PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Batman Gezgin Gözüyle


Fırtına_
02-19-2009, 12:33
Batman Gezgin Gözüyle

HASANKEYF
http://www.kenthaber.com/Photos/Iller/batman/hasankeyf01.jpg
Hasankeyf il merkezine 37 km. Uzaklıkta tarihi bir yerleşim birimidir. Kuzeyinde uzanan Raman sıra dağları ile güneyinde yer alan sıra dağlar arasındaki vadi içerisinde akan Dicle nehri kenarında yer alan Hasankeyf ilçesi Diclenin sağladığı imkanlarla bereketlenmiş, bu günkü suskun tarih fışkıran görüntüsü ile izleyenlere geçmiş ihtişamından esintiler sunmaktadır.
1926 yılında Gercüş ilçesine Bucak olarak bağlanan Hasankeyf, Batman’ın il olmasıyla 18 Mayıs 1990 tarihinde ilçe olarak Batman’a bağlanmıştır. Sanayinin gelişmediği ilçeden göç olmaktadır. GAP kapsamında yapımı programlanan Ilısu barajı suları altında kalacağına ilişkin bilgiler 35 yıldan beri ilçeyi yatırımlardan mahrum bırakır olmuştur. 21 köyün bağlı olduğu Hasankeyf’te yaygın olan dokumacılık sanatı da yok olmak üzeredir.
Vadi içerisinde oluşan verimli tarım alanları sera işletmeciliği için oldukça elverişlidir. Tarıma elverişsiz alanlarda, meralarda hayvancılık yapılmakta , kış mevsiminde göçerlerin kışlağı olan ilçe toprakları bölgede süt ürünlerinin ucuz olmasını sağlar. Ayrıca Dicle nehrinde alabalık avcılığı yapılmaktadır.
İlçe merkezinde 4181, köylerde ise 7240 kişi yaşamaktadır. Tarihi oldukça eskiye dayanan ilçe tarihi hakkında öz bilgi verecek olursak;
HISN-KAYFA (HASANKEYF’İN) KISA TARİHÇESİ
http://www.kenthaber.com/Photos/Iller/batman/hasankeyf02.jpg

