PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : KONYA Tarihçesi


Fırtına_
02-19-2009, 13:33
Efsaneye göre bir zamanlar bu şehre Medüz denen bir canavar musallat olur. Zeus'un oğlu Perse, Medüz'ün başını keserek şehri kurtarır. Halk da, Perse'in bir heykelini şehrin meydanına diker. Bundan sonra, şehrin ismi heykel şehri demek olan "İkonium" olur. Bir zamanlar Anadolu Selçuklu Devleti'nin başkenti olan Konya'nın yerleşim tarihi, Can Hasan, Çatalhöyük ve Erbaba kazılarının sonuçlarına göre Neolitik Çağ'a (MÖ 8000-5500) kadar uzanır.Çumra, Karaman, Seydişehir, Beyşehir dolaylarındaki alanlarda yerleşik hayata geçerek tarım ve avcılığı benimsemiş, kendini savunabilmek için taştan çeşitli savaş aletleri yapmıştır.
Konya büyük kentleşme evrimine maden evriyle başladı. M.Ö. 3000'de Alaeddin Tepesine yerleşip güvenliğini sağlayarak kendisini dış etkenlerden korudu. Ve yüzyıllar boyunca bağımsız yaşadı.
Anadolu'da Hitit egemenliğine son veren Frigler Trakya'dan Anadolu'ya göç etmiş kavimlerdir. Alaaddin Tepesi ve Karapınar, Gıcıkışla, Sızma'dan elde edilen buluntular MÖ VII. yüzyıla aittir. Frigyalılardan sonra Konya ( KAVANİA ) Lidyalılar ve İskender'in istilasına uğramıştır. Daha sonraları Anadolu'da Roma hakimiyeti sağlanınca Konya İkonium olarak varlığını korumuştur. ( MÖ 25 ). Antalya'dan Anadolu'ya çıkan Hıristiyan azizlerden St. Paul Antiochia ( Yalvac'a ) sonra İkonium'a ( Konya'ya ) gelmiştir. Bu devirde Hatunsaray Lystra-Derbe ve Laodika ( Ladik Halıcı ) ve Sille önemli Bizans yerleşim yeridir. İslamiyetin Anadolu'da yayılması ile Bizans'a ( Yani İstanbul'a ) Arap akınları başlamıştır. Emeviler, Abbasiler, Konya üzerinden akınlar yapmışlardır.
Klasik çağlara Konya, Roma İmparatorluğu'nun sömürgesi olarak, Roma'lı valiler tarafından yönetilmiş, yerli halk Roma egemenliği altında yüzyıllar boyunca Diyar-ı Rum olarak yaşamıştır. Siyasal hakimiyet kurulduktan sonra kent biraz büyümüş, ek işlev kazanmaya başlamıştır.
Roma İmparatorluğu'nun parçalanması ve Doğu Roma'nın Bizans ismiyle siyasal alanda boy göstermesiyle Konya garnizon aracılığı ile yüzyıllar boyunca idare edilmiştir. Hristiyan azizelerinden Saint Paul'un Konya'yı iki defa ziyaret etmesiyle kutsallık kazanan şehir, Hristiyanlarca da ayrı bir önem kazanmıştır.
M.S. 1077 yılında Kutalmışoğlu Süleyman Bey tarafından köhne Bizans'ın elinden alınan Konya şehrinin fethi kolay olmuş, Gevele Kalesi (Takkeli Dağ) kumandanı, kalenin anahtarını ve yöneticiler de yönetimini Selçuklulara bırakmıştır. Daha sonra Haçlı Seferlerinin geçit yolu olan Konya'nın 1096 yılında başkent olmasıyla "İslam-Türk Medeniyeti Tarihi" süresi için de başlangıç olmuş ve yüzyıllarca çevreye ışık saçmıştır. Konya şehrinin büyük bayındırlık etkinlikleri başlamış; medreseler, camiler, kütüphaneler, şifahaneler ve ilim yuvaları yapılmıştır.
http://www.konya.com/Genel-Bilgiler/selimiye_camii_thumb.jpgKonya'nın fethi esnasında şehir, Alaeddin Tepesi ve civarında dar bir alanda bulunuyordu. Pazar yerleri, hanlar, hammadde satan dükkanlar ile bunları işleyen sanatkarlar işlevlerini bu dar alanda yerine getirmişlerdir. Yerel pazarların yanında uluslararası pazarların yolu Konya'dan geçtiğinden Cenevizliler, Venedikliler, Lehler gerek iç alımlarda, gerekse dış alımlarda sağladıkları mallarını Konya üzerinden Akdeniz limanlarına sevk etmişlerdir.
