PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Niğde Medreseleri


Fırtına_
02-19-2009, 14:37
Akmedrese (Merkez)

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/03/30/00144173.jpgNiğde il merkezindeki tepe üzerinde, kalenin yanında bulunan Akmedrese’yi Karamanoğulları döneminde, kitabesinden öğrenildiğine göre Karaman Beyi Alâeddin’in oğlu Alâeddin Ali Bey tarafından 1409-1410 yılında yaptırılmıştır. Giriş kapısı üzerinde h.812 (1409) tarihli üç satırlı kitabesi bulunmaktadır.

Kitabenin mealen anlamı şöyledir:

“Allah’ın adıyla öğünmek Allah’a yakışır. Selâvat ve selâm Allah’ın resûlü Muhammed üzerindedir. Bu mübarek medresenin inşasını emretti. Büyük sultanın hükümdarlığı zamanında, milletlerin kaderini elinde tutan hükümdarların büyük hükümdarı Alâaddin oğlu Mehmed’in Allah imparatorluğunu ebedileştirsin. Din ve dünyanın yükseği olan kardeşi Karamanoğlu, Mehmet oğlu, Halil oğlu, Alâaddin oğlu Ali 812 Hicri yılında yaptırdı.”

Alaeddin Ali Bey uzun yıllar Bursa’da dedesi Sultan I.Murad’ın yanında yaşamış, bu nedenle de bu medreseyi Bursa’daki Hüdavendigâr Camisi’ne benzetmek istemiştir. Medrese portalinde beyaz mermerlerin kullanılmış oluşundan ötürü de yapı Akmedrese ismi ile tanınmıştır.

Medresenin vakfiyesi bugün Topkapı Sarayı Müzesi’de olup, Rebiülevvel 818 (Mayıs 1415) tarihinde düzenlenmiştir. Bu vakfiyeden öğrenildiğine göre de medrese o zamanki Yuğutaş Mahallesi’nde yapılmıştır. Medrese Hanefi ve Şafii mezhebine göre eğitim verilmek üzere yapılmıştır. Vakfiyeden öğrenildiğine göre de Niğde bedesteni ve ona bitişik olan han Meydan Mahallesi’ndeki çifte hamam, dükkânlar, araziler, değirmen ve bağlar da bu medresenin vakıfları arasındadır.

Akmedrese, ortası avlulu iki katlı medrese plan düzenine göre yapılmıştır. Kesme taştan yapılan medrese 22.50x24.00 m. ölçüsünde dikdörtgen planlıdır. Medresenin en görkemli yanı kuzeyde 5.55x3.25 m. ölçüsündeki mermerden portalidir. Bu portalin son derece zengin bezemeli olmasına karşılık, yapının diğer bölümlerinde büyük bir sadelik görülmektedir. Portaldeki taş işçiliği, oyma süslemeler son derece dikkat çekicidir. Giriş kapısı üzerindeki geometrik bezemelere öğle saatlerindeki güneş ışınları yansıdığında bu bezemelerin yerini bir insan görünümü almaktadır. Bu tür bir uygulama Anadolu taş işçiliğinde karşılaşılmayan bir olaydır.

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/03/30/00144176.jpgMedresenin ikinci katı da bu cephede kaş kemerli ikiz pencereler halinde dışarıya açılmıştır. Geç devirlerde yapılan onarımlar sırasında devrini yansıtan bu son derece görkemli pencereler bozulmuş ve yerlerine düz lentolu pencereler yapılmıştır. Ayrıca dışarıdan üst kata çıkışı sağlayan merdivenler eklenerek de cephenin orijinal görünümü bozulmuştur.

Medrese avlusu revaklarla çevrili olup, avlunun bir tarafına yazlık olarak kullanılan mescit eyvanı yerleştirilmiştir. Bu mekânlardan birinin kışlık dershane-mescit olduğu, diğerinin de Karamanoğulları döneminde bazı örneklerde görüldüğü gibi medrese banisinin türbesi olarak düşünüldüğü sanılmaktadır. Avlunun alt katında üzerleri tonozlu her iki yanda dörderden sekiz hücre ile büyük eyvanın iki yanına kubbeli mekânlar bulunmaktadır. Medresenin ikinci katına alt kattan duvarların içerisindeki iki merdivenle ulaşılmış ve cephedeki ikiz pencerelerin yardımıyla da burası bir cihannüma görünümüne ulaşmıştır. Medresenin üzeri taş döşeli bir teras şeklindedir.

Akmedrese 1936 yılında restore edilmiş ve Arkeoloji Müzesi olarak açılmıştır. Müze olarak 1948 yılına kadar kullanılmıştır.

