*fanii*
11-12-2007, 01:56
http://www.milliyet.com.tr/sabitimg/07/gazete/yazar/ic/k_guclu.gif Abbas Güçlü
Nasıl bir YÖK Başkanı?
YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç'in görev süresi yakında bitiyor. Yerine Çankaya tarafından yeni bir isim atanacak. Çünkü, Teziç'in ikinci bir dönem daha atanma şansı milyonda bir bile değil.
Peki yeni başkan kim olacak? Ortada dolaşan isimlerden biri mi yoksa çok daha farklı biri mi? Böylesi durumlarda aslında ne söylense boş. Ama ipuçları da yok değil. En azından öne çıkan birkaç isim var ve sanıyorum bunlardan biri yeni YÖK Başkanı olacak.
YÖK Başkanı, o olur ya da bir başkası. Önemli olan koltuğunu ne kadar dolduracağı. Böylesi makamlar, siyaseten gelinen makamlar değil, hakkını vermek gerekir. Yoksa kaos çıkar. Tıpkı bugün olduğu gibi...
Rektörler için de, YÖK Başkanı için de önce temel kriterlerin belirlenmesi gerekir. Tıpkı bazı üniversitelerin öğretim üyelerinde aradığı asgari kriterler gibi.
Eğer bu makamlar için kriter belirlemez ve esen rüzgâra ya da siyasi tercihlere göre isim belirlerseniz, bunun başta atayan ya da seçenlere olmak üzere hiç kimseye bir yararı olmaz. Tıpkı şimdi olduğu gibi...
Prof. Teziç, YÖK Başkanı olmadan önce çok saygın bir bilim adamı ve hukukçuydu. Oysa, bu makamda çok yara aldı. Çünkü böylesi makamlar, yüksek donanım, birikim, tecrübe ve hoşgörü de gerektirir.
Türk eğitim sisteminin en önemli sorunlarından biri de, eğitim yöneticilerinin yeterli donanıma sahip olmamalarıdır. Yıllarca en iyi öğretmenleri alıp okul müdürü yaptık, olmadı. Siyasi tercihlere göre kimi bulduysak yönetici koltuğuna oturttuk, yine olmadı. Sınav yaptık, askıya aldık. Asalet yerine vekâleti tercih ettik. Sonuçta ortaya karmakarışık bir durum çıktı.
Milli Eğitim Bakanlığı için en utanç verici durumlardan biri de müsteşarını, kendi içinden çıkaramaması. 600 bin kişilik eğitim kadrosunda, müsteşarlık koltuğuna oturacak biri yoksa durum gerçekten çok vahim. Eğer var da siyasiler önlerini açmıyorsa bu daha da vahim!
Olmazsa olmaz kriterler
YÖK Başkanlığı sıradan bir makam değil. Devlet protokolünde en ön sıralarda yer alıyor. Anayasal bir kurum ve görünen o ki, bu dönemde de yerini koruyacak. İşte bu yüzden Çankaya, tercihini kullanırken çok titiz olmak zorunda. En azından daha önceki cumhurbaşkanlarının yaşadığı pişmanlıkları yaşamamak için...
Peki bir YÖK Başkanı'nda bulunması gereken olmazsa olmaz bu özellikler neler olmalıdır? İşte ilk akla gelenler:
. Akademik donanıma sahip olmalıdır. Uluslararası tek yayını olmayan bir YÖK Başkanı, üniversitelere bilim çıtasını daha yükseklere tırmandırın diye dayatamaz. Dayatsa da "Peki sen ne yaptın?" sorusu sorulur.
. Yönetim tecrübesi olmalıdır. Öyle küçük bir üniversite, vakıf ya da taşra üniversitesi değil, büyük üniversitelerden birinde mutlaka üst düzey yöneticilik deneyimi olmalıdır. Yoksa, akademik ve bürokratik hiyerarşiyi anlamaya süresi yetmez.
. Üniversiteler ile iktidar üzerinde saygınlığı olmalıdır. Her iki tarafın da itibar etmeyeceği bir isim, böylesi bir dönemde kırgınlıkları daha da artırmanın ötesinde bir işe yaramaz.
. Uluslararası tanınırlığı, itibarı ve açılımı olmalıdır. Üniversitelerimizi bir yandan yerelden evrensele açarken, öte yandan da bu birikimi ülke kalkınması için seferber edebilmelidir.
. Kesinlikle para pul işinden anlıyor olmalıdır. Artık bilim demek, kaynak, ARGE, üretim, pazarlama ve yatırım demek. YÖK'ü ve üniversiteleri, DPT ve Maliye'nin boyunduruğundan kurtaracak, güçlü ve mücadeleci bir kişilik olmalıdır.
. Kavgacı değil sempatik olmalı ve toplum ile üniversiteleri barışık hale getirmelidir. Öğrenci ve öğretim elemanlarından yana da olmalı ve onların sorunlarına sahip çıkmalıdır.
. Günü kurtaracak değil, cesur ve reformist olmalı ki, üniversitelerin yeniden yapılanmasına yönelik çareler üretip uygulamaya koyabilsin.
. Katsayılar ve türban ilk işi olmamalıdır.
Özetin özeti: Gül, sözde değil özde bir şekilde Türkiye'yi kucaklayacak bir cumhurbaşkanı olacak mı, olmayacak mı? YÖK Başkanlığı'na atayacağı isim, bu konuda çok önemli bir referans olacak
Nasıl bir YÖK Başkanı?
YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç'in görev süresi yakında bitiyor. Yerine Çankaya tarafından yeni bir isim atanacak. Çünkü, Teziç'in ikinci bir dönem daha atanma şansı milyonda bir bile değil.
Peki yeni başkan kim olacak? Ortada dolaşan isimlerden biri mi yoksa çok daha farklı biri mi? Böylesi durumlarda aslında ne söylense boş. Ama ipuçları da yok değil. En azından öne çıkan birkaç isim var ve sanıyorum bunlardan biri yeni YÖK Başkanı olacak.
YÖK Başkanı, o olur ya da bir başkası. Önemli olan koltuğunu ne kadar dolduracağı. Böylesi makamlar, siyaseten gelinen makamlar değil, hakkını vermek gerekir. Yoksa kaos çıkar. Tıpkı bugün olduğu gibi...
Rektörler için de, YÖK Başkanı için de önce temel kriterlerin belirlenmesi gerekir. Tıpkı bazı üniversitelerin öğretim üyelerinde aradığı asgari kriterler gibi.
Eğer bu makamlar için kriter belirlemez ve esen rüzgâra ya da siyasi tercihlere göre isim belirlerseniz, bunun başta atayan ya da seçenlere olmak üzere hiç kimseye bir yararı olmaz. Tıpkı şimdi olduğu gibi...
Prof. Teziç, YÖK Başkanı olmadan önce çok saygın bir bilim adamı ve hukukçuydu. Oysa, bu makamda çok yara aldı. Çünkü böylesi makamlar, yüksek donanım, birikim, tecrübe ve hoşgörü de gerektirir.
Türk eğitim sisteminin en önemli sorunlarından biri de, eğitim yöneticilerinin yeterli donanıma sahip olmamalarıdır. Yıllarca en iyi öğretmenleri alıp okul müdürü yaptık, olmadı. Siyasi tercihlere göre kimi bulduysak yönetici koltuğuna oturttuk, yine olmadı. Sınav yaptık, askıya aldık. Asalet yerine vekâleti tercih ettik. Sonuçta ortaya karmakarışık bir durum çıktı.
Milli Eğitim Bakanlığı için en utanç verici durumlardan biri de müsteşarını, kendi içinden çıkaramaması. 600 bin kişilik eğitim kadrosunda, müsteşarlık koltuğuna oturacak biri yoksa durum gerçekten çok vahim. Eğer var da siyasiler önlerini açmıyorsa bu daha da vahim!
Olmazsa olmaz kriterler
YÖK Başkanlığı sıradan bir makam değil. Devlet protokolünde en ön sıralarda yer alıyor. Anayasal bir kurum ve görünen o ki, bu dönemde de yerini koruyacak. İşte bu yüzden Çankaya, tercihini kullanırken çok titiz olmak zorunda. En azından daha önceki cumhurbaşkanlarının yaşadığı pişmanlıkları yaşamamak için...
Peki bir YÖK Başkanı'nda bulunması gereken olmazsa olmaz bu özellikler neler olmalıdır? İşte ilk akla gelenler:
. Akademik donanıma sahip olmalıdır. Uluslararası tek yayını olmayan bir YÖK Başkanı, üniversitelere bilim çıtasını daha yükseklere tırmandırın diye dayatamaz. Dayatsa da "Peki sen ne yaptın?" sorusu sorulur.
. Yönetim tecrübesi olmalıdır. Öyle küçük bir üniversite, vakıf ya da taşra üniversitesi değil, büyük üniversitelerden birinde mutlaka üst düzey yöneticilik deneyimi olmalıdır. Yoksa, akademik ve bürokratik hiyerarşiyi anlamaya süresi yetmez.
. Üniversiteler ile iktidar üzerinde saygınlığı olmalıdır. Her iki tarafın da itibar etmeyeceği bir isim, böylesi bir dönemde kırgınlıkları daha da artırmanın ötesinde bir işe yaramaz.
. Uluslararası tanınırlığı, itibarı ve açılımı olmalıdır. Üniversitelerimizi bir yandan yerelden evrensele açarken, öte yandan da bu birikimi ülke kalkınması için seferber edebilmelidir.
. Kesinlikle para pul işinden anlıyor olmalıdır. Artık bilim demek, kaynak, ARGE, üretim, pazarlama ve yatırım demek. YÖK'ü ve üniversiteleri, DPT ve Maliye'nin boyunduruğundan kurtaracak, güçlü ve mücadeleci bir kişilik olmalıdır.
. Kavgacı değil sempatik olmalı ve toplum ile üniversiteleri barışık hale getirmelidir. Öğrenci ve öğretim elemanlarından yana da olmalı ve onların sorunlarına sahip çıkmalıdır.
. Günü kurtaracak değil, cesur ve reformist olmalı ki, üniversitelerin yeniden yapılanmasına yönelik çareler üretip uygulamaya koyabilsin.
. Katsayılar ve türban ilk işi olmamalıdır.
Özetin özeti: Gül, sözde değil özde bir şekilde Türkiye'yi kucaklayacak bir cumhurbaşkanı olacak mı, olmayacak mı? YÖK Başkanlığı'na atayacağı isim, bu konuda çok önemli bir referans olacak