PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Nevşehir Sivil Mimari Örnekleri


Fırtına_
02-19-2009, 14:27
Nevşehir Sivil Mimari Örnekleri


http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/03/25/00141120.jpgNevşehir ve yöresi volkanik tüf ve lavlarla kaplı olmasından ötürü, doğal yapı çevre koşulları sivil mimariyi de etkilemiş ve bu bölgede farklı bir yapılanmaya neden olmuştur. Yörede taşın fazla ağacın az oluşu, tüflerin kolaylıkla oyulabilmesi yapılanmayı tüflerin içerisine veya taş evlere yöneltmiştir.

Tarih boyunca Pers ve Arap baskınları, Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde korunmak ve savunmak için yörede yeraltı şehirleri de önem kazanmıştır. Bunun sonucu olarak da yeraltında çok katlı pek çok kişinin yaşayabileceği kentler yapılmıştır. Ayrıca Peribacaları denilen oluşumlar ve dağlar oyularak ev biçimine sokulmuştur. Nitekim Fransız gezgin A.Grandider yörede çoğu zaman tüflerin insan eliyle yalnızca pencere açmak için kullanıldığını yazmıştır.

Nevşehir yöresinde kendine özgün konut mimarisine Ürgüp, Ortahisar, Uçhisar, Avcılar, Çavuşin ve Avanos’ta görülmektedir. Buralarda yapılan tüm yerleşimler doğal çevre ile bütünlük sağlamıştır.

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/03/25/00141121.jpgXIX.yüzyılda yörede yapılan evlerde kullanılan taş malzeme volkanik yapıdan kaynaklandığından, bunlar ocaklardan çıktıklarında yumuşak ve çok rahat işlenmiş olmaları, hava ile temas sağladıklarında da sertleşmelerinden ötürü taş yapılanmalarda sıkça kullanılmıştır. Bu taşların kolayca işlenmesinden dolayı da yöreye özgü bir mimari gelişmiştir. Bununla berber, ahşap yalnızca kapı ve dolap kapaklarında kullanılmıştır.

Nevşehir evlerinin çoğunda kapılar kemerlidir. Bunların üst kısmına da stilize edilmiş sarmaşık ve rozet motifleri işlenmiştir. Çoğu kez de evlerin kanatlı ve giyotin pencereleri ikişer veya üçerli olup, etrafları da bitkisel motiflerle doldurulmuştur. İkinci katları destekleyen konsolların üzerleri de yine kabartma motifleri ile bezenmiştir.

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/03/25/00141122.jpgNevşehir evleri çoğunlukla iki katlıdır. İklim nedeniyle de yaz aylarında üst kat odaları, eyvanları, konuk odaları ve mutfakları başlıca kullanım alanlarıdır. Alt katlar yaz ve kış aylarında işlevlerini sürdürürler. Dıştan yüksek duvarlarla ayrılmış avluda genellikle ev işleri yapılmaktadır. Ambar, ahır, samanlık, tandır evi alt katta yer almaktadır. Alt katların zemini ve avlu taş veya sertleştirilmiş toprakla döşenmiştir. Avluya açılan odalardan birisinde ev halkının yaşamı sürdürülür, yemek yenir ve aynı zamanda burada yatılırdı. Avluya açılan tandır evi çoğunlukla tonozlu olup, derinlemesine dikdörtgen planlıdır. Bunların ortasında kayalara oyulmuş tandıra yer verilmiştir. Tandır evinin yanlarında yer katı odaları veya üzeri tonozlu eyvanlar sıralanmıştır. Revaklı giriş eyvanından merdivenle üst kat eyvanına çıkılmaktadır. Üst kattaki eyvan bazen odaların arasında, bazen de yan taraftadır. Bazı örneklerde de bu eyvanın odalara çıkan merdivenin bitiminde olduğu da görülmüştür. Üst kat odalarının bir bölümü taş konsolların yardımıyla dışarıya çıkıntılıdır. Buradaki odalarda ocaklar, yüklükler, dolaplar, sekiler, musandıralar, raflar ve lambalıklar bulunmaktadır.