Hısn-Kayfa, Dicle nehrinin güney sahilinde Diyarbakır’a su yolu ile 110, Cizre’ye 85 km. Uzaklıktadır. Hısn, kale-hisar anlamındadır. Sonradan kısaltılarak Hısn-Kayfa olmuştur, Cumhuriyetin ilanından sonra Türkçe fonotiğe uydurularak Hasankeyf şeklini almıştır.
Şehrin kimler tarafından kurulduğu kesinlikle bilinmemektedir. Sadece ilk çağda “CEFA“ adını taşıdığı ve bir Süryani Piskoposluğun merkezi olduğu bilinmektedir. İnşa edilidiği arazinin kolaylıkla işlenmeye müsait olması yüzünden kasabanın çevresi mağaralarla doludur. Arazinin bu müstesna kabiliyeti daha ilk devirlerde bu tabii mağaraların ilk insanlar tarafından barınma merkezi olarak kullanıldığını göstermektedir. Buna bir de Hısn-Kayfa’nın kurulduğu yerin sakeri ve iktisadi önemi eklenince, kasabanın bütün ortaçağ boyunca önem ve kıymetini muhafaza etmesinde amil olmuştur.
Hasankeyf, Diyarbakır- Cizre yolu üzerinde, Dicle nehrinin doğu kenarındadır. Diyarbakır ile Dicle’nin aşağı kısımlarında şehir ve kasabalar arasında nakliyat, ilk zamanlardan beri su yolu ile yapılırdı. Diyarbakır’dan güneye doğru giden anayol, Dicle vadisini takip ederdi. Bu iki neden dolayısyla Hasankeyf askeri ve iktisadi önemini asırlar boyunca muhafaza etmiştir. Diyarbakır’dan kalkan Kelekler, Hasankeyf yol vermedikçe Güneye inemezlerdi. Yukarıdan gelen karayolu üzerinde de Hasankeyf aynı rolü oynardı. Bu nedenle Hasankeyf, Diyarbakır-Cizre kara ve su yolları üzerindeki stratejik ve ekonomik görevini asırlar boyunca elden bırakmamıştır.
İslamiyetin inkişafından sonra Hasankeyf’i fethetmek üzere birçok akınlar yapılmıştır. Hz. MUHAMMED’in (S.A.V.) akrabası Cafer’i Tayyar’ın oğlu imam Abdullah ile ünlü komutan Varkenna, Hasankeyf kuşatması sırasında şehit düşmüşler. (H. 651mezarları Hasankeyf’tedir.) Hasnkeyf İslam hakimiyetine girdikten sonrasırasıyla Abbasilerin, Hamdanilerin, Mervanilerin eline geçmiştir. Türkler tarafından Hasankeyf’in fethi 1071 Malazgirt Meydan Muhaberesinden sonra olmuştur. Selçuklu Sultanı Alparslan’ın komutanlarından Artuk oğlu Sökmen, 1101 yılında burada ilk urartu beyliğini kurmuştur. Tarihçiler bu devri HISN-KAYFA ARTUKLULARI olarak isiölendirmişlrdir. Hasankeyf önce Artukoğullarına, sonra onların “AMİD“ (Diyarbakır) ı fethetmeleri üzerine her iki ülkeye 130 sene başkentlik etmiştir.Bu devlet 1231-32 yılında yıkılana kadar şehri imar etmişlerdir. O devirde halen Dicle köprüsü, büyük ve küçük saray, kale kapıları ayakta kalan yapılardır. Artukluların burada para bastıkları ele geçen sikkelerden anlaşılmaktadır. Bu gün Hasankeyf’te harap bir şekilde gördüğünüz kıymetli eserlerden bir çoğu Artukoğuları zamanının hatırasıdır.
http://www.kenthaber.com/Photos/Iller/batman/hasankeyf03.jpg
1232 yılında Eyyubi Hükümdarı el-Melik, el-Kamil şehri zaptederek Artukoğulları hakimiyetine son verdi. Kendisi de 30 sene kadar hükümdar olabildi. Artık büyük Moğol akın başlamıştır. 1301 yılında Moğollar bu meşhur ve mamur şehri zaptederek yağma ve tahrip ettiler. Bu tahrip o derece ağır olduki, Hasankeyf bir daha eski halini bulamadı. Eyyubiler Moğolların istilası sırasında onlara tabii olarak yine devam etmiştir. Bu gün Hasankeyf’te ayakta olan pekçok yapı bu devre aittir. Sultan Süleyman Camii, Kale (Ulu) Camii, Koç Camii, El-Rızk Camii, İmam Abdullah Zaviyesi, Kızlar Camii bu devre ait yapılardır.
Kısa bir zaman Akkoyunlu kakimiyetne (1461-1482) girdi. Bu gün Hasankeyf’te bulunan Zeynel Bey türbesi Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın oğlu Zeynel Bey’e aittir. Akkoyunlulara ait Hasankeyf’teki tek eser budur.
1516 yılında ebedi olarak Osmanlı hakimiyetine girdi. Osmanlılar, şehri kısmen harap olmuş ve eski önemini kaybetmiş halde buldular.
Eski Köprü:Artuklu Sultanı Fahreddin Karaaslan tarafından 1140 tarihinden önce yaptırılan köprü,16.yüzyıl sonlarında yıkılana kadar bir çok onarım geçirmiştir. Köprünün güney ayağında burçları simgeleyen 12 büyük kabartma, diğer büyük ayakta ise insan başı kabartmaları yer almaktadır.
Rızk Camii:Yapı, kitabesinde yer alan bilgilere göre Eyyubi Sultanı Süleyman tarafından 1409 yılında yaptırılmıştır. Heyelan nedeniyle, güneydeki ibadet mekanı yok olan Caminin ayakta kalabilmiş kısımları zarif minaresi ve taç kapısıdır. Her iki mimari unsur da zengin taş oymalarla bezenmiştir.
Koç Camii:Yapının 15.yüzyıla ait olduğu kabul edilmektedir. Ancak mihrabındaki alçı bezemeler bu tarihlendirme ile çelişmekte olup daha çok 12.yüzyılın özelliklerini yansıtmaktadır. Veriler yapının, 15.yüzyıldan daha önceki bir tarihte yapıldığını ve daha sonradan elden geçirilmiş olduğunu göstermektedir.
Sultan Süleyman Camii
http://www.kenthaber.com/Photos/Iller/batman/ssuleymancami.jpg
Burada, bir avlu etrafında, mevcut bir türbeye zamanla eklemeler yapılarak çeşitli işlevlerle hizmet veren bir yapılar topluluğu oluşturulmuştur. Bu tarz daha çok Suriye’deki Zengi, Eyyubi ve Memluk mimarlık geleneklerini yansıtmaktadır. Bu gün yapının en etkileyici bölümleri minaresi, taç kapısı ve çeşmesidir. Yapının doğusunda yer alan minare Artuklu ve Eyyubi döneminde gelişen mimari tarzın en güzel örneklerinden biridir.

