PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Gebelik Sorunlarının Tümü...


Hasret
05-14-2009, 15:34
Gebelik Sorunlarının Tümü......
Gebelik, hem psikolojik hem de fiziksel değişikliklerin bir arada yaşandığı bir dönemdir. Bu değişiklikler; gebeliğin farklı dönemlerinde farklı etkinimlerle yaşanır.
Gebelik, hem psikolojik hem de fiziksel değişikliklerin bir arada yaşandığı bir dönemdir. Bu değişiklikler; solunum sistemi, sindirim sistemi, hormonal sistem, kalp ve damar sistemi ve kan dolaşımı düzeyinde, gebeliğin farklı dönemlerinde farklı etkilenimlerle yaşanır.
Düzenli doktor kontrolü ve bilinçli davranarak bu tip rahatsızlıklar büyük oranda kontrol altına alınabilir.

Bulantı ve Kusmalar

Genellikle gebeliğin erken dönemlerinde başlayıp ilerledikçe hafifleyen ve gebeliğin 16. haftasına kadar kaybolan bulantı ve kusmalar, sabah vakitlerinde ortaya çıkar ve gebe kadınların yarısından fazlasını etkiler. Yaşam kalitelerini etkileyebilecek kadar önemli boyutlara ulaşabilir.
Düşük kan şekeri, B6 vitamini azlığı, potasyum ve magnezyum dengesizliği bulantıya neden olabilir. İyi ayarlanmış bir diyette bu vitamin ve mineraller yeterli miktarda bulunmalıdır.
Bulantı ve kusmalarını azaltmak için bazı uygulamalar ve önlemler vardır. Bulantı ve kusmalar en geç 16 haftalara kadar kaybolur. Bu nedenle bu zaman içerisinde önlem almak genellikle yeterlidir.

Bulantı ve kusmaları azaltmak için alınabilecek önlemler şöyle sıralanabilir.

Ø Sabah uyanınca, kalkmadan önce, kuru ekmek, kraker veya diğer tahıl ürünlerinden yapılmış yiyeceklerin yenmesi bulantıyı azaltabilir.

Ø Az az ve sık sık yemek yenmeli, bir kerede çok fazla yenmemelidir.

Ø Yağlı ve kızartılmış besinlerden sakınılmalı ve pişirildiği esnada kokusunda kalınmamalıdır. Bu gıdaların sindirilmesi güç olduğundan bulantıya sebep olur.

Ø Yemeklerden sonra biraz dik durmak bulantıyı azaltacaktır.

Ø Yemek pişirirken camı açık tutmak ve kokusundan uzak durmak gerekir.

Ø Bulantı hissedildiğinde azar azar gazoz veya maden suyu içilebilir.

Ø Sıvı gıdaları öğünlerde değil, katı yiyeceklerden bir saat kadar sonra öğünler arasında yiyin, böylece midenin gerilmesi engellenerek kusmalar engellenecektir.

Ø Gece alınan hafif yemekler mesela yoğurt, süt, meyve suyu, ekmek veya küçük bir sandviç sabah bulantısını azaltır.

Ø Yataktan yavaşça kalkılmalı ve ani hareketlerden kaçınılmalıdır.

Ø Dişlerin fırçalanması yemekten hemen sonra yapılmamalı, biraz beklenmelidir.

Ø Stresten uzak durulmalı, ayakları uzatılıp baş hafifçe yükseltilerek gün boyunca dinlenilmelidir.

Ø Kısa yürüyüşler yapılarak veya pencere açık uyumaya çalışarak temiz hava alınabilir.

Ø Ekşi, turşu veya limona benzer şeyler tüketilebilir.

Alınan önlemler ile sorun azalmıyor ise, önlemlere ek olarak gerekli tıbbi tedavide kusmayı önleyici ilaçlar, vitaminler ve mineraller tavsiye edilir. Bunlar ancak doktor kontrolünde kullanılmalıdır.

Hasret
05-14-2009, 15:34
Gebelik Reflüsü
Mide yanmasının en sık sebebi, “reflü” olarak bilinen mide içeriğinin yemek borusuna doğru geri kaçmasıdır. Mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçması sonucunda mide asidleri yemek borusunu tahriş eder.
Gebelik, reflü oluşumunun sebeplerinden bir tanesidir. Fizyolojik olarak gebelik, hem bebeğin büyümesi sonucunda karın içi basıncın artması hem de hormon düzeylerinin yükselmesine bağlı olarak reflü nedeni olabilir. Her 100 gebeden 45 ile 80 'i gebeliği boyunca reflü ve buna bağlı mide yanmasından yakınmaktadır. Görülme sıklığı %25’tir.

Gebelikte reflü’nün normalden daha sık olarak ortaya çıkmasının mekanik ve hormonal nedenleri vardır. En önemli neden büyüyen uterusun (rahmin) mideyi yukarıya itmesi olarak görülen mekanik nedendir. Bu şekilde artan karın içi basıncı reflü oluşumuna neden olur.

Diğer bir neden sindirim sisteminin çalışmasının hormonların (özellikle progesteron hormonu) etkisi altında yavaşlaması sonucunda alt özefagus sfinkter basıncının azalması ile yemek borusunda dalga şeklinde hareketlerle ilerleyen yiyeceklerin gidişinin gebelik sırasında yavaşlamasıdır. Midenin boşalması gecikmekte ve yiyecekler sindirim sisteminden daha yavaş boşalmaktadır. Bunun sonucunda hazımsızlık, şişkinlik ve bulantı hissi gibi şikayetler de görülmektedir. Ayrıca mide ile yemek borusu arasındaki büzücü kas yine gebelikte artan progesteron hormonu etkisiyle gevşemekte ve mide asit içeriği yemek borusuna geçerek göğüste yanma şikayetine yol açabilmektedir.

Tedavide esas, yaşam tarzı değişikliğidir.Düzenli ve sağlıklı yeme alışkanlığının yanı sıra anne ve bebek için olumsuz etkisi olmayan tamamen fiziksel etkili bir ilaç kullanılmasıdır.
Tedavi anne ve bebeğe zarar vermeden uygulanmalıdır.

