PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Breaking Dawn-Stephenie Meyer


morciii
02-20-2009, 14:01
http://i41.tinypic.com/2qbvpkx.jpg


Bella ve Edward evlenirler ama balayları bellanın hamile olduğunu farketmesiyle yarıda kesilir.Bellanın hamileliği hızlı ilerlemektedir ve bu da onu gücsüz yapmaktadır. Bella nın hayatını kurtarmak için Edward ın fetüsün çıkarılması gerektiği ile ilgili ısrarına rağmen Bella gittikçe daha da çok sevdiği bebeğini yerinde tutmaya kararlıdır. Sonra , Bella kızları Renesmee'yi dünyaya getirip ölmek üzereyken Edward ona zehrini enjekte edip vampire dönüstürür. İsmi Irına olan bir vampir Renesmee'yi görür ve onun 'ölümsüz cocuk' olması hakkındaki yanlısları ve vampir kurallarını ihlal eden yasamını görür onu Volturi'ye haber verir.Cullen'lar cocuğun ölümsüz cocuklardan olmadığını doğrulamak icin tanıklar toplarlar. Ve Volturi'yi Renesmee'nin
Vampirlere ve onların sırlarına karsı tehlike olusmayacağına dair onları ikna ederler ama huzurları kacmıstır.

morciii
02-20-2009, 15:00
Kitaptan Alıntılar


Düğünden birgün önceki gece..Bekarlığa veda..