Fırtına_
02-19-2009, 14:37
Niğde Bedestenleri


Kanuni Sultan Süleyman’ın ölümünden sonra Şehzade Beyazıt ile Şehzade Selim arasında Konya yakınında, 1559 yılında bir savaş olmuş, Sokullu Mehmet Paşa da Şehzade Selim’in yanında yer almıştı. Bu savaş sırasında, bugün Niğde’nin ilçesi olan Bor’da yapılan kara barut, zamanında Şehzade Selim’e yetiştirilmiş ve savaşın onun lehine sonuçlanmasında büyük payı olmuştur. Bu yüzden Sokullu Mehmet Paşa şükran borcu olarak yaptırmış olduğu camiye gelir sağlamak amacı ile biri Niğde’de, diğeri de Bor’da olmak üzere iki bedesten yaptırmıştır. Sultan IV.Murat İran seferi sırasında, 1638 yılında konakladığı Niğde’deki bedesteni onarmıştır. Diğer Bor’daki bedesten yıkılmış ve günümüze gelememiştir.

Niğde’de merkezde bulunan bedesten dikdörtgen planlı olup, uzun bir koridorun iki yanına dükkânlar sıralanmıştır. Bedesten trakit taşından yapılmış, iç bölümlerin duvarları tuğladan örülmüştür. Bedestenin kuzey ve güney yönlerine yuvarlak kemerli beşik tonozlu üç kapı açılmıştır. Cephe görünümünde dışarıya açılan pencereleri bulunmaktadır.

Bedesten günümüzde iyi bir durumda olup, halen kullanılmaktadır.

Fırtına_
02-19-2009, 14:37
Niğde Manastır ve Kiliseleri


Gümüşler Manastırı (Merkez)

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/04/02/00145405.jpgNiğde ilinin 8 km. kuzeydoğusundaki Eski Gümüşler Köyü’nde günümüze iyi bir durumda gelebilen Gümüşler Manastırı tüf kayalıklar içerisine oyularak yapılmıştır. Bu manastır içerisindeki fresklerin Ihlara ve Göreme Kaya Kiliseleri ile karşılaştırılması sonucunda, bu manastırın XI.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Manastırın içerisine 7 m. uzunluğunda, üzeri tonoz şeklinde oyulmuş bir geçit ile girilmektedir. Bu geçidin iki yanında açılmış birer kapı ile kayalara oyulmuş iki odaya girilmektedir. Bu geçitten 14.00x14.00 m. ölçüsünde kare şeklinde ve çevresi dik kaya duvarları ile çevrili bir avluya geçilmektedir. Avlunun kuzey duvarında kayalara oyularak yapılmış ve birbirlerine yuvarlak kemerlerle bağlanmış 9 sütun dikkati çekmektedir. Bu sütunların kemerlere yakın yerlerine de spiral ve geometrik motifler işlenmiştir. Kuzeydoğudaki kemerlerin içerisine de bir niş şeklinde Malta haçı işlenmiştir.

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/04/02/00145413.jpgAvlunun batı ve doğu duvarlarına güvercinlikler oyulmuştur. Buradaki kapılar ise, manastırda yaşayanların günlük yaşamlarında yapılan işlere ayrılan odalara açılmaktadır. Avlunun kuzey duvarı üzerinde de kemer dizilerinin ortasındaki bir kapıdan başka bir odaya geçilmektedir. Manastırın asıl kilisesine kuzeybatıdaki kapı boşluğundan girilmektedir.

Haç planlı olan kilisenin 5.50x3.50 m. ölçüsünde tonozlu bir narteksi vardır. Toprak zeminli ön narteksin olduğu yerde, yere gömülmüş birkaç büyük küp dikkati çekmektedir. Buradan bir kapı boşluğu ile asıl nartekse geçilir. Burası yuvarlak tonozla örtülmüş, duvarlar birbirlerine kemerlerle bağlanmış yalancı sütunların üzerine oturtulmuştur. Bezeme olarak kırmızı ve siyah çizgiler alternatifli olarak sıralanmıştır. Bunlar yer yer yılankavi şekilde olup, değişik bir görünüm ortaya koymuştur. Kilisenin naos kısmı yaklaşık 5.00x5.00 m. ölçüsünde olup, burası da kayalara oyularak oluşturulmuştur. Naosta dört kalın sütun üst örtüyü taşımaktadır. Üzerine sembolik bir kubbe yapılmıştır. Kilisenin doğusunda büyük, yanlarında da küçük birer apsisi vardır. Kilisenin kuzey duvarındaki bir kapı boşluğundan ise içerisinde iki mezarın bulunduğu bir odaya geçilir. Bu odaya bitişik ikinci odada da yine bir mezar bulunmaktadır. Bu odanın doğu duvarına da küçük bir apsis oyulmuştur. Batı duvarının iki yanında da küçük bölümler halinde mezarlara yer verilmiştir.