Hasret
05-14-2009, 15:34
Reflüye karşı alınacak önlemler
Ø Bulantı ve kusmayı önlemek için, az az ve de sık sık beslenilmelidir.
Ø Fazla asitli gıdalar ile aşırı acılı, ekşili, baharatlı, yağlı gıdalardan uzak durulmalıdır.
Ø Fazla miktarda çay, kahve ve çikolatadan sakınılmalıdır.
Ø Kızartma türü gıdalar yerine haşlama türü gıdaları tercih edilmelidir.
Ø Ayrıca mide yanmasını artıran ani öne eğilmeler gibi hareket ve pozisyonlardan kaçınılmalı, geceleri yatarken başın altına bir yastık daha konarak baş biraz daha yükseltilmelidir.
Ø Yemekten sonra 2-3 saat yatılmamalıdır.
Ø Her şeye rağmen mide yanması çok fazla ise doktor kontrolünde antiasit alınabilir.

Varisler
Hamilelikte varis oluşma olasılığı daha yüksektir. Gebelikte bebeğin ihtiyaçlarını karşılamak için vücutta dolaşan kan hacmi artar. Bu nedenle kan damarlarında genişleme ve elastikiyetinde azalmalar olur. Dolaşımda daha fazla kan yer aldığı için elastikiyetin ve tonusun bozulduğu yerlerde, özellikle bacaklarda kan göllenir. Büyüyen uterusun ana toplardamarlara yaptığı baskı toplardamarlardaki göllenmeyi artırır. Böylece vücudun alt taraflarındaki toplardamarlarda kan akımı yavaşlar, kan göllenir ve varisler ortaya çıkabilir. Gebelikte artan miktarlarda salgılanan progesteron hormonunun damar düz kasları üzerindeki gevşetici etkisi varis oluşumunu daha da kolaylaştırır.
Gebelikte ortaya çıkan varislerin bir çoğu gebelik bittiğinde kendiliğinden kaybolur. Ancak tonusu ileri derecede bozulan damarlardaki varisler kalıcı olabilir.Bunlar için tedavi gerekir.

Hasret
05-14-2009, 15:35
Korunmak için alınabilecek önlemler şöyle sıralanabilir;
Ø Uzun süreli ayakta kalmalardan kaçınılmalıdır.
Ø Her fırsatta ayakların yukarı kaldırılarak dinlendirilmelidir.
Ø Egzersizler yapılmalıdır. Ancak spor yapmak için gebeliğin en azından ilk 4 ayının tamamlamış olması gerekir.
Ø Ayrıca varis çorabı kullanmak şikayetleri azaltır.

Hemoroid (Basur )

Gebelik, hemorid görülme riskini arttıran bir faktördür. Hemoroidler,bacakta oluşan varislerin anüste oluşmuş şekilleridir. Gebelikte kan hacminin artmasına bağlı olarak özellikle vücudun alt yarısında toplardamar içi basınç artar. Büyüyen uterusun ana toplardamara baskı yapması bu basıncı arttırır ve akım yavaşlar ve sonuç olarak yüzeyel toplardamarlarda varisleşme ortaya çıkar. Ayrıca, gebelikte bağırsaklar yavaş çalışır ve kabızlık çok yaşanır. Uzun süren kabızlık sonrası ise, hemoroid görülebilir. Hemoroid, gebelikte en sık görülen varis tipidir.
Kabız olmamaya dikkat edilmeli, fazla ayakta kalınmamalı devam ederse doktora danışılmalıdır.

Anemi (Kansızlık)
Fetus büyürken yaklaşık 200-300 mg demir gereksinimi oluşur. Gebeliğin son döneminde bir kadının gebe olmayan bir kadına göre demir ve folik asit gereksinimi 6 kat daha fazladır.
Sağlıklı beslenen ve kan hemoglobin değeri yüksek olan gebelerde genellikle anemi sorun yaratmaz. Günlük diyetle karşılanamayan gereksinim demir içeren ilaçlar kullanılarak desteklenebilir. Ancak kullanımda aşırıya kaçmamak gerekir.
Günlük diyette karaciğer, balık, etle birlikte yeşil yapraklı sebzeler, kepekli un, kurutulmuş meyvaların bulunması anemiden korunmak için önemlidir.

Hasret
05-14-2009, 15:35
Preeklampsi
Normal değerleri 120/80 olan kan basıncının gebeliğin 24. haftasından sonra 140/85 mmHg ya da daha yüksek olmasıdır. İlk gebeliklerde, çoğul gebeliklerde çok genç ya da 34 yaşından büyük gebelerde daha sık görülür.
İlk olarak istirahat, tuzun kısıtlanması ve bol proteinli diyet (http://www.bayanlife.com/) önerilir. Yapılan kontrollerde bulgular hala devam ediyorsa kan basıncının düzeltilmesi için tedaviye başlanmalıdır.

Toksoplazma
Anne adayı için zararsız olup bebeğin sinir sisteminde ciddi sorunlara yol açabilen bulaşıcı bir hastalıktır. Bir parazit türü olan toxoplasma gondiinin vücuda girmesiyle oluşan bir hastalıktır. Bu parazit bazı hayvanlarda bulunur. Bu hayvanların etlerinin çiğ ya da az pişirilerek yenmesi ile insana bulaşır. Kedilerin dışkılarından da bulaşabilmektedir. Hastalığı önlemek için etler iyi pişmiş, çiğ tüketilen sebze ve meyveler da iyi yıkanmış olarak yenmelidir.

Kabızlık
Gebeliğin ileri dönemlerinde, büyüyen rahmin bağırsaklara baskı yapması ve salınan bir takım hormonların bağırsak kaslarını gevşeterek tembelliğe neden olmasından dolayı meydana gelir. Dışkılamada zorluk çekilir. Önlemek için lif açısından zengin besinler alınmalı bol su içilmelidir.