“Emin olmadığın hiçbir şey yapmanı istemiyorum.”
“Senden eminim, geri kalanıyla da yaşayabilirim.”
Duraksadı. “Yapabilir misin?” diye sordu sessizce. “Düğünden bahsetmiyorum –ki endişelerine rağmen hayatta kalacağına eminim.- ama sonrası… Renee ve Charlie ne olacak?
İç çektim. “Onları özleyeceğim.” Daha kötüsü, onlar da beni özleyecekti; ama onun böyle düşündüğümü bilmesini istemiyordum.
“Angela ve Ben ve Jessica ve Mike.”
“Arkadaşlarımı da özleyeceğim.” Karanlıkta gülümsedim. “Özellikle Mike. Ahh, Mike! Onsuz nasıl devam edeceğim?”
Homurdandı.
Kahkaha attım; ama sonra ciddileşip devam ettim. “Edward, bu konunun üzerinden kaç kere geçtik. Zor olacağını biliyorum; ama istediğim de bu. Seni istiyorum, ve seni sonsuza kadar istiyorum. Bir ömür bana yeterli değil.”
“Sonsuza kadar 18 yaşında kalacaksın.” diye fısıldadı.
“Bütün kadınların rüyası…” diyerek takıldım.
“Hiç değişemeyeceksin… hiç ilerleyemeyeceksin.”
“Ne demek bu?”
Yavaşça yanıtladı. “Charlie’ye evleneceğimizi söylediğimiz zamanı hatırlıyor musun? Hani seni… hamile zannetmişti?"
Gülerek “Ve seni vurmayı düşünmüştü.” diyerek tahmin yürüttüm. “İtiraf et – bir saniyeliğine gerçekten düşünmüştü bunu.”
Cevap vermedi.
“Ne var Edward?”
“Sadece… Sadece onun haklı olmasını dilerdim.”
Zorlukla nefes alabildim.
“Daha da fazlası, haklı olabilmesinin bir yolu var, böyle bir potansiyelin mevcut. Bunu senden alacak olmaktan nefret ediyorum.”
Bir dakika durduktan sonra yanıtladım. “Ne yaptığımı biliyorum.”
“Nasıl bilebilirsin Bella? Anneme bak, kardeşime bak. Senin düşündüğün kadar kolay yapılabilecek bir fedakarlık değil bu.”
“Esme ve Rosalie gayet iyi idare ediyorlar. Eğer ilerde problem olursa, Esme’nin yaptığını yaparız - evlatlık alırız.”
İçini çekti, konuşmaya başladığında sesi sertti. “Bu doğru değil. Benim için fedakarlıklar yapmak zorunda kalmanı istemiyorum. Ben sana bir şeyler vermek istiyorum, senden almak değil. Geleceğini çalmak istemiyorum. Eğer insan olsaydım-”
Elimi dudaklarının üzerine götürdüm. “Benim geleceğim sensin. Artık dur. Üzülmek yok, yoksa erkek kardeşlerini ararım ve gelip seni alırlar. Belki de bekarlığa veda partisine ihtiyacın vardır.”(Not: Bu gece düğünden önceki gece, Edward Bella’yla kalabilmek için bekarlığa veda partisine gitmemeyi düşünüyor.)
“Özür dilerim. Seni bunaltıyorum değil mi? Sinirlerim bozulmuş olmalı.”
“Korkuyor musun?”
“Hayır. Seninle evlenebilmek için bir asırdır bekliyorum Bayan Swan. Düğünümüz sabırsızlıkla beklediğim bir şey-” Aniden durdu.
“Ne oldu?”
Dişlerini gıcırdattı. “Kardeşlerimi aramana gerek yok. Belli ki Emmett ve Jasper bu gece beni bırakmayacak.”
Bir saniyeliğine onu kendime yaklaştırdım ve sonra bıraktım. “İyi eğlenceler.”
Pencereden tiz bir ses geldi – biri kulak tırmalayıcı bir ses çıkarmak için çelik tırnaklarını kasten pencereye sürtüyordu. Titredim.
Karanlık gecede hala görünmez olan Emmett, tehditkar bir sesle “Eğer Edward’ı dışarıya göndermezsen,” diye tısladı. “biz onu almaya geliyoruz!”
“Git,” dedim gülerek. “İkisi evime zorla girmeden önce.”
Edward gözlerini devirdi; ama bir hareketle ayağa kalkıp gömleğini giymişti. Eğildi ve alnımdan öptü.
“Artık uyu. Yarın büyük gün.”
“Teşekkürler! Eminim bu uyumama yardımcı olacak.”
“Seninle mihrapta buluşuruz.”
“Beyazlar içindeki ben olacağım.” Sesimin nasıl da bıkkın çıktığını duyunca gülümsedim.
Kıkırdadı. “Çok ikna edici” dedikten sonra birden çömeldi ve kendini gözlerimin takip edemeyeceği bir hızda penceremden dışarı fırlattı.
Dışarıdan önce bir pat sesi ve sonra Emmett’in küfrü duyuldu.
Duyacaklarını bilerek “Onu geciktirmezseniz iyi olur.” diye mırıldandım.
Jasper’ın suratı penceremde belirdi. Bal rengi saçı, bulutların arasından gelen zayıf ay ışığında gümüş rengi gözüküyordu.
“Merak etme Bella. Onu eve tam zamanında getireceğiz.”
Birdenbire sakinleştim ve endişelerim çok önemsiz göründü.
Hala battaniyeme sarılıyken, beceriksizce doğruldum. “Jasper? Vampirler bekarlığa veda partilerinde ne yapar? Onu striptiz klübüne götürmüyorsunuz değil mi?”
Emmett aşağıdan “Ona hiçbir şey söyleme!” diye homurdandı. Bir gümbürtü oldu ve ardından Edward’ın gülüşünü duydum.
“Rahatla.” dedi Jasper – ve rahatladım. “Biz Cullen’ların kendi versiyonu var. Sadece birkaç dağ aslanı, bir çift bozayı. Tipik bir gece gezmesi.”
Bir daha vejeteryan vampir diyeti hakkında böyle rahat olup olamayacağımı merak ettim.
“Teşekkürler Jasper.”
Göz kırptı ve görüşümden kayboldu.


7.BEKLENMEDİK

Üzerimdeki karanlık kefen gibi sisin üzerinde ilerliyordu. Onların istekle parlayan koyu, öldürmeyi arzulayan, yakut gözlerini görebiliyordum.Dudakları, onların sivri, ıslak dişlerinin üzerinde gerildi---biraz hırlama, biraz gülümseme.

Arkamda inleyen çocuğu duydum, ama ona bakmak için geri dönemedim. Yine de onun güvende olduğu konusunda umutsuzdum. Şu anda odaklanma konusunda hiç bir hata yapma lüksüm yoktu.

Daha da yaklaştılar. Siyah cüppeleri hareketleriyle birlikte hafifçe dalgalanıyordu. Ellerinin kemik-rengi avuçlarında kıvrıldığını gördüm. Tüm yönlerden bizi sararak, ayrılmaya başladılar. Dört bir yanımız sarılmıştı. Ölecektik.

