PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Karaman Kiliseleri


Fırtına_
02-19-2009, 13:40
İbrala (Yeşildere) Kilisesi (Merkez)

Karaman’ın 37 km. uzağındaki Yeşildere (İbrala) kasabasında bulunan ve günümüzde cami olarak kullanılan İbrala Kilisesi eski bir kilise olup, Hacı Ali Ağa tarafından 1649’da camiye çevrilmiştir.

Bu yapı Orta Anadolu’nun en eski Hıristiyan mimarisinin özelliğini yansıtmaktadır. Yapı muntazam olmayan kesme taştan yapılmış, dış cepheleri çok sade bir görünümdedir. Masif duvarlarına çok az pencere açılmıştır. Apsisin ortasında ve sağ duvarındaki ikiz pencereler bina içerisini aydınlatan tek aydınlatma elemanlarıdır.

Kilise 15x11 m. ölçüsünde dikdörtgen planlıdır. İbadet mekanının ortasında dört büyük kare paye üzerine kubbe oturmaktadır. Ancak bu kubbe dışarıdan görülmemektedir. Kubbenin dışında kalan bölümler tonozlarla örtülmüştür. Yapının dış cephesinde hiçbir bezeme bulunmamakta, bu da dış duvarların masif kalmasına neden olmaktadır.

İbrala Kilisesi yöredeki tonozlu bazilikalar ile Klasik Yunan Haçı kiliseleri arasında farklı bir üslup gösterdiği gibi yöresel üslubu da yansıtmaktadır.


Dereköy (Fisandon) Kilise Cami (Merkez)

http://www.kenthaber.com/Resimler/2005/12/10/00076701.jpgKaraman il merkezinin yaklaşık 7 km. güneyinde Fisandon (Dereköy) Köyü’nde bulunan ve bugün cami olarak kullanılan yapı eski bir kilisedir. Bu yapıdan ilk kez Bizans Sanat tarihçisi Strzygowski söz etmiştir. Kilise 1573-1574 yıllarında Yusuf Sinan Paşa tarafından camiye çevrilmiştir.

Fisandon Kilisesi’nin kitabesi bulunmamaktadır. Ancak, kapalı Yunan Haçı kiliselerinin Anadolu’da yaygın biçimde olduğu XVII.-XI.yüzyıl arasında yapıldıkları göz önüne alınacak olursa bu yapının da mimari yapısına dayanılarak IX.-X.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Kilise köyün ortasında kayalık bir tümsek üzerinde bulunmaktadır. Yapının duvarlarının üst kenarları İbrala’da olduğu gibi yükseltilmiş ve sonradan üzerine beton dökülerek yapının üstü korunmuştur. Ancak bu örtü yapıyı korumakla beraber estetiğini de ortadan kaldırmıştır.
http://www.kenthaber.com/Resimler/2005/12/10/00076702.jpgKilise muntazam kapalı Yunan Haçı planındadır. İçerisinde dört kare kesitli paye haçın ana noktasını oluşturduğu gibi kubbeyi de desteklemektedir. Bu bölümün üzeri kubbe ile örtülmüştür. Haçın kollarının üzerleri beşik tonozlar, aralarda kalan köşe hücreler de çapraz tonozlarla örtülmüştür. Kuzey cephesi orijinal görünüm ve özelliklerini korumaktadır. Burada beşik tonozu yansıtan duvarların içerisinde iki niş ve bir pencereden oluşan mimari cephe düzeni bozulmadan günümüze gelebilmiştir.

Fisandon Kilisesi Orta Anadolu Hıristiyan devri yapılarının en önemlilerinden olduğu kadar Bizans sanatı yönünden de üzerinde durulacak bir eserdir. Dış cephelerinin hareketli ve oldukça kalabalık bir şekilde tezyin edilmesi de onu bölgedeki diğer kiliselerden ayırmaktadır.