Anal fissür ( Anüs çatlakları )
Anüs mukozasında meydana gelen çatlaklardır. Bunlar gebelikten ziyade doğum sırasında zorlanmalar ile oluştuklarından,genellikle doğum sonrasında fark edilirler. Bunlarda ağrı ve kanama yaptıkları için sıklıkla da hemoroidler ile karıştırılırlar. Lokal uygulanan ilaçlar veya küçük cerrahi yöntemlerle tedavi edilebilirler.

Kramplar ( Bacak kasılmaları ), Uyuşmalar
Genellikle gebeliğin ortalarından sonra görülmeye başlayan ve genellikle baldır kaslarında ortaya çıkan, ağrılı kasılmalardır. Sıklıkla geceleri ya da sabah uyanırken yapılan genleşme hareketleri sırasında ortaya çıkar.Vücudun gerilmesi sırasında aniden ortaya çıkar ve 1-2 dakika boyunca süren ağrılı bir kasılma ile devam eder.En iyi tedavi yolu kramp anında oluşan uzvu yere ko¤¤¤¤¤ kuvvetlice ovuşturmak, masaj yapmaktır.
Gebelik ilerledikçe zaman zaman,özellikle ellerde,başparmak,1. ve 2. parmaklarda uyuşma ve sızlamalar olabilir.Bu parmakların duyusunu sağlayan median sinir,ilerleyen gebelikle birlikte meydana gelen ödeme ( şişlik ) bağlı olarak sıkışır ve bu tip şikayetlere neden olur. Şikayetler genellikle sabah kalkınca daha belirgin olmakla birlikte gün içinde azalarak kaybolur. Gebelik bittiğinde bu da kendiliğinden,tedavi gerektirmeksizin kaybolacaktır.

Hasret
05-14-2009, 15:35
Gebelik ve Diş Sağlığı
Halk arasında yaygın olarak hamileliğin diş çürüklerine sebep olduğu düşünülür ancak gerçekte durum böyle değildir. Hamilelikte ağız ve diş sağlığında birtakım değişiklikler olabilmektedir. Bu değişikliklerin en önemlisi gebelik hormonları olan östrojen ve progesteron hormon düzeylerindeki artıştır. Bu hormonların etkisi ile dişetleri daha çabuk kanayan anne, dişlerini fırçalamaktan kaçınır ve bu da dişler üzerindeki plak birikiminin artmasına neden olur.
Hamilelikte beslenme tarzının değişmesi, karbonhidratlı gıdaların fazlaca alınması, öğün aralarında atıştırmak, tatlıya, aburcubura aşırı istek gibi diyet (http://www.bayanlife.com/) değişiklikleri ve bunun yanında ağız hijyenine dikkat edilmemesi, çürük artışının nedenlerinden olabilir.
İlk aylarda görülen kusmalardan sonra anne ağız bakımına yeterince özen göstermeyebilir..
Eğer oluşan bakteri plağı uzaklaştırılmazsa dişeti iltihabına neden olur. Dişeti kırmızı, hacim olarak artmış, hassas ve kanamalı olur. hamile (http://www.espedos.com/) kadınlarda aynı zamanda "hamilelik tümörü" geliştirme riski de vardır. Bunlar dişeti büyümelerinin irritasyonu sonucu oluşan iltihabi lezyonlardır. Genellikle kendi haline bırakılmakla beraber, hastaya rahatsızlık veriyorsa veya çiğneme, fırçalama ve diğer ağız bakımı işlemlerini engelliyorsa dişhekimi tarafından alınmalıdır.
Dişeti iltihabı dişlerin etkin olarak bakımı ve temizlenmesi ile önlenebilir. Her gün en az iki kez, mümkün olan durumlarda her yemekten sonra dişler fırçalanmalıdır. Her gün tüm dişlerde diş ipliği ile temizlik işlemi de yapılmalıdır. Sabah diş fırçalamak rahatsızlık veriyorsa ağız su veya florlu gargaralarla çalkalanmalıdır.

Dengeli beslenme ile birlikte C ve B12 vitamin destekleri de ağız sağlığının sürdürülmesi açısından önemlidir. Dişhekimine daha sıklıkla gidilmesi de etkin plak kontrolünü sağla¤¤¤¤¤ gingivtis gelişimini önler.
Bebeğin diş gelişimi anne karnında başlar. Bu dönemde anne hem kendi sağlığı hem de bebeğinin diş gelişimi için dengeli beslenmeye dikkat etmelidir. Diş sağlığı için protein, A vitamini (et, süt, yumurta, sarı sebze ve meyveler) C vitamini (narenciye, domates, çilek), D vitamini (et, süt, yumurta, balık) ve kalsiyum (süt ve süt ürünleri, yeşil yapraklı sebzeler) dan zengin gıdaların yeterince alınması gerekir.
Bunun yanı sıra bilinçsiz ilaç kullanımından kaçınılmalıdır. Kullanılan ilaçlar bebeğin diş sağlığının yanı sıra genel vücut gelişimini de olumsuz yönde etkileyebilecektir. Bebeğin diş sağlığı konusunda bilgili olmak,çocuğunuzun ömür boyu sağlıklı dişlere sahip olmasında ilk basamaktır. Bebeğin diş bakımı ve beslenmesi ile ilgili bilgi edininiz.
Hamilelikte herhangi bir diş tedavisi için en uygun zaman 4. ve 6. aylar arasıdır. Acil durumlarda tedavi hamileliğin herhangi bir döneminde yapılabilir. Anestezi ve ilaç verilmesini gerektiren durumlarda jinekolog ile irtibat kurulmalıdır. Ertelenebilecek işlemler doğumdan sonraya bırakılmalıdır.

Hasret
05-14-2009, 15:36
Gebelikte ilaç kullanımı
Fetüsün ilaçların, kimyasal etkenlerin, enfeksiyoların teratojenik etkilerine en fazla duyarlı olduğu dönemi ilk üç aylık dönemidir. Bu dönemde ilaç kullanımını gerekmemesi, bir enfeksiyonun gelişmemesi için rutin kontroller çok önemlidir. Organogenesis döneminden sonraki ikinci üç aylık dönem hamilenin en rahat hissettiği dönemdir.