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/03/25/00141125.jpgNevşehir evlerindeki ocakların ayrı bir özellikleri vardır. Bunlar dikdörtgen biçimli olup, altları taştır. Yanlarına dolaplar veya nişler yerleştirilmiştir. Yörede ağaç çok az olduğundan çoğu kez odalardaki yüklükler ahşap kapak yerine perde ile kapatılır. Evlerin konuklara ayrılan odaları daha zengin ve özenle döşenmiştir. Döşemeye ve sedirlere yöreye özgün kilim ve halılar serilmiştir. Bu odalar dikdörtgen biçimli olup, ikişer, üçer pencere ile avluya veya sokağa açılırlar. XIX.yüzyılda yapılmış olan daha eski evlerde pencereler demir parmaklıklı, kepenkli veya kafesli idiler. Alt kattaki pencereler üst kattakilere göre çok daha küçük olarak yapılmıştır. Bunlarda yalnızca havalandırma ön plana çıkmıştır.

Günümüze gelen ve orijinalliğini koruyan evler daha çok Nevşehir Kalesi’nden aşağıya doğru uzanan alanda ve Kahveci Dağı’nın yamaçlarında görülmektedir. Kale çevresindeki sokaklar hem dar, hem de dolambaçlıdır. Bu sokaklar kaleye doğru arazi konumundan ötürü hem dik, hem de basamaklıdır. Bu sokaklar boyunca da birbirlerine benzeyen, beyaz badanalı, iki veya üç katlı, cephelerinde revakları olan üzerleri de düz damla örtülmüş evler sıralanmıştır.

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/03/25/00141127.jpgEvlerde kullanılan yöresel taşlar beyaz, gri ve açık kahverengi tonlarında değişmektedir. Bunlar arasında Kavak Kepezi denilen sert taşlar özel çekiçlerle işlenmektedir. Bunun dışında Yapraklı Seki denilen taş, sarı renkte olup, diğerine göre çok daha serttir. Ayrıca beyaz renkteki Sulusaray taşı da hem yumuşak, hem de ısıyı koruduğundan evlerin iç bölümlerinde kullanılmıştır.

Nevşehir yöresinde, özellikle Ürgüp bölgesinde kayalara oyulmuş evlerle karşılaşılmaktadır. Ancak bunlar mağara evleri ile karıştırılmamalıdır. Bu evlerin içerisi yazın serin, kışın ılıktır. Rutubetsiz bir ortam sağladıklarından sağlık açısından da kullanıma uygun evlerdir. Bu evlerde daire şeklinde bir giriş ve Tarkaz denilen değirmen taşı biçiminde kapı bulunmaktadır. Bu kapıların eşiklerinde, tavanında ve iki yan duvarlarında kavis şeklinde oluklar yapılmıştır. Köksü denilen bir manivela ile de değirmen taşı kolayca kapı olukları içerisinde döndürülerek açılıp kapanmaktadır.

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/03/25/00141129.jpgMağara evlerinde ise kayalar oyulmak sureti ile bir orta mekânın çevresine odalar yapılmıştır. Çoğu kez de orta mekân kubbe ile yanlardakiler de kemerlerin yardımıyla yarım kubbelerle üzerleri örtülmüştür.

Ürgüp’teki Kayakapı Mahallesi eski bir yerleşim yeri olup, günümüzde Dünya Kültürel Mirası içerisindedir. Zamanla terk edilen bu evler bugün koruma altına alınmıştır.

Kayakapı Mahallesi’nde günümüze gelen evlerden en tanınmışı Esat Ağa Sokağı’ndaki Esat Bey Konağı’dır. Bunun yanında Yusuf Ağa Konağı bulunmakta olup, her iki konak ta XIX.yüzyılın ikinci yarısına tarihlendirilmektedir. Bu evlerin Taka olarak isimlendirilen kemerli bir düz nişi, aynalığı, yüklüğü bulunmaktadır. Geometrik motiflerle, çeşitli rozetlerle ve renkli taşlarla dikkati çeken yapılardır.