Konya şehrini kısa zamanda gelişmesi, oturum alanlarının batıya doğru uzanması şehrin savunmasını zorlaştırmıştır. Bu durum 1222 yılında Alaeddin Keykubad tarafından dış kalenin kapılarının civarına taşınmıştır.
Bir süre Karamanoğlu egemenliği altına geçen Konya'nın Karamanoğlu-Osmanlı çekişmeleri ile bir kat daha kötüye giderek yüzyıllar boyu sürecek olan karanlık günlerin devam etmesine neden olmuştur. Zaman içerisinde Konya'nın asıl halkı, bu kötü günleri tevekkül ile karşılamış; kaderinin bir gün ters döneceğine inanmış, kendi gelenek ve göreneklerinyle yaşamayı kabullenmiştir.
Konya şehrinin kaba çizgileriyle anlattığımız bu tarih hikayesi 20. asrın ilk çeyreğinde de yeniden devam etmiştir; Anadolu-Bağdat demiryolunun 1895-1896'da Konya'ya ulaşması ve 1901 yılında Avlonyalı Ferit Paşa'nın Konya'ya vali olarak tayin edilmesiyle ivme kazanmıştır. Şehrin fiziki dokusu değişmiş, 1912 yılından başlamak üzere modern mimari tarzında çatılı ve kargir binalar inşa edilmiştir. Ulaşıma atlı tramvay dahil edilmiş 1924 yılında ilk elektrik fabrikası açılmıştır.
http://www.konya.com/Genel-Bilgiler/Konya-Foto-13.jpg
1950 yılından itibaren şehirde yenilik hareketleri başlamış, şehrin sanayileşmesi ile bugünkü modern Konya'nın hazırlanmasına yardımcı olmuştur.
Bügun Türkiye'nin sayılı büyük şehirlerinden olan Konya milyonluk nüfüsü, fabrikaları, köprüleri, yolları ile modern bir şehir olmasıyla hepimizin kıvanç kaynağıdır.

Fırtına_
02-19-2009, 13:34
Konya Tarihçe Konya'da ve çevresinde yerleşik düzen Prehistorik (Tarih Öncesi) çağdan başlar. Bu çağ içinde Neolitik - Kalkolitik - Erken Bronz Çağ kültürlerini görürüz.
Bu çağın iskan yeri olan Höyükler, Konya il sınırları içindedir. Neolitik Devreye (MÖ. 7000-5500) ait buluntular, Çatalhöyük'teki arkeolojik kazılarda meydana çıkmıştır. Bugün Konya'nın bir semtinin içinde kalan Karahöyük'te Hitit iskanı görülmektedir. Senelerdir sürdürülen arkeolojik kazılar bu çağı anlatan buluntular vermektedir.
Anadolu'da Hitit egemenliğine son veren Freygler Trakya'dan Anadolu'ya göç etmiş kavimlerdir. Alaeddin Tepesi ve Karapınar, Gıcıkışla, Sızma'dan elde edilen buluntular MÖ VII. yüzyıla aittir. Frygyalılardan sonra Konya (Kavania) Lidyalılar ve İskender'in istilasına uğramıştır. Daha sonraları Anadolu'da Roma hakimiyeti sağlanınca Konya İkonium olarak varlığını korumuştur. (MÖ 25)
Antalya'dan Anadolu'ya çıkan Hristiyan azizlerden St. Paul Antiochia (Yalvac'a) sonra İkonium'a (Konya'ya) gelmiştir. Bu devirde Hatunsaray Lystra-Derbe ve Leodica (Ladik Halıcı) ve Sille önemli Bizans yerleşim yeridir. İslamiyetin Anadolu'da yayılması ile Bizans'a (yani İstanbul'a) Arap akınları başlamıştır. Emeviler, Abbasiler, Konya üzerinde akınlar yapmışlardır.
