PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Dağdan inmenin sonu (Ekrem DUMANLI)


kelebek35
10-20-2009, 12:10
"Demokratik açılım"ın ana hedeflerinden birisi, kuşkusuz, terör eylemlerinin son bulmasıdır. Artık eskisi gibi terör faaliyeti yürütülmesi mümkün değil.
PKK da bunun farkında. Hem dünyanın terör olayları ve örgütlerine yaklaşım biçimi değişti, hem Türkiye'nin geldiği aşama teröre geçit vermeyecek hale geldi. Bu nedenledir ki PKK, dağ başında yalnızlaştı; pozisyon değiştirmezse daha da yalnızlaşacak.

Tabii ki 11 Eylül saldırısının akabinde Amerika terör kavramına yeni bir anlam katarak, terörü global bir tehlike ilan etti. El Kaide'ye karşı yürüttüğü mücadele terör örgütleriyle başı belada olan ülkeler için de bir model haline geldi. Bu çerçevede ABD'nin PKK'ya destek vermesi imkânsız. Bu nedenle Türkiye-Amerika ilişkileri, PKK'nın çanına ot tıkayacak yaptırımlara doğru kaydı. Geçen hafta PKK liderlerinden Murat Karayılan ve Zübeyir Aydar'ın "uyuşturucu taciri" ilan edilmesine kadar yaşanan süreç PKK'ya alacak nefes bıraktırmıyor.

Türkiye, diplomatik yolları kullanarak ve "demokratik açılım"ı zorlayarak dünya kamuoyunun desteğini aldı ve terörün belini kıracak hamleler yaptı. Bu hamleler nedeniyle PKK'nın Avrupa'dan aldığı siyasî destek, sıfır noktasına doğru kayıyor. Çünkü son yıllarda Türkiye'nin yaptığı demokratik reformlar, Avrupa'nın şiddetli eleştirilerini akim bırakıyor. Kürtçe dil kursları açıldı. Rağbet bulmadığı için bu kurslar kapansa bile atılan adımlar reform hanesine yazıldı. Devlet, Kürtçe üzerindeki yasakları kaldırdı. Kürtçe TV istasyonu açıldı, özel kanalların yolları bile açıldı. Kürtçe şarkılar her kanalda rahatça söylenebiliyor...

Bu cesur adımları, faili meçhul cinayetlerin üzerine gidilmesi takip etti. Yargı, Diyarbakır'da açtığı bir dosyayla yetkisini aşıp halkın bir bölümüne kanunsuz güç kullanmakla suçlanan kişileri mahkemeye davet etti. Asit kuyuları açıldı, meçhul kabirlerde faili meçhuller arandı. Hatta bu tür olaylarda adı geçen ve halen muvazzaf olan subaylardan insan haklarını ihlal eden eylemlerin hesabı soruldu. İddialar, bazı komutanları hapishaneye kadar sürükledi.

Hal böyleyken örgütün "halkımıza zulmediliyor" demesi ya da "halkın kültürel hakları verilmiyor" gibi bir söyleme sığınması artık çok zor. Örgüt böyle söylese bile insanlar "Kardeşim devlet daha ne yapsın?" diye sorar. Terör örgütünün suiistimal ettiği hassas sorunlar ortadan kaldırıldıkça PKK'nın inandırıcılığı da buharlaşıyor. Bu durum dışarıda da böyle. Yakın zamana kadar bölge ülkelerinden lojistik destek alan PKK'nın bugün aynı rahat ortamı yakalaması düşünülemez. Türkiye, Suriye'yle bu kadar yakınlaşırsa, Kuzey Irak ve merkezî Irak devletiyle stratejik işbirliği yaparsa bu ülkelerin PKK'ya destek vermesi eskisi kadar kolay gerçekleşebilir mi? Tabii ki hayır!

PKK, Türkiye'nin yürüttüğü diplomatik kuşatma harekâtı sonrasında dağ başında sıkışıp kaldı. Kaçacak yer de yok, sığınacak hami de. Üstelik mazeretler de bir bir ortadan kaldırıldı, kaldırılıyor. Uzun süre dağda kalan örgüt üyelerinin yaşadığı sağlık sorunları da artık herkesin malumu. Geriye tek bir çare kalıyor: Silahlara veda! Yani dağdan inmek, normalleşen bir ülkede insan gibi yaşamak...
DTP'nin silah bırakma eylemini şova dönüştürmek istemesi, örgüt mantığıyla düşünüldüğünde, anlaşılır bazı özelliklere sahip. Örgütün lider kadrosu, teslim olmanın örgütte yol açacağı travmayı herkesten iyi biliyor olmalı. Bu psikolojiyi perdelemek için şov yapmalarına gerek yok. Ancak o şovun peşine takılıp tahriklere kapılıp dağdan iniş sürecini yok saymaya da gerek yok. Sonuçta bir süreç yaşanıyor; asıl önemli olan bu.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal "PKK'nın dağdan inmesini memnuniyetle karşılıyorum." demiş. Çok haklı. Bu süreç devam ederse gencecik fidanlarımızın al bayraklı mahzun tabutlarını artık görmeyeceğiz. Her bir ferdin birinci sınıf vatandaş olarak yaşamasını hedefleyen "demokratik açılım"ın gerçek anlamı esas o zaman anlaşılacak...

Ekrem DUMANLI
Zaman