PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Boğazlar Sorunu ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi


_SoN_
02-25-2009, 14:17
GİRİŞ

I.Dünya Savaşı sonrası Anadolu’da gelişen kurtuluş hareketi ve sonucunda kurulan yeni Türk Devletiyle, süregelen savaşı sona erdirmek için 24 Temmuz 1923’te Lozan barış antlaşması imzalanır. Lozan sırasında Boğazların statüsü için ortak bir karara tam olarak varılamaz. En sonunda Boğazların konumunu ele alan Lozan Boğazlar Sözleşmesi imzalanır. Lozan Boğazlar Sözleşmesi’nde bir yandan Türk Boğazlarından geçiş rejimi; ticaret ve savaş gemileri ayrımı ile savaş ve barış zamanı ayrımı yapılarak düzenlenirken askerden arındırılacak adalar ve bölgeler ile ilgili hükümlere yer verilmiş, diğer yandan “Boğazlar Komisyonu” adı altında, oldukça sınırlı görev ve yetkilere sahip bir uluslar arası komisyonun kurulması öngörülmüştür.
Lozan Boğazlar Sözleşmesi’nde yabancı devletlere savaş gemilerini Karadeniz’e geçirme hakkı tanınıp, Boğazlar bölgesinin askerden arındırılması kabul edilirken; Türkiye’nin güvenliğinin sağlanması için geçiş serbestliği ihlali, askerden arındırılmış bölge veya bölgelerin güvenliğini tehlikeye düşürecek herhangi bir saldırı halinde, Milletler Cemiyeti Meclisi’nin vereceği karar doğrultusunda bu tehdit ve ihlaller ortaklaşa alınacak önlemlerle çözülecekti.
Ancak daha sonra Avrupa’da gelişen yeni siyasi ortam ve hızla gelişen silahlanma çabaları, Türkiye’nin güvenliğinin sağlanması amacıyla getirilen hükümlerin işlemez hale gelmesine neden olmuştur. Ben de ödevimi hazırlarken kısaca bu dönemde olan gelişmelerden bahsederek Boğazların, Lozan Barış Antlaşması sonrasından Montrö antlaşmasının imzalanmasına kadar olan süre içindeki durumunu anlatmaya çalışacağım.



LOZAN BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİNİN DEĞİŞTİRİLMESİNİ GEREKTİREN NEDENLER

Türkiye, Lozan Sözleşmesi sırasında, diğer konuları halletmek ve özellikle kapitülasyonlar gibi çok önemli sorunları kaldırabilmek için, Boğazlar konusu da dahil olmak üzere, bazı konularda taviz vermeyi yeğlemiştir.
Lozan Barış Antlaşmasına göre Boğazlar, askersiz bölge haline getirilmişti. Bunun için Türkiye Boğazlarda asker bulunduramıyordu. Ayrıca, Türkiye’nin Boğazlardan geçişi kontrol etme, yani geçiş üzerinde denetim hakkı yoktu. Bu, Boğazlar üzerinde Türkiye’nin egemenlik hakkının sınırlandırılması ve güvenliğinin tehlike karşısında bırakılması demekti. Lozan sistemi ile getirilen “Boğazlar Komisyonu” ise Türkiye’nin egemenlik haklarını sınırlandırıyordu. Bu durum yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin tam bağımsızlık ilkesine tamamen ters düşüyordu.


Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra büyük umutlar yaratan silahsızlanma girişimleri başarılı olamamış, tam tersine bütün devletler silahlanmaya başlamıştı. 1933 yılından sonra silahsızlanma çabalarının başarısızlığı sonucunda Avrupa’da yeni bir savaş tehlikesinin güçlü belirtileri ortaya çıkmaktaydı. Bu durum karşısında Türkiye, uluslar arası barış ve güvenliğin korunması yolundaki güçlüğü ileri sürerek Boğazların güvenliğini sağlamak amacıyla 11 Nisan 1936 günü Milletler Cemiyeti’ne başvurur. Bu başvuruda Türkiye, Boğazlar Statüsünün değiştirilmesi isteğini belirtir. Bu sırada İtalya Habeşistan’a saldırmış Almanya, Verailles Barış Antlaşması hükümlerini çiğneyerek askersiz bölge olarak kabul edilen Ren bölgesine asker sokmuştu. Görülmektedir ki, savaşların nedenleri yine savaşlar sonunda imzalanan barış antlaşmalarında düğümlenmektedir. Galip devletler zaferden sonra ihtiraslarının ve çıkarlarının esiri olarak zorladıkları antlaşmalarla geleceğin savaşlarının tohumlarını atmaktan kendilerinin kurtaramamışlardır. Bu durum II.Dünya savaşı tehlikesinin belirmesine sebep olmuştur. Türkiye; bunun üzerine harekete geçerek Lozan Barış Antlaşmasını imzalayan ilgili devletlere verdiği nota ile Boğazlar statüsünün yeniden düzenlenmesi için görüşmeye çağırmıştır.