Kızlar Camii

Cami ilgili tarihi belgelerin yetersiz oluşu ve alışılmadık bir plan göstermesi, yapı hakkında kesin bir bilgi edinmemizi engellemektedir. Ancak eserin gösterdiği özellikler daha çok bir mezar külliyesi olduğunu çağrıştırmaktadır. Kuzeydeki giriş ve pencerelerde yer alan bezemeler oldukça kalitelidir. Günümüzde yapıda mevcut olan dört odadan biri odunluk olarak kullanılmaktadır.
Gözetleme Kulesi:Küçük Saray diye de anılan yapıya, halk arasında, Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın Sarayı‘da denilmektedir. Kulenin gerek dış yapısı gerekse bezemeleri çok fazla tahribata uğramıştır. Kuzeydoğu cephesi ve buradaki pencerenin üstünde yer alan karşılıklı iki aslan kabartması, damla motifleri ve rozetler orjinalitesini koruyan bölümlerdir.
Büyük Saray:Yaklaşık 2350 metrekare alanı kaplayan yapı hakkında herhangi bir belgenin olmamasının yanı sıra kitabesi de mevcut değildir. Esere dıştan bakınca blok taşlarla örülmüş cepheler dikkati çekiyor. İç plan ise yıkıntılar arasından saptanabildiği kadarıyla daha karmaşık bir kuruluş ve malzemeye sahiptir. Önünde de düzgün kesme taşla yapılmış kare prizma bir kule kalıntısı yer almaktadır.
Ulu Cami:Vadi ve çevreye egemen bir konumdadır. Kitabelerinde 14. ve 16.yüzyıl tarihlerinin olması ilginçtir. Çünkü, Ulu Camii’nin tasarımındaki arkaik oluşum bu kitabelerin binaya daha sonra monte edildiğini düşündürmektedir. Tuğla minaresi de Selçukluların İran’daki 12.yüzyıl minarelerini andırır. Eyvana bitişik odalar ve avlunun doğu girişindeki revak sonradan eklenmişlerdir.
İmam Abdullah Zaviyesi:Zaviye kalıntıları 14.yüzyıla ait olup bir minare, hücrelerle çevrili bir avlu ve kübik türbe yapısından oluşan küçük bir külliye (yapı topluluğu) niteliğindedir. Zaviyenin geçirmiş olduğu özensiz restorasyonlar tarihi görüntüsüne çok fazla zarar vermiştir. Bu tahribatlardan günümüze kalan estetik değeri yüksek özellikler ise minare ve ahşap oyma kapı kanatlarıdır.
Hamam:Tarihi köprü ayağının yakınında yer alan yapı, daha çok Osmanlı camilerini andırmaktadır. Yapının kimliği yapılacak kazı ve araştırmalar sonucunda belirlenebilecektir.
Zeynel Bey Türbesi
http://www.kenthaber.com/Photos/Iller/batman/zturbe.jpg
Zeynel Bey Türbesi, hamamın batısındaki tarlada yer almaktadır. Kapısındaki kitabesinden Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın oğlu Zeynel Bey ile Pir Hasan diye bir ustanın adı okunmaktadır. Kesme taşla yapılan silindirik gövdesi sırlı ve sırsız tuğla mozaiklerle kaplanmıştır. Dış yüzeyindeki çini ve sırlı tuğla bezemeler ve içteki alçı kaplamalar, Orta Asya’da Özbekistan’dan Azerbaycan'a kadar, 14.yüzyıl ortalarından itibaren egemen olan klasik mimari bezeme stilinin Anadolu’daki tek örneğidir.
Batman'da El Sanatları:Batman’da el sanatları fazla gelişmemiştir. Geçmişte yöre halkının gereksinimlerini karşılamak amacı ile sürdürülen dokumacılık ve özellikle bakırcılık günümüzde önemini kaybetmiştir. Kentte hayvancılığa bağlı olarak yün ve tiftikten el örgüsü çorap, kuşak, başlık, heybe, keçe ile tezgahlarında tiftikten dokunan kumaşlar üretilmektedir.
Kale:Kalenin eski çağlardan beri bir iskan yeri olarak kullanıldığı mağara yapılardan anlaşılmaktadır. Ancak kale olarak kullanılmaya başlaması Bizanslılar http://www.kenthaber.com/Photos/Iller/batman/kale.jpgdönemine rastlamaktadır. Yekpare taştan olması nedeniyle çok korunaklı olması, üzerinde birkaç tarihi eserin olması, gizli yollarla nehre inilmesi ve kaleye çıkan yol üzerindeki zarif, muhteşem taş kapısıyla dikkatleri çekmektedir. Kaleye doğudan merdivenli bir yolla ulaşılmıştır. Bu yolun hemen başında bulunan oyma taşlardan yapılmış kapının Eyyubilere ait olduğu üzerindeki kitabeden anlaşılmaktadır. Bu yolun üst tarafında da kısmen harap olmuş diğer bir kapı yer almaktadır. Kalenin kuzeydoğu ucunda dev bir kule gibi yükselen Küçük Saray yer almaktadır. Ayrıca kalede Ulu Cami, Büyük Saray yer almaktadır. Bu eserlerle ilgili bilgi verilecektir. Kalenin dikkate değer özelliklerinden biri de, gerek Artuklular gerekse Eyyubiler döneminde buraya su çıkarılmış olmasıdır. Asırlarca kale bu su ile hayat bulmuş. Bu suyun kesildiği olağanüstü zamanlarda kalenin kuzeyinde yer alan merdivenli yollarla nehirden su alınmış. Kalenin tarihi kaynaklarda silah zoruyla ele geçirildiği yazılmıyor.


