PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Avrupa'ya göre iklim


Kalpsiz_
01-02-2008, 10:42
Avrupa'ya göre iklim
değişikliği çevreyle ilgili sorunların başını çekiyor.
Araştırmalar, Atlas Okyanusu’ndaki akıntı sistemindeki değişikliklerin, Avrupa kıtasının kuzeybatısında iklim değişikliklerine yol açabileceğini ortaya koydu.
LONDRA - İngiliz bilim dergisi Nature’da yayınlanan bir araştırma, Avrupa’nın kuzeybatısındaki iklimin ılıman olmasını sağlayan Atlas Okyanusu’ndaki akıntı sisteminin değişmekte olduğunu ortaya çıkardı. Avrupa kıyılarındaki ılık su akıntısının debisinin, son 50 yıl içinde yüzde 30 azaldığını gösteriyor. Biliminsanlarına göre, bu değişimin sürmesi durumunda 10 yıl sonra kışlar ortalama 4 derece daha soğuk geçebilir.
Atlas Okyanusu’nun akıntılar sistemi, ‘Gulf Stream’ sıcak su akıntısı ve onun iki kolundan oluşuyor. Gulf Stream akıntısı, Meksika Körfezi’nden İngiltere’ye doğru akıyor ve dünyadaki bütün nehir sularının yaklaşık 100 katı civarında bir su kütlesini günde 97 kilometre hızla hareket ettiriyor. Başta İngiltere’nin batısı olmak üzere bazı alanların hava durumunu etkileyen akıntı, sıcak iklimlerin sıcak sularını Kuzey Atlantik’e doğru sürüklüyor.
Southampton Üniversitesi Ulusal Okyanusbilimi Merkezi’nden Prof. Harry Bryden, yürüttüğü çalışmada, iklim uzmanlarının hipotezini doğrular nitelikte sonuçlar elde etti ve Atlantik’teki akıntı sisteminin bozulmakta olduğunu belirledi.

Gulf Stream ve kollarını kesen 25’inci paralel hizasına yerleştirilen alıcılardan gelen verileri değerlendiren uzman ekip, yukarı çıkan akıntının istikrarlı olduğunu, ancak aşağı inen akıntıların kaygı verici olduğunu belirledi. 1957, 1981, 1992 ve 1998 yılında yapılan benzer araştırmalarda ise, akıntılardaki dengesizliğin bu yılki kadar büyük olmadığı kaydediliyor.

KÜRESEL ISINMAYA BAĞLI SONUÇLAR
Araştırmaya göre subtropikal bölgede akıntı, rüzgarların etkisiyle okyanusun ara tabakalarında dairevi hareketler oluşturup kalıyor. 1957 yılından bu yana bu bölgede su hacminin yüzde 50 arttığı belirtiliyor. Su hacmini artıran etkenler ise, küresel ısınmaya bağlı olarak; yağmurlar, nehir sularının okyanus sularına karışması ve buzulların erimesi olarak gösteriliyor.

Kuzeydeki buzullara yakın sular soğuyunca, okyanusun derinliklerine çöküyor ve böylece ABD kıyıları boyunca uzayan Labrador akıntısı oluşuyor. Son belirlemelere göre ise bu akıntının debisi 3 bin ila 5 bin metre derinlikte yüzde 50 azaldı.

20 MİLYON TONDAN 14 MİLYON TONA DÜŞTÜ
Biliminsanları verilerden yola çıkarak, Avrupa’ya kadar uzanan Kuzey Atlantik akıntısının 1957 yılında saniyede 20 milyon ton olan debisinin, 2004 yılında 14 milyon tona düştüğünü hesapladı. Araştırmaya göre, bu akıntının taşıdığı sıcaklık Avrupa’nın karada ve denizde ikliminin ılıman olmasını sağlıyor. Dolayısıyla, okyanustaki bu dolaşım sisteminin yavaşlaması, iklimin değişmesi sonucunu doğuracak gibi gözüküyor.

Prof. Bryden, son 50 yılda yapılan araştırmaların okyanustaki akıntılarla 25’inci paralelin her iki tarafına sıcaklık transferi yapıldığını gösterdiğini hatırlattı ve Atlantik’teki su çevrimine ilişkin
rakamların önceki değerlendirmelerden çok farklı çıkmasının şaşırtıcı olduğunu vurguladı

2004 yılında çekilen ABD yapımı ‘Yarından sonra’ (The Day After Tomorrow) adlı filmde de, küresel ısınmanın tetiklediği ani iklim değişikliği konu edilmişti. Filmde, şiddetli kasırgalar Los Angeles kentini haritan silmiş, Yeni Delhi karlar altına gömülmüş, New York da dev dalgaların altında kalmıştı.

SICAKLIK 4 DERECE DÜŞEBİLİR
Uzmanlara göre, Atlantik’teki söz konusu döngünün durması halinde, Avrupa’da ortalama sıcaklıklar 4 derece azalacak. İngiltere çevre araştırma merkezinden Meric Srokosz, “Çevrim filmlerdeki gibi pat diye duracak değil. Durması 10 yılı bulabilir. Yeni bir buzul çağından söz etmiyoruz, ama kışlar muhtemelen daha soğuk ve çetin geçecek” dedi.