Binbir Kilise (Merkez)

http://www.kenthaber.com/Resimler/2005/12/10/00076703.jpgKaraman’a 37 km. uzaklıkta bulunan Madenşehri Köyü’nde volkanik bir dağ kütlesi olan Karadağ üzerinde IV. ve IX. yüzyıllar arasında Bizans döneminde yapılmış olan kilise ve manastırlar ile mezarlar bulunmaktadır. Bu bölge XII.yüzyıldan itibaren gezginler tarafından ziyaret edilmiştir. Bu kiliseler Erken Hıristiyanlık döneminin mimari özellikleriyle yöresel üslup kaynaşmış Anadolu’daki diğer örneklerinden farklı yapılar ortaya çıkmıştır. Bu kiliselerin isimleri bilinmediğinden araştırmacılar tarafından numaralandırılmıştır. Binbir Kilise’nin büyük çoğunluğu bazilika tipinde olup, bunların hemen hemen hepsi harap durumdadır. Bu kiliselerin harap durumda olmalarının bir nedeni de çevre köylülerinin bu yapıların taşlarından yararlanarak kendilerine evler yapmasıdır. Bazılarının yalnızca temelleri ve duvarlarının çok az kısımları ayakta kalabilmiştir. Bu yapılar bazilika, yonca planlı kiliseler, serbest haç planlı kiliseler, Latin haçı kiliseler ve yuvarlak binalar olmak üzere farklı konumlardadır.

1 No.lu Bazilika

Madenşehri Köyü’nün girişinde sağda bulunan bu bazilika Binbir Kilise arasında en iyi durumda günümüze gelebilen yapı olduğu gibi, yöredeki en büyük bazilikadır. Bazilikanın önünde üç bölümlü bir narteks bulunmaktadır. Bunlardan yanlardaki iki bölüm tamamen kapalı mekanlar halindedir. Büyük olasılıkla bu mekanlar narteks üzerindeki galeriye çıkışı sağlayan merdivenler için yapılmıştır. Bu mekanların Suriye bazilikalarında olduğu gibi birer yüksek kule halinde oldukları da günümüze gelebilen izlerinden anlaşılmaktadır. Bununla beraber bu konu sanat tarihçileri arasında tartışmalıdır.

Bazilikanın ibadet mekanı sağ ve soldaki dokuzar paye ile üç nefe ayrılmıştır. Orta bölümün üzeri beşik tonozla örtülmüştür. Günümüzde bazilikanın duvarı ile birlikte sağ taraftaki payeler tamamen yıkılmış olmasına rağmen sol taraftakiler oldukça sağlam durumdadır. Yan neflerin üst örtüsü de orta neften daha alçaktır. Apsis üç yuvarlak pencereli olup, dışarıya doğru yarım daire şeklinde çıkıntılıdır.

2 No.lu Kilise

Madenşehri Köyü’nün kurulması sırasında bu kilise XVIII.yüzyılın sonlarında camiye çevrilmiş, bu nedenle de apsisi yıkılmış, içerisindeki payeler ve narteks ortadan kaldırılmıştır. Böylece elde edilen dikdörtgen planlı mekan ahşap çatı ile örtülerek cami konumuna getirilmiştir.

1909 yılında bu cami tamamen yıkılmış, yerine yapılan yeni bina önce okul, sonra da kahvehane haline getirilmiştir. Günümüzde bu yapının altında 2 No.lu kilisenin temel izleri görülmektedir.

3 No.lu Kilise

Madenşehri’nde, Smirnof’un iyi bir durumda olduğunu belirttiği bu yapıyı Ramsay ile Bell yıkılmış olarak görmüşlerdir. Günümüzde bu kilisenin tamamen ortadan kalktığı bilinmektedir. Araştırmacıların çizdiği resim ve planlara göre, ikiz girişli, biri kapalı mekan halinde üç bölümlü narteksi olan ve üç nefli bir bazilika olduğu anlaşılmaktadır. İç mekandaki nefler her bir dizide beşer tane yassı ve bodur iki sıra paye ile üç nefe ayrılmıştır. Madenşehri’ndeki diğer kiliselerden ayrılan özelliği de apsisinin beş cepheli oluşudur.

4 No.lu Şapel

4 Numaralı şapel, 1 Numaralı bazilikanın güney yönünde olup, bu yapının üzerine bir ev yapıldığından günümüze gözle görülür çok az izi kalmıştır. Ancak XIX.yüzyıl sonlarında buraya gelen Ramsay ve Bell’in araştırmalarında bu binanın son derece iyi durumda resimleri çizilmiştir. Bunlara dayanılarak da şapelin her sırada üçer sütunlu, üç nefli basit bir bazilika şeklinde olduğu anlaşılmaktadır. Şapelin çevresinde çeşitli mimari parçalar ve sütun başlıkları dağınık olarak bulunmaktadır.