Fırtına_
02-19-2009, 14:27
Nevşehir Köprüleri


Demirli (Selimpınarı) Köprüsü (Avanos)

Nevşehir ili Avanos ilçesi ile Genezin (Özkonak) yolu üzerinde Genezin Deresi üzerinde bulunan bu köprünün kitabesinden öğrenildiğine göre; Yavuz Sultan Selim zamanında yapılmıştır. Ancak bu kitabe günümüze gelememiştir. Sonraki dönemlerde 1801 ve 1925 yılında onarılmış, son onarımını da Demircioğlu Seyyid Hacı İbrahim yapmış, bu yüzden de Onun ismi ile tanınmıştır.

Kesme kireç taştan yapılan köprü üç gözlüdür. Bu gözlerden ortadaki sivri, diğerleri daha küçüktür. Uzunluğu 43 m., eni de 4.90 m.dir. Büyük kemerin açıklığı 5.35 m.dir. Gözlerden büyük olanının ortasında kitabelik yeri bulunuyorsa da kitabesi yerinden sökülmüştür. Günümüzde halen kullanılmaktadır.


Genezin Köprüsü (Avanos)

Nevşehir ili Avanos ilçesinde, Genezin Bucağı’nın Köprübaşı semtinde bulunan bu köprünün kitabesi günümüze gelememiştir. Ancak yapı üslubundan XIX.yüzyılın ikinci yarısında yapıldığı anlaşılmaktadır.

Köprünün yapımında kireç taşı kullanılmış olup, tek gözlü bir köprüdür. Sivri kemerli olan bu gözün kilit taşı dışarıya doğru çıkıntılıdır. Köprünün üzerindeki korkuluk iki sıra kesme taştan yapılmıştır ve günümüzde de kullanılmaktadır.

Fırtına_
02-19-2009, 14:27
Nevşehir Medreseleri


Nevşehirli Damat İbrahim Paşa Medresesi (Merkez)

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/03/23/00140003.jpgNevşehir il merkezinde bulunan Damat İbrahim Medresesi’ni, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa 1726-1727 yıllarında, külliye ile birlikte yaptırmıştır.

Damat İbrahim Paşa Külliyesi’nin bölümlerinden birini oluşturan medrese caminin batısında, Cami-i Cedit Caddesi’nin karşısında bulunmaktadır. Medresenin arka kısmı arazi konumundan ötürü üçgen bir kısım oluşturmuş ve burası tuvaletlerin bulunduğu ikinci küçük bir avlu niteliğindedir. Medresenin avlu kapısında bir kitabeye yer verilmiştir.

Kitabenin mealen anlamı:

”Fetihlerin babası, adaletli, muzaffer hükümdar
Ki onun temiz kişiliği Allah katında itibar görür
Ulu hükümdar, saygıdeğer ve büyük şahların şahı,
Padişahın yüksek rütbeli veziri, kudretli yaratıcının
Koyu gölgesinin hizmetçisidir.

Saygı değer Ulu Sultan Ahmet Han Gazi ki
İyilik ve cömertlik kapısının incisi, ümit bağlanan yerdir
Methi mümkün değildir, ancak O’na teşekkür etmek
Gereklidir ki kendisi Yüce tanrının tam bir lütfudur

O hakan, tarihi şahsiyet ki, adalet ve merhametle
İsteği dünyayı imar ederek canlandırmasıdır
Onun için Tanrı şereflenme nedenlerini destekleyerek
Benzeri ve örneği olmayan bir vezire uygun gördü

Dinin ve devletin düzeni, yani İbrahim Paşa ki
Eseriyle hayır yapılmasına yol açan ve öncü olandır
Dünyanın rahat etmesini sağlayan ulu ve şerefli Vezir
Ki soylu Damad âdet olduğu gibi memleketi süsleyen hükümdardır