İlk üç aylık dönemde radyasyon uygulamalarından mümkün olduğunca kaçınılır. Ancak ikinci üç aylık dönemde zorunlu ise kurşun önlük korunmasıyla radyografi alınabilir.

Penisilin grubu antibiyotiklerin ve sefaloporinlerin her üç trimesterde kullanımı sakıncalı değildir.
Streptomisin, gentamisin, kanamisin benzeri aminoglikozidler 8. kafa çifti hasarına yol açarak sağırlığa neden olabilirler.
Metranidazolün hayvanlarda teratojenik ve karsinojenik etkileri saptanmıştır, gebelikte kullanımında çok dikkatli olunmalıdır.
Tetrasiklinler yeni oluşan diş ve kemiklerde birikirler ve özellikle 2. trimesterde dişlerin diskolorasyonuna neden olurlar. Ayrıca hepatotoksik ve nefrotoksik etkileri nedeniyle tetrasiklinlerin 2. trimesterde dişlerin diskolorasyonuna neden olurlar. Ayrıca hepatotoksik ve nefrotoksik etkileri nedeniyle tetrasiklinlerin 2. trimesterden itibaren verilmemesi gerekir.

Narkotik analjezikler hamileliğin son dönemlerinde bebeğin solunum depresyonuna neden olurlar. Aspirin ve non- narkotik analjezikler doğum sırası ve sonrasında kanama, anemi, fetüste hemostatik anomaliler, pulmoner hipertansiyona neden olma riskleri yüzünden hamilelikte kullanılmamaktadır.
Parasetamolün herhangi bir teratojenik etkisi bildirilmemiştir. Hamilelikte kullanımı en emniyetli aneljezik parasetamoldür.
Sonuç olarak iki üç ay fetüsün teratojenik etkilere en duyarlı olduğu dönem olduğu için bu dönemde çok acil diş tedavileri yapılabilir. 2. üç ay diş tedavilerinin en rahat yapıldığı dönemdir. Bu dönemde lokal anestezi altında endodontik, konservatif ve basit cerrahi tedaviler rahatlıkla uygulanabilir.

Hasret
05-14-2009, 15:36
Bulantı Kusma ve Gebelik Hiperemezis Gravidarum


Günlük yaşamda midesi bulanan birisine en sık yapılan espirilerden birisi hamilemisin? diye sormaktır. Filmlerin bir çoğunda karakterlerden birinin hamile (http://www.espedos.com/) kaldığı izlenimi durup dururken midesinin bulanması ya da kusması yoluyla verilir. Hamilelik ve bulantı arasındaki ilişki bu derece güçlüdür.

Yapılan pekçok araştırmada her 100 hamile (http://www.espedos.com/) kadından 50 ile 70'inin az ya da çok bulantı ve kusma sorunu yaşadığı saptanmaktadır. Her 1000 hamile (http://www.espedos.com/) kadından 5-10'unda ise bulantı ve kusmalar hastaneye yatacak ve besin maddelerinin damardan verilmesini gerektirecek kadar şiddetli olmaktadır.

Yakınmalar sabahın erken saatlerinde daha şiddetli olduğu için durum İngilizce'de sabah hastalığı anl¤¤¤¤¤ gelen "morning sickness" şeklinde adlandırılır. Duruma verilen bir başka isim de gebelik hastalığıdır. Bilimsel olarak ise emesis gravidarum olarak tanımlanır. Şiddetli olgular ise hiperemesis gravidarum adını alır.

Hamileliğe bağlı bulantı ve kusmalar genelde gebeliğin 6. haftası civarında başlar ve 14-16. haftalar arasında şiddetli giderek hafifler ve kaybolur. Bununla birlikte bazı kadınlarda belirtiler 4. haftada başlayıp tüm hamilelik boyunca da devam edebilir.

Bulantı ve kusmalar ilk hamileliğini yaşayanlarda daha fazla görülmekle birlikte bu bir kural değildir. Her hamilelik birbirinden farklı olduğu için aynı kadının iki hamileliği arasında da farklılıklar olabilir. İlk hamileliğinde sorun yaşamayan bir kadının ikinci hamileliğinde şiddetli bulantı ve kusmalar görülebileceği gibi bunun tam tersi de söz konusu olabilir.

Gebeliğin erken dönemlerinde bu sorunu yaşayan ve bir miktar kilo da kaybeden anne adayının en büyük endişesi kendisi birşey yiyemediği için bebeğinde sorun çıkma olasılığıdır. Kilo kaybının aşırı olmadığı, anne adayında sıvı elektrolit denge bozukluklarıın görülmediği olgularda bebeğin zarar görme olasılığı son derece düşüktür:

Genel olarak bulantı ve kusmaların olması gebeliğin yolunda gittiğinin bir göstergesi olarak kabul edilir. Gözleme dayalı çalışmalarda bulantı ve kusma yaşayan kadınlarda düşük yapma olasılığının daha az olduğu gösterilmiştir. Bu durumun nedeni tam olarak bilinmemektedir. Ancak bazı araştırmacılar bulantıların anne adayını bebeğe zarar verebilecek bazı maddelerden uzak tuttuğunu kusmaların ise yine anne adayında bulunan ve yine bebeğe zarar verebilecek bazı toksinlerin uzaklaştırılmasına yaradığını ileri sürmektedirler ve bu iddialarını doğanın koruma mekanizmalarından biri olarak tanımlamaktadırlar. Ancak bu iddiaları destekleyecek yeterli bilimsel kanıt mevcut değildir.

Öte yandan anne adayında bulantı ve kusma olmaması ya da çok hafif olması da asla birşeylerin ters gittiği anl¤¤¤¤¤ gelmez.

