PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Ramazan hakkında konuşmak için iman etmiş olmalı


Hasret
08-22-2009, 19:00
Ramazan hakkında konuşmak için iman etmiş olmalı

Ramazan ayı hakkında bir sürü boşboğaz adam, yine ileri geri konuşmaya, haber yapmaya, yalan ve iftiralarla oruç ibadetinin önemini gölgelemeye başladı bile. Şeytanvari tiplerin elbette vazifeleri budur, normal karşılanmalı ve olağan görülmeliyiz.
Oysa Ramazan-ı Şerif hakkında bir kişinin konuşabilmesi için öncelikle Müslüman olması gerekir ve beklenir. Müslüman olmadan Müslümanların yaptığı bir ibadet hakkında konuşmak, ileri geri laf üretmek, olsa olsa şeytana arkadaşlıktan başka bir şey değildir.
Bu sebeple; “Ramazan ayı şeytanların kovulduğu ve bağlandığı aydır” derler. Biz insanlar da iki cins şeytandan biri olan insan şeytanlara aldırış etmeden, ibadetimizin gereklerini yerine getirmeli ve bu şeytan güruhundan uzak durarak onları duymamalıyız.
Ramazan ve önemi hakkında okunabilecek, öğrenilebilecek o kadar çok samimi yazılmış eserler var ki; dinden-diyanetten uzak insanlardan Ramazan’ı öğrenmek yerine, oruca inanan ve iman eden insanlardan öğrenmeli ve bilgilenmeliyiz.
İşte o inanmış yüreklerden biri de Sezai Karakoç’tur. “Oruç ülkesi” adlı yazısından alıntı yaparak, insan şeytanlara neden aldırış etmeyeceğimizi birlikte görelim istedim.
“Oruç, ****fizik âleme açılan pencerelerin ortamıdır Mü’min için. Fizik karartıların gönül ışığıyla silinişi. Öteleri görüş ve ötelere eriş, maddi perdelerin inceltile inceltile öteyi gösterir hale getirilişi.
Kalbimiz, İslâm’ın kişi için tayin ettiği edimlerle Mü’min kalbi haline gelir. Oruçla, namazla, hac ve zekâtla, kalb kalb olur. İnanç, kalbde bu tür tecrübelerin tekrarıyla kökleşir. İnançtan davranışa, davranıştan inanca sürekli bir akış, oruç, namaz ve hac gibi ibadetlerin sağladığı bir kan dolaşımıdır. Sebepsiz değildir oruç, sebepsiz değildir namaz. Mü’min kişiliğinin oluşması için temel taşlarıdır. Bina, ruh binası bunlarla kuruludur. Maneviyatın kalesi, bunlarla yıkılmaz olur, pekişir.
Zaman, insanı hep ölüme doğru götürürken, Ramazan gelir, diriliş ayı başlar. Oruç ayı insanı ölüme değil, diriliş aydınlığına götürür. Ab-ı hayatta yıkanmaya, çiğ tanesinde göğü seyretmeye ve gökkuşağının altından geçmeye... Oruçsuzluk ne büyük bir boşluk olurdu, oruç zorunlu olmasaydı Mü’min için. Tek kişiyle başlar ve biterdi o. Oysa Ramazan’da tüm Müslümanların 1 ay oruç tutması, orucu toplum olayı haline getiriyor. Somut hale geliyor toplum ortasında oruç anıtı.
Tabiatı daha iyi hissetmek ve dinlemek, onun söylemek istediğini daha iyi anlamak için oruç mucizesine sahiptir Müslüman. Kavramların yeniden yoklanması, tanımların yeniden yapılması için çıkarılmış bir davetiye gibidir oruç gündüzleri ve geceleri. Ve her yıl zayıflayan toplumun din bağı, yeniden güçlenir onunla. Dinin kası ve damarları çalışır.
Oruç, insanı yeniden var olma, yeniden yapılanma, yoğrulma yolunda bir ay süren bir çileye tâbi tutar. Riyazetlerin en güzeli, en ilâhisi, en içlisidir o. Oruç; ruhun madde üzerindeki zaferini ilân için verdiği bir savaşın adıdır. Zorludur bu savaş. Sonunda, hasat derlenir bu iradenin savrulduğu harmandan.
Hırsla, ihtirasla dünyaya bağlanmanın, adeta ahireti unutmanın mevsimlerinin geçtiğini, din gününün geldiğini ilân eden bir sancaktır çekilmiş insanlık ufku burçlarına oruç. Oruç, dereceler halinde, belli sürelerde dünyanın tatil edilmesi demektir insan için. Ve ahiretin örtülerinin kat kat açılması demek. Süreklice bir gidiş geliş, bir med cezir dünya ile ahiret arasında. İnsan, bu gidiş gelişledir ki en büyük ilerlemesini yapacaktır ruh ve maneviyat alanında.
Çağımız, sadece maddi sağlığa önem veren bir çağ. -Gerçi o da bugün hiçbir çağda olamayacak kadar tehlikeyle karşı karşıya- ruh sağlığı, beden sağlığından önce gelir. Çünkü: beden sağlığına dikkat de, ancak ruh sağlığı olanlar gösterecektir. Oruç, beden sağlığı için de tükenmez bir sıhhat hazinesi gibi etkide bulunmaktadır. Gıdaların tazelenen idraklerle alınması, herhalde vücudun dirilişinde birinci uyarı ve bilinç yerine geçecektir.
Ay gelip Ramazan’ı getirdiğini müjdelediğinde ne kadar sevinsek azdır. Bize Müslümanlığımızın daha bir güçlenip ilerideki yıllara geçeceğinin garantisini getirmiştir çünkü. Bize, gündüzü ve geceyi tüm anlamıyla getirmiştir. Namazları, sabırları ve şükürleri, hamdleri getirmiştir. Rızkı, rızk düşüncesini ve tevekkülü getirmiştir.”