kötülüğün içinde bir iyilik vardır. gerçekten de öyledir.

zamanımızda insan ilişkileri oldukça yıpranmıştır. paranın icadı ile başlayan süreç kapitalizmin yayılmasıyla insan vaktinin birçoğunu öldürmüştür. dolayısıyla herkes ister seve seve ister zike zike kendi derdine düşmek zorunda kalmıştır. ister istemez ben çok paylaşımcı biriyim diyen kişilerde bile egoizm vardır. yok diyen yalan söyler. şöyle bir düşünelim taş devirlerini… toplamacılık ve avcılık ile yaşanan bir hayat. ticaret var ama takas yoluyla yapılıyor. biri hayvan derisi topluyor, öteki meyve topluyor. daha sonra da birbirleriyle takas edip, ihtiyaçlarını gideriyorlar. bu insanlar modern insandan daha cahildiler fakat modern insanın zaafları onlarda yoktu. uğruna ölünen para mevcut değildi. belki de öylesi daha iyiydi.

teknoloji iletişim alanında da çığırlar açıp çığırlar kapatmıştır. önceleri ateş, güvercin gibi yöntemlerle haberleşen insanoğlu graham bell ile telefonu tanımıştır. posta sistemi de gelişim göstermiştir. daha sonra telefon ilerletilmiştir. ve daha sonra birçok insanı asosyalleştirecek bir zıkkım olan internet de bunun üzerine yamanmıştır. eskiden en ufak bir şey için bile kapı kapı dolaşılıp bire bir haber verilirken artık ruhsuz kısa mesajlar veya e-mailler almaktayız. bizim köyde bir düğün olduğunda köy gençliği gruplara ayrılıp bütün kapıları tıklatıp haber verilir. şimdi bu samimiyetsiz davetiyelerle halledilmektedir. o sıcaklık, o samimiyet maalesef kaybolmaktadır. bu bir kolaylık olarak gözükse de aslında insanların yavaş yavaş birbirinden uzaklaşmasıdır. ziyaret yerine telefon açarak konuşmak bunun en belirgin göstergesidir. oysa ne demişler, bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.

siyaset alanında da feci zararlar görmüştür ademoğlu. çare hep savaşlarda görülmüştür. eskiden sapanlarla, sopalarla savaşan insanlar, ki bunlar sadece sorun olan toplumlarla savaşmışlardır, sürekli kademe atlamışlardır. kılıç, mızrak, ok, zırhlar, hayvanlar, mancınık ve benzer şeyler savaşlarda kullanılmaya başlanmıştır. ve barutun ateşli silahlarda kullanılmasıyla insan kendisini içinden çıkılmaz bir kısır döngünün içerisine atmıştır. bu konuyu köroğlu benden selam olsun bolu beyi’ne eserindeki bir mısrada çok güzel anlatmıştır. ‘’tüfek icat oldu mertlik bozuldu’’. gerçekten de böyledir. üstelik tüfekle kalsa iyi, artık atom bombaları, kimyasal ve biyolojik silahlar da boy göstermiş, kardeş kardeşi öldürmeye başlamıştır. aslında hiç tanışmayan, hiç birbirini görmeyen, aslında hiçbir ilgisinin olmayan kişiler birdenbire düşman kesilmişler. yakıp, yıkmak, kan dökmek marifet olmuştur. kendi türüne bu kadar zarar veren bir başka canlı türü var mıdır acaba ?

ekolojik düzen ve çevre de nasibini almıştır. canlı türlerinin bazılarının soyları tükenmiş, bazıları tükenmek üzeredir. atmosferdeki ozon tabakası delinmiş, güneşin zararlı ışınları insan derisine işlemektedir. endüstri uğruna ormanlar, dünyanın akciğerleri katledilmiştir. soluğumuz hava artık kirlidir. oysa yemyeşil çayırlarda koşup eğlenmek ister deli gönül. çekmek ister mis gibi oksijeni ciğerine… artık bunu yapabilmek çok zordur.

bilgisayarın icadı ile hayat standartlarının birçoğu kökten bir değişime uğramıştır. en basitinden en kapsamlısına kadar hayatın her alanında kullanılmaya başlanmıştır. birçok şeyi kolaylaştırdığı gibi birçok şeyi de alıp götürmüştür. özellikle internetin hayata girmesiyle birçok şey değişmiştir. öncelikli gözlüklü insan sayısı artmış, nice hayatlar bir monitörün önünde heba edilmiş, o zararlı radyasyonlar yutulmuş, toplum içerisinde geçen süre azalmış, insan avcıları bu teknolojiden faydalanarak nice canlara kıymış, öyle etmiş, böyle etmiş… ve dünya şimdiki haline gelmiş. bilgisayar olan bir ortamda insanın önemi azalır, aklı bilgisayara kayar olmuştur. rakı masası kurarsınız arkadaşınız gider porno sitelere bakar. sevgiliyle vakit geçirmek isterseniz internet alemine bir dalar bir daha çıkmaz. yakınlık azalır. bilgisayar aslında sinsi bir katildir. birçok şeyi aheste aheste öldürmektedir.

aslında anlatılacak o kadar çok şey vardır ki saymakla bitmez. bu sadece kısa bir özet olup, tespitlerle ve gözlemlerle kafamda taslağı her geçen gün hazırlanmaktadır. bu zararlar benliğimizi ciddi şekilde kötü etkilemektedirler. önüne geçilmezse farkına varamayacağımız felaketler bizleri beklemektedir.