Hasret
05-14-2009, 15:36
Nedenleri
Hamilelik sırasında görülen bulantı ve kusmaların altına yatan nedenin ne olduğu tam olarak bilinmemektedir. Yakınmaların kanda gebeliğe bağlı olarak yükselen hCG, ve östrojen hormonlarının artış şekline paralel olması, hormonların normalden yüksek olduğu çoğul gebelik ve mol gebelik gibi durumlarda daha şiddetli görülmesi gibi gözlemler nedeni ile bu hormonların beyindeki bulantı merkezini uyararak tabloya neden olduğu düşünülmektedir.

Öte yandan psikolojik ve fiziksel stress ve yorgunluk da bulantı ve kusmaları arttırabilmektedir. Özellikle istenmeyen gebelik varlığında durum daha şiddetli olabilmektedir.

hamile (http://www.espedos.com/) kadınların kokuya olan hassasiyetleri çok artmaktadır. Bu hassasiyet özellikle sigara, yemek ve parfüm kokularında daha belirgindir. hamile (http://www.espedos.com/) bir kadın bu tür kokuları şaşılacak bir şekilde çok uzaklardan dahi fark edebilmektedir. Bu durumun altında yatan neden de tam olarak bilinmemekle birlikte artan östrojen hormonunun sorumlu olduğu düşünülmektedir. Kokular kadında öğürme refleksini harekete geçirerek kusmaları tetikleyebilir.

Yapılan bir çalışmada şiddetli bulantı ve kusma sorunu yaşayan hamile (http://www.espedos.com/) kadınlarda mide ülserinden de sorumlu olduğu düşünülen h.pylori isimli bakteriye daha sık rastlandığı saptanmıştır. Bununla birlikte h.pylori ile gebelik hastalığı arasında herhangi bir ilişki ortaya konamamıştır.

Gebelik bulantı ve kusmalarında en etkili sonuçların B6 vitamini ile alınması bu vitamin eksikliğinin altta yatan neden olabileceğini düşündürse de yapılan çalışmalarda kusma olan ve olmayan hastalar arasında B6 vitamini eksikliğinin görülme sıklığında bir fark olmadığı ortaya konmuştur. B6 vitamininin hangi mekanizma ile tabloyu düzelttiği bilinmemektedir.

Bir başka iddia da hamilelik sırasında vücudun karbonhidratları sindirme şeklinde ortaya çıkan değişimlerin de bu tabloya neden olabileceğidir. Bu değişimler direkt olarak bulantı ve kusmalara neden olmasa da kişiyi olayı tetikleyen faktörlere karşı daha hassas hale getirebilir.

Hasret
05-14-2009, 15:36
Kimler daha yüksek risk altındadır?
Kesin olmamakla birlikte
İkiz ya da daha fazla sayıda bebek bekleyen anne adaylarında hastalığın görülme olasılığı ve şiddeti daha fazladır. Ancak bu bir kural değildir. Hiçbir sorun yaşamayan pekçok çoğul gebelik olduğu da akıldan çıkartılmamalıdır.

Daha önceden doğum kontrol hapı kullanan ve bu sırada hapa bağlı olarak bulantı yaşayanlarda gebelikleri sırasında gebelik hastalığı görülme olasılığı daha yüksektir. Bunun nedeni östrojene olan aşırı duyarlılık olabilir.

Araç tutuması olanlarda hastalık daha sık görülmektedir.

Kendi annesi ya da kız kardeşlerinde gebelik hastalığı olanlarda bu tablonun ortaya çıkma olasılığı biraz daha yükektir.

Migren öyküsü olanlarda gebelik hastalığı daha sık görülür.

Genç yaştaki anne adaylarında daha sık görülür

İlk gebeliğini yaşayanlarda daha sık görülür.

Hasret
05-14-2009, 15:37
Belirtileri
Gebelik hastalığında en sık karşılaşılan bulgu hastalığın adından da anlaşılabileceği gibi bulantı ve kusmalardır. Altıncı hafta civarında başlayan yakınmalar 8-12 haftalar arasında zirveye ulaşır, daha sonra giderek hafifler ve 14-16 haftalar civarında kaybolur.Yakınmalar genelde sabahları daha şiddetli olur. Ancak bazı kadınlarda gün sonunda şikayetler artabilir.

Yemek, parfüm, sigara gibi yoğun kokular genelde yakınmaları tetikler. Bazı kadınlarda sadece öğürme hissi olurken bulantı ve kusma görülmez ya da sadece öğürtü ve bulantı olur ancak kusma olmaz. Pekçok yemek kokusu olayı tetiklediğinden kişi yemek yemek istemeyebilir. Buna bağlı olarak 3-4 kilogram civarında bir kilo kaybı görülebilir.

Kişinin hayat kalitesi olaydan olumsuz yönde etkilenebilir iş ve ev yaşamında sorunlar yaşanabilir.

Gebelik hastalığında görülebilen diğer yakınmalar çarpıntı, tükürük salgısında aşırı artış ve ağız kokusudur.

Bulantıların şiddetine bağlı olarak yemek borusunda tahriş ve yemek borusu ile midenin birleştiği yerde küçük yırtıklar olabilir. Mallory-Weis sendromu adı verilen bu durumda kusmuk materyali içinde taze kan görülebilir.

Çok şiddetli olgularda sıvı elektrolit dengesizlikleri, dehidratasyon (sıvı azalması), ateş, kanda asit-baz bozuklukları, deride kuruluk, kan basıncında azalma, idrar miktarında azalma ortaya çıkabilir. Bu hastalarda kanda keto asitler arttığı için diabet komasındakine benzer bir ağız kokusu olabilir.

Tedavi edilmeyen ihmal edilmiş şiddetli hiperemesis gravidarum olgularında Wernicke ensefalopatisi adı verilen ve nadir görülen bir sinir sistemi hastalığı ve hatta ölüm dahi söz konusu olabilir.