Ve sonra, sanki bir flaş patlaması gibi, bütün sahne değişikti. Henüz değişmemiş--- Volturi hala bizi öldürmeye hazır arkamızda yürüyordu. Gerçekten değişen şey resmin bana nasıl gözüktüğüydü. Aniden, onun için açtım. Panik, ben öne doğru çömelirken kana susamışlığa dönüştü. Yüzümde bir gülümseme oluştu ve çıplak dişlerimin arasından bir hırıltı çıktı.

Rüyanın şokuyla yerimden fırladım.

Oda karanlıktı.Ayrıca aşırı sıcaktı. Ter şakaklarımdan boğazıma doru akıyordu.

Elimle sıcak yatağı yokladım ve boş buldum.

''Edward?''

Hemen sonra, parmaklarım prüssüz, düz ve sert bir şeye deydi. İkiye katlanmış bir kağıt parçası. Notu elime ldım ve ışıkları açmaya gittim.

Notun dışındaki adres Mrs. Cullen adınaydı.

Yokluğumu fark etmeyeceğini umuyorum, ama eğer fark edersen, çok kısa bir süre içerisinde döneceğim. Yalnızca avlanmak için anakaraya gittim. Uykuya geri dön ve tekrar uyandığında ben yanında olacağım. Seni seviyorum.

İç çektim. Yaklaşık iki haftadır buradaydık, bu yüzden ayrılmak zorunda olacağını bekliyor olmalıydım.Ama daha önce zaman konusunda düşünmemiştim. Burada sankği zamanın dışında gibiydik. Yalnızca mükemmel bir halde sürükleniyorduk.

Alnımdaki teri sildim. Kendimi tamamen uyanık hissediyordum, ama komidinin üzerindeki saat gecenin birden sonrası olduğunu gösteriyordu. Bu kada rsıcak ve yapış yapış hissederken asla uyuyamayacağımı biliyordum.Anımsamak istemiyorum ama eğer ışığı söndürüp, gözlerimi kaparsam av kafamda, o peşindeki siyak figürleri göreceğimden emindim.

Kalktım ve ışıkları açarak, amaçsızca karanlık evin içinde yürüdüm. Edward olmadan burası çok büyük ve boş geliyordu. Farklı.

En son mutfağa geldim ve belki güzel bir yiğeceğin ihtiyacım olan şey olduğuna karar verdim.

Kızarmış tavuk için tüm malzemeleri bulana kadar buzdolabını karıştırdım. Tavadaki tavuktan gelen patırtılar ve cızırtılar hoş seslerdi. Sessizliği doldururlarken daha az gergin hissettim.

O kadar güzel koktu ki tavadan alır almaz dilimi yakarak hemen yemeğe başladım.Beşinci ya da atıncı lokmada, tadını alabileceğim kadar soğumuştu.Çiğneyişim yavaşladı. Tadında bir şey mi vardı? Eti kontrol ettim tamamen beyazdı ama yine de tamamen zamanının dolduğunu düşündüm. Denemek için başka bir ısırık aldım; iki kez çiğnedim. İyk- kesinlikle kötü.Lavobaya tükürmek için koştum. Aniden tavuk-ve-yağ kokusu tiksindirici geldi. Tüm tabağı aldım ve çöpe silkeledim. Sonra kokunun çıkması için pencereleri açtım. Serin bir esinti içeriye girdi. Bu bana kendimi daha iyi hissettirdi. Aniden kendimi çok yorgun hissettim, ama sıcak odaya dönmek istemedim. O yüzden televizyon odasında daha çok pencere açtım ve hemen altındaki divana uzandım. Geçen gün izlediğimiz aynı filmi açtım ve neşeli açılış şarkısıyla uykuya daldım.

Gözlerimi tekrar açtığımda, güneş gökyüzünde yarım yükselmişti, ama beni uyandıran ışık değildi. Beni kendine doğru çeken serin kollardı. Aynı anda, ani bir acı mideme girdi neredeyse midenize bir yumruk yedikten sonraki şok gibi.

Üzgünüm, ''Edward soğuk elleriyle nemli alnımı silerken mırıldandı. '' Çok büyük bir düşüncesizlik. Benim gidişimle senin için ne kadar sıcak olacağını unutmuşum. Tekrar gitmeden önce klimayı açacağım.''