5 No.lu Kilise

Madenşehri Köyü’nün güneyinde evler arasında sıkışıp kalmış olan bu kilise bazilika planında yapılmıştır. 1908 yılında burada yapılan araştırmalarda narteksli her bir dizide payeleri olan üç nefli bazilika planında olduğu, pencereli apsisi ve üzerini örten yarım kubbesi görülmüştür. Apsis cephesi, pencereleri son derece özenli bir taş işçiliğine sahip idi. Günümüzde bu bazilika çok harap durumdadır. Yalnızca sağ taraftaki paye dizileri ayakta durmaktadır. Sol taraftaki payelerden ise hiçbir iz kalmamıştır.

Kilise yakınındaki bazı kalıntılar, bir kuyu bileziği, kapı söveleri, haç işlenmiş lentoları ve dört ayrı kapı bu yapının büyük bir komplekse ait olduğunu göstermektedir.

6 ve 9 No.lu Kiliseler

Karadağ’ın kuzey ucundaki Madendağı eteğindeki bir tepe üzerinde toplu halde bazı kalıntılar bulunmaktadır. Bunlar 7 No.lu kiliseden 3 km. kadar uzaklıktadır. Bu yapıların kilise veya ev oldukları tartışmalıdır. Ancak, burada yapılan incelemelerde yonca planlı küçük bir plan ile bir bazilikaya işaret eden apsis duvarlarına rastlanmıştır. Ramsay bu grubun bir manastır olabileceğini ileri sürmektedir.

Buradaki bazilikanın 20 m. kadar solunda yonca planlı bir şapel bulunmakta olup, son derece özenli taş işçiliği olmasına rağmen yakın tarihlerde bu şapel de temellerine kadar yıkılmıştır. Araştırmacıların çizimleri ve resimlerinden bu yapının üç yonca yaprağı şeklinde olduğu ve ortasındaki kare mekanın da bir kule şeklinde yükseldiği görülmektedir.

7 No.lu Kilise

Madenşehri’nde köylülerin Ağzı Açık Kilise olarak tanımladıkları bu yapının son derece düzgün taşlardan yapıldığı kalıntılarından anlaşılmaktadır. Kilise iyi korunmuş olup, bu yapının aslında Roma döneminden kaldığı sanılmaktadır. Prof.Dr.Semavi Eyice bu yapının Madenşehri’ndeki eserler arasındakilerin en eskisi olduğunu ileri sürmüştür. Bu arada kilit taşlarında ve bazı yerlerinde görülen haçlar da Hıristiyan döneminde yapıldığına işaret ettiğini de belirtmiştir.

8 No.lu Kilise

Madenşehri’ndeki Mausoleum’un (mezar anıtı) yakınında tümsek üzerinde bulunan 8 No.lu kilisenin de günümüze yalnızca temel kalıntıları gelebilmiştir. XIX.yüzyılda Laborde’nin gördüğü, 1875’te Davis’in sözünü ettiği ve Ramsay’ın da ayakta olduğunu belirttiği bu kilise haç planlıdır. Laborden’in çizmiş olduğu gravürlerden anlaşıldığına göre kilisenin içeriden kubbeli, dışarıdan da sivri bir külahla örtülü olduğu sanılmaktadır.

10 No.lu Kilise

Madenşehri’nde Madendağı’nın güneyinde Yukarı Ören denilen yerde bir grup Bizans yapısı bulunmaktadır. Bunlardan 10 Numaralı diye isimlendirilen kilise Bizans mimarisinde yuvarlak binalar veya merkezi planlı binalar denilen grubun erken örneklerinden birisidir. Yuvarlak şekilde 14 köşeli, çokgen biçimli bu yapının muntazam bir taş işçiliği ve yarım yuvarlak bir de apsisi bulunmaktadır. İç mekanda dört örme paye, bunların sağ ve sollarına aralarına yerleştirilmiş dört yassı sütun oval biçimde sıralanmıştır. Günümüze bu yapıların yalnızca apsis ve duvar parçası dışındaki diğer bölümlerinin temelleri gelebilmiştir.