Hasret
05-14-2009, 15:37
Bebek üzerindeki etkileri
Hafif ve orta derecede bulantı ve kusma varlığının gebeliğin yolunda seyrettiği şeklinde yorumlanabileceğini belirtlmiştik. Tablonun daha şiddetli olduğu hiperemesis gravidarum olgularında yapılan pekçok çalışmada da yakınması olan ve olmayan kadınların bebeklerinin sağlık durumları arasında önemli bir farklılık olmadığı gösterilmiştir. Bununla birlikte hastaneye yatmayı gerektirecek kadar şiddetli yakınması olan kişilerin bebeklerinde düşük doğum ağrılığına daha sık rastlanmaktadır.

Tanı
Hafif ve orta şiddetle olgularda tanı öyküye dayanılarak konur. Şiddetli olgularda ise değerlendirme daha farklıdır.

Şiddetli hipermesis gravidarum olgularında öncelikle bu tabloya neden olabilecek mol gebelik, böbrek enfeksiyonu, pankreas iltihabı, safra kesesi hastalıkları hepatit, apandisit, gastroenterit, mide ülseri, tiroid hormon yüksekliği gibi hastalıkların olmadığının gösterilmesi için genel bir fizik muayene yapılır.

Ardından olayın şiddetini saptamak amacıyla bazı laboratuvar testlerine başvurulur.

İdrar testi yapılarak yoğunluğu ölçülür ve vücudun sıvı açığı hakkında fikir edinilir. İdrarda aseton ve keton bulunması ve bunların miktarı da olayın şiddeti hakkında direkt bilgi verir.

Kan şekeri ölçümü, kan sayımı ve hematokrit incelemesi yapılır, yine kanda sodyum, potasyum ve klor gibi elektrolitler ölçülür, sıvı açığından ve asit-baz dengesizliğinden direkt etkilenebilecek organlar olan böbrek ve karaciğerin fonksiyonlarını incelemeye yönelik testler ile tiroid fonksiyon testleri yapılır.

Hasret
05-14-2009, 15:37
Tedavi
Gebelik hastalığında tedavi olayın şiddetine göre değişir. Hafif olgularda genelde herhangi bir tedavi uygulanmazken sadece basit önlemler ile olay atlatılmaya çalışılır. Bunlar:

Bulantıyı tetikleyen sigara, yemek, parfüm kokusu gibi faktörlerden uzak durmak

Öğün sayısını altıya çıkarmak, az ama sık aralıklarla yemek yemek. Midenin boş kalmasına izin vermemek

Bulantı hissedildiği anda beyaz leblebi, tuzlu kraker, peksimet, kuru ekmek gibi besin madderi yemek

Uyandıktan sonra yataktan kalkmadan önce kraker gibi kuru birşeyler yiyip bir süre yatakta dinlendikten sonra kalkmak

Yemek aralarında yeterli sıvı almak

Gün içinde zaman zaman mola vererek dinlenmek

gibi basit önlemlerdir. Bilimsel kanıt olmasa da papatya çayı, zencefil, nane gibi bazı bitkilerin de yakınmaları azalttığı ileri sürülmektedir.

Son zamanlarda gebelik bulantıları için bileklikler piyasada satılmaya başlamıştır. Bu bilekliklerin bileğin iç kısmına hafif bir basınç uygula¤¤¤¤¤ bulantıları giderdiği ileri sürülmektedir. Akupunkturun bir varyantı olan acupressure temeline dayanan bu bilekliklerden yarar gördüğünü ileri süren pekçok kişi olmakla birlikte bilimsel olarak kanıtlanmış bir veri yoktur. Ancak bu bilekliklerin herhangi bir zararının olmadığı da göz önüne alınırsa kullanılmasında hiç bir sakınca yoktur.

Bu dönemde 3-4 kilo kaybedilmesi çok önemli bir sorun yaratmaz. Kişi canı ne istiyorsa ve ne yiyebiliyorsa onu yemelidir. Önemli olan kusmaların az olması ve sıvı kaybı olmamasıdır.

Bu önlemler ile yakınmaların azalmadığı olgularda ilaç tedavisi gündeme gelir. En sık kullanılan ilaçlar bulantı gidericiler ve antihistaminiklerdir. Her bulantı giderici ilaç hamilelikte kullanılmaz ancak kullanılabilen ilaçlar yıllardır denenen ve bebek üzerinde olumsuz bir etkisi saptanmayan ilaçlardır. Bazı anne adayları doktorlarının önerisine rağmen ilaç kullanmaktan çekinmektedirler. Bu son derece yanlış bir davranış şeklidir

Kullanılan diğer ilaç grubu ise B6 ve B12 vitaminleridir. Hamilelik bulantı ve kusmalarında en etkili ilaçlar bunlar olup bebek üzerinde hiçbir olumsuz etkileri yoktur.

Ağzıdan alınan ilaç tedavisine cevap vermeyen, kişinin ağzıdan beslenemediği ve sıvı alamadığı nadir görülen şiddetli durumlarda ve %10'dan fazla kilo kaybı görülen olgularda ise hastaneye yatırılarak tedavi gündeme gelir. Burada amaç kişinin sıvı ve elektrolit açığını kapatmaktır. Bu amaçla damar yolu açılarak sıvı desteği sağlanır. Verilen sıvıların sodyum, potasyum ve klor gibi elektrolitlerden ve asit-baz dengesini sağlayıcı maddelerden dengeli miktarda içermesi gereklidir. Kişinin enerji gereksinimini de karşılamak amacıyla elektrolitlerin yanısıra karbonhidrat da içeren sıvılar tercih edillir.

Sıvı içerisine genelde B6-B12 vitaminleri de eklenir. Bulantı giderici ilaçlar da kalçadan, ya da sıvı içerisinde verilir.

Bulantı ve kusma kesilene kadar hastaya ağız yoluyla herhangi birşey verilmez. daha sonra ise diyetisyen tarafından planlanan hiperemesis dietine geçilir. Kişi ağızdan sıvı ve gıda alımını tolere ettikten sonra ise normal beslenmeye geçillir.

Bu destekleyici tedavi ile genelde 2-3 gün içinde tablo hızla düzelir ve hasta ağızdan beslenebilecek hale gelir ve taburcu edilir. Bazı durumlarda hamile (http://www.espedos.com/) kadının birkaç kere bu şekilde hastanede tedavi edilmesi gerekebilir.