POLİTİKACILARA MESAJ
Hamburg Üniversitesi’nden Detlef Quadfasel de, bu verilerin politikacılara mesaj olması gerektiğini söyleyerek, Kyoto Sözleşmesi’nin geleceğinin tartışılmasını önerdi.

Kayıtlara göre en sıcak dört yıl 1998, 2002, 2003 ve 2004'tü. Yalnızca 2003 yazında Alp buzullarının yüzde onu yok oldu. Bu hızla giderse, 2050'ye kadar İsviçre'deki buzulların dörtte üçü erimiş olacak. Kopenhag'daki Avrupa Çevre Ajansı'nın (AÇA) yayınladığı yeni bir rapora göre, Avrupa 5 000 yıldır bu ölçekte iklim değişimi görmedi.
'Avrupa'da Çevrenin Mevcut Durumu ve Görünümü 2005', Raporu 31 ülkede gerçekleştirilen beş yıllık bir değerlendirme olup, Avrupa'nın çevresine genel bir bakış ve iklim değişikliğinin aralarından yalnızca biri olduğu çevreyle ilgili sorunlara işaret ediyor. Kaygı veren diğer alanlar arasında biyolojik çeşitlilik, deniz ekosistemleri, kara ve su kaynakları, hava kirlenmesi ve sağlık bulunuyor. Raporda ilk kez tüm ülkeler için performans göstergeleri ve karşılaştırmalarla birlikte ülkelere göre bir de analiz bulunmakta: 25 Avrupa Birliği (AB) üyesi ile Bulgaristan, İzlanda, Liechtenstein, Norveç, Romanya, Türkiye ve İsviçre.
Raporda, Avrupa'nın ortalama sıcaklığının 20. yüzyıl boyunca 0.95 °C yükseldiği belirtilmektedir. Bu, küresel ortalama artış olan 0.7 °C'den %35 daha yüksek olup sıcaklıklar yükselmeye devam edecektir. AB bunun farkına vardığından küresel sıcaklık artışını sanayi öncesi düzeyin 2 derece üstüyle sınırlamak gibi bir hedef belirlemiştir.
AÇA Genel Müdürü Jacqueline McGlade, 'Birkaç on yıl boyunca etkili eylemde bulunulmazsa, küresel ısınma yüzünden kuzeydeki buz tabakaları eriyecek ve güneydeki çöller genişleyecek. Avrupa'nın nüfusu merkezde yoğunlaşmak durumunda kalabilir. Küresel ısınmayı AB hedefi olan 2 derecelik artışla sınırlasak bile, insanların daha önce hiç yaşamadığı atmosferik koşullarda yaşıyor olacağız. Emisyonların daha da azaltılması gerekiyor' diyor.
Rapora göre çevreyle ilgili geçmiş AB mevzuatı işe yaradı. Suyumuzu ve havamızı temizledik, ozonu tüketen bazı maddeleri kullanımdan çıkardık ve atık geri kazanım oranlarımızı iki katına çıkardık. Arabalarımız da çevreyi daha az kirletiyor; geçtiğimiz yirmi yılda katalitik dönüştürücülerin sağladığı önemli iyileştirmeler olmasa belli emisyonlar şimdi olduklarının on katı fazla düzeyde olacaklardı. Rapora göre, yine de bu eylemlerin sonuçlarının görülmesi on ile yirmi yılı buldu.
Çevreyle ilgili bu başarı öykülerinin yerini artık kişisel tüketim modelleri almaya başladı. Avrupa'lılar daha uzun yaşamaya başladığı gibi pek çoğumuz da yalnız yaşadığımızdan yaşama alanı ile ilgili daha fazla talep var. 1990 ve 2000 arasında, Avrupa arazilerinin 800 000 hektardan fazlasına inşaat yapıldı. Bu Lüksemburg'un üç katı bir alan. Bu eğilim devam ederse, yalnızca bir yüzyıldan biraz daha uzun bir zamanda kentsel alanlar iki katına çıkacak. Rapora göre, doğal kaynaklarımızı koruyabilmemiz için kentsel genişlemeyi yönetmemiz şart. Daha uzağa ve daha sık seyahat ediyoruz ve gezegenin doğal kaynaklarını dünyadaki ortalama hızın iki katı hızda tüketiyoruz. Ulaşım sera gazı emisyonlarına katkıda bulunan sektörlerden en hızlı büyümekte olanı ve öngörülebilir bir gelecekte de böyle olmaya devam edecek. Örneğin, bugün ile 2030 arasında hava yoluyla seyahatin iki katı artması bekleniyor. Bunun sonucu olarak, doğal kaynakları kirleterek ve dünya'nın çevresine zarar vererek Avrupa dışında da ayakizlerimizi bırakıyoruz.
Eurobarometer anketleri Avrupalıların yüzde 70'ten fazlasının karar yapıcıların çevreyle ilgili, ekonomik ve sosyal politikalara eşit ağırlık vermelerini istediğini gösteriyor. Rapor, bu görüşleri dikkate almak için politika yapıcıların Avrupa düzeyi ile ulusal ve yerel düzeylerde birlikte çalışmaları gerektiğini vurgulamakta. Ulaşım, tarım ve enerji gibi sektörlerle çevreyle ilgili hususları bütünleştirebilmeli ve bireyler ile işletmelerin eyleme geçebileceği bir çerçeve oluşturmalıdırlar.
Eurobarometer polls show that over 70 per cent of Europeans want decision makers to give equal weight to environmental, economic and social policies. To take these views into account, the report underlines that policy makers must work with each other at European, national and local levels. They must integrate environmental considerations across sectors such as transport, agriculture and energy and set up a framework within which individuals and business can take action.
Profesör McGlade, 'Politika yapıcılar uzağı görmelidir. İşgücü ve yatırım vergilerinin yerini yavaş yavaş kirletme vergileri ve malzeme ile arazinin verimsiz kullanımı ile ilgili vergiler almalıdır. Ayrıca ulaşım, konut, enerji ve tarımda sübvansiyon uygulama şekliyle ilgili reformlara da ihtiyacımız vardır. Sürdürülebilir uygulamalar ve etkili teknolojileri teşvik eden sübvansiyonlara gereksinimiz var', demektedir.
Profesör Mc Glade, 'Gerekli teşviklerin de dahil edilmesi ile, bu gibi reformlar daha fazla yatırım, yenilik ve rekabete yol açacaktır. Belli ülke ve sektörlerde bunun uygulamasını zaten gördük. Avrupa'da benzine uygulanan yüksek vergi ve yüksek düzenleme standartları, Avrupadaki arabaların Amerika'dakilerine göre iki katı daha verimli yakıt kullanmasına yolaçtı. Balık stoklarının çökmesi, binalarda asbest kullanımı, asit yağmuru ve benzinde kurşun gibi örneklerle eylemsizliğin maliyetini insan hayatı ve çevre anlamında gördük. Uzun dönemi garantiye almak için şimdi eyleme geçmekte fayda var', demektedir.
Editöre notlar:
Avrupa Çevre Ajansı (AÇA) Hakkında: Merkezi Kopenhag'da bulunan AÇA, politika yapıcılara ve kamuya zamanında, odaklanmış, konuyla ilgili ve güvenilir bilgiler sunarak Avrupa'nın çevresinde anlamlı ve ölçülebilir iyileşme sağlamayı amaçlamaktadır.
Görevinin bir parçası olarak AÇA, beş yılda bir Avrupa Çevresi'nin durumunun kapsamlı bir incelemesini sağlamaktadır. 'Avrupa'da Çevrenin Mevcut Durum ve Görünümü 2005'te aşağıdakiler bulunmaktadır:
• Avrupa'nın çevresiyle ilgili tümleşik bir değerlendirme ile bunu sağlayan aşağıdaki konularda bölümler:
o Çevre ve Yaşam Kalitesi
o Arazi
o İklim Değişikliği
o Hava Kalitesi ve Sağlık
o Tatlı Su Kaynakları
o Denizler ve Kıyılar
o Toprak
o Biyolojik Çeşitlilik ve Ekosistemler
o Çevre ve Ekonomik Sektörler
o Geleceğe bakış