11 No.lu Kilise

Madenşehri Köyü’ne giren yolun sol tarafında bulunan bu kiliseden hiçbir iz günümüze ulaşamamıştır. Ancak, Smirnoff ve Holzmann bu kilisenin iyi bir durumda olduğunu, XIX.yüzyılda yapmış oldukları araştırmalar sonucunda belirtmişlerdir. Onların çizdiği planlara dayanılarak bu kilisenin tek apsisli, serbest Latin haçı planında olduğu anlaşılmaktadır.

13 ve 14 No.lu Kiliseler

Madenşehri’nde XIX.yüzyılda araştırma yapan Laborde, gravürlerinde 8 No.lu kilisenin karşısında duvarlarında sıra halinde pencereler bulunan yüksek bir binanın resmini çizmiştir. Ramsay ile Bell’in buradan yola çıkarak bu yapıyı 13 numaralı olarak işaretlemişler, ancak yıkık durumda olduğunu da belirtmişlerdir. Bunun dışında da fazla bir açıklama yapmamışlardır.

14 Numaralı yapı hakkında da fazla bir bilgi vermemişler, sadece böyle bir yapının var olduğuna değinmişlerdir. Prof.Dr.Semavi Eyice bu yapıya ait bir apsis ile yan duvarlarından bir parçanın kaldığını, yapımında oldukça iri ve muntazam taşlar kullanıldığını belirtmiştir.

15 No.lu Kilise

Madenşehri’nde Yukarı Ören denilen yerde, küçük bir kraterin kenarında bulunan bu kilise, narteksli, her dizide üçer yassı payesi olan üç nefli tek apsisli küçük bir bazilikadır. Üç bölümlü narteksinin güneyi kapalı bir mekan halindedir. Ramsay ve bell’in araştırmalarında bu yapının bir süre cami olarak kullanıldığı, buldukları mihrap kalıntıları ve minber basamaklarına dayanarak ileri sürmüşlerdir.

16 No.lu Kilise

Madenşehri’nde 15 Numaralı kilisenin yakınında Ramsay ile Bell’in buldukları bu yapı küçük bir kilisedir. Ancak, günümüzde yıkılmış yalnızca apsisin küçük bir temel kalıntısı günümüze gelebilmiştir. Araştırmacıların çizmiş oldukları plan ve verdikleri bilgiye dayanılarak, bu kilisenin ikiz kemerli bir girişi olduğu, çok küçük narteksli ve her dizide ikişer payeli üç nefe ayrılmış bir bazilika olduğu anlaşılmaktadır.


12, 21 ve 22 No.lu Kiliseler

Madenşehri’nden Konya Ovası’na açılan giden yolun sağında kiliselerden oluşan bir yapı topluluğu bulunmaktadır. Bu yapı topluluğunda, her dizide dörder sütunu olan üç nefe ayrılmış yuvarlak apsisli bir bazilika, onun sağında tek nefli ve apsisli küçük bir şapel ve yanı başında da haç planlı bir martyrion (mezar şapeli) bulunmaktadır. Bugün bunlardan 21 No.lu bazilikadan pek az iz günümüze gelebilmiş, 22 No.lu şapel tamamen yıkılmıştır. Onların solundaki haç planlı 12 No.lu yapı ise yine yıkılmış olmasına rağmen çok daha iyi bir durumdadır.

17 No.lu Şapel

Madenşehri’nde, Madendağı’nın yamacında küçük bir şapel kalıntısı bulunmaktadır. Yörede araştırma yapan sanat tarihçi Smyrnoff, bu yapının küçük bir manastır kompleksine ait olduğunu ileri sürmektedir. Tek nefli olan bu şapelin üzeri beşik tonozla örtülmüştür. Günümüzde yıkılmış olan şapelin yalnızca duvarları ve küçük yan apsislerinin temel izleri görülmektedir.

18, 19 ve 23 No.lu Kilise Kalıntıları

Madenşehri’nde Ramsay ve Bell’in görmüş oldukları 18,19 ve 23 Numara ile tanımladıkları kiliselerden günümüze herhangi bir iz gelememiştir.

24 No.lu Kilise

6 ve 9 No.lu yapıların güneydoğusunda, Ramsay-Bell harap durumda olan bu yapıyı 24 numara ile tanımlamışlardır. Ancak bu yapının kilise olup olmadığı da kesinleşememiştir.