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/04/02/00145415.jpgKilise duvarları, kapı boşluklarının çevreleri zengin fresklerle bezenmiştir. Buradaki kırmızı ve koyu yeşil renkteki koyu zeminlere yapılan figürlerde çeşitli renkler uygulanmıştır. Kuzey duvarında oturur durumda Meryem tasvir edilmiştir. Kucağında ise Çocuk İsa görülmektedir. Bu kompozisyonun altında St.Joseph, Mea ve Salome yeni doğmuş olan İsa’yı yıkamaktadır. Bu kompozisyonların üzerinde Hz.İsa’nın doğuşunu müjdeleyen melekler, kaya üzerinde Çoban Sator, ihtiyar biri, genç Arepo resmedilmiştir.

Kilisenin ortadaki büyük apsisinde Hz.Meryem kilisenin önde gelen kişileri arasında dua eder şekilde görülmektedir. St.George, St.Gregory, St.Basil, St.Jason, St.Athenogenes ve St.Nicolas ayakta ellerinde İncil tutarak tasvir edilmiştir. Bu tasvirlerin üzerinde de 12 havarinin belden yukarı tasvirleri bulunmaktadır. Apsid yarım kubbesinde Hz.İsa, Hz.Meryem, Başmelek Michael, St.John ve Gabriel resmedilmiştir. Kuzeydeki nişte ise Hz.İsa’yı kucağında tutan Meryem görülmektedir.

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/04/02/00145416.jpgAvlunun kuzey duvarından girilen üstteki odanın duvarları da fresklerle bezenmiştir. Buradaki fresklerin konusu diğerlerinden farklıdır. Bu bölümde Eshopos’un hayvanlarını konu alan hikâyelere yer verilmiştir.

Manastırın duvarları çıra ve yağ kandillerinin islerinden ötürü siyah bir tabaka ile kaplanmış, Kültür Bakanlığı, Niğde Müze Müdürlüğü tarafından 1962 yılından sonra başlayan çalışmalarla fresklerin temizliği, dökülen kısımların restorasyonu yapılmıştır. Fresklerin konservasyonunun büyük bir bölümü Michael Gough başkanlığında bir İngiliz heyeti tarafından 1964-1965 yıllarında yapılmıştır.


Sokubaşı Rum Kilisesi (Bor)

Niğde ili Bor ilçesinde bulunan Sokubaşı Rum Kilisesi XIX.yüzyılın sonlarında yapılmıştır. Burada yaşayan Rumların göç etmesinden sonra da kendi haline terk edilmiştir.

Kesme taş ve moloz taştan yapılan kilisenin önünde bir narteks bölümü vardır. Bu narteksi sekiz taş ayak taşımaktadır. Dışarıya yarı açık olan bu narteks günümüzde duvarlarla bölünmüş ve dükkân haline getirilmiştir. Kilisenin içerisi iki sıra halinde üçer sütunla üç nefe ayrılmıştır. Bu neflerin üzeri içten tonoz, dıştan da kırma çatı ile örtülmüştür. Ayrıca çatının üzerine taş plaklar halinde kaplamalar yapılmıştır. İbadet mekânının ortasında dışarıdan belli olmayan küçük bir kubbe bulunmaktadır.


Ermeni Kilisesi (Bor)

Niğde ili Bor ilçesi Orta Mahalle’de bulunan bu kilise XIX.yüzyılın sonlarına doğru yapılmıştır. İlk yapılışında tek katlı ve üzeri çatılı olan bu kilise yöredeki Ermenilerin göç etmesinden sonra özel bir kişinin mülkiyetine geçmiştir. Üst örtüsü kaldırılarak üzerine Cıgızlar Evi denilen bir kat eklenmiştir. Kilisenin cephe görünümü orijinalliğini büyük ölçüde yitirmiş, ancak ahşap kapısı, içerisindeki bazı bezemeleri günümüze kadar gelebilmiştir. Bu bezemelerde barok üslubun özellikleri açıkça görülmektedir.

Kilisenin ibadet mekânının ortasında dört sütun bulunmaktadır. Apsisi dışarıya taşkın olmayan biri büyük, ikisi küçük yuvarlak niş şeklindedir. Kilisenin ahşap orijinal kapısı kartuşlara ayrılmış ve bunların içerisine bitkisel, girift motifler yerleştirilmiştir.

Constantinus ve Helena Kilisesi (Merkez)

Niğde il merkezinde, Niğde-Kayseri karayolunun üzerinde, çukur bir arazide bulunan kilise kalıntısının Constantinus ve annesi Helena adına yaptırıldığı sanılmaktadır.