1071 tarihindeki Malazgirt Meydan Savaşı'ndan sonra Anadolu'nun büyük bir kısmı ile beraber Konya'da, Selçuklular tarafından Bizanslıların elinden alınmıştır.


Anadolu Selçuklu Sultanı Süleyman Şah 1076 tarihinde Konya'yı başşehir yapmıştır. 1080 tarihinde başkent İznik'e nakledilmiştir. Kılıç Aslan I. 1097 tarihinde başşehri Konya'ya taşımıştır. Konya 1097 tarihinden 1277 tarihine kadar aralıksız Anadolu Selçuklularının başşehri olmuştur.
Konya 1277 tarihinde Karamanoğlu Mehmet Bey tarafından zaptedilerek Karamanoğulları devletinin egemenliğine geçmiştir. Osmanlı Padişahlarından Murad II. 1442 tarihinde Konya'yı zaptederek Karamanlı hakimiyetine son vermiştir.
Konya Osmanlı Devleti zamanında şöhret ve itibarını devam ettirmiştir. Osmanlı sultanlarından Yavuz Sultan Selim, Mısır ve İran seferleri sırasında Konya'da konaklamıştır. Kanuni Sultan Süleyman İran, Murad IV ise Bağdat seferi sırasında Konya'da kalmışlardır.
Cumhuriyet döneminde Konya, yüzölçümü bakımından ülkenin en büyük ili oldu. 1989 yılında çıkarılan bir yasayla Ayrancı, Ermenek ve Kâzımkarabekir ilçelerini de içeren Karaman ilinin Konya'dan ayrılmasına rağmen, il bu özelliğini korumuştur.
39.000 km2 Orta Anadolu yaylası üzerinde Ankara, Niğde, Aksaray, İçel, Antalya, Isparta, Afyon, Eskişehir ve Karaman ile komşu olan Konya, 36o 22' ve 39o 08' kuzey paralelleri ile 31o 14' ve 34o 05' doğu meridyenleri arasında yer alır. Trafik numarası 42'dir. 1875'te kurulan Konya Belediyesi, 1984'te çıkarılan 3030 sayılı yasa gereğince "Büyükşehir" statüsüne kavuşmuş olup 1989'dan beri belediye hizmetleri bu statüye göre yürütülmektedir.
2 Bucak ve 29 Köyün bağlı bulunduğu Karatay ilçesinin 1990 sayımına göre toplam nüfusu 169.000, merkez nüfusu 142.678'dir.
3 Bucak ve 35 Köyün bağlı bulunduğu Meram ilçesinin toplam nüfusu 213.664, merkez nüfusu 182.444'tür.

2 Bucak ve 29 Köyü bulunan Selçuklu ilçesinin toplam nüfusu 202.154, merkez nüfusu 188.244'tür.
Konya ilinin toplam nüfusu 1990 sayımına göre 1.750.303 olup İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana'dan sonra 5.sırada yer almaktadır.
Alâeddin Tepesi, altında 4000 yılın kalıntılarını saklayan bir höyüktür. Bir zamanlar yerleşim alanı olarak değil tarih, kültür ve tabiat zenginliklerinin korunduğu, halkın dinlenme ihtiyacının karşılandığı bir mekan olarak dikkati çekmektedir. Tepenin kuzeyinde Alâeddin Camii, yıllar süren onarım çabalarından sonra cemaatine kavuşmanın sevincini yaşamaktadır.
Alâeddin Keykûbad başta olmak üzere 8 Selçuklu Sultanının sandukalarını barındıran türbe, caminin avlusundadır. Tepenin doğusunda Şehitler Abidesinin yanında durursanız, karşınızda uzanan çift yönlü caddenin bitim noktasında yeşil kubbesiyle gözalan Mevlâna Dergâhını göreceksiniz. 1926'dan beri müze olarak kullanılan dergâhın sağında Osmanlı padişahlarından II.Selim tarafından yaptırılmış Sultan Selim Camii'nin minarelerini de görebilirsiniz.
Toplu taşımacılıkta temiz ve ekonomik bir araç olan tramvay, saat 06'dan 24'e kadar günde 300 sefer yapan vagonuyla 65.000 yolcuyu 10,5 km'lik bir güzergahta taşımıştır. Vagon sayısının 41'e, sefer sayısının 450'ye, hat uzunluğunun 18,5 km'ye çıkarılmasıyla yolcu kapasitesi 120.000'e yükselmiştir.