29 No.lu Kilise

Madenşehri’nde 29 Numaralı kilise olarak nitelendirilen bu yapı, 1919’da kazılarak ortaya çıkarılmıştır. Önce bir Roma yapısı olduğu düşünülmüş ve daha sonra kilise olduğu anlaşılmıştır. Son derece güzel işlenmiş duvarları olan bu kilisenin apsisinde “Oualerios oğlu Nasios oğlu taş yontucusu İndakos’un adağı” yazılı bir kitabe bulunmuştur. Kilisenin apsis döşemesi mozaiklerle kaplıdır. Bazilika biçimindeki bu yapının ibadet mekanı yassı payelerle üç nefe ayrılmıştır.
31 No.lu Bazilika

Madenşehri’nin ovaya hakim tepesinde bulunan kayalara oyulmuş mezarların yanında bir kilise bulunmaktadır. Bu kilise son derece muntazam taşlardan yapılmıştır. Günümüze en iyi gelen eserlerden biri olup, ikiz pencereli yuvarlak apsisi, ikiz kemerli girişi, narteksi, köşe odaları, at nalı kemerleri ile dikkati çekmektedir.

Kilisenin iç mekanı yuvarlak kemerlerle birbirine bağlanmış üç neflidir. Ramsay bu yapıyı 550-650 yılları arasına tarihlendirmiştir.

32 No.lu Bazilika

Madenşehri’nde 39 ve 43 Numaralı yapıların yanında üç nefli bir bazilika görünümünde olan bu yapının diğerlerinden farklı özellikleri bulunmaktadır. Bunların başında dört köşesinde dışarıdan belirli olan dört ayrı mekanın çıkıntıları vardır. Ayrıca Binbir Kilise’deki diğerlerinden ayrı olarak neflerin üzerinde galeriler bulunmaktadır. Bazilikanın narteksi üç kapılı olup, bunlar iyi bir durumdadır. Güneybatı köşesinde bir güneş saati vardır.

Ana mekan iki sıra payelerle üç nefe ayrılmıştır. Her dizide ilk üç paye yassı olmasına karşılık bema kısmındaki sağlı sollu kare kesitli örme payeler bulunmaktadır. Böylece bema önünün bu şekilde diğer bölümlerden ayrıldığı görülmektedir. Kilisenin en ilgi çekici yanı olan yan nefler üzerindeki galeriler günümüze gelememiştir. Bu galeriler Holzmann’ın çizimlerinde görülmektedir.
33 ve 36 No.lu Kiliseler

Madenşehri’nde 48 Numaralı yapının arkasında bulunan bu kiliselerden 33 Numaralı olan, tek nefli birer şapeldir. XIX.yüzyılda Ramsay’ın sağlam olarak gördüğü 36 Numaralı kiliseden hiçbir iz kalmamıştır. 33 Numaralı şapelin de etrafı evlerle sarılmıştır. Çift pencereli sivri kemerli apsisin kenarında bir haç kabartması ile onun üzerinde bir de kitabe bulunmaktadır. Bu kitabede kilisenin Kletorios’un oğlu Dometios ile onun oğlu Oulerios ve onun oğlu İndakos tarafından yaptırıldığı yazılıdır. Ramsay bu yapının VIII.yüzyıla ait olabileceğini ileri sürmüştür.

Kilisenin kuzeyinde küçük bir avlu çevresinde sıralanmış bir takım binalar daha olduğu eski çizimlerden anlaşılıyorsa da bunlardan günümüze herhangi bir iz gelememiştir.

35 No.lu Kilise

Madenşehri’nin kuzeyinde duvar ve özelliği anlaşılamayan, kayalara oyulmuş bazı mezarlar görülmüştür. Bu mezarların yan duvarlarında yine kayalara oyularak yapılmış üç niş dikkati çekmektedir. Bunun solunda kuzeybatı doğrultusunda dikdörtgen biçimli yapının temel izleri ile karşılaşılmıştır. Bu yapı da diğerlerinden farklı olarak tuğlaya da yer verilmiştir. Moloz taş, yer yer de tuğla kırıklarından örülen duvarlarının kapı lentosunda büyük bir haç izi görülmektedir. Ayrıca Ramsay ile Bell de yapının içerisinde yuvarlak, çok köşeli olan apsisin temellerini de tespit etmişlerdir. Bunun yanı sıra duvarlarda payelerden gelen kemer izleri de görülmüştür.