Kilisenin temel ve apsid kalıntıları günümüze gelebilmiştir. Moloz taştan ve tuğla hatılı olarak yapılan kilise üç nefli bir bazilika planındadır. Naos iki sıra paye ile üç nefe ayrılmıştır. Üst örtüsünü belirleyecek bir kalıntıya rastlanmamakla beraber, kırma çatılı olduğu sanılmaktadır. Apsis dışarıya taşkın yuvarlak bir niş şeklinde olup, iki yanında diakonikon ve protesis hücreleri bulunmaktadır. Apsis üzerinde bozulmuş olmalarına rağmen fresk izleri görülmektedir.

Fırtına_
02-19-2009, 14:38
Niğde Kaleleri


Niğde Kalesi (Merkez)

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/03/30/00144128.jpgNiğde Kalesi, Eski Niğde şehrinin bulunduğu tepenin en yüksek noktasında, bugünkü şehrin doğusunda, Alâeddin Tepesi’nin de kuzeyindedir. Kalenin yapım tarihi kesinlik kazanamamakla beraber Selçuklular döneminde, I.Alâeddin Keykubat tarafından onarıldığı bilinmektedir. Osmanlı döneminde Sadrazam İshak Paşa 1740 yılında bu kaleyi onarmıştır. Kalenin sur duvarlarının altındaki temellerinde Arap ve Bizans dönemine ait kalıntılarla karşılaşılmıştır. Bu da kalenin MÖ.VIII.yüzyıla kadar indiğine işaret etmektedir.

Kale 1955 yılında onarılmış olup, günümüzde Niğde Belediyesi kalenin bulunduğu tepenin etrafını duvarla çevirmiş ve burasını bir park haline getirmiştir.

Niğde Kalesi’nin kitabesi günümüze gelememiştir. Kale kesme taş ve moloz taştan yapılmış ve üç ayrı surla çevrelenmiştir. Ancak kalenin günümüzde birçok bölümü yıkılmış, beden duvarlarının bir kısmı da çevresindeki yapılanmalarda duvar olarak kullanılmıştır. Kaleden günümüze yalnızca tepenin kuzeydoğusundaki bölüm iyi durumda gelebilmiştir.

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/03/30/00144141.jpgYakın tarihlerde Sungurbey Camisi’nin karşısındaki surların bir bölümü restore edilmiştir. Bunun yanı sıra batı yönündeki sur ve burçları tamamen yıkılmıştır. Kalenin güneyinde Rahmaniye Camisi ile Alaeddin Camisi ile parkı bulunmaktadır. Tepenin kuzeyindeki kule Cumhuriyet dönemine kadar cezaevi olarak kullanılmıştır.

Kaleden günümüze iyi bir durumda gelen burçlarından biri üzerine de Niğde Saat Kulesi yapılmıştır. Bu burç, Ziya Paşa tarafından 1866 yılında saat kulesine dönüştürülmüştür.


Keçi Kalesi (Bor)

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/03/30/00144127.jpgNiğde Bor ilçesinde Hasan Dağı’nın uzantıları üzerinde bulunan kalenin ismi bilinmemektedir. Anadolu’nun birçok yerinde ismi bilinmeyen kalelere Keçi Kalesi ismi verilmiş, aynı şekilde bu kalenin de kitabesi bulunmadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı anlaşılamamıştır. Bu nedenle bu kaleye Keçi Kalesi ismi verilmiştir.

Yüksek bir tepe üzerinde bulunan bu kalenin temellerinde iri kayalar üzerine kaba yontma taş ve moloz taşlardan duvarlar örülmüştür. Yapı üslubundan kalenin Helenistik dönemde, Büyük İskender’in bu bölgeye geldiği yıllardan önce yapıldığı sanılmaktadır. Toros Dağları’nın güney bölümlerindeki boğazlardan gelecek saldırıları önlemek ve gözetleme amaçlı olan bu kale Roma ve Bizans dönemlerinde onarılarak kullanılmıştır.

Günümüze kalıntıları gelebilen kalenin sur duvarlarının büyük bir kısmı ayakta olup, bu duvarlar yuvarlak kulelerle desteklenmiştir.

Kepez Kalesi (Ulukışla)

Niğde Ulukışla ilçesinde bulunan Kepez’de ilk yerleşimin MÖ.2000 yıllarında başladığı sanılmaktadır. Çevrede Hitit, Frig ve Roma dönemine ait kalıntılarla karşılaşılmıştır. Burada bulunan kalenin hangi döneme ait olduğu kesinlik kazanamamıştır. Günümüze kale ile ilgili yeterli kalıntı gelememiş, yalnızca kaynaklarda ismine rastlanmıştır.