Ne söylediğine konsantre olamıyordum.''Afedersin!'' kollarını serbest bırakması için mücadele ederek güçlükle soludum.

Otomatik olarak ellerini indirdi. ''Bella?''

Elim ağızımda kapalı banyoya doğru koştum. O korkunç hissediyordum ki-başta- ben klozete sürünmüş ve acı çekerken onun benimle gelmesine bile aldırmadım.

''Bella sorun ne?''

Daha cevap verememiştim. Beni endişeyle kaldırdı, saçımı yüzümden uzak tutarak yeniden nefes alıncaya kadar bekledi.

''Kahrolası bayat tavuk.''inledim.

''İyimisin?'' sesi gergindi.

''İyiyim.''nefes nefese kalmıştım. ''Yalnızca besin zahirlenmesi.Bunu görmen gerekmez. Uzaklaş.''

''Mümkün değil, Bella.''

''Uzaklaş,''ayağa kalkmaya çalışarak tekrar inledim.Böylece ağzımı durulayabilecektim. Ona yönelttiğim ittirmeleri yok sayarak kibarca bana yardım etti.


Ağzım temizlendikten s, beni kollarında tutarak yatağa taşıdı ve dikkatlice oturttu.

''Besin zehirlenmesi?''

''Evet,''edim çatlak bir sesle. ''Dün akşam kendime biraz tavuk yaptım. Tadı kötüydü, bende attım. Ama atmadan önce bir kaç ısırık aldım.''

Alnıma soğuk elini koydu. Bu iyi hissettirdi.''Şimdi nasıl hissediyorsun?''

Bunu bir dakikalığına düşündüm. Mide bulantısı geldiği gibi aniden geçmişti. ''Oldukça normal.Biraz aç aslında.''

Bana biraz yumurta pişirmeden önce bir saat yanımda bir bardak su ile bekletti. Tamamen normal hissediyordum, yalnızca gecenin ortasıda kalktığım için biraz yorgun. CNN'ni açtı. Çok fazla gündemden kopmuştuk. Üçüncü dünya savaşı kopmuş olabilirdi ve bizim haberimiz olmazdı-- ve uykulu bir şekilde kucağına uzandım.

Haberlerden sıkıldım ve onu öpmek için döndüm. Aynı sabahki gibi hareket ettiğimde keskin bir acı mideme saplandı. Ondan uzağa doğru sendeledim. Elim ağzımda sıkı sıkıya kapalıydı. Bu sefer asla banyoya zamanında yetişemeyeceğimi biliyordum. O yüzden mutfak lavabosuna doğru koştum.

Tekrar saçlarımı tıttu.

''Belki de Rio'ya dönüp, bir doktora gitmeliyiz.'' Ben ağzımı durularken telaşla önerdi.

Kafamı iki yana salladım ve koridora doğru ilerledim. Doktor demek iğne demek. ''Dişlerimi fırçaladıktan sonra iyi olacağım.''

Ağzımdaki tat gittiğinde, Alice'in benim için paketlediği bandajlar,ağrı kesiciler-şu andaki hedefim- Pepto-Bismol gibi insan şeyleri ile dolu küçük sağlık çantasını bulmak için bavulumu aramaya başladım.Belki midemi yatıştırabilirdim ve Edward'ı sakinleştirebilirdim.

Pepto'yu bulmadan önce, Alice'nin benim için paketlediği başka bir şeye daha rastladım. Küçük mavi kutuyu aldım ve başka herşeyi unutarak uzun bir süre bakakaldım.

Sonra kafamda saymaya başladım. Bir kez.İki kez.Tekrar.

Şok beni vurdu; küçük mavi kutu bavula düştü.

''İyimisin?'' Edward kapının arasından sordu. ''Tekrar mı hastalandın?''

''Evet ve hayır,''dedim, ama sesim boğazlanıyormuş gibi çıktı.

''Bella?'' lütfen içeriye gelebilirmiyim?'' Artık endişeli.

''Ta...mam.''

İçeri girdi ve pozisyonumu tarttı. Yerde, dizlerimin üzerinde, bavulun yanında oturur halde ve yüz ifadem, anlamsız ve boş. Yanıma oturdu, elini alnıma götürdü.