Destekleyici tedaviye cevap vermeyen olgularda ise ek önlemler alınır. Hastanın loş bir odada yatırılarak ziyaret yasağı konabilir. Hatta bazı durumlarda birkaç gün süreyle eşinin bile ziyaretine izin verilmeyebilir. Ağzıdan hiçbir şekilde beslenemeyen kişilerde özel damar yolu açılarak total parenteral nutrisyon adı verilen tedavi uygulanır ve gereksinim duyulan karbonhidrat, protein ve yağ solüsyon şeklinde bu damar yolundan verilir.

Çok nadir olarak hastada hiçbir tedaviye yanıt alınamaz ve gebeliğin sonlandırılması tek çözüm yolu olabilir.

Kaynak: Dr.Alper MUMCU

Hasret
05-14-2009, 15:37
Gebelikte Dörtlü Test

En sık rastlanılan doğumsal anomalilerden birisi olan Down sendromunun anne karnında gebeliğpin erken dönemlerinde ve yüksek başarıyla tanınması doğum ile ilgilenen hekimlerin ortak düşlerinden birisidir.

Anne karnındaki bir bebekte Down Sendromu tanısını koymanın tek kesin yolu içinde bulunduğu sıvıdan örnek alınması yani amniyosentez yapılması ve bu örnekteki hücrelerin genetik incelemesi yapılarak bebekte bu bozukluğun olup olmadığını göstermektir. Ancak amniyosentez her gebe kadına yapılabileek rutin bir inceleme değildir ve bunuı gereği de yoktur.

Araştırmacıların amacı Down Sendromu açısından yüksek risk altındaki olan ve amniyosentez yapılmasının yararlı olacağı kadınları en erken zamanda ve yüksek güvenilirlikle belirleyecek tarama testleri geliştirmektir.

Bu amaçla geliştirilen ilk test üçlü testtir ve günümüzde tüm dünyada yaygın şekilde uygulanmaktadır. Ülkemizde de ideal bir gebelik takibinde hamileliğin 16-20 haftaları arasında her kadına uygulanmaktadır.

Nispeten daha yeni olan ve giderek popülarite kazanan bir başka tarama testi de ikili test ve fetal ense kalınlığı ölçümüdür. Bu test hem 11-14 haftalar arasında yapıldığından erken dönemde uygulanabilmekte hem de üçlü teste göre daha yüksek başarı oranlarına sahiptir. İkili test günümüzde ülkemizde de pekçok büyük hastane ve merkezde de uygulanmaktadır.

Elde edilen bu sonuçlar araştırmacıları yine de tatmin etmemektedir ve daha yüksek başarı oranlarına sahip testlerin geliştirilmesi için çalışmalar devam etmektedir.

Bu konudaki en son yenilik çok kısa bir süre önce ileri sürülen dörtlü testtir.

Hasret
05-14-2009, 15:38
Dörtlü test nedir?
Dörtlü test tıpkı ikili test ve üçlü test gibi Down Sendromu, nöral tüp defekti ve Trizomi 18 adı verilen hastalıkların bebekte olma riskini belirleyen bir tarama testidir. Diğer iki test ve tüm tarama testleri gibi bebekte hastalık olup olmadığını değil sadece o hastalıkların o bebekte bulunma riskini belirler. Eğer risk kabul edilebilir sınırların üzerindeyse bu anne adaylarında ileri ve tanı koydurucu incelemelerin yapılması gündeme gelir. Dörtlü testin mantığını anlayabilmeniz için önce üçlü test ve ikili test konularını okumanızı öneririm.

Dörtlü test nedir?
Dörttlü test anne adayından kalınan kan örneğinde dört değişik maddenin düzeylerinin saptanması temeline dayanır. Bu maddelerin düzeyleri, annenin beklenen doğum tarihindeki yaşı, sigara kullanımı, kilosu ve boyu gibi değişkenler de gözönüne alınarak bilgisayar programları tarafından işlenir ve sonuçta bir risk belirlenir.

Dörtlü teste incelenen maddeler şunlardır:

beta-hCG

Alfa-feto protein (AFP)

Estriol (E3)

Dimerik inhibin-A (DIA)

Human chorionic gonadotropin (hCG) gebeliğin temel hormonudur. Hamileliğin erken dönemlerinde yükselmeye başlar 14-16. haftalar arasında en yüksek değerine ulaştıktan sonra yavaş yavaş azalır

Alfa feto protein bebeğin karaciğerinden salgılanan bir protiendir. Bebekten amniyon sıvısına oradan da anne adayını kanına geçer. Gebeliğin seyri sırasında anne adayının kanındaki düzeyi yavaş ama düzenli bir artış gösterir.

Estriol ise yine bebeğe ait bir doku olan plasentadan salgılanan bir çeşit östrojen hormonudur.

Bu maddelerin hepsi üçlü testte incelenen maddelerdir.

Dörtlü testte ise bunlara dimerik inhibin-A adı verilen bir madde daha eklenmiştir.

Hasret
05-14-2009, 15:38
Dimerik inhibin-A nedir?
İnhibin kadınlarda overde erkeklerde ise testislerde üretilen bir tür hormondur. Beyinden FSH salgılanmasını etkileyerek yumurtlama ve sperm üretimi üzerinde rol oynar. İnhibinin inhibin-A ve inhibin-B olmak üzere 2 türü vardır. Erkeklerde sadece inhibin-B üretilirken kadınlarad hem inhibin-A hem de inhibin-B üretimi vardır.

Bunlara ek olarak hamile (http://www.espedos.com/) kadınlarda plasentada inhibin-A üretilir ve bu anne adayının kan dolaşımına katılır.

hamile (http://www.espedos.com/) kadınların kanındaki inhibin-A düzeyi ilk 10 hafta boyunca giderek artış gösterir ve daha sonra yaklaşık 25. haftaya kadar sabit kalır. Son trimester'a girildiğinde yeniden yükselmeye başlar ve miadda en yüksek düzeylerine ulaşır.