Köprü
http://www.kenthaber.com/Photos/Iller/batman/taskopru.jpg
Tarihi kaynaklarda köprünün 1116 tarihinde Artuklu Fahrettin Karaaslan tarafından yapıldığı yazılıdır. Ancak Hasankeyf'in 638 yılında müslümanlarca feth edildiği sırada bir köprüden bahsedilmektedir. Bu nedenle köprünün antik bir temel üzerinde yapılmış olması ihtimal dahilindedir. Kemer açıklıkları itibariyle Ortaçağ'da yapılan taş köprülerin en büyüğüdür. Ortadaki büyük kemeri taşıyan iki orta ayağın arasındaki açıklık 40 metredir. Doğu ve batıdaki küçük kemerler dışındaki ortadaki büyük kemerler tamamen yıkılmış durumdadır. Araştırmalara göre köprünün en büyük kemerin ortası ahşaptandı. Düşman şehre saldırdığı zaman yerinden kaldırılır, düşmanın şehre girişi engellenirdi. Bu özellik köprünün ömrünü kısaltmış. Köprünün önemli özelliklerinden biri de orta ayaklar üzerinde yer alan ve 12 burcu simgelediği tahmin edilen figürlerdir. Bir ikisi dışında tahrip olmuş ve şekil olarak ne ifade etikleri anlaşılmaz hale gelmiştir. Köprünün ne zaman yıkıldığı da bilinmemektedir.
ILISU BARAJI:Barajı; Mardin ve Şırnak İl sınırları arasında Dargeçit ilçesinin 15 Km. doğusunda, Dicle Nehri üzerinde yer almaktadır. Ilısu Barajı kil çekirdekli kaya dolgu tipinde olup temelden yüksekliği 138 m’ dir. Barajın maksimum su kotu 526,82 metre, toplam gövde hacmi 44 milyon metreküp, rezervuar hacmi ise 11 milyar metreküp’tür. Barajın kurulu gücü 1200 MW olup üreteceği toplam enerji 3,833 milyar KWh’tır. Ilısu Barajı ile üretilecek olan enerji , şu an ülkemizde hidroelektrik santralleri vasıtasıyla üretilecek olan enerjinin %10’unu teşkil edecektir. Ayrıca Ilısu Barajı HES tek başına bir proje değildir. Aynı zamanda Ilısu Barajı mansabında yapılması planlanan Cizre Barajı ve HES Tesisleri ile entegre bir projedir. Cizre Barajı ve HES tesisleriyle de yılda 1,208 milyar KWh enerji üretilecek ve 66225 ha tarım arazisi sulanacaktır. Ilısu Barajının yapılmaması halinde Cizre barajının rezervuar hacmi 400 milyon metreküptür. Ilısu Barajı elektrik enerjisi ürettikten sonra mansaba Cizre Barajı menbaına vereceği su debisi 435 metre ’küptür. Ayrıca inşa halinde 15. 000 kişiye, inşaadan sonra ise 22.000 kişiye iş olanağı sağlanacaktır. Böylece; işsizlik problemi çekmekte olan on binlerce insanımıza iş imkanı sağlanarak maddi ve manevi olarak büyük bir ekonomik katkı sağlanacaktır.