''Sorun ne?''

''Düğünden beri kaç gün geçti?''fısıldadım.

''On yedi.'' otomatik olarak cevapladı. ''Bella, ne demek istiyorsun?''

Tekrar sayıyordum. Onu beklemesi için uyararak bir parmağımı kaldırdım. ve sayıları kendime tekrarladım. Daha önce günler konusunda yanılmıştım. Düşündüğümden daha uzun bir süredir burdaydık. Tekrar başladım.

''Bella!''sabırsızca fısıldadı. ''Burada aklımı kaybetmek üzereyim''

Yutkunmaya çalıştım. İşe yaramadı. Bende bavula uzandım ve tekrar küçük mavi tampon kutusunu bulana kadar araştırdım.Kutuyu sessizce kaldırdım.

Kafası karışmış bir şekilde bana baktı. ''Ne? Hastalığını adet gibi mi geçirmeye çalışıyorsun?''

''Hayır,'' tıkanmamı engellemeye çalıştım. ''Hayır, Edward. Periyodumun beş gün geciktiğini söylemeye çalışıyorum.''

Yüz ifadesi değişmedi.Sanki hiç konuşmamışım gibiydi.

''Bunun besin zehirlenmesi olduğunu sanmıyorum.''ekledim.

Yanıt vermedi. Bir heykele dönüşmüştü.

''Rüyalar,'' kendime donuk bir sesle mırıldandım. ''Çok fazla uyumalar.Ağlamalar. Tüm o yiğecekler.Oh. Oh. Oh.''

Edward'ın bakışları boşlaşmıştı.Sanki artık hiç birşey göremiyor gibi.

Refleks olarak, neredeyse istemsizce, elim karnıma düştü.

''Oh!''tekrar cikledim.

Edward'ın hareketsiz ellerş arasından kayarak, yalpaladım. Mavi kumaşları yolumdan çektim ve karnıma baktım.

''İmkansız.''diye fısıldadım.

Hayatımın hiç bir bölümünde bebekler ya da hamilelikle ilgili kesinlikle bir deneyimim olmamıştı. Ama ben aptal değildim. Nasıl geliştiğini blmek için yeterince TV şovu ve film izlemiştim. Yalnızca beş gün gecikmiştim. Eğer hamile olsaydım, bedenim uyarı gösterirdi.Hamile olmasaydım, sabah bulantılarım olmazdı, uyku ve yeme alışkanlıklarımı değiştirmezdim.
Ve en önemlisi karnımda kesinlikle ,küçük ama belirgin bir şişlik olmazdı.

Doğru açıda kaybolurmu diye, her açıdan inceleyerek, gövdemi ileri geri döndürdüm. Parmaklarımı belli belirsiz şişliğin üzerinde gezdirdim ve tenimin altında ne kadar sert olduğuna şaşırdım.

''İmkansız,'' dedim tekrar, çünkü, şiş olsun ya da olmasın, periodum bozulsun ya da bozulmasın ( ve kesinlikle ortada bir period yoktu, Yine de daha önce bir gün bile gecikmemiştim), hamile olabilmemin hiç bir yolu yoktu. Seks yaptığım tek kişi bir vampirdi.

Hala yerde donmuş duran ve hiç bir hareket belirtisi göztermeyen vampir.

Bu yüzden bunun başka bir açıklaması olmalıydı. Benimle ilgili bir sorun. Tüm hamilelik belirtilerini gösteren garip bir Güney amerika hastalığı. Yalnızca hızlandırılmış hali...

Ve sonra bir şey hatırladım- bana şimdi bir ömür kadar uzak görünen bir zamanda yapılan bir internet araştırması. Charlie'nin evinde odmdaki eski sandalyede , pencereden zayıfça sızan gri ışıkla, oturur, benim antika, hırıldayan ilgisayarıma, Jacob Black'in yirmi-dört saatten daha kısa bir süre önce henüz kendide inanmıyorken, beni eğlendirmek için Quileute efsanelerinden bahsederek bana Edward'ın vampir olduğunu söylediği zaman hevesle ''Vampirler A-Z'' adındaki bir siteyi okurkenki halim.Dünyadaki Vampir efsanelerine adanmış siteyi merakla araştırmıştım.Filipino Danag, Hebrew Estire, Romanian-Varacolaci, İtalyan Stregoni benefici (aslında yeni kayınpederimin Volturi ile eski maceralarını temel alan bir efsane ama o zamanlar bunun hakkında hiç bir şey bilmiyordum)... Sürekli daha da imkansızlaşan hikayelere daha az dikkat etmeye başlamıştım.Yalnızca bazı konuları yarım yamalak hatırlayabiliyordum. Nasıl beni seni aldatmakla suçlayabilirsin? - Yalnızca eve iki yıllık deniz yolculuğundan döndün ve ben hamileyim diye mi? Bu bir kabus! O beni mistik vampir güçleriyle hipnotize etti.