• Temel bir göstergeler grubu, bunlar, Kyoto hedeflerine doğru ilerleme gibi politika etkinliğini ölçmekte kullanılabilen az sayıda istikrarlı göstergelerdir. Temel bir göstergeye örnek sera gazları emisyonlarıdır. Göstergeler, çevrede yer alan eğilimler ve hareketlerle ilgili zamanında ve konuyla ilgili bilgi sağlar.
• Ülkelere göre bir analiz. Bu analiz için temel göstergelerin dokuzu esas alınır. Analiz, ülkelerin kendileri tarafından sağlanan bilgilerle desteklenen bir 'ülke puan kartı' ile performans karşılaştırması sağlar.

Ülke analizleri, puan kartı analizlerinde daha fazla perspektif sağlamak üzere ülkeler ile AÇA ortaklığıyla hazırlandı. Puan kartında kullanılan göstergelerin seçimi AÇA'nın sorumluluğunda olup, ülkelerin önceliklerini yansıtması şart değildir. Ülke düzeyindeki sorunların daha derin bir şekilde anlaşılabilmesi için buraya eklenen bazı rakamlar ulusal kaynaklardan alınmış olup Eurostat, AÇA veya diğer uluslararası kurumların topladığı verilerle tamamen uyumlu olmayabilir. Nihai sonuçtan AÇA sorumludur.
• Raporun C bölümüne bakarak kendi ülkenizin performansını görün.
• Raporun kapsamındaki ülkeler: 25 AB üyesi (Avusturya, Belçika, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Malta, Hollanda, Polonya, Portekiz, Fransa, Almanya, Yunanistan, Macaristan, İrlanda, İtalya, Slovakya, Slovenya, İspanya, İsveç, İngiltere) ve Bulgaristan, İzlanda, Liechtenstein, Norveç, Romanya ve Türkiye.