Ilısu Barajı ve Hidro elektrik Santralı projesine yönelik 10 adet alternatif aks yeri incelenmiş, teknik ve ekonomik sebepler göz önünde bulundurularak yapılan değerlendirmeler sonunda proje 1998 yılı itibariyle de programına alınmış olup barajın inşaatına yönelik müzakereler devam etmektedir.

Dünya ülkeleri arasında kişi başına düşen su miktarı, ABD, Kanada ve Batı Avrupa ülkelerinde 10.000 metreküp iken, Türkiye’de bu rakam 1700 metreküp civarındadır. Buradan da anlaşılacağı üzere Türkiye zannedildiği gibi su

kaynağı bakımından zengin bir ülke değildir. Ayrıca 2020 yılı tahminlerine göre bu değer Türkiye için 1.000 metreküp’ ün altına düşecektir. Dicle nehrinden yılda yaklaşık 16 milyar metreküp suyun boşa aktığı , Ilısu ve Cizre Barajlarının yapılmasıyla 11.400 milyar metreküp su depolanacağı ve yukarıda kişi başına düşen su miktarları dikkate alındığında böyle büyük bir projenin hayata geçirilmesi ülkemiz açısından kaçınılmazdır. Tüm bunlarla birlikte genel anlamda Baraj inşaatları çevreye zarar veren yapılar değildir. Baraj inşaatından etkilenecek taşınmazların kamulaştırılması işlemleri, projenin ihalesine ve inşaat programına pareler olarak yapılacaktır. Bu kapsamda ilk olarak baraj gövde yeri , ulaşım yolları, site yeri , malzeme ocakları ilk etapta kamulaştırmaya tabi tutulacak , daha sonra inşaat programına pareler olarak yapılacaktır.Hasankeyf ilçe merkezi ile birlikte Irmak, İncirli, Yolüstü Köyü olmak üzere, 3 köy ve Kavacık mezrası ile toplam 4 yerleşim birimi Ilısu Barajından etkilenmektedir. Antik Kentin tarihi eserlerinin yoğun olarak bulunduğu Hasankeyf Kalesi baraj suları altında kalmayacaktır.