İşi ve tarzı övülmüş, güzel tavırları doğru ve herkesçe kabul edilmiş
Onun hayatı ve eserleri sınırsızdır; hesaba gelmez
Bunlardan biri bu temiz bayındır yerdir ki
Resmi defterlerde Nevşehir olarak adlandırılmıştır

O saadet güneşi ululuğuyla yükseldi
Yerişimdi yücelikte Revak katında aynıdır
Nedir bu ey yüce temiz büyük yapı
Ki güzelliği ve düzeni dilek sahiplerini hayret içinde bırakır

Sanki bu ulu medrese ilim ve bilgi göğüdür;
İçindeki odalar süslü çark burcunun benzeridir
Hayır dua okumak için elini safha gibi aç,
Allah’ın hikmeti ve sırrı ile herkes âmin demeğe hazırdır

Bu ilim yuvasında fazilet ve olgunluk yayıldıkça
Kudretli yaratan yaptıranın makamında sürekli kılsın
Ömrü uzun, düşmanı altüst mülkü dışarıda sınırsız olsun
Gökyüzünün dokuz katı bunun gibi uygun bir yerdir

Ey Vehbi altın kalemle yazsalar tarihini uygundur
Bu yüce medrese İbrahim Paşa’nın icadıdır.
1139 (1726).”

Medrese kareye yakın dikdörtgen planlıdır. Revaklı bir avlu etrafına dizilmiş bir dershane, 17 medrese odası ve doğu-batı ekseninde medrese girişi ile avluya geçiş eyvanlarından meydana gelmiştir. Dershane medresenin kuzeydoğu köşesine yerleştirilmiş olup, Osmanlı klasik medrese plan şemasından farklıdır. Osmanlı medreselerinde giriş ekseninde bulunan dershane burada kuzeydoğu köşesine kaydırılmıştır. Dershanenin kapısı üzerinde bir kitabesi bulunmaktadır.

Kitabenin mealen anlamı:

”Şeriat yoluna bağlı Sultan Ahmet Han Gazi ki
İşi her zaman temiz doğru yolun prensiplerini yaymaktır
Dünyanın sahibi şerefli Hakan ki ululukla
Varlığı yer yüzünde yüce Allah’ın gölgesidir

Zafer sahibi şah, her zaman başarı kazanan hükümdar ve yedi iklimin sahibi ki;
Ayaklarının tozuna dünya şahları yüzlerini aşındırırlar
Yüzüğünden güneş ve aydınlık misâli saltanat
Üzengisinden sanki değer, aydınlık ve heybet görülmektedir

Büyük vezir ve o şanlı hakanın damadı
Ki himmet, cömertlik ve el açıklığında hayret verendir
Yorgunluktan devlet ve ikbâl ile o yüce makama geleli
Gece gündüz halkın durumunu düzenlemek için özen gösterdi

Arzusu dünyada gönlü kırılanları memnun ve
Her zaman isteği hayrat ile dünyayı ihya etmektir
Yanında herkesin gizli sırları bellidir
Aydınlık vicdanı sanki bir parlak aynadır

İstanbul’un içinde ve çevresinde eserleri sayısızdır
Özellikle ki dünya süsleyen bu yüce kütüphanedir
İçi türlü türlü rengârenk, gönlü çeken nüshalarla doludur
Dışı da süs ve bezeklerle eşsiz ve benzersizdir

İçinde dengi olmayan nice cilt kitap var
Onların her biri İbn-i Sinâ’yı bile hayret ettirir
Hele bilim ve fazileti canlandırmak için böyle eser yapmada
Yüce makamın himmetini Allah Başarılı kılsın

Bununla Hak bu ki hayır eserlerini tamamladı
Ki bilimin yayılmasına sebep, yüce hayır ve güzel şandır
Allah her zaman yaptıranını hayır yapmağa muvaffak etsin
Onun iyiliğinden daha nice eser yeniden yeniye ortaya çıksın

Tarihin Nedim noktalı harflerle yazdı
Bu yüce kütüphane İbrahim Paşa’nın bıraktığı eserdir.
1140 (1727).”