Ramsay ve Bell’e göre bu yapı ortada kubbesi olan kapalı Yunan haçında küçük bir kilisedir. Büyük olasılıkla haçın kollarının üzerinde beşik tonozlu bir örtü sistemi bulunuyordu.

37 No.lu Şapel

Madenşehri’nde bulunan bu kalıntı Ramsay ile Bell’e göre serbest haç biçiminde planı olan ortası kubbeli, haçın kollarının üzeri tonozla örtülü bir mezar şapelidir. Şapelin yarım yuvarlak bir de apsisi vardır. Burada bulunan bir kitabeden de XX.yüzyılın başlarında bu şapelin bitişiğindeki evin sahibi Paulos tarafından yaptırıldığı öğrenilmektedir. Paulos şapelin içerisine gömülmüştür.

38 No.lu Şapel

Madenşehir’de 44 Numaralı yapı topluluğunun doğusunda, çevreye hakim bir tepe üzerinde küçük bir şapel bulunmaktadır. Moloz taştan yapılan ve tek nefli olan bu şapelin yuvarlak bir apsisi olduğu ve bu apsisin üzeri de konik bir çatı ile örtüldüğü görülmektedir.

39 ve 43 No.lu Kiliseler

Madenşehri’nin ortasında 39 ve 43 Numaralı yapılar olarak tanımlanan bir grup yapı bulunmaktadır. Bunlar bir iç avlunun etrafında sıralanmış, dikdörtgen planlı, payelerle neflere ayrılmış mekanlardır. Bunların bir manastıra ait olduğu da ileri sürülmüştür. Ancak bu yapının etrafı köyün evleri ile sarıldığından yeterli bir araştırma yapılamamıştır.

40 No.lu Şapel

Madenşehir’de 38 Numaralı şapelin doğusunda alçak bir düzlükte bulunan bu şapelin kalıntılarından planı çıkarılamamıştır. Günümüze yalnızca kapı söveleri ile temel kalıntıları gelebilmiştir. Yanındaki kayalara oyulmuş mezarlardan ise herhangi bir iz gelememiştir.

44 No.lu Kilise

Madenşehri girişinde, yolun sağ tarafında bulunan yapı kalıntılarının bir manastır kompleksi olduğu sanılmaktadır. Bu yapılar muntazam kesme taşlardan yapılmıştır. Ramsay ile Bell’in fotoğraflarını çektiği bu yapıların taş cephelerinin yanı sıra tuğla süslemelerinin buraya eklenmiş oluşu dikkati çekmektedir. Bunlardan ince uzun bir yapının ne olduğu anlaşılamamıştır. Kilise olarak tanımlanan yapı, beşik tonozla örtülü geniş bir nartekse sahiptir. Ancak yeterince yapı üzerinde bir araştırma yapılamamakla beraber, kapalı Yunan haçı ile serbest Yunan haçı planı arasında değişik bir mimarisi olduğu da dikkati çekmektedir.
45 No.lu Yapı

Madenşehri’nde bulunan 35 Numaralı kilisenin batısında iki katlı, üzeri beşik tonozla örtülü iki salondan meydana gelmiş bir yapı bulunmaktadır. Ramsay ile bell bunu bir manastır olarak nitelemişler ve 35 Numaralı şapelle bağlantısı olduğunu ileri sürmüşlerdir. Kısmen yıkılmış olan bu yapının kilise olmadığı, daha çok profan bir yapı olabileceğini Prof.Dr.Semavi Eyice ileri sürmüştür.

46 No.lu Mezar Şapeli

Madenşehri’nin batısında kayalara oyulmuş bir mezarın yakınında tek nefli bir şapel kalıntısıdır. Günümüze sadece temel kalıntıları ile apsidinin bir bölümü gelebilmiştir.

47 No.lu Şapel

Madenşehri’nde 33 ve 36 Numaralı yapı grubunun doğusunda Kızıldağ’a hakim kayalık tepe üzerinde bir mezar görülmektedir. Bu mezarın yanında da tek nefli ve apsisli kayaların oyulması ile oluşturulmuş küçük bir şapelin izleri bulunmaktadır. Günümüze yalnızca kapısı gelebilen bu şapelin çevresinde bazı mezar kalıntılarına da rastlanmıştır. Şapelin bir manastıra ait olması da kuvvetle muhtemeldir.
48 No.lu Yapı

Madenşehri’nde 39 Numaralı kilise grubunun karşısına rastlayan bu yapı, dikdörtgen planlı iki odadan meydana gelmiştir. Girişindeki iki kemerinden birisi yok olmuştur. Bu yapının ne olduğu anlaşılamamıştır.