MONTREUX ( MONTRÖ) BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİ

Lozan sisteminin getirdiği rejimin, dönemin siyasi koşulları karşısında uygulanamaz olduğu gerçeğiyle değiştirilmesini isteyen ve Montrö Konferansı’nın toplanmasını sağlayan Türkiye’nin temel amacını, Boğazlar üzerinde kesin egemenliğin elde edilmesi ile askersizleştirmenin ve Lozan sistemiyle getirilen Boğazlar Komisyonu’nun kaldırılması şeklinde özetleyebiliriz. Bu amaçla Türk Hükümeti, Boğazlardan geçiş rejimi hakkındaki görüş ve düşüncelerini 13 maddelik yeni bir sözleşme tasarısı şeklinde Konferans sekreterliğine bildirmiştir.
Görüşmeler sırasında İngiltere ve Sovyetler Birliği başta olmak üzere Boğazlar üzerinde çıkarı olan devletler farklı tezler ileri sürmüşlerdir.
Bunlardan biricisi, görüşlerini Türkiye gibi bir tasarı halinde sunan İngiltere’ye aittir. İngiltere baş temsilcisi Lord Stanley; ticaret gemilerinin Boğazlardan, Türkiye’nin katıldığı savaş dönemleri dışında kalan zamanlarda, Lozan rejimi ile getirilen esaslar içinde geçmesini kabul ederken, Türkiye’nin savaşa girdiği zaman, Boğazlardan geçişler sadece gündüz saatlerinde olmalıydı görüşünü ileri sürüyordu. Karadeniz’in Boğazlardan geçilerek girilebildiği için denizlerin serbestliğini kabul eden uluslar arası hukuk rejiminden ayrılamayacağını ve dünya devletlerine açık olması gerektirdiğini belirtmişti. İngiltere’nin ileri sürdüğü tezde Boğazların askerden arındırılmış statülerine hiç değinilmemiş, savaş gemileri için getirilen sınırlamalara ilave olarak Karadeniz’de kıyısı bulunmayan devletlerin gemilerinin bu denizlerde kalış süresinin bir ay olması önerilmiştir. İkinci görüşse; Sovyetler Birliği Baş temsilcisi Maxim Litvinoff tarafından savunulmuştur. Rusya Boğazlardan geçerek Karadeniz’e çıkacak savaş gemileri için bir tonaj sınırlaması getirilmesinden yana tavır almıştır. Boğazların askerden arındırılmış statüsüne son verilmesinin ve dolayısıyla Türkiye’nin bu bölgelerde asker bulundurma hakkını kabul etmiştir. Yabancı devletlerin savaş gemilerinin Boğazlardan geçişlerine ilişkin getirilen sınırlamaların, yalnızca Karadeniz’de sahili olmayan devlet veya devletlerin savaş gemileri için uygulanmasını savunan Rusya, Boğazların denizaltıların yanında uçak hava sahasına da kapatılmasını önermiştir. Sovyetlere göre Karadeniz bir transit deniz değildi ve uluslar arası hukuk kurallarının dışında kalıyordu. Bundan dolayı Karadeniz’de kıyısı olmayan ülkelerin savaş gemilerinin Boğazlardan geçip Karadeniz’de serbestçe dolaşmasına karşı çıkıyordu. Türkiye ise bir yandan ülkesinin Lozan’da açık bırakılmış olan güvenliğini ve Boğazlardaki egemenlik hakkını sağlamakla birlikte, diğer taraftan bölge ve dünya barışını koruyabilmek için ilgili ülkelerce ileri sürülen farklı görüşlerin bağdaştırılabilmesinde bir denge unsuru olmak için çaba gösterdi.Türkiye’nin konferansa sunduğu 13 maddelik sözleşme tasarısında, genel hatları ile Boğazlar bölgesinin askerden arındırılmış statüsüne son verilmesi ve Lozan sistemi ile getirilen Boğazlar Komisyonu’nun kaldırılması isteniyordu. Belirlenecek koşullar çerçevesinde ticaret ve savaş gemilerinin Boğazlardan geçiş serbestliği kabul edilirken, barış ve savaş zamanında Türkiye’nin kendisini yakın bir savaş tehlikesinde hissettiği dönem gibi bir durumda bazı özel şartların eklenmesini istenmekteydi.
Konferans sonucunda imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi 20 Temmuz 1936’da kabul edildi. Bu antlaşmada kabul edilen hükümler ana hatlarıyla kısaca şöyledir:

• Lozan antlaşması ile kurulmuş olan Boğazlar Komisyonu Kaldırıldı. Bu komisyonun görevleri ve yetkileri bütünüyle Türkiye’ye bırakıldı.

• Lozan Barış Antlaşması ile Boğazların iki yanında askersiz duruma getirilmiş olan bölgeye Türkiye’nin asker bulundurması kabul edildi.

• Yabancı ticaret gemilerinin Boğazlardan her iki yönde geçişi serbest bırakıldı.

• Yabancı devletlerin savaş gemilerinin Boğazlardan geçişi ile ilgili sınırlamalar kabul edildi.

• Herhangi bir anda Karadeniz’de bulunabilecek ve Karadeniz’de kıyısı olmayan devletlerin donanmalarına ait savaş gemileri, zaman ve ağırlıkları bakımından sınırlandırıldı. Ayrıca, Boğazlardan geçecek savaş gemileri için önceden Türk Devletinden izin alınacaktı.

• Türkiye, savaşa girerse veya savaş tehlikesi ile karşı karşıya kalırsa, Boğazları istediği gibi açıp kapatabilecekti.



SONUÇ

Antlaşma imzalandıktan sonra Montrö’nün yürürlükte kalma süresi, uzun tartışmalara yol açmıştır. İngiltere, 50 yıl geçerli olmasını isteyerek en uzun süreli öneriyi getirmiştir. Sovyetler Birliği, uluslar arası ilişkilerin hızlı gelişmesini ve koşullarında ona uygun olarak hızla değişmekte olduğunu ileri sürerek sözleşmenin 10-12 yıl geçerli olmasını istemiştir. Bu çeşitli isteklere rağmen Montrö hala yürürlükte olup Türkiye’nin tam bağımsızlığını kanıtlayan antlaşmalardan biri olma özelliğini korumuştur.
Montrö Sözleşmesi ile Boğazlar üzerindeki Türk egemenliği kesin olarak kabul edilmiştir. 20 Temmuz 1936 gece yarısı Türk ordusu, Boğazların Lozan Barış Antlaşması ile askersiz alan olarak kabul edilen bölgesine girmiş, Türk donanması da denizden bu harekete katılmıştır. Böylece Osmanlı Devletinin son yüzyıllarından beri süregelen en büyük problemlerden biri olan Boğazlar meselesi halledilerek, Türk Boğazları üzerinde kesin olarak Türk egemenliği tekrar kurulmuştur.
Montrö, Lozan’ın Boğazlar bölgesinde Türkiye adına açık bıraktığı boşluğu doldurmuş ve Türkiye Cumhuriyeti’ne büyük bir güvenlik getirmiştir.
Montrö Sözleşmesi, Türkiye için büyük bir siyasi zaferdir. Çünkü Boğazlar bölgesinde asker bulundurması ve Boğazların denetimi ile Türkiye’nin Karadeniz’den Akdeniz’e uzanan geniş alanda durumu güçlenmiştir. Ayrıca, uluslar arası dengede önemi artmış ve dünya devletleri arasında önemli bir yer almıştır.