Kafamı salladım, afallamıştım. Ama...

Esmeyi ve özellikle Rosalie'yi düşündüm. Vampirlerin çocuğu olamazdı. Eğer böyle bir şey mümkün olsaydı Rosalie çoktan bir yolunu bulmuş olurdu.Bu eski karabasan efsaneler yalnızca bir masal olmalıydı.

Bunun dışında... şey, benim durumumda bir farklılık vardı. Rosalie tabiki de bir çocuğa hamile kalamazdı. Çünkü Rosalie insanlıktan vampirliğe geçtiği durumda donmuştu. Tamamen değişmez. Ama insan kadınlarının vücutları çocuk taşımak için değişmek zorundadır. Önce sabit , aylık bir döngü. Daha sonra büyüyen bir çocuğu taşıyabilmek için daha büyük değişiklikler. Rosalie'nin vücudu değişemzdi.

Ama benimki değişebilir. Benimki değişti. Dün orada olmayan karnımdaki şişliğe dokundum.

Ve insan erkekler- eh, onlarda yaşamdan ölüme geçtikleri halde kalıyorlar.

Ama tabiki, vampir erkeklerin partnerleri hamile kalamazken, çocuk sahibi olabileceklerini kim bilebilir? Dünya üzerindeki hangi vampirin bunu bir insan kadınla deneme zorunluluğu vardır ki?Ya da buna eğilimi olup olmadığını?

Ben bir tane düşünebiliyordum.

Kafamın bir taraftıraları ve tahminleri sınıflandırırken, diğer taraf- en küçük kasları bile hareket ettirmeye yarayan kısım- normal işlevlerini yerine getiremeyecek şekilde afallamıştı. Konuşmak için dudaklarımı hareket ettiremiyordum ama yinede Edward'a lütfen bana neler olup bittiğini anlatmasını söylemek istioyrdum. Onun oturduğu yere gitmem, ona dokunmam lazımdı ama vücudum talimatları izleyemiyordu.Ben yalnızca, ellerim dikkatle gövdemdeki şişliğe bastırmış, aynadaki şok olmuş gözlerime bakabiliyordum.

Ve sonra,geçen geceki parlak kabusumdaki gibi, sahne beklenmedik bir şekilde değişti. Aynada gördüğüm herşey tamamen farklı gözüktü, ama aslında hiç bir şey değişmiş değildi.

Herşeyin değişmesine sebep olan şey vücudumun içinden gelen, yumuşak, küçük bir dürtmeydi.

Aynı anda, Edward'ın telefonu çaldı,tiz ve ısrarcı. İkimizde yerinden kıpırdamadı. Tekrar ve tekrar çaldı. Parmalarımı karnıma bastırarak bekledim. Aynadaki ifadem artık allak bullak olmuş değildi- meraklıydı. Tuhaf, sessiz gözyeşlarımın yanaklarımdan süzüldüğünü ancak neredeyse farkedebildim.Telefon çalmaya devam etti. Edward'ın cevaplamasını diledim--- şu anda önemli bir an yaşıyordum. Büyük ihtimalle hayatımın en büyük anını.

Ring! Ring! Ring! (telefon sesini türkçeye nasıl çevireceğimden bir türlü emin olamadım, ''zırr'' biraz garip oldu sanki )

Sonunda, sinir bozukluğu başka herşeyi sildi. Edward'ın yanına düzlerimin üzerine çöktüm- kendimi daha dikkatle hareket ederken buldum. Her hereketin nasıl hissettirdiği konusun da binlerce kez daha dikkatli--- ve telefonu bulana kadar ceplerini yokladım. Çözülüp telefona kendi bakmasını yarı-umdum ama o tamamen hareketsizdi.