Çeşmeli Kilise (Merkez)

http://www.kenthaber.com/Resimler/2005/12/10/00076815.jpgKaraman Tapucak Mahallesi’nde bulunan bu kilisenin ne zaman yapıldığı konusunda kesin bilgi ve kitabesi bulunmamaktadır. Yapı üslubundan XIX.yüzyılda yapılan bir Rum kilisesi olduğu anlaşılmaktadır. Bu kilise Madenşehri'ndeki Binbir Kiliseler ile benzerlik göstermektedir.

Kilise kesme taş ve tuğladan dikdörtgen planlı olarak yapılmış, üzeri de kırma bir çatı ile örtülmüştür. İbadet mekanı altı taş sütunla üç nefe ayrılmıştır. Bunların üzeri içten tonozlu bir kubbe ile örtülmüştür. İçerisini süsleyen bezeme ve freskolar günümüze gelememiştir.

Bu kilise değişik tarihlerde onarım ve tadilat geçirmiştir. 1986 yılına kadar hapishane olarak kullanılmış, daha sonra Kültür Bakanlığı tarafından restore edilmiştir. Kilise onarımlar nedeniyle orijinalliğinden bütünü ile uzaklaşmıştır.


Yabangülü Saklı Kiliseler (Merkez)

Karaman il merkezine 40 km. uzaklıktaki Gökçe Köyü yakınlarındaki kayalık bir tepenin yamaçlarında bulunan mağaralar Erken Hıristiyan döneminde oyularak kiliseye dönüştürülmüştür. Bu kiliselerin birbirleri ile bağlantısı olan dehlizleri ve odaları bulunmaktadır.


Mahalaç Kilisesi (Merkez)

Karaman’ın doğu ucunda, deniz seviyesinden 2.288 m. yüksekliğinde olan Karadağ’ın en yüksek zirvesi Mahalaç Tepesi’nde Hıristiyan Azizlerinden Mikael için bazı kiliseler yapılmıştır. Bu kilisenin bulunduğu yerde Hitit dönemine ait bir sunak ile Hitit yazıları ile karşılaşılmıştır.

Kilise kesme taştan, haç şeklinde yapılmış birbirine bitişik iki yapıdan meydana gelmiştir. Her iki yapı birbirine taş bir dehliz ile bağlanmıştır. Bu yapılar batısındaki manastıra 40 m. uzunluğunda bir dehliz ile bağlanmıştır. Yapı topluluğu manastır binası, kilisesi ve onlara bitişik mezar şapelinden meydana gelmiştir.

Buradaki kilisenin apsisinde bazı kitabeler bulunmakta olup, bunlara dayanılarak kilise yanındaki küçük binanın Leontios isimli Barata Piskoposunun gömüldüğü bir mezar şapeli olduğu anlaşılmaktadır. Tarihi kaynaklardan Leontios’un IV.yüzyılda yaşadığı öğrenildiğine göre, bu şapelin de IV.yüzyılın sonlarında yapıldığı sanılmaktadır.

Kilisenin büyük bir kemere sahip narteks kapısının bulunduğu eski fotoğraflardan anlaşılmaktadır. Günümüze bu kemer gelememiştir. Dış narteksten daha geniş olan iç narteks birbirlerinden çift kemerlerle ayrılmış üç bölüm halindedir. Bunların ortasına Malta haçlı madalyon çizilmiş bir lentosu bulunmaktadır. Buradan kilise içerisine geçilir. Kilisenin Naosu (ibadet mekanı) Latin haçı planındadır. Haçın kolları kapatılmış ve buraya kapalı mekanlar yerleştirilmiştir. Apsisi yarım yuvarlak şekilde dışarıya taşkındır. Üç taraftan beşik tonozlar, doğudan da apsis yarım kubbesi ile desteklenen ortadaki bölüm bir kule halinde yükselmektedir.