Medresenin avlusu 12 sütunun taşıdığı hafif sivri kemerli bir revakla çevrelenmiştir. Bu revaklar üzerleri kubbeli 15 bölümden meydana gelmiştir. Bunların arkasında sıralanmış 17 medrese odası bulunmaktadır. Bu odaların içerisinde ocaklar, dolap nişleri bulunmakta olup, dışarıya taş söveli dikdörtgen birer pencere ile açılmıştır.

Günümüzde medrese İbrahim Paşa Halk Kütüphanesi olarak kullanılmaktadır.


Karavezir Mehmet Paşa Medresesi (Gülşehir)

http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/03/23/00140004.jpgNevşehir ili Gülşehir ilçesinde Karavezir Mehmet Paşa, Nevşehir’e 20 km. uzaklıktaki Gülşehir’de yaptırmış olduğu külliyenin bir bölümünü oluşturan medrese caminin tam karşısında bulunmaktadır. Medresenin giriş kapısı üzerindeki kitabeden 1780 yılında yapıldığı yazılıdır.

Osmanlı mimarisindeki açık avlulu medreseler grubundan olan bu yapı avlunun kuzey ve doğusundaki odalarla birlikte L biçiminde bir plan tipi göstermektedir. Medresenin güneyindeki oldukça gösterişli mermer bir kapıdan avluya girilmektedir. Medrese avlusunun etrafı yuvarlak kemerlerle birbirine bağlanmış sütunların oluşturduğu bir revakla çevrilidir. Revakların arkasındaki odalar birbirinin eşi olup, içlerinde ocak ve dolap nişleri bulunmaktadır. Hücrelerin üzerleri kubbelerle örtülmüştür. Yalnız güneydeki en büyük hücre diğerlerinden farklı olup, içerisinde de beş adet niş bulunmaktadır.

Günümüzde kütüphane olarak kullanılan medrese Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1960 yılında onarılmıştır.


Taşkın Paşa Medresesi (Ürgüp)

Nevşehir ili Ürgüp ilçesinin 20 km. güneyindeki Damse Köyün’de bulunan Taşkınpaşa Külliyesi’nin bir bölümünü medrese oluşturmaktadır. Camiye 3 km. uzaklıktaki medresenin kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber Taşkın Paşa’nın 1350 tarihli vakfiyesinde ismi geçtiğinden ötürü medresenin 1350 yılından önce yapıldığı sanılmaktadır.

Medresenin kapı ve pencere söveleri kesme taştan, duvarları moloz taştan yapılmıştır. Moloz taş duvarlar üzerine, bugün dökülmüş olmalarına karşılık kesme taş kaplandığı anlaşılmaktadır. Medrese 22.60x23.85 m. ölçüsünde kareye yakın dikdörtgen planlıdır. Medresenin üst örtüsü tamamen yıkılmış olmasına rağmen girişin solundaki merdivenlerden iki katlı olduğu anlaşılmaktadır.

Medresenin batı yönündeki portali zengin bir taş işçiliği göstermektedir. Medrese Karamanoğulları döneminde yapılmış olmasına rağmen portal tamamen Selçuklu üslubunda yapılmıştır. Geometrik ve bitkisel motiflerle bezenmiş olan portalin üzerinde kitabe yeri boş durmaktadır. Bu kapıdan uzun bir hole girilmekte, çevresinde de birbirlerinden farklı boyutlarda odalar bulunmaktadır. Medresenin güneybatısındaki girişin yanında iki kapı bir mescide açılmaktadır. Bu mescidin taş mihrabı palmet ve Rumilerden meydana gelen bir bezeme ile süslenmiştir. Üçgen şekildeki mihrap nişi mukarnaslıdır ve iki yanında palmet ve Rumilerden oluşan bir bezeme görülmektedir.

Günümüzde medrese harap bir durumdadır.