Numarayı tanıdım, ve neden aradığını klolayca tahmin edebiliyordum.

''Selam Alice.''dedim.Sesim öncekinden daha iyi değildi. Boğazımı temizledim.

''Bella? Bella, iyimisin?''

''İyiyim, Charlisle orada mı?''

Evet. Sorun ne?''

''Ben...yüzde yüz... emin değilim...''

''Edward iyi mi?'' diye sordu endişeyle. Telefonun uzağından Charlisle'nin adını seslendi ve ben daha ilk sorusunu cevaplayamadan, ''Neden telefonu açmadı?'' diye ısrar etti.

''Emin değilim.''

''Bella neler oluyor? Ben sadece şey gördüm--''

''Ne gördün?''

Bir sessizlik oldu. ''İşte Charlisle,''dedi sonunda.

Buzlu su damarlarıma enjekte edilmiş gibi hissettim. Eğer Alice beni kollarımda yeşil-gözlü, melek-yüzlü bir çocukla görmüş olsaydı bana cevap verirdi, vermez miydi?

Charlisle'nin telefonu almasını beklerken, Alice için hayal ettiğim görüntü gözkapaklarımda oynaştı.Hatta hayallerimdeki erekek çocuktan bile daha güzel küçük bir bebek-- kollarımda küçük bir Edward. Sıcaklık, buzu kovarak damarlarım boyunca ilerledi.

''Bella, Ben Charlisle. Neler oluyor?''

''Ben-- '' naısl cevap vermem gerektiği konusunda emin değildim. Düşüncelerime gülüp delirdiğimi mi söyleyecekti? Yanlızca başka bir renkli rüya mı görüyordum? ''Ben Edward'la ilgili biraz endişeliyim... Vampirler şoka girebilir mi?''

''Zarar mı gördü?'' Charlisle'nin sesi aniden hızlandı.

''Hayır, hayır,'' ona güven vermeye çalıştım. ''Yalnızca... bir süprüzle karşılaştı.''

''Anlayamıyorum Bella.''

''Sanırım... şey, düşünüyordum ki...belki... belkide...''derin bir nefes aldım.''Hamile olabilirim.''

Bu sırada karnımda bir vuruş daha hissettim. Ellerim karnıma gitti.

Uzun bir durasamadan sonra, Charlisle'nin tibbi soruları başladı.

''Menstürel döngünün ilk günü ne zamandı?''

''Düğünden 16 gün önce.'' Emin olarak cevaplamadan önce kafamda işlem yaptım.

''Nasıl hissediyorsun?''

''Garip'', dedim ve sesim çatladı. Başka bir gözyaşı kümesi yanaklarımdan aşşağıya damladı. ''Bu çok saçma geliyor--- bak, bunun için çok erken olduğunu biliyorum. Belkide ben delirdim.Ama acayip rüyalar görüyorum ve sürekli yemek yiğiyorum ve ağlıyorum ve kusuyorum ve...ve... Daha şimdi içimde birşeyin kıpırdadığına yemin edebilirim.''

Edward'ın kafası yukarıya kalktı.

Rahatlamau-yla iç çektim.

Edward elini telefona uzattı. Yüzü beyaz ve sertti.

''Urn, Sanırım Edward seninle konumak istiyor.''

''Ver,'' dedi Charlisle gergin bir sesle.

Edward'ın konuşabileceğinden tam emin olmadan, telefonu onun açık ellerine koydum.

Telefonu kulağına bastırdı. ''Bu mmkün olabilir mi?'' fısıldadı.

Hiç bir yere odaklanmadan boş bir şekilde bakarak, uzun bire süre dinledi.

''Ve Bella?'' diye sordu. Konuşurken kollarını bana doladı ve kedine doğru çekti.

Oldukça uzun gözüken bir süre sonra 'Evet, Evet. Yapacağım. '' dedi.

Telefonu kulağından uzaklaştırdı ve ''son'' tuşuna bastı. Hemen sonra yeni bir numara çevirdi.

''Charlisle ne söyledi?'' sabırsızca sordum.

Edward yaşamıyormuşçasına bir sesle cevapladı. ''O senin hamile olduğunu düşünüyor.''