Bizans sanatı yönünden Mahalaç Kilisesi’nin önemi bu kule ile onun intikal organlarıdır. Kare planlı kulenin beşik tonozların başlangıç kemerlerinden itibaren dördüncü taş sırasının üzerine, köşelere birer iri taş bloğu yerleştirilmiş ve böylece kareden kubbe yuvarlağına geçilmiştir. Bu kilisede kubbeye geçiş problemi köşe taşı sistemi ile çözümlenmiştir. Bu sistem Madenşehri’ndeki 9 Numaralı şapelde de uygulanmıştır.

Kilisenin kuzeyinde bulunan mezar şapeli de serbest haç planlı küçük bir yapıdır. Haçın bir kolunun yuvarlatılmasıyla apsis elde edilmiştir. Şapelin bu planı ile Geç Roma dönemi türbelerini anımsatmaktadır. Bir bakıma da V.yüzyılda yapılmış İtalya’daki Galla Placidia mezar şapeli ile yakınlık göstermektedir.


Kızıldağ Şapeli (Merkez)

Karaman Madenşehri’nin doğusundaki 7 Numaralı yapının terasında bulunan tepe üzerindeki bu şapeli Ramsay ile Bell bulmuştur. Aynı zamanda bu şapelin çevresindeki kalıntılara dayanılarak bir manastır kompleksinin burada olduğu sanılmaktadır. O dönemde de çok yıkık ve harap olan bu yapıdan günümüze pek az kalıntı gelebilmiştir. Bununla beraber Ramsay ile Bell’den öğrenildiğine göre serbest Latin haçı planında, uzunluğu 10 m.yi bulan bir şapeldir. İç kısımdaki kalıntılara dayanılarak şapelin fresklerle süslendiği anlaşılmaktadır.


Gözdağı Kilisesi (Merkez)

Karaman Madenşehri’nden Yassıtepe’ye giden yolun üzerindeki tepede bazı kalıntılar görülmektedir. Bu kalıntıların bir yerleşim yeri olduğu anlaşılmıştır. Buradaki ufak bir düzlükten bir şapel görülmektedir. Bunun biraz ilerisinde, doğudaki kayalar arasına yerleştirilmiş oldukça iyi durumda bir de kilise bulunmaktadır. Kilisenin yapımında muntazam taşlar kullanılmış, apsisin sağına da bir takım yapılar eklenmiştir.

Kilise bölgedeki en iyi korunmuş yapılardan birisidir. Narteks kısmı birbirlerine simetrik olmayan bölümlere ayrılmıştır. Naos iki sıra paye ile üç nefe ayrılmıştır. Bu plan düzeni ile de kilisenin bir bazilika olduğu kolayca anlaşılmaktadır. Kilisenin apsisi yarım kubbesinde fresk izlerine rastlanmaktadır. Buradaki freskler doğrudan doğruya taş duvarlar üzerine yapılmış ve üzerleri boyanmıştır. Bu tür süsleme Göreme Mağara Kiliselerinde de görülmektedir.


Değle Ören Yerindeki Şapeller (Merkez)

Karaman Madenşehri’nin 4 km. batısında, Karadağ’ın tepelerinde bazı şapel kalıntıları bulunmaktadır. Bunların yanı sıra bugünkü köyün çevresinde de kayalara oyulmuş lahitler ve mezar anıtları bulunmaktadır. Bu bölgenin hangi devirde yerleşime açık olduğu tespit edilememekle beraber, Ramsay burasının manastır çevresinde gelişmiş bir Hıristiyan yerleşmesi olduğunu ileri sürmüştür.

Aziz Paulos’un bu bölgeye gelerek Değle’de yaşadığı iddia edilmişse de, bu iddia kanıtlanamamıştır.


Derbe Kilisesi (Merkez)

Karaman’ın 27 km. uzağındaki Ekinözü (Aşıran) Köyü’nde bir kilise kalıntısı bulunmaktadır. Kilisenin taş temel kalıntıları ve çevreye yayılmış bazı mimari kalıntıları günümüze gelebilmiştir. Bunlara dayanılarak planını çıkararak tarihlendirmek mümkün olamamıştır. Bazı kaynaklara ve söylentilere göre bu kilise, Ephesos’taki Meryem Ana Kilisesi’nden daha önce yapılmıştır. Buna dayanılarak da kilisenin Anadolu’daki ilk yapılan Erken Hıristiyan kiliselerinden olduğu düşünülmektedir.