Yapılan araştırmalarda bebekte Down Sendromu olması durumunda kan inhibin-A düzeylerinin daha yüksek olduğu bulunmuştur. Bu yükseklik nedeni ile inhibin-A düzeylerinin Down sendromu için tarama testi olarak kullanılabileceği düşünülmüştür. Ancak tek başına değerlendirildiğinde inhibin-A Down Sendromlu olguların sadece %41'ini tanıyabilmektedir. Bu nedenle değişik maddeler ile bir arada değerlendirilmeleri yapılmış ve en yüksek duyarlılığın diğer üç madde ile bir arada değerlendirildiğinde elde edildiği bulunmuştur.

DIA ve diğer maddelerin anneye ait bazı özelliklerden etkilenip etkilenmediği son derece önemlidir. Yapılan artaştırmalarda anne yaşının DIA düzeylerini etkilemediği buna karşılık vücut ağrılığının ters orantılı olarak etkilediği bulunmuştur. Benzer şekilde değişik ırklar arasında hCG düzeyleri de farklılık göstermektedir. İnsüline bağlı şeker hastalığı olanlarda da AFP düzeyleri etkilenmektedir.

Hasret
05-14-2009, 15:38
Dörtlü test ne zaman yapılır?

DIA düzeyleri gebeliğin ikinci trimesterında nispeten sabit olmakla birlikte diğer parametreler değişmektedir. Bu nedenle dörtlü test için ideal zaman hamileliğin 16-18. haftalarıdır.

Pozitif test nedir?

Dörtlü testte Down sendromu, nöral tüp defekti ya da Trizomi 18 açısından riskin kabul edilen normal sınırın üzerinde çıkması durumunda pozitif testten söz edilir. Pozitif test bebekte kesin hastalık varlığını göstermezken negatif test de sağlıklı ve sağlam bir bebeğin garantisini vermez.

Pozitif test varlığında ne yapılmalıdır?

Bir tarama testi olan dörtlü testin pozitif çıkması yani riskin yüksek olarak saptanması durumunda izlenebilecek birkaç alternatif yol vardır.

Bunlardan ilki anne yaşı ve ultrason bulgusu ne olursa olsun amniyosentez yapmak ve Down sendromu olup olmadığını kesin olarak saptamaktır. Pozitif test varlığında en sık tercih edilen yöntem budur.

İkinci seçenek ise detaylı ultrason incelemesi yaparak testin pozitif çıkmasına yol açan durum ile ilgili olabilecek ultrason bulgularını aramak ve bu bulguların ışığında amniyosenteze karar vermektir. Bu yönteme ancak riskin sınırda olduğu ya da anne adayının amniyosenteze sıcak bakmadığı durumlarda başvurulmalıdır.

Hasret
05-14-2009, 15:38
Dörtlü testin güvenilirliği ne kadardır?

Dörtlü testin güvenilirliğinin üçlü teste göre daha yüksek olduğu ileri sürülmektedir. Mart 2003'de The Lancet dergisinde yayınlanan bu konu ile ilgili en geniş çalışmada 50 bine yakın kadında dörtlü test uygulanmış ve %81 oranında başarılı olduğu ileri sürülmüştür. Yirmiüçbin kadın üzerinde yapılan bir başka çalışmada ise %85'lik başarı bildirilmiştir.

Dörtlü test çok yeni bir test olduğundan yaygın şekilde kullanıma girmesi ve güvenilirliğinin daha gerçekçi hesaplanması için daha fazla çalışmaya gerek vardır.

Kaynak: Dr.Alper MUMCU

Hasret
05-14-2009, 15:39
Düşük: Abortus

Tanım:Gebeliğin ilk 20 haftası içinde, 500 gramdan az embriyo veya fetüs ve eklerinin tamamının veya bir kısmının uterus kavitesi dışına atılması olayına abortus denilmektedir (1977 Dünya Sağlık Örgütü tanımlaması). Kısaca, 20. gebelik haftasından önce herhangi bir nedenle gebeliğin sonlanmasına abortus (düşük) adı verilir. İlk 12 hafta içinde oluşan düşükler erken düşük, 13.-20. haftalar arası oluşanlar da geç düşük adını alır.

veya başak bir tanımla Gebeliğin 20. haftası tamamlanmadan önce (ya da bebek 500 gramlık ağırlığa erişmeden önce) herhangi bir nedenle gebeliğin bitmesine düşük adı verilir.

Gebeliğin yasal sınırlar içerisinde istek üzerine aile planlaması amacıyla sonlandırılmasına yasal tahliye, başka bir nedenle (anne adayının sağlık durumunun gebeliğin dev¤¤¤¤¤ izin vermemesi, bebekte yaşamla bağdaşmayan anomaliler olması veya ölmüş olması) sonlandırılmasına ise tıbbi tahliye adı verilir.

Gebeliğin sağlıklı ilerleyebilmesi için birçok şart uygun olmalıdır. Tabii ki ilk şart bebeğin sağlıklı olmasıdır. Daha sonra bebeğin büyüme ve gelişmesini sürdürebileceği "yuva" konforlu, sağlıklı olmalıdır. Son olarak, zararlı dış etkenler ile karşılaşma önlenmelidir.

Bebeğin sağlıklı olması; genetik şifresinin normal olması, rahim içine düzgün bir şekilde yerleşmesine bağlıdır. Genetik şifre bozukluğu (kromozomal anormallik), erken gebelik kayıplarının önemli bir çoğunluğunun nedenidir. Bu durum, doğanın bir savunma mekanizması olarak da yorumlanabilir. Zaten yaşamla bağdaşmayacak sağlıksız gebelik ürünü, erken evrede kaybedilmektedir. Geç gebelik kayıpları ise genellikle, genetik bozukluktan ziyade rahim ve rahim kanalının yapısal bozukluklarına bağlıdır. Bu yapısal bozuklukların başlıcaları; servikal yetmezlik, rahim duvarı yapışıklıkları ve rahim içi anatomik bozukluklarıdır.



3