Konya, tarihi eserleri ile bugün açık hava müzesi görünümünde bir şehirdir.

Fırtına_
02-19-2009, 13:34
Efsaneye göre bir zamanlar bu şehre Medüz denen bir canavar musallat olur. Zeus'un oğlu Perse, Medüz'ün başını keserek şehri kurtarır. Halk da, Perse'in bir heykelini şehrin meydanına diker. Bundan sonra, şehrin ismi heykel şehri demek olan "İkonium" olur. Bir zamanlar Anadolu Selçuklu Devleti'nin başkenti olan Konya'nın yerleşim tarihi, Can Hasan, Çatalhöyük ve Erbaba kazılarının sonuçlarına göre Neolitik Çağ'a (MÖ 8000-5500) kadar uzanır.Çumra, Karaman, Seydişehir, Beyşehir dolaylarındaki alanlarda yerleşik hayata geçerek tarım ve avcılığı benimsemiş, kendini savunabilmek için taştan çeşitli savaş aletleri yapmıştır.
Konya büyük kentleşme evrimine maden evriyle başladı. M.Ö. 3000'de Alaeddin Tepesine yerleşip güvenliğini sağlayarak kendisini dış etkenlerden korudu. Ve yüzyıllar boyunca bağımsız yaşadı.
Anadolu'da Hitit egemenliğine son veren Frigler Trakya'dan Anadolu'ya göç etmiş kavimlerdir. Alaaddin Tepesi ve Karapınar, Gıcıkışla, Sızma'dan elde edilen buluntular MÖ VII. yüzyıla aittir. Frigyalılardan sonra Konya ( KAVANİA ) Lidyalılar ve İskender'in istilasına uğramıştır. Daha sonraları Anadolu'da Roma hakimiyeti sağlanınca Konya İkonium olarak varlığını korumuştur. ( MÖ 25 ). Antalya'dan Anadolu'ya çıkan Hıristiyan azizlerden St. Paul Antiochia ( Yalvac'a ) sonra İkonium'a ( Konya'ya ) gelmiştir. Bu devirde Hatunsaray Lystra-Derbe ve Laodika ( Ladik Halıcı ) ve Sille önemli Bizans yerleşim yeridir. İslamiyetin Anadolu'da yayılması ile Bizans'a ( Yani İstanbul'a ) Arap akınları başlamıştır. Emeviler, Abbasiler, Konya üzerinden akınlar yapmışlardır.
Klasik çağlara Konya, Roma İmparatorluğu'nun sömürgesi olarak, Roma'lı valiler tarafından yönetilmiş, yerli halk Roma egemenliği altında yüzyıllar boyunca Diyar-ı Rum olarak yaşamıştır. Siyasal hakimiyet kurulduktan sonra kent biraz büyümüş, ek işlev kazanmaya başlamıştır.
Roma İmparatorluğu'nun parçalanması ve Doğu Roma'nın Bizans ismiyle siyasal alanda boy göstermesiyle Konya garnizon aracılığı ile yüzyıllar boyunca idare edilmiştir. Hristiyan azizelerinden Saint Paul'un Konya'yı iki defa ziyaret etmesiyle kutsallık kazanan şehir, Hristiyanlarca da ayrı bir önem kazanmıştır.
M.S. 1077 yılında Kutalmışoğlu Süleyman Bey tarafından köhne Bizans'ın elinden alınan Konya şehrinin fethi kolay olmuş, Gevele Kalesi (Takkeli Dağ) kumandanı, kalenin anahtarını ve yöneticiler de yönetimini Selçuklulara bırakmıştır. Daha sonra Haçlı Seferlerinin geçit yolu olan Konya'nın 1096 yılında başkent olmasıyla "İslam-Türk Medeniyeti Tarihi" süresi için de başlangıç olmuş ve yüzyıllarca çevreye ışık saçmıştır. Konya şehrinin büyük bayındırlık etkinlikleri başlamış; medreseler, camiler, kütüphaneler, şifahaneler ve ilim yuvaları yapılmıştır.
Konya'nın fethi esnasında şehir, Alaeddin Tepesi ve civarında dar bir alanda bulunuyordu. Pazar yerleri, hanlar, hammadde satan dükkanlar ile bunları işleyen sanatkarlar işlevlerini bu dar alanda yerine getirmişlerdir. Yerel pazarların yanında uluslararası pazarların yolu Konya'dan geçtiğinden Cenevizliler, Venedikliler, Lehler gerek iç alımlarda, gerekse dış alımlarda sağladıkları mallarını Konya üzerinden Akdeniz limanlarına sevk etmişlerdir.
Konya şehrini kısa zamanda gelişmesi, oturum alanlarının batıya doğru uzanması şehrin savunmasını zorlaştırmıştır. Bu durum 1222 yılında Alaeddin Keykubad tarafından dış kalenin kapılarının civarına taşınmıştır.
Bir süre Karamanoğlu egemenliği altına geçen Konya'nın Karamanoğlu-Osmanlı çekişmeleri ile bir kat daha kötüye giderek yüzyıllar boyu sürecek olan karanlık günlerin devam etmesine neden olmuştur. Zaman içerisinde Konya'nın asıl halkı, bu kötü günleri tevekkül ile karşılamış; kaderinin bir gün ters döneceğine inanmış, kendi gelenek ve göreneklerinyle yaşamayı kabullenmiştir.
Konya şehrinin kaba çizgileriyle anlattığımız bu tarih hikayesi 20. asrın ilk çeyreğinde de yeniden devam etmiştir; Anadolu-Bağdat demiryolunun 1895-1896'da Konya'ya ulaşması ve 1901 yılında Avlonyalı Ferit Paşa'nın Konya'ya vali olarak tayin edilmesiyle ivme kazanmıştır. Şehrin fiziki dokusu değişmiş, 1912 yılından başlamak üzere modern mimari tarzında çatılı ve kargir binalar inşa edilmiştir. Ulaşıma atlı tramvay dahil edilmiş 1924 yılında ilk elektrik fabrikası açılmıştır.
1950 yılından itibaren şehirde yenilik hareketleri başlamış, şehrin sanayileşmesi ile bugünkü modern Konya'nın hazırlanmasına yardımcı olmuştur.
Bügun Türkiye'nin sayılı büyük şehirlerinden olan Konya milyonluk nüfüsü, fabrikası, asfaltı, yolları ile modern bir şehir olmasıyla hepimizin kıvanç kaynağıdır.

__________________________________________________ ___________________________
"Bu şehir bozkırın tam çocuğudur. Onun gibi kendini gizleyen esrarlı bir güzelliği vardır. Bozkır kendi hazinelerine bir serap çeşnisi vermekten hoşlanır; Konya, çok ârızalı bir arazi arasından ufkun akik rengine serpilen bir ışık oyununa çok benzeyen bir rüya takılır. Serin gölgeleri ve çeşmeleri susuzluğumuza uzaktan gülen bir rüya, her dönemeç başında, biraz sonra daha vuzuhla tamamlanmak için siline kaybola genişler, büyür. Dışarıdan bu kadar gizlenen Konya içinde de böyle kıskançtır. O, müstakil, sağlam ve gösterişsiz Anadolu insanına çok benzer. Onu hakkiyle tatmak, bütün lezzetine varabilmek için saat ve mevsimlerinde yakalamak lâzımdır. Bozkırın gurbetinden ve bu gurbetin üzerinde bir meyve olur gibi yavaş yavaş kızaran akşamların uzun yalnızlığından ona sığınanlardır ki Konya'yı hakiki çehresinde tanırlar.
Ancak o zaman çeşmelerindeki Çayırbağ sularının taganni ettiği sırrı, zengin işlemeli kapıların arkasında tıpkı sırmalı çarşafına iyice bürünmüş eski zaman kadınları gibi çömelen âbidelerin büyüklük rüyası, türkü ve oyun havalarının şen yorgunluğunu ve hüznünü duyabilirler.
Hulâsa Konya insanı ya bir sıtma gibi yakalar, benliğiyle dört tarafını sarar, kendi âlemine taşır, yahut ona yabancı kalır. Meram bağlarının tadını alabilmek için ona yerli bir hayattan gitmek lâzımdır."
Ahmet Hamdi TANPINAR
